Category Archives: Sevgi

Sevginin Gücünden Önce Kendini İptal Ediş

Rabaş’ın Yazıları, Cilt II, Mektup 40: Ve birisi, dostunun sevgisini hissetmeye başladığı zaman, yeniliğin devreye girmesi kuralından dolayı, haz ve mutluluk aniden içinde uyanır. Dostunun ona olan sevgisi yeni bir şeydir çünkü o hep sadece kendi iyiliğini kendisinin düşündüğünü bilmişti. Ancak dostunun onun için endişe ettiğini keşfettiği an, bu, ona kendi içinde sonsuz hazzı anımsatır ve adam sadece mutluluğu hissettiği yerde çabaladığından dolayı artık kendisi için endişe duyamaz. Ve dostu için endişelenmekte hazzı hissetmeye başlamasından dolayı doğal olarak kendisini düşünemez.

Bunu doğada da görüyoruz; özlemenin dayanılmaz olmasına kadar sevgi vardır…

İçimizde reşimotlar bulunmaktadır, ruhun genel kabından gelen hatıralar. Hissettiğimiz tüm gerçeklik ve hatta hissetmediğimiz tüm parçalar içimizdedir ve kapların kırılmasından önce olduğu gibi kabın parçasıdır. Yani bir kişi bizim dünyamızda olduğu şekliyle değil ama ıslah olmuş genel ruhun düzeyinden, ıslah olmuş kaynaktan, o anda dışsal olarak algılanan genel kabın Reşimot’undan  gelen egoistik olmayan bir sevgiyi bir başkasına karşı hissettiğini hissettiği an, aniden onun içinde uyanma olur.

Böylece kişi aniden hisseder ki bu güç başka bir dünyadan, yüksek bir durumdan geliyor ve kişisel sevgisi iptal oluyor. O artık kişisel sevgi durumunda kalamaz ve yeni meyile doğru ruhunu vermeye hazırdır; ona dışsal olan bağa. Bu şekilde yer alır zira dışsal kap, şu an onu zorlayan egoistik kişisel sevgi genel yüksek kaba kıyaslandığında gerçek olandır.

Bir kişi, bu güçten önce kendisini iptal eder. Eğer biri, sevildiğini ve kendisinin dışında birini içsel sevgiye meylettiğini hissederse, aniden uyanır ve o zaman dünyevi hayvansal sevgi yok olur. Bu, büyük genel kabın küçük kişisel kaptan çok daha yüksek olduğunu hissetmesinden dolayıdır ve o bu sevgiden önce kendisini iptal eder.

(Günlük Kabala Dersi’ne Hazırlıktan, 2.10.2012)

Yaradan’ın Niteliği Sonsuzluktur

Tüm eğitimimiz içimizde kaplar, arzular oluşturmak içindir ki bunların içinde Sonsuzluğu, Yaradan’ın sınırsız ifşasını edinebilelim. Bu yüzden, ihsan etme arzusunda kalmalıyız, hiçbir şeyin sınırlı olmadığı bu tür arzularda kalarak bunların içinde Yaradan’ı ifşa etmek mümkün olur.

Sevgi, sınırlı bir koşulda ifşa edilemez. Gerçek sevginin ne olduğunu bilmiyoruz, ancak bu, sevgi niteliğinin sınırlı, kısıtlı ve belirli bir seviyeye kadar olduğuna dair çelişki yaratmaz.

Bu nedenle, Yaradan’ı ifşa etme arzusunun hazırlığı ihsan etme niteliğini edinmektir. Bir koşul daha var: Yaradan’ı sadece hissetmek değil aynı zamanda O’nu anlamalıyız da! Bunu yapmak için sınırsız bir kabımız olması lazım. İşte bu yüzden, bizler ihsan etme niteliğini iki şekilde ortaya çıkarmalıyız: hislerimizde ve aklımızda.

Derse Hazırlık 3 Eylül 2012

Sevgi: Nefretin Üzerinde Bir Köprü

Tüm realite üçe ayrılmıştır: Diğer realiteyi keşfetmek isteyen ben, benim sükûnete gelmeme izin vermeyen içimdeki kıvılcım ve beni saran dünya.

Çevremdeki dünya, cansız, bitkisel, hayvansal seviyeler ve bana yakın ve uzak olan insanlar olarak bölünmüştür. Oysa ki tüm bunların hepsinin arkasında daha yüksek bir güç bulunur. Ne var ki tüm bunların hepsi benim parçam olmasına rağmen hissiyatımda ve bilincimde oluşan ayrılıktan dolayı bunu algılamıyorum.

