Category Archives: Sağlık

Twitter’da Düşüncelerim / 18 Mart 2020

Kendimize soralım: Dünyadaki tüm hükümetler neden insanlar arasındaki sosyalleşmeye, fabrikaları kapatarak, ülke ekonomilerini baltalayarak orantısız sınırlamalar getiriyorlar ve bunu bu kadar kolay yapıyorlar …?

Esas koruyucu önlem izolasyon geriye kalıyor. Bir Perde (Masah)!

Viral tehdit nedeniyle AB sınırları kapatıyor, grup etkinliklerini iptal ediyor, okulları ve üniversiteleri kapatıyor ve insanların hareketlerini kısıtlıyor. Her biri kendisi için, herkes kendini diğerinden soyutlamaya, teması en aza indirmeye karar verdi.

Daha önce, herkes sadece kendini düşünüyordu. Bugün her biri herkesi düşünmeli, çünkü biz bir bütünüz, tek bir organizmayız. Her birimiz, başkalarının hayatının bağlı olduğu bir çarkız.

Dolayısıyla doğa bizi daha büyük etkiyle doğru ilişkilere doğru yönlendirecektir …

 

Coronavirüs – Gizli Bir Lütuf Mu?

Coronavirüs’ten sonra hayat normale dönecek, ancak normallik bugün bildiğimiz normallik olmayacak. Tüketicilik istismarından yoksunluk belirtileri azaldıktan sonra insanlar yeni bir gerçeğe uyanacaklar. İnsanlığın COVID-19’un üstesinden gelmesi ne kadar uzun sürerse, Coronavirüs sonrası yaşamlarımız o kadar farklı olacak.

En iyi durum senaryoları bile virüse karşı bir aşının 2020’nin sonuna doğru halka açık olacağını öngörüyor. Kaç işletme bu kadar uzun süre zorunlu bir kapanışta hayatta kalacak? Bu aylar boyunca kaç tane eğlence ve dinlence mekanı kalabilir? Ve en önemlisi, onlarsız bizim hayatlarımız nasıl görünecek?

Bana göre, eğlence ve dinlencenin tamamen yok olması söz konusu değil, ancak çok daha az ve farklı şekillerde olacak. Hayal edebiliyor musunuz? Neredeyse her zaman umutsuzlukla sonuçlanan, bize sadece bir sonraki gerçekleşmeyecek vaati bulmamız için, bir sonraki vadedilen mutluluğu aratan sözümona zevklerin peşinde koşmaktan ibaret olmayan bir hayatı hayal edebiliyor musunuz? Sonsuz, nafile tatmin arayışı zorunlu nedenlerle durdurulduğunda bizi ne tatmin edecek?

Şu anda, COVID-19 salgınını çevreleyen cevaplardan daha fazla soru var. Bir aşının ne zaman bulunacağı gibi bariz olanların ötesinde, bu virüsün uyandırdığı çok derin sorular var. Örneğin bu bizim gezegeni kirletmemizi engelliyor. Uçuşları, taşımacılığı ve üretimi bu kadar radikal bir şekilde durdurarak, karbon izimizi büyük ölçüde azaltıyor, hava kalitesini iyileştiriyor,  doğal kaynakların tükenmesini en aza indiriyor ve genellikle Greta Thunberg gibi çevre tutkunları ve gezegenimize yaptığımız zarardan ötüyü içi sızlayan milyonlarca insan için insanlığa bir hayali gerçekleştirtiyor. Yani virüs o kadar da kötü mü?

Dediğim gibi, henüz bu soruları cevaplamak için çok erken; hala gazetelerin “gelişmekte olan bir hikaye” dediğindeyiz. Ancak toz çöktüğünde, havaya atılmadan öncekinden farklı bir resim göreceğimize şüphe yok.

Bazı Derin Düşünce Noktaları

Bugünlerde derinlemesine düşündüğüm bazı şeyler:

1 – Yalnız bırakılırsa, Doğa uyumlu ve dengelidir. Denge bozulduğunda, örneğin bir türün aşırı nüfusu olduğunda, Doğa ya bu türün yırtıcılarının sayısını artırarak ya da fazla hayvan sayısını başka bir şekilde ayıklayarak kendini dengelemek için bir yol bulur. Doğa bizi ayıklamaya çalışıyorsa, bence bunu neden yaptığını sormalıyız. Doğaya o kadar mı zararlı olduk da bazılarımızı atmak zorunda kalıyor?

