Category Archives: Maneviyat

Talebimiz Bağışlanma Değil Islahtır

Haber raporları, dünyanın uçuruma doğru ilerlediğini, her gün daha da aşağı battığını ve acilen gerçek bir tedaviye ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.  Ancak böyle bir aşının bir laboratuvarda yapılamayacağına şüphe yok ve maalesef salgın daha da şiddetlenecek. Henüz Dünyanın iyi bir yönde değiştiği  belli değil.

Bizler realitenin tamamından sorumlu hissetmeliyiz ve tam olarak da bunun için Yaradan’dan af dilemeliyiz. Sonuçta, her şeyin bize bağlı olduğunu anlıyoruz. Yaradan bizi Kendisine yakınlaştırdı ve O’ndan, yüce hükümdar olarak tüm dünyayı talep etmemizi bekliyor. Işığın Kendisi ile tüm dünya arasında akacağı bir kanal olmamızı istiyor, ama biz yine de O’ndan bunu isteyemiyoruz.

Bu yüzden bunun için af diliyoruz çünkü bugün zaten onu uygulama yükümlülüğümüz var. Geçmiş suçlar için değil, dünyanın durumundan sorumlu olduğumuzu bildiğimizden, şimdi yapmamız gereken şey için af diliyoruz. Bu nedenle, dünyayı bugünkü böylesine korkunç bir duruma getirdiğimiz için Yaradan’ın önünde tövbe etmemiz gereken şeye sahibiz.

Tüm bu sorunlardan, Koronavirüs pandemisinden önce bile doğru bir şekilde davranmış olsaydık, dünyaya iyi güçler çekerdik ve dünya iyi bir yöne dönmüş olurdu.

Görevimizi, Yaradan ile bağımızı ihmal ettiğimiz için özür dileriz. Biz af dilemiyoruz; daha ziyade ıslah edilmek istiyoruz: Bırakın Yaradan bize bilgelik, hisler versin ve dünyayı düzeltebilmemiz için bizi O’na yakınlaştırsın. Dendiği gibi: “Yaratılan sevgisinden, Yaradan sevgisine.”

Roş HaŞanah — Yeni Bir Hayatın Başlangıcı

İnsan, egoizminin üzerine yükselerek “Mısır’dan Göç” ten çıkar. Egoizminden çıkana kadar, egoist doğasının kudreti altında olduğundan henüz bir insan olarak kabul edilmez. Egoizmin üzerine yükselerek, kişi en azından biraz Yaradan’a benzer hale gelir ve Adem olarak adlandırılır.

Bu nedenle, insan derecesi, Pesah ile başlar. Ama sonra, alma arzusundan ihsan etme arzusuna geçiş esnasındaki Sefirot sayısına göre, yedi aylık bir dönemden geçmemiz gerekiyor. Pesah Bayramı’ndan sonraki yedinci ayda Roş HaŞanah (yeni yıl) başlar; gerçekten yeni bir manevi derece inşa etmeye başladığımız, yeni bir başlangıç.

Ancak bundan önce dürüst bir hesaplama yapmak gerekiyor: Ben neyim, nereden gelmekteyim, neyi inşa etmeliyim, neyden uzaklaşmalıyım ve neye yakınlaşmalıyım? Bu nedenle Slichot (pişmanlık) olarak adlandırılan, yeni yıl öncesinde sorgulama yaptığım bir dönem vardır: nereden geliyorum, hangi nitelikten geliyorum ve hangi niteliğe ulaşmak istiyorum? Almaktan ihsan etmeye, hayvansal akıldan mantık ötesi inanca yani manevi akla, Yaradan’ın düşüncesine geçmek isterim.

Dünyayı hayvansal gözlerle görmek, hissetmek ve algılamak yerine, yeni bir gerçeklik algısına gelmek ve her şeyi ihsanın gözünden, inancın gücüyle görmek isterim. O zaman bu dünya yerine gelecek bir dünya göreceğim. Tüm bunlar Roş HaŞanah’ı – yeni değişikliklerin başlangıcını simgeler.

