Category Archives: Maneviyat

Son Islaha Giden Yol

Biz insanlar, küçük çocuklar gibi ıslah edilmeden yaratıldık ki, kendimizi ıslah etmek için çok çalışalım ve çabalarımızla Yaradan’a eşit bir duruma ulaşalım, O’nun gibi olalım ve O’nun bizimle ilgili düşüncesini ve planını anlayalım.

Bu, son ıslaha doğru yol almamız ve Yaradan’ın bizi neden bu kadar çok kırdığını, bunu neden kendi başımıza ıslah etmemiz gerektiğini, zamanın her anında hangi koşullarda olmamız gerektiğini ve bundan ne öğreneceğimizi anlamamız içindir. Tüm bu yolu bitirdiğimizde, bir şeyler için anlayışlı ve hazır hale geleceğiz ama ne için olduğunu bilmiyoruz.

Dünyamızda yozlaşmış olduğumuzu keşfetme fırsatının olduğu, Kabala’nın yardımıyla kendimizi ıslah etme ve son ıslah durumuna ulaşma fırsatının olduğu anlayışını ancak şimdi edindik. Bundan sonra bize ne olacak bilinmiyor.

Sonuçta, tüm yaratılışın ıslah olmuş mükemmel durumuna, Yaradan’ın karşısında tek bir bütün ve tek bir organizma haline gelindiğinde ulaşılır. Yaradan ve yaratılan eşit ortaklar haline gelirler, birbirlerine benzerler; kendi doğal nitelikleri bakımından zıttırlar ve dışsal sevgi ve ihsan etme durumları bakımından kesinlikle aynıdırlar. Bundan sonra onlara ne olacak, bilmiyoruz. Bunu anlayamayız.

Her şey tek bir bütün halinde birleştiği zaman, bu tamamen farklı bir zihindir ve farklı duygulardır. Bu, Yaradan denilen o tek gücün gerçek halidir.

Bir gün oraya varacağız. Umarım bu çabuk olur. O zaman, tek bir bütün ve tek bir organizma olarak tam bir bağa yeniden kavuştuğumuzda, bir sonraki aşama gelecektir.

 

Geleceğin Mesleği: Kalplerin Bağının Mimarı

Halen Yaradan rızası için nasıl davranacağımızı bilmediğimiz için, grubumuzun iyiliği için, dostlarımızın iyiliği için hareket etmeliyiz. Aynen sıradan bir hayatta olduğu gibi, kişi hiçbir zaman sadece kendisi için yaşamaz. En nihayetinde onun zaten ebeveynleri, çocukları ve hatta torunları vardır ve hepsinin iyiliği için yaşıyordur.

Bazen insanın her şeyden vazgeçip, ıssız bir adaya gidip sadece kendisiyle ilgilenmenin hayalini kurduğunu duyarız. Ancak bu yalnızca çaresizlikten kaynaklanmaktadır, zira insanın başkalarıyla bağ kurması gerekir.

Modern medya bizi giderek daha fazla birbirimize bağlıyor. Sonuç olarak, sadece bilgisayarımızın içinde değil, beynimizin, kalbimizin içinde, kaçmanın imkânsız olduğu bir yerde, tüm dünyayla birlikte yaşadığımızı hissedeceğiz. Bu şekilde, Yaradan bizi tek kalp, tek adam olarak birleşmeye mecbur edecektir.

Biz bu bağı şimdi reddediyoruz, ancak başka bir çözüm olmadığı için, kısmen bilinçsizce, kısmen de kendi arzumuz doğrultusunda bu mutlaka gelecektir.

Herkesin insanlar arasındaki bağ kurma alanında uzman olması gerekecek. Tıpkı bugün herkesin bilgisayarı nasıl açacağını, nasıl şifre gireceğini, e-posta ve diğer uygulamaları nasıl kullanacağını bilmesi gerektiği gibi, gelecekte de kalpler arasında bağ kurmak için, giderek daha fazla bilgiye ihtiyacımız olacak.

