Category Archives: Maneviyat

Kabala Neden Önde Gelen Bir Dünya Dini Değildir?

Soru: Tüm dünya dinlerinin ana fikri, insanları ortak bir fikirde birleştirmek ve onları daha yüksek bir güce yükseltmekse, neden Kabala bu 6.000 yılda önde gelen dünya dini haline gelmedi?

Cevap: Kabala bilimi 6.000 yıl önce ve dinlerin temelleri de Eski Babil’de 3.500 yıl önce ortaya çıktı. Hıristiyanlık yaklaşık 2000 yıl önce ve İslam 600 yıl sonra ortaya çıktı.

Kabala bilimi bir din değildir. Buna inanmanıza gerek yoktur, sadece bunu gerçekleştirmeniz gerekiyor. Dinlerin ortaya çıkmasının nedeni ise Kabala biliminin gizlenmiş olmasıydı.

Kabala asılsız hiçbir şeyi onaylamaz; o, kişiyi, hakkında konuştuğu şeyi ifşa etmeye ve bulmaya teşvik eder. Bu Hochmat a-Kabala (Kabala bilgeliği), yani bilgelik adı verilen bir bilimdir. Kutsal eylemlerden, söylemlerden veya başka bir şeyden oluşmaz.

İnanmanız gerektiğini söylemez. İnanmak denen bir koşula gelmelisiniz. Ancak bu inanç, ihsan etme koşuludur, kişinin egoizminin üstüne yükselmesidir, dinlerin bahsettiği inanç değildir.

Yani Kabala’nın dinlerle hiçbir ilgisi yoktur. Bu yüzden kim olduğunuz veya ne olduğunuz önemli değildir. Uyruk ve cinsiyet önemli değildir. Esas mesele, nerede ve ne için yaşadığınızı bilme arzusudur.  Kabala insanları hiçbir şekilde ayırmaz. Kim isterse gelir ve ona girer.

Manevi Bayramlar, Bölüm 7

Purim, Ruhun Tamamen Islahıdır

İki tür ıslah vardır: almanın yokluğu, Hanuka seviyesine ulaşmak ve Hanuka’dan Purim’e kadar, başkalarının iyiliği için alma, bir sonraki seviyeye ulaşmaktır.

Purim, kişinin egoist arzularını kendisi için değil, başkalarının iyiliği için kullanılmasıdır.

Tüm sahip olduklarımı, kalbimdeki ve zihnimdeki tüm nitelikleri, duygu ve düşüncelerimi, dünyaya, kendimden dışa doğru yöneltebilirim. Yapmamız gereken budur. Bir sonraki en yüksek dereceye – Purim olarak adlandırılan ruhun tamamen ıslahına bu şekilde ulaşırız.

“Purim “, ” Pur (çok) ” kelimesinden gelir. Sanki çok şeyi atıyorsundur çünkü ulaştığın seviyede her şey aklın üstünde,  sadece tam ihsanda gerçekleşir.

Soru: Neden Purim olayları yaklaşık 2.500 yıl önce ve Hanuka M.Ö. ikinci yüzyılda meydana geldi? Bu tam tersi olmalıydı gibi geliyor.

Cevap: Önemli değil.

Soru: Tarihsel olaylar bununla ilişkili mi?

Cevap: Hayır. Dahası, hepsi yukarıdan aşağıya doğru basamaklandırılır ve bizim zamanımızda aşağıdan yukarıya doğru yükselir. Bu geriye doğru bir saymaktır.

Ölüm Ve Ben

Soru: Zihnimiz ölümün kaçınılmazlığını kabul etmeyi reddeder. Kişi onu ölümle ilişkilendiren bilgiler aldığında, bir şey ona bu verilerin güvenilir olmadığını söyler. Bazen başkalarının ölümünü tahmin edebiliriz ama kendimizinkini tahmin etmede neredeyse her zaman hatalı olacağız.

Uzmanlar bize bilinçaltında gerçekleri görmezden geldiğimizi ve kendimizi sonsuzluk olmasa da uzun bir var oluş yaşayacak biri olarak algıladığımızı söylüyorlar. Neden böyle hissediyoruz?

Cevap: Çünkü hiçbir canlı varlık kendinin ölümlü olduğunu anlayamaz veya anlamamalıdır. Bu dünyadaki her şey bizi ileriye itmeli. Bizler bir şeyler yaratmalı, yürütmeli ve bizden sonrasına bir şeyler bırakmalıyız.

