Category Archives: Maneviyat

Kurban Etmek Nedir?

Soru: Kabala’da manevi gelişimle meşgul olan herkesin geçtiği bir koşul vardır. Buna kurban etmek denir. Bu koşulun özü nedir? Neyi kurban ediyoruz?

Cevap: Egoizmimizi yani sadece hazları, kolay yaşamı ve mümkün olan her şeyde başarıyı arzulayan doğamızı (cansız, bitkisel ve hayvansal) kurban ediyoruz.

Böyle bir yaşam için arzumuz, egoizmin doğuştan gelen doğasıdır. Ve eğer kendimizi onun içinde kısıtlamak ve egoizmimizi kullanmak istemediğimiz, aksine ondan uzaklaşmak ve onu kullanmamak istediğimiz başka bir koşula gelmek istiyorsak, buna kurban etmek denir.

Talep Et Ve Al!

Bir grupta gerçekleştirilen birleşme girişimleri, her zaman yenidir. Sürekli hata yapan bir çocuk gibi, sonunda bir karara varır ve amacına kendisi ulaşır. Ancak manevi yolda, manevi hedefe kendimiz ulaşamadığımızı görürüz; yukarıdan güç ve açıklama, yardım ve destek almalıyız. Ancak bu zaten bir karardır. Ve o zaman talep ederiz ve alırız.

Bizim dünyamızdan bir kişi, metodoloji, bilgi ve güç anlayışını nereden edinebilir ki? Ne de olsa hepsi manevi seviyeye, bir sonraki boyuta aittir! Bu tamamen aklının ötesindedir: tamamen farklı düşünceler, kararlar ve doğa anlayışı, tamamen farklı akıllar. Onlar farklı bir prensibe göre çalışıyorlar.

Bizim dünyamızda birbiriyle uyumlu olmayan elektronik cihazlar var ve bunlar arasında bir iletişim oluşturmamız, onları birbirine adapte edecek devreler kurmamız gerekiyor.

Ve maneviyatta bu bile yoktur. Burada adeta niteliksel bir kuantum sıçraması var. Bir sonraki seviyeye yükselmek için ek bir ışık parçası almak gerekir.

Yorum: Bir keresinde bu çalışmada kahramanlığa gerek olmadığını açıklamıştınız. Başarılı olmak için çabalamamıza gerek yok çünkü sadece Yaradan kırık kalpleri iyileştirir.

Cevabım: Bize tamamen yeni nitelikler verecek olan, yukarıdan gelen bir ışık parçasına ihtiyacımız olduğunu anlamayı başarmamız gerekiyor.

Üst Işığın İki Türü

Hohma’ya “ışık” ve Hasadim’e “su” denir. Bina’ya “üst su” ve Malhut’a “alt su” denir (Baal HaSulam, On Sefirot Çalışması, Kısım 1, “İçsel Gözlem”, Bölüm 8, Madde 29).

İki tür ışık vardır: Hohma ışığı ve Hasadim ışığı. Hohma ışığı, ihsan etme niyeti ile ıslah olmuş olan alma arzularını doldurur. Hasadim ışığı ise, ıslah olmuş olan ihsan etme arzularını doldurur, ancak ihsan etmek için almayı değil, sadece ihsan etmeyi tercih eder.

Bu nedenle, Hasadim ışığı Hohma ışığına göre, yoğunluk ve güç bakımından çok daha zayıftır. Ama prensipte bu iki ışık, alma arzusu olan tüm evreni doldurur.

Alma arzusunu ihsan etme arzusuna dönüştürmek, çalışmamızın amacı olduğundan, önce almayı etkisiz hale getiririz. Buna “Tzimtzum” (Kısıtlama) denir, yani alma arzusuyla çalışmak istemeyiz, onun üzerine çıkarız.

Sonra “Or Hasadim” (Hasadim ışığı) arzumuzda yayılır. Ve o zaman, arzularımızın Hohma ışığıyla dolduğu seviyeye bile yükselebiliriz.

Yani her şey, yaratılmış olan tek şey olan “arzu”da gerçekleşir.

Maneviyattan Üçüncü Sürgün

İsrail halkı, İkinci Tapınak seviyesinde kendileri üzerinde çalışırken, bu seviyede kalmak için mümkün olan her şeyi yapmaya çalıştı, ancak insanlık hala egoist olarak geliştiği için, tüm insanlığı içeren ego ıslah edilemediğinden egoizm büyüdü.

Bu nedenle, gelişen egoizm Yahudileri etkiledi ve birbirleriyle aynı iyiliksever etkileşim düzeyinde kalamadılar. Bu koşul, Romalılar ve Yunanlılarla yapılan savaşlarla temsil ediliyor ama aslında bunlar İsrail halkının kendi içsel savaşlarıydı.

