Category Archives: Maneviyat

Anahtar Hızlanmadır

Soru: Bir durum meydana geldiğinde Yaradan’ın bunu benim iyiliğim için gönderdiğini biliyorum. Dostlarımın iyiliği için bilinçli olarak tepki veririm ama bir yanım bundan zarar görür. Doğru şeyi mi yapıyorum?

Cevap: Hala nerede olduğunuzu netleştirmek için size her zaman acı vereceğini anlamalısınız. Manevi Partzuf sürekli olarak çelişkili niteliklerdedir.

Malhut’ta egoist bir arzu vardır. İlk dokuz Sefirot’tan gelen üst ışığın Malhut üzerindeki etkisinden dolayı, kendisini ilk dokuz Sefirot ile ilişkili olduğu kısma (ihsan etmenin nitelikleri) ve bu niteliklere atfedemeyeceği kısma ayırabilir. Böylece o, iki kısma ayrılır.

Kendisini ihsan etme nitelikleriyle ilişkilendiren kısım, Malhut’taki ıslah edilmiş kısımdır. Ve kısıtlama (Tzimtzum) altındaki kısmı kullanma hakkımız yoktur. Bunu yapmak istesek de, kullanım kendi iyiliği için olacağı için reddederiz. Bizler bu şekilde çalışırız.

Bu çelişki insanın içinde her zaman vardır. Ona nerede olduğunu, hangi aşamada, hangi durumda olduğunu ölçme ve anlama fırsatı veren budur. Yalnızca ışığın ya da yalnızca karanlığın deneyimine sahip olamayız. Tüm hissiyatlardan çıkış yolu budur. Ya tam ışık ya da tam karanlık aynı şeydir. Kap (Kli), kendisini derecelendirebilen, ölçebilen ve tartabilen bir arzudur.

Bu yüzden endişelenmeyin, devam edin. İçinde bulunduğumuz durumları hiç düşünmemize gerek yok. Bizim için asıl olan tüm bu durumları hızlıca fark etmek, kendi içimizde işlemek ve birinden diğerine geçmektir. Hepsi bu. Ana şey hızlanmadır.

 

“Kusursuz Bir Tanrı, Kusurlu İnsanları Nasıl Yarattı?” (Quora)

Görünüşteki kusurlu halimiz üzerinde, Yaradan’a nasıl benzeyeceğimizi ve bunu yaparak bu kusuru nasıl ıslah edeceğimizi öğrenmek için – öyle ki insan doğası, Yaradan’ın mutlak sevgi ve ihsan etme tutumunun mükemmelliğine zıt olan, kişisel çıkar için zevk almak için korkunç ve eksik bir arzudur – bize gerçeğin kusurlu olduğu algısı ve hissi verilmiştir.

Bu, çocuklara yapbozlar veya model araba ve uçak kitleri vermemize benzer. Bunu, eksiksiz bir şeyin ne olduğunu ve kırık, parçalanmış ve tamamlanmamış bir şeyden, nasıl eksiksiz bir şey inşa edeceklerini öğrenmeleri için yaparız. Bütünlüğü inşa etmek için, Yaradan’ın görünüşte eksik bir şey yaratması gerekiyordu.

Dünyamızdaki her şeyi eksik temeller üzerine yaratırız. Yemeği nasıl hazırladığımız veya bir evi nasıl inşa ettiğimiz örneğini ele alalım: yapmak istediğimiz her şeyin çeşitli parçalarından veya bölümlerinden başlarız ve onu doğru bir şekilde kullanana kadar inşa ederiz.

Tamamlanmış bir şeyi ancak onun inşasına başlarsak inşa edebiliriz. Bu işlem maddesel yaşamlarımızda olduğu gibi, manevi yaşamlarımızda da aynen geçerlidir.

Dünya anlayışımız ve hissimiz, bizler bütünlük ve mükemmelliğe ulaşana kadar, dünya anlayışımızı inşa etmemiz ve hissiyatımızı geliştirmemiz için eksik olarak başlar. Bu süreçte kurduğumuz bağlar, Yaradan’ın bütünlüğüne dair anlayışımızı ve duygumuzu geliştirmemiz içindir ve görünüşte kendimizi kendimiz inşa ederek Yaradan’ı keşfederiz. Böyle bir süreç hakkında Kabalistik metinlerde şöyle yazılmıştır: Yaradan, kendilerini O’nun kadar mükemmel kılmak için inşa edenlere “Beni siz yarattınız” der.

Hiçbir Niteliği İhmal Etmeyin!

Soru: Eğer dostlarımın kıskançlığı beni rahatsız ediyorsa ne yapmalıyım?

