Category Archives: Maneviyat

Aile Evine Geriye Dönme Sevinci

Üç seviye vardır: yaratılanın yaratılıştan sonraki ilk seviyesi, bu ıslahın süreci ve ıslahın son seviyesi. Bu seviyeler yalnızca manevi dünyaya erişen kişiye göre vardır; fakat bizler aslında Eyn Sof‘un (sonsuzluk) Malhut‘unda, yalnızca Yaradan’ı edinen yaratılanın arzusunda varız.

Yaratılan derece derece değişip, Yaradan ile form eşitliğine eriştiğinde edinim başarılı olur. Form eşitliği seviyesine göre, kişi Yaradan’ı  her seferinde daha da derinden, O’na bütün nitelikleri ve hareketleriyle eşit olduğunda edinir. Bu şekilde O’nun yarattıklarına iyi şeyler yapmak üzere kişi Yaratılış düşüncesini tamamlar.

Böylece, alma arzusu öyle bir derecede gelişir ki, anlamaya başlar ve varlığını hissetmeye sorarak başlar: ”Kim beni yarattı ve ne sebeple varım?” Kişinin bütün düşünceleri ve hareketleri yalnızca form eşitliği edinimini amaçlamalıdır ve ona doğum veren BİRİ  ifşa edilerek  O’na odaklanılmalıdır. Nitekim bizler yaratılışın gayesini tamamlamaya erişiriz.

Temel olan şey, üzerimde işlevini gören Yaradan’ın hareketlerini nasıl kabul edeceğimi devamlı düşünmektir. Benim her şeyi O’ndan başkası yok‘tan geliyormuş gibi kabul etmem gerekir ve O’ndan başka bir şey yoktur ve her şeyin Yaradan’ın elinde olduğunu anlamak ve   ”eğer ben kendim için değilsem, kim benim içindir,” şeklinde karar vermek ki, her şeyi yapan bir kök ile bir anlaşmaya varmaya ve bir olmaya ulaşalım.

Böyle bir davranışın belirtisi sevinçtir. Bunun tamamlanışı, bütün yaratılmış olanı ortak bir köke getirme arzusu içinde yalnızca bağ ile olur.

 Sabah dersine hazırlıktan, 14.4.2013

Kuvvet Veren İhsan

Soru: Kişiyi hangi kuvvet Bina, Hafets Hesed seviyesinden çıkmaya iter?

Cevap: Bizler Bina (Üçüncü Sefira) veya Hafets Hesed (merhamet içinde olmak; hiç bir şeye ihtiyacım yok anlamında) seyiyesinden çıkmayız ama buna daha fazla ekleriz. Maneviyatta bizler seviye kaybetmeyiz fakat her zaman merdivende daha fazla yükseliriz. Ben eğer Hafets Hesed seviyesinde kalırsam, ”ihsan etmek için ihsan etmek”, Ben kendime ”almak için” niyetine doğru düşerim. ”İhsan etmek için ihsan” üzerinde en asgari seviyede olmam gereken yerdir.

Ben ”Hafets Hesed” seviyelerinden yüksek seviyeleri, üzerinde artan büyük kalınlık (Aviut-bayağılık) ile sonsuz seviye arzusunda, ihsan etmek için ihsan seviyesini inşa ederim. Ben bu Hafets Hesed seviyesinde ek ihsanı üzerimde kıyafetlendirmeye başlarım; hiç bir şeye ihtiyacımın olmadığı bu seviyede ve ben ormanda yaşamaktan, hiç bir şeyden endişe duymadan, bluzum olmadan da yaşamaktan memnunumdur.

Hafets Hesed seviyesinde herhangi bir şekilde ihsan etmem. Buna ”ihsan etmek için ihsan etmek” denir, fakat ihsan edeceğim hiç bir şey yoktur. Bu sanki bu şekilde ihsan ediyormuşum gibi, egomdan vazgeçerek ki, bu beni ihsan eden yapar. Bu annenin çocuğuna ”bana bir iyilik yap, çok gürültü yapmayı bitir” demesine benzer. O faydalı bir şey üretmez, başkalarına herhangi bir şey vermez; o sadece sakinleşir. Bu annesine bir lütufta bulunuyor anlamına gelir.

