Category Archives: Sağlık

“Başkalarının İyiliği İçin Maske Takın” (Linkedin)

Washington Post, “Anma Günü’nden bu yana en az dokuz eyalette hastaneye yatışlar artıyor” diye yazdı. Associated Press analizine göre, “Devletlerin neredeyse yarısında davalar artıyor.”

Koronavirüs anlayışlı değildir. Ekonomilerimizi yeniden açmak ve daha önce yaşadığımız hayata geri dönmek istememiz onun umurunda değildir. Bulaşdan kaçınmazsak, yapmamız gerekeni yapana kadar geri gelmeye devam edecektir.

Ve yapmamız gereken, bu dünyadaki hayata ilişkin tüm perspektifimizi değiştirmektir; virüsün bizleri yapmaya zorladığı şey budur. İyi bir iş bulursak ve yeterince para kazanırsak, hayatın bize gülümseyeceğini düşündük. Ancak herkesi bu kadar çabuk etkilediğimiz bir dünyada, eğer güvende olmak istiyorsak, sadece kendimizle ilgili düşünmeyi göze alamayız.

Güvende olmak için, herkesin güvenliği ile ilgili düşünmek zorundayız, hatta kendi güvenliğimizden daha fazla. Virüse yakalamaktan kaçınmak için değil, başkalarına virüs bulaşmasını önlemek için maske takmalıyız, çünkü kimin virüsü kapmış olduğunu ve kimin kapmadığını, kimin temiz ve kimin bulaşmış ama asemptomik olduğunu bilmiyoruz.

Giymemiz gereken maskeler ve korumamız gereken mesafe, kendi iyiliğimiz için değil, ama her şeyden önce onları sağlıklı tutmak için, herkes içindir. Ancak bu şekilde düşünürsek, ülkeyi virüsten temizleyebiliriz.

Ve ülkeyi temizlerken, başkalarını gerçekten nasıl düşüneceğimizi öğreneceğiz. Sadece başkalarını düşündüğümüzde kendimizin de güvende olabileceğini öğreneceğiz. Kendi güvenliğimizi düşünürsek, bu bizi, koruyucu giysiler ve silahlar ile kendimizi donatmaya zorlar. Bu da sırayla, şiddet ve kayıplara neden olur.  Ancak topluluğumuzu ve şehrimizi güvende tutmaya odaklanırsak, herkes güvende olacak, kişisel güvenliğimiz de artacaktır, aynı zamanda kendimize güvenimiz ve sakinliğimiz artacak ve hayatlarımız daha kolay ve daha mutlu olacaktır.

Anlaşılan o ki bize kendimiz için değil, başkaları için maske takmayı öğreterek, Koronavirüs bize, karşılıklı sorumluluk geliştirmeyi öğretiyor.

Koronavirüs Sonrası Sosyal Huzursuzluk Tehlikesi, Bölüm 2

Koronavirüs dünyayı büyük huzursuzluk, devrimler ve dünya savaşı ile tehdit ediyor. Giriştiğimiz, doğaya karşı çıkan ve bütüncül bir toplum için çaba göstermediğimiz acının yolu, bizlere yeni bir dünya savaşına kadar birçok sıkıntılar ve farklı sorunlar getirecek. Ne yazık ki dünya, hala esas olarak kendi yararları ve konumları ile ilgilenen, egoist hükümetler tarafından yönetilmektedir.

Hareket yönünü daha iyi hale getirmek için ne yapılmalıdır?  Koronavirüs’ün doğanın bir ürünü olup olmadığı veya ABD’nin Çin’i suçladığı gibi, bir laboratuarda üretilip üretilmediğine dair süregelen ateşli bir tartışma var.

Ama doğanın tüm unsurları arasında, doğru bağ koşullarını yerine getirmeyen insanlığa karşı harekete geçmek istenmişse, virüsün tam olarak nereden geldiğinin çok önemli olduğunu düşünmüyorum.  Virüsün bir pazardan veya bir laboratuardan, nereden geldiği önemli değildir, bu, zamanında ıslahı kabul etmeyen insan egoizminin bir sonucudur.

İlk başta herkesin Çin’i suçladığı açıktır. Peki, bizler bu ülkeden gerçekten ne istiyoruz? Bu, egoist bir sistemdir, tüm diğerleri gibi aynıdır, ancak sadece kendine özgü karakteri vardır.

Onların yerinde olan herkes aynı şekilde davranırdı. Her ulus, Çin kadar güçlü ve büyük olmak ister. Kâra susamışlığımızdan kör olan biz kendimiz, tüm üretimi Çin’e devrettik ve böylesi bir güç kazanmalarına imkan verdik. Şimdi onları ne için suçluyoruz?

Çinliler bütün bunları aldı ve tüm ihtiyaçlarımızı karşılamak için gayretle ve özverili bir şekilde çalıştılar, tüm işi onlara devrettiğimiz gerçeğini haklı çıkardılar. Bu ulusun kısa sürede yükselmesine bizler imkan verdik ve şimdi öfkeliyiz çünkü bu durum hoşumuza gitmiyor. Kendimiz dışında suçlayacak başka hiç kimse yok!

Şimdiye kadar, daha mükemmel bütünleşme tarafına dönmeksizin, onu egoistik yollarla düzeltme arzumuz nedeniyle, salgın daha daha fazla yayılmıştır. Bizler, dünya üzerinde entegre bir sistemde yaşıyoruz: cansız doğa, bitkiler, hayvanlar ve insanlar.

