Category Archives: Maneviyat

Yaradan’ın Bize Karşı Tavrı Değişir Mi?

Soru: Yaradan, davranışlarına bağlı olarak bir kişiye karşı tutumunu değiştirmez. Bu, Kabalistik kaynaklardan gelen birçok sözle belirtilir; örneğin: “Ben Adımı değiştirmem” (“Ani HaVaYaH lo Shiniti”), yani ‘Doğa yasalarını değiştirmem’.

Yaradan’ın değişmez olması ve bize karşı tutumunu değiştirmemesi ne anlama gelir? Bu nasıl olabilir?

Cevap: İlk olarak, Yaradan, tüm yarattıklarına ihsan etme ve sevginin tek bir niteliğidir. Bu nedenle, nasıl değişirlerse değişsinler, O’nun, onlara karşı tutumu değişmez.

Ve bizlere, eylemlerimizle Yaradan’ın bize karşı tutumunu değiştirebilecekmişiz gibi gelse de, bunların hepsi yalnızca kendi eylemlerimizle ilgilidir çünkü Yaradan bize dair mutlak iyilik içindedir ve hepsi bu.

Yine de Kabalistik kaynaklar, Yaradan’ın bazı eylemlerimizden dolayı bizi cezalandırdığını söylüyor. Ama bu sadece kendimizi geliştirebilmemiz, düzeltebilmemiz içindir.

Soru: Yaradan’ın biz insanların birleşmemizi ve içinde O’nun tezahür edebileceği bir Kli (kap) yaratmamızı istediği söyleniyor. Ancak yapmazsak, O’nun bize karşı tutumu değişmez mi?

Cevap: Elbette değişir çünkü yaratılış programını yerine getirmiyoruz. Başka bir deyişle, O’nun bize karşı tutumu, bizim eylemlerimize göre değişir çünkü sürekli gelişmemiz gerekir.

Soru: Peki neden değişmez olduğu yazıyor?

Cevap: Ancak O’nun bize karşı tutumu kesinlikle nazik ve sevgi doludur ve bunda bir değişiklik yoktur. Yani, eylemler değişir ama tutum değişmez.

İçimizde Savaş Olmadığında

Bütün dünyayı, tüm güzelliğiyle önümüzde gördüğümüzde, onu gerçekte olduğu gibi değil, sadece kendi içimizdeki gibi görürüz. Bu, beynimizin arkasında, bizim dışımızda olanı değil ama gördüğümüz her şeyi resmeden bir tür “fotoğraf makinesi” olduğu anlamına gelir (Baal HaSulam, “Zohar Kitabına Giriş”).

Soru: Penceremin altında yaşanan düşmanlıkları, her şeyin içimde olduğu gerçeklik algısıyla nasıl ilişkilendirebilirim? Kişiye ne tavsiye edebilirsiniz?

Cevap: Hiçbir şey. Hazırlıksız birine bir şey söyleyemem. Ve hazırlıklı olanlara, kişinin hazırlık derecesine bağlı olarak, dışarıda meydana gelen her şeyin içimizde vuku bulanların bir kopyası olduğunu size hatırlatabilirim. Kendi özelliklerimizi ıslah edersek, dışarıda savaş görmeyeceğiz çünkü içimizde savaş olmayacak.

Soru: Bir kıssa vardır: Bir gün askerler Hasidimlerin oturduğu meyhaneye girmişler ve askerlerden biri kılıcını bilgenin üzerine kaldırmış. Ama bilge askere aldırmadan konuşmaya devam etmiş ve asker gitmiş. Yani, bilgenin inancı çok güçlüymüş. Bunların hepsi masal mı? Yoksa bu gerçekten olabilir mi?

Cevap: Belki, elbette, kişi üst güçle o kadar bağlı olur ki, ona karşı tutumu dünyayı kelimenin tam anlamıyla hemen değiştirir. Kendini savunmaya bile çalışmadı çünkü bunun sadece bir görüntü olduğundan emindi. Böyle bir durum edinilebilir.

Yaradan Tarafından Verilen Dua

Soru: Yaradan önceden ağzımıza hangi duayı koymuştur?

Cevap: Yaradan için hissettiğiniz her şeyde, bunun O’nun sizin içinize yerleştirdiği bir dua olduğunu keşfedeceksiniz.

