Category Archives: Kabalistler

Yaradan’ın Kapısını Bizim İçin Açan İki Ruh

Baal HaSulam ve Rabaş’ın yüceliğini abartmak zordur, çünkü onlar bize yardım eden ve bizi bu dünyadan, en alt seviyeden, üst dünyanın manevi seviyesine yükseltmek için ellerinden geleni yapan insanlardır. Onların dışında, bizim ölüm seviyesinden hayat seviyesine çıkmamızı, neden yaşadığımızı ve ne sayesinde var olduğumuzu anlamamızı umursayacak başka kimse yoktur.

Onlar bize Yaradan’ı tanıtırlar ve O’nun kapısını nasıl açacağımızı, O’na nasıl yaklaşacağımızı öğretirler. Bu nedenle, Rabaş ve Baal HaSulam sadece iki insan değil, bizimle ilgilenen ve bu nedenle bize diğer tüm yaratılmış varlıklardan daha yakın olan iki üst, özel manevi güçtür.

Rabaş’ın, kutsal babası Baal HaSulam onuruna yazdığı satırları okuyarak, tüm kalbimiz ve ruhumuzla onlarla bağ kurmaya çalışacağız ve bu özel ruhlarla bağın bize bahşedildiğini anlayacağız.

Kabalistler, Adam HaRişon’un ortak ruhunda bulunan ve zaten ıslah edilmiş olan bağ sistemidir. Kendini ıslah eden kişi bu sisteme katılır ve tüm Kabalistlerle birlikte, diğer tüm ruhları yükselten bir ağ kurar: onları alır ve Yaradan’a giderek daha fazla yakınlaşmalarına yardımcı olur.

Kabalistlerin bize makalelerini bırakmış olmaları gerçeğinin yanı sıra, hala hepsi aramızdalar ve çalışmalarımıza katılırlar. Kabalistlerin ne bu dünyada ne de gelecek dünyada dinlenmedikleri söylenir çünkü onlar, bize ıslahın sonuna kadar yardım ederler. Sonuçta, bütün ruhlar birbirine bağlanmıştır, hepsi birbirine bağlıdır ve birbirlerine yardım ederler. Kendileriyle kimin, nasıl ilgilendiğini anlamayan bebekler gibi, biz de hissetmesek bile yine de bu böyle olur.

 

İnsanların Kalpleri Yaradan’ın Elindedir

Yorum: Rabaş, başkalarını düzeltmenin, onları eleştirmenin ya da hatalarını belirtmenin hiçbir anlamı olmadığını çok erken fark etti.

Cevabım: Evet, çünkü bir Kabalist bunu yapmaz. Öncelikle insanların hataları nelerdir? Hiçbir hataları yok. Onların içinde ortaya çıkanlar, Yaradan’ın, doğanın etkisi altında tezahür eden şeylerdir.

Hitler ve Stalin’den başlayarak, kim olursa olsun, bir insan nasıl herhangi bir şeyle suçlanabilir ki? Bu doğadır, onları böyle yaratmıştır. Elbette suçlarını işlemeden önce onları yok etmek mümkün olsaydı, bu yapılırdı. Fakat onlarda ortaya çıkanlar, aynı Yaradan’ın etkisi altında ortaya çıkmıştır. “Bakanların ve kralların kalpleri Yaradan’ın elindedir.” derken kastedilen budur.

Peki ya sıradan insan? Onun için de durum aynıdır. Dolayısıyla, suçlanacak olan kim ve suçlanacak olan nedir? Hiç kimse ve hiçbir şey.

Kabala, herhangi bir kişiye, ancak potansiyel olarak bütünsel bir sisteme, içinde sonsuzluğu, mükemmelliği hissedeceğimiz ve başka bir dereceye, tam anlamıyla İnsan derecesine erişeceğimiz “kabımızın” duvarlarının inşasına bağlantıyı teşvik etme fırsatını elde ettiği ölçüde atıfta bulunur.

