Category Archives: Kabala

Baal HaSulam – Yaradan ile Bağımızın Kanalı

Öğretmenimiz Baal HaSulam’ın vefatının yıl dönümü özel bir gündür. Bu, bizi Yaradan’a bağlayan ruhtur, içinde yaşadığımız son nesil için Kabala bilgeliğinin kapılarını açan kişidir.

Onun öğretisi olmadan, daha önce aldığımız ve gelecekte de alabileceğimiz bir şeyle ödüllendirilemezdik. Bilgi, yaklaşımın tamamı, metodoloji ve erişim aşamaları, bunların hepsi bizim için Baal HaSulam tarafından hazırlandı. Elbette, her şey bize Yaradan’dan gelir ama bu yüce ruh aracılığıyla.

Kabala (alma) bilgeliğinin böyle bir isme sahip olmasının nedenlerinden biri, onun nesilden nesile aktarılmasıdır. Her öğrencinin bir öğretmeni olmalıdır. Yalnızca yukarıdan özel yardım alan istisnai kişiler, Yaradan’ın edinimine kendi başlarına doğrudan ulaşabilirler. Bu nedenle, maneviyatı edinmiş bilgelerle, büyük Kabalistler ile her zaman bağda olmalıyız, böylece nesilden nesile ilerleyebiliriz.

Her şey kişinin öğretmeni ne ölçüde takip edebileceğine bağlıdır. Bunun içinde herkesin kendi zorlukları vardır. Bu doğaldır çünkü dereceler yukarıdan aşağıya doğru bu şekilde düzenlenir. Aşağı olanın egoizminin üstesinden gelmesi ve üstteki ile bağ kurması zordur.

Dünyamızda, hayvansal düzeyde, böyle bir sorun yoktur, çünkü doğa bir çocuğu yetişkinlere bağımlı olmaya mecbur eder. Bununla birlikte, Kabala bilgeliğini incelemeniz gereken insan seviyesinde, bunu yapmak kolay değildir. Orada, ondan bir şeyler öğrenmek için eğilmemiz ve öğretmenin yüceliğini en üst düzeye çıkarmamız gerekir.

Tabi ki bu öğretmeni onurlandırmak için değil, sadece öğrencinin yararı içindir. Öğrenci öğretmenden daha az hissederse, daha çok eğilip öğretmenden alabilecektir. Bu dünyanın bilimlerinde, bu gereklilik o kadar kesin değildir, sonuçta orada öğrenci öğretmeni eleştirmeli ve onu kontrol etmelidir.

Bununla birlikte, Kabala bilgeliğinde kişi, Yaradan’ın önünde eğilmezse hiçbir şey edinemez. Bu nedenle, ona tüm nesillerin hocalarından gelen kaynaklardan ders veren öğretmenden aldığı her şeyin önünde eğildiği ölçüde, o kadar çok edinim alır. Sadece bu formda küçük olan büyük olandan alabilir.

Bu nedenle, Baal HaSulam’ın ne kadar istisnai ve büyük bir adam olduğunu anlamamız gerekiyor. Tüm eserlerini ve mirasını hiçbir eleştiri olmadan kabul etmeliyiz, o zaman onun ruhuyla bağ kurmaya başlayacağımızı ve onun aracılığıyla Yaradan’ın üst gücünü alacağımızı umabiliriz.

Cennet Bahçesinde

Soru: Eğer tüm dünya benim için yaratılmışsa ve benim içimde ise, nasıl olur da hayatım bir mücadele ve görünüşe göre tüm dünya bana karşı olabilir?

Cevap: Bu, bir egoist olarak bu dünyayı, karşıt dünyaya değiştirip düzeltmeniz için böyledir. Bu şekilde olmasının tek nedeni budur.