2 – Virüs, doğanın insanlığı ayrıştırma yöntemiyse, bu eğer böyle kötü davranmasaydık virüsün olmayacağı anlamına mı gelir?

Sorabileceğimiz daha derin sorular bile var:

1 – Şimdiye kadar, Coronavirus bize oldukça “nazik” davrandı. Yaralı ve ölü sayısı nispeten düşük ve semptomlar çoğunlukla hafif.  Aynı zamanda, bir şekilde virüsün, birbirimizle tüm bağlarımızı çözmeyi başardığını görüyoruz; önceki yaşam tarzımızı sökerek bizi birbirimizden izole ediyor ama yine de bizi açlıktan ölmekle tehdit etmiyor. Bu bize ne ifade ediyor? Bu, doğanın bize sorunun bizim bağlarımızda yattığını söylemesinin yolu olabilir mi? Birbirimize daha anlayışlı olsaydık, daha düşünceli olsaydık, bu hastalığı nasıl etkilerdi? Belki de başlangıçta daha anlayışlı ve düşünceli olmamız gerektiğinden olmazdı ve artık çok geç kaldık, sadece fırtınadan sağ çıkmamız gerekecek ve bittiğinde farklı olmaya çalışacağız.  Ama o zaman, belki olurdu.

2 – Ayrıca, Doğa, daha önce de söylendiği gibi, dengededir. İnsanlar besbelli ki değiller. Doğaya, birbirimize patronluk taslıyor ve asla “Tepelerin Kralı” oynamayı bırakmıyoruz. Hiçbir yaratığın düşünmediğini düşünüyoruz – Doğa’dan üstün olduğumuzu, sadece yeterince sert ve uzun süre denersek onu yenebileceğimizi düşünüyoruz. Genel doğa ile insan doğası arasındaki bu uyuşmazlık salgının ardındaki neden olabilir mi?

Öyle ya da böyle, virüs, kendi tarzında gizli bir lütuftur.. Bu derin düşüncelere ihtiyacımız vardı ve bugün onları soran ya da soranlara sempati duyan birçok insan görüyorum ve bu beni iyimser yapıyor. Coronavirüs’e bir aşı bulacağız, ancak beni en çok rahatsız eden soru, yüzyıllardır bizi rahatsız eden hastalığa, bencil insan doğamıza aşı bulup bulamayacağımız.

 

 

Neden Coronavirüs Tarihteki Diğer Pandemilerden Farklı?

İnsanlık ilk kez korkutucu bir salgınla karşılaşmıyor, ancak COVID-19 veya Coronavirüs şüphesiz türünün tek örneği. Geçmişte başka hiçbir sağlık krizi, tsunami gibi tüm dünyayı yıkamamıştı, temelde gezegenin etkilenmemiş hiç bir köşesini bırakmayarak.

Bunun nedeni, dünyanın daha önce hiç şimdiki kadar birbirine bağlı ve bağımlı olmamasıdır. Doğada böylesine kapalı ve dolaşık bir sistem bize ya ayrı ayrı yenik düşeceğimizi ya da birlikte gelişeceğimizi öğretiyor. Coronavirüs krizinin bize gösterdiği güçlü ders işte bu.

Kara Ölüm, SARS ve şimdiye kadarki en ölümcül salgın olan, 1918’de dünya çapında yaklaşık 50 milyon insanı öldüren İspanyol gribi, insanlığı derinden etkileyen yaygın hastalık salgınlarıydı. Ancak daha önce hiç bu kadar geniş ve küresel, herkesi bir araya getiren, hayatlarımızı bir göz açıp kapayıncaya kadar altüst eden coronavirüs gibi bir darbe olmamıştı.

Dünyayı hemen süpüren seyahat yasakları, kaçabildiğimiz sürece neresi olduğu farketmeyen dünya turu saplantımızı durdurdu.

Krizden bu yana paraya bakış açımız da hayattaki önceliklerimizi yeniden değerlendirmemizi sağlayarak değişti. Sonsuz tüketimciliğimiz ve boş zamanlar için kompülsif arayışımız aniden durakladı ve büyük olasılıkla şükür ki asla öncekine dönmeyecek. Daha basit, yerleşik ve bilgili yeni bir yaşam tarzına adapte olmamız gerekecek.