Bu Hafets Hesed seviyesidir ve demektir ki, ben bencilliğimle oynamayı bırakırım; Ben bunu istemem, ben tamamıyla çıplak kalmayı ve tamamen kendimi anneme adamak, onun söylediği herşeyi dinlemeyi isterim. Benden beklediği gibi iyi bir şey yapmam henüz, fakat benden talep ettiği gibi kötü şeyler yapmayı zaten bırakmışımdır. Buna ”ihsan etmek için ihsan etmek” denilir.

Bütününde ona ”kuvvet veren” bir haz dışında bir şey vermem. Ben gürültü yapmayı bitirmiş, bir şeyleri kırmayı, bağırmayı ve yaramaz olmayı durdurmuşumdur ve işte bu kadardır. Bu demektir ki, ben Hafets Hesed seviyesine ulaşmışımdır; öyle ki bu seviye ancak arzunun asgari kalınlığının tepesindeki  Eyn Sof’a (sonsuzluk) kadar mümkündür.

Fakat bunun üzerinde ben ihsan etmek için almaya, annenin istediği şeyi yaparak zaten başlarım: ona ev işinde yardım ederek. Bu zaten ihsan etmek için ihsan etmenin üzerindedir; bu gerçek ihsandır.

8.4.2013 tarihli Kabala dersinin 3. bölümünden, On Sefirot Çalışması (TES)

“Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalıdır”

“Kişi Her Zaman Evinin Kirişlerini Satmalıdır ve Ayakkabılarını Ayağına Giymelidir” (Şabat, 129).

Soru: Manevi anlamda “evinin kirişlerini satmak” ne anlama gelmektedir?

Yanıt: “Evinin Kirişleri” arkadaşlarım ile birleşmek yerine, beni kendim için endişe duymama zorlayan tüm düşünceler, arzular ve hayata olan tüm bakış açımdır. Tek bir genel resim, tek bir sistem inşa edebilmem için, benim için çok değerli olan “ev”imi satmam gereklidir.

Fakat bu da yeterli değildir. Ayağa giymem için ayakkabılar da satın almalıyım; bu, beni oyunda tutacak savunma kuvvetlerine ihtiyacım olduğu  anlamına gelmektedir. “Evinin kirişlerini satmak” anlamına gelen, sadece düşüncelerimi sıfırlamam ve grubun önünde kafamı eğmem yeterli değildir. Aynı zamanda, içimde doğan tüm düşüncelerin üstünde, arkadaşlarıma bağlı kalmamı sağlayacak güçleri de almam gereklidir

Bu, kendimi sıfırlamamın yeterli olmadığı, aynı zamanda beni gruba bağlayacak ilave bir güce ihtiyacım olduğu anlamındadır. Bu, “anlaşma” ya da “ayağındaki ayakkabılar (raglan)” olarak adlandırılır, bu sayede egomun yararı için “casusluk yapma”mış (meragel, İbranice’de ayak için aynı köke sahiptir) olurum.

 Günlük Kabala Dersi 7 / 4 / 13, 1. Kısım, Rabaş’ın Yazıları

Nefretin Şeffaflığı İçindeki Egonun Kötü Meyili

Bizler sevgiyi kişinin içinde uyanan nefrete göre, kötülük kaynağı olarak inceleriz: Kötü hissinin yanı sıra, böyle  bir ızdırabın kaynağını sevip sevemeyeceğini. Bu şekilde, sanki bu onun doğası böyle değilmiş gibi, kişinin kendisini ızdırabı hissettiği yerden itibaren kötülükten izole etmesi gerekir.

Bu çok hassas bir noktadır. Sıradan bencilce olan doğamda, ben bana ızdıraplar getiren kimseden nefret ederim; kötülüğün kaynağı. Bu aynı, başını masaya vurup canını yakmış bir çocuğa, çoğunlukla masaya geri vurmasını söyleyerek onu teskin ettiğimizde olduğu gibidir. Bu doğal ve içgüdüsel hayvansal bir tepkidir.