Bu yıl çok özel çünkü tüm insanlıkta büyük değişiklikler oluyor. İlk defa, tüm insanlık böyle radikal bir değişim yaşıyor; bu gerçekten Rosh HaŞanah’dır – yeni bir yılın başlangıcı, herkes için yeni değişikliklerdir.

Bunu, Yaradan’ın vaadinin gerçekleşmesi olarak görebilirsiniz. Bunu anlamaya çalışanlar ve insanlığın bunu doğru, hızlı, herkese sevgiyle ve Yaradan’a sevgiyle yapmasına yardımcı olanlar, Yaradan’a doğru (Yaşar El) anlamına gelen, İsrail olarak adlandırılırlar.

Bu koşula, ancak Adam HaRişon’un parçalanmış ruhunun ıslahıyla ulaşılabilir. Yaradan onu kasıtlı olarak kırdı, böylece onu, tıpkı çocukların LEGO bloklarını bir araya getirmesi gibi, şimdi bir araya getirebiliriz ve ve bundan da ulaşmamız gereken manevi hayatı daha iyi anlayabiliriz.

Bu nedenle her gün egoist doğamızın kötülüğünü açığa çıkarmak ve iyiyi tanımak yani sadece iyi bir bağın insanlığı kurtarabileceğini anlamak için, büyük adımlar attığımızdan dolayı memnunuz.  Koronavirüsün tek tedavisi budur.

Bu yüzden, değişimlerin başlangıcı olan Rosh HaŞanah’ın bu özel bayramını memnuniyetle karşılıyoruz.

Öyleyse neden bu bayramdan önce af dilemek gelenekseldir? Yaradan’ın bizim tövbemize ihtiyacı yoktur. Bağışlanmayı dilediğim bütün koşulları yaratan O’dur. Onlara doğru bir şekilde tepki verirsem, bu, Yaradan’ın benim üzerimdeki çalışmasını doğru bir şekilde anladığım ve O’nun ortağı olarak O’nunla çalıştığım anlamına gelir. Bu ortaklıkta birçok derece vardır: bir hizmetçi, bir günahkar, bir dost, sevilen biri ve diğer birçoğu.

Yaradan’ın bizim tövbe ve ıslahımıza ihtiyacı yoktur. Cehaletten, yanlış anlamadan ve bilgiye duyarsızlıktan çıkmak ve Yaradan’ın programını anlamak için, üst sistem ve onun işleyişi ile birlik için onlara ihtiyaç duyan bizleriz.

Bu programı sadece anlamıyoruz, aynı zamanda kontrol etmeye başlıyoruz. Bu, dünyadaki ilk ürkek adımlarını atan, içinde yaşamayı öğrenen ve sonunda büyüyüp onu kontrol etmeye başlayan çocuklara benzer.

Aynı şekilde, Yaradan’ın anlayışına ve O’nunla birliğe ulaşana kadar yavaş yavaş manevi gerçekliğe dahil oluruz ve hatta kontrolün dizginlerini O’ndan alırız, “Oğullarım Beni yendi.” diye yazılmış olduğu gibi. Aslında, sadece biz kötü eğilimi kontrol edebilir ve onu iyi bir eğilim haline getirebiliriz.

Sadece bize neyin bağlı olduğunu sorabiliriz yani Yaradan’dan, bize bıraktığı doğru eylemleri gerçekleştirmemiz için bize güç, sebep, hissiyatlar ve yetenek vermesini isteyebiliriz. Bu şekilde, Yaradan’ın yarattığı dünyaya dahil oluyoruz ve onun son ıslahına doğru ilerliyoruz.

Dünyanın son ıslah aşamasındayız. Şimdiye kadar, dünya seçici olarak, küçük parçalar halinde düzeltildi, sanki bir arabada birbiri ardına parçalar değiştirilmiş gibi: motor, vites kutusu, şanzıman vb. Ama sonra tüm düzeltmeleri bir araya getirip tüm sistemi başlatırız.

Bu zamana kadar, geçmişin tüm Kabalistleri, Adam HaRişon’un ortak ruhunun sisteminde kişisel, kısmi ıslahlar yapıyor, parça parça ıslah oluyorlardı. Ancak şimdi, en önemli işin zamanı geldi: parçalar arasında iletişim kurmak ve tüm sistemi birlikte başlatmak.