Doğamıza Karşı Savaş

Salgınlara ek olarak savaşlar da nesilden nesile gezegenin çeşitli yerlerinde arkalarında yıkım bıraktı. Daha önceleri dünya çekişmeleriyle savaşmak için kamplara bölündü: Almanlar ve Almanya karşıtı olanlar, Ruslar ve Amerikalılar, Çinli ve Batılılar, İranlılar ve İsrailliler.

Şimdi tüm dünya tek bir köy haline geldi ve Coronavirüs bunu ispatladı. Önceki krizlerle karşılaştırıldığında, bu kriz toplumda herhangi bir özgeçmiş, köken, inanç veya statü ayrımı yapmadan tüm insanlığı etkilemektedir. Basit insanlar, hükümet yetkilileri, dünya liderlerinin eşleri ve ünlüler – hiç kimse hastalığın bulaşmasına karşı bağışık değil.

Durum tüm dünyaya insanların doğa karşısında ne kadar zayıf ve savunmasız olduklarını gösteriyor. Bu alçak gönüllükte bir derstir,  daha önce gerçekliğin kendi kullanımımız için parmaklarımızın ucunda olduğunu ve başkalarını düşünmeden çevremizde ne var ne yoksa her şeyi sömürme hakkımız olduğunu hissettiğimiz halde.

Doğada hiçbir şey tesadüfen gerçekleşmez. Mevcut durum insanlığa yeni bir yön ve bakış açısı sunuyor, çünkü sorun geçmişte olduğu gibi herhangi bir ülkeyi, bölgeyi veya lideri hedeflemiyor. Bu sefer hepimiz aynı teknede tehlikeli sularda dolaşıyoruz ve savaşacak tek düşmanın; dünyanın dengesizliğinin kaynağı, egoist, bencil doğamız olduğunu bilmemiz gerekiyor.

Virüsler ve ekosistemin diğer problemleri, insanların umursamaz ve istismarcı davranışlarla doğa sistemine verdiği hasarın doğrudan sonucudur, hem sisteme hem de başkalarına. Gerçekte hepsi, birbirine bağlı dişli çarkların muazzam bir ağı olarak işlev gören aynı dünyanın ayrılmaz parçalarıdır.

Hayatta keyif ve haz alma üzerinde yasak yoktur. Haz alma arzumuz doğamızın kumaşıdır ve onun yerine getirilmesi tam olarak yaratılışın amacıdır: iyi şeyler yapmak ve yarattıklarına memnuniyet getirmek. Soru şudur: Hangi amaçla keyif alıyoruz ve daha da önemlisi, ne veya kim pahasına?

Bu nedenle, pandemi acı verici ve sinir bozucu gibi görünebilir ama ilk temel dersi öğrenirsek, Coronavirüs insanlığın hastalıkları için gerçekten bir tedavi olabilir:  Tek ölüm meleği insan egosu ve biz onun üzerine yükselinceye kadar asla iyi bir hayattan zevk almayacağız. Yolları değiştirmemiz ve birbirimizle bağ kurmamız için bize bir uyanış verildi, böylece uyumlu ilişkilerimiz sayesinde ifşa olan doğanın pozitif gücünü serbest bırakabiliriz. Bu dünyayı değiştiren ifşa, minnettarlığın bir sebebidir.

Twitter’da Düşüncelerim / 15 Mart 2020

İnsanlık yaşamın her alanında birbirine bağımlıdır. Ancak, insan ilişkileri gelişmemektedir. Karşılıklı bağımlılığımıza gittikçe ters düşüyoruz. Birbirimizi sömürmek için bağlanıyoruz. Bu kötü bağlar dayanılmaz hale geldiğinde doğa onları parçalara ayırır.

Sadece tek bir yol vardır – insanlığın integral doğaya benzerliği!

Son olarak: Dedikodu ekonomisinin iptali, finansal forumlar, amaçsız eğlence, neo-liberalist ekonominin ölümü ve sahte küreselleşme. Sadece bir felaket aklımızı başımıza getirebilir. Aksi takdirde aklın sesini duymayız.

#Coronavirüs dönemi için öneriler: 10 kişiye kadar kalıcı gruplarınızla sanal iletişim kurun. Bu miktarda yapmak zorsa, 5 kişilik gruplar halinde yapın. Dersler sırasında ve diğer zamanlarda – günde 5 defaya kadar. Pesah kitapçık materyallerini gözden geçirmenizi tavsiye ederim.