Bir Sonraki Derecenin Doğuşu

Soru: Bir sonraki derecenin doğuşunu nasıl açıklayabilirsiniz?

Cevap: Bir sonraki derecenin doğuşu, erkek ve dişi parçalar arasındaki ilişkinin bir sonraki seviyedeki devamıdır. Üstelik bu seviye genellikle daha yüksektir.

Bir erkek ve bir kadından bir çocuk doğar. Ama bu çocuğun temeli, bir sonraki koşuldur.

Manevi erkek ve kadın ya da dünyamızdaki erkek ve kadın, bir çocuğun doğmasının sadece dışsal nedenidir. Diyelim ki bir çocuk doğacak; birbirlerini arzulayan bir çift ortaya çıkar, birleşirler ve ona hamile kalırlar, zira dünyamızda bedensel ifadelerinde belirli sayıda ruhun doğması gereklidir.

Neden aniden birbirleriyle flört etmeye başladıklarını, bir tür ilişki başlattıklarını kendileri de bilmezler. İçlerinden, doğanın kendisinden birini doğurmak gerektiğinde, onların içlerinde bir arzu uyanır. Biz kendi başımıza mı bir şeyler yapıyoruz? Bunlar her ne kadar bize kişisel arzularımız gibi görünse de, aslında ortak bir sistem geliştirme ihtiyacından kaynaklanır.

Bezelyeler gibi, bu alanın içindeyiz. Gerçekleşmesi gereken şey içimizde uyandırılır ve biz onu istemsizce gerçekleştiririz ama istemsiz olarak değil de edinimlerimize dayanarak da gerçekleştirebiliriz. Kabala buna rehberlik eder.

 

“Bir Anneden Öğrenilecek En İyi Şey Nedir?” (Quora)

Annem vefat ettiğinde, ki ben 70 yaşımı çoktan geçmiştim, bütün hayatım boyunca beni kollarında taşıdığını ve ancak ayrıldığı o anda benim gitmeme izin verdiğini hissettim.

Bebekken tamamen annelerimizin bakımına bağımlıyız ve annelerin bebeklerine gösterdiği doğal ilgi, diğer tüm insani arzulardan çok daha önemlidir. Bunun nedeni, annenin bebeğine bakma ve onunla bağ kurma arzusunun bizim diğer tüm arzularımızdan (yemek, cinsellik, aile, zenginlik, saygı ve kontrolden) önce gelmesidir.

Bir annenin çocuğuna gösterdiği ilginin, büyük önemini sık sık vurgularım çünkü insanlığı uyumlu ve barışçıl bir konuma getirmek için, bu şefkatli gücü kullanmamız gerekiyor. İnsan toplumunun iyi geleceği buna bağlıdır.

Kabala bilgeliğinde, Bina Sefira’sını, bir annenin çocuğuna gösterdiği ilginin bu dünyadaki örneğine bir şekilde benzeyen, bir koruma, sarma ve kalkan olarak, yalnızca vermeyi ve ihsan etmeyi arzulayan bir nitelik olarak ele alırız.

Eğer Bina‘nın bu gücünü kullanmak yani kendimizi ihsan etme gücüyle sarmak istersek, o zaman annesinin kucağındaki bir bebeğe benzer hale geliriz. Kabalistlerin “Hassadim‘in (merhamet) ışığı” dediği, doğadaki bir güç olan Bina‘nın özel gücünün korumasını kazanırız, bu da hayatımızdaki her türlü acıya neden olan olumsuz egoist güçleri uzaklaştırır.

Bir annenin bebeğine gösterdiği doğal ilgiye benzer şekilde, toplumdaki ilişkilerimizi bir şemsiye gibi kaplayan, yalnızca ihsan etmek isteyen yüce bir şefkat gücü hissi. O zaman birbirimize karşı olumsuz davranamayız çünkü zararlı egoist güçler aramızda mevcut olan ihsan etme gücü olan “anneden korkar”.