Bu farklı bir iş. Çok özel. Sonuçta, ne olması gerektiğini anladığımız için tüm parçalar arasında bir bağ kurmamız gerekiyor. Bu nedenle bu ancak hafiften ağıra, içeriden dışarıya karşılıklı bağımızla mümkündür. Ama sonunda tüm sistemi başlatmak zorundayız.

Yaradan’dan, Kendisini ifşa etmesini istemiyoruz ama bizler Kli’mizi bir araya getirerek, O’nu ifşa etmek istiyoruz. Kli, Yaradan ile aynı şekilde çalışacaktır ve bu çalışmadan Yaradan’ı anlayacağız. Bu, arzuladığımız üst gücün ifşasıdır.

Bu sanki sadece hikayeleriyle değil, hayatımı onları anlayıp hissedecek şekilde organize ederek, babam ve annem gibi olmak istemem gibidir. Hayattan, onlara gerçekten ne olduğunu ve benimle nasıl ilgilendiklerini ve benim için her şeyi yaptıklarını anlayacağım. Buna “Seni Eylemlerinden biliriz” denir ve yeni bir dönemi, yeni bir yılı tanımlar. Dünya böyle bir ıslaha doğru ilerliyor.

“Öğretmenim ve Ben”

Facebook Sayfamdan Michael Laitman 22.09.2020

Şubat 1979’da soğuk ve yağmurlu bir akşam, arkadaşım Chaim Malka ile her zamanki gibi Kabala kitaplarını araştırırken, bunun umutsuz olduğunu anladım. “Chaim,” dedim, “hemen şimdi bir öğretmen bulacağız.” Arabaya bindik ve insanların Kabala çalıştığını duyduğum, Ortodoks bir şehir olan Bnei Brak’a gittik. Ön cama sanki yağmur boşalırken; arabayı sıfır görüş mesafesiyle neredeyse kör bir şekilde sürdüm. Ama içsel olarak sürüyordum; devam etmek zorundaydım.

Şehre girdikten sonra nereye gideceğimiz konusunda hiçbir fikrimiz yoktu. Birden, kaldırımda karşıdan karşıya geçmek için bekleyen bir adam gördüm. Yağan yağmurda etraftaki tek kişi oydu. Pencereyi açtım ve selin içinden bağırdım: “Kabala’yı buralarda nerede çalışıyorlar ?!”

Adam ilgisizce bana baktı ve “Sola dönün ve meyve bahçesine doğru sürün. Caddenin sonunda karşıda bir ev göreceksiniz; Kabala’yı çalıştıkları yer orası.”

Meyve bahçesinin yanındaki evde, öğretmenimle tanıştım, Rav Yehuda Leib HaLevi Ashlag’ın ilk oğlu ve halefi Rav Baruch Shalom HaLevi Ashlag (RABAŞ), Zohar Kitabı üzerine yaptığı Sulam (Merdiven) yorumundan sonra Baal HaSulam (Sulam’ın yazarı) olarak bilinen 20. yüzyılın en büyük kabalisti.

Sonraki on iki yıl boyunca, RABAŞ’ın kişisel asistanı olarak hizmet ettim ve baş öğrencisi oldum. O’nunla sabah üç saat, akşam iki saat herkesle birlikte çalıştım. O’nu yalnız başımıza günlük gezilerine, sahile ya da parka götürürken dahi çalıştım. İkimiz hafta sonlarını birbirimizin şirketinde geçirdiğimiz her hafta sonu O’nunla çalışıyordum ve bir ay hastanede kaldığında uygun zamanlarda O’nunla çalıştım. İster ders sırasında ister araba sürerken veya başka bir fırsatta olsun, maneviyatla ilgili sorabileceğim tüm soruları sordum. O’na sordum çünkü bilmem gerekiyordu. O’nun,  bin yıl öncesine dayanan bir soyun son halkası, son Mohikan olduğunu biliyordum ve bu öğretiyi devam ettirmem gerektiğini de biliyordum.  Her dersi kaydettim ve sözlerini not aldım. O’ndan elimden gelen her şeyi, kelimelerin dışsal ve içsel anlamlarını özümsedim, böylece zamanı geldiğinde onları aktarabilirdim.