Bizler şu anda hala hayvan seviyesindeyiz. Diğerlerine göre daha gelişmiş olmasına rağmen, bu yine de bir hayvan derecesidir. Beden için yaşıyoruz.

Soru: Ama başkaları üzerinde güç sahibi olmanın hazzını, kişi kendisi üzerinde tam güç sahibi olmaya dönüştürmeye çalıştığında… sevgi, aynı zamanda psikolojik hazırlık da gerektiren uzun bir süreçtir, değil mi?

Cevap: Kabala en yüksek psikolojidir. Size neyden yapıldığınızı ve onunla nasıl çalışacağınızı gösterir.

 

Zohar’ın Yazarları İle Bağlantı Kurun

Zohar Kitabı’nı okumadan önce, kendimizi bir grup içinde olduğumuzu hissedecek şekilde ayarlamamız gerekir. O zaman Zohar’ı yazan Kabalistler grubuyla aynı niteliklere sahip oluruz ve onların bize iletmek istediklerini daha kolay anlayabiliriz.

Anlayış, ışığın etkisinin bir sonucu olarak gelir. Işık, hepsi birlikte tamamen ıslah olmuş bir koşul içinde olan yani birbirleriyle tamamen ıslah olmuş bir bağ içinde olan on Kabalistin ruhları arasındaki bağdan etki eder.

Bu nedenle, onlar aralarındaki bağı, hiçbirinin ıslah edilmemiş bir alma arzusuna sahip olmayacağı ölçüde ıslah ettiklerinde,  “Zohar” denilen üst ışığı – Arich Anpin’in Roş’undan (Başından) yayılan sonsuzluğun ışığını aralarında ifşa ettiler.

Bu nedenle, eğer Zohar Kitabı’nın yazarları gibi aramızda aynı ilişkiye ulaşmaya çalışırsak, onların ulaştığı aynı koşullardan ışık çekeriz.

Bu ışık, aramızda bir bağ yaratabilir, söylendiği gibi: “Yukarıda barış yapan, bizim üzerimizde de barış yapacaktır.” Zohar Kitabı’nı okumaktan beklememiz gereken şey budur.

Kendinizden Özgürleşmek

Yorum: Bir ders sırasında kendinizle hesaplaşmamanızın harika bir şey olduğunu söylemiştiniz.

Benim Cevabım: Hesaplamalar sadece grupla ve insanlıkla ilgili olmalıdır. Kendinizle ne gibi hesaplaşmalarınız olabilir? Bu da aynı aldatma sistemine dahildir; sanki ben varım gibi ama Yaradan’dan başkası yok.

Bizler, O’nu hissetmesi gereken tek bir ortak Kli, Malhut yaratırız. Bu nedenle benim şahsiyetim yoktur. Ben sadece küresel maneviyata hizmet eden yardımcı bir unsurum.

Soru: Kişi her şeyi kendisi için faydalı olana dayanarak yapar: “Bu benim için faydalıdır ve bu değildir.” Bir Kabalist bunun tam tersini mi yapar: “Bunu kendi iyiliğim için yapmıyor olmam ne kadar harika”?

Cevap: Elbette, bir Kabalist her şeyi Yaradan’ın rızası için yaptığı için sevinir. Bu nedenle, burada kendimizi ayarlamak çok önemlidir. Eğer etrafınızdaki dostlarınız böyle düşünür ve böyle ilerlerse, bundan daha iyi ne olabilir ki?

Metodik, sakin ve yavaş yavaş kendimizi bir enstrüman gibi akort etmeye çalışmalıyız. Aylar geçebilir, hatta belki birkaç yıl ama tüm bu süre boyunca kendinizi uyumlamak için girişimlerde bulunmalısınız.

Rabaş Gittikten Sonra

Soru: Öğretmeniniz, onunla tanıştığınızda zaten yaşlı bir insandı. Her halükarda vefat edeceğini biliyordunuz. Kendinizi onun ölümüne hazırladınız mı?

