Category Archives: Maneviyat

Sevgi Ne Üzerine İnşa Edilir?

Soru: Konuşmalarınızda sık sık karşılıklı çekiciliği sevgi olarak düşünmenin yanlış olduğunu, sevginin karşılıklı tavizlerle inşa edilmesi gerektiğini söylüyorsunuz. Çekim, neden partnerime karşı hisler geliştirmeme engel olmalı?

Cevap: Çekim size engel olamaz. Ancak sevgi cinsel çekime dayanmaz. Bu, ayrılmaz bir parça olarak gereklidir, ancak kesinlikle yeterli değildir. Matematikte olduğu gibi – koşul gerekli ama yeterli değil.

Sevgi, eşler arasında belirli bir tür manevi temas olduğunda, birbirlerini tamamladıklarında, yavaş yavaş bir yakınlaşma, karşılıklı manevi doygunluk olduğunda ortaya çıkar. Bu nedenle cinsel ilişkiler burada birincil bir rol oynamaz.

Twitter’da Düşüncelerim / 7 Ekim 2020

 

Yaradılış amacına bu formda ulaşamazsınız, çünkü İbrahim’in niteliğinde yaratılış niteliği yoktur, haz alma arzusu …

Sukot bayramı, ruhun inşasının başlangıcıdır. Ruh, İbrahim’in (Hesed, ihsan etme) niteliğinden başlar, tüm yaratılanlar için sevgiye yönelik açık bir kalp, onların faydası için.

İbrahim, Hesed niteliği, Yaradan’ın yarattığı tüm alanı doldurur. Yaradan, tüm yarattıklarını O’nun ile sevgi ve birlik içinde birleşmiş görmek ister. Yaratılış, ancak İshak’ın doğumundan sonra ortaya çıkar – İbrahim’in ihsan etme niteliğine bağlı haz alma arzusu.

Ardından, İbrahim’in niteliği olan Hesed’i, mantık üstü inanç yoluyla İshak’ın niteliği olan Gevurah ile birleştirmek.

İnsan, içinde tüm değişiklikleri yaşamalıdır: Hessed niteliğinden önce kendisini tamamen iptal etmek. Eleştirel düşünceyi biraz uyandırmak ve haz alma arzusunun tezahür etmesine izin vermek.

Sadece ona ihsan etme arzusunun otoritesini dayatmak için haz alma arzumuzu kullanırız. Sadece bu formda kendimize, egomuzla çalışma izni veririz. Ve bunu bu şekilde ıslah ettiğimizde, orta çizgi, Yakup ortaya çıkacak.

Yakup, en önemli manevi niteliktir. İbrahim Yaradan’dan ihsan etmeyi sembolize eder, İshak ise yaratılıştan haz alma arzusunun açığa çıkmasını ifade eder. Yakup, bu iki niteliğin birleşimidir: ihsan etme ve alma, sağ ve sol çizgiler insanın içsel çalışmasının bir sonucu olarak. Kişi iki çizgiyi birleştirdikçe, Yaradan gibi olur.

Bunlar, Yaradan’ın yaratılışta ortaya çıkan nitelikleridir.

İnsan (Adam) Yaradan’a “benzer” (Dome) anlamına gelir. Yakup, Yaradan’a benzerliği ölçüsünde insanın içinde ortaya çıkan nitelikler olan üç Patrik arasında en önemlisidir. Yakup’un niteliğine Tiferet (güzellik, büyüklük, şeref) denir.

Yukarıdan iki nitelik alıyoruz: iyi ve kötü eğilimler. İyi eğilim, İbrahim aracılığıyla Yaradan’dan gelir. Yaradılışta tezahür eden kötü eğilim, onu yaratan Yaradan’dan gelir. Bu iki kuvveti doğru şekilde birleştirmek bizim işimiz ve bunu gerçekleştirmeliyiz.

İhsan etme kuvveti ve alma kuvveti, orta çizgide birbirini güçlendirerek uygun formda birleştiğinde, insanda sadece basitçe sağ ve sol çizgilerin toplamı olarak tezahür etmez, daha ziyade her çizgi diğer çizginin zıtlığını ortaya koyar ve onu yüceltir.