Soru: Birinin ölümünü kabullenmenin, ölüm korkusunu yaşamanın bizim üzerimizde bir etkisi var mı?

Cevap: Ölüm korkusu, var olmama korkusudur. Artık var olmadığım bir dünyayı nasıl hayal edebilirim ki? Bu, egoizmin korkunç bir reddedişidir.

Dünya nedir? Var olan ben, dünyayı bilirim, anlarım ve hissederim. Ben onun içinde, merkezindeyim. Ama işte, birdenbire yok olurum.

Dünyada ne kalır? Bunu sadece duyularımdan algılayabilirim. “Ben” yoksam, o zaman bu her şeyin sonudur. Egomuz, dünyanın onsuz var olabileceği fikrini kavrayamaz.

Tek çözüm insanlara dünyanın ölümsüz, sonsuz ve mükemmel olduğunu açıklamaktır. Onu algılama şeklimizden tamamen farklıdır. Onu farklı görmek için sevgi ve ihsan etme niteliğine yükselmeliyiz.

Soru: Bu, egoizmimizden özgür kalıp, üzerine yükseleceğiz anlamına mı geliyor?

Cevap: Evet. Bunu egoizmin zıt niteliğinde göreceğiz.

Belirli bir nitelikte yaratıldığımız gerçeği bizi sınırlandırmamalıdır. Dünyayı farklı, çok taraflı olarak görmeliyiz. O zaman dünyayı ve kendimizi bir tür bağ içinde görebileceğiz.

Soru: Egoizmimin üzerine yükselirsem, sevgi ve ihsan etme niteliğine ulaşacağımı ve dünyayı sonsuz olarak göreceğimi mi söylüyorsun? Böylece ben de sonsuz mu olurum?

Cevap: Evet.

Soru: Yani, ölümün var olmadığı sonucu mu ortaya çıkıyor?

Cevap: Ölüm, ihsan etme niteliği içinde yoktur.

Soru: İnsanlar kendilerini sonsuz olarak algılayacaklar mı?

Cevap:
Evet, Kabala bilimi bunu bize açıklamaktadır. Bunu ancak, bunun için arzuya sahipsek yapabiliriz.

Manevi Hareket

Soru: Toplum ve bireysel manevi alanım arasında etkileşimi, nasıl doğru bir şekilde oluşturabilirim?

Cevap: Sadece grubun içinde olun ve grubun manevi hayatını yaşayın. Buna ek olarak, aileniz ve işiniz olabilir ama sizin manevi hayatınız grubun içindedir ve siz bununla birlikte ilerlersiniz. Her zaman bu şekilde düzenlenir.

Son derece önemli olan, her zaman doğru toplumda olduğumuzun, ona verdiğimiz ve ondan aldığımız hissidir. Çevre ile bu tür tutarlı hareketlerle ilerleyebiliriz.

Sonrasında bizler, bu toplumun arkasında üst güçler olduğunu göreceğiz. Bizler veririz ve alırız, veririz ve alırız ve onunla bu şekilde etkileşim içinde oluruz. Bisiklet tekerinin ileri ve geri, ileri ve geri dönerek bisikletin ileriye gitmesini sağladığı gibi. Manevi hareketimizi bu şekilde hayal edebiliriz.

Twitter’da Düşüncelerim / 3 Nisan 2020

Bir pandemi, insanlığın manevi bir sıfırlamasıdır. Bilincimizi, varoluşun amacı hakkındaki farkındalığımızı değiştirebilir. Temelde bu, insanların Koronaviürs’e  karşı ortak mücadelesinde olabilir. Virüs, sınırlar ve sınırlamalar olmaksızın herkese saldırdığı için birleştirir!

Koronavirüs hepimizi bir topluluğa, tek sisteme yerleştirdi. Bu sadece bir virüs değil, bizden ortak bir şey yaratarak zihnimize ve hislerimize sızan özel bir ruhtur. Birbirimizi anlıyoruz, yakın hissediyoruz ve başkalarının içinde bulunduğu durumu kolayca hayal edebiliyoruz.

Bir anda herkes vazgeçti ve koşullarını kabul etti. Doğada başka bir kuvvet var mı?

Koronavirüs bizi arındıracak ve evde oturmaya alıştıracak. Tarihte ilk kez, küçük bir virüs tüm gezegende, tüm insanlıkta aynı anda büyük değişiklikler yapıyor. Hepimizle nasıl başa çıktığına bakın!