Bu durum, sanki koluma ağrı kesici bir iğne yapıldıktan sonra duyularımı tamamen kaybettiğimi sanmam ve kolumun bana olduğunu hissetmemem gibidir. Öylesine güçlü bir anestezi ki kolum kesilse bile hiç hissetmiyorum.

Tüm dünyayı algılayışım bu şekilde; yani sanki bana ait değilmiş gibi. Manevi çalışma ise bu anesteziye ve bu anestezinin verdiği bu hissiyata karşı savaşmaktır.

Bu niyetsel bir durumdur; şöyle ki eğer ben uyuşturulmuş olmamın sonucu olarak bu dünyanın bana ait olmadığını anlarsam, egoizmimden kurtulabilirim ve bu durumu bir diğerine karşı özgecil davranmayla ve ihsan etmeye ilişkilendirebilirim. Bunu sevmeyi öğrenebilirim.

Kendime yönelik sevgiyi geliştirmeye ihtiyacım yok; zaten kendimi egoistik olarak seviyorum. Ancak şimdi, bu anestezi ve yanılsama sebebiyle uyuşturulmuş olmamın sonucu olarak benden ayrılmış olarak gördüğüm diğerlerini sevmeyi öğrenebilirim. Unutulmamalıdır ki, sevgi Yaradan’ın niteliğidir; yaratılanın değil.

Bu ayrılık sonucu Yaradan, bize ait olmayan ve doğal olarak bize uymayan bir niteliği alma fırsatını bize verir. Esas olarak sevginin ne olduğunu hiçbir şekilde anlamıyoruz. Fakat kendimi sevdiğim gibi dışımdakileri de sevmeyi öğrenmeye çaba sarf ettiğim zaman; yani dostuma kendim gibi yaklaştığım zaman, buna sevgi denir.

Bunun üzerinde egoma karşı çalışırım. Ego, içimde buna sürekli direnç gösteren özel bir güçtür. Böylece, iki farklı yönde hareket eden iki zıt güç bulunur. Arzu, hazzı kendisi için çeker ancak bu hazzı iten ve bunu yukarıya vermeye hazır olan ve bu hazzın üzerinde olan bir perde vardır.

İşte o zaman, bu iki güç arasındaki etkileşimden dolayı, kendi bedenimden, köpeğimden, çocuğumdan bir başkasını daha fazla sevmenin ne demek olduğunu gerçekten anlayabilirim.

Ben geliştikçe, dostlarıma olan nefretim de artar ancak bunun üzerinde sevginin gücünü geliştiririm. Nefretin üzerine çıkabildiğim sürece buna sevgi denir. Denildiği gibi: ‘Sevgi tüm günahları örter’. Bu iki zıt niteliğin çarpışması sonucu, yaratılan, Yaradan’ın niteliğini kazanır. Aksi halde, bunu sağlamak imkânsız olarak kalır ve yaratılmış olduğumuz biçimdeki doğamızın içerisinde kalmaya devam ederiz.

Hâlbuki eğer bizler, yani yaratılanlar (Nivraim) hem Yaradan’ın dışında bağımsız kişilikler olmak ve hem de O’nun niteliklerine ve bu yüksek koşula ulaşmak istiyorsak o zaman içimizde böylesi bir dirence sahip mekanizma inşa etmekle yükümlüyüz. Bunun içerisinde sürekli işleyen iki zıt güç olacaktır: Haz alma arzusu ve kendi egoizmimizin üzerinde, nefretimizin üzerinde inşa edeceğimiz sevgi; yani ihsan etme arzusu.

01.06.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin birinci bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

Islahı Yarına Kadar Ertelemeyiniz

Egomuz üzerine yükselme arzumuz, doğa ile uyumda olmak için; onun ihsan etme ve sevgi vasıfları için, bizlerin dikkatli olması gerekir ve ıslahımızı ”daha sonraya” ertelememeliyiz. Egomuz bizi buna iter, onun karşı koyması ile azalır. Kim ıslahını bugünden yarına ertelerse, ”bugün değişen şey, yarın sizin için değişir”, hatasını ve ilerleme noksanlığını çok seneler sonra keşfeder, ”ve yarına kadar bekleyen, seneler sonra kaybolur, Allah korusun.”

Böyle bir kayıbın nedeni, dost sevgisi ile alakalı çabalardaki, gerekli ve elverişli metotlarla egomuzun ıslahı ile ilgili ihmalkarlıktandır.