Düşüş, egoist arzuların etkisi altında gerçekleşti: Yunanlılar (ideolojide) ve Romalılar (eylemde). Elbette bu Yunanlılar ve Romalılarla ilgili değil çünkü bu sadece İbrahim grubunun kendi içsel koşullarını işaret ediyor.

Sonunda İkinci Tapınak seviyesinden düştüler: “Kendiniz için nefret ettiğinizi başkasına yapmayın”, her türlü karşılıklı eylemden tamamen koptular ve sıradan insanlar gibi oldular. Bu, onların Mısırlılar veya Babilliler tarafından değil, genel olarak tüm manevi kategorilerden kopuk insanlık tarafından ele geçirildiği anlamına gelir.

Bu, bir sonraki, en zor aşamadır – maneviyattan üçüncü sürgün. Yahudiler yavaş yavaş buna girdiler ve önceki derecelerini kaybettiler. Bu uzun yıllar devam etti ve 16. yüzyılda Ari zamanında sona erdi.

Yaradan’a Yaklaşmak Uğruna

Soru: Yaradan’a yaklaşmak uğruna egoizmimizi kurban ettiğimizi söylüyorsunuz. “Yaradan’a yaklaşmak uğruna” ifadesini nasıl anlayabiliriz?

Cevap: Yaradan mutlak iyi olduğundan ve yalnızca iyilik yaptığından ve insan mutlak kötü olduğundan, eğer kötülüğümüzü sınırlarsak, zaten bir şekilde Yaradan’a yaklaşıyoruz ve O’na benziyoruz. İşte bu kurbandır.

Yani egoizmimi, kötü huylarımı kurban ediyorum ve bu beni Yaradan’a yaklaştırıyor. Egoizmimi kısıtlayarak ve başkalarını kendi iyiliğim için kullanmayarak; O’na bu şekilde yaklaşıyorum.

Arzunun Kısıtlanması

Sadece dördüncü safha kısıtlanmış olmasına rağmen, ışık ilk üç safhadan da ayrıldı. (Baal HaSulam, On Sefirot Çalışması, Bölüm 1, “İçsel Gözlem”, Kısım 7).

Son, dördüncü aşama, ilk üç aşamanın genişlemesiyle ulaşılan arzunun kendisidir. Arzu, egoist olmak ve ilk aşamadan ters yönde farklılaşmak istememiştir; bu nedenle kendini kısıtlamış ve ışık ondan kaybolmuştur.

Sonra ışığın farklı bir gelişimini temel alır; ışığı alacaktır ama sadece Yaradan’a memnuniyet getirmek için. Burada bir yandan Yaradan’dan zıtlığı, diğer yandan da O’na benzerliği alır.

Soru: Işık, Kli’den ayrıldığında bu durum nedir? Bu bizim dünyamızda nasıl tezahür eder?

Cevap: Bizim dünyamızda tezahür etmez. Işık, Kli’den ayrıldığında, ölü olarak kalır. Bu herhangi bir canlı veya bitkisel bedenin ölmesine benzer. Hayat veren güç onu terk eder.

Soru: Işığın Kli’den atılması bilinçli olarak mı gerçekleşir?

Cevap: Evet, Kli bu durumda kalamaz, sadece Yaradan’ın zıddı olmamak için içindeki her şeyi feda etmeye hazırdır.

Korku Olmadan Sevgi Olmaz

Yaradan korkusu, O’nun içimde hüküm sürdüğü hissidir; tüm düşüncelerimi, tüm arzularımı ve başıma gelen her şeyi O kontrol eder. O’nun tüm yaşamımı belirlediğini her seferinde daha da net bir şekilde hissederim.

Yaşamım hakkında değil, bu yaşamda Yaradan’a bağlı olup olmadığım hakkında endişelenirim. O’na daha fazla bağlı olmaya özlem duyarım ve birbirimize bağlı olduğumuzu, beni her yönden kucakladığını ve tamamen O’nun merhametinde olduğumu hissederim.

Her şeyden önce korkuya ulaşmalıyız ve sonra korkunun üzerine sevgiyi inşa edebiliriz. Korku olmadan sevgiye ulaşmak mümkün değildir.

Klasik Kabala’dan Daha Güçlü Bir Şey Yoktur

Soru: Yıllardır sizinle birlikte çalışan ama bunun ne hakkında olduğu konusunda çok az anlayışa sahip olan bu insanları tutan nedir? Neden ayrılmıyorlar?

Cevap: Ve nereye gidecekler?! Daha yüce bir şey yok! Bundan daha güçlü bir şey yok!

Burada tüm sorulara yanıt bulmak mümkün. Bu, tüm bilimleri, tüm dinleri ve olmuş, olan ve olacak her şeyin açıklamasını içeren kapalı, kesinlikle eksiksiz, kendi kendine yeterli bir sistemdir.

Bugünü, geçmişi ve geleceği yukarıdan aşağıya ve her yöne doğru birbirine bağlar: dünyamızda, manevi dünyada, galaksilerde ve bir insanın içinde. Hepsi tek bir sistem, tek bir yasa, basit ve anlaması imkânsızdır.

