Category Archives: Maneviyat

Hayatın Anlamı Hakkındaki Ebedi Soru

İnsanlar neden intihar ederler?  Melankoli ve boşluk hissine dayanamazlar. Ne de olsa kendilerini doldurmak istediler ama televizyon ve radyomuz, binlerce farklı kanal ve programımız olmasına rağmen kendimi dolduramıyorum. İçimde ortaya çıkan noksanlık, içsel tatminsizlik ve boşluk, çevremdeki tüm kaynaklardan alabileceğimden çok daha fazlasıdır.

Hayatın anlamına ihtiyacım var! Hayatımın bir anlamı, yaşamaya değer bir amacı var mı? Bu soruya cevap bulamıyorum. Hayatın beni doğru hedefe, kendim ve diğerleri için daha iyi olacağı iyi bir sonuca götürdüğünü ve sonsuza dek devam eden yaşam akışının özel bir sürecinde olduğumu bilmem gerekiyor.

Büyük olasılıkla, kişi gerçekliğin nasıl düzenlendiğini, hangi doğa programı içinde var olduğumuzu ve doğanın bizi nasıl kontrol ettiğini öğrenirse intiharı düşünmeyi bırakacaktır. Sürekli olarak bir programdan diğerine geçiyoruz, yeni bir “yükseltme” alıyoruz ve bu nedenle yaratılışı hem bu hayatta hem de onun üzerinde bütünüyle anlıyoruz.

Gelişim süreci bizi çok değerli ve yüce bir hedefe götürür. Kişi, sonsuzluktan sonsuzluğa akan yaşam akışını hissetmelidir. Ben bu sonsuz akıntı içindeyim ve ben de sonsuzum.  Kendimi etrafımdaki yaşamın gücünün algısına açmam ve böylece daha da gelişmem gerekiyor.

Bu okulda, üniversitede, evde ya da ailede öğretilmiyor. Bu nedenle, şimdi, umutsuzluk bu kadar büyüdüğünde ve büyümeye devam ettiğinde, kişi sonunda bu yaşamın anlamı sorusunu çözmeye zorlanacaktır.

Herkesi,  bunun ne kadar iyi ve samimi olduğunu görmeleri için, Kabalistik topluluğumuza  davet ediyorum; o yaşamın anlamını ve bu dünyasal varoluşla bitmeyen amacını bulmaya yardımcı olur. İnsan, her an yaşamaya değer olan huzur, sonsuz ve harika bir yaşam duygusu kazanır.

Neden İyiye Kötü Vasıtasıyla Ulaşmalıyız?

Soru: Her şeyin Yaradan tarafından dengelendiğini biliyoruz, öyleyse neden iyiye ulaşabilmemiz için kötülük hüküm sürmeli?

Cevap: Birincisi, Yaradan’ın bizi böyle harekete geçirmesidir.  İkincisi, insanın doğası kötüdür.  Dolayısıyla kötülüğü uyandırarak, Yaradan bizi çok güçlü bir şekilde sarsar ve uyandırır.  Polisten bir mektup aldığınızı veya bankadan bir şey kazandığınıza dair bir mesaj aldığınızı varsayalım.  Sizin üzerinde hangisinin daha büyük bir etkisi olurdu?  Elbette olumsuz mesajın daha büyük bir etkisi olurdu.

Soru: Ama olumsuz ve olumlu nasıl eşit olabilir?  Sonuçta, kişi duyarsız bir robot değildir.

Cevap: Her şey  Yaradan’ın bana ihsan etmesine karşı, benim tutumuma bağlıdır.  Anne babasının tüm eylemlerinin gerekli ve arzu edilir olduğunu doğru bir şekilde anlayan bir çocuk gibi, O’nun ihsanının her şekline değer verirsem, O’ndan ne aldığım benim için hiç fark etmez.

Egomun üzerine çıkabilir ve tamamen farklı koşullar altında O’na tam ve karşılıklı olarak bağlanabilirim.  Başlangıç koşullarım, kendimden çoktan koptuğum ve halihazırda kendi üzerimde yüzdüğüm sıfır durumundadır.

