Category Archives: Kabalistler

Gözlerinize İnanmayın

Kabala’da, bizler kişinin içsel çalışmasından bahsederiz. Kişinin kendi içerisinde derine inmeye ihtiyacı vardır ve orada, dışsal etkileri zıt görünse dahi buna hiç aldırış etmeden, dostların, grubun, kendisinin, kendi iç dünyasının imajını inşa etmelidir.

Kişinin dışsal çevreden aldığı etkiler gerçek olmayabilir zira bu hisler kişinin içinde uyanan durumların ( Reşimot, enformasyon kayıtları) sonucudur. Kişi bu etkilere güvenmemeli. Daha ziyade, kişi dostlarının, grubun, kendisinin, Yaratan’ın ve aramızdaki bağlantının kişinin kendisi içerisinde inşa etmiş olduğu imaja güvenmelidir.

Çevremde gördüğüm ve bugün hissettiklerime pek fazla güvenmem. Tüm bunlardan sonra, bunu kim görür? Ben kendim görürüm ve ben bütünüyle aldanma içindeyim. Böylece, bu aldanma koşulu şimdi gördüğüme hiçbir fark yapmaz. Ben, içerisinde sanki Bütünlük içindeymişiz gibi Yaratan’ı ifşa ettiğim, ihsan etme ve karşılıklı sevgi ile hepimizin hep beraber bağlandığı yer olan gelecek dünyanın bir modelini kendi içimde inşa etmeliyim.

26.05.2011 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

Çok Değerli Madeni Para

Soru: Kabalistler bir çözüm tarif ettiler ve dünya üzerindeki birçok insan bununla hemfikir ve bunu yapmaya gönüllü. Peki eksik olan şey nedir?

Cevap: Yoksun olduğumuz şey durumun aciliyetinin farkına varmak. Maneviyata ait olan herşey sadece çaresizlikten, yaşam yada ölümün acil ihtiyacından dolayı farkedilebilinir. Sina Dağında iken olduğu gibi: Ya birlik kuracaksın yada bu öldüğün yer olacak. Kişi, başka bir seçimi olmadığını görene kadar kişisel sevginin bir nebze dahi dışına çıkmaktan acizdir.

Bu nedenle yol üzerindeki her karar güçlü esintiler tarafından ileriye itilmemizi gerektirir: korkular, endişeler, herşeyi kaybetme tehlikesi vs. Bu “ızdırabın yolu” olarak adlandırılır. Sonuçta Yaratan, korunma yada taviz vermeyen doğanın evrensel bir kanununu temsil eder.
Diğer fırsat ise durumu ifşa eden ve bize gerçeği gösteren Işığın yardımı ile ilerlemektir. Ondan sonra herkes, grup, gerçek koşulu ifşa etmek için bir ihtiyaç ve heves hissetsin diye, herkese destek olur, güç verir ve yardımcı olmayı ister.

Eğer ona doğru hep beraber yol alırsak bu bize ızdırap çektiğim durumdaki kadar korkunç gözükmez. Izdırap vasıtasıyla bir egoist olarak kalırım ve önümde yalnızca tehlike görürüm. Ancak, kendimi grubun önünde iptal edersem eğer, ızdırabın yüzde birlik bölümü onları tamamiyle algılamam için yeterli olacaktır.

Dostların önünde başımızı eğerek ızdıraba yönelik hassasiyetimi yoğunlaştırıyorum. Şimdi acı çekiyorum çünkü egoizmin içine batmış durumdayım. Grubun içinde daha hevesli oluyorum ve şimdi eğer egomun yüzde biri bana gösterilirse daha büyük ızdırap yaşıyorum ve onun tam yükünü yaşamış olduğumdakiyle aynı şekilde ondan kurtulmaya hazırım.
Dostların bana verdiği şey bu: yükümü benimle paylaşıyorlar. Bu, servetini uzak bir ülkeye yollaması gereken kral hakkındaki hikayedekine benzer. Egoist hizmetçileri mücevherleri çalarlardı. Bu yüzden her birine sadece bir adet madeni para verdi. Tek bir madeni parayı çalmanın bir anlamı yoktur ve bu yüzden her hizmetçi onu varış noktasına ulaştırdı.

Eğer hep beraber, birbirimizin önünde eğilerek yol alırsak, o zaman bir dünya savaşından geçmemize gerek kalmaz. Çaba harcıyor ve hiç bir şey elde edemiyor oluşumuz gerçeği yeterli; bu zaten yapması gerekeni yapacak olan ızdıraba sebep oluyor.