Cevap: O gittikten sonra, onun daha önce bulunduğu ortamda bir gün bile yaşayamayacağım benim için çok açıktı. Sadece onun yüzünden o yerde ve o insanlarla idim. Sadece! O olmadığı an ben de olmayacaktım.

Rabaş gitti. Hastanede kollarımda öldü. Etrafında benden başka kimse yoktu. Cuma günüydü. Onları aradım ve hocamızın artık burada olmadığını söyledim. İnsanlar hastaneye gelmeye başladı. Aynı gün sabah 11’de cenaze töreni yapıldı. Kudüs’e gittik. Bütün bunları bir rüyadaymış gibi hatırlıyorum.

Benim diğerlerinden ve onların benden bu kadar kolay ayrılmaması gerektiğini ve birçok parçaya ayrılmamız gerektiğini hala düşünürüm. En sonunda bunu yapmak zorunda kalacağımı anladım. Aynı sistemde, aynı toplumda bir şekilde yeniden örgütlenmemiz gerektiğini düşünüyordum. Ne de olsa, Kabala’da toplum hakkında, grup hakkında yazılır yani bu benim bir şeyler yapmam gerektiği anlamına geliyor. Ve ben de denedim.

Sonunda diğerleri tarafından reddedildiğimi hissettim ve onlar da bana karşı aynı şekilde hissettiler ve her şey birçok parçaya ayrıldı. Bir grup Bnei Barak’ta, bir başkası Kudüs’te, üçüncüsü başka bir yerde kaldı. Beklediğim gibi oldu.

Soru: Bu, Rabaş’ın ölümünden sonra olacakların “filmini” kendiniz için oynadığınız anlamına mı geliyor?

Cevap: Kesinlikle. Şüphesiz. Rabaş ile bu konuda ipuçlarını kullanarak bile konuştum. Neden olmasın ki?

Aynı şekilde, bugün de ben gittiğimde olacaklardan bahsedebiliyorum; şimdiki gibi bir grup olmalı. Grubun çekirdeği, bugün bile güvendiğim insanlar. İsimlerini bile söyleyebilirim. Grubu, birlikte doğru bir şekilde yönetebilirler ve hiçbir şekilde orada burada ortaya çıkan diğer görüşlerin etkisinde kalmazlar.

Rabaş gittikten sonra da aynısı oldu. Hemen küstahlar ortaya çıktı. Öğretmenle birlikte köşede sessizce oturuyorlardı ama şimdi herkesin eşit olduğu hissine kapıldılar. Mümkün değil! Eşitlik yok.

Yönetim sisteminin içinde, çekirdekte olmayı beceremeyen, anlamayan ve içsel olarak henüz gelişmemiş insanlar var. Ve içsel hazırlığına göre, benimle olan bağlarına göre önde gidenler var. İçsel disipline sahipler; onlar bu görevi sürdürmeye devam edebilirler. Dolayısıyla bu şekilde organize olacağını düşünüyorum.

Yeni Bir Duruma Uyanış

Yorum: Günlük hayatta bir kişi 20 yıl boyunca çalışırken, bir Kabalist tüm hayatı boyunca çalışır.

Benim Yanıtım: Öğrenme, bitmeyen bir özümseme sürecidir, malzemeyi özümseme ve onu idrak etmektir. Bu ebedi bir süreçtir.

Kabala bilimi ile diğer tüm bilimler arasında pek bir fark yoktur; sadece Kabala her şeyin nereden geldiğini anlatır ki bu da diğer bilimlerin kısmen biriktirdiklerine dayanarak açıkladıkları bir şeydir.

Soru: İnsanlara Kabala öğretirken, kişinin sürekli olarak materyale dalmasını, sürekli olarak araştırmasını nasıl faydalı hale getirebiliriz?

Cevap: Kişi, Kabala’nın kendi dünyası hakkında, sanki bir kabuk, bir küre aracılığıyla tüm insanlığı, tüm evreni ve onu yöneten bir güç hakkında konuştuğunu hissetmelidir. İnsanı bir koşuldan başka bir koşula sokar, onda “bu dünya”, “bu hayat” denilen çok ilginç bir rüyanın içindeymişçesine duygu ve düşünceler uyandırır.