Twitter’da Düşüncelerim / 23 Eylül 2020

Birdenbire diğer insanlara tehlikeli bir bağımlılığa düştüm. İşin gerçeği, onlar da bana bağlılar ama bu işimi daha da kolaylaştırmıyor. Ve başkaları beni enfekte etmemenin bilincinde değilse, onlardan enfekte olacağım, kendini bundan korumak neredeyse imkansız.

Ve tüm sevdiklerim de tehlikede.

Virüs bize tamamen bağımlı olduğumuzu hatırlatıyor. Biyosferin sistemik dengeyi korumasına izin veren bilgileri taşır. Aramızda doğru bağı kurmadığımızda, virüs bunu biyolojik düzeyde yapar – bizi başkalarını önemsemeye zorlar.

Koronavirüsün etkisinin bir sonucu olarak, çaresiz karşılıklı bağımlılığımızı düşünmeye ve karşılıklı sorumluluğumuzu gerçekleştirmeye başlayacağız.

Baal HaSulam: “Doğa, usta bir yargıç olarak, gelişimimizi hesaba katarak bizi cezalandırır.”

Büyürsek, doğa bizi cezalandırmak zorunda kalmayacak. Birbirimize karşı tamamen sorumlu olarak kendi gelişimimize katılırız, karşılıklı garantide gerçek bir hedef buluruz.

İnsanın özü doğadan özgür olmak değil, bilinçli olarak onunla uyum sağlamaktır.

Bir embriyonun annenin içinde olması gibi, insan da daima Yaradan’ın içindedir.

İnsan sadece Yaradan’ın ona “NE söylediğini” hissetmeli – bu en yüksek safhadır!

Arzuları Yerine Getirme Yöntemi

Yorum: Yakın zamanda bir anket yapıldı: “”Bir şeyi çok güçlü bir şekilde dilerseniz, gerçekleşeceğine inanıyor musunuz?” Birçoğu “Elbette hayır” yanıtını verdi. Aklın ve bilincimizin sonsuz gücüne inananlar “Elbette.” diye iddia ediyorlar. Onlar,  arzularını yerine getirmelerine yardımcı olacak bir yöntem olduğunu söylüyorlar: onlara yardım etmek için evrene seslenmek. Buna görselleştirme yoluyla tezahür eden arzular diyorlar. Görselleştirme ilkesi, doğru bir şekilde talep eden herkese hediyeler vermeye hazır olan evren ile düşüncelerimizin sınırsız gücü arasındaki bağlantıdır.

Cevabım: Evrene bağlanmak çok faydalıdır. İnsanlarla bağ kurmaktan daha faydalıdır. Eğer bunun sizin yansımanız olduğuna inanıyorsanız, evrene bağlanmak faydalıdır. Kendinizi ona empoze etmek istiyorsanız ve kendinizi onun içinde ifade etmek istiyorsanız, ki bu mümkündür, bunu yaparak kendinizi tamamen feshedersiniz ve onunla birleşirsiniz.

O zaman dünyayla, evrenle gerçek bir birleşme meydana gelir ve bir insan çevresindeki her şeyin kişinin içinde var olduğu ve görünüşe göre onu destekleyen bir sistem olduğunu hisseder ve kendini buna yansıtabilir.

Tüm evreni, tüm yaratılışı, tüm dünyayı aynen kendisi gibi algılamaya başlar. Her şeyin kendisi olduğunu, tüm iç dünyasının tüm evren, yıldızlar, uzay ve gezegenler aracılığıyla ifade edilmediğini, ancak her şeyin kendi içsel özelliklerinin ifadesi olduğunu ve bu yüzden ıslah olmuş benliğinin ifadesi olarak hepsini tek bir birleşik, bütünsel, ebedi, tam olarak, hissetmek ister.

