Category Archives: Karşılıklı Sorumluluk

Geleceğin Dünyasını Nasıl Görüyorum?

İnsanlar bana sık sık geleceğin dünyasını nasıl gördüğümü, neye dayanacağını ve bu dünyada birbirimizle nasıl etkileşim kuracağımızı soruyor.

Ne yazık ki bunun yakın gelecekte gerçekleşeceğini düşünmediğimi itiraf etmeliyim. Yeni bir dünyanın doğuşuna eşlik eden daha pek çok sorun olacaktır. Ancak ortaya çıktığında, aramızdaki savaşlardan ve nefretten kaçınmak için her şeyi yapacak şekilde yaşamamız gerektiğini anlayacak insanların zihninde var olan farklı bir dünya olacak.

Kimsenin diğerine nefret duymaması, aksine karşılıklı sevgi, saygı ve temas arzusu duyması için kendi aramızda mücadele etmeliyiz.

Umarım buna ulaşırız. En azından artık dünyadaki tüm olaylar, neyin iyi neyin kötü olduğunu ortaya çıkarmaya yönelik.

Her Türlü Egoizmi Islah Edin

Soru: Üç tür egoizm vardır. Ailede, işte ve birbirimizi sürekli kaba bir şekilde kullandığımız hayatlarımızda ortaya çıkan olağan günlük egoizm vardır. Ve bir egoizm vardır ki, doğrudan doğruya onluda, birleşmek isteyen bir grup insanda ortaya çıkar ama birdenbire aralarında nefret belirir.

Egoizmin üçüncü seviyesi, kişinin Yaradan’a doğrudan ulaşması ve Yaradan’ın Kendisini kendi iyiliği için, kendi çıkarı için kullanmak istediği zamandır. Her üç seviyeyi de ıslah etmemiz gerekir mi?

Cevap: Evet, tüm bu seviyelerin ıslah edilmesi ve sadece başkalarının yararı ve iyiliği için olan şeyleri yapmamız gerekir. Kişi kendi üzerine çıkmalı ve yalnızca başkalarının iyiliği için hareket etmelidir.

Yorum: Ancak “başkalarının iyiliği için” ifadesi politikacılardan başlayarak herkes tarafından kullanılmaktadır.

Benim Yanıtım: Bu, sözlerin doğru, ancak niyetlerin ve eylemlerin yanlış olduğu anlamına gelir.

Krizlerden Nasıl Yararlanabiliriz?

Soru: Krizlerden nasıl yararlanabiliriz?

Cevap: Bir krizden ancak krizin ne olduğunu, gerçek sebebinin ne olduğunu ve dünyayı nasıl iyileştireceğinizi anlarsanız yararlanabilirsiniz. Aksi halde bunun cevabı yoktur.

Krizlerin tamamen insanlar arasındaki kötü ilişkilerden kaynaklandığına, bunun da savaşlara ve diğer sorunlara yol açtığına inanıyorum. Benim uğraştığım Kabala ilmi bu soruyu bu şekilde yanıtlıyor ve herkesi birbirine yakınlaşmaya teşvik ediyor. Ancak birbirimize yakınlaştığımız ölçüde, dünyada olumlu değişiklikler görebiliriz.

Birbirine yakınlaşmak, insanların birbirine daha çok güvenmesi, daha çok yardım etmesi ve daha az zarar vermesi demektir.

Evrensel İlgi

Soru: İyilik nedir?

Cevap: İyilik, sevgiye giden tüm yollarda karşılıklı bağımlılık anlayışıdır. Ve kötülük ise bunun tam tersidir.

Soru: Ancak herhangi bir anlaşmazlık durumunda her iki taraf da iyi yaptığını düşünüyor.

Cevap: Bizler kendimizi aşmalı ve biri diğerini pahasına değil, sadece herkesi iyi hissettirmeyi düşünmeye başlamalıyız. Aksi halde hiç bir yere varamayız. Karşılıklı bağın, karşılıklı bağımlılığın, karşılıklı kısıtlamanın, karşılıklı destek vb.nin ne anlama geldiğini öğrenmeliyiz.