 

Twitter’da Düşüncelerim / 14 Mart 2020

Üst kuvvet, yaratılışın tüm parçalarını birbirine bağlar. Kırılmanın meydana geldiği insan derecesini ıslah etmeliyiz, onu egoist vizyonumuzla çarpıtmak yerine, gerçek haliyle görmek için birliğe geri getirmeliyiz. Kendimizi ıslah ederek, realiteyi ıslah ederiz.

Herkes kendini iyi hissettiğinde kişi de hasta olmayı bırakacak.

Nazik bir bakışın, bizi coronavirüsten iyileştirdiğini görebilseydik, yeryüzündeki herkes anında erdemli olurdu. Fakat bir kişinin bencil kar yerine, kendinden ziyade herkes hakkındaki düşüncelere karşı, ihsan etmeye doğru farkındalığa ve özleme sahip olması gerekir.

Coronavirüz salgını, bir bir ortaya çıkarılacak bir dizi darbenin ilkidir. Birbirimize kötü davranarak virüs için yer açarız. Virüs, kurmamız gerektiği karşılıklı garantinin eksik olduğu yerde ortaya çıkıyor.

Twitter’da Düşüncelerim / 13 Mart 2020

Coronavirüs durumumuzun tüm ciddiyetini açığa çıkarıyor.

Coronavirüs, insan toplumunda insanlar arasındaki ilişkileri güçlü bir şekilde değiştirdi ve bazı ciddi sorularla yüzleşmemizi sağladı:                                                                                                                                                                           1. Biz birbirimize çok bağlı ve bağımlıyız.

2. Bağımız iyi bir bağ değil ve onu nasıl değiştireceğimizi öğrenmek zorundayız.

Coronavirüs herkes tarafından paylaşılan bir sorundur. İnsanlığın doğru bir şekilde birleşmesini ve karşılıklı güvenceyi kurmasını ister. Doğa bizi karşılıklı garantinin bir gereklilik olduğu bilincine getirmeye çalışıyor bu yüzden bir kez daha tek bir adam, bir sistem olacağız

Dünyadaki her birey anlamalıdır: coronavirüs bir kaza değildir. Doğa güçleri, bizi tek bir sistemde birleştirmek isteyerek insan toplumunu yönlendirir. Bu sistemde, doğanın yerine getirmemizi zorunlu kılacağı yasalar var – iyi niyetimiz ve anlayışımızla olmazsa, zorla olacak.

Virüs kitlesel işten çıkarmayla sonuçlandı. Bu dalga insanlığı kökünden sökecek – biz “kırmızı çizgideyiz” – doğa bu şekilde var olmamıza izin vermeyecektir. İnsanlık tarihinde ilk kez, bunun yukarıdan bir darbe olduğunun farkındayız.

İnsanlığa ifşa olan sorunlar, bizi birleştirmeye iten ilaç işlevi görür. Birbirimize iyiyi dilemiyoruz. Virüs, kişiden kişiye, kötü amaçlı bir bakıştan ve virüs şeklinde gerçekleşen kınama sözlerinden geçer.

Virüs bir bağ ihlalini gösteriyor! Covid-19

Kuzey ve Güney Amerika ve Avrupa ülkeleri sınırları kapatırsa, insanlık sınır engellerine geri dönecektir. Tek çözüm, aramızdaki doğru bağın ne olması gerektiğini ve nasıl iyi ilişkilerin kurulacağını incelemektir, böylece hiçbir virüs sızamaz.

Ölüm, ıslahı gerçekleştirme fırsatının kaybından başka bir şeye yol açmaz.

Bir Kabalist, bir gömlekten diğerine geçmeye benzer şekilde bedenin yaşamını hisseder. Eğer en önemli şey gömlek (beden) yerine ben (ruh) isem, o zaman gömleğimi her değiştirdiğimde, daha güzel kıyafetler alırım.

İnsanlık uzun bir gelişim yolundan geçti ve tek bir beden olarak hissetmeye başladı. Coronavirüs’e teşekkür etmeliyiz – tüm dünyayı böyle bir birliğe getirdi. Eğer epidemi devam ederse, insanlık kendisinin gerçekten herkesin birbirine bağlı olduğu yerde tek bir sisteme ait olduğunu ifşa edecek.

 

“Coronavirüs: Karşılıklı Sorumlulukta Bir Ders”

Thrive Global yeni makalemi yayınladı: “Corona Virüs: Karşılıklı Sorumlulukta Bir Ders”

Üç aydan daha az bir sürede, COVID-19, namı diğer Coronavirus hastalığı, yüzyılı aşkın bir süredir öğrenmeyi reddettiğimiz doğa güçlerinden önce alçakgönüllülük dersi verdi.