Doğanın dört seviyesinin tümü, birbirleriyle iletişim kurmak ve birbirlerini desteklemek zorundadır. Cansız, bitki ve hayvan yaşamı, ortak yaşam içinde sürdürür ve birbirlerini besler. Ama üst seviye, bu dünyanın insanı, zihninde farklı şekilde davranmamız gerektiğini anlayabilse de, diğer tüm seviyeleri acımasızca yok eder.

Burada, daha özgecil bir şekilde davranma ve bütüncül bir toplum inşa etme ihtiyacını fark eden akıl ile bizi daha fazla fırsattan istifade etmeye ve kaçmaya zorlayan ilkel egoizm arasında bir uyumsuzluk vardır. Onlar sürekli birbirleriyle savaşıyorlar.

Ama sonra bir virüs aniden ortaya çıkar ve birleşik, küresel, kapalı ve karşılıklı yardıma dayalı olmak zorunda olan, insan toplumuna karşı tutumumuzu değiştirmemize yardımcı olur. Aksi takdirde, ister istemez dünya savaşına ve tamamen kendini yok etmeye ulaşacağız.

Bütünsel bir topluma giden yol, ancak kişiyi eğiterek, öğrenerek mümkündür, böylece herkes ne tür bir dünyada yaşadığımızı, doğanın bizden ne istediğini, doğanın üst integral gücünün bizi mükemmel bir duruma götürdüğünü ve ayrıca, doğanın talimatlarını takip etmemizi ve iyi bağlarla bağ kurmamızı engelleyen şeyi anlar.

Dünyanın tüm nüfusu bunu öğrenmekle yükümlüdür. Eğer şimdi bunu öğrenmeye başlarsak, artık salgın hastalıklar görmeyeceğiz. Bu bütüncül bağlantıyı hala gerçekleştiremesek bile ve yeni öğrenmeye başlamış olsak bile, asıl şey başlamaktır ve o zaman bunun tüm hayatımızı nasıl daha kolay hale getirdiğini göreceğiz!

Bu hemen bize yardımcı olacak ve her şeyi tek bir kapalı sistem olarak düşündüğümüz için aniden ticaret, sanayi, iş ve aileleri korumak için yeni fırsatlar keşfedeceğiz. Ama başkalarının zararı pahasına kâr etmenin mümkün olduğunu düşünen egoist gibi davranmaya devam edersek, o zaman bu artık işlemeyecektir.

İyileşme/gelişme çok zaman gerektirmez ve bizler çalışmaya başlar başlamaz değişiklikler hemen gerçekleşecektir. Biz kendimiz değişeceğiz ve bundan dolayı neyin değiştirilmesi gerektiğini anlayacağız.

Koronavirüs Sonrası Sosyal Huzursuzluk Tehlikesi, Bölüm 1

Zamanla, Koronavirüs pandemisiyle ilişkili korkular, sağlıkla ilgili sorunlardan işsizlik ve gıda kaynaklarının eksikliğine doğru kaymaktadır. Birçok işletme, Koronavirüs’ün neden olduğu krizden kurtulamayacaktır çünkü artık onlara talep olmayacaktır.

İnsanlık değişiyor; birçok eski alışkanlığın aşırı lüks olduğunu düşünmeye başlıyor. BM Dünya Gıda Programı Konseyi, Koronavirüs’ün, İncil kehanetlerinde olduğu gibi, eşi görülmemiş bir ölçekte küresel açlığa yol açacağından korkuyor. Aynı zamanda da zenginler, diğer herkesin pahasına daha da zenginleşir.

Daha büyük bir otomasyona geçişle çalışma tarzı değişiyor, enerji fiyatları önemli ölçüde düşüyor ve gelecek, korku ve belirsizlik getiriyor. İşgücü piyasasında neler oluyor ve nereye gidiyor?

Koronavirüs, biyolojik de olsa, bizde büyük değişikliklere neden olan bir güçtür. Bizi nereye götürüyor, insan toplumunu neye itiyor? Virüs, bütünsel bir toplumda yaşadığımızı ve birbirimize bağlı olduğumuzu anlamamızı sağlıyor.

Ölümcül bir hastalıkla bizi enfekte edebilen zararlı parçacıkların, virüslerin, bulaşma tehlikesi nedeniyle birbirimize yaklaşmamıza izin vermemekte. Virüs, bağlarımızın nasıl iyi olmadığını bize böyle gösteriyor, ancak onları düzeltirsek, bir kez daha kısıtlama olmadan yaşayabiliriz.

Aksi takdirde, normal yaşama dönmemiz olası değildir. Tabii ki, daha önce olduğu gibi birbirimizle temas edebilmek için, virüsün tedavisini bulmaya çalışacağız, ancak bu işe yaramayacak.

Sanırım insanlık, onun ortak, küresel, bütüncül formuna, doğru tür bağlara ilerlemek zorunda kalacak. Bu nedenle doğa bizi, aramızdaki iyi bağlantıları gerçekleştirmemizi ve düzenlememizi zorunlu kılacak şekilde etkilemeye devam edecektir.

Bugün böyle bir bağ zaten bizden bekleniyor. Evde kalarak, maske takarak vb. ile doğayı kandırmaya çalışabiliriz. Ancak nihayetinde karşılıklı ilişkilerimizi değiştirmemiz gerektiğini anlayana kadar, daha yeni rahatsızlıklar ortaya çıkacaktır.