Yani, kesinlikle tüm insanlığı kapsayacak sistemler oluşturmalıyız. Bunlar bütünsel gelişim sistemleridir.

Başka türlü hayatta kalamayacağımızı anlamalıyız. Herkesle ilgilenecek bir sistem kuramazsak doğa bizi bu gezegenden, bu dünyadan silecek.

“İnsanlarla Nasıl İlişki Kurmalıyım?” (Quora)

Herkesle iyi ilişkiler kurmalıyız, örneğin onlara karşı olan sevgimizle onları yenmek için elimizden geldiğince herkese iyi örnek olmalıyız.

“Başkalarını sevgiyle ile yenmek” ne demektir?

Öncelikle, diğer insanlar hakkındaki algılarımızın, onların içerisinde ve onlarda var olan şeyler değil, bizim içimizde var olan bir izlenim olduğunu anlamamız gerekir. Daha sonra, başkaları hakkındaki olumsuz izlenimimizi olumluya çevirmeyi istememiz gerekir, böylece onların yararını gerçekten ne kadar istediğimizi anlasınlar.

Yazıldığı gibi, “sevgi tüm günahları örter” noktasına gelinceye kadar, onlarla bu şekildeki bir eğilimle ilişki kurmaya devam ederiz. Yani, ilk olumsuz izlenimlerin – “günahların” – üzerinde sevgi ortaya çıkacaktır: öyle ki, daha önce sahip olduğumuz egoistik tasvir yüzünden onlarda gördüğümüz hiçbir kusuru görmeyeceğiz.

Ayrıca, diğer insanlar hakkındaki ilk izlenimimizin her zaman negatif olması ne anlama gelir? Bu şudur, bizler başkalarını “Onlardan ne alabilirim?” ve “Onlardan nasıl bir çıkar sağlayabilirim?” sorularının çerçevesinde hesaplamalar yaptığımız egoistik bir filtre içerisinden görürüz. Eğer başkalarından kendimiz için alınabilecek bir fayda göremezsek, onlarla ilişki kurmak için de hiçbir neden görmeyiz.

Karşılıklı Garanti: İnsanlığın Var Oluşunun Kanunu

Karşılıklı garanti, insanlığın tek bir ruh olarak varoluşunun küresel yasasıdır. İnsanlar arasında gerçekleştirilirse, o zaman altımızdaki tüm dereceler yani hayvansal, bitkisel ve cansız doğa, tek bir sisteme yeniden bağlanacaktır.

Eğer insanlık bugün insan derecesinde birleşmiş olsaydı, tüm doğanın tek bir sistemde toplandığı, hiçbir patlamanın olmadığı ve cansız, bitkisel ve hayvansal dünyada tam bir uyumun hüküm sürdüğü bu tür değişiklikleri tüm evrende görürdük.

Bilgelerin dediği gibi kurt kuzunun yanında huzur içinde yaşayacak ve tüm yaratılış uyum içinde var olacaktır. Bu şekilde tüm evreni ve tüm dünyayı tek bir bağa getireceğiz ve Yaradan, tüm yaradılışı dolduran ve kucaklayan tek bir güç olarak kendisini bu uyum içinde ifşa edecektir. Karşılıklı garantimiz ve bağımız sadece hayatımızı iyileştirmekle kalmayacak, aynı zamanda tüm yaratılışı düzeltecek ve onu tek bir mükemmel sistemde birleştirecektir.

Ve bunun olması kaçınılmazdır çünkü bu bilgi genler yaratılışta kayıtlıdır ve onu bu amaca götüren güçler onda hareket etmektedir. Katılımımızla bu hedefi daha da yakınlaştırabiliriz. Her şey bize bağlı!