Kötülük Neden İyiden Önce Gelir?

Soru: Kötülük neden iyiden önce gelir?

Cevap: Yaradan kötüyü yarattı ve onu dengelemek için iyiyi de yarattı. Bunun nedeni, egoist bir kişinin olumsuz etkiler tarafından sarsılabilmesidir. Ve kişi kötü olanları dengelemek için olumlu etkilerin peşine düşecektir.

Bu, kişinin hem sol çizginin olumsuzluğunu hem de sağ çizginin olumluluğunu biriktirip, akıllıca büyümesinin tek yoludur.

Bunu yapmanın başka yolu yok! Tek bir nitelikten oluşamayız. Yalnızca Yaradan tek bir nitelikten oluşur.

Bu, Kabala bilgeliğinin arzu ve niyet üzerinde çalışmasının sebebidir. Yaradan sadece ihsan etme arzusu sahipken,  hepimiz sadece alma arzusundan oluşmuşuz. Ama alma arzusu üzerindeki niyeti değiştirmemiz gerekiyor ki bu, edinebileceğimiz, yukarıdan alabileceğimiz, Yaradan’a ihsan etmek için olan bir niyet olacaktır. O zaman bizler, O’na benzeyeceğiz.

Bu Dünyayı İncelemek

Yorum: Yüzlerce filozof ve bilim adamı, tüm insanlığın tek bir aile, tek bir organizma olduğunu yazdı. Yani, bir şekilde bizim ortaklığımızı hissettiler.

Cevabım: Birçok insan bugün hala bu ortaklığı hissediyor. Bunun için Kabalist veya bilim adamı olmanıza gerek yok. Dünyayı inceleyen bir kişi olmak yeterlidir. O, doğanın içindeki her şeyin birbirine bağlı olduğunu – cansız, bitkisel, canlı ve insan seviyelerinin tek bir ortak organizma, tek bir ortak sistem olduğunu görür.

Ancak kişi onu nasıl hissetmeye başlar, onu kontrol eden gücü hissetmek için bu sistemle nasıl çalışılır? Bunu sadece Kabala öğretir.

Üç bin beş yüz yıl önce yaşayan İbrahim, bu ortaklığı ilk hisseden kişiydi. O, tezahür eden üst güçleri Yaradan olarak adlandırmaya başladı.

Kalpteki Noktayı Nasıl Büyütebiliriz?

Soru: Kalpteki nokta, egonun içindeyse ve onun tarafından yönetiliyorsa onu nasıl büyütebiliriz?

Cevap: Manevi yaşamımızın temeli olan bu nokta, şimdi ego tarafından esir alınmıştır. Kalpteki noktanızı onun üzerine yükselterek egodan çıkmalısınız.

Ancak bunu yaptığınızda egoizminizi kaybetmezsiniz. Ego kalır ve hiçbir şekilde ortadan kaldıramazsınız. Ama onu kontrol etmek için üzerine çıkabilirsiniz.

Soru: Ego içinde noktanın kendisinin bir hareketi var mıdır?

Cevap: Evet. Kalpteki nokta, manevi kabımızın, ruhumuzun temelidir. Fakat aynı zamanda, embriyonun geliştiği bir damla meni gibidir. Bu nedenle, onu geliştirmeye başlamalıyız ve o yavaş yavaş egomuzun üzerine çıkacaktır.

Bu noktanın egodan ayrılışına alegorik olarak Mısır’dan çıkış, Firavun’un yönetiminden, egoizmimizden ayrılış denir. Özgür olabilmemizin tek yolu budur. Kalpteki noktayı geliştirmeye devam edersek, büyüyecek ve onun içindeki manevi dünyayı hissetmeye başlayacağız.

Ruhun Kıvılcımı Nerededir?

Soru: Ruhun kıvılcımı bedenin neresindedir? Gerçekten içimde olduğunu nasıl hissedebilirim?