Birkaç yıl sonra, RABAŞ bana manevi çalışma yapacağım arkadaşlara ihtiyacım olduğunu söylediğinde O’na kırk öğrenci getirdim. Onlar için, kişinin sıradan bir insandan bir Kabaliste – insan doğasının en içsel inceliklerini ve Yaradan’la olan ilişkisini bilen – ilerlemesi hakkında paha biçilmez denemelerini yazmaya başladı.

RABAŞ’ın denemeleri sadece öğrencilerinin değil, hepimizin, her birimizin yolunu açtı. Şimdi bu denemeler, maneviyata ulaşmak isteyen herkese yolu gösteren bir deniz feneridir. Bize birbirimizle nasıl ilişki kuracağımızı ve yol boyunca içimizde keşfettiğimiz duygu ve durumlarla nasıl ilişki kuracağımızı öğretirler. RABAŞ, babasına çok benzer şekilde, bir öncüydü, sonsuz cesaret, şefkat ve insanlık sevgisinin öncüsüydü.

1991’de ölümünden sonra, insanlar benden öğretmenliğe başlamamı istediler. RABAŞ beni hala onunla birlikteyken öğretmeye teşvik etmişti, bu yüzden insanlar bana başvurduklarında kabul ettim ve Bnei Baruch (Baruch’un oğulları) adını verdiğimiz bir çalışma grubu kurdum. Gerçekten bizler o zaman çok arzu ettik, adı hak etmeyi ve öğretmenimin manevi çocukları olmayı arzuladık.

Bugün, O’nu vefatının 29. yıl dönümününde anarken, Bnei Baruch adını hak etmeye, O’nun sevgi ve birlik yolunda yürümeye ve dünyadaki tüm susamış ruhlara otantik Kabala bilgeliğini yaymaya devam edeceğimizi umuyorum.

“Ve bir kez bu giysiyi talep ettiğimde sevginin kıvılcımları içimde ışıldamaya başlar. Kalbim dostlarla birleşmeye özlem duyar ve bana öyle gelir ki, gözlerim dostlarımı görüyor, kulaklarım onların sesini duyuyor, ağzım sevgi ve neşe içinde onlarla konuşuyor, eller kavuşuyor, ayaklar daireler çiziyor ve dünyasal sınırlarımın ötesine geçiyorum. Dostlarım ve benim aramdaki geniş uzaklığı unutuyorum… ve bana öyle geliyor ki dostlarım ve benim haricimde dünyada başka bir gerçeklik yok. Bundan sonra, “ben” iptal oluyor ve onlarla kaynaşıyorum ta ki dostlarımın haricinde dünyada hiçbir gerçekliğin olmadığını hissedene kadar” (RABASH, Mektup No. 8).

Twitter’da Düşüncelerim / 24 Eylül 2020

Bir öğretmen NE düşüneceğini değil, NASIL düşüneceğini öğretir. Başkalarından ve kendinden nasıl bağımsız olunacağını öğretir, yalnızca hedefe işaret ederek: Yaradan’ın ifşası

Bugün bir Partzuf oluşturmaya çalışacağız: bireysel egomuzdan ortak bir şey yaratmak, bir ruhu şekillendirmek için. Sadece kili suya (Hasadim) batırmamız gerekir, o zaman her şey 10 Sefirot’un tek bedeninde birleşecek ve ondan Yaradan uğruna ortak eylemler yapabileceğiz.

Doğa (Yaratan) bize, birbirimize doğru davranmayı öğrenene kadar, pratikte birbirimizden izole edilmemiz gerektiğini göstermek istiyor. Ve bir duaya da protestoya katılıp katılmamamız önemli değil. Bizim iyi tavrımız karantinayı kaldıracak!

Hayatın Anlamı Hakkındaki Ebedi Soru

İnsanlar neden intihar ederler?  Melankoli ve boşluk hissine dayanamazlar. Ne de olsa kendilerini doldurmak istediler ama televizyon ve radyomuz, binlerce farklı kanal ve programımız olmasına rağmen kendimi dolduramıyorum. İçimde ortaya çıkan noksanlık, içsel tatminsizlik ve boşluk, çevremdeki tüm kaynaklardan alabileceğimden çok daha fazlasıdır.