“Daha İyi Bir Gelecek İçin, Hangi Sosyal Yapıyı Geliştirmeliyiz?” (Quora)

Artık insan toplumunda, aileleri, kasabaları, şehirleri ve ulusları kapsayan tamamen yeni bir yapıya giriyoruz. Günümüzde milletler, ayrı ayrı sebzelerin salataya dönüşmesi gibi, yeni bir karışım formu ile yer değiştirmiştir. Bu, özellikle Avrupa’da belirgindir. Otuz – kırk yıl önceki gibi bir yapı artık yok. Mesela eskiden bir şehri ziyaret edip o şehrin karakterini görebiliyordunuz, bugün ise durum artık öyle değil.

Çünkü bizler, hayatımızda yeni bir yapı belirlemek zorunda kalacağımız ciddi değişimler yaşıyoruz. Öncelikle hayatımızın anlamının ne olduğunu irdelememiz ve buna göre yeni bir yapı oluşturmamız gerekecek.

Böyle bir sona doğru ilerlerken, kendimize ciddi ciddi şu soruyu sormalıyız: Hayatın anlamı nedir? Ne için yaşıyoruz? Geçmişte, neden yaşadığımıza dair net bir resmimiz vardı. Genç bir eşle evlenmek için yaşardık. Biz onların ailesini bilirdik, onlar da bizimkini bilirdi ve birlikte yaşamaya ve bir ev inşa etmeye başlardık. Her şeyi önceden bilirdik. Bugün, bu durumdan çok uzağız.

Belirli mesleklere dahil olmak, örneğin biyolog veya psikolog olmak istiyorsak, o zaman kendimizi hazırlamamız, üniversite okumamız, bu alanlarla ilgili çeşitli biyolojik veya psikolojik eserler ve kitaplardan çalışmamız gerekir. Daha sonra kendimizi birkaç yıl bu tür ortamlara yerleştiririz ve mesleklerimizi geliştiririz ve ardından belki de bir doktora veya başka uzmanlıklara da ilerleriz. Bu açıkça ortaya konmuştur. Ama dünyamızda, kuzey yıldızını bu şekilde takip eden kaç kişi var ki?

Hedefimizi belirlemeli ve ona nasıl ulaşacağımıza dair bir plan yapmalıyız. Toplum, böyle bir planın gerçekleştirilmesinde kilit faktördür. Geçmişte bizi destekleyen toplumlarımız vardı. Bugün, bu tür hedefleri destekleyen bir topluma ihtiyacımız var. Destekleyici bir topluma olan ihtiyacı mesleklerimizden de anlayabiliriz. Kendi başımıza kalırsak hiçbir şey başaramayız çünkü o zaman, hayvanlar gibi oluruz ve kendi içgüdüsel yapıları olan vahşi hayvanlar gibi bile olamazsak, o zaman kayboluruz.

“Doğaya Karşı İnsan Doğası” (Medium)

Süper güçlerin, geliştirmek için yarıştığı, en son silah modellerinden biri hipersonik füzelerdir. Çin, Rusya ve ABD, ses hızının beş katından daha hızlı (saniyede 1 milden fazla) uçabilen füzeler geliştiriyor ki bu da onları engellemeyi çok zorlaştırıyor. Diğer bir trend ise, temelde konsantre bir ışık hüzmesi olduğu için neredeyse hiçbir maliyet veya çaba harcamadan uçakları düşürebilen veya araçları havaya uçurabilen lazer silahlarıdır. Bu gelişmelerin şaşırtıcı yanı, bilimin yaşamı ve evrimi mümkün kılan doğa ilkelerini alıp, diğer insanları domine etmek ve sömürmek için, bu doğa ilkelerini ölüm ve yıkım araçlarına dönüştürmesidir. Görünüşe göre insan doğası, doğanın tam tersidir ve bu ikisi arasindaki çatışmada herkes acı çekiyor.

Doğada her şey mükemmel bir uyum içinde işler. Evrim, “dinamik denge” anlamına gelen, homeostaz sürecine dayanır. Hiçbir varlık kasıtlı olarak diğer varlıkları yok etmez, yalnızca kendini sürdürmek için çabalar. Doğanın unsurları arasındaki mücadelede, evrenimizin ve içindeki her şeyin varlığını ve refahını sağlayan dinamik bir denge oluşur.