İlk başta size bu, dua sizinmiş, talep sizinmiş ve her şey sizinmiş gibi gelecek. Ama aslında, bu böyle değildir. Bunların hepsi, O’nun sizin içinize ilk başta yerleştirdiği şeydir.

Hepimiz Tek Bir Onluyuz

Soru: Kongrede toplandık ama Baltık öğrencileri dışında kimse tam bir onlu olarak gelmedi. Evde kalan ve şu anda bizimle iletişim halinde olan kalıcı onlum, benim çabamda ve her birimizin çabasında nasıl bir rol oynuyor?

Cevap: Bu tür toplantılarda, onlulara bölünmeye gerek yoktur. Şu anda dünyanın neresinde olursanız olun hepiniz bir onlusunuz. İster Vilnius yakınlarındaki ya da Letonya’daki evinizde oturuyor olun, fark etmez. En önemli şey küresel bağdır. Burada Rusya, Gürcistan, İtalya, Kiev ve Baltık ülkelerinden dostlar görüyoruz.

O yüzden ayrılmayın. Esas olarak, hepiniz bir arada olduğunuzu hissedersiniz, aynı metodolojiyi çalışıyorsunuz, aynı akıma, yöne, özleme aitsiniz; hepiniz aynı kalbe aitsiniz. Ben bir fark görmüyorum.

Yaradan Sevgi Nasıl Edinilir?

Dolayısıyla, bilmeliyiz ki dost sevgisi bize Kral’ın onurunu lekelemekten nasıl kaçınacağımızı öğrenmemiz için verildi. Diğer bir deyişle, eğer kişinin Kral’a memnuniyet vermek dışında başka bir arzusu varsa Kral’ın onurunu mutlaka lekeleyecektir, buna “Keduşa’yı (kutsallığı) dışarıda olanlara aktarmak” denir. Bu nedenle, dost sevgisi çalışmasının önemini hafife almamalıyız, çünkü bu sayede kişi, kendini sevme koşulundan çıkarak başkalarını sevme yoluna nasıl gireceğini öğrenecektir. Ve kişi, dost sevgisi çalışmasını tamamladığı zaman, Yaradan sevgisiyle ödüllendirilebilecektir. (Rabaş, “Firavun’a Gel-2,” Makale 13, 1986).

Yorum: Bu makalede, Yaradan’ın kademeli olarak ifşa edilmediğine dair belli bir kesinlik vardır. Rabaş şiddetle şöyle der: “ kişi, dost sevgisi çalışmasını tamamladığı zaman, Yaradan sevgisiyle ödüllendirilebilecektir.”

Cevabım: Bu, Yaradan ile ilgili kısmi kararlar olmadığı ve yüzde birkaç ile bir şeyler yapmak mümkün olmadığı için oluyor. Yaradan ile ilgili olarak, kişi yalnızca tamamen ıslah olmuş bir Kli (arzu) ile hareket edebilir. Bunun için “Yaratılan sevgisinden, Yaradan sevgisine” denilir

Dostlarınızı ne kadar çok severseniz veya onlarla bağ kurarsanız, Yaradan’a o kadar yaklaşırsınız. Ama gerçek şu ki, bu belki hissedilmeyebilir. Sonuçta aramızda derece derece yakınlık var ama Yaradan’ı henüz ifşa

Manevi Bakış Açısından Hayat Ağacı

Soru: Kabalistler yazılarında “ağaç” terimini çok sık kullanmışlardılar. Bu terimi dünyamızda anladığımız haliyle ağaç hakkında değil, manevi seviyeler ve durumlar hakkında yazdıkları açıktır. Hayat Ağacı, bir insanın manevi gelişimi ile ilgili olarak ne anlama geliyor?

Cevap: Hayat Ağacı, Yaradan olan üst kökten, bir gövde ve dalların indiği, insanları, hayvanları ve yaşayan her şeyi besleyen ruhsal güçlerin, onları Yaradan’a daha da yakın hale gelmelerine yardımcı olmak için indiği anlamına gelir.

Yaradan’dan ortaya çıkan bitkisel dünya, tüm canlıların ve insanların Yaradan’ın seviyesine ulaşması için vardır.