Ve onları değiştirdiğimiz,  onları egoistten özgecil ve dostane hale getirdiğimiz ölçüde, bu derecede birbirimizle temas kurabilir, iş yapabilir ve birbirimizden para kazanabiliriz. Geçimimizi sağlamamız, bencil kazançtan ziyade iyi bağlara dayanmalıdır.

20. yüzyılın başında, insanlık, birçok insanın canını alan İspanyol gribi ile benzer bir salgın yaşamak zorunda kaldı. Ayrıca bu, birçok toplumsal değişime de neden oldu, ancak Koronavirüste olduğu gibi karantinaya veya izolasyona yol açmadı.

Buradaki büyük fark, bugün insanlığın küresel bir darbe alması, neredeyse anında salgının tüm dünyaya yayılmış olması ve hiçbir ülke veya ulus ayırmaması gerçeğidir. Virüs bizlere, tek bir beden gibi bağlı olduğumuzu gösteriyor. Daha önceki salgınlarda böyle bir durum söz konusu değildi.

Bizler, kendini ıslah etmesi ve tek bir aile olarak aynı bağın içinde yaşaması gereken “son nesil” diye adlandırılan, son egoist nesil olarak, yeni bir dönemde yaşıyoruz. Ve Koronavirüs’ün bize gösterdiği ilk şey, tüm dünyanın tek bir aile olduğudur. Bizim için çok net olmayabilir, ancak önümüzdeki birkaç yıl içinde bunu fark edeceğiz. Doğanın bu tür güçlerini önleyip,  korunabileceğiz.

Aynı Koronavirüs, hafife almamamız gereken, henüz ortaya çıkmamış olan çok çeşitli sonuçlara sahiptir. Onun taleplerine boyun eğmek en iyisidir. Virüs bize şöyle diyor: “Bir aile gibi birbirinize iyi davranmaya başlayın ve size gelip ne kadar bencil ve birbirinizden ne kadar uzak olduğunuzu göstermek zorunda kalmayayım.”

Karantina, toplumda ekonomik çöküşe yol açabilecek, huzursuzluğa ve gerilimlere yol açmaktadır. Salgın, dünyayı istikrar ve temel güvenlikten mahrum etmektedir. İyi ilişkiler kuramazsak yani sorunu kökünden çözemezsek, o zaman geniş kapsamlı bir ekonomik krizle karşı karşıya geliriz çünkü bizler, tam bağımlılıkla birbirimize bağlıyız.

Sonunda, doğa programında yer alan dünya savaşına ulaşabildik. Doğa acıma bilmez; bu bir kanunlar sistemidir ve bugün cevap vermezsek ve doğanın gerekliliklerine uymazsak, daha da etkili güçler gelecek ve bizi, insan toplumu olarak doğanın diğer tüm – cansız, bitkisel ve hayvansal seviyeleri gibi bütünsel olarak birleşene kadar,  ıslahımız üzerinde çalışmaya zorlayacaktır.

Dünya üzerinde yaşayan insan, kendi türünden olan insanlara,  vahşi kurtlardan daha kötü davranır. Ve doğa, bununla hem fikir değildir. Bizler ilerledikçe,  sadece aramızdaki iyi bağların, ilerlememize yardımcı olacak iyi güçleri çekebileceğini anlamalıyız.

Bu arada, kurtlar birbirlerine çok iyi davranırlar. Bir kurdun insandan daha kötü olduğunu düşünen bizleriz. Bu, genel bir yanlış kanıdır.

Koronavirüs Bizi Birbirimize Bağlayacak

Yorum: Son 70 yılda tüm finansal sistem, tek bir dünya para birimine, dolara ve diğer tüm para birimlerinin de aslında ona bağlı olduğu gerçeğine dayanmaktadır: Petrol fiyatları, doğal kaynaklar, bilgisayarlar, her şey. Tüm hesaplamalar dolara bağlıdır.

Benim Yorumum: Açıkçası, neyin değişeceğini bilmiyorum. Dolar yerine altın mı olacak? Her neyse, bir şeyler yapacaklar.

Yorum: Şimdi ülkelerin birbirlerinden çok fazla izolasyonunu dikkate alan, alternatif seçenekler üzerine çalışmalar var. Ülkelerin bu tür ulusal izolasyonu, virüs olmadan bile daha önce tahmin edilmişti.

Avrupa Birliği’nin uygulamada mevcut olmadığını görüyoruz. Her ülke kendi kararlarını vermekte. Aynı şey tüm dünyada yaşanıyor. Bu arada, ABD de bile, her eyalet valisi durumla ilgili kendi kararlarını veriyor.

Peki, ne olacak? Eğer tüm dünya para birimleri değer kaybediyorsa, diyelim ki Çin ve Rusya dahil olmak üzere birçok komşu ülke, Euro’dan sonra üçüncü dünya para birimini tanıtmak için kendi ekonomik potansiyellerine dayanarak, kendi para birimlerinin ekonomik bölgelerini oluşturmak istiyor. O zaman da tüm dünya, birkaç ekonomik ve finans merkezi arasında denge kuracak.

Bu, dünya için iyi midir? Dünya bununla başa çıkabilecek mi? Yoksa hala tek bir para sistemi çerçevesinde mi kalmamız gerekiyor? Bu konudaki görüşünüz nedir?

Benim Yorumum: Benim görüşüm çok basit: Hiçbir şey dünyaya yardım etmeyecek.

Hiçbir şey yardımcı olmaz! Çünkü tüm bu çatışmalar doğanın genel yasasına – tüm insanlığın ortak bir integral sistem içindeki bütünsel bağlantısına aykırıdır.