 

Twitter’da Düşüncelerim / 2 Nisan 2020

“Her şey sadece duanın gücü ile elde edilir” ve “insanın her gün dua etmesi iyidir”. Birlikten, bilerek Yaradan’a dönmemiz önemlidir. Eylemlerimizi, Yaradan’a dönmemize nasıl yardımcı oldukları açısından tartmalıyız.

Tüm manevi gelişim, Yaratan’ın bize olan etkisine bağlı olduğumuzu hissettiğimiz ölçüde, Yaratan’a yapılan çağrılarımızın bir sonucudur. Koronavirüs bu bağımlılığı anlamamıza ve manevi derecelere yükselmemize yardımcı olur.

İstatistiklere bakın: insanların yakın olduğu, kendilerini bir toplumun parçası olarak hissettiği yerlerde, Koronavirüs’den çok daha az kayıp var. Toplum ne kadar çok bölünürse, virüsün o kadar kurbanı olur.

Mesela, Ortodoks Yahudilerin onlardan farklı olanlara karşı nefretiyle bölünmüş bir toplumda olduğu gibi.

Pesah, Firavun’un gücünün sonu, egoizmden çıkış, dünyevi, fiziksel doğanın otoritesi anlamına gelir. Firavun, bir düşüncenin- bizi Yaradan ile birleştiren kalpteki bir nokta-arzunun dışında tüm adamı yönetir.

Bizler bu nokta sayesinde Yaradan’a dönmeli ve ondan bizi dışarı çıkarmasını istemeliyiz.

Mısır – bizim şuandaki safhamız-herkes egoizminin içinde olduğundadır. Ama “İsrail Ülkesi” var – Yaratan için arzu. Mısır’dan İsrail topraklarına, bir arzudan diğerine geçiş, Mısır’dan göç olarak adlandırılır. Pasah kelimesinden Pesah – geçiş.

Mısır’ın kendini önemsemek, İsrail başkalarını ve Yaratan’ı önemsemek anlamına gelir, Yaradan’ın hiçbir şeye ihtiyacı olmamasına rağmen! O’na haz vermenin tek yolu yaratıklarını sevmektir. Yaradan bana bir işaret verir:eğer başkalarını düşünürsem o zaman Yaratan için çabalıyorum.

Yaratan bilerek, içlerinde (içimizde)egoizmi, herkesin ne kadar kendini düşündüğünü ifşa etmek için yarattığı arzuyu parçalara ayırdı. Yaradanla yakınlık insanlarla yakınlıkla gelir, eğer niyet Yaradan’a yakın olmaksa, o zaman O kendisini insanlarla yakınlıkta ifşa etmeye başlar!

Koronavirüs salgını, Karantina, Mısır’dan çıkışa benzer, bizler Mısır’ı, ego-köleliğini birlik için terk etmeye hazırlanıyoruz. Birliğimizi hissetmeye başladığımızda,bu Mısır’dan ayrıldığımız ve İsrail topraklarına, doğrudan Yaradan’a yönelik bir arzuya gediğimiz anlamına gelir

Kabala biliminin metodolojisi, temel egoizmden “Islahın Sonu” olarak adlandırılan Yaratan ile benzerliğe kadar her şeyde tüm aşamalar boyunca kişiye rehberlik eder. İlerleme araçları bir gruptur.

Burası, gelişimin tüm aşamalarının egodan Yaratan ile benzerliğe kadar ifşa olduğu yerdir.

Şöyle diyen bir mektupla vuruldum:                                                                                                                                       -Kavga ederiz, gruptaki her dostun % 100 amaca bağlı olmasına rağmen, insanlar yola çok adanmış!

-Ben: Nereyi amaçlayarak, neye adanmışlar? Birlik hedef olduğu zaman! Birliğin hissi Yaradan’ın hissidir.

Dünya — Gerçeklik Mi, İllüzyon Mu? Bölüm 15

Yaradan’la Eşitliği Oynamak

Soru: Kabala okuyan bizler, eğer sadece dostların önünde O’nu hissetmenin rolünü oynarsak, ancak O’nun nitelikleri dışında, O’nun hakkında hiçbir şey bilmiyorsak Yaradan’ı nasıl hissedebiliriz? O’na yakınlaştığımızı ve bunun bir yanılsama ya da sadece hayal gücümüz olmadığını ama gerçek olacağını nasıl bileceğiz?

Cevap: Dostunuzla ilgili olarak sanki Yaradan’a benziyormuşsunuz gibi rol yapmaya çalışın. Ve bunun sizi ve dostunuzu ne kadar geliştirmeye başladığını göreceksiniz.