Fakat manevi çalışma insanın ıslahı için olup, bütün ıslahın ancak  birinin benim kötü hissetmemi sağladığını hissederek, bana gelmiş olanın yalnızca sevgi ve iyilik olduğunu fark etmem ile mümkün olur. Yani tüm acı vermiş durumlar ile ilgili işaretler beni bu kötü hissiyatın kaynağına odaklandırmamalıdır; ama beni içimdeki kötülüğün kaynağına, kötülüğü hissettiğim noktaya, kötü meyilime odaklandırmalıdır. İşte  oradadır; ızdırapları, kötü ilişkileri hissettiğim yerdedir ve kendimi bundan ayırmalıyım, üzerine Masah’ı (perde) koymalıyım, bir kısıtlama ki, böylece kötülüğü zıt bir biçime dönüştürebilsin.

Bu masanın üzerinde önümde duran beş çeşit yemeğe benzer ve her yemeğin tadı çok berbat, kokusu kötü ve görünüşü bayattır. Yemeğin fazla tuzlu veya fazla baharatlı olması değildir konu. Fakat aslında zehirleyici olduğudur. Ben ise diğer yandan, algılama kaplarımı düzeltmeliyimdir ki, böylece bana başta mümkünmüş gibi gözükmeyen bu yemeği sevebileyim. Aynı şekilde bizler sevgiye kaplarımızın ıslahının üzerinde, nefreti hissettiğimizde ulaşırız.

Kabala sabah dersine hazırlık, 3.4.2013

Maneviyatı Fiziksellik ile Karıştırmayınız!

Soru: Grup içerisinde erkek ve kadın arasındaki en iyi bağ şekli nedir?

Yanıt: En iyi bağ, diğer arzularımız için değil, sadece Yaradan için arzularımızı birleştirmeye olan ortak özlemimizdir.  Birlikteyken en iyi olan, bedenlerimize dikkat etmemektir. Erkek ya da kadın, kiminle iletişimde olduğum önemli değil ancak eğer bu beni rahatsız ediyorsa bunu beni rahatsız etmeyecek hale getirmem gereklidir. Aslında, manevi dünyada, erkek ve dişi arzular hepimizin içinde mevcutturlar.

Bir alma arzusu vardır, AHP ve ihsan etme arzusu, GE. Bu, manevi dünyalarda olayların, fiziksel dünyamızda fiziksel bedenlerimizdeki gibi meydana gelmediği anlamındadır. Orada, sadece arzular birleşirler. Yaradan için olan arzular ve başka hiçbir arzu değil. Tüm diğer arzular egoistiktirler ve bu yüzden maneviyatta mevcut değillerdir.

Bir kişi öğle yemeğinde iki öğün birden yemek isterse, bu manevi gelişim yolunun önünde bir engel olmadığından bunu yerine getirebilir. Eğer belli bir kızı beğeniyorsa bu da onun manevi gelişimini engellemez. Asıl önemli olan, O’nun ana arzusunun neye odaklanmış olduğudur. Eğer arzuları Yaradan’a doğru odaklanmışsa diğer herşey bunun parçası haline gelir.

Grup içerisinde erkek ve kadın arasındaki ilişki öyle organize edilmeli ve düzenlenmelidir ki, hiç bir şekilde birbirlerinin manevi gelişimlerini rahatsız etmemelidirler.

Soru: Diyelim ki bay bir arkadaşımı kucaklıyorum fakat kendimi bunu doğru bir şekilde bir bayana yaparken hayal edemiyorum.

Yanıt: Bayanlar ile olan ilişkiniz onların manevi gelişimlerine zarar vermeyecek şekilde kurulmaldır. Bu sayede, manevi olan ve fiziksel olan birbirine karışmayacaktır. Manevi olan manevidir ve fiziksel olan fizikseldir.

Avrupa Kongresi, Almanya, 23 Mart 2013, Ders 5

Gerçekler ve Değerlerin Ahengi

Soru: Zohar kitabı veya On Sefirot Çalışması kitabından öğrendiğimiz niyetler arasındaki fark nedir?