Cevap: Kıvılcım bir kişinin vücudunda değildir. Vücutta kesip çıkarabileceğiniz böyle bir yer yoktur.

Fiziksel bedende olmayan ruhsal bir güçtür. Bedeniniz var olmasa bile, kıvılcım hala kalacak ve yeni bir fiziksel bedene sahip olacaktır. Kalıcı olarak var olan ve bir yaşamdan diğerine geçen ruhsal gendir. Değişen tek şey onun fiziksel taşıyıcısıdır.

Neden Maddesel Dünya Maneviyattan Bu Kadar Farklı?

Maddesel yaşam ile maneviyat arasında neden bu kadar büyük bir mesafe, böylesine bir farklılık vardır? Gerçek şu ki, bunlar iki farklı dünya, varoluşun tamamen farklı formu, farklı bir hedeftir. İçlerinde iki farklı program işler: alma uğruna çalışmak ve ihsan etme uğruna çalışmak.

Bu iki prensipten daha zıt hiçbir şey yoktur. Bu dünyaları aklımızla bir şekilde birleştirmeye çalışıyoruz. Ama aslında onları, bilginin ötesinde yani egoist aklın ötesinde bir inançla anlamak mümkündür.

Twitter’da Düşüncelerim / 4 Ekim 2020

İngiltere’nin eski Tıbbi Baş Sorumlusu Sally Davies: Bundan sonra en az beş yılda bir salgın veya sağlıkla ilgili bir acil durumla karşılaşacağız. Benim yorumum: Yalnızca insanlar arasındaki bağ salgınlara karşı bir engel oluşturacaktır!

Hiçbir şeyi kaydedemem veya tutamam çünkü manevi kabım yalnızca bir nokta, bir pikseldir. Onludaki diğer piksellere bağlı olmalıyım. Aksi takdirde başardığımı hemen kaybederim. Maneviyat içimizde değil, sadece aramızdaki bağda tutulabilir.

Bir araya geldiğimizde, başardığımızı kaybetmekten korkmayın. Birliğimizi önemsediğimizde, bir kayıp bile eskisinden daha önemli, yeni bir şey almak için olacaktır. Daha da ilerlemek için önceki başarıları unutmalıyız.

Her seferinde sizin için her şey yeni gibi olacak.

Hepimize iyi bir Sukot bayramı diliyorum. Parlak, tatlı, başarılı ve sıcak olsun. Hep birlikte büyük bir çadırda oturalım – tüm insanlık.

Twitter’da Düşüncelerim / 1 Ekim 2020

Baal HaSulam, Mektup 49 Sizden tüm güçlerinizi, birbirinizi sevmeye ve birbirinizin acılarına katılmaya, mümkün olduğunca birbirinizin sevincine sevinmeye başlamaya sarf etmenizi rica ediyorum. Umarım bu sözleri yerine getirir ve bunlara tamamen ve kusursuz bir şekilde uyarsınız.

Baal HaSulam, Kişi kendisi için değil, bir bütün olarak tüm zincir için yaşar, öyle ki, zincirdeki her halka onun içindeki hayatın ışığını almaz, sadece onu bir bütün olarak tüm zincire iletir. Panim Meirot UMasbirot kitabına önsöz, madde 22

Baal HaSulam, Son Nesil Hayatın amacı, yalnızca O’nun yararına hareket etme koşulunu titizlikle uygulayarak Yaradan’a bağlılığı hak etmektir. Ya da birçok kişiye O’na bağlı kalabilmeleri için nitelik kazandırmak.

Baal HaSulam, Mektup 4 Ruhunuzdan kopan tüm parçaları toplamak ve onları tek bedende birleştirmekten başka eksikliğiniz olmasın. Yaradan, bu mükemmel bedene sonsuza dek varlığını yerleştirecektir. Ve büyük bilgeliğin pınarı ve üst ışık nehirleri sınırsız bir kaynak gibi olacaktır.

Baal HaSulam, Mektup 13 Dostların kusurlarını değil, erdemlerini görmeye; onlarla gerçek sevgide birleşmeye çalışın, ta ki “sevgi tüm günahları örter” safhasına kadar.

