Category Archives: Kabala

Bu Hayatın İçinde Hiçbir Amaç Yok

Soru: Siz, Kabala’yı ararken büyük edinimlere güvenen oldukça egoist bir insan mıydınız?

Cevap: Tabii ki. Hayatımı ucuz şeylerle mi harcayacaktım? Çok ciddi bir hedefle ilgileniyordum: yaşamaya değer olan o şey nedir?

Milyoner olmak mı? Bunu yapan birçok insan gördüm. Başka ne var? Çok erken fark ettim ki- karakterim ve kaderim gibi – bu hayatın içinde hiçbir amaç yok. Her ne kadar hayatın lezzetli yemekler, doğayı izlemek, müzik dinlemek vb. gibi, tüm tezahürlerini sevsem de, bunun ötesinde, buna rağmen değil, bunun ötesinde, bu hayatta iyi ya da kötü ne olursa olsun, hiçbir amaç olmadığına dair kesinlikle net bir inancım vardı.

Öyleyse nerede?! Bizim bütün varlığımız onun amaçsızlığını gösteriyor. Her an sadece hayatımızı harcıyoruz ve hepsi bu.

Yani protein maddesinin varlığının özü buysa, belli bir süre yaşayıp sonra tekrar cansız maddeye dönüşmekse, o zaman gidin keyfinize bakın. Burada icat edilecek başka bir şey yok.

Peki ya anlamını çözmek hala mümkünse? Ne de olsa, doğa mantıklıdır ya da en azından öyle olmalıdır! Bütün bu büyüklük, böylesine güçlü, zeki bir sistem amaçsız olamaz.

O halde onu sonuna kadar arayın, kaybedecek neyiniz var ki? Böylece sürekli kendinizi çeşitli hazlarla nasıl dolduracağınızı düşünmeyeceksiniz.

Anlamı bulmak için zaman ayırın! Bu aynı zamanda bir uğraştır; hayvansal seviyede değil ama daha yüksek seviyede. Elbette görece bir huzursuzluk içinde, bir arayış içinde olacaksınız. Ama yine de bu sizi yüceltir ve size kendi öneminizi hissettirir.

Ben de bu şekilde arıyordum… Bu kaderdir.

“HaVaYaH”ın Dört Harfinin İçsel Anlamı

Arzunun dört safhası, dört harfli HaVaYaH adındaki dört harfin anlamlarıdır: Yod’un ucu Ein Sof’tur, yani işleten gücüdür, yaratılış düşüncesini içerir. (Baal HaSulam, On Sefirot’un Çalışılması , “İç Gözlem”, Bölüm 8, Madde 31).

Yod harfinin ucu, kendi tarafında hala net bir arzunun olmadığı, yalnızca Yaradan tarafında gelişmenin olduğu yaratılışın ilk başlangıcıdır.

Yod harfi zaten arzunun gelişmesi, arzunun içinde belli bir ışığın hissedilmesidir.

İlk Hey, Bina’dır ikinci safha anlamına gelir, potansiyelin gerçekleşmesi olarak kabul edilir.

Hey ve Yod arasındaki fark, ilk aşamada ışığın yarattığı arzunun kendisinin var olduğunu hissetmeye başlaması ve ışığı, içini dolduruyormuş gibi algılamasıdır. Bu aşamaya Binah denir. Işığa benzemek ister.

Vav harfi, Zer Anpin veya üçüncü aşama anlamına gelir. Bu aşama, hem Hohma hem de Hasadim ışıklarının arzunun içinde olduğu ve arzunun kendisini oluşturmaya devam ettiği birinci ve ikinci aşamaların birleşimidir. Sonuç olarak, yalnızca Hohma ışığını almak istediği bir koşula gelir.

Son, dördüncü aşamaya Malhut denir, bu biçimlenmiş arzudur. Bu yaratılıştır. Bizler bu Malhut’un bir parçasıyız ve bu nedenle kendimizi alıyormuş gibi hissediyoruz.

Arınma Aşamaları

Maneviyattan sürgünümüz, dört yüz yıl olarak adlandırılır. Tüm eylemlerimizde, Yaradan’ın dört harfli ismine karşılık gelen yani üst niteliğin tam tezahürü olan dört aşamadan geçeriz.

Sürgünü takip eden aşama çok basittir: ihsan etmenin, sevginin niteliğini hissettiniz ve bu artık sizin için çok değerlidir. Neden? Egonuzun iyiliği için değil, değil mi? Tamam, bunun için değil. O zaman ne için, neden? Bu niteliği uygulamaya nerede hazır olabilirsiniz? Daha fazla nasıl tanımlayabilirsiniz?