Cevap: Aslında pek fark yoktur. İki kitap da Atsilut (O’nun yeri anlamında, Oluşumun, gelişimin kaynağı, başlangıç yeri)  dünyasının GAR  (ilk üç sefirot) seviyesinden yazılmıştır. Bu iki ifade tarzı birbirini tamamlar ve bu şekilde bize yardımcı olur.

Bizler yalnızca Midraş (ibranice kutsal metin tefsiri) dilindeki kitapları okursak eğer, o zaman bizim için onlara ne nitelik vereceğimiz belli değildir. Bir kişi, izole edilmiş ayrıntılar içerisinde kalarak onların içindeki anlamı araştırır, diğeri ise bununla bir paralellik kurar vs.

Bu nedenle, inşa etmek için, doğru yaklaşım ile bizi dengelemek ve Zohar kitabını, Tora ile yapılmış olana döndürmemek için, herkesin beğendiğini bulduğu: psikoloji, sosyoloji, tarih, hukuk vs., Baal HaSulam eğitimimize, öğretimimize bir çeşit karşılıklı manevi faaliyetler,  ”fizik” veya ”mekanik”  biçimde sokmuştur. Şükür ki, bunun sayesinde  onun ne bahsettiğini biliyoruz.  Kitapları,  bir manevi sistemi yöntemsel kavramlar ile anlatır ve ben henüz hissiyat açısından o noktada olmasam da, temelde hakikatı şimdiden tahmin ederim: on Sefirot, aralarındaki ilişki, üzerlerinde bulunan Üst Işık’ a istinaden hareketleri, nasıl bununla kendilerini tanımladıkları ve bununla içlerinin nasıl dolduğunu.

Bu şekilde, kaçmadan doğru yöne bağlı kalırım; bundan sonra, yazarın niçin böyle yazdığını, bu tarz hisleri taşıdığını, dünyamızdaki gibi kelimeler kullandığını aydınlatmaya başlarım. Baal HaSulam benimle üst sistem ile iletişime geçer, alçak sistemde bulunan  şeylerin doğasına göre herşeyin belirlendiği yerde, ben, cansız (durağan), bitkisel, hayvansal ve aralarındaki karşılıklı bağın her şekildeki çeşitlilik ve zenginliğinin olduğu insan seviyelerini görürüm. Benim hislerim, içinde bulunduğum dünyadan çıkar, fakat  aynı zamanda Baal HaSulam bana üst dünyayı anlatır:  ”Nasıl inşa olmuş olduğunu gör.” Ve bu şekilde yapmayı seçmeden, bir çeşit teşvik (dürtü) almaya başlarım, görünüşte ayrı olan detayları birleştirmeye başlarım ve  böylece ilerleme sağlarım.

Orada saklı olan, bilmediğimiz çok şey var. Bizler birazcık daha hassas olmaya başladığımız zaman, şuur altından bile, daha yüce bir hissi, bizi geliştiren bir aydınlanmayı  alırız…

29.3.2013 tarihli Kabala dersinin 2. bölümünden, Zohar  

Yaradan’a Nasıl Teşekkür Ederiz?

Soru: Yaradan’a olan şükranımızı nasıl ifade edebiliriz?

Yanıt: Sadece onun ifşa olmasını isteyerek Yaradan’a olan şükranımızı ifade edebiliriz, bu sayede ona memnunluk getirmiş oluruz.

Bu sözler size sıradan, suni gelebilir, tam olarak anlaşılamayabilir fakat bütüne baktığımızda bu dünyanın sözlerini kullanarak bunu açıklamak için tek yol budur. Gerçekte, bu çok yüksek bir seviyedir ve bu sözlerin anlamını ancak Yaradan ifşa olduğunda anlamaya başlayacağız.