Sadece ona materyali ilginç bir şekilde sunmak, ilgisini çekmek ve ona uyanabileceğini göstermek gerekir. Dışarıdan kendisini ve diğer herkesi uyuyor gibi görebilir çünkü onlara sadece doğuyorlar, yaşıyorlar ve ölüyorlarmış gibi geliyor. Bunun insanın içinde olduğunu, onun bu rüyasında gerçekleştiğini göstermek gerekir ama aslında tamamen farklı bir koşula uyanmalıdır.

Bu olacak. Eminim, ben iyimser biriyim.

Rabaş: Manevi Devrim

Rabaş, Polonyalı Yahudilerin bir köşede, küçük bir toplulukta ayrı ayrı oturup çalışma zihniyetine sahip olmayan, inançsız, ruhen kesinlikle yabancı insanlara öğretmeyi kabul ederek bir devrim yaptı.

Aniden Tel Aviv’den tamamen inançsız olan kırk öğrenci size gelir ve siz onları kabul eder ve onlara kalbinizi verirsiniz. Bütün bunlar Bnei Brak’ta kapalı [Ortodoks] bir toplulukta olmaktaydı.

Anlaşılmaz bir şeydi: “Ne? Aşlag dindar olmayanlara ders vermeye mi başladı?! Ve onlar genç ve evli değiller mi?! Bu nasıl olabilir?!”

Kabala’nın, sadece kırk yaş üstü insanlar için olduğuna inanılıyordu. Ona yirmi beş yaşındakileri getirdim! Kabala’nın sadece Talmud’u zaten bilen dindarlar için olduğuna inanılıyordu. Bu kitapları hiç açmayan, tanımayan ve onları hor gören adamlar getirdim! Kipayı sadece cenazelerde veya bir şey olduğunda takarlardı.

Bu tür insanları, tüm adetlere rağmen Kabala çalışmasına kabul etti – kırk yaşın altında, evli değil, kendilerini Tora ile doldurmamış! Bu nasıl olabilir? Ama bunun için çabaladı. Farklı bir zaman gelmişti.

 

Kabala Dilinin Avantajı

Bu yorumda yapmakta zorlandığım şey, Tanrısal bilge Ari’nin bize verdiği talimata göre onların manevi saflıkları içinde, herhangi bir somut terimden yoksun olarak On Sefirot’u açıklamaktı. Böylece, her yeni başlayan, herhangi bir maddileştirme veya hatada başarısız olmadan bilgeliğe yaklaşabilir.

Bu on Sefirot’un anlaşılmasıyla, kişi bu bilgelikteki diğer konuları da incelemeye ve kavramayı bilecektir. (Baal HaSulam, “On Sefirot Çalışması,” Bölüm 1: Kısıtlama ve çizgi, İçsel Gözlem).

Baal HaSulam, Kabalistlerin manevi nesneleri maddeleştirmemek için, özellikle Sefirot‘un dilini aldıklarını söyler.

Kişi, Kabalistik metinleri çalışarak, dünyamızın tüm sözlerinin ardındaki manevi eylemleri ve manevi kavramları yavaş yavaş anlamaya başlayacaktır.

Baal HaSulam, tüm o hikâyelerle karıştırılmaması için, yeni başlayanların manevi dünyayı önceki nesillerde yazılan kitaplarda kullanılan dalların dilinde değil, Kabalistik dilde incelemelerini tavsiye eder.

Gerçek şu ki, üst dünyayı edinmiş ve Kabala’nın içsel anlamını az çok anlamış olan Kabalistler, bu dile sahip olmadıkları için hala hiçbir şeyi açıkça ifade edemezler.

Onun doğru kullanımını ortaya çıkaran Baal HaSulam’dı. Bu nedenle, ondan sonra, genel olarak zaten hata yapmayacağımızdan ve her şeyi doğru ifade edip anlayacağımızdan emin olabiliriz.