Grubun birliğinde ve her bir dostumuzda saklı olan büyük gücü idrak etmeliyiz. Sonuçta, dostlar veya bir grup ile değil ama doğanın büyük gücü ile alakadarız. Her birimiz onunla birlik içindeyiz; yalnızca bu dünyanın etrafımızdaki aldatıcı görüntüsü ve onun tüm bölümleri aklımızı karıştırır, yüce kuvvetlerin ve doğasal niteliklerin bizi ilgilendiren idare sistemini bizlerden gizler ki her birimiz ihsan etme ve sevgi vasıflarına erişelim.

Doğanın her bir temsilcisi ile gücümüzü birleştirirsek ve daha sonra dostlar toplantısında, sevgi ve dostluk içinde, birbirimize benzememize neden olan, bizi değiştiren kuvveti keşfederiz ve doğanın Üst Kuvveti ile eşdeğer hale geliriz.

Baal HaSulam’dan, Pri Hacham (Bilgenin meyvesi), 13. Mektup, 1925

Bu makale Dr. Laitman’ın blogunda 30 Mayıs 2012 tarihinde, saat 11:26’da yayınlanmıştır.

Kimsenin Haberdar Olmayacağı Yardım

Soru: Kendini sıfırlamak nedir? Kendini dostların karşısında sıfırlamak, ne anlama geliyor?

Cevap: Dostlarıma hizmet ettiğim anlamına geliyor: Onlar Yaratan’ı tamamen ifşa etsinler, ben ise onlara yalnızca yardım edeyim. Onlar, bu yaptığımdan haberdar olmayacaklar. Aynı şekilde, bir anne de bebeğine bakarken, ona sevgi ve ilgi gösterirken, bebeğinin bundan haberdar olup olmadığını umursamaz. O, kendisini herhangi bir koşul olmaksızın bebeğe adamıştır. Ben de, benzer bir şekilde, tüm dostlarıma istediklerine ulaşmalarında yardım etmek isterim, ki bu sayede onlar ve Yaratan birbirlerinden haz alabilsinler.

Peki, ya ben? Ben buradaki gizli saklı ögeyimdir. Tıpkı Yaratan kendisini bu dünyada nasıl gizliyorsa, ben de tüm insanlığı O’nun iyiliğine gizli bir şekilde yönlendirmek isterim.

Ancak dikkatli olun: Bu yaklaşımda büyük ölçüde gurur bulunur.

21.03.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi‘nin 4. bölümünden, “TES’e Giriş

Hayatımız Nedir? Bir Oyun!

Kabala bilgeliği kişiyi “hayvan” seviyesinden “insan” seviyesine (“Adam” veya “insan”, “Domeh” kelimesinden gelir ve tabiata, ihsan etme ve sevgi niteliğine benzeyen anlamına gelir) yükselttiğinden dolayı, kişi, “bilinmeye doğru ilerleme” sorunuyla yüz yüze kalır. Tekrar ve tekrar bilinmeyen bir seviyeye yükselmemize yardımcı olması için bize bir oyun, bir egzersiz sunulmuştur, ki bu sayede kendi içimizde, grupla beraber, bir sonraki ve daha özgecil koşulumuzu hazırlayabilelim. Hatta bu, başarısız olacak olursak bile, bizi doğru çözüme doğru götürür: Doğru çözüm, ihsan etme kuvveti için bir talep, egoizmimizin üstüne bir yükseliştir.

Günümüzde insanlığın tümü, yaptığı her şeyde, ilerleyişin bu metodunun ustası olmalıdır. Düşüşlere ve hataları hissetmeye de hazır olmalıyız ve onlardan yola çıkarak şunu anlamalıyız: Kendimizi, ailemizi, toplumu, eğitimi ve ekonomiyi doğru biçimde inceleyebilip edinebilmemiz için gerekli olan yeni nitelikleri, bize ancak tabiatın üst kuvvetinden verebilir.

Hata ve başarısızlıklar, insanlar tarafından bugüne dek onaylanmamıştır; bunları onaylayan yalnızca Kabalistler olmuştur, çünkü sadece onlar insanlığın genel tabiatı olan egoizmin üstüne yükselip tabiat veya sevgi denilen niteliği edinmişlerdir. Ancak günümüzde, bu yeni tutumu hem kendimize karşı, hem çevremizdekilere karşı, hem de dünyaya karşı edinmemiz ve çocuklarımızın, yaptıkları hatalardan öğrenerek gelişmelerini sağlamamız gerekmektedir.

Sadece hatalarımızdan öğrenmemiz yeterli değildir; ayrıca bu hataların kökenini de anlamamız gerekir: Yani, henüz adapte olmadığımız yeni seviyenin şeklini. Hata (düşüş) dediğimiz şey, yeni seviye ile irtibatımızın eksik oluşunun fark edilmesidir; yani, bu eksikliğin edinimidir ve bu edinim, bizleri yeni seviyeyi içsel olarak kendimize uyarlamamız için can atacak duruma getirmelidir. Bu, grup içinde edinilir ve edinmenin yolu, tabiatın genel kuvvetini edinmek ve ona benzer olmak için can atmaktan geçer.