Kim, bir virüsün, özellikle de ölümcül olmayan bir virüsün, dünyanın öldürme düğmesine basacağını düşünürdü? Bu yılın başında, bir bira markası adıyla yavaşça grip benzeri bir mikrobun dünyadaki havacılığı felç edeceğine, küresel çapta hisse senedi piyasalarını çarpacağına, OPEC ve Rusya arasında petrol fiyatı savaşı başlatacağına, tüm ülkeleri karantina altına alıp, dünyadaki okulları ve üniversiteleri kapatacağına, önemli spor etkinliklerini iptal ettireceğine inanırdı, hem de on hafta içinde?

Üç aydan daha az bir sürede, COVID-19, namı diğer Coronavirus hastalığı, yüzyılı aşkın bir süredir öğrenmeyi reddettiğimiz doğa güçlerinden önce alçakgönüllülük dersi verdi. Bize, korumalarımızın, güvenlik ağlarımızın ve güç ve hakimiyet için verdiğimiz mücadelelerin, doğanın,  bize oyun oynamaya karar verdiğinde işe yaramaz olduklarını öğretti.

Ama hepsinden önemlisi, Coronavirus bize karşılıklı sorumluluk konusunda bir ders veriyor. Bizi, dünya üzerinde birbirimize bağlı ve bağımlı olduğumuz acı verici gerçeği fark etmeye zorluyor. Çünkü Çin, Wuhan’da başlayan bir virüs Chicago, Illinois’de sevdiklerinizi öldürebildiğinde, ülkelerinizin bir ticaret savaşına bulaşmamasını istemez misiniz? Ülkelerin yalnızca bir kez işbirliği yapması ve virüsün yayılmasını durdurmak için kolektif eylemde bulunabilmesi hoş olmaz mıydı? Dünyanın dört bir yanındayken bile ve bunu duymak istemesek de, birbirimizden sorumlu olduğumuzu fark etmemiz daha yararlı olmaz mıydı?

Dünya İçin Harika Bir İlaç

İronik olarak, bu hastalık mikrobu Dünya için harika bir ilaç gibidir. Onlarca yıldır aşırı tüketimin, gezegenimize verdiği zararlar konusunda uyarıldık. Onlarca yıldır açgözlülüğümüzü,  doğal kaynakları aşırı tüketmemizi ve en sevdiğimiz eğlence haline gelen alışveriş çılgınlığını kısıtlamamız gerektiği söylendi. Onlarca yıldır uyarıları görmezden geldik. Şimdi, doğa bizi basitçe durmaya zorluyor: uçuş yok, alışveriş yok, eğlence yok. Kendinizi evde karantinaya alın ve eylemleriniz, başkalarına olan bağlılığınız ve onların size karşı olan bağlılığı üzerine düşünün.

Gerçekte, doğa naziktir; bize aynı dersi çok daha agresif ölçülerde öğretebilirdi. Çernobil’deki gibi bir nükleer felakete veya Japonya’nın Fukushima’daki nükleer santralini harap eden bir depreme neden olabilirdi. Ebola’yı daha bulaşıcı hale getirebilir ve insanlığın yarısını yok edebilirdi. İnsanlığın tamamen yok olacağı, bizim hayal bile edemeyeceğimiz milyonlarca şey yapabilirdi. Ama öyle yapmadı; bize, nasıl yaşadığımızı ve ortak evimiz olan gezegene karşı nasıl daha sorumlu bir şekilde yaşamaya başlamamızı düşünme fırsatı veriyor.

Şimdi, birbirimizi önemsemeyi öğrenmek için, birbirimize yardım etme vakti. Yalnız denersek gerçekleşemez, ama hepimiz zaten tek bir teknede sıkışıp kaldığımız için, tıpkı Japonya’daki virüslü Diamond Princess ve California’daki Grand Princess’deki yolcular gibi, hepimiz karşılıklı sorumluluğu benimsemeli ve daha dengeli ve düşünceli/saygılı bir yaşam tarzı inşa etmeye başlamalıyız. Açıkçası, doğa karşı koyabileceğimizden çok daha fazla cezai önlemlere sahiptir. Şimdiye kadar, insanlık için merhametli ve nazikti; sopayı eline almasını istemeyiz.