Her türlü alandaki, her türlü sorun, virüs ve çöküş vasıtasıyla doğa, bizi genel planı kabul etmeye zorlayacaktır. Ve bu plan basittir: Siz tek bir insanlıksınız ve tek bir sistem yaratmalısınız. Kendinizi saklayamaz, birbirinizden gizleyemezsiniz ve birbirinizi kullanamazsınız.

Dünyanın yöneticileri bunu anlar ve aşağı yukarı buna doğru hareket etmeye başlarsa, o zaman daha fazla hareket edecek olan kazanır. Doğanın yanında insanlığın üst yönetimi böyledir.

Niteliksel olarak bizi değiştirir; bizi tek bir sistemde bütünleşik olarak bir araya gelmeye zorlar. Bu sisteme daha çok benzer olanlar, ondan faydalanacaktır. Kabala’nın söylediği şey budur. Bence bunu yakın gelecekte göreceğiz.

Ancak öte yandan, olan şey övgüye değerdir. Öyle bir kapalı sistem olmadığını, komşu ülkelerde neler olup bittiğine dair bir anlayış olmadığını, Çin’in bu virüsten etkilenen insanlarla ne yapacağını düşünün. Hepsi ölünceye kadar, virüs onları mahvederdi.

Soru: Ve bu şekilde dünyaya, ülkenin büyük kaynaklarını kullanarak etkin bir şekilde nasıl başarılı olunacağına dair bir örnek mi gösterdi?

Cevap: Elbette. Kendini, dünyanın önünde eski haline döndürdü.

Yorum: Hepimiz birbirimizle bağlı olmamıza rağmen, her ülkenin ayrılması ve kendi modellerinin inşası süreci şu anda gerçekleşiyor.

Benim Yorumum: Koronavirüs, bizi yine de birbirimize bağlayacak. Bu virüs kesinlikle herkesi birbirine bağlayan pozitif bir kuvvettir. Karşılıklı bağı, karşılıklı yardımı ve karşılıklı anlayışı yerine getirene kadar, virüs bize işkence edecek.

Soru: Şu anda tamamen farklı ülkelerde, kendi devlet sınırları içinde karantinada olan insanlar için ne isterdiniz? Mevcut durumlarının sadece kötümser veya nahoş olmadığını, aynı zamanda bir insanın hayatında yeni bir şey yapmasını sağlaması için onlara ne teklif edilebilir?

Cevap: Kesinlikle tüm programlarımızı izlemelerini ve Kabala bilimini herhangi bir biçimde, herhangi bir dilde ifşa etmelerini tavsiye ederim. Ve o zaman insanlar, dünyanın genel sisteminden, en iyi, konforlu, güvenli ve kendinden emin duruma nasıl ulaşabileceğimizden bahseden bir yöntem olduğunu öğrenecekler.

Herkese açığız. Lütfen, Kabala’nın binlerce yıldır söylediklerini kullanın. Gerçek bir iyileşme sisteminin, tüm insanlığın egoizminden ıslahı ve tüm insanlığın en iyi duruma yenilenmesi olduğunu öğreneceksiniz.

COVID-19 Bizlere Alçakgönüllülük Dersi Verdi

Facebook Sayfamdan, Michael Laitman 14/5/20

Muhtemelen, hiçbir tehlike Koronavirüsten daha fazla önemsenmemiştir. Birinci vakadan itibaren, virüs bir çeşit grip vakası, sağlık için önemsiz bir tehdit ve temel olarak önemsiz bir mevzu olarak tanımlandı. Yine de, bu virüsün insan toplumu üzerinde büyük bir etkisi olduğunu zaten görebiliriz. COVID-19 gizlice insan medeniyetinin temelini paramparça etti. İki ay içerisinde, insanlık göremedikleri, koklayamadıkları, dokunamadıkları, tadamadıkları ve dokunamadıkları, öldürücülüğü tartışılabilir bir düşmana teslim oldu.

Grip veya değil, hükümetler birer birer tüm kamu faaliyetlerini, dini ve politik toplantıları, profesyonel sözleşmeleri, spor, eğlence ve alışveriş merkezlerini, fabrikaları, yüksek teknoloji şirketlerini, ulaşım ve rekreasyonu iptal ettiler. Hayal edilemeyen maliyete rağmen, devlet başkanları bir virüse karşı yenik düştüler ve uluslarını aniden durdurdular.

Daha da olağanüstü olan, şimdi, hükümetler ülkelerini yeniden harekete geçirmeye çalıştıkça, insanlar buna dahil olmaktan heyecan duymuyorlar. Bu sadece karantina sürecinde gelirlerinin olmaması sebebiyle değil, gerçi bu da doğrudur. Ancak bu ondan daha derindir: İnsanlık, insanları cüzdanlarına göre takdir eden bir medeniyete karşı ilgisini kaybediyor.

Siyasete yön verenler ve kodamanlar, insanları iki ay önce kaldıkları yerden devam etmeye çağırıyor olsalar da,  zira bunlar, zarar görmemiz pahasına ekonomik canlanmadan en iyi şekilde yararlanmaya devam ederler, ancak bu olmayacak, bu sefer değil. Artık insanlar değişti.

Virüs tarafından, sadece kodamanlara ve siyasete yön verenlere, aşağılayıcı bir ders verilmemiştir, bizler hepimiz ders aldık. Bizler ne kadar savunmasız olduğumuzu, sağlık ve gıdadan, insan merhametine kadar en temel ihtiyaçlarımız için birbirimize ne kadar bağımlı olduğumuzu öğrendik. Bizi gerçekten mutlu eden şeyin, yeni trendler ve yapmacık arkadaşlar değil, sıcak aileler ve iyi dostluklar olduğunu öğrendik.