Sonuçta, yıllar geçiyor ve hala hiçbir şeye sahip değilim. Bu nasıl olabilir? Ne oluyor? Nafile çabalardan kaynaklanan acı bütünleşmeyi yoğunlaştırıyor. Ondan kaçmayı istememiz, manevi bir dereceye yükselmemiz ve kralın hazinesinin kendi payımıza düşen kısmını teslim etmemiz için bu acı yeterli olacaktır.

– 28/10/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin birinci kısmından alıntıdır.

Güvenilir Evinden Çık Ve Bir Barakada Hayatını Sürdür

Yeni Yıl (Rosh Hashanah) bayramından önce, tövbe (Selichot) dönemi esnasında kötü olarak saptanmış egoist arzumuzun tamamını açıklığa kavuşturuyoruz. Sonra onu geçen yıldan kesip atıyoruz ve bir sonraki yıla, yeni değişikliklere (Rosh Hashanah) yükselmeyi temenni ediyoruz. Aynı zamanda kendimizle hiçbirşey yapamayacağımızı fark ediyoruz; bu koşul Kefaret Günü (Yom Kippur) diye adlandırılır. Tek bir çözüm olduğuna karar veriyoruz: egomuzun içerisinde bizim tarafımızdan küçümsenmiş ihsan etme niteliğinin önemini yükseltmek. Maneviyatın önemini arttırmaya, egoistik arzularımızla meşgul olmamaya ve ihsan etmek için olan arzuyu çoğaltmaya karar veriyoruz. Sukkot bayramını bu sembolize eder. Bugün size “çöp” gibi, önemsiz gibi görünen ihsan etme arzusunu alın ve onun önemi hakkındaki kendi değerlendirmeniz doğrultusunda onu yükseltin. Egoist, alıcı arzularınızla meşgul olmayın, “geçici bir ikametgaha çıkın”, ihsan etme arzusunu kendinize mesken edinin. Tanıdık egoistik “ev”‘inizden çıkmaya ve en önemli ayrıntısının, çatısının ihsan etme niteliğinin kendisi olacağı yeni bir yapı inşa etmeye ihtiyacınız var. Bu Sukkah’ın çatısının üzerinde bulunan Işığa ne ölçüde eşit olabildiğinizi gösterir. Onu kabul edebildiğiniz ölçüde sizin için parlar. Sukkot bayramının anlamı budur.

– 21/09/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

“Ağızdan Ağıza” Öğrenmek

Soru: Baal HaSulam’ın öğretiyi Rabaş’a aktardığı, “ağızdan ağıza” öğrenmek nedir?

Cevap: “Ağızdan ağıza” öğrenmek perdeyi paylaşmak anlamına gelir çünkü “ağız” (Peh) perdenin bulunduğu yerdir. Bu tür bağ “Rucha Be-Rucha” (Ruach’ın seviyesinde) olarak nitelendirilir ve bir öğrencinin hocasıyla edinmesi gereken iletişimin türüdür.

Bu alt seviyedekinin, sayesinde üst seviyedekiyle bağı edindiği kendisini iptal ediş seviyesidir. Bu manevi koşulun edinilmesi kolay değildir ama bir öğrenci en azından hocasının tavsiyesini sanki bir kanunmuş gibi izlemek için bu dünyada ne yapabiliyorsa yapmalıdır. Bu herkesin kullanabileceği basit pratik bir tavsiyedir ve kendini üst seviyedekinin önünde – egoist çıkarlarımız sebebiyle yapmaya istekli olduğumuz – iptal etmenin en düşük derecesi olarak addedilir.

Eğer hocadan maneviyatı edinmeyi arzuluyorsam tıpkı ordudaki gibi onun önünde kendimi iptal etmeliyim: eğer bir emir verilirse yerine getirilir. Hoca doğru bir niyet inşa etmekten, kendini iptal etmekten, çaba göstermekten, dağıtıma katılmaktan ve bir öğrenci için gerekli olan diğer her şeyden bahsediyor. Öğrenci bunu dinlemeli. Bunun sonucu olarak bağın ortaya çıkan noktası aracılığıyla Islah eden Işığı alır ve ona söyleneni kavrar.

Bir öğrencini egoizmini iptal ettiği derecede bir forma yönelik dönüşüm gösterir, bu anlayış maneviyatın izlenimini almakla gerçekleşir. Ve bu izlenim aracılığıyla öğretiyi kavramaya başlarız. Eğer alt seviyedeki kendini iptal ediyorsa üst seviyedeki kendi yapısını, 10 Sefirot’unu alt seviyedekine damgalar.