Şu anda içinde yaşadığımız dünya, bizim benmerkezci zihniyetimizin parlak fikridir. Düşüncemizi değiştirmezsek dünya daha iyiye doğru değişmeyecektir, hâlbuki fosil yakıtları yenilenebilir enerji ile değiştirmeye ve ormansızlaşmayı azaltmaya çalışabiliriz. Ancak, mevcut tutumumuz yerine, karşılıklı düşünceyi ve sorumluluğu beslemeye başlarsak, dünyamız bunu yansıtacak ve yeni zihin durumumuzla senkronize olarak değişecektir.

“Rüzgar eken, fırtına biçer” (Hoşea 8: 7) diye yazılıdır. Egoizm ekersek, onun sonuçlarını birçok kez biçeceğiz. Mevcut kriz, neler olabileceğinin bir örneğidir. Ama aynı şekilde, Eğer hepimiz Dünya Gezegeni denilen gemide, karşılıklı önemseme ve karşılıklı sorumluluk ekseydik, ne biçerdik? Faydalarını hayal etmeye bile başlayabilir miyiz?

Belki şimdi, her şey beklemeye alındığında, zihniyetlerimiz üzerinde düşünmeli ve hayatlarımızdaki ilişkileri yeniden biçimlendirmek için biraz zaman ayırmalıyız. Belki de şuan,  tersine çevirmek, hayatlarımız için farklı dersler hayal etmeye başlamak için bizim fırsatımızdır. Belki şimdi ben ve benim ile ilgili daha az, topluluk, toplum ve insanlık ile ilgili daha fazla düşünmeye başlamalıyız.   Sonuçta, doğanın bize daha ne kadar şans tanıyacağını kim bilebilir?

 

Coronavirüs İçin En İyi Çözüm

Coronavirüs, insanlık için küresel ölçekte bir sorun haline gelmiştir. Çin’den kaynaklanan ve dünyaya yayılan virüsten ölenlerin sayısı şimdiden 3.000 kişiyi aştı. Bu sorunla nasıl ilişki kurmalıyız?

Gelişim yolumuzda birçok sorunla karşılaşırız. Yeni virüsler ve yeni hastalıklar her zaman ortaya çıkar. Küresel ısınma nedeniyle, yeryüzü buharlaşıyor ve her gün yeni bir şey keşfediyoruz. Yaklaşık 50.000 ila 100.000 yıl önce, uzak geçmişte var olan hastalıkların geri dönüşüne tanık olabiliriz.

Yeni virüslerin nereden geldiğini bilmiyoruz, o zamanları yaşamadık çünkü insanlık bu gezegende bilinçli olarak sadece birkaç bin yıldır var olmakta. Bu yüzden giderek artan sayıda yeni virüs ve bakterilerin ortaya çıkmasını bekleyebiliriz.

Kabala bilgeliği basit bir koruma aracı sağlar: eğer birbirimizle birleşirsek korkacak hiçbir şeyimiz olmaz. Birliğimiz sayesinde, tüm virüsleri öldüren bir yer ve güç yaratırız. Deneyin ve göreceksiniz.

Örneğin yakınlarda Tel Aviv’in kalbinde Dünya Kabala Kongresi düzenledik. 78 ülkeden 5.000’den fazla kişi katıldı. Ana kongrenin üç günü boyunca, ondan önce ve sonra, toplam 10 gün boyunca birlikteydik. Ve hiç kimse hastalanmadı, nezle bile olmadı.

Mesele şu ki bizler bir aşıya sahibiz: tüm mikropları ortadan kaldıran özel bir dezenfektan etken – bu bizim birleşmemizdir. Bu, tüm kötü güçlere karşı hareket eden doğanın gücüdür. Eğer insanlar bir araya gelmek isterse, hiçbir virüsten korkmazlar, hem manevi hem de maddi tüm virüsleri öldüren bir aşı elde ederler.

Bu nedenle bu kongreyi yapma konusunda hiç şüphem yoktu. Bazıları kongreyi iptal etmeyi ya da en azından enfeksiyonlardan korunmak için büyük toplantılardan kaçınmak zorunda olan insanlara, yani emziren annelere veya kronik hastalıkları olan insanlara girişi kısıtlamayı önerdi.

Ancak, böyle bir kongrenin herhangi bir sağlık riski taşımadığından eminim. Tüm virüsler için çaremiz var, sadece onu nasıl kullanacağımızı öğrenmemiz gerekiyor ve bu basit değildir.