Bizler, eşit olmayı öğreniyoruz. Tamamlamanın rekabet etmekten daha faydalı olduğunu, paylaşmanın, önemsemenin ve nihayetinde egoist benliklerimizden özgür olmanın çok faydalı olduğunu anlıyoruz. Egolarımıza boyun eğdirerek, COVID-19 bizlere hayat verdi.

Ve her yürümeye başlayan çocuk gibi, bizler de bebek adımları atıyoruz. Bazen tökezleyeceğiz, bazen düşeceğiz, ama amacımız her zaman net olmalı: Birlik olmayı öğreniyoruz. Eğer birlik içinde yaşamaya çabalarsak yaşamın kendisi, bize geçmişten neyi korumamız gerektiğini ve neyi atmamız gerektiğini öğretecektir. Önceden karar vermemize gerek yok, sadece birbirimizle bağ kurmaya çalışalım ve ne tür bir toplumun ortaya çıktığını, üyelerine nasıl hitap ettiğini, şampiyonlarını nasıl ödüllendirdiğini ve rakiplerini nasıl kınadığını görelim.

Değerlerimiz değiştikçe sevinç ve üzüntü sebeplerimizde değişecek. Arzularımız kendilerini yeni çevreye zahmetsizce adapte edecek ve çevremizdeki herkes geliştiğinde, başarılı olacağız.

İnsanlar arasındaki bağ, toplumun nihai hedefi olacağından kendimiz, çocuklarımız veya bakımımızdaki diğer insanlar için korkmayacağız. Gıda, barınma, sağlık, eğitim, çocuklarımız için arkadaşlar veya kendimiz için arkadaşlar konusunda endişelenmemize gerek kalmayacak. Kısacası, endişelenmemize gerek kalmayacak. Ve tek talebimiz, diğerlerinin bizim için yaptıkları gibi, aynı iyiliği başkaları için yapmak olacaktır.

Virüsten korkmalıyız ve sağlığımıza bakmalıyız, ancak yardımımıza geldiğine de şükretmeliyiz. Virüs bizleri, birbirimizi öldürmekten ve gezegenimizi yok etmekten kurtardı;  bize baştan başlamak için bir şans verdi. Bu nedenle, dürüst olmak gerekirse, COVID-19’un hepimize verdiği alçakgönüllülük dersi için minnettarım.

Evrensel İğne

Soru: Koronavirüs neden çoğunlukla yaşlı insanlara bulaşıyor?

Cevap: Prensip olarak, virüs herkese bulaşır. Sadece gençler o kadar kolay tolere ediyor ki fark etmiyoruz bile. Bununla birlikte, onun bir sonraki değişimi/mutasyonu onlar üzerinde de açıkça görülecektir.

Gerçek şu ki, virüs herkes tarafından taşınır: hem hayvanlar hem de biz. Hastalığı neredeyse fark edilmeden yaşayan insanlar var. Ürperme veya soğuk algınlığı şeklinde hafif bir rahatsızlık hissedenler,  kendilerini daha çok rahatsız hissedenler de var. Hatta ölen insanlar da var.

Çocuklara gelince, yaşları ne kadar genç olursa, virüs o kadar kolay tolere edilir. Ancak, yine de onları etkiler. Her halükarda, virüs herkesi etkilemelidir! Sonuç olarak, dünyada bu virüsü geçirmemiş tek bir kişi görmeyeceksiniz.

Şimdi, evrensel bir iğne olmamız gereken zamandır. Bu ne iyidir ne de kötü, sadece doğanın bizden ne istediğini anlamamız gerekir. Eğer anlarsak, doğru bir şekilde davranacağız ve hayatın tadını çıkaracağız. Ve herhangi bir kayıp olmayacaktır.

Koronavirüse Aşırı Tepki Mi Veriyoruz ? (Quora)

Çıplak gözle göremediğimiz küçücük bir parçacık, yüz binlerce insanı enfekte etti ve öldürdü ve dünyanın sosyo-ekonomik temellerini sarstı.

Bu virüse karşı aşırı tepki mi veriyoruz yoksa bu, bir şekilde kaçınılmaz olan yeni  insan ilişkileri sisteminin başlangıcı mı?

Koronavirüs hayatımıza girmeden önce, her birimizin birbirinden kâr elde etmeye çalıştığı, başkalarını ne kadar iyi kullanırsak, o kadar başarılı olabildiğimiz bir prensip ile yaşadık.

Bir sistemin içinde doğduk ve büyüdük ve elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık. Böyle yaparken,  birbirimize ve dünyaya karşı gittikçe daha zehirli hale geldik.

Sonra Koronavirüs ortaya çıktı.

Koronavirüs bizlere birbirimizin üstüne çıkma mücadelemizi yatıştırdığımızda, ekolojik ortamımızın hızla toparlandığına dair net bir örnek göstermiştir.

Koronavirüs hayatımıza girmemiş olsaydı bunu bilebilir miydik?

Sanmıyorum.

Bu nedenle, sosyal mesafe koşullarını sürdürmenin ve bir tedavi aramanın yanı sıra, kendimizi virüsün bizi uyardığı yeni bir insan ilişkileri sistemine adapte etmek akıllıca olacaktır.

Bu yeni insan ilişkileri sistemi ne olabilirdi?

Öncelikle herkesin ihtiyaçlarını karşılama gerekliliğini kabul ettiğimiz bir yer olurdu.