Cevap: Sinirlen ve seni sinirlendiren şeyi takdir etmeye çalış. Kıskançlık, dostlarını görmemek ve onları kıskanmamak için gözlerini onlara kapatmana neden olabilir. Ya da belki de tam tersine, dostlarını kıskanmamak ama en azından onlar gibi olmak adına daha fazla çalışmak ve bir şeyler yapmak için seni ileriye itebilir.

Soru: Dostları kıskanmak neden bir ilerleme olarak kabul ediliyor; bu egoizmin bir niteliği mi?

Cevap: Ama onlar büyüktür! Hedefteler! Birçoğu! Şayet onlara yaklaşmaya, onlara katılmaya çalışırsam -ve kıskançlık, onların sahip olduklarını elde etmek istediğimdeki niteliktir- o zaman onlardan Yaradan’ı yüceltme, hedefe yaklaşma, birliğe yaklaşma arzusunu alacağım. Kıskançlık çok iyi bir niteliktir.

Esas olarak, hiçbir kötü nitelik yoktur, hepsi onları nasıl kullandığınıza bağlıdır. Doğru ıslah ile aniden en korkunç niteliklerin tamamen olumlu olanlara nasıl dönüştüğünü göreceksiniz. Şimdi bunu hayal bile edemiyoruz ve o zaman dünyayı kesinlikle iyi olarak göreceğiz.

Fakat öfke, nefret, ihanet, reddetme ve diğer olumsuz nitelikler nereye kaybolacak? Bunun nasıl ıslah olacağını ve hiçbir şekilde ortadan kaybolmayacağını göreceğiz. Bu sadece açıklanamaz, tıpkı bazen bizim haklı olduğumuzu ve onun haksız olduğunu düşündüğümüz yeri, bir başkasına açıklamanın imkansız olduğu gibi. Ancak biraz zaman geçer ve aniden tüm bunların farklı olabileceğini anlamaya başlar.

Yani her şey önümüzdedir. En önemli şey hiçbir şeyi inkar etmemek, hiçbir şeyi ihmal etmemek; tüm nitelikleriyle gruptaki dostlarla birleşmeye çalışmaktır. Zorlayarak kimseyi yeniden yaratmayın, sadece kendinizi yeniden yaratın.

 

Yaradan Sevgisine Nasıl Ulaşılır?

Rabaş, Makale 6 (1984), “Dost Sevgisi – 2”: Her birinin gruba katılması ve onun önünde kendilerini iptal etmeleriyle, tek bir beden haline gelirler.

Örneğin, eğer o bedende on kişi varsa, o zaman, tek bir kişinin sahip olduğundan (birleştiğinde) on kat daha fazla güce sahip olur. Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri, kendini sevmeyi iptal etmek amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu nasıl tatmin edeceğini dikkate almayacak, fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi (dost ile birleşmek ve onu doldurmakla ilgili) düşünecektir. “İhsan etme arzusu” olarak adlandırılan bu yeni niteliği edinme arzusu ve ihtiyacını elde etmenin tek yolu, budur.

Ve kişi, dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşabilir yani Yaradan’a memnuniyet vermek isteyebilir.

Bakın bu pasajda kaç renk var.

Grubun önünde kendini iptal ederek, her biri bir grup, tek bir bütün oluşturur.

Bu birleşmiş bütünde, her birinin tek başına sahip olduğundan on kat daha fazla gücü vardır.

Şu an sahip olduğunuzdan on kat daha fazla manevi güce, ihsan etme niteliklerine sahip olduğunuzu hayal edin, üst dünyaya çoktan atlamış olurdunuz.

Sadece düşünün, başkalarıyla birleşirsem ve her birinden, Yaradan’ın içlerine ektiği maneviyat arzusundan, kelimenin tam anlamıyla bir tanesini alsam ve onların önünde iptal olsam, zaten on tane böyle parçaya sahibim – Kendimi hemen manevi dünyada bulurum, kendimin üstüne, egoizmin üzerine çıkarım. Bunun için güce sahibim; bu gücü dostlarımdan aldım.

Bu nedenle, bu bütün (grup) on kişiden oluşuyorsa, her birimizin bireysel olarak on kat daha fazla gücü vardır.

Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri, kendini sevmeyi iptal etmek (bencilliği ortadan kaldırmak) amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu (onların egoist arzularını) nasıl tatmin edeceğini dikkate almayacak (düşünmeyecek) , fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi (sadece komşusuna ihsan etme olasılığı hakkında) düşünecektir.

Bu, pratikte sevginin gerçekleşmesidir – bir başkasına vermek. “İhsan etme arzusu” olarak adlandırılan bu yeni niteliği edinme arzusu ve ihtiyacını elde etmenin tek yolu, budur.