Bizim zamanımızda sadece sevgi bizi kurtaracak, yani bütün farklılıkların üzerinde birlik. Çocuğumda sevdiğim hiçbir şey olmasa bile onu hala seviyorum! Sevgi hiçbir kurala uymaz, “Sevgi tüm günahları örter” Bu, öğrenmemiz gereken sevgi türüdür!

Mantık Ötesi İnanç Nedir?

Mantık ötesi inanç nedir? Manevi dünyaya girmek için neden aklımızı ve duygularımızı iptal etmemiz gerekiyor ve bunun yerine ne alacağız? Bu mantıklı bir soru çünkü kişi kendisini değiştirmesi ve başka bir şeye dönüşmesi gerektiğini hissetmeye başlıyor.

Maddesel aklımızı ve hatta egoist kalbimizi, manevi dünyada kullanamazsak, geriye neyimiz kalır? Üst dünyayı hissetmek, Yaradan’ı hissetmek için bir Kli’yi nasıl inşa edebiliriz, yeni bir aklı ve daha üst derecede hisleri nasıl oluşturabiliriz?

Bu dünyada bile insan, hayvan, bitki ve cansız maddelerin ne kadar değişik seviyelerde birbirlerinden farklılaştığını görüyoruz. Gelişimin her seviyesi kendi aklı, duyguları, formu, davranışı ve hareket özgürlüğü ile tanımlanır. Bir varlık ne kadar gelişmişse, aklı, duyguları ve çevresiyle bağ kurma yeteneği o kadar büyük olur. Ve maneviyata girdiğimizde, yeni bir çevreye, ihsan etme güçlerinin alanına giriyoruz; almanın değil.

Dünyamızda ifşa olan dört tür alma gücü vardır. Cansız, bitkisel ve hayvansal üç seviye vardır ve  ayrıca manevi dünyanın cansız, bitkisel ve hayvansal derecesine, bir sonraki seviyeye geçiş aşaması olan insan. Üst dünyanın insanı olan Adem, zaten Yaradan ile bir bağ halindedir.

Anlaşılan o ki bir dünyadan diğerine geçiyoruz ve bunu başarmak için önceki aklımızdan ve hislerimizden çıkmalıyız. Bu, aklımız ve kalbimiz olmadan kaldığımız anlamına gelmez – biz ihsan etme güçlerinin, Bina’nın üzerine inşa edilmiş manevi olan yeni akıl ve yeni hisler ediniriz. Bina, aşağıdan gelen alma arzusu ile yukarıdan gelen üst ışığın birleşimidir. Onlar birlikte, Keter ve Malkut arasında, ortada bulunan Bina adında yeni bir form oluştururlar.

Bu şekilde, mantığımızın, egoizmimizin, alma arzumuzun üzerinde, inanç (Bina derecesi) adı verilen yeni bir algı oluştururuz. Bu yeni aklı ve hisleri, aramızdaki her türlü bağ yoluyla inşa ederiz. Buna da “Her biri dostuna yarım etti.” denir.  Birbirimize yönelik egoizmimizden çıktığımızda, bu inanç derecesini ifşa ederiz yani kendi egoistik “Ben” hissimizin üzerinde, diğerine mantık ötesi ihsan ederek.

Sonunda, bu özlemde kendim dışındaki herkesi hissetmeliyim. Sanki kendi “Ben”im yokmuş; daha ziyade benden başka herkes varmış gibi. O zaman bu diğerlerinin içinde üst gücü, Yaradan’ı hissederim.

Bu tek üst güç, yalnızca bağda, tek Kli’de ifşa edilir. Bu çalışma, sanal iletişimle, görünüşte basit mekanik eylemlerle başlar. Yine de bunu yaparak, Yaradan’ın içimizde ifşa olması için mevcut aklımızın ve duygularımızın üzerine yükselme ve ortak bir akıl ve his edinme arzumuzu ifade ederiz, yazdığı gibi: “Kendi halkım arasında yaşarım.” O’na tek bir özlemle birleşenler arasında…