Dünya, içsel özelliklerinizin yansımasıdır. Kendinizi değiştirin, dünya da değişecek ve kendinizi Cennet Bahçesi denen bir dünyada bulacaksınız. Bu, egoistten özgeciliğe düzeltilmiş arzunuzun, tamamen Yaradan’a benzediği, Işıkla dolu olduğu ve sonsuzluk ve bütünlük durumunda olduğu anlamına gelir.

Bunu dünyamızdaki yaşamınız sırasında edinebilirsiniz. Her şey önünüzdedir ve sadece doğru talebe bağlıdır.

Bizim Hatamız Ne?

Kişi, Yaradan’dan af dilediğinde, günah işlemiş olduğunu hissetmek zorundadır. Aksi takdirde, Yaradan’la ve yarattığı tüm sistemle sadece alay ettiği ortaya çıkar. Ancak, bizler herhangi bir günah işlediğimizi hissetmeyiz ve ıslah olmamız gerektiğini düşünmeyiz. Tüm bunların nedeni, doğada, bir suçu ikinci kez tekrarladığınız bir yasa vardır ve bunu bir günah olarak görmemek için zaten izin verildiğini düşünürsünüz.

Bu nedenle şunu düşünmemiz gerekiyor: Hayatımızda suç işlememiz mümkün mü? Aslında, her birimiz her an suçlarla doluyuz. Ancak, onlara her zaman geri döneriz ve bu nedenle egoizmimizin içinde, bir suç işlediğimizi düşünmeyiz. Bir suçu ikinci kez tekrarlarsınız ve onu norm olarak görmeye başlarsınız; bu doğanın kanunudur.

Kişinin kafası karışmıştır: Ne yaptım? Kime zarar verdim? Suç, henüz ilk kez hissedilmiştir. Ondan sonra bunu binlerce kez tekrar edebilirim ve kötü bir şey yaptığımı hissetmem.

Bu nedenle Yaradan’dan af dilediğimizde günahkâr olduğumuzu düşünmüyoruz. Bizim hatamız ne? Roş Haşana’dan önce ağlamak ve af dilemek gelenekseldir, ancak bunlar suçlarımızı kabul etmediğimiz için suni gözyaşlarıdır.

Bu nedenle, onlulara dâhil olmayı, dostlarımızı, bağımızı ve Yaradan’a olan yakarışımızı ihmal ettiğimizi fark etmemiz gerekir. Sürekli aynı suçlara geri döndüğümüzü hissetmiyoruz ve bu yüzden onların bir günah, bir kötülük olduğunu düşünmeyi bırakıyoruz.

Sadece Yaradan’ın her şeyi yaptığını, her şeyi düzenlediğini, her şeyi kontrol ettiğini, O’ndan başka hiçbir şeyin olmadığını ve benim O’na yüzde yüz bağlı olduğumu fark etmememden dolayı affedilmeyi istemem için, kendisini yeterince takdir etmediğimi, Yaradan’ı ne kadar önemsemediğimi hissetmeliyim.

Hayatımda, Yaradan’ın varlığını doğru bir şekilde düşünmüyordum; düşüncelerimi, arzularımı, gerçeklik algımı sadece O’nun belirlediğini kabul etmiyordum. Şimdi, beni affetmesini istiyorum çünkü Yaradan’a önem vermedim.

Bu, affedilme isteğimin yalnızca üst yönetimin tekilliğiyle ilgili olduğu ve Yaradan’a tüm yakarışlarımın yalnızca onlu aracılığıyla olduğu anlamına gelir. Biz bütün bunları bağımızın içinde kuruyoruz: dostlarımı ne kadar ihmal ettiğim, onları yüce görmeyişim ve onluya değer vermeyişim ki bu beni Yaradan’a yönlendirebilecek tek araçtır.

Onlumu ihmal ettiğim ölçüde, Yaradan’ı ihmal ediyorum. Bu nedenle, her şeyden önce onlu ile çalışmalıyım ve bunun aracılığıyla Yaradan’a ulaşırım.

Twitter’da Düşüncelerim / 10 Ekim 2020

Musa’nın niteliği bizi Yaradan’la denkliğe, O’na yapışmaya getirir.