Kişi kendini uyarlarsa ve evrenle birleşirse, alanı dolduran ruhu, tüm evren olan düşüncenin durumunu hissetmeye başlar çünkü tüm evren, gezegenler, uzay, yıldızlar sadece bir düşüncedir. Bu, bize göre yaratılış düşüncesinin ispatı veya ifadesidir. Onunla özdeşleşmeye, ona bağlanmaya, bütün evrenle birleşmeye çalışırsam, onun içsel anlamını algılamaya başlarım ve sonra ona bağlanabilirim.

Yorum: Kişi görünüşte sarınıp sarmalandığı düşünceler, sorunlar paketinden oluşur.

Cevabım: Bunu özel bir koşulda, aşamalı olarak yapmamız gerektiğini söylememizin nedeni budur. Kabala ilmi bize nasıl evrenin önünde soyunmamız ve yavaş yavaş egoist kıyafetlerimizi çıkarmamız gerektiğini öğretir. Bunu, kişinin kendini başkalarının yerine koyduğu ve böylece tüm evrenle özdeşleşmeye hazır olduğu bir grupta eğitim alarak başarabiliriz.  Bu mümkündür. Bunu yapabilmek için gerçekten ciddi bir şekilde çalışmamız ve dostlarımızla birlikte uygulamamız gerekiyor.

İnsanlarla karşılıklı bağ kurarak, evreni iyice anlayabileceğimiz seviyeye ulaşabiliriz. Ne kadar tuhaf görünse de, aslında evrenin ifşa olmasının anahtarı “dostunu kendin gibi sev” ilkesidir.

Bu zor bir iştir ama ilginç ve heyecan verici, büyüleyici ve özeldir.  Adamın işi budur!

Twitter’da Düşüncelerim / 22 Eylül 2020

Dünyamızın üzerine yükselmeden, yaşamı tek hücre içinde hissederim. Başkalarıyla birleşirsem, her şeyin içinden akan ortak yaşam akımını hissederim. Buna manevi yaşam denir. Ortak bir yaşam bir hissine ulaşırız ve onun 125 seviyesini ediniriz. Ve onların tümü sonsuz yaşama aittir

Maneviyat, Mısır’dan (ego) kaçış, Pesah ile başlar. Ama haz alma arzusundan (Malhut) ihsan etme arzusuna (Bina) kadar 7 ay boyunca gelişmesi gerekir. Pesah’tan sonraki yedinci ayda Roş Haşana (Yeni Yıl) gelir, yeni bir manevi derece oluşturmaya başladığımızda yeni bir başlangıç.

Ama ne inşa etmeliyim? Neden uzaklaşıp neye yaklaşmalı? Bu yüzden egoist niteliklerimi incelediğim Selihot (pişmanlıklar) dönemi yeni yıldan önce gelir. Ben almadan ihsan etmeye, hayvan zihninden Yaradan’ın aklına, mantık üstü inanca gitmek istiyorum.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Koronavirüs salgını kontrolden çıkıyor” dedi. COVID-19 salgını, başka hiçbir şeye benzemeyen bir krizdir. Bu doğru: İnsanlığın iyilik ya da kötülük yoluyla ıslahının bir dönemine girdik. Islahın yöntemi Kabala’dır. Gecikmemek iyi olur!

Bu Yeni Yıl öncekilerden farklıdır, çünkü Yaradan dünyayı bir bütün olarak açıkça ele almaya başlıyor. Ve biz O’na aynı şekilde davranmalıyız, tüm dünya olarak Yaradan’a dönmeli, tüm dünyayı Yaradan’ın bizim için belirlediği bu hedefe çekmeliyiz.

Bu Yeni Yılda, yeni bir gerçeklik hali ortaya çıkıyor. 5780 yıllık gelişimden sonra, insanlık ilk manevi dereceye yükselebilir. İlk onlular kapıyı açıp giriyor, bütün dünyayı onlarla birlikte çekerek. Haydi sorumluluğun ağırlığı, güveni ve karşılıklı garanti ile hazırlanalım.

Bireysel onlulardan tüm insanlığı içeren tek bir onluya. Bu, Yaradan’a bağımızın ölçüsüdür!