İnsanların, tüm enfeksiyonları ortadan kaldıran ve dezenfekte edebilen, biyolojik ve hatta manevi derecelerde var olan virüsleri öldürebilen, aralarındaki bağı nasıl kullanacaklarını öğrenmeleri gerekir. Bu mistik ve gerçek dışı gelebilir ancak kesin olarak insanlar arasındaki bağ, tüm hastalıklar ve problemler için çaredir. Çünkü birliğimiz bu dünyada mümkün olan en üst seviyede gerçekleşir.

Doğanın dört seviyesi vardır: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan. Cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerde doğa, yaratıldığı şekilde, değişmeden var olur. Ancak insan seviyesinde, bizler olanları etkileyebiliriz. Eğer aramızda iyi ilişkiler kurarsak, enerjiyi ve gücü birbirimize geçiririz, böylece sanki bizi kötü düşüncelerden, problemlerden ve kötü ilişkilerden aşılar gibi.

Ancak insanlar arasındaki ilişkileri düzeltmezsek, çeşitli virüslerin ve doğal afetlerin: volkanik patlamalar, tsunamiler, tayfunlar vb. nin çoğalmasını ve tezahürünü teşvik ederiz. Her şey insanlar arasındaki ilişkilere bağlıdır, çünkü biz doğanın en üst seviyesinde var olmaktayız. Bu yüzden tutumumuz ya doğayı öldürür ya da tam tersine, daha iyi olmasını emreder.

 

Korona Virüsü Döneminde Ölümle İlgili Sorulara Nasıl Yanıt Verilir?

Korona Virüsü dünya turuna devam ederken ve panik insan popülasyonuna nüfuz ederken, bazıları ölümle ilgili nihai soru ile karşı karşıyadır.

Ölüme nasıl karşılık vermeliyiz? Ölüm nedir? Öldükten sonra ne olur?

Bizi çevreleyen doğa, akıllı ve mükemmeldir. Bizler, doğanın içinde doğarız ve doğada gelişiriz. Birçok sistem, 70, 80 ve hatta 100+ yıldan daha uzun bir süre bedenlerimizi desteklemek/sürdürmek için an be an çalışır.

“Ve küresel ölçekte sorunlarımızın temel unsuru, yaşamın daha derin sorularının küresel bir uyanışıdır”

Ama neden? Sadece doğmamız, yaşamamız ve ölmemiz mi gerekiyor?

Doğum ve ölümümüz arasında zor ve acı verici yıllara katlanıyoruz. Onlardan gerçekten ne kadar haz alıyoruz? Bedenlerimize nafile özen gösteriyoruz ve devam etmek için gittikçe daha az enerji hissediyoruz.

Sanki yaşayan ve nefes alan organizmalardan biyolojik olarak parçalanabilen bir aşamaya geçiyoruz, daha sonra tamamen parçalara ayrılıp dağılıyoruz.

Böyle bir varoluşun herhangi bir faydası var mıdır?  Ya da eninde sonunda yok olana kadar, hayatta olabildiğince elimizden gelenin en iyisini yapmak için mücadele etmemiz mi gerekiyor? 

Hayatın Amacını Doğanın Dört Seviyesi İle Değerlendirmek

Doğanın her ince ayrıntısı, fayda ve sürekliliğe dayanmaktadır.

Doğada üç farklı seviye vardır: cansız, bitkisel ve hayvansal. Kişi, şu anki gelişim aşamasında, hayvansal dünyaya aittir. Ancak insanlık, kendisini hayvansal seviyeden daha yüksek olan “konuşan” seviye olarak farklılaştırır.

O halde insanları hayvanlardan farklı kılan nedir?

Bizler esasen yeme, içme, uyku ve üremek için temel hayvansal ihtiyaçlarını karşılayan iki bacaklı, nefes alan memelileriz. Bununla birlikte bilgi ve bilgeliği anlamamıza izin veren ek zihinsel ve duygusal kapasiteye sahibiz. Çocuklar yetiştiriyoruz, bilgiyi bir nesilden diğerine aktarıyoruz ve kendimizi daha iyi ve daha rahat hissetmemizi sağlamak amacıyla araçlar ve toplumumuzu geliştiriyoruz.

Başka bir deyişle, yeme, barınma, cinsellik ve aile gibi temel hayatta kalma gereksinimlerimiz var ve sonra kendimizi başkalarıyla kıyasladığımızda sosyal ihtiyaçlarımız var ve bu nedenle kendimizi birbirimizden uzaklaştırıyoruz, kendimizi giydiriyoruz, kendimizi barındırıyoruz ve evlerimizi, bedenlerimizi birbirimize reklamını yaptığımız sayısız ürünlerle dolduruyoruz.