Sağlıklı Egoizm

Yorum: Yaratılış planına aykırı olduğu için Kabala ile meşgul olmayan dış insanlara tüm sistemin tam bir resmini aktaramayacağınızı söylediniz.

Cevap: Onlar hiçbir şey anlamayacaklar! Mevcut nitelikleri göz önüne alındığında, onlara ne söylediğimi nasıl anlayabilirler? Ya da tamamen teorik olarak bile olsa, onunla nasıl bir şekilde aynı fikirde olabilirler? Peki o zaman ne olacak? Bu onların egoizmini yok edecek, bildikleri ve yaptıkları her şeyi yok edecektir.

Onların gözünde Einstein aniden küçük bir çocuğa dönüşecek, tıpkı farklı disiplinlerdeki diğer bilim insanlarının tamamen yüzeysel ve sığ görünmesi gibi. Sonra sırada ne var?

İnsanları küçük düşürmek neden? Ciddi katkıları, bağlılıkları için onlara saygı duyuyorum. Onlar sağlıklı egoizmlerinin farkına varırlar ve mümkün olduğunca çok şey bilmek ve elde etmek için çabalarlar. Bu, yine de Yaradan’a giden çeşitli yollar geliştirir. Bilim, üst gücün bir önsezisine giderek daha fazla yaklaşıyor.

Bu nedenle hiçbir şekilde müdahale etmek istemiyorum. Çünkü Kabala’yı öğrenirlerse hiçbir şey yapamayacaklar! Onlar bunu anında unutacaklar! Egoist kendini-savunma sistemi anında devreye girecek ve “Bilimsel alanıma geri döndüm, hiçbir şey bilmek istemiyorum!” diyecekler, hepsi bu.

“Tanrı Sizinle Nasıl İletişim Kurar?” (Quora)

Hayatımızın anlamı ve amacı hakkındaki düşünceler, Yaradan’ın bizi bir diyaloğa davet etme şeklidir.

Bu düşünceler, özel bir teslimatı bize bildirmek için kapımızı çalan kuryeler gibidirler.

Bizim yapmamız gereken sadece kapılarımızı açmak, paketleri kabul etmek, onları ambalajlarından çıkarmak ve içeriklerinden onları göndereni tanımak ve onlara nasıl yanıt vermemiz gerektiğini anlamaktır.

Birçoğumuz kapının sesini duyarız ama bekleriz, koltuklarımızda oturur, televizyon seyreder, telefonlarımıza bakar ve kuryelere paketleri kapının yanına bırakmalarını, onları daha sonra alacağımızı söyleriz.

Böyle bir tutum uyanışı yok eder ve kim bilir bir daha ne zaman kalbimizin kapılarının çalındığını hissedeceğiz?

Bu tür davetler aldığımızda, onları hemen hayata geçirmeliyiz. Paketleri açmak, Gönderici’nin adresini bulmak, O’nun en çok hangi özel teslimattan hoşlanacağını ve bu teslimatın karşılığını O’na nasıl gönderebileceğimizi hesaplamak için elimizden gelen her şeyi yapmalıyız.

Engellerin Özünü Nasıl Anlayabiliriz?

Soru: Karşılaşılan tüm engellerde Yaradan’ı nasıl görebilirsiniz?

Cevap: Sizi sürekli bu koşulda tutması gereken bir grup ancak size bu konuda yardımcı olabilir.

Fakat size gelenleri nasıl deşifre edebilirsiniz? Bir engelle nasıl çalışabilirsiniz? Önce bu engeli inceliyoruz ve sonrasında kişi kendi içine doğru giriyor.

Neden çalıştaylar, söyleşiler, soru-cevaplar yapıyoruz ve makaleleri neden okuyoruz? Sonuçta, bütün bunlar bizim tüm çalışmamızı tanımlamaktadır. Elbette insan çeşitli koşullardan geçtiği zaman, bunun daha önce hayal bile etmediği bir şey olduğunu anlamaya başlar.