Bizim günahımız başkalarıyla bağ kurma arzusunu ihmal etmek ve bu konuda yardım için Yaradan’a dönmemek. Yaratılışın amacı, sadece yaratılanları tek bir arzu içinde birleştirerek, Yaradan’da birleşmektir.

Yaradılışın amacına bu şekilde ulaşırız- Yaratan’ın nitelikleriyle benzerlik, sevgi ve O’na bağlılıkla

Yaradılışın ıslahı, Adem’in ruhu, yaratılanların birliğinde, karşılıklı garantide, “Komşunu sev” emrinin gerçekleşmesinde ve ötesindedir, yaratılan sevgisinden Yaradan’ın sevgisine, gelişimimizin amacı.

Roş Haşana (Yeni Yıl) – Günahlarımız için Yaradan’dan af dileme zamanı. Yaradan’ın bir önemi veya büyüklüğü hissine sahip olmadığımı hissediyorum, bunun için tövbe ediyorum. Sonuçta, Yaradan’ı büyük ve önemli hissetseydim, farklı davranırdım. Tek eksikliğim Yaradan’ın hissidir.

“Bırak Seni hissedeyim ve ben değişeceğim!” – Yaradan’a söylenmesi gereken budur, bu doğru istek ve pişmanlıktır. Suç işlerim çünkü Yaradan’ın hissi yok, inanç yok ve beni durduracak kimse yok. Farklı davranamam çünkü Yaradan hükmetmiyorsa o zaman bu kötü eğilimdir!

Geçmişi gündeme getirmiyor ya da bunun için özür dilemiyoruz. Daha önce ne olduğunun değil, şimdi düzeltme istemediğimin ve bu konuda Yaradan’ın yardımını talep etmediğimin farkındalığına gelmeliyim. İlerlemek istiyorum, yaptığım şey hakkında gözyaşı dökerek geçmişe dalmak değil.

Ben bir şey yaptım mı ? Ben hiçbir şey yapmadım, hepsi Yaradan’dı. Ve bunu bilerek yaptı ki böylece neyi düzeltmem gerektiğini bileyim. Bu kötülüğü, şimdi ortaya çıkan suçu alıyorum ve düzeltmeye başlıyorum. Tüm amacım ileriye doğru, geriye değil …

“Bırak seni hissedeyim ve ben değişeceğim!” Yaradan’a tam olarak söylenmesi gereken şey budur, bu doğru istek ve gerçek pişmanlıktır. Suçu işlememin sebebi neydi? Çünkü Yaradan’ın İnanç denen bir hissi yoktu.

Yaradan hissi yok, inanç yok, bu yüzden beni durduracak kimse yok. Farklı davranamam çünkü Yaradan bana hükmetmezse, o zaman kötü eğilimin – egoizmin kontrolü altındayım! Bu nedenle, Yaradan’dan bana hükmetmesini istiyorum. Bu benim temel talebim!

Roş Haşana (Yeni Yıl) arifesinde, herkese en çok eksik olduğumuz şeyi diliyorum – bağı, aramızdaki yakınlığı, sevgiyi. Bu her zaman halkımızı kurtarır, kodekste, sicilde, milletin kendisinin kromozomlarında.

Bize Yaradan’a benzer, Adam olma ve tüm insanlığı ıslaha doğru çekme şansı veriliyor. Bu bizim işimiz, bu nedenle Yaradan’ın hizmetkarları olarak adlandırılıyoruz. Bu çok yüksek bir ayrıcalık, özel ve onurlu bir görev. Bir kişi bunu ihmal ederse, başkasıyla değiştirilir …

Şu anda, insanın ve tüm insanlığın ıslah metodunu yaymak bize ağır bir yük gibi görünebilir. Ama ilerledikçe, Yaradan’a zevk veren şeyin bu olduğunu anlayacağız ve eğer O’nu yüce olarak hissedersek, o zaman memnuniyetle bu yüke katlanacağız ve hiçbir ağırlık hissetmeyeceğiz.