Manevi açıdan bakıldığında, Hayat Ağacı üst sefira Keter ile alt sefira Malhut arasında, bir ara durumdur. İşte bu yüzden, bu iki zıt kategoriyi birbirine bağlamak için vardır: Yaradan ve yaratılan. Yaratılanın, Yaradan gibi olmak istediği ölçüde ve formda onlar bu fırsatı elde ederler ve Yaradan ile birleşirler.

Yorum: Çoğu zaman, Hayat Ağacı, kökleri üstte ve dalları altta olan bir çizim şeklinde tasvir edilir.

Benim Cevabım: Doğal olarak, çünkü kök Yaradan’dır ve dallar sebep ve sonuç olarak zaten daha düşüktür. Sebep her zaman üst dünyadadır ve onun etkileri dünyamıza yansır.

Yaradan’a Benzer Bir Form

Onlu, manevi bir Kli’dir. Herkesin en azından bir şekilde karşılıklı, ortak bir kapsayıcılık elde etmek için çabalayan diğerlerinin önünde kendini iptal etmesi gerçeğinden dolayı, bizler kendi niteliklerimizi Yaradan’a benzer bir forma getiriyoruz. Yaradan Kendini tamamen iptal eder ve karşılıklı kendini iptal etme yoluyla birleşirsek, bu şekilde manevi bir model, Yaradan’a benzer bir form inşa ederiz.

Bu benzerlik ölçüsünde, üzerimize belirli bir parıltının nasıl indiğini, yukarıdan bir gücün aramızda bulunduğunu hissetmeye başlayacağız. Ve o zaman Yaradan’a yaklaştığımızı ve O’nun da bize yaklaştığını hissedeceğiz.

Bu tür alıştırmalardan sonra, bu koşullar altındaki bağ kurmamızın bizi daha da yakınlaştırdığını ve bizi Yaratan’a ilerlettiğini göreceğiz. Yürümeyi yeni öğrenen ve ilk tereddütlü adımlarını atan küçük bir çocuk gibi, biz de zaten O’na doğru giden yoldayız ve bir ayağımızla sonra bir diğer ayağımızla adım atıyoruz.

Yürümeyi öğrensin diye bebeğinin bacaklarını dikkatle hareket ettiren bir anne gibi, bizim bacaklarımızı hareket ettirenin Yaradan olduğunu hissedeceğiz. Böylece, Yaradan’ın üzerimizdeki eylemlerini ayırt etmeye başlayacağız, bacaklarımızı sağa, sola hareket ettiren ve bize ilerlemeyi öğreten O’dur. Bizler hissedeceğiz ki Yaradan eylemlerimizin içerisindedir. Her eylemimizde O’nu ifşa etmek isteyeceğiz ve O’nu tam olarak bu çalışma ile ifşa edeceğiz.

Kendi başıma yürümediğimi ve dostlarımı kendim kucaklamadığımı ama Yaradan’ın bütün bunları benim için yaptığını anlayacağım. Ve ben de aynı eylemleri yapmaya çalışırken, O’nu ifşa etmeye başlarım ve kollarımı ve bacaklarımı hareket ettirenin ve aramızdaki tüm boşluğu dolduranın O olduğunu keşfederim.

Yaradan Bize Dostlar Aracılıyla Parlar

Yaradan sevgisi, dost sevgisinden daha büyük olabilir mi? Yaradan’a dostlarımdan daha iyi davrandığım için, basitçe, olamaz. Ne de olsa, dostlar benim manevi Kli’mdir, şöyle söylendiği gibi: “Ve kişi dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşabilir.”

Bu nedenle, Yaradan’a çekildiğimiz kadar, her şeyden önce aynı şekilde ve hatta daha güçlü bir şekilde, dostlarımızla birlik olmak için çalışmamız gerektiğini anlamalıyız. Ama uygulamada genellikle tam tersi olur. Kişi, Yaradan için çabalar ve bu onun amacıdır, ancak egoist doğası gereği, dostlarında, onluda, komşusuna olan sevgide, bu önemi görmez.

Yolculuğumuza bizi kontrol eden üst gücü bulma arzusuyla başlarız. Ama yavaş yavaş, dost sevgisine, birliğe ve tüm insanlığın önemine dayanan bir manevi Kli‘ye ihtiyacımız olduğunu keşfetmeye başlarız. Komşumuza karşı tutumun, bizim için Yaradan’a karşı olan tutumdan daha önemli hale geldiği ortaya çıkar.