Rabash’ın bizim hocamız olması ödülünü kazanacağımızı umalım.

– 12/09/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin dördüncü kısmından alıntıdır.

Maneviyata Giden En Kolay Yol

Baal HaSulam, Rabaş ve diğer büyük Kabalistler eğer ilerlemek istiyorsak bunu yapmanın en kolay yolunun durmaksızın hep birlikte olduğumuzu düşünmek ve hayal etmek olduğunu söylüyorlar. Zaten orada iken manevi realiteyi tanımlıyorlar. Ama biz oraya nasıl erişebiliriz? Bunu yapmak için bize yardımcı araçlar verildi: aynı şekilde aynı realiteyi edinmeyi arzulayan dostlarımızla sevgi ve karşılıklı garanti aracılığıyla bağ içerisinde olduğumuzu hayal etmek.

Bu şekilde içsel çalışmamı yaparak benden gizlenmiş bir koşulun içerisine giriyorum. Daha onu görmüyorum ve onu hayal edemiyor yada anlayamıyorum. Bu yüzden gelin hep birlikte olduğumuzu hayal edelim. Bu bizi Zohar’da anlatılan realitenin ifşasına kesinlikle daha da yaklaştırır.

– 16/08/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin (Zohar) ikinci kısmından alıntıdır.

Orta Çizgideki Islahın Metodu

Baal HaSulam’dan önce ıslahın (yada Kabala çalışmanın) iki metodu vardı: akıl aracılığıyla (Ari’nin metodu) ve kalp aracılığıyla (Baal Shem Tov’un metodu).

Baal HaSulam bu yaklaşımların her ikisini de aldı ve modern ruhlar için elverişli, etkili, kesin ve basit bir metot yaratarak ortada, üçüncü çizgide birleştirdi. O ıslahı edinebilmemizi sağlayacak yegane araç.

Kabalanın bilimsel kısmı Ari’ye dayanır, içsel çalışma ise Baal Shem Tov’dan gelir. Baal HaSulam Talmud Eser Sefirot kitabını Ari’nin Hayat Ağacı kitabını temel alarak yazdı, Ari’nin kitabını bizim neslimize uyarladı. Ancak onun bütün öğretisine bir kompleks olarak bakarsanız o zaman dört bileşim Talmut Eser Sefirot, Panim Meirot, “Kabala Bilgeliğine Önsöz” ve “Sulam Yorumuna Önsöz” Üst Dünyanın “fizik”’ine adanmış ve Ari’nin öğretisini baz alırken diğer tüm makaleler kişinin içsel çalışmasına adanmıştır ve Baal Shem Tov’un metodunu baz alır.

Islahın Işığı bize Üst Dünyanın “fizik”‘ini çalışırken gelir fakat yalnız grup aracılığıyla gelir. Eğer grup doğru biçimde organize olmamışsa, birlikte çalışmıyorsa ve bütünleşmeyi arzu etmiyorsa  o zaman Işığı çekmek imkansızdır. Grup Islah eden Işığı çeken mıknatıstır. Ve onu ıslah için hazır hale getirecek bir forma sahip olmalıdır. Herkes bu beklenti içinde olmalı!

İki şeyi ifşa etmeliyiz: 1) kötülüğümüz ve birlikten yoksun olmamız 2) istenen koşul, evrensel ıslah koşulu. İlk koşuldan ikinci koşula “Islah eden Işık” diye adlandırılan gücün yardımıyla gideceğimizi ümit etmek zorundayız. Grup bunu çok açık bir şekilde anlamakla yükümlü çünkü diğer türlü ne tür bir Işığı çekmeye muktedir olurdunuz? Manevi kap yada arzu Işıktan önce davranmalı.

Tüm yaratılışın yaratılmasının ve Sonsuzluk Dünyasına kadar gelişmesinin sebebi budur. Yaratılışta Yaratan’ı ifşa etmek için bir ihtiyaç yaratmak içindir. Gerek duyulan Yaratan’ı yada Işığı ifşa etmemiz değil! Yaratılışı ifşa etmeliyiz! Yaratılışın bir nokta olarak kalması ve bir hayvan gibi yaşamak amacı ile yaratılmadığını anlamalıyız. Aksine onun kaderi irade özgürlüğüne sahip bağımsız bir birey olmak. Bu yüzden arzumuz her zaman ilk önce gelmelidir (Kli Kodem Le Ohr).