Dostlara Bir Gülücükle Dön

Rabaş, Şlavey Hasulam (Merdivenin Basamakları), “Her biri dostuna yardım etti”: Bilakis, dostunun düştüğünü gören bir kişi dostuna yardım edebilir. Yazıldığı üzere “Kişi kendini zindandan kurtaramaz”. Aksine, kişinin ruh halini yükseltebilecek olan yine kişinin dostudur.

Bu şu anlama gelir; kişinin dostu kişiyi içinde bulunduğu koşuldan çıkartıp, onu canlılık koşuluna yükseltir. Daha sonra kişi yeniden güç kazanır ve hayat ve bolluğun getirdiği güveni yeniden edinir. Ve kişi sanki amacı şimdi daha yakınmışcasına yola koyulur.
Rabaş, 34. Mektup: Tarz, dostunun bir etkinliğine giden kişininki gibidir. Kendini düşünmez – iyi ya da kötü bir ruh haline sahip olup olmadığını düşünmez – dostunun sevincine katılmak zorundadır. Somurtmamalı, mutlu bir yüz sergilemelidir.

Kişi, dostlarının birliği zaten hissettiklerini görmelidir. Ve eğer bir daire inşa ederse, grupla bağı amaçlarsa, eğer onun içinde olmayı isterse, o zaman neşe ile birlikte hem negatif hem de pozitif güçler edinir. Dostlarla birbirlerine olan bağda Yaratan’ı ifşa etsin diye her şey ona gereken güçle ve doğru miktarda gelir.

Dostlarla birleşmek, yardım almak için gerekli bir koşuldur. Fakat dostların bana gelmeleri gerektiğini düşünmek doğru değildir. İlk önce (a) ben onlara dönüyorum ve daha sonra onlardan güç alıyorum (b):
a – gruba dahil olmak.

b – güç almak.

Egonun Dipsiz Çukurunun Üzerinde Sevgiden Bir Köprü

Lizhensk’li Kabalist Elimeleh, “Işık saçan bir şey ve Güneş”: Esas olan, sevgi ile her bir dostla birleşmek, tek bir kalple Yaratan’a hizmet etmek, birlikte birbirine yardım etmek, aramızdaki bağı genişletmek ve tek bir bütün olmak için birbirinin kalpleriyle lehimlenmek ve Yaratan’a yürekten hizmet etmektir.

Genel olarak tüm çalışmamız tek bir eylemdedir, tek kalpli tek bir adam olarak birleşmektir, tek bir bütün olmak için birbirinin kalpleriyle lehimlenmek ve Yaratan’a yürekten hizmet etmektir. Birbirimizden kopukluğumuzun seviyesini ifşa etmemiz için özellikle yaratılmış olan o kırılmayı bu şekilde düzeltiyoruz ve onun üzerine sevginin köprüsünü bu şekilde inşa ediyoruz.
Yukarıdan verilen bir engelin yardımı ile egomuzun dipsiz çukurunun üzerinde uzanacak olan köprünün yüksekliği, müşterek manevi Partzuf’umuzu inşa edişimiz ve içinde yaşayacak olduğumuz ebedi realitenin ifşası bu şekilde bir çalışma ile oluyor. Böylelikle yol üzerinde birbirimizden kopukluğun daha çok darbelerini alacağız ve karşılıklı garantide, birlik içinde ve integral sistemin mükemmel bir şekilde akort edilmiş bir mekanizması gibi birbirini tamamlayıcılık nosyonu içerisinde sevginin bağını inşa edeceğiz. Her seferinde mükemmelliğe özlem duymamız gerek. Mükemmel olmak için sistemimize eklenmesi gereken yeni detaylar ve aksaklıklar bizlere ifşa olacak. Ve biz, bu detayları bulmaktan ve düzeltmekten dolayı mutluluk duyacağız. Çünkü ıslahlar bizi gerçek mükemmelliğe doğru götürüyor.