Herşeyi yöneten Üst Güce, Yaradan’ımıza, bizler bu gezegende birbirine çarpan böcekler gibi etrafta koşuştururken, memnuniyeti nasıl getirebiliriz? O’nu istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Ruh halimiz buna göre mi değişiyor? O sonuç olarak acı mı çekiyor yoksa keyif mi alıyor (Şehina’nın acı çekmesi ya da zevk alması)? Tüm bunları biz anlayamayız, biz birbirimizi dahi anlayamıyoruz.

Aslında, tüm insanlık üstsel varlıklardır, kendi egoistik özelliklerimizde gördüğümüz şekilde değil fakat gerçekten var olduğumuz genel bağlantıda olduğumuz şekilde.Yaradan ile tümüyle bağlantıda olmada. Bu seviyede tamamen O’na eşit ve denkizdir.

Bu yüzden, bu seviyeyi düşlememiz gereklidir, bunu gerçekleştirmek için, herkes kendisini ve arkadaşlarını bu seviyeye değer olarak görmelidir. Bu bizi yükseltmelidir.

Almanya’daki Avrupa Kongresinden,23 Mart 2013 Ders 3 

Bir Çoğu için Rol Model

Soru: İçimizde bu kadar darbe almış ve tamamen karanlık durumdaysak nasıl olur da bizler tek olarak birleşebiliriz? Herşeye rağmen, alma arzusu herşeyi yok ediyor. İçimizde sadece nefret varken, Yaradan’a nasıl bir talepte bulunabilir, nasıl bir dua edebiliriz? Bunun hakkında ne yapabiliriz? Evet, bir grupta olmam gerektiği konusunda hemfikirim ancak Fransa’da bu işler biraz karmaşık…

Yanıt: Hepimiz insan gelişiminde herşeyin daha sadece başlamakta olduğu bir safhadayız. Bizler herkesten önce yürümekte olan öncüleriz. Bu tabi ki çok zor. Etrafımızda bizim gibi düşünmekte olan kişiler bulabiliriz, birşekilde problemleri çözmemiz gerektiğini anlayan ancak bunu nasıl yapacağımız henüz bilmeyen. Bu biraz zaman alacaktır.   

Asıl soru şudur: Bizim gibi düşünmekte olan insanlarla gerçekten fiziksel olarak yakın olmaya ihtiyacımız var mı? Tüm dünyada bizimle çalışmakta olan ve birbirlerine paylaşımlar konusunda yardım etmekte olan birçok öğrencim var. Birlikte çalışmamız bizi birbirimize bağlar. Bu nedenle bir grup ve topluluk kurmamız gerekmekte.

Fransa’da bizim öğrencimiz olmayanlardan oluşan bir bölgede yaşıyor olabilirsin ama yine de bizimle bağlantıda olabilirsin. Diğer insanlar ile direk temas içinde olman gerekmiyor. Bu tabi ki önemli ancak bu olmadan da çalışmalarını yönetebilirsin.

Örnek olarak, İsviçre’de grup olmadan başarı ile gelişmiş olan bir arkadaşımız var. Mükemmel bir öğrenci! Ondan deneyimlerini sizinle paylaşmasını isteyebilirsiniz; o gerçekten birçoğu için rol model.

Almanya’daki Avrupa Kongresinden Ders 2 , 22 Mart 2013

Manevi Islahı Nasıl Hesaplamamız Gerekir?

Soru: Tüm 613 tane arzumuzu ıslah edebilmek için ne yapabiliriz?

Cevap: Ne yapmamız gerektiğini önceden bilemeyiz. Bu grup çalışmasındaki katılım payımız ile açıklığa kavuşur ve bu grup büyük bir bedende birleşir, daha büyük bir grupta;  vücudumuzdaki benzerliğe göre, hücreler belli bir organın içinde yoğun olup, organımız ise diğer organların içinde birleşmiş ve entegre olmuş haldedir.

Yani, bağ içindeki, karşılıklı ihsan eden ve karşılıklı yardım içinde olan güçler ve arzular sistemi derece derece şekillenir. Aramızda kuvvetli biçimde şekillenen sistemin bu yatağı üzerinde Işık’ı, bizi yaratan Üst gücü veya Yaradan’ı, yani aynı şeyi hissederiz.