Başkalarıyla birleşmeye başlamalısınız. Pratik uygulamaya bu şekilde başlarsınız. Tüm insanlık önünüzde. Harekete geçin! Herhangi bir dünyaya girmek zorunda değilsiniz. Vermek ve sevmek istiyorsanız her şey önünüzde. Neler olduğuna bir bakın – tüm dünya önünüzde: cansız, bitkisel ve canlı doğa, insanlar.

Öncelikle, en azından küçük bir grup içinde, dünyayı etkilemek ve diğer herkese yardım etmek için kendi içlerinde biriktirmek istedikleri ortak özgecil gücü kullanmak için, egonuzu yenerek başkalarıyla bağ kurma arzunuzu kanıtlamalısınız.

Ancak tüm bunlarda belirli bir kişisel egoizm vardır: Kendimiz için, kendim için değil, tüm dünya vb. için dileriz, isteriz. Arzularınızı, niteliklerinizi arındırır gibi, birkaç inceleme daha yapmanız gerekir.

Ve eğer egonun içinde kalırsanız, yine de acı çekecek ama yine de diğer insanlara iyilik yapmak için kendi koşullarınızın üzerine çıkacak mısınız? Yapabilir misiniz? Arzu eder misiniz? Kendiniz için değil, başkaları için – her konuda? Peki ya sizden nefret edenlere, sizin kötülüğünüzü isteyenlere iyilik yapmaya ne dersiniz?

Ve burada ihsan etme niteliğine ait olmaya ve yalnızca onu kendisi için sevmeye hazır olana kadar arınmanızın bir sonraki aşamasına başlarsınız. Bu durumda, egoizminizin kölesi olmaktan, özgeciliğin bilinçli kölesi olursunuz; yani sadece onu seçer, kabul eder ve arzularsınız.

Bu, bir kişinin sürgünde geçirdiği sözde 400 yıldır. Ve sonra, doğanın üst gücü veya Yaradan olarak adlandırılan, ihsan etme ve sevgi niteliğinin hissine girmekle ödüllendirilir. Mısır’dan çıkış veya manevi doğum bu şekilde gerçekleşir.

Kurban Etmek Nedir?

Soru: Kabala’da manevi gelişimle meşgul olan herkesin geçtiği bir koşul vardır. Buna kurban etmek denir. Bu koşulun özü nedir? Neyi kurban ediyoruz?

Cevap: Egoizmimizi yani sadece hazları, kolay yaşamı ve mümkün olan her şeyde başarıyı arzulayan doğamızı (cansız, bitkisel ve hayvansal) kurban ediyoruz.

Böyle bir yaşam için arzumuz, egoizmin doğuştan gelen doğasıdır. Ve eğer kendimizi onun içinde kısıtlamak ve egoizmimizi kullanmak istemediğimiz, aksine ondan uzaklaşmak ve onu kullanmamak istediğimiz başka bir koşula gelmek istiyorsak, buna kurban etmek denir.

Talep Et Ve Al!

Bir grupta gerçekleştirilen birleşme girişimleri, her zaman yenidir. Sürekli hata yapan bir çocuk gibi, sonunda bir karara varır ve amacına kendisi ulaşır. Ancak manevi yolda, manevi hedefe kendimiz ulaşamadığımızı görürüz; yukarıdan güç ve açıklama, yardım ve destek almalıyız. Ancak bu zaten bir karardır. Ve o zaman talep ederiz ve alırız.

Bizim dünyamızdan bir kişi, metodoloji, bilgi ve güç anlayışını nereden edinebilir ki? Ne de olsa hepsi manevi seviyeye, bir sonraki boyuta aittir! Bu tamamen aklının ötesindedir: tamamen farklı düşünceler, kararlar ve doğa anlayışı, tamamen farklı akıllar. Onlar farklı bir prensibe göre çalışıyorlar.

Bizim dünyamızda birbiriyle uyumlu olmayan elektronik cihazlar var ve bunlar arasında bir iletişim oluşturmamız, onları birbirine adapte edecek devreler kurmamız gerekiyor.

Ve maneviyatta bu bile yoktur. Burada adeta niteliksel bir kuantum sıçraması var. Bir sonraki seviyeye yükselmek için ek bir ışık parçası almak gerekir.

Yorum: Bir keresinde bu çalışmada kahramanlığa gerek olmadığını açıklamıştınız. Başarılı olmak için çabalamamıza gerek yok çünkü sadece Yaradan kırık kalpleri iyileştirir.

Cevabım: Bize tamamen yeni nitelikler verecek olan, yukarıdan gelen bir ışık parçasına ihtiyacımız olduğunu anlamayı başarmamız gerekiyor.