Dahası, böyle bir farkındalığa ulaşmak, bugünün küresel insan toplumu arasındaki karşılıklı bağımlılığımızı öğrenerek ve böyle bir öğrenme yoluyla birbirimize olan ilgimizi artırarak sağlanacaktır.

Sadece kendimiz ve ailelerimizin güvencede olmasını istemek yerine, diğerlerine karşı olan endişemizi de arttırırız: bu, toplumun tüm üyelerinin ihtiyaç duydukları miktarda gıda, barınma, sağlık ve eğitim miktarına ve kalitesine sahip olmasını istemektir.

Genel olarak insan toplumu için yaşamın temel unsurlarının olduğundan emin olmanın yanı sıra, insan ilişkilerindeki yeni sistem, diğer eski materyalist insanlarla çekişme paradigmasının yerini, sosyal açıdan katkıda bulunan diğer insanlarla çekişme yönünde, yeni bir paradigma ile yer değiştirecektir.  Diğer bir deyişle, elimize geçirdiğimiz maddi varlıklara değer vermek ve komşularımızınkinden ve dostlarımızınkinden “daha büyük, daha iyi ve daha hızlı” şeyler istemek yerine, değerlerimiz birbirimizin topluma katkısını takdir etmeye yönelecektir.

Böyle bir sistemde yine de rekabet ederiz,  ancak rekabetimiz toplum için gittikçe daha faydalı hale gelen bir rekabet olacaktır yani topluma katkıda bulunabileceğimiz en yüksek değeri sunmak için yarışarak olacaktır.

Koronavirüs dönemi bize, ben merkezli bir dünyadan toplumun faydasını merkeze yerleştirdiğimiz bir dünyaya doğru bu yönde bir değişim yapma fırsatı sunuyor.

Bu adımı, Koronavirüse karşı en uygun tepki olarak görüyorum ve bu nedenle bunun, virüse aşırı tepki verip vermediğimiz değil, toplumumuzu geliştirmek için en uygun şekilde tepki verip vermediğimiz meselesi olduğunu düşünüyorum.

Birbirimizle ve doğa ile daha fazla denge ve uyum sağlamak için hayatta bir kere fırsat elimize geçirmiş bulunuyoruz ve bundan en iyi şekilde yararlanabileceğimizden çok umutluyum.

Koronavirüs Sonrası Dünyası Nasıl Olacak?

Koronavirüs kalmak için burada. Geçen gün, New York Eyaleti Valisi, Koronavirüs enfeksiyonu vakalarının sayısını hiçbir zaman sıfıra indiğini göremeyeceğimiz konusunda endişelerini dile getirdi.

Buna ek olarak, Güney Kore hastalık kontrol merkezi, önceden virüsü almış olanları, yeniden enfekte olma tehlikesi konusunda uyardı.

Ancak öte yandan Kudüs Postası, antiviral aşının üç ay içinde kuzey İsrail’deki küçük bir fabrikada üretilebileceğini bildirdi. Bu, iki sorunu gündeme getiriyor. Hızlı bir şekilde karantinadan çıkıp önceki yaşam tarzımıza dönebilirsek, pandemiden alınan tüm olumlu dersler çabucak unutulur. Öte yandan, yakın gelecekte bir tedavi veya aşı bulunmazsa, kalıcı izolasyonda yaşamak nasıl bir şey olacaktır?

Sanırım eskisinden tamamen farklı yeni bir dünyada yaşamaya alışacağız. Mesleklerimizin çoğunu değiştireceğiz ve evde daha fazla çalışmaya, internet üzerinden çalışmaya alışacağız. Birçok işletme, onlara ihtiyaç olmadığından,  iflas edecek ve eski haline dönemeyecek.

Birkaç ay içinde, pandeminin ilk dalgası azaldığında ve kısıtlamalar azalmaya başladığında, yavaş yavaş normal hayata döneceğiz. Ama bu farklı bir hayat olacak, virüs öncesiyle aynı olmayacak: Farklı olacağız, faaliyetlerimiz de öyle.

Yeni bir dünyada yaşayacağımızdan ve farklı insanlar olacağımızdan eminim. Bu hayat eskisinden daha iyi olacak. Barışa, dünyanın bir ucundan diğer ucuna koşturmaktan daha fazla değer vermeye başlayacağız.

Hayatın anlamı, onun amacı hakkında düşünmeye başlayacağız ve neden yaşadığımızı, yorucu çalışmamızın neticesinin ne olduğunu bulmak isteyeceğiz. Neden bir ülkeden diğerine koşturduk: sadece tüm restoranlarda yemek yiyip başkasının kültürüne göz atmak için mi? Bütün bunların yararı neydi? Bu sadece küresel delilikti ve buna direnmek ve herkesin peşinden koşmamak zordu.

Bence geçmişe dönüş yok ve daha sakin, içsel yeni bir hayat bizi bekliyor ve insanların tutumları da değişecektir. Koronavirüs sonrası dünya farklı olacak!  Tüm içsel doygunluğun verdiği mutluluklar arasında, dostluklar en değerlisi olacaktır çünkü insanlar arasındaki daha yakın bağ sayesinde, bütünsel bir güç, bütünsel bir akıl, konsantrasyon ve arzu yaratırız.