– 09/08/10 tarihli Günlük Kabala Dersinin (Panim Meirot uMasbirot Kitabına Giriş) dördüncü kısmından alıntıdır.

Kabalistler Nesli Yeniden Dirilten Ruhlardır

Baal Hasulam’ın makalesi, ‘Panim Meirot uMasbirot kitabına giriş’ madde 8: Bu yüzden, kendi kutsal Işıklarını bizlere bildiren ve kendi ruhlarını bizlerin ruhlarına iyi bir şeyler yapabilmemiz için adayan hocalarımıza ne kadar minnettar olmamız gerektiğini gel ve gör. Onlar, tövbenin ve çok ağır eziyetlerin yolunun tam ortasında dururlar. Onlar, bizleri ölümden daha beter olan diğer dünyadan kurtarır ve eşsiz hazlara, yüce nezakete ulaşmamıza yardımcı olurlar ve yukarıda bahsettiğimiz gibi başlangıçtan şimdiye bizim için beklemekte ve hazır olan hoşnutluk bizim paylaşımımızdır.

Bizler belli bir zaman önce yaşamış olan bu yüce Kabalistlere normal insanlar gibi bakmamalıyız; onlar bu muazzam sistemin parçalarıdır: ruhlardır. Bir Kabalist Yaratan’ı edinen bir ruhtur, O’nu hisseder ve bilir, ruhların kolektif sisteminde, Adam HaRishon sisteminde bulunurlar. Kabalist onun bütünleşmiş parçasıdır ve bizim bunun farkında olmadığımız ve algılamadığımız zaman bizleri manevi dünyaya bağlayan bir ara vasıta olarak hareket eder.

Diğer bir ifade ile bir Kabalist bizleri kendi yazılarıyla bırakmaz, o aynı zamanda ruhlarımız ve kolektif sistemle aramızda bir bağı gerçekleştirir. Bizler kendi başımıza Kabalistlerin ruhlarını algılamayız. Yine de, onlar ruhlarımızı (kalpteki noktaları) ortak sistemle bağlarlar, her biri ile bağlanmamızı ve bu sistemin parçası olmamızı sağlarlar. Dolayısıyla, sistemin içinden akan Işık akımı bizlere ulaşır ve bizleri diriltir böylece sistemin aktif parçaları haline dönüşebiliriz.

Tüm nesillerin içerisinde Kabalistlerin yaptığı çalışma budur: Onlar hayatımızı manevi sistemin içine alırlar. Şu an var olan zamanda, bizler bu sistemin içindeyiz fakat bilinçsiz olarak. Ancak Kabalistler sistemde var olan Saran ve İç Işıkları bizlere iletilmesine yardımcı olarak bizleri uyandırırlar.

Bu yüzden Kabalist’in hayatı fiziksel bedeninin ölümü ile sona ermez. Bir Kabalistten konuştuğumuz zaman, ruhların ortak bütünlüğü içerisinde var olan ve kayıtsız hareket eden veya materyal bir dünya içinde var olan bedeninden değil bir ruhtan bahsediyoruz. Bu ruh sistemin aktif bir parçası ve bize en yakın olan ( örneğin Baal HaSulam veya Rabaş)

Bizim toplam Kabalistik grubumuz kolektif ruhun manevi bir organını temsil eder ve onlar bizlere manevi olarak dikkat ederler. Bizim hakkımızda şöyle yazılır : ‘Bizler, bizlere kendi kutsal Işıklarını veren hocalarımıza minnettar olmalıyız.’  Onlar şu anda bile bizlere bildiriyorlar!

Bizler bir sistemden diğerine yön değiştirmeyiz. Biz sürekli aynı sistemin içerisinde varız ve sadece buna doğru daha fazla bilinçle uyandırılarak.

‘Panim Meirot uMasbirot kitabına giriş’ 08.05.2010 Günlük Kabala dersi 4. bölüm’den.

MANEVİYAT ÇALIŞMASINDA AYRILIK VE KAVUŞMA

Deniyor ki, herşey benim içimde bulunur, tüm insanlar, tüm gerçeklik. Bana, dışımda bir yerlerde bulunan, neşamalar ile birleşmemi, bütünleşmemi söylüyorlar. Burada bir ayrılık söz konusu ve üstesinden nasıl gelineceği henüz bilinmiyor.