Musa bir kişi değil, tamamen Yaradan’a adanmış bir arzudur. Musa, örnek gösteren, bize değer veren ve yukarının ihsan etme niteliğini çeken güvenilir bir rehberdir, böylece içimizdeki bu niteliği açığa çıkararak, Yaradan’ın formunu içimizde inşa edeceğiz.

Kabala Bilgeliğinde Gizlenen Sırrı Nasıl İfşa Edebiliriz?

Soru: Bir Kabalist olursam, her Kabalistin tarif ettiği duygusal bir durumu yeniden yaratabilecek miyim? Ya o durumu kaydederken yanılmışsa ne olur?

Cevap: Her şeyi göreceksiniz. Kabala bilgeliği bir yandan herkese ifşa edilen bir bilimdir, diğer yandan da gizlenmiştir ve bir sırdır.

Soru, bir bilimin nasıl sır olabileceğidir. Tehlikeli bir silahın veya zehrin geliştirilmesinin gizlenmesi gibi gizlenebilir mi? Ve neden şimdiye kadar bir sır olarak kaldı?

Sır, gerçek Kabala bilgeliğindedir. Örneğin bir çocuğa atom bombası yapmak için bir formül gösterirseniz, bu formülle ne yapabilecek? Hiçbir şey. Kabala bilgeliğinde de aynıdır. Size harika bilgiler içeren ve okumanız söylenen bir kitap verildiğinde, bu bilgilerle hiçbir şey yapamayacaksınız.

Yine de kitapta olanı edinmek istiyorsanız, onu anlamak için kendinizi değiştirmeniz gerekecektir. Bu bilgiye sahip olduğunuzda, zaten kitabı yazan Kabalist gibi olacaksınız ve size doğanın büyük güçlerini anlatan formülle kötü bir şey yapamayacaksınız. Onlarla dilediğiniz gibi oynayamayacaksınız.

Bu, yalnızca doğa seviyesindeyseniz onu ifşa edebileceğiniz ve eğer değilseniz, hiçbir şeyi ifşa edemeyeceğiniz anlamına gelir. Yani bir Kabalist kimseye zarar veremez. Çünkü seviyesinden düştüğü anda derhal her şeyi unutur ve artık bu konuyu kontrol edemez. Bu konu onu manevi durumuna göre doldurur.

Sağlık ve Tıp, Bölüm 6

Virüs – İnsanın Dostu

Soru: Virüsler bugün açık ara insanın en tehlikeli düşmanıdır. Bir zamanlar bizim için en büyük tehdit büyük yırtıcılardı, ama bugün insanın kendisi korkunç bir avcı hayvan haline geldi. Bununla birlikte, insan zeki varlıklar gibi davranan bir DNA molekülü ve bir protein kılıfındaki RNA’dan oluşan minik virüslere karşı güçsüzdür. İlaç neden bunlarla baş edemiyor?

Cevap: Virüslerin insanın dostu olduğuna inanıyorum. Üstelik virüsler toplumun da dostudur. Bizi, hem insanları hem de toplumu değiştirmeye zorlamak için gelirler.

Bu nedenle virüse düşman olarak değil, çok hoş olmasa da, hatta tehdit edici olsa da yardımcı olarak bakmalıyız. Ama bir virüsün bizi neye götürdüğünü ve neyi hedeflediğini ciddi olarak araştırsaydık, bir hastalık olarak içimizde ortaya çıkmasına izin vermezdik. Virüsün toplumumuzda meydana getirmesi beklenen değişikliklere doğru koşardık.

Soru: Milyonlarca farklı virüs var. Bazıları gerçekten insanın dostudur. Vücudumuza fayda sağlarlar. Ancak bir noktada bu virüsler de zarar verebilir. Bu neye bağlıdır?

Cevap: Bu insana bağlıdır. Kişi kendisini ciddi bir şekilde değiştirmezse, o zaman doğa bize çeşitli sorunları ortaya çıkartarak hatırlatır.