Birçok insan: büyük, bilge ve güçlü tek bir birey olarak birleştiğinde: doğayı yeni bir şekilde keşfetmeye başlarız, sanki duyularımız yerine, yeni, bin kat daha hassas, bir milyon kat daha bilge zihinler ediniriz. Bizler, realiteyi daha içsel ve derinlemesine görmeye başlayacağız. Ve herkes bütün bu edinimlere sahip olacak. İnsanlar yarının dünyasında bu şekilde yaşayacaklar.

Karantinadan Sonra Ne Yapmalıyız?

Kuşkusuz, Koronavirüsün üstesinden gelmenin tek yolu, pandemi tarafından ele geçirilen, tüm dünya hakkında endişelenmektir. Virüs bize Mesih döneminde, “Son Nesil”in koşulunda, tüm dünyayı etkileyen durumda yaşadığımızı gösteriyor.

Virüs bizi yok etmek için değil, bizi biraz sarsmak, birleşik cephe olarak savaşan, tek bir küresel doğa ile karşı karşıya olduğumuzun farkındalığına getirmek için geldi. Bizler doğayı en düşük, maddi seviyeden en yüksek manevi dereceye kadar yok etmek üzereydik.

Maddi seviyede, cansız, bitki ve hayvan dünyalarını ve insanları, egoizmimizle acımasızca yok ettiğimizi zaten biliyoruz. Firavun dünyamızda en üstün şekilde hüküm sürüyor ve “yedi açlık yıl” çoktan geldi, çünkü bu dünyada hiçbir şey bizi doyuramaz. Egoizmin açık açık hüküm sürdüğü bir dünyada yaşamaya devam etmek imkansızdır. Ya bu dünyanın üzerinde yükseliriz ya da muazzam darbelerle karşı karşıya kalırız.

Üst dünyaya nasıl gireceğimizi bilmeliyiz. Musa’yı yani tüm insanlığı egoist dünyadan çekip Kızıl Deniz’e getiren gücü grubumuzun içinden inşa etmeliyiz. Bu egoist dünyada yaşamaya devam etmek imkansızdır.

Cansız, bitkisel ve hayvansal doğanın bu dünyadan ayrılmamızı ve daha yüksek bir manevi dereceye yükselmemizi nasıl beklediğine bakın. Hepimiz yükselirsek hayvanlar, balıklar ve bitkiler nasıl sevinirdi!

Tüm dünyada ve evrendeki tüm doğa sakinleşecek ve dengeye gelecektir. İnsanın egoizmi müdahale etmeyi ve her şeyi kontrol altına almayı bırakırsa, her şey huzurlu ve mutlu olacaktır.

İlerleyecek bir yerimiz yok. Karantina kaldırıldıktan sonra doğaya zarar vermeye ve nükleer savaşı beklemeye devam etmek için aynı eski şeye dönmek isteyebilir miyiz? Virüs öncesi durumumuza, hayatımızın ne kadar mantıksız ve anormal olduğuna ayık bir şekilde bakalım.

Doğanın genel durumu ile belirli bir benzerliğe ulaşmak gerekir çünkü insan tüm varlıkların en üst seviyesindedir. Bizler, birleşmeli ve tüm dünya için sorumluluk hissetmeliyiz.

“Son nesil”, yaratılış programını uygulamak zorunda olan nesildir. Koronavirüs de bize küresel ölçekte bu uygulamaya ne kadar geç kaldığımızı gösteriyor. Bu şekilde yaratılışı dengesizliğe getiriyoruz ve tüm bu virüsleri tezahür ettiriyoruz.

Sokaklara çıkamayabilir veya bir araya gelemeyebiliriz, ancak bunun üzerinde içsel birliğe, insanlar arasında doğru ilişkilere ulaşmalıyız. Bu, aramızda duran egoizmin ortadan kalkacağı, onun üstesinden geleceğimiz anlamına gelir. Bunu yaparak, Koronavirüsü ortadan kaldıracağız. Eğer ben başkaları ile iyi, hoş, içsel bağlantılar içindeysem, aramıza hiçbir kötülük gelemez.

Koronavirüs, ışığın yolundan değil, acının yolundan, evrimin doğal seyrinden (Beito) ilerlediğimizin bir işaretidir çünkü bize zorla etki eder. Işığın yolu, zamanın hızlandırılması (Achishena), her zaman iyi ve hoş bir şekilde çalışır.

Aramızda iyi ilişkiler kurmak için çabalarsak, aramızda içsel bağ sistemleri kurabileceğimizi ve ihtiyaç duymadığımız, sadece çevreyi kirleten işleri oraya aktaracağımızı keşfederiz. Onları, bir araya getirdiğimiz, konuştuğumuz ve birbirimizi hissettiğimiz içsel seviyeye transfer edeceğiz.

İnsanların şimdi açık mağazalar, restoranlar, kafeler, berber dükkanları ve güzellik salonlarını hayal ettiklerini görüyorum çünkü orada birbirleriyle bir tür bağ kuruyorlar. Fakat doğa bizi yeni bir bağ biçimine zorluyor.

Koronavirüs Karşılıklı Nefretin Bir Sonucudur

Dünyada düzen kurmak için, Yaradan’ın ışığının aramızda ifşa olması ve üst ışık ile aramızdaki bağı doldurması için birbirimizle bağ kurmamız gerekir. Bu dünyanın tüm sakinleriyle olan bağımız sayesinde, onlara tüm dünyayı aydınlatacak olan Yaradan’ın ışığını getireceğiz.

O zaman dünya, Koronavirüsten korkmak ve birbirinden uzak kalmak yerine, hem insanlar arasında hem de cansız, bitkisel ve hayvansal seviye ile yani çevre ile güzel, iyi bağlarla bağlanabilecektir.