Anlaşılan tüm karmaşanın çözümü ve düzeltilmesi Zohar Kitabı tarafından yapılacak. Bizlere kalan sadece onu okumak ve muhteviyatına nüfuz etmeye çabalamak. Neşamayı açmaya ve tüm dünyanın, onun içinde bulunduğunu hayal etmeye istekli olunduğunda, neşamalar arası bağın gerekliliğini anlamaya başlarız. Bu nedenle bizim gibi, maneviyata istekli insanlar arar ve içimizde Yaratanı ifşa edeceğimiz bir sistemi gerçekleştirmeyi deneriz. Ve azda olsa maneviyatın ifşası ile, birinin diğerine nasıl bağlı olduğu , bariz bir şekilde açığa çıkar.

Şimdilik, realiteyi algılayışımız tek bir yönden olduğundan değersiz ve yalan, diğer yönü ile hayal edip bağ kuramıyoruz, dolayısıyla daha çok öğrendikçe daha da şaşırıyoruz ve bu da aslında anlamanın yöntemi olduğundan iyi birşey. Anlamak için önce şaşkınlık içinde olmamız ve sonra da bozulma ile gelen düzelme. Ancak bu arada öğrenmenin, individual neşamamızın anahtarı olduğunu hayal edip, uygulamalı çalışmamızda kalpteki noktalarımızı tek bir amaç uğruna birleştirmeye Yaratan’ın ifşası niyetlenmeliyiz.

KABALİSTLER GRUBUNDA ÇALIŞMA

Kalpteki tüm noktaları birleştirerek bir Kabalistler Grubu oluşturmak isterim, Kineset Yisrael “Yaşar-El”. Her birimizin, kalpteki noktası dışında birde egoistik arzudan oluşan bir bölümü daha mevcuttur ki, ondan, bütünleşme ve birleşme uğruna vazgeçmeye hazırdır. Aramızda kurduğumuz bu ortak bütünleşme ve karşılıklı aravut arzumuza, benzeyebidiğimiz oranda, Üst Işığı, Yaratan’ı, bizi yücelten Aşpaa niteliğini hissederiz.

ZOHAR KİTABI İLE İNDİVİDUALİST ÇALIŞMA

Ben, içimde Yaratanı ve Neşamamın tüm parçalarını ifşa etmek istiyorum. Keter, Hohma, Bina, Hesed, Gvura, Tiferet, Netsah, Hod, Yesod, Malhut ve aralarında var olan tüm ilişkiler. Bu nitelikler Avraam, Yitshak, İsmail, Esav, Yaakov ve oniki oğlu ve Yosef, David, Şelomo diye anılırlar. İyi ve kötü güçler onlara her yönden kıyafetlendirilir: İyuv, Paro ve vs.

Manevi çehreyi (partsuf), üç yönlü (gimel-kavim) olarak değil, çok yönlü olarak hayal etmeliyim. Aynen insan bedeninde var olan farklı birçok sistemin bulunuşu gibi. Sinir sistemi, Kan dolaşım sistemi ve henüz hakkında hiçbir şey bilmediğimiz, içinden enerji ve kimyevi malzemelerin geçtiği dolaşım sistemleri.

Ruhsal Bedende ise, çok daha fazla sistem mevcuttur ve bazılarının niteliklerine baktığımız zaman, farklı biçim ve seviyelerde, fazladan bağların olduğunu görürüz ancak onları gerçekten hissetmediğimiz sürece öğrenebilmemiz mümkün olmaz. Bizden talep edilen, sadece onları hissetme arzusu, tümüyle Aşpaa niteliğinde çalışan bu sistemi içselleştirmek. Orada, içerde, sadece Yaratan ve Yaratılan bulunuyor herşey içinde. Ben ona, “Adam u Olam Katan” ”İnsan Küçük Bir Dünyadır” ilkesi ile yaklaşırım. Bizim Dünyamız, fiziki bedenimiz üzerine konuşuluyor.

“Adam” bu benim ve “Olam Katan” da, Zohar kitabı ve içindeki hikayelerdir.

17-01-10-Zohar Kitabı-Dersinden alıntıdır

İÇİMDE Kİ “İNSAN”I İFŞA

Kabalistler, manevi dünyanın yolunu keşfedebilmemiz için bizlere Zohar kitabını ulaştırdılar. Kabala ilmi de zaten, yaratılana Yarata’nın ifşa edilmesi yöntemidir. (Hohmat aKabalada “Hohma Kabalanın İçeriği” makalesine bak).

Bu kitap benden bahseder ve hatta biraz farklı bir tarzda içimde hissettiklerimden, sadece içimde olandan! Hayvansal bedenime benzer şekilde ruhsal bedenimde birçok bölüm ve sistemlerden oluşurlar.