Hayatın anlamına ihtiyacım var! Hayatımın bir anlamı, yaşamaya değer bir amacı var mı? Bu soruya cevap bulamıyorum. Hayatın beni doğru hedefe, kendim ve diğerleri için daha iyi olacağı iyi bir sonuca götürdüğünü ve sonsuza dek devam eden yaşam akışının özel bir sürecinde olduğumu bilmem gerekiyor.

Büyük olasılıkla, kişi gerçekliğin nasıl düzenlendiğini, hangi doğa programı içinde var olduğumuzu ve doğanın bizi nasıl kontrol ettiğini öğrenirse intiharı düşünmeyi bırakacaktır. Sürekli olarak bir programdan diğerine geçiyoruz, yeni bir “yükseltme” alıyoruz ve bu nedenle yaratılışı hem bu hayatta hem de onun üzerinde bütünüyle anlıyoruz.

Gelişim süreci bizi çok değerli ve yüce bir hedefe götürür. Kişi, sonsuzluktan sonsuzluğa akan yaşam akışını hissetmelidir. Ben bu sonsuz akıntı içindeyim ve ben de sonsuzum.  Kendimi etrafımdaki yaşamın gücünün algısına açmam ve böylece daha da gelişmem gerekiyor.

Bu okulda, üniversitede, evde ya da ailede öğretilmiyor. Bu nedenle, şimdi, umutsuzluk bu kadar büyüdüğünde ve büyümeye devam ettiğinde, kişi sonunda bu yaşamın anlamı sorusunu çözmeye zorlanacaktır.

Herkesi,  bunun ne kadar iyi ve samimi olduğunu görmeleri için, Kabalistik topluluğumuza  davet ediyorum; o yaşamın anlamını ve bu dünyasal varoluşla bitmeyen amacını bulmaya yardımcı olur. İnsan, her an yaşamaya değer olan huzur, sonsuz ve harika bir yaşam duygusu kazanır.

Neden İyiye Kötü Vasıtasıyla Ulaşmalıyız?

Soru: Her şeyin Yaradan tarafından dengelendiğini biliyoruz, öyleyse neden iyiye ulaşabilmemiz için kötülük hüküm sürmeli?

Cevap: Birincisi, Yaradan’ın bizi böyle harekete geçirmesidir.  İkincisi, insanın doğası kötüdür.  Dolayısıyla kötülüğü uyandırarak, Yaradan bizi çok güçlü bir şekilde sarsar ve uyandırır.  Polisten bir mektup aldığınızı veya bankadan bir şey kazandığınıza dair bir mesaj aldığınızı varsayalım.  Sizin üzerinde hangisinin daha büyük bir etkisi olurdu?  Elbette olumsuz mesajın daha büyük bir etkisi olurdu.

Soru: Ama olumsuz ve olumlu nasıl eşit olabilir?  Sonuçta, kişi duyarsız bir robot değildir.

Cevap: Her şey  Yaradan’ın bana ihsan etmesine karşı, benim tutumuma bağlıdır.  Anne babasının tüm eylemlerinin gerekli ve arzu edilir olduğunu doğru bir şekilde anlayan bir çocuk gibi, O’nun ihsanının her şekline değer verirsem, O’ndan ne aldığım benim için hiç fark etmez.

Egomun üzerine çıkabilir ve tamamen farklı koşullar altında O’na tam ve karşılıklı olarak bağlanabilirim.  Başlangıç koşullarım, kendimden çoktan koptuğum ve halihazırda kendi üzerimde yüzdüğüm sıfır durumundadır.

Twitter’da Düşüncelerim / 23 Eylül 2020

Birdenbire diğer insanlara tehlikeli bir bağımlılığa düştüm. İşin gerçeği, onlar da bana bağlılar ama bu işimi daha da kolaylaştırmıyor. Ve başkaları beni enfekte etmemenin bilincinde değilse, onlardan enfekte olacağım, kendini bundan korumak neredeyse imkansız.