İnsan ise keşfettiği doğa kanunlarını alıp başkalarına karşı kullanmaya çalışır. İnsanın amacı kendini sürdürmek değil, başkalarına ve mümkün olduğu kadar uzun süre hükmetmektir. İnsan zihninde ne denge vardır ne de dinamizm. Sürekli kendi için alma vardır.

Ancak hayat, sürekli ve dinamik değişimlerden oluştuğu için, bunların yokluğu ölüm demektir. Dolayısıyla insan doğası ölüme neden olurken, doğa yaşamı üretir.

Barış anlaşmaları imzalayabilir ve asla savaşmayacağımıza karar verebiliriz, ancak asla sözümüzü tutamayacağız. İnsan doğasının kendisi, bizi, önceki kazançları riske atmadan, üzerinde anlaşmaya vardığımız paydan fazlasını kazanma fırsatı gördüğümüz anda imzaladığımız her sözleşmeyi feshetmeye itecektir.

Bu nedenle, insanın acımasız, kötü doğası nedeniyle kendi dünyasını yok etmediği bir dünya kurmanın tek çözümü, insan doğasını değiştirmektir. Bu düşünceden irkilebiliriz, ancak zaten gördüğümüz gibi, başka hiçbir şey işe yaramadığı için, nihayetinde varlığımızın özünü değiştirmeyi kabul etmekten başka seçeneğimiz kalmayacak.

Doğada her şey uyumlu bir şekilde çalışmasına rağmen, biz bunu göremiyoruz çünkü biz uyumun tam tersiyiz. İnsan toplumu, üstünlük için birbirlerine karşı mücadele eden bireylerin ahenksizliğidir. Öte yandan doğa, mükemmel bir şekilde organize edilmiş bir düzendir. İçimizde zerre kadar bir ahenk olsa, biz hariç etrafımızdaki her şeyin ahenkli olduğunu görürdük.

Bu nedenle tek seçeneğimiz, bu uyumu oluşturmaya başlamaktır. Düşünebileceğimiz bütün baskıcı seçeneği deneyip hepsinin başarısız olduğunu görene kadar bekleyebiliriz ya da şimdi deneyebiliriz.

Uyum, bana herkesten üstün olduğum bir durum sağlamadığı için çekici gelmeyebilir, ancak faydaları herhangi bir kişinin tek başına başarabileceği her şeyin çok ötesindedir. Uyum, herkesin birbirini desteklediği anlamına gelir. Sonuç olarak, sadece kendim için çalışmak yerine, başkaları için çalışırım ve diğerleri de benim için çalışır.

Temel olarak bu, dünyanın halihazırda işleyiş şeklinden çok farklı değil. Farkında olmadan, her birimiz, tükettiğimizden çok daha fazlasını yaratırız. Fazla üretim herkese hizmet eder. Tüm insanlık bu şekilde çalıştığı için, sonuç olarak herkes için bolluk vardır. Bazı yerlerde kıtlığı olmasının nedeni, dünyada bir şeyin eksik olması değil, insanların diğer insanları kullanmak, aşağılamak ve egemen olmak için, onların ihtiyaç duydukları şeyleri inkar etmeleridir. Bu nedenle, herkesin birbiri için çalışmasının  yararlarını görmek için algımızı değiştirmemize gerek yok, niyetimize, sadece kendimizden ziyade diğer insanları da dahil etmemiz gerekiyor.

Kendimizi değiştirmek için, bilinçli, organize bir çaba gösterirsek, bunu başarabiliriz. Sonuçlar en çılgın hayallerimizin ötesinde olacak, ancak hepimiz buna bağlı kalırsak. Dünya giderek artan bir kaosa sürüklenirken, ilişkilerimizi uyumlu hale getirme gereğini görmezden gelmek zorlaşıyor. Tek soru, yenilgiyi itiraf edip insan doğasını değiştirmeyi kabul edene kadar, doğaya karşı daha ne kadar savaşmak istediğimizdir.