İnsanın ilgisini çeken de budur çünkü aslında her şey böyledir ama insan bunu kavrayamaz. Ve insanlar çekip gider.

Başka bir yere gidenler şanslıysa ve kendilerini unutabilirlerse ya da bir şekilde kendilerini haklı çıkarabilirlerse, o zaman bununla tatmin olurlar. Ya da onlara bazı süper teknolojiler sunulur ve onlar da bundan keyif alırlar. Bu onlara kalmış bir şey (ya da bu onların işi).

Ancak, esas olarak, sorulara verilecek yanıtların klasik Kabala’da olduğu kadar açık bir şekilde formüle edildiği ve eksiksiz olduğu başka bir yer olamaz.

İşte bu yüzden kimseyle görüşmekten korkmuyorum. Herhangi bir sorunu tartışmak için bana gelsinler, ben hazırım. Bunun sadece gerçeği ortaya çıkarmaya ve kişiyi gerçeğe yaklaştırmaya yardımcı olacağına inanıyorum. Korkmuyorum ve hata yapmaktan da korkmuyorum. Aksine, beni hatalı olduğuma ikna edin, ben hazırım.

Benim için Kabala, tutunmak zorunda olduğum kalıtsal bir şey değil. Benim için bu, her insanın, tüm insanlığın ve genel olarak tüm evrenin yaşam amacına ulaşmak için bir araçtır.

Eğer yanılıyorsam, o zaman beni Kabala içerisinde düzeltin. Ve eğer Kabala’nın kendisi yanlışsa, o zaman bana başka bir metod verin, dinlemeye hazırım ama sadece gerçekten gerçek bir şeye dayanıyorsa.

Öğretmene Güvenmek

Soru: İnsan düzeltilmemiş bir mekanizmadır. Sizin algınızda değişmesi için, ona ne eklemek gerekiyor?

Cevap: Onun üzerinde çalışırım, biraz daha, biraz daha ve daha da fazla…

Ve o haykırırken, zıplarken, lehinde ya da aleyhinde bir şey yaparken, bir şeyi isterken veya istemezken; insan birdenbire düşer, uyur ya da başka bir şey yapar. Başka bir yolu yok. Ben sabırla bekliyorum.

Yorum: Ama doğrudan bir öğrenci üzerinde de çalışıyorsunuz. Bu sadece onun işi değil ki.

Cevabım: Tabii ki. Doğal olarak.

Soru: Bir öğrenci daha çok çalışmanızı nasıl sağlayabilir?

Cevap: Benimle birlikte akmaya çalışarak ve mümkün olduğunca içsel olarak direnmeyerek. Bu çok zordur!

Soru: Siz Rabaş’ın öğrencisi iken böyle miydiniz?

Cevap: Çok daha kötüsü. Bu çok zordur!

Kitaplarımdan birinde, David Lakes’in, Kabala öğretmenine olan sarsılmaz güveni ile ilgili bir hikâyesini anlatmıştım. Bir akşam yemekte oturuyorlarmış ve kimsenin cebinde tek kuruş yokmuş – hepsi çok fakirmiş. Birdenbire öğretmeni ona şöyle demiş: “David, bana bal likörü almam için para ver.” Öğrenci elini cebine sokmuş ve bir altın para çıkarmış.

Bu bir hile değildir, bu, Hohma ışığının Hassadim ışığında kıyafetlenmesinin gerçek bir hikâyesidir. Bunu anlayamıyoruz, bu yüzden hikâye bize bir peri masalı veya ilginç bir benzetme gibi geliyor. Ama aslında bu gerçektir.

Eyn Sof Işığı ve Eyn Sof’un Malhut’u

Yaratılış düşüncesindeki tüm dünyalara “Ein Sof ışığı” denir ve orada alıcıları içeren şeye Eyn Sof’un Malhut’u denir. (Baal HaSulam, On Sefirot Çalışması, Kısım 1, “İç Gözlem”, Bölüm 6).

Eyn Sof (Sonsuzluk) ışığı, Yaradan’dan bize gelen ve arzuda herhangi bir değişiklik olmadan arzuyu dolduran ışıktır. Bu nedenle ışığın kendisi sonsuzdur; onda bir değişiklik yoktur.

Işık tarafından yaratılan arzu ışığa zıt hale geldiğinde, buna Ein Sof (Sonsuzluk) dünyasının Malhut’u denir. Işıkta sadece ihsan etme ve doldurma arzusu varken, onda mutlak bir alma, doldurulma arzusu belirir. Bu nedenle, ışık ve arzu birbirinin zıddıdır.

Eyn Sof Işığı, eylemin sonu olan yaklaşan son ıslaha kadar, Atzmuto’dan yayılır. Esas olarak, yaratılışın ıslahının sona ermesinden önce gerçekleşmesi gereken her şeyin tüm bilgisini içerir.