Üst Işığın İki Türü

Hohma’ya “ışık” ve Hasadim’e “su” denir. Bina’ya “üst su” ve Malhut’a “alt su” denir (Baal HaSulam, On Sefirot Çalışması, Kısım 1, “İçsel Gözlem”, Bölüm 8, Madde 29).

İki tür ışık vardır: Hohma ışığı ve Hasadim ışığı. Hohma ışığı, ihsan etme niyeti ile ıslah olmuş olan alma arzularını doldurur. Hasadim ışığı ise, ıslah olmuş olan ihsan etme arzularını doldurur, ancak ihsan etmek için almayı değil, sadece ihsan etmeyi tercih eder.

Bu nedenle, Hasadim ışığı Hohma ışığına göre, yoğunluk ve güç bakımından çok daha zayıftır. Ama prensipte bu iki ışık, alma arzusu olan tüm evreni doldurur.

Alma arzusunu ihsan etme arzusuna dönüştürmek, çalışmamızın amacı olduğundan, önce almayı etkisiz hale getiririz. Buna “Tzimtzum” (Kısıtlama) denir, yani alma arzusuyla çalışmak istemeyiz, onun üzerine çıkarız.

Sonra “Or Hasadim” (Hasadim ışığı) arzumuzda yayılır. Ve o zaman, arzularımızın Hohma ışığıyla dolduğu seviyeye bile yükselebiliriz.

Yani her şey, yaratılmış olan tek şey olan “arzu”da gerçekleşir.

Yaradan Korkusu, Bilgeliğin Başlangıcıdır

“Yaradan korkusu, bilgeliğin Resheet’idir [başlangıcıdır].” Ayrıca, “Yaradan korkusu bilginin Resheet’idir [başlangıcıdır]” diye de yazılmıştır, çünkü korkuya Resheet denir. Ayrıca bu, inanca girilen kapıdır ve tüm dünya bu Mitzva üzerinde var olur” (Baal HaSulam, Zohar Kitabı’na Giriş, “Tora’nın Emirleri,” Birinci Emir, Madde 189).

Yaradan korkusu, her şeyi birbirine bağlayan ve tüm binayı kendi üzerinde tutan ortak bir temeldir. Kişi, her şeyin kökü olan, her şeyi yöneten ve her şeyi düzenleyen Yaradan’dan korkar. Dünyada, her şeyi kucaklayan tek üst güç olan Yaradan’ın dışında var olan hiçbir şey yoktur.

İnsanın Yaradan’dan bağımsız olarak var olabileceğini ve bir şeye kendi başına karar verebileceğini düşünmek yanlıştır. Böyle bir şey doğada mevcut değildir. Her şeyi sadece Yaradan yapar ve bu nedenle Yaradan korkusu her şeyin köküdür.

Yaradan’dan korkmak, her yerde hüküm süren ve her şeyi yönetenin büyüklüğü karşısında, tıpkı dünyada bir insanın yüzde yüz bağlı olduğu tek güç karşısında olduğu gibi titremek demektir.

Ancak bu, Yaradan’dan korkmakla değil her şeyi kucaklayan güçten ayrılmaktan korkmakla ilgilidir. Kişi varoluşunun her anını Yaradan tarafından gönderilmiş olarak algılamalıdır. Yaradan korkusu denilen şey budur.

Yaradan, O’nun koyduğu tüm doğa yasalarını içeren doğanın tamamıdır.

Arzunun Kısıtlanması

Sadece dördüncü safha kısıtlanmış olmasına rağmen, ışık ilk üç safhadan da ayrıldı. (Baal HaSulam, On Sefirot Çalışması, Bölüm 1, “İçsel Gözlem”, Kısım 7).

Son, dördüncü aşama, ilk üç aşamanın genişlemesiyle ulaşılan arzunun kendisidir. Arzu, egoist olmak ve ilk aşamadan ters yönde farklılaşmak istememiştir; bu nedenle kendini kısıtlamış ve ışık ondan kaybolmuştur.

Sonra ışığın farklı bir gelişimini temel alır; ışığı alacaktır ama sadece Yaradan’a memnuniyet getirmek için. Burada bir yandan Yaradan’dan zıtlığı, diğer yandan da O’na benzerliği alır.

Soru: Işık, Kli’den ayrıldığında bu durum nedir? Bu bizim dünyamızda nasıl tezahür eder?

Cevap: Bizim dünyamızda tezahür etmez. Işık, Kli’den ayrıldığında, ölü olarak kalır. Bu herhangi bir canlı veya bitkisel bedenin ölmesine benzer. Hayat veren güç onu terk eder.

Soru: Işığın Kli’den atılması bilinçli olarak mı gerçekleşir?