Grup Homojen Olmalıdır

Soru: İnsan, birisine iftira atıldığını duyarsa ne yapmalı?

Cevap: Duymak istemediğinizi söyleyin, kesip atın ve bu şekilde bir dostunuza aynısını yapmayı öğreteceksiniz. Bu grup için harika bir ıslahtır.

Soru: Eğer kadınlar birisiyle tartışıyorsa, zümreler halinde gruplaşmaları doğal mı?

Cevap: İstediklerini yapabilirler, fakat o zaman bizimle manevi yolda yürümediklerini anlamaları gerekir. Kabalistik grup eşit, kesinlikle homojen olmalıdır.

Biri iftira atıyorsa, o zaman teoride kötülüğü çoğaltır, bu bir virüs gibi ayrışır. Bununla ancak herkesle iyi bir ilişki kurarak ve her şeyi sevgiyle örterek savaşabilirsiniz. Eğer kişi bir grupta ise, o buraya getirilmiştir ve onu en yakınımız olarak kabul etmeliyiz.

Soru: Dıştan eleştiri yapmamayı, eleştiriyi dile getirmemeyi kendime nasıl öğretebilirim?

Cevap: Alışkanlık, başkalarına örnek olma, sürekli öz eleştiri ve iç gözlem yoluyla.

Soru: Belli bir dönemden önce, kişinin yine de öğrendiğini söylediniz. İlk aşamada dedikodu yapmak kabul edilebilir mi?

Cevap: Hayır. Gruba bir kişi gelir gelmez bunu hemen ona bildirmeliyiz ve bir çocuk gibi ona öğretmeliyiz ve ona sürekli iftiranın kabul edilemez olduğunu göstermeliyiz.

Bu olmadan hedefe ulaşamayacağımızın önemi konusunda bir farkındalık olmalıdır. Umarım herkes bunu anlar ve sonunda hedefe ulaşır. En yüksek durumlarını ifşa edebilecekleri bu bağları kendi kendilerine koparırlarsa, o kadar çok üzülmeyeceğim.

2022 Kötüydü, 2023 Daha İyi Olmayacak

Önümüzdeki hafta 2023 yılı başlıyor. 2022’ye baktığımızda sevinecek çok az şey var. Her şeyden önce, Ukrayna’daki savaş dünyayı birçok düzeyde altüst etti. Bir ülkeyi harap etti, diğerini tüketti, dünya çapında enerji fiyatlarının fırlamasına neden oldu ve tüm gezegenin ekonomisini alt üst etti. Savaş olmasa bile ekonomi kötü durumdaydı ve endüstri Covid’in etkisinden kurtulamadı, ancak iki darbenin birleşimi hepimizi ağır bir şekilde etkiledi. Ek olarak, uçsuz bucaksız uluslararası ilişkiler, aşırı hava olayları, yayılan madde bağımlılığı ve sosyal yozlaşma, her şeyin küresel düzeyde hızla yokuş aşağı gittiğine dair sağlam temellere dayanan bir duyguya katkıda bulundu.

Bir insan hasta olduğunda, en önemli görev ve çoğu zaman en büyük zorluk, hızlı ve net bir tanıya ulaşmaktır. Genellikle sorunu teşhis ettiğinizde prognoz netleşir ve olası tedavi planlarını bir araya getirmek daha kolaydır. Ama nedense, toplum olarak, patojenin insanlığın tüm kesimleri arasında husumet olduğunu gösteren tüm belirtilere rağmen, bunu görmezden gelmeye devam ediyoruz. Sebebini aramak yerine, semptomları hafifletmeye çalışmakta ısrar ediyoruz. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, semptomlar kötüleşiyor ve düşmanlık hastalığı yayılıyor ve yoğunlaşıyor. İnsanların birbirlerinin varlığına tahammül edemeyecekleri seviyeye gelindiğinde 3. Dünya Savaşı çıkacaktır.