Böylece bizler ileriye doğru olan hareketimizi hesaplayamayız. Bizler aramızdaki içsel artan bağa doğru hareket etmeliyiz; sözle ve hareketler ile değil, fakat niyetlerimiz ve arzularımız içinde ve içsel açıdan, bizlerin bir ağ içinde bağ oluşturduğunu hissetmeye çalışınız.

Bu aslında bugün dünyada ifşa edilen şeydir: bu birbirine bağlı olmak, bağdır. Bizler burada özel bir şey keşfetmiyoruz, fakat  bunun parçası olabilmek için bu bağı basit şekilde yerine getiriniz. Dünyaya bunun karşılıklı bütünsel hareket olarak ifşa olması yani tüm insanlığın karşılıklı bağ hareketi olması, herkes tarafından zorunlu ve arzulanmayan olarak algılanır. Bizler bunu arzulanacak şekilde, içinde var olacağımız ve girmemiz gereken, doğa ve Yaradan ile eşdeğer olunan yer olarak,  keşfetmek istiyoruz.

17.3.2013 tarihli sanal dersten

Dünyasal Utanç ve Manevi Utanç

Soru: Güncel yaşamımızda hissettiğimiz utanç ile manevi utanç arasındaki fark nedir?

Cevap: Dünyasal utanç bencil utançtır çünkü gururumun kırılmasını istemem. Manevi utanç kısıtlama sonrasında oluşur; kendim hakkında endişe duymaz, doğal niteliklerim hakkında artık utanç duymaz isem. Ben tamamıyla farklı bir şey hakkında endişe duyarım.

Benim utanç duymam lazım! Ben aslında bunu kendi manevi olgunlaşmam içinde ararım nitekim bu bana büyük  güç verir. Eğer şimdi utanç duyarsanız, ne kadar gayretli olabileceğinizi ve hareket etmeniz için hangi güçlerin size şevk vereceğini hayal ediniz. Siz şimdi yaptığınız  gibi yerinizde sessizce oturmaz ve kestirmezdiniz. Siz bu utanç hissinden sakinleşene kadar hareket etmeye başlardınız. Bir hafta öncesine kadar, tamamıyla sakinleşene kadar bu utanç konusunda  endişe duymaya devam ederdiniz.

Siz utanç hissinin nedenini tesirsiz bırakmak için, herşeyi yapmaya hazır olurdunuz; herşey daha önceki duruma gelene kadar sakinleşmezdiniz. Belli bir kişi eğer sizi utandırırsa, öç almak için elinizden geleni yapardınız. Bazı insanlar daha az kızgın, bazıları ise daha fazla kızgın olur, fakat herkes aşağı yukarı aynı hisleri yaşar.

Soru ise, beni kişisel olarak etkilemeyecek seviyeye ulaşıp ulaşmayacağımdır, fakat ben utanç hissederim, çünkü gruba katkı sağlamadığım, içinde yer almadığım ve eklemem gerekeni veya daha da fazlasını eklemediğim için. Benim utanç duyduğum tek şey budur.

Bizler eğer birisine, ”kendinden utanmıyor musun?’ dersek, bu sanki ona diğerlerini dikkate almadığını göstermişiz gibidir. Benim ıslahımın başladığı nokta budur.

Yani benim kişisel niteliklerim tamamıyla gereksizdir nitekim bu benim hayvansal karakterimdir. Bir hayvanın herhangi bir şey nedeniyle utanç duyduğunu hiç gördünüz mü? Hiç bir kedinin krema çaldığı ve yakalandığı için kızarması ile karşılaştınız mı?

Bir hayvanın utanç duymasını gerektirecek bir şeyi yoktur. Ancak içimizde inşa etmeye başladığımız insan, utancı hisseder. Utanç  kişinin kendisi ile bağdaşır;  kişinin kendisine, diğerlerine verip vermediği konusunda endişe duyması, diğerlerine fayda sağlamak için katkıda bulunması ve genel sistemdeki görevini yerine getirip getirmediğine bağlıdır.  

18.3.2013 tarihli Kabala dersinin 1. bölümünden, “Matan Torah”