Tüm dünya yeni bir bağ ve ıslah derecesine yükselecektir. Bu bütünsel bağ ve ayrılmaz doğa hissi ile dünya, hayatımızdaki her şeyi yöneten ve düzenleyen tek bir güce kavuşacaktır. Bu şekilde, tüm dünya Yaradan’ı hissetmeye ve O’nu edinmeye yaklaşacaktır.

Bu süreç zaten gerçekleşiyor. İlk yumuşak ipuçlarını Koronavirüs’ün yapısından anlamıyorsak, bir dahaki sefere çok daha korkunç bir şekilde ortaya çıkacaktır. Bunun olmasını beklememeliyiz. Koronavirüs hala çok nazik davranıyor ve bizi sadece doğayı yok eden gereksiz faaliyetlerden korumak için bir salgınla tehdit ediyor.

Bununla birlikte, bir dahaki sefere, bir salgın insanlığın yarısını her evi etkileyerek silebilir. Bugünün Koronavirüs ile olan deneyimden öğrenmezsek ve sadece kuaför salonlarına ve otellere nasıl dönüleceğini düşünürsek, doğadan daha güçlü bir uyarı alırız.

Koronavirüs, davranışlarımızı, birbirimize, insanlar arasında ve tüm cansız, bitkisel ve hayvansal doğaya karşı değiştirmemiz gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Sonuç olarak, yeryüzünde hayatımızı düzene sokmalıyız.

Herkes için açıktır ki hayatımız en iyisi değildir ve düzeltilmesi gerekir. Öyleyse onu değiştirelim ve eskisine geri dönmeyelim. Şimdi, karantinadan sonra normal hayata döndüğümüzde, ilişkilerimizi biraz farklı bir şekilde organize edelim, onları daha fazla düzeltelim, birbirimize daha az zarar verelim ve çevreye daha az zarar verelim. Salgından önce bile, kendimizi değiştirmeye değeceğini söylüyorduk, hadi bunu yapalım.

Salgının deneyiminden ne gibi yararlı sonuçlar çıkarılabileceğini düşünelim, hangi dersleri alabiliriz? Nasıl değişmeliyiz? Belki salgının nedenini bulabilir ve bir daha olmayacağından emin olabiliriz. Birkaç olumlu değişiklik yapmışsak, bunları kaybetmeyelim. Ailemizi, okulumuzu, işimizi biraz değiştireceğiz ve gereksiz ürünler üreten gereksiz işleri ortadan kaldıracağız.

Şimdiye kadar insanların zihninde bir değişiklik olduğunu sanmıyorum. Liderler neler olduğunu anlamıyor ve her şekilde önceki duruma dönmeye çalışıyorlar. Tabii ki, şimdi daha temkinliler, ama ne yapacaklarını bilmiyorlar.

Bu kötü niyet değildir ama basitçe dar görüşlülüktür, doğada meydana gelen ve Koronavirüse neden olan değişiklikleri anlayamamaktır. Ve bundan sonra değişmeye başlamazsak, bizi bekleyen birçok virüs vardır.

Egoistlerin birleşemediğini görüyoruz: Ne Avrupa’da, ne de Çin, Amerika veya Hindistan’da. Hiç kimse iyi ilişkiler içinde kalamamaktadır, herkes herkese karşı. Ve bu genel tartışmaların üzerinde, grubumuz tek bir slogan altında, ortak bir bağ hedefi olan “ayrılıkların üzerinde bağ kurmak” ile bağlantı gücü haline gelebilir.

Bu önemli değil, bırakın ayrılık kalsın, biz onunla ilgilenmiyoruz; sadece onun üzerinde bir bağ inşa ederiz. Ayrılıklara karşı savaşmak zorunda değiliz çünkü hepimiz farklıyız ve birbirimizden nefret etmekteyiz. Bırakalım bu şekilde kalsın ve bunun üzerine, tüm günahların sevgi ile örtülmesi için, aramızdaki bağın genişlemesini istiyoruz. Bu bizim takip ettiğimiz sloganımız.

Sadece böyle bir sistem dünyayı kontrol edebilir, çünkü kendi içinde büyük bir insan egoizmi ve Yaradan’ın üst gücü olan ortak bir evrensel bağlantı içerir. Bu iki güçle her şeyi yapabiliriz, çünkü o zaman her şeyi kendi içimizde bir araya getiririz ve bir örnek belirleyeyip, bağ yöntemini yayarak dünyayı kontrol edebiliriz.

Koronavirüs olduğu gibi kalır, ona dokunmayız. Koronavirüsün bizim için koyduğu sosyal mesafe kurallarına yani iki metre arayla ve evde karantinaya uymalıyız. Yine de, aynı zamanda, içsel birliğimiz tüm virüsleri yok edene kadar aramızda içsel bir bağlantı geliştiririz. Sonuçta, virüs karşılıklı nefretimizin bir sonucudur.

Dünyamızda, başkalarına karşı nefretle ilgili olan alma arzusundan ve kişinin komşusuna sevgi üreten ihsan etme arzusundan başka bir şey yoktur. Koronavirüs, kendisini bir virüs gibi biyolojik bir biçimde gösteren nefretin sonucudur.

Aramızdaki nefreti biraz azaltalım ya da en azından bunun var olduğunu ve ondan kurtulmak istediğimizi anlayalım. Bu arzu zaten nefreti sınırlayacak ve aynı gün virüsü nasıl iyileştirdiğimizi göreceğiz. Bugün dünya liderlerinin yapması gereken budur.