Kendimi başkalarına dahil ederek ve onlara vermeyi dileyecek kadar onlarla bir şekilde bağ kurmaya çalışarak, yeni bir nitelik, ihsan etme arzusu kazanırım. Böylece dost sevgisinden Yaradan sevgisine geliriz.

Yaradan nihai ortak amaçtır, birbirimizle olan tüm ilişkilerimizin toplamıdır. Ve eğer tüm gruba vermek istersem, o zaman onlara karşı tavrımın Yaradan sevgisi olduğunu hissetmeye başlarım.

Talep Her Zaman Aynıdır!

Soru: Yaradan’dan her seferinde farklı şeyler mi istiyoruz yoksa sonunda tek bir evrensel formüle mi ulaşmalıyız?

Cevap: Esas olarak talebimiz her zaman aynıdır. Ancak yeni koşullardan geldiği için, her seferinde arzu ve niyetimiz değiştiğinden, bize her zaman farklı koşullardaymışız gibi görünür. Yine de talep her zaman aynı kalır: birleşmek. Ve onun sonucu da aynı olmalıdır.

Aslında Kabala bilgeliği çok basit bir bilgeliktir; onda karmaşık bir şey yoktur. Yaratılış var, Yaradan var ve onları birbirine yaklaştıracak bir metot var. Ancak buna duygularımız ve niyetlerimizle katıldığımız için, tüm trajediler içimizde oynanır. Bu yüzden kolay olmayacaktır. Bu, manevi gelişimin güzelliğidir.

Soru: Dostlarla sürekli böyle bir bağ içinde olup, sürekli bu formülü mü aramak zorundayız?

Cevap: Sürekli. Her zaman bunun hakkında konuşuruz ve buna göre hareket ederiz.

Yorum: Ancak bazı dostlar periyodik olarak bağdan düşüyor.

Cevabım: Düşmemelerini sağlamalısınız. Onları her zaman tutun ve her seferinde bir yoklama ile başlayın: kim mevcut, kim mevcut değil, neden değil, vb. Manevi geleceğiniz buna bağlıdır.

Soru: Bu onların katılımı olmadan bile mükemmel bir dua mı?

Cevap: Onlarsız hiçbir şey yapamazsınız. Bu nedenle, egoistçe bile olsa, ilerlemeniz için onların katılımına özen göstermelisiniz.

Kabalistik Metodolojinin Temeli

Soru: Manevi bir kap nedir? Nasıl kırılır? Kırılan parçaları onluda nasıl bir araya getirebiliriz?

Cevap: Diyelim ki birisiyle iyi bir ilişkiniz oldu ve sonra ayrıldınız yani bir şekilde birbirinizden ayrı düştünüz, artık birlikte olamıyorsunuz ve eskisi gibi bağlantınız yok. Bu bir öncesi ve sonrası örneğidir.

Şimdi nefretin üzerine, eski bağları sevgiye kadar nasıl yeniden kurabileceğinizi görmeye çalışın. Bu, bu şekilde işler. Yaradan bizi kasten ayırdı, böldü ve uzaklaştırdı ki biz bu mesafeyi, zıtlığı ve çelişkileri aşmaya çalışalım ve böylece önceki birleşme durumuna geri dönelim, ancak 625 kat daha güçlü.

O zaman, bir zamanlar sahip olduğumuz küçük ışık, şimdi bizi destekleyen küçük aydınlatmadan 125 kat daha büyük olmak için beşle, başka bir beşle ve başka bir beşle daha çarpılacak. Bizi toplayan ve birleştiren Yehida’nın ışığına dönüşecek.

Bütün bu aşamalardan geçmemiz gerekiyor. Korkacak bir şey yok; asıl olan çalışmamızın prensibidir. En zor kısım birinci derecedir. O zaman her şey hareket etmeye başlayacak; ilke aynıdır.

Soru: Yaradan’ın varlığını, Yaradan’ın gerçekliğini, Yaradan’ın elini tam olarak nerede hissediyoruz? Hangi noktada?

Cevap: Bu, dostlarıyla, grubuyla gerçekten samimi bir bağ kurmak isteyen bir kişinin kalbinde hissedilir.

Kalplerin Alevinde

Tüm gün ve gece, gündüz veya gece koşulunu hissettiğinizde, daima tetikte olmalısınız…

Alevler kendi kendine yükselene kadar dostların kalplerini uyandırmalısınız (Rabaş, Mektup 24).

Grupta karşılıklı garanti içindeysek, o zaman her birimiz yeni bir koşula, yeni bir arzuya geçmek için gruba girer ve çıkarız. Yani bu aşamalı bir süreçtir.