İfşa olan kötülükten dolayı mutluluk duymalıyız. Baal HaSulam Igrot (Mektuplar) 5’te, zaten orada olan ve şimdi ifşa olan kusurlardan dolayı hoşnutum ve neşeliyim, diye yazıyor. Şöyle devam ediyor: Her ne kadar daha ifşa olmayan kusurların tümünden pişmanlık duysam ve üzgün olsam da, zira gizli bir kusur düzeltilemez. Bu nedenle kusurların ifşa olması çok önemlidir. Ve neşeyle kabul edilmelidirler. Kişi bir gruba doğru bir biçimde bağlandığında tüm engelleri, problemleri ve zorlukları sevinçle kabul eder. Çünkü bunları aşarak ve bunların üzerinde düzgün bir bağ inşa ederek, bilgi, bilgelik ve sevgi, kötülüğün üzerinde ifşa olur. Kişi, kötü dipsiz bir çukurun derinliği kadar yükseklikte bir manevi tepeye tırmanır ve Yaratan’ın sonsuz dünyasını algılar.

– 19.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü bölümünden alıntıdır, “Arava kongresi için tavsiye”.

Tek Bir Şişte

Soru: Islah için doğru bir başvuruda bulunup bulunmadığımı nasıl kontrol edebilirim?

Cevap: Eğer kişi dostlarla birleşmeyi istiyorsa ve buna Yaratan’a erişme arzusunu da bağlıyorsa, başvuru doğrudur. Her şey tek bir çizgide, tek bir eksende uzanmalıdır: ben, dostların birleşmiş grubu ve Yaratan. Bu durumda bütün arzular doğru düzendedir.

Tüm gereken faktörleri bir arada tek bir şişe geçirip geçiremediğini, kendine bu resmi net bir şekilde çizip çizemediğini ortaya çıkar. Daha sonra bunu diğer bir formla, yani dairelerle yenileyeceksin: Dıştaki, ortadaki ve içteki. Dıştaki daire sensin. İkinci daireyi, yani grubu kapsıyorsun. İkinci daire de üçüncü daireyi, yani Yaratan’ı kapsıyor. En sonunda hepsi tek bir bütünde tümleşiyor. Daha sonra sen, grup ve Yaratan arasında bir fark yok. Her şey bir. Bu şekilde her insan, her ruh mükemmel edinime geliyor.

– 12.01.12 tarihli Günlük Kabala Dersinden alıntıdır, “On Sefirot’ın Çalışılmasına Giriş”.

Firavun’la Buluşmadan Önceki Tek Gizlilik

Çift ve tek gizlilik arasındaki fark çok büyüktür. Uzun zaman alan bir aşamadır, hatta yıllar sürebilir. Geçmişte, bu aşama Kabalistlerin daha fazla zamanlarını almıştır.

Buradaki fark şudur; çift gizlilikte kişi tam olarak ve hatta tahmini olarak dâhi ihsan etmenin ne demek olduğunu bilmez. Sadece ihsan etmek hakkında kitaplarda yazılan şeyleri tekrar etmek suretiyle bunun hakkında konuşur. Bu yüzden kişi için zor bir koşuldur, zira tüm bu kelimeler sunidir.
Bunu konuşmalarında görüyoruz fakat bunu aynı zamanda yetişkinleri taklit ederek bebekleriyle ve arabalarla oynayan küçük bir çocuk gibi yapmak zorundadır. Üst Işığın ona ihsan ettiği ve ihsan etmenin değerini hissetmeye başladığı koşulu edinene kadar bu böyledir.

Kişi, hayal gücünde, ihsan etmenin ne olduğunu, diğerlerine doğru kendinden nasıl çıktığını ve kendini orada nasıl kaybettiğini, kendini değil de onları hissetmeye nasıl başladığını kendine tasvir etmeye başlar. Bu “biz” bile değildir, yani diğerlerine ilişkin olarak ben. Bunun yerine, kendini hissedip durur ve sadece kendine dışsal olan şeyleri hisseder. Bu hissiyatı kelimelerle aktarmak mümkün değildir, kişinin içinde anlaşılmaya başlanan bir şeydir.

Bu tek gizliliğe ulaşmak olarak adlandırılır. Daha sonra ihsan etmenin açığa çıkmasını talep etmeye başlar. Onun yalnızca Islah Eden Işık yardımıyla ulaştığı şimdi kişi için açık ve nettir. Çift gizlilikten tek gizliliğe geçişte kişi her şeyin yalnızca üst güç aracılığıyla gerçekleştirildiğini ve sadece kendisinin türlü eylemler aracılığıyla bu gücü uyandırabildiğini görür. Fakat bundan daha fazlasını değil.

Burada, onun içinde ihsan etme niteliğini üretecek olan üst güce sahip olması gerektiği şeklindeki talep kişinin içinde olgunlaşır. Biz şimdi, çöldeki kongreden, Firavun’la buluşmadan ve Mısır’dan çıkmadan önce bu koşuldayız.

– 07.02.12 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır, “On Sefirot’un Çalışılmasına Giriş”.