Ve tüm sevdiklerim de tehlikede.

Virüs bize tamamen bağımlı olduğumuzu hatırlatıyor. Biyosferin sistemik dengeyi korumasına izin veren bilgileri taşır. Aramızda doğru bağı kurmadığımızda, virüs bunu biyolojik düzeyde yapar – bizi başkalarını önemsemeye zorlar.

Koronavirüsün etkisinin bir sonucu olarak, çaresiz karşılıklı bağımlılığımızı düşünmeye ve karşılıklı sorumluluğumuzu gerçekleştirmeye başlayacağız.

Baal HaSulam: “Doğa, usta bir yargıç olarak, gelişimimizi hesaba katarak bizi cezalandırır.”

Büyürsek, doğa bizi cezalandırmak zorunda kalmayacak. Birbirimize karşı tamamen sorumlu olarak kendi gelişimimize katılırız, karşılıklı garantide gerçek bir hedef buluruz.

İnsanın özü doğadan özgür olmak değil, bilinçli olarak onunla uyum sağlamaktır.

Bir embriyonun annenin içinde olması gibi, insan da daima Yaradan’ın içindedir.

İnsan sadece Yaradan’ın ona “NE söylediğini” hissetmeli – bu en yüksek safhadır!

Arzuları Yerine Getirme Yöntemi

Yorum: Yakın zamanda bir anket yapıldı: “”Bir şeyi çok güçlü bir şekilde dilerseniz, gerçekleşeceğine inanıyor musunuz?” Birçoğu “Elbette hayır” yanıtını verdi. Aklın ve bilincimizin sonsuz gücüne inananlar “Elbette.” diye iddia ediyorlar. Onlar,  arzularını yerine getirmelerine yardımcı olacak bir yöntem olduğunu söylüyorlar: onlara yardım etmek için evrene seslenmek. Buna görselleştirme yoluyla tezahür eden arzular diyorlar. Görselleştirme ilkesi, doğru bir şekilde talep eden herkese hediyeler vermeye hazır olan evren ile düşüncelerimizin sınırsız gücü arasındaki bağlantıdır.

Cevabım: Evrene bağlanmak çok faydalıdır. İnsanlarla bağ kurmaktan daha faydalıdır. Eğer bunun sizin yansımanız olduğuna inanıyorsanız, evrene bağlanmak faydalıdır. Kendinizi ona empoze etmek istiyorsanız ve kendinizi onun içinde ifade etmek istiyorsanız, ki bu mümkündür, bunu yaparak kendinizi tamamen feshedersiniz ve onunla birleşirsiniz.

O zaman dünyayla, evrenle gerçek bir birleşme meydana gelir ve bir insan çevresindeki her şeyin kişinin içinde var olduğu ve görünüşe göre onu destekleyen bir sistem olduğunu hisseder ve kendini buna yansıtabilir.

Tüm evreni, tüm yaratılışı, tüm dünyayı aynen kendisi gibi algılamaya başlar. Her şeyin kendisi olduğunu, tüm iç dünyasının tüm evren, yıldızlar, uzay ve gezegenler aracılığıyla ifade edilmediğini, ancak her şeyin kendi içsel özelliklerinin ifadesi olduğunu ve bu yüzden ıslah olmuş benliğinin ifadesi olarak hepsini tek bir birleşik, bütünsel, ebedi, tam olarak, hissetmek ister.

Kişi kendini uyarlarsa ve evrenle birleşirse, alanı dolduran ruhu, tüm evren olan düşüncenin durumunu hissetmeye başlar çünkü tüm evren, gezegenler, uzay, yıldızlar sadece bir düşüncedir. Bu, bize göre yaratılış düşüncesinin ispatı veya ifadesidir. Onunla özdeşleşmeye, ona bağlanmaya, bütün evrenle birleşmeye çalışırsam, onun içsel anlamını algılamaya başlarım ve sonra ona bağlanabilirim.

Yorum: Kişi görünüşte sarınıp sarmalandığı düşünceler, sorunlar paketinden oluşur.