Düşündüğünüzde, şaka, bizimle ilgili olmasaydı komik olabilirdi. İnsanlığın kaderinden sorumlu eğitimli yetişkinler, kum havuzundaki anaokulu çocukları gibi çekişiyor. Öğretmenleri onları kibar ve düşünceli davranmaya, birbirlerine karşı daha nazik olmanın hepsinin yararına olacağını açıklamaya çalışıyor, ancak çocuklar kalın kafalı, inatçı ve çoğunlukla taş kalpliler.

Böyle bir durumda öğretmenin çocukları yani ulusları, bir sonraki derste, 2023 dersinde daha da sert cezalandırmaktan başka çaresi kalmayacak. Örneğin, Covid’in ortaya çıktığı Çin, acımasız “sıfır Covid” politikasını terk etmek zorunda kaldı ve oradan gelen raporlar, her gün on milyonlarca kişinin virüse yakalandığını ve hastanelerin çökmekte olduğunu gösteriyor. Önümüzdeki birkaç ay içinde milyonlarca kişinin ölmesi bekleniyor.

Ukrayna’daki savaş yakında bitecek gibi görünmüyor, Ukrayna’nın enerji altyapısı neredeyse tamamen yıkılmışken, yıkıcı Rusya zaten yıpranmış olan rezervlerini zorunlu askere alma yoluyla tüketiyor. Sonuç olarak, yüzbinlerce Rus, Ukrayna’ya top yemi olarak gönderilmekten kurtulma çabasıyla ülkeden kaçtı.

Ekonomi de toparlanıyor gibi görünmüyor ve 2023’ün bu açıdan da zor bir yıl olmasını bekleyebiliriz.

Ve belki de bir başlangıç olarak, Kuzey Amerika, Noel’i donma sıcaklıkları, şiddetli rüzgarlar ve yoğun karla mücadele ederek milyonlarca kişinin tatili elektriksiz, ısınmadan veya kaçış yolu olmadan geçirmesine neden olarak geçirdi. Meteorologların tabiriyle bu “bomba kasırgasının” ölü sayısı henüz bilinmiyor ancak düzinelerce insanın mahsur kalan arabalarda donarak öldüğü, ulusal muhafızların birçok şehirde kapı kapı dolaşarak kendi evlerinde hipotermiden ölen yaralıları aradığı biliniyor.

Öğrenmediğimiz için, tıpkı öğretmenlerin kötü ve asi çocuklara yaptığı gibi, durumu düzeltmeye başlamak için yapmamız gereken ilk şeyin herkesi susturmak ve kavga etmeye devam etmesinler diye, herkesin elini bağlamak olduğunu düşünüyorum. Bunun kolay olduğunu söylemiyorum ve bunu kimin yapması gerektiğinden veya yapabileceğinden emin değilim, ancak eğer birbirimizle mantık yürütebilmek istiyorsak, o zaman kabadayı gibi davranan herhangi bir ülke, açık ve basit bir şekilde, uluslar ailesinden koparılmalıdır. Yalnızca korku, ülkeleri saldırganlığa başlamadan önce iki kez düşünmeye zorlayabilir.

Aynı zamanda, ancak birlikte çalışırsak durumumuzu iyileştirebileceğimiz mesajını yaymaya devam etmeliyiz. Saldırganlığın işe yaramadığını gösterebilsek de göstermeliyiz. Son olarak, işbirliğinin faydalarını elimizden geldiğince göstermeye çalışmalıyız. En azından, insanların akıllarında saldırganlığa bir alternatif olması gerekir. Belki de insanlar yeterince uzun süre acı çekerlerse, zihinleri kaba kuvvet dışında başka eylem biçimlerine ve “en güçlü olanın hayatta kalması” dışında başka paradigmalara açılacaktır.

Optimist değilim; İnsanlığın dinlemeye hazır olduğunu düşünmüyorum, ancak yapabildiğimiz sürece savaş ve nefret yerine, insanlığa ıstırap ve yıkım getirmek yerine herkesin yararına olan alternatifler olduğunda ısrar etmek bizim görevimiz.