Her şey olan, nihai amaç olan Yaradan daha önemli olsa da, aynı zamanda dostların önemi de bize ifşa edilir çünkü Yaradan bize parlarsa, bu onlar aracılığıyla olur. Dostlar benim için giderek daha önemli hale gelir ve kalbimde böyle bir grup imajı inşa ederim, böylece Yaradan’ı ve O’na karşı tutumumu ifşa edeceğim yer benim Kli‘m olur.

Bu nedenle, “Yaradan sevgisi, dost sevgisinden daha büyük olabilir mi?” sorusu çok basit bir cevap gerektirir: bugün grup, bizim için çok daha önemlidir. Nihai hedef yani Yaradan, her zaman yol gösterici bir yıldız olarak önümüzde dursa da, bu yol gösterici yıldıza ancak onlu denilen araçla ulaşabiliriz.

İnsan Gibi Yaşamak İstiyorsak

Yaradan’a bağlanmak için, sahip olmadığımız güçlü bir arzuya ihtiyacımız var. Arzular, parçalanmış ruhların bütününden ortaya çıkar ve bu nedenle güçlü olamazlar çünkü her şey kırıktır. Bu nedenle, kişinin uyanması sayesinde ortak ruhtan bazı küçük parçacıklar orada burada uyanır.

Bu genel uyanış, ona gerçekten açığa çıkabileceği bir yer yaratmamızı bekleyen saran ışıktan kaynaklanır. Bu saran ışık nedeniyle, kendimizi birbirimize bağlı buluruz ve bir grup halinde toplanma ve Kabala çalışma fırsatı elde ederiz. Bütün bunlar arzularımızı arttırmak içindir.

Ne de olsa arzularımız çok küçüktür ve aynı zamanda doğru bir şekilde yönlendirilmezler. Nerede ve ne amaçla var olduğumuzu bilmiyoruz. Bu, nerede olduğunu bilmeyen ama ona ne olduğunu, ona ne yapılması gerektiğini ve sağlıklı büyümesi için ona nasıl bakacağını bilen ebeveynleri olan küçük bir çocuk gibidir.

Dolayısıyla manevi olarak büyümek istiyorsak, bir gruba getiriliriz ve her türlü koşullardan geçeriz. Grup içinde doğru ilişkiler kurarak kendimizi doğru yönde hedefler ve böylece ilerleriz.

Ayrıca, gelişimin o kadar ileri bir aşamasındayız ki, bu bireysel olmaya son vermektedir. Yani, tüm insanlığın uyanmak zorunda olduğu son nesil denilen döneme giriyoruz. Bugün, küçük bir grubun veya bireysel Kabalistlerin uyanışı, önceki nesillerde olduğu gibi artık yeterli değil.

Hepimizin Adam HaRişon’un aynı arzusuna ait olduğumuzu anlamalıyız ve ona daha da yaklaşmalı ve onun içine dahil olmalıyız. O zaman Yaradan’ın bize daha somut bir şekilde yardım ettiğini göreceğiz.

Bugün dünyada böylesine büyük bir nefretin açığa çıkması tesadüf değildir ve bu her geçen gün daha da alevleniyor. Görünüşe göre bu, tüm savaşları zaten durdurması ve daha yüce şeylerle ilgilenmesi gereken insanlığın yüksek gelişme düzeyiyle kesinlikle uyumlu değildir.

Ama tam tersi olacaktır. Uzay uçuşlarını ve önemli konuları unutacağız. Eğer, bağımız üzerinde çalışmaya başlamazsak, insanlığın her geçen gün nasıl daha da dibe battığını ve sefil işlere daldığını hissedeceğiz. Sonuçta yapmamız gereken asıl şey herkesi Adam HaRişon sistemine bağlamak. İnsanlık bu metodu öğrenirse ve neden yanıldığını ve sürekli zor durumlara düştüğünü anlarsa, bu şekilde ıslaha daha da yaklaşacaktır.

İnsanlığın mühendislikte, yüksek teknolojide, bilimde, kültürde ve eğitimde daha fazla ilerleme kaydettikçe, sanki yıldızlara ulaşabilecekmiş gibi ilerleme kaydetmesi ve aynı zamanda Dünya gezegenindeki yaşamımızın giderek daha sefil, ürkütücü ve kasvetli hale gelmesi şaşırtıcıdır. Gübre içinde sürünen böceklere benzeyeceğiz.