Cevabım: Bunu özel bir koşulda, aşamalı olarak yapmamız gerektiğini söylememizin nedeni budur. Kabala ilmi bize nasıl evrenin önünde soyunmamız ve yavaş yavaş egoist kıyafetlerimizi çıkarmamız gerektiğini öğretir. Bunu, kişinin kendini başkalarının yerine koyduğu ve böylece tüm evrenle özdeşleşmeye hazır olduğu bir grupta eğitim alarak başarabiliriz.  Bu mümkündür. Bunu yapabilmek için gerçekten ciddi bir şekilde çalışmamız ve dostlarımızla birlikte uygulamamız gerekiyor.

İnsanlarla karşılıklı bağ kurarak, evreni iyice anlayabileceğimiz seviyeye ulaşabiliriz. Ne kadar tuhaf görünse de, aslında evrenin ifşa olmasının anahtarı “dostunu kendin gibi sev” ilkesidir.

Bu zor bir iştir ama ilginç ve heyecan verici, büyüleyici ve özeldir.  Adamın işi budur!

Twitter’da Düşüncelerim / 22 Eylül 2020

Dünyamızın üzerine yükselmeden, yaşamı tek hücre içinde hissederim. Başkalarıyla birleşirsem, her şeyin içinden akan ortak yaşam akımını hissederim. Buna manevi yaşam denir. Ortak bir yaşam bir hissine ulaşırız ve onun 125 seviyesini ediniriz. Ve onların tümü sonsuz yaşama aittir

Maneviyat, Mısır’dan (ego) kaçış, Pesah ile başlar. Ama haz alma arzusundan (Malhut) ihsan etme arzusuna (Bina) kadar 7 ay boyunca gelişmesi gerekir. Pesah’tan sonraki yedinci ayda Roş Haşana (Yeni Yıl) gelir, yeni bir manevi derece oluşturmaya başladığımızda yeni bir başlangıç.

Ama ne inşa etmeliyim? Neden uzaklaşıp neye yaklaşmalı? Bu yüzden egoist niteliklerimi incelediğim Selihot (pişmanlıklar) dönemi yeni yıldan önce gelir. Ben almadan ihsan etmeye, hayvan zihninden Yaradan’ın aklına, mantık üstü inanca gitmek istiyorum.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, “Koronavirüs salgını kontrolden çıkıyor” dedi. COVID-19 salgını, başka hiçbir şeye benzemeyen bir krizdir. Bu doğru: İnsanlığın iyilik ya da kötülük yoluyla ıslahının bir dönemine girdik. Islahın yöntemi Kabala’dır. Gecikmemek iyi olur!

Bu Yeni Yıl öncekilerden farklıdır, çünkü Yaradan dünyayı bir bütün olarak açıkça ele almaya başlıyor. Ve biz O’na aynı şekilde davranmalıyız, tüm dünya olarak Yaradan’a dönmeli, tüm dünyayı Yaradan’ın bizim için belirlediği bu hedefe çekmeliyiz.

Bu Yeni Yılda, yeni bir gerçeklik hali ortaya çıkıyor. 5780 yıllık gelişimden sonra, insanlık ilk manevi dereceye yükselebilir. İlk onlular kapıyı açıp giriyor, bütün dünyayı onlarla birlikte çekerek. Haydi sorumluluğun ağırlığı, güveni ve karşılıklı garanti ile hazırlanalım.

Bireysel onlulardan tüm insanlığı içeren tek bir onluya. Bu, Yaradan’a bağımızın ölçüsüdür!

Bizim günahımız başkalarıyla bağ kurma arzusunu ihmal etmek ve bu konuda yardım için Yaradan’a dönmemek. Yaratılışın amacı, sadece yaratılanları tek bir arzu içinde birleştirerek, Yaradan’da birleşmektir.

Yaradılışın amacına bu şekilde ulaşırız- Yaratan’ın nitelikleriyle benzerlik, sevgi ve O’na bağlılıkla

Yaradılışın ıslahı, Adem’in ruhu, yaratılanların birliğinde, karşılıklı garantide, “Komşunu sev” emrinin gerçekleşmesinde ve ötesindedir, yaratılan sevgisinden Yaradan’ın sevgisine, gelişimimizin amacı.