Öğretmene Tutunmak

Soru: Öğretmene tutunmak ve onu hissetmek ne demektir ve öğretmen aracılığıyla ışığı almak ne demektir?

Cevap: Öğretmene tutunmak ve öğretmeni hissetmek iki farklı şeydir. Öğretmene tutunmak demek size yapmanızı tavsiye ettiği her şeyi yapmaya çalışmak, size öğrettiği her şeyi öğrenmek demektir. Öğretmene ancak, onun tüm gerekliliklerini yerine getirirseniz ve ona yardım ederseniz, belki günlük yaşamında bile, ama esas olarak çalışma ve dağıtım sürecinde, tutunabilirsiniz.

Kendinizi, kişiye değil temsil ettiği şeye hizmet etmeye adayın ve o zaman Üst dünyaya bu şekilde ulaşmaya başladığınızı keşfedeceksiniz.

Kalpteki Nokta Nerededir?

Kalpteki nokta nerededir? O fiziksel, duyusal bir nitelik mi yoksa manevi bir nitelik mi?

Kalpteki nokta, yukarıdan ilahi olanın bir parçacığıdır, Yaradan’ın haz alma arzusunun kıvılcımıdır, yaratılanın haz alma arzusuna gömülüdür.

Tüm kalbimiz bir egoist haz alma arzusudur ve kalpteki nokta ihsan etme arzusudur. Ve her ikisi de daha yüksek bir gücün lütfuyla var olur.

Hem kalbi hem de kalpteki noktayı geliştirmeli ve onlarla çalışmaya başlamalıyız ki tüm kalp yani haz alma arzusu, kalpteki noktanın talimatlarına göre eylemler gerçekleştirsin. Buna ıslah denir.

Doğa Yeni Bir İnsanlığa Hamile

Koronavirüsün bizi içine soktuğu kriz, özünde yeni bir dünyanın doğuşu. Bununla birlikte, tüm insanlık, beklenmedik bir şekilde hamile kalan, tamamen isteksiz ve şimdi dehşete düşen ve ne yapacağını bilmeyen bir kıza benziyor.

Kendimizi bu konumda görmeyelim. Bir embriyo gibi, yeni bir dünyada doğuma hazırlık sürecine girdik. Doğa, bizi doğurması gereken Yaradan hamile. Ve O, bunu yapacak!

Ama O’na yardım etmeliyiz; bu sürece katılmalı, daha çok birleşmeli ve doğumumuza hazırlanmalıyız. Böylece gelişimimizi hızlandırabiliriz, çünkü bu hamilelik belirli bir dönemle sınırlı değildir ama doğmaya hazır olmak için nasıl birleşmeyi başardığımıza bağlıdır.

Bizden istenen tek şey bağdır. Her zaman daha fazla nasıl bağlanacağımızı düşünmek zorundayız ve sonra doğum sırasında nasıl davranacağımızı anlayacağız. Doğum için hala uzun bir yol var. Sonuçta, eğer hepimiz birbirimize bağlanmadan önce doğarsak, o zaman bebek deforme olarak doğar, tam olarak bağlı olmadığımız için vücudunda bazı organlar eksik kalır.

Bağımızla, yeni doğan insanlığın bedenini oluşturuyoruz ve bu nedenle bu bebeğin sağlıklı doğması için gerekli tüm organlarla birleşmek zorundayız. Başarısız bir doğum söz konusu olamaz.

Birliğimiz doğru değilse, o zaman doğa, Yaradan böyle dertler getirecek, bize öyle bir baskı uygulayacak ki, birleşmemiz gerekecek. Doğum kanalı çok dardır ve çıkmak için çok güçlü bir şekilde toplanmamız gerekecek.

Bağlanırsak kolayca çıkabiliriz. Ayrıca, değerlerimizi değiştirmemiz gerekiyor ki, daha önce önemli olan şeyler önemsiz hale gelir ve bunun tersi, daha önce önemsiz olan şeyler önemli hale gelir. Bu, başımızı tepetaklak çevirdiğimiz ve hepimizin aynı görüşü paylaştığı anlamına gelecektir.