Bir alevi korumak bile değişken bir süreçtir çünkü oksidasyon, tutuşma vb. içerir. Bu tam olarak manevi bir temelden gelir.

Bu nedenle, karşılıklı destek için duyulan sürekli endişe, yavaş yavaş kalbimizdeki alevin kendi kendine yanmasına neden olur.

Birlikte Her Şeyi Yapabiliriz

Yaradan’ın içinde yaşadığımızı hayal etmeliyiz. O, kesinlikle her şeyi sarar, her şeyi doldurur, her şeyi kontrol eder ve her birimizi ayrı ayrı ve hepimizi birlikte hareket ettirir. Bu gerçekten içinde bulunduğumuz durumdur, bunu hissetmemize izin vermeyen sadece egoizmimizdir.

Yaradan’ın bu dünyada bir kişiye ifşası Kabala bilgeliğidir. Bunu nasıl yapabiliriz? Bizler, bir yandan Yaradan’ın dünyada var olduğu, onu kontrol ettiği, her şeyi yarattığı ve O’ndan başka hiçbir şeyin olmadığı gerçeği için uygun çabayı gösteririz.

Öte yandan, bu duruma net bir şekilde gelmemiz gerekir ve net bir şekilde demek birlikte, bencilliğimizi ortadan kaldırdığımızda ve Yaradan’ı zorla ifşa etmeye ve O’na benzemeye çalıştığımız zaman demektir. Bütün bunlar birlikte, bizi O’nun ifşasına götürür.

Bu zor bir çalışma değildir. Sadece kalbimi ve düşüncelerimi, bunun için çabaladığım ve O’nu ifşa etmek istediğim gerçeğine ayarlamam gerekiyor.

Manevi Doğuma Giden Yol

Bir insan mantık ötesi inançla gittiğinde, onun için ne kadar bildiği, ne bildiği, ne düşündüğü ve anladığı önemli değildir. Hiçbir şey öğrenmeye çalışmadan, gözleri kapalı, bilgisinin üstüne çıkar.

Bununla birlikte, kendi bilgisi, anlayışı, hissiyatlarının bir kısmına sahiptir ve hepsini aşmaz, kendini sınırlı bir insan yapmaz, bunun ötesine geçmeye çalışır. Eğer bu şekilde ihsan etme niteliğinde, dostlarına yaklaşma niteliğinde ve sevgi içinde hareket etmeye çalışırsa, bu eylemler onu İbur durumuna, manevi doğum koşuluna götürür.

Bu nedenle Rabaş şöyle yazar: “Bir kişi gözleri kapalı gidebildiğinde” yani, dünyamızı egoistçe ve başka bir şey olmadan gördüğü duyguları ve aklı tarafından yönlendirilmediğinde, ancak “mantık ötesi” gitmek istediğinde, bu “Bilgelere inan ve sonuna kadar git” dendiği gibi (inanç ihsan etme niteliğidir), o zaman bunu yaparak İbur denilen bir eylemi gerçekleştirir. Kendini teslim olma durumuna sokar. Ve yavaş yavaş manevi tohumun özelliği içinde kendini gösterir, gelişmeye başlar.

“Sadece iyilik ve nezaket hayatımın tüm günlerinde beni takip etsin; ve ben Rab’bin evinde günlerce oturacağım” (Mezmur 23).

Bu nedenle en önemli şey, Yaradan ile dolu bir dünya hayal etmeye çalışmaktan vazgeçmemek, O’nu ve kendimizi O’nun içinde hissetmeye başlamak için niteliklerimize, eylemlerimize ve niyetlerimize göre O’na nasıl yaklaşabileceğimizi düşünmektir.  Buna “Rab’bin evinde günlerce oturmak” denir.

Yaradan İçin Çalışmak

Soru: Yaradan için çalışmaya hazır olduğumda ve O’nun için çalışmaktan haz aldığımda, bu egoizm değil midir?

Cevap: Yaradan için çalışmak, herkesi sevmek, herkese sadece iyilik dilemek, bu arzuyu dünyaya yaymak ve Yaradan’ın kim olduğunu ve yarattıklarından ne istediğini herkesin anlamasını sağlamaya çalışmaksa, o zaman bu işin egoistçe olduğunu söyleyemeyiz. Bu işe daha fazla insanı çekmek ve onlara örneğinizi göstermek istiyorsunuz. Tabii ki, çeşitli egoistik eğilimler olabilir, ancak esasen, başkalarını çekmek için çalışarak, bizim konseptimize göre, özgecil olarak hareket edersiniz.

Yukarıdan bir egoist olarak kalmanıza izin verilmeyecek, ancak sürekli olarak ihsan etme niteliğine doğru ilerliyor olacaksınız.