Ancak, fiziksel bedenin ana maddesi Alma Arzusu iken, ruhsal bedenin ana maddesi İhsan etme arzusudur, doyum veren arzu. Ruhsal beden, Neşama, içimdeki “İnsan”dır. Çünkü fiziksel beden sadece kendi için meraklanır ve fiziksel varlığı devam ettikçe varlığını sürdürebilir.

İçimdeki “İnsan” kimdir? İçimi açıp, araştırıp onu keşfetmeliyim. Kabala ilmi ve Zohar kitabı da bunları konu edinir. İçimdeki arzuları ve aldıkları biçim ve nitelikleri tanımaya çalışıyorum. Onlar maddi dünyamızdan aldıkları çeşitli isimlerle belirirler.

İçimdeki İnsanda “Yaakov”, “Esav”, “Öküz”, “Eşek”, “Kuşlar”, “Ağaçlar”, “İlk İnsan”, “Noah”, “Gemi”yi çağrıştıran nitelikler var olup, tüm bunlar içimde bulunurlar.

Tüm bu bulgular bana ne verir? Bu nitelikleri ifşa edebilecek miyim? Aslını sorarsan cevabı hayır!  Bu bulgular sayesinde hiçbir şeyi ne bulacağız nede keşfedeceğiz.

Ancak verdiğimiz tüm bu çabalar bize ÜstIşığı davet eder, Yaratanı ifşayı. Aslında, içimizde var olan Üst nitelikleri tanımak için verdiğimiz çaba, Işığın ifşasını ve

O’nun kaynağını davet eder. Bu genel prensip gereğidir:

“YİGATİ ve MATSATİ”-”ÇABALADIM ve BULDUM”.

(20-12-09-Zohar Kitabı) Dersinden alıntıdır.

Tufan Sonrası Yeni Yaşam

Egoist arzumuz kendimizi kötü hissettirip bizi arkadan itekliyerek mutluluğu armamıza vesile oluyor.

Ancak tabii bu tek başına bizi doğru yöne getirmeye yetmiyor. Neticede egoizmden kaçış yaratılışın amacı değil, sadece bir yardım, engelleyici güç.

Yukarıdan bize gönderilen arzu bizi amaca yönlendirir. Bu bir kıvılcım ya da kalpteki noktadır, bizi manevi tekamüle çeken. Bizi Kabalistlerin grubuna, öğretmene getirir, içimizdeki kıvılcımı ve de kendimizi geliştirmeye.

Tüm bunlarla kendimize, içine girip kendimizi bütün kötülüklerden ve manevi gelişmemizi engelliyebilecek şeylerden koruyacak bir “Sandık” (gemi) inşa ederiz.

Fakat anlamayız ki içimizde ve dışımızda oluşan engellerle yapabileceğimiz birşey yok, onlar seçimlerimizde güçlenebilmemiz ve dayanma gücümüzün pekleşmesi için gelir başımıza. Ve böyle fırtınalı tufan günlerinden, zararlı şeylerin imhası ve sadece bize elzem olanın elde edilmesi, kazanılması kalır bize.

İçimizde, Yarata‘nın niteliği olan ihsan etmede kendimize bir “sandık” inşa ettik ve orada tüm arzularımızı daraltıp sakladık. Zohar kitabı şöyle yazar: “Sen ve tüm ailen sandığa gel ki sandığın dışında kalan herşey yok olacak bu dünyadan”

İnsanın Bina‘ya, ihsan etme niteliğine, Yaratan‘ına yapışması, aynen tohum zerresinin anasına yapışması misali onun manevi gelişmesinde ki tek kazancı olacak. Ve Bina‘ya katamadığı tüm arzuları da Tufan günlerinde yok olacak.

Noah (Nuh) bu beni maneviyata sokabilecek içimdeki yegane arzudur. Yeter ki bu arzumu, manevi tekamülüme yaramıyan diğer tüm arzularımdan ayırabileyim.

Ben bu arzu ile maneviyata bağlanıp sadece onun büyümesini ve gelişmesini istiyorum, diğer tüm arzularımı Tufan günlerinde denize atarak. Bu tek arzu ile ilerleyip yeni dünyayı kurmak istiyorum, tufan sonrası dünyasını!

Yeni dünyanın ne olduğunu bilmiyorum. Bina‘nın içinde tekamül ederek, aynen ana rahminde olduğu gibi ve de ne olacaksa o olarak yeni bir dünya olacak!