Ve sonra kadınların çok iyi bildiği doğum sancıları gelir. Ama şimdi hepimiz onlardan manevi bir formda geçmek zorunda kalacağız, böylece bizi yeni bir dünyada doğuma hazırlasınlar. Tüm bunlar önümüzdedir çünkü şimdiye kadar kendimizi bir embriyo şeklinde bile toplamadık.

Koronavirüs, bu doğuma doğru ilerlememize muazzam bir şekilde yardımcı oluyor, bize sadece temel unsurları bırakıp diğer her şeyi bir kenara koyuyor. Bu nedenle, bir darbe değil ilaç olarak kabul edilebilir. Yaradan, bizi dövdüğü şeyle bizi iyileştirir.

Bir damla meni gelişmeye başladı, yeni dünyadan manevi bir gen (Reşimo), önceki halimizi zaten tamamen tükettiğimiz gerçeğine dayanarak içimizde uyandı. Her birimizin içinde ve hepimizin içinde birlikte gelişiyor ve insanlığın yeni koşulu hakkında bilgi içeriyor, tıpkı embriyonun başladığı hücre gibi, bir damla meni gibi.

Manevi embriyo, Hasadim ışığında, uygun doğum esnasında çıktığı annenin sularında yüzer. Doğru bir şekilde davranır ve sağlıklı bir embriyo olarak birleşirsek, Hasadim ışığında, merhamet okyanusunda, annenin rahminde olduğumuzu hissedeceğiz. Embriyomuz her ay büyüyecek ve gelişecek ve doğması gereken yeni dünyayı görmeyi öğrenecek.

Eğer birleşmezsek, o zaman durumumuz daha da kötüye gidecek ve gerçek açlığa ulaşabiliriz. Doğa bizi değerlerimizi değiştirmeye ve birleşmekten başka bir şey olmadığını anlamaya ikna edecek: grup ya da ölüm.

Ne de olsa henüz rahim duvarına bile bağlanmadık. Bu, her şeyin üzerinde bağ gerektirir. Üst annenin, tüm doğanın, Yaradan’ın içinde bir embriyo haline gelmeli ve doğumla ödüllendirilmek için O’nun içinde gelişmeye başlamalıyız.

Kadınların bu süreci anlamaları daha kolaydır çünkü onlar bunu yaşadılar ve kendi içlerinde hissettiler. Ve şimdi hem erkekler hem de kadınlar bu süreci yaşamalı ve kendilerini anne karnında hissetmeli ve orada gelişmelidirler. Egoizmimize ilişkin olarak karanlık bir yer olmasına rağmen, ihsan etme ve birlik arzusuna ilişkin olarak bu, bize yeni gelişme ve yeni yaşam veren ışık dolu bir dünyadır.

 

Twitter’da Düşüncelerim / 11 Eylül 2020

Onlu, içinde manevi safhanın ifşa olduğu manevi bir yapıdır.

Herkesi farklı gözlerle görmek istiyorum: kendi gözümle değil, onlunun gözleriyle. Ve hisler için de aynı, kalpte ve akılda – kolektif algıya ulaşmaya çalıştığım her şeyde dünyayı bir kişi olarak değil de onlu olarak görmek için.

Manevi tanımlara göre mantık ötesi, birlik adına ihsan etme arzusunda hareket etmektir. Maddi dünyada her insan kendi başına var olur-her biri kendini gözettiği için birlik yoktur. Ama birlik ve karşılıklı ihsan yoluyla gerçeği hissederim ve tüm dünyaya onun aracılığıyla bakarım.

Kendi içimde değil, dostlarımda olanları görüyor, hissediyor ve duyuyorum. Bu zaten manevi bir histir.

Tüm dereceler, tüm safhalar zaten gerçekte var. Onlara girmek için çaba sarf etmeliyiz. Kendimi inanç derecesine, Bina’ya yönlendiriyorum – ve benim dışımda olanlar, grup ve Yaradan benden daha önemli.