Öyleyse bizler, sadece kendimizi dünyada daha rahat hale getireceğini çözmüş  “akıllı hayvanlar” mıyız?

İnsanlar ve Hayvanlar Arasındaki Temel Fark

İnsanlar ve hayvanlar arasındaki temel fark, bizlerin geçici protein bedenlerimizin sınırlarını aşan, içimizde tohumlanan daha derin bir arzuya sahip olmamızdır.

Ayrıca bu arzuyu saptama yeteneğine de sahibiz. Hayvanlar gibi biz de ölümden korkuyoruz ve yaşamak istiyoruz. Fakat hayvanlara ek olarak, sadece biz insanlar neden yaşadığımızı soruyoruz.

Bütün insanlar yaşamın anlamını sormaz. Yetişkin nüfusun yaklaşık onda biri yaşamın anlamını soruyor ve tüm çocuklar bunu soruyor ama hemen unutuyorlar.

Bu nedenle Korona Virüsü, farklı ülkeler ve gruplar arasındaki çatışmalar, piyasaların düşmesi ve şiddetli toplumsal bölünme: toplumun hücrelerinin kendilerine verdiği zarar, insanlığın tüm bedenine bir hastalık gibi yayılır.

Küresel ölçekte sorunlarımızın temel kısmı, yaşamın daha derin sorularının küresel bir uyanışıdır.

Ortak Kökümüzün Nihai Hissine Yolculuk

Umarım bu tür soruları olan insanlar, cevaplarını arayacaklar, milyarlarca materyalist etkinin ortak kökümüzün yüce algısına ve hissine olan yolculuğumuzun dikkatini dağıtmasına izin vermeyecek ve yolda, bu mükemmel realitenin yasalarını öğrenecek ve uygulayacaklar.

Bir soğanın katmanlarını soymak gibi, sorularımızın yanıtlarını aktif olarak ortaya çıkarmaya çalışan bizler, başkalarına olumlu bir şekilde bağlanma ihtiyacını anlamak için daha derinlemesine araştırıyoruz. Olumlu bağımız sayesinde, gerçekliğin kontrol odasına gireriz, tutumumuzu, doğanın   birbirine bağlı ve birbirine bağımlı bir bütünlük içinde karşılıklı sevgi ve ihsan etme tutumuyla dengeleriz.

Doğayla böyle bir form eşitliğine ulaştığımızda, varoluş sistemimizde sağlıklı ve faydalı parçalar haline geliriz, doğanın temel niteliğiyle (sevgi ve ihsan etme) doğrudan bağlantıya girer ve korkular, hatalar ve problemlerden arınmış yeni ve mükemmel bir yaşam süreriz.

 

Neden Kanser Daha Genç İnsanları Etkiliyor?

Cevap: Çünkü egoizmimiz sürekli genişliyor. Kanser, kendi etrafındaki her şeyi yiyip bitiren ve sonra bedenle ölen, egomuzun doğrudan sonucudur. Her şey yalnızca egoizme bağlıdır.

Kanser hastalarında onun (egonun) yok edilmesi ile uğraşmayı deneyin ve sonuçları göreceksiniz. Tam bir başarı olacağını garanti etmiyorum, ancak bağıntılı bir başarı olacaktır.

Soru: Mutlak başarı garanti etmiyorsunuz, çünkü hepimiz bir şekilde birbirimize mi bağlıyız?

Cevap: Birincisi, biz hepimiz bağlıyız. İkincisi, eğer grup manevi çalışması ile düzgün bir şekilde meşgul olursak, o zaman bu, grubun gençleşmesine, iyileşmesine ve hatta bedenin göreceli iyileşmesine neden olur.

Sürekli grup hakkında düşünmek, içinde olmak zorundayız. Küçük bir grup bile, zaten fiziksel, manevi ve ahlaki sağlığın merkezidir.

Bunu yapmaya çalışın ve hiçbir sorununuzun olmayacağını göreceksiniz, onlara cevap vermeye başlayacaksınız. Bütün sistemi, aranızdaki bağlantıdan hissedeceksiniz. Bu doğaldır. Yalnızca birbirimiz arasında karşılıklı bir ilişki içerisinde hareket etmek dışında düşüneceğimiz hiçbir şeyimiz yok.

Why Does Cancer Affect Younger People?