Çevremizdeki dünyaya ne yaptığımıza bakın! Çalışmadığımız iki ay boyunca doğa yeniden canlanmaya başladı, parklarda hayvanlar belirmeye başladı, havadaki ozon konsantrasyonu arttı, her şey parlamaya ve ışıldamaya başladı! Şimdi her şeyin gitmesini mi istiyorsunuz?

Soru: Birbirimize karşı egoist tavrımızın mı sorunlara neden olduğunu düşünüyorsunuz?

Cevap: Sadece birbirimize karşı tutumumuzun değil, aynı zamanda dünyaya karşı endüstriyel tutumumuz da. Bitkisel ve hayvansal doğaya karşı tüketici yaklaşımımızla, onun içindeki bazı güçleri uyandırıyoruz ve çeşitli bozulmaların tezahürü ile bizi dengelemeye başlıyor; şimdiki durumda, bunu bir virüs yoluyla yapıyor.

Twitter’da Düşüncelerim / 7 Ekim 2020

 

Yaradılış amacına bu formda ulaşamazsınız, çünkü İbrahim’in niteliğinde yaratılış niteliği yoktur, haz alma arzusu …

Sukot bayramı, ruhun inşasının başlangıcıdır. Ruh, İbrahim’in (Hesed, ihsan etme) niteliğinden başlar, tüm yaratılanlar için sevgiye yönelik açık bir kalp, onların faydası için.

İbrahim, Hesed niteliği, Yaradan’ın yarattığı tüm alanı doldurur. Yaradan, tüm yarattıklarını O’nun ile sevgi ve birlik içinde birleşmiş görmek ister. Yaratılış, ancak İshak’ın doğumundan sonra ortaya çıkar – İbrahim’in ihsan etme niteliğine bağlı haz alma arzusu.

Ardından, İbrahim’in niteliği olan Hesed’i, mantık üstü inanç yoluyla İshak’ın niteliği olan Gevurah ile birleştirmek.

İnsan, içinde tüm değişiklikleri yaşamalıdır: Hessed niteliğinden önce kendisini tamamen iptal etmek. Eleştirel düşünceyi biraz uyandırmak ve haz alma arzusunun tezahür etmesine izin vermek.

Sadece ona ihsan etme arzusunun otoritesini dayatmak için haz alma arzumuzu kullanırız. Sadece bu formda kendimize, egomuzla çalışma izni veririz. Ve bunu bu şekilde ıslah ettiğimizde, orta çizgi, Yakup ortaya çıkacak.

Yakup, en önemli manevi niteliktir. İbrahim Yaradan’dan ihsan etmeyi sembolize eder, İshak ise yaratılıştan haz alma arzusunun açığa çıkmasını ifade eder. Yakup, bu iki niteliğin birleşimidir: ihsan etme ve alma, sağ ve sol çizgiler insanın içsel çalışmasının bir sonucu olarak. Kişi iki çizgiyi birleştirdikçe, Yaradan gibi olur.

Bunlar, Yaradan’ın yaratılışta ortaya çıkan nitelikleridir.

İnsan (Adam) Yaradan’a “benzer” (Dome) anlamına gelir. Yakup, Yaradan’a benzerliği ölçüsünde insanın içinde ortaya çıkan nitelikler olan üç Patrik arasında en önemlisidir. Yakup’un niteliğine Tiferet (güzellik, büyüklük, şeref) denir.

Yukarıdan iki nitelik alıyoruz: iyi ve kötü eğilimler. İyi eğilim, İbrahim aracılığıyla Yaradan’dan gelir. Yaradılışta tezahür eden kötü eğilim, onu yaratan Yaradan’dan gelir. Bu iki kuvveti doğru şekilde birleştirmek bizim işimiz ve bunu gerçekleştirmeliyiz.