Roş Haşana (Yeni Yıl) – Günahlarımız için Yaradan’dan af dileme zamanı. Yaradan’ın bir önemi veya büyüklüğü hissine sahip olmadığımı hissediyorum, bunun için tövbe ediyorum. Sonuçta, Yaradan’ı büyük ve önemli hissetseydim, farklı davranırdım. Tek eksikliğim Yaradan’ın hissidir.

“Bırak Seni hissedeyim ve ben değişeceğim!” – Yaradan’a söylenmesi gereken budur, bu doğru istek ve pişmanlıktır. Suç işlerim çünkü Yaradan’ın hissi yok, inanç yok ve beni durduracak kimse yok. Farklı davranamam çünkü Yaradan hükmetmiyorsa o zaman bu kötü eğilimdir!

Geçmişi gündeme getirmiyor ya da bunun için özür dilemiyoruz. Daha önce ne olduğunun değil, şimdi düzeltme istemediğimin ve bu konuda Yaradan’ın yardımını talep etmediğimin farkındalığına gelmeliyim. İlerlemek istiyorum, yaptığım şey hakkında gözyaşı dökerek geçmişe dalmak değil.

Ben bir şey yaptım mı ? Ben hiçbir şey yapmadım, hepsi Yaradan’dı. Ve bunu bilerek yaptı ki böylece neyi düzeltmem gerektiğini bileyim. Bu kötülüğü, şimdi ortaya çıkan suçu alıyorum ve düzeltmeye başlıyorum. Tüm amacım ileriye doğru, geriye değil …

“Bırak seni hissedeyim ve ben değişeceğim!” Yaradan’a tam olarak söylenmesi gereken şey budur, bu doğru istek ve gerçek pişmanlıktır. Suçu işlememin sebebi neydi? Çünkü Yaradan’ın İnanç denen bir hissi yoktu.

Yaradan hissi yok, inanç yok, bu yüzden beni durduracak kimse yok. Farklı davranamam çünkü Yaradan bana hükmetmezse, o zaman kötü eğilimin – egoizmin kontrolü altındayım! Bu nedenle, Yaradan’dan bana hükmetmesini istiyorum. Bu benim temel talebim!

Roş Haşana (Yeni Yıl) arifesinde, herkese en çok eksik olduğumuz şeyi diliyorum – bağı, aramızdaki yakınlığı, sevgiyi. Bu her zaman halkımızı kurtarır, kodekste, sicilde, milletin kendisinin kromozomlarında.

Bize Yaradan’a benzer, Adam olma ve tüm insanlığı ıslaha doğru çekme şansı veriliyor. Bu bizim işimiz, bu nedenle Yaradan’ın hizmetkarları olarak adlandırılıyoruz. Bu çok yüksek bir ayrıcalık, özel ve onurlu bir görev. Bir kişi bunu ihmal ederse, başkasıyla değiştirilir …

Şu anda, insanın ve tüm insanlığın ıslah metodunu yaymak bize ağır bir yük gibi görünebilir. Ama ilerledikçe, Yaradan’a zevk veren şeyin bu olduğunu anlayacağız ve eğer O’nu yüce olarak hissedersek, o zaman memnuniyetle bu yüke katlanacağız ve hiçbir ağırlık hissetmeyeceğiz.

Öğretmene Tutunmak

Soru: Öğretmene tutunmak ve onu hissetmek ne demektir ve öğretmen aracılığıyla ışığı almak ne demektir?

Cevap: Öğretmene tutunmak ve öğretmeni hissetmek iki farklı şeydir. Öğretmene tutunmak demek size yapmanızı tavsiye ettiği her şeyi yapmaya çalışmak, size öğrettiği her şeyi öğrenmek demektir. Öğretmene ancak, onun tüm gerekliliklerini yerine getirirseniz ve ona yardım ederseniz, belki günlük yaşamında bile, ama esas olarak çalışma ve dağıtım sürecinde, tutunabilirsiniz.

Kendinizi, kişiye değil temsil ettiği şeye hizmet etmeye adayın ve o zaman Üst dünyaya bu şekilde ulaşmaya başladığınızı keşfedeceksiniz.