 

Son Neslin Kabalistlerinin Misyonu

Yorum: Neler olduğuna bakarsanız, o zaman bu aşamada siz geçmişin Kabalistlerinden çok daha fazlasını yaptınız.

Cevabım: Bu aşamada çok şey yaptım ama düşük seviyede.

Geçmişin Kabalistleri, manevi dünyada büyük ıslahlar yaptılar ve onu dünyamızda tezahür etmesi için hazırladılar. Bununla birlikte, ben, aşağıdan yukarıya daha çok çalışma yapıyorum. Bu dünyayı, onun formu ve arzusu bakımından üst dünyayla temasa az çok hazır olacak şekilde hazırlıyorum.

Yani onların çalışması, manevi kaynağı yukarıdan aşağıya çekmek üzerine kuruluydu ve benim çalışmam bir grup insanı, onların kaynağına yükseltmek ve bu bağı yaratmak. Ben, aşağıdan yukarıya doğru çalışıyorum. Bu, benim misyonum.

Baal HaSulam’ın İfşaları Sayesinde

Bugün dünyada kaç kişi gerçek bir korku ve çaresizlik duygusu içinde? Çektikleri acıya bir gerekçe bulamıyorlar, ne yapacaklarını, yarın ya da birkaç ay sonra kendilerini nasıl besleyebileceklerini bilmiyorlar. Bazıları, milyarlarının hali ne olacak diye endişelenirken, diğerleri ise son kuruşları bittiğinde nasıl hayatta kalabileceklerini bilemiyorlar.

Herkes kendi hayatında kendince acı çekiyor ama kimse var olmaya nasıl devam edebileceğini anlamıyor. Ve bizler, birdenbire yukarıdan öyle bir hediye aldık ki, bu dünyaya küçük ve mutsuz, bitap düşmüş hayvanlar olarak değil, insan bakış açısıyla bakabiliriz. Ve tüm bunlar, Baal HaSulam’ın ruhu aracılığıyla bizlere ulaşan ifşaları sayesinde oldu ve Rabaş, bizimle Baal HaSulam arasında bir geçiş adaptörüydü.

Baal HaSulam, son ıslahına ulaşmış olan mükemmel ruhu aracılığıyla, sonsuzluk dünyasından bize gelen ışığın kanalıydı. Ama kendini bizim seviyemize alçaltmak istedi çünkü aksi halde insanlarla bağ kuramazdı. Ve ancak birçok derece alçaldıktan sonra, On Sefirot Çalışması’nı ve Zohar Kitabı’na Giriş’i yazabildi. Daha önceden sahip olduğu dereceyi, olabilecek en yüksek seviyeyi, kelimelerle hiçbir şey söylenemeyecek yerden geldiği için idrak edemeyiz.

Bunun anlamı, o, ışığın arzularla örtülmediği Atzilut dünyasının GAR derecesi ve yukarısında olduğuydu. Oradan, insana hitap edemedi ve duyulamadı ve bu nedenle kendini alçaltmak istedi. Ve aslında Yaradan’ın kendisinden beklediği görevi, bilinçli şekilde isteyeceğini ve yerine getireceğini bilerek, tamamlamış oldu.

Ve bizler Rabaş, Baal HaSulam ve insanlık arasındaki bir orta seviyedeyiz. Bir taraftan, Baal HaSulam’ın ne dediğini anlamak için yükselmemiz gerekiyor. Öte yandan, insanlara inip bizden neye ihtiyaçları olduğunu ve mesajımızı hangi biçimde kabul edebileceklerini anlamamız gerekiyor. Bu iki kutba, yukarıya ve aşağıya ulaşabilmemiz gerekiyor.

Baal HaSulam ve Rabaş bizlere üst seviyelerden konuştular. Ve bizler, dünyaya dokunabilmek ve onu uyandırabilmek ve sonra tüm insanlıkla birlikte, Mahsom aracılığıyla yükselip, üst Malhut’a bağlanabilmek için, en altta, Parsa’nın altındayız. Bu bizim görevimizdir.