Mantık ötesi inanca, ihsan etme gücüne sahip olduğumda, ona girerim ve yavaş yavaş kendimi inşa etmeye başlarım. Buna maneviyat denir: Malhut derecesinin üzerindeki Bina derecesi, her şeyi kendi üstümde, sonraki dereceye göre düşünmek, hissetmek, anlamak ve görmek istediğim zaman.

 

“Zohar’ı Okumadan Önce Sahip Olmanız Gereken Bazı Temel Anlayışlar Nelerdir?” (Quora)

Zohar’a Sulam (Merdiven) tefsirini yazan, Yehuda Aşlag (Baal HaSulam), kitaba yaklaşmamız için bize sağlam bir temel sağlamak amacıyla Zohar’a dört giriş yazdı.

Baal HaSulam’ın bu girişlerde tanımladığı kavramları tam olarak anlamadan, Zohar’ı doğru bir şekilde anlamak ve onun edinimine doğru ilerlemek ve etkili bir şekilde okunmasına yaklaşmak imkansızdır.

Zohar, manevi dünyayı, yani Yaradan ile temas halindeyken yaratılan varlığın arzularını, niyetlerini ve eylemlerini tanımlar.

Zıt bir fiziksel realitede var olduğumuz için, manevi dünya hakkında hiçbir şey anlamıyoruz.

Başkalarını düşünmeden, yalnızca kendisine fayda sağlamayı amaçlayan egoist bir insan doğasında doğduk ve büyüdük.

Bu nedenle, Zohar’ı önceden hazırlık yapmadan okuduğumuzda, yabancı bir dilde (ana dilimizde okusak bile) garip masallar ve kodlanmış gibi görünen, diğer tasvirlerle yazılmış gibi görünür.

Zohar’da okuduğumuz şeyle ne kadar bağlantı kurmaya çalışsak da, doğuştan gelen alıcı duyularımıza zıt olan verici duyulara sahip değilsek, manevi dünya hakkında hiçbir algı ve duygumuz yoksa, o zaman Zohar’ın gerçekten neyi anlattığına dair hissiyat ve anlayışa erişimimiz olmaz.

Ek olarak, hem Zohar’ın kendisi hem de çeşitli Kabalistler, Zohar’ın zamanımızda açığa çıkması fikrini tartışırlar, özellikle çağımızda, giderek daha fazla insan Zohar’ın içerdiklerine ihtiyaç duyacaktır.

Yalnızca kendi çıkarımıza yönelik egoist doğamızın yerini manevi bir sevgi ve ihsan etme doğası alırsa, Zohar’ın tarif ettiği şeyi hemen anlarız. Zohar’ı böyle bir eğilimle okumak, bize manevi dünyanın giderek daha fazla katmanlarını açığa çıkaracaktır.

Bununla birlikte, insan egosuna hapsolmuş ve manevi doğadan yoksunken, Zohar’dan alabileceğimiz bir şey var mı?

Elde edebileceğimiz şey, özel bir çare olan “Segula” dır. Tek bir kelimeyi anlamadan kitabı okumak, kitabın anlattığı manevi dünyadan güçleri çeker. Egoistten özgeciliğe, dünyevi olandan manevi olana doğamızı dönüştürme niyetiyle Zohar’ı okumaya yaklaşırsak, o zaman kitap bu dönüşümü ateşlemek için bize etki eden “Or Makif” (“saran ışık”) adı verilen, özel bir ışığı aydınlatmaya hizmet eder.

Okumadan gelen manevi güçler üzerimizde çalışır, bizi manevi dünyanın ifşasına, gerçekliği dolduran sevgi ve ihsan etme niteliğine erişmeye götürür.

Zohar, manevi dünyanın en yüksek edinim derecelerine ulaşan ve sevgi ve ihsan doğasını paylaşan bir grup tarafından yazıldığından, sadece benzer bir doğayı edinerek Zohar’ın tasvir ettiğini anlayabilir ve hissedebiliriz.