Sonuçta, bağa doğru ilerlemezsek, diğer tüm başarılarımız bize hasar verecek ve bizi yenecek. Doğru gelişmemize izin vermeyecekler ve hayatımız daha da kötüye gidecek.

Bununla birlikte, egoizmin ıslahı, basitçe üstesinden gelmek imkansızdır. Egoizmimizin üzerinde bağ kurmalıyız. Yani, bugün egomuza karşı savaşmak zaten işe yaramaz, tıpkı her insanın bireysel olarak geliştiği önceki nesillerde olduğu gibi.

Bizim çağımızda, egoizmi yenmenin tek bir yolu var: birlikte, toplu olarak. Aramızda kurduğumuz bu bağ, sevgi, karşılıklı ilgi ve garanti alanı bizi kurtarmalı ve yeni bir duruma getirmelidir. Aksi takdirde başarılı olamayız.

“Kabala Dünyaya Ne Sunar?” (Quora)

Kabala bilgeliği çok basit bir şekilde dünyanın insan doğası tarafından kontrol edildiğini söyler ki bu sadece kendi yararına bir alma arzusudur.  İnsan doğasını düzeltmezsek yani onu tersine çevirerek, başkalarına ve doğaya fayda sağlamayı amaç edinemezsek, o zaman dünya, bir dünya savaşıyla kendini bitirecek noktaya dek bozulacaktır.

Eğer kurtarılmak istiyorsak, o zaman insan doğasını düzeltmeliyiz. Bundan başka bir yol yok.  Bize kaçınılmaz olarak gelmiş olan ve bizi geliştiren negatif güce ek olarak, doğanın pozitif gücünü de çekerek insan doğasını düzeltebiliriz. Bu iki gücü birbirine zıt olarak dengeler ve aralarında barış içinde yaşarız.

Doğanın pozitif gücü sevgi, ihsan etme ve karşılıklı düşünmedir. Kötü eğilim yani insan egosu içimizde bulunur ama onunla başa çıkmaya çalışmamalıyız. Yalnızca ona karşıt iyi bir eğilim geliştirmemiz ve doğanın olumlu gücünü çekmeye odaklanmamız gerekiyor.

Doğanın pozitif gücü her yerde mevcuttur, oysa kötü eğilim kalbimizdedir, bu insanın doğasıdır.  Tüm dünyayı kendi yararına kullandığı ve hatta başkalarını incitmekten zevk aldığı için hayatımızdaki olumsuz ve yıkıcı her şeyin arkasında o vardır. Bununla birlikte, içimizde bir de olumlu bir güç vardır.  Bu ikisi arasındaki fark, kötü gücün istemsiz olarak ortaya çıkmasıdır, oysaki pozitif gücü kendi çabalarımızla üretmemiz gerekir.

Olumlu gücü hayatımıza çektiğimizde, iyi bir dünyada yaşadığımızı hissedeceğiz. Dünyanın iyiliği için hem olumlu hem de olumsuz güçleri nasıl kullanacağımızı bileceğiz. İşte o zaman herkes arasında olumlu bir bağa, her şeyin iyi ve hoş göründüğü bir karşılıklı yardımlaşma durumuna ulaşacağız. Hayatta hiç kimseden kötü bir şey gelmeyeceğini, herkesin birbirine dostça yaklaşacağını ve bizim de o samimi atmosfere dâhil olduğumuzu göreceğiz.

Bu küresel ölçekte ne anlama geliyor? Bu, şu anda insanlar ve ülkeler arasında tanık olduğumuz kötülük yerine, sadece pozitif gücü keşfedeceğimiz anlamına geliyor.

Bugün yüzleşmekte olduğumuz küresel risklerin diğer tarafında, pozitif gücü hayatımıza çekersek eğer dünyayı dolduracak nitelikler olan bağ, sevgi, sıcaklık ve karşılıklılık vardır. O zaman doğanın ve bizim yarattığımız her şeyin, bizlerin yararına hareket ettiği bir duruma ulaşacağız ve hiçbir yerde belirli bir bireyin bir başkasının pahasına kazanç elde ettiğini görmeyeceğiz.