Ancak daha sonra, her yeni koşuldaki birincil kaynakları okuyarak, bunun ne hakkında olduğunu anlamaya başlar. Bu hep daha sonradır, bunu önceden hissetmez ve sonra onlarda yazılanların gerçekten olduğunu görür.

Bu en yüksek psikolojidir, bir sonraki seviyeye, bir sonraki boyuta kademeli, yumuşak bir geçiştir. Yoksa doğanın genellikle yaptığı şeyi mi yapmasını istersiniz? Yani bir tür ölür ve yerine başka bir tür gelir. Bu böyle de olabilir. Bugün biz bir seçimle karşı karşıyayız.

Soru: Neden her şeyi hemen değil de daha sonra anlamaya ve fark etmeye başlıyoruz?

Cevap: Eğer önceden bilseydiniz, egoistçe onun peşine düşmek isterdiniz. Bu nasıl mümkün olabilir?! Ve şimdi, yeni düşünceleriniz ve zihninizle anlıyorsunuz. Eskiden de aynı şeyi okuyordunuz ama şimdi onu yeni bir şekilde hissediyorsunuz çünkü içinizde yeni özellikler, yeni algılayıcılar, yeni duyumlar, değerlendirmeler ve içsel boyutlar doğdu. Kendinizi yeni bir seviyeden incelemeye başlıyorsunuz.

Tek Bir Manevi Alanda

Yorum: Sınıfta düzenli olarak uyuyan birkaç öğrenciniz var. Siz ne yaparsanız yapın, onlar uyuyorlar.

Cevabım: Bu onların doğası. Onlar için bu normal bir durum. Burada yapabileceğin hiçbir şey yok. Bu beni rahatsız etmiyor.

Soru: Ama siz sürekli “Birbirinizi uyandırın” diyorsunuz. Bu, böyle durumlar için geçerli mi?

Cevap: Hayır, bu durum için geçerli değil! Eğer bunu kronik olarak yapıyorlarsa, başka türlüsünü yapamazlar. Onlar tüm etkinliklere katılıyorlar: seminerler, kongreler, her şey, bu yüzden onlardan hiçbir şikâyetim yok.

Yorum: Bir keresinde ders sırasında bir kişiyi uyandırmaya çalıştım ama boşunaydı.

Cevabım: Zaten içsel olarak bağlantısı kesilmiş. Dersi duymaz. Konsantre olamaz veya bir radyo alıcısı gibi bu dalgayı yakalayamaz. Kişiye orda bulunma fırsatı vermek gerekir. Başka bir şekilde yapamıyorsa, bırakın öyle olsun.

Neden bundan bir şey almadığını düşünüyorsunuz? Arkadaşlarıyla birlikte aynı manevi alanda bulunuyor ve bu onun maksimum katılımı.

Onun koşulu böyle.

Onu bir hayvanla kıyaslamak istemiyorum, bizden daha kötü değil ama bir köpek ya da kedi getirin, yanınızda uyuklayacaklardır. Bu, hayvansal organizmasının normal halidir: çaba sarf etmek zorunda olmadığında, uyuklar.

Kabala Çalışmak Kolay Değildir

Soru: Kabalistik gruptan ayrılan insanlara ne olur? Bir şekilde bağlarını kesiyorlar mı, yoksa sistemde içsel olarak kalıyorlar mı?

Cevap: Ayrılanlar arasında hayatın bu dönemini fiilen unutan insanlar vardır. Sonuçta önemli olan insanın ne için yaşadığı ve ihsan etme dünyasına, üst dünyaya özlem duyup duymadığıdır.

İnsanlar bu arzuyu kaybettiklerinde, olağan maddesel değerler sistemine geri dönerler ve normal bir şekilde var olurlar ve başka hiçbir şeyleri yoktur. Bilinçaltında, beyinciğin arkasında derinlerde bir yerde, bir çeşit arka beyinle, başka bir şey olduğunu anlarlar, ancak : “Belki bir gün…” diyerek, bunu kendi içlerinde bastırırlar.