Sırası geldiğinde dostunuz da aynı şekilde size tepki vermeye başlayacaktır. Böylece, birbirinizi birlikte geliştireceksiniz ve Yaradan her ikinize de yardımcı olacaktır.

Esas mesele, her şeyi kendinizi Yaradan gibi tezahür ettireceğiniz bir şekilde yapmaya çalışmaktır.

Eğer Yaradan Her Şeyi Belirlediyse Ben Neden Endişelenmeliyim?

Soru: Madem nihai sonuç, onun ilk düşüncesindeyse, er ya da geç Yaradan, bu enkarnasyonda değilse de bir sonrakinde her şeyi yerli yerine koyacaksa, neden oradan oraya koşturup, endişelenmeliyim ki?

Cevap: Lütfen, sizin bir şey yapmanıza gerek yok. Kimse sizi zorlamıyor. Neden burada olup beni dinlediğinizi bile bilmiyorum.

Halbuki,  O’nun düşüncelerini anlamak için, O’nunla birlik olabilmek için bir fırsatınız var. Yaradan, O’nun yaratılış planını yerine getirmeniz için sizi zorlamadan önce bile, kendi hızınızda ilerleyerek bunu kendiniz, kesinlikle bilinçli olarak ifşa edebilir ve yerine getirebilirsiniz.

Bu durumda, Yaradan gibi hissedeceksiniz. Bu sizin Yaradan’a benzerliğiniz olacak ve O’nun gibi hissedeceksiniz. Burada büyük bir fark vardır: ya bir eşek gibi dürtüleceksiniz ya da Yaradan gibi hissedeceksiniz.

Önceki Reenkarnasyonların Bilgisi Geri Getirilebilir Mi?

Soru: Bizler önceki reenkarnasyon süresince bir şeyler öğrendik ve şimdi buraya yeni şeyler öğrenmek için tekrar geldik. Ama bildiğimiz ve anladığımız şeylerin hepsi geri alındı. Bu bilgileri geri getirmek için bir hakkımız var mı?

Cevap: Eğer Kabala çalışıyorsanız, önceki bilgileriniz size hızlı bir şekilde geri dönecektir. Sizler, bunları sizin anladığınız gerçekler gibi hissetmeye ve algılamaya başlayacaksınız.

Bu, bizim neslimizdeki modern çocukların, nasıl on ila yirmi yüzyıl önce dünyayı keşfeden çocuklara kıyasla her türlü teknolojiyi ve bilgiyi hızlı bir şekilde benimseyip kavraması gibidir.

Endişelenmeyin, her şey geri dönecek. Bu bilerek yapıldı, böylece her seferinde sizler ruhunuzu yeniden algılayacaksınız.

Acı Çekme Nedenini Fark Etme

Soru: Kabala bireyleri nasıl değiştirir? Bu nasıl meydana gelir?

Cevap: Kabala özgecil ve manevi güçlerin bu dünyaya nasıl indiğini açıklayan bir bilgeliktir. İhsan etme ve sevginin bu nitelikleri, dünyevi olanların tamamen zıttıdır. Onlar yavaş yavaş insanlığa yakınlaşır ve bizlerin acı çekme nedeni budur.

Kişi diyebilir ki bizler acı çekiyoruz çünkü Yaradan bize yakınlaşıyor. Bizler O’ndan ne kadar zıt olduğumuzu hissediyoruz ve bu yüzden kötü hissediyoruz. İhsan etme, sevgi ve birleşmenin nitelikleri, bize yakınlaşırken, bizler doğamız gereği bunu istemiyoruz. Bu, bizlerin tüm hayatımız boyunca karşılaştığı bir problemdir.

Bizler bunu fark etmediğimiz için başımıza dünyada ne gelirse gelsin, manevi yükseliş için bir uyanış olarak değil, bizleri iten ve aşağılayan olaylar gibi hissedilir.

Eğer bizler acılarımızın kökenini, manevi güçler bize yakınlaştığı için acı çektiğimiz gerçeğini fark etseydik, buna göre de gittikçe daha fazla bu manevi güçlere, ihsan etme, sevgi ve birleşme niteliklerine benzer olsaydık, o zaman onları doğru bir şekilde algılardık, onlarla bağ içinde olurduk ve onların tamamen farklı niteliklere, manevi derecelere yükselmemize nasıl yardımcı olduklarını hissederdik.