Cevap: Evet, Kli bu durumda kalamaz, sadece Yaradan’ın zıddı olmamak için içindeki her şeyi feda etmeye hazırdır.

Klasik Kabala’dan Daha Güçlü Bir Şey Yoktur

Soru: Yıllardır sizinle birlikte çalışan ama bunun ne hakkında olduğu konusunda çok az anlayışa sahip olan bu insanları tutan nedir? Neden ayrılmıyorlar?

Cevap: Ve nereye gidecekler?! Daha yüce bir şey yok! Bundan daha güçlü bir şey yok!

Burada tüm sorulara yanıt bulmak mümkün. Bu, tüm bilimleri, tüm dinleri ve olmuş, olan ve olacak her şeyin açıklamasını içeren kapalı, kesinlikle eksiksiz, kendi kendine yeterli bir sistemdir.

Bugünü, geçmişi ve geleceği yukarıdan aşağıya ve her yöne doğru birbirine bağlar: dünyamızda, manevi dünyada, galaksilerde ve bir insanın içinde. Hepsi tek bir sistem, tek bir yasa, basit ve anlaması imkânsızdır.

İnsanın ilgisini çeken de budur çünkü aslında her şey böyledir ama insan bunu kavrayamaz. Ve insanlar çekip gider.

Başka bir yere gidenler şanslıysa ve kendilerini unutabilirlerse ya da bir şekilde kendilerini haklı çıkarabilirlerse, o zaman bununla tatmin olurlar. Ya da onlara bazı süper teknolojiler sunulur ve onlar da bundan keyif alırlar. Bu onlara kalmış bir şey (ya da bu onların işi).

Ancak, esas olarak, sorulara verilecek yanıtların klasik Kabala’da olduğu kadar açık bir şekilde formüle edildiği ve eksiksiz olduğu başka bir yer olamaz.

İşte bu yüzden kimseyle görüşmekten korkmuyorum. Herhangi bir sorunu tartışmak için bana gelsinler, ben hazırım. Bunun sadece gerçeği ortaya çıkarmaya ve kişiyi gerçeğe yaklaştırmaya yardımcı olacağına inanıyorum. Korkmuyorum ve hata yapmaktan da korkmuyorum. Aksine, beni hatalı olduğuma ikna edin, ben hazırım.

Benim için Kabala, tutunmak zorunda olduğum kalıtsal bir şey değil. Benim için bu, her insanın, tüm insanlığın ve genel olarak tüm evrenin yaşam amacına ulaşmak için bir araçtır.

Eğer yanılıyorsam, o zaman beni Kabala içerisinde düzeltin. Ve eğer Kabala’nın kendisi yanlışsa, o zaman bana başka bir metod verin, dinlemeye hazırım ama sadece gerçekten gerçek bir şeye dayanıyorsa.

Öğretmene Güvenmek

Soru: İnsan düzeltilmemiş bir mekanizmadır. Sizin algınızda değişmesi için, ona ne eklemek gerekiyor?

Cevap: Onun üzerinde çalışırım, biraz daha, biraz daha ve daha da fazla…

Ve o haykırırken, zıplarken, lehinde ya da aleyhinde bir şey yaparken, bir şeyi isterken veya istemezken; insan birdenbire düşer, uyur ya da başka bir şey yapar. Başka bir yolu yok. Ben sabırla bekliyorum.

Yorum: Ama doğrudan bir öğrenci üzerinde de çalışıyorsunuz. Bu sadece onun işi değil ki.

Cevabım: Tabii ki. Doğal olarak.

Soru: Bir öğrenci daha çok çalışmanızı nasıl sağlayabilir?

Cevap: Benimle birlikte akmaya çalışarak ve mümkün olduğunca içsel olarak direnmeyerek. Bu çok zordur!

Soru: Siz Rabaş’ın öğrencisi iken böyle miydiniz?

Cevap: Çok daha kötüsü. Bu çok zordur!

Kitaplarımdan birinde, David Lakes’in, Kabala öğretmenine olan sarsılmaz güveni ile ilgili bir hikâyesini anlatmıştım. Bir akşam yemekte oturuyorlarmış ve kimsenin cebinde tek kuruş yokmuş – hepsi çok fakirmiş. Birdenbire öğretmeni ona şöyle demiş: “David, bana bal likörü almam için para ver.” Öğrenci elini cebine sokmuş ve bir altın para çıkarmış.

Bu bir hile değildir, bu, Hohma ışığının Hassadim ışığında kıyafetlenmesinin gerçek bir hikâyesidir. Bunu anlayamıyoruz, bu yüzden hikâye bize bir peri masalı veya ilginç bir benzetme gibi geliyor. Ama aslında bu gerçektir.