Ya da, insan bir güve gibi uçup sadece onun ışınlarının tadını çıkarmak istediğinde, hayat onlara artık o kadar düz görünmez. Aydınlanma devam ettiği için, zaten başka bir dünyanın ve başka bir yaşamın olduğunu hissediyorlar.

Bizden ayrıldıklarında, bu dünyada mutlak tam bir neşeye sahip olmadıklarını düşünüyorum. Bugün buna kim sahip ki? Daha yüksekte başka bir şey olduğu hissi insanı sürekli kemirir ama ulaşılması zordur: “Bunu sonraya bırakacağım.” der.

Ne yapabilirsiniz? Bu basit bir şey değil. 1975’ten beri Kabala’da olan biri olarak konuşuyorum. Burada gerçekten kalanlar, elbette ki kahramanlardır. Dünya grubunun ana kısmı, bu yüzyılın başında bize gelen insanlardır.

Üç Çizgide Nasıl Çalışılır?

Soru: Üç çizgide çalışmanın farklı yolları olduğunu söylediniz. Ne demek istediniz?

Cevap: Diyelim ki, ben bir babayım, kocayım, öğretmenim ve vatandaşım. Tüm ilişkilerimde orta çizgide davranmalıyım: kendimle ilgili, her şeyle ilgili ve bilim, sanat, teknoloji, ekonomi, finans, doğaya karşı tavrım vb. her şeyde uygulanmalıdır.

Eylemlerimizin her biri arzudan gelir ve bu nedenle egoizmimiz tüm eylemlerde yer aldığı zaman, onların hepsi en uygun şekilde orta çizgiye uymalıdır, kesinlikle ihsan etmeyi, sevmeyi ve çevreleyen sistemi dengeli, nazik ve sakin hale getirmeyi amaçlamalıdır.

Bugün mutlak bir uyumsuzluk içindeyiz çünkü aramızda üç çizgi sistemi veya bütünsel bir karşılıklı bağ sistemi tezahür ediyor ve bunu kendi içimizde fark edemiyoruz. Dolayısıyla doğanın bize gösterdiğinin tam tersi bir durumdayız. Bizim açımızdan ne algımızda, ne eylemlerimizde ne de düşüncelerimizde herhangi bir şeye ya da kimseye karşı üç çizgi davranışı olmadığı ortaya çıkıyor. Bu yüzden tüm faaliyetlerimizde kriz içindeyiz.

Orta çizgi, tüm iyi ve kötü niteliklerimi, düşüncelerimi, arzularımı ve hareketlerimi herkesle iyi bir ilişki kurmaya yönlendirmem anlamına gelir. Asıl peşinde koştuğum şey budur çünkü bunu başarabilirsem ve hayatımda böyle bir yol izlersem, o zaman kendimi, insanlığı ve dünyayı mükemmel, ebedi, sonsuz ve her bakımdan iyi yapacağım. Bu nedenle, orta çizginin ne olduğunu çalışıyoruz.

Kabala bilgeliği, Bina ve Malhut‘un birleşmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkan Masah de Hirik‘i, ikinci kısıtlamayı (Tzimtzum Bet) ve diğerlerini oldukça derinlemesine inceler.

Ancak ortalama bir insanın buna ihtiyacı yoktur. Ona ancak şunu söyleyebiliriz: “Egoist olmana rağmen, her şeyi ne kadar kendin için istesen de, bunun üzerine çıkmaya çalış ve başkalarının durumunu da hesaba kat. Yapabiliyorsan, onların durumlarını seninkinden daha yüksek hayal et. Dene! En azından bir şekilde, bir kez bunu yapabilir misin? Ve aynı zamanda insanlığın böyle bir durumda nasıl var olacağını düşün. Hepsi bu.”

İnsanların bunu anlamasının gerekeceği bir duruma doğru ilerliyoruz; aksi takdirde kelimenin tam anlamıyla birbirlerini diri diri yiyecekler. Her şey bir insanın doğasında vardır ve kendimizi farklı ilişkilere içsel olarak hazırlamaya başlamazsak, bu gerçekleşebilir.