İhsan etme kuvveti ve alma kuvveti, orta çizgide birbirini güçlendirerek uygun formda birleştiğinde, insanda sadece basitçe sağ ve sol çizgilerin toplamı olarak tezahür etmez, daha ziyade her çizgi diğer çizginin zıtlığını ortaya koyar ve onu yüceltir.

Kötülük Neden İyiden Önce Gelir?

Soru: Kötülük neden iyiden önce gelir?

Cevap: Yaradan kötüyü yarattı ve onu dengelemek için iyiyi de yarattı. Bunun nedeni, egoist bir kişinin olumsuz etkiler tarafından sarsılabilmesidir. Ve kişi kötü olanları dengelemek için olumlu etkilerin peşine düşecektir.

Bu, kişinin hem sol çizginin olumsuzluğunu hem de sağ çizginin olumluluğunu biriktirip, akıllıca büyümesinin tek yoludur.

Bunu yapmanın başka yolu yok! Tek bir nitelikten oluşamayız. Yalnızca Yaradan tek bir nitelikten oluşur.

Bu, Kabala bilgeliğinin arzu ve niyet üzerinde çalışmasının sebebidir. Yaradan sadece ihsan etme arzusu sahipken,  hepimiz sadece alma arzusundan oluşmuşuz. Ama alma arzusu üzerindeki niyeti değiştirmemiz gerekiyor ki bu, edinebileceğimiz, yukarıdan alabileceğimiz, Yaradan’a ihsan etmek için olan bir niyet olacaktır. O zaman bizler, O’na benzeyeceğiz.

Bu Dünyayı İncelemek

Yorum: Yüzlerce filozof ve bilim adamı, tüm insanlığın tek bir aile, tek bir organizma olduğunu yazdı. Yani, bir şekilde bizim ortaklığımızı hissettiler.

Cevabım: Birçok insan bugün hala bu ortaklığı hissediyor. Bunun için Kabalist veya bilim adamı olmanıza gerek yok. Dünyayı inceleyen bir kişi olmak yeterlidir. O, doğanın içindeki her şeyin birbirine bağlı olduğunu – cansız, bitkisel, canlı ve insan seviyelerinin tek bir ortak organizma, tek bir ortak sistem olduğunu görür.

Ancak kişi onu nasıl hissetmeye başlar, onu kontrol eden gücü hissetmek için bu sistemle nasıl çalışılır? Bunu sadece Kabala öğretir.

Üç bin beş yüz yıl önce yaşayan İbrahim, bu ortaklığı ilk hisseden kişiydi. O, tezahür eden üst güçleri Yaradan olarak adlandırmaya başladı.

Kalpteki Noktayı Nasıl Büyütebiliriz?

Soru: Kalpteki nokta, egonun içindeyse ve onun tarafından yönetiliyorsa onu nasıl büyütebiliriz?

Cevap: Manevi yaşamımızın temeli olan bu nokta, şimdi ego tarafından esir alınmıştır. Kalpteki noktanızı onun üzerine yükselterek egodan çıkmalısınız.

Ancak bunu yaptığınızda egoizminizi kaybetmezsiniz. Ego kalır ve hiçbir şekilde ortadan kaldıramazsınız. Ama onu kontrol etmek için üzerine çıkabilirsiniz.

Soru: Ego içinde noktanın kendisinin bir hareketi var mıdır?

Cevap: Evet. Kalpteki nokta, manevi kabımızın, ruhumuzun temelidir. Fakat aynı zamanda, embriyonun geliştiği bir damla meni gibidir. Bu nedenle, onu geliştirmeye başlamalıyız ve o yavaş yavaş egomuzun üzerine çıkacaktır.

Bu noktanın egodan ayrılışına alegorik olarak Mısır’dan çıkış, Firavun’un yönetiminden, egoizmimizden ayrılış denir. Özgür olabilmemizin tek yolu budur. Kalpteki noktayı geliştirmeye devam edersek, büyüyecek ve onun içindeki manevi dünyayı hissetmeye başlayacağız.