Category Archives: Kabala

Twitter’da Düşüncelerim / 18 Kasım 2020

Yaradan’ın ifşasına ulaşan bir onluda olacak kadar şanslı olan bir kişi, O’na haz verir. Onlu Yaradan’ın ifşasını herkese ileten bir kanaldır. Onludaki dostlar Yaradan’a bağlanmak ve O’nun ifşasını tüm yaradılışa aktarmak ister.

Kişi kendi başına bir düşüşten çıkamaz – ancak başkaları bir örnek oluşturup onu uyandırırsa çıkar. Bu doğru yükseliş olacaktır, egoizm dolayısıyla değil. Bir dost yükselmeme yardım ediyor ve ben de dosta ediyorum, yani birliğin kuvvetlerinin işlediği grupta çalışıyorum. Bu manevi bir eylem olacaktır.

Ben aşağıdayım ve dostlar yukarıda. Bir iple birbirine bağlanmış dağcılar gibi birbirimizi böyle yukarı kaldırıyoruz. Onlunun önünde kendimi iptal ediyorum, herkesten daha küçük olduğumu hissetmeye çalışıyorum ve bu sayede ondan kuvvetler alıyorum. Dostlardan aldığım bu kuvvetlerle onlara yardım ediyorum.

Derse bilgi biriktirmek için değil, yeni, ek birliği edinmek için geliyoruz. Ders, “Şiur”; “ölçü” anlamına gelir – birbirimizle daha da güçlü bir şekilde bağ kurabileceğimiz ölçüde.

Kendimi gruba iptal ederek, ondan beni etkileyen ve uyandıran üst gücü alırım.. Ben herkesin altındaydım, ama şimdi gruptan aldığım güçle diğer herkesi etkiliyor, onlar için Yaradan gibi oluyorum. Önce Malhut olarak dostlarımdan aldım ve şimdi onlara Keter olarak ihsan ediyorum.

Egoda hoş olarak hissedilmeyen safha, ne kadar zor olursa o kadar iyidir. Bu, eylemde herhangi bir ego motivasyonum olmadığı ve egoizme karşı çalıştığım anlamına gelir. Ardından, egoizmimin direnişine rağmen Yaradan’ın O’na yaklaşma talimatını gerçekten yerine getiririm.

Yaradan’ın ifşası, en alt safhadan “toz” dan gelir, yazıldığı gibi: “Sen tozdan geldin ve toza döneceksin.” Maneviyata olan tüm ilgimizi, tüm arzu ve tatlarımızı kaybederek daima toz safhasına düşeriz. Ve bu tozdan yükselmeliyiz “Bir kişi dostuna yardım edecek”

Haz alma arzusuna karşı bir eylemde bulunabildiğimde, bir emrin sevinci daha büyüktür. Küçük bir başarı olabilir ama en önemlisi, birlik açısından yapılacak olmasıdır. Tek ihtiyacım olan dostlarla birlik ve ders: bunlar Yaradan’a yaklaşmanın iki aracı.

Pistonun ilk yuvarlanmasında, onluda boğulurum ve oradan arkadaşların arzularını çekerim. İkinci yuvarlamada bu arzuları Yaradan’a yükseltirim. Bu yükseliş MAN’dır, herkes için talep ederim ve yukarıdan bir güç alırım. Bu güçle aşağı inerim ve dostlara iletirim – onlardan yeni bir arzu alırım ve MAN’ı yükseltirim.

Her insan onlunun en küçüğü ve en büyüğü olmalıdır. Ondaki herkes bu şekilde çalışırsa, on silindirli bir motor alacağız – bunun ne kadar güçlü olduğunu bir düşünün! Tüm pistonlar, biz ölçüyü aşırı doldurana ve Yaradan içeride ifşa olana kadar ortak hacmimizi pompalar.

Ben her zaman yükseliyorum ve düşüyorum: MAN – MAD. Grupta her biri, silindirimizin her onlusu böyle çalışıyor. Dostların arzularını absorbe ederek onları Yaradan’a yaklaştırmak istiyorum. O’ndan güçler, dolumlar, ifşalar alıyorum ve bunu dostlara iletiyorum.

 

Bir Dünya Devriminin Eşiğinde

Kişi özünde sadece haz veya acıya çok duyarlı bir alma arzusudurBu nedenle, Yaradan bir anda tüm insanlığı mutlak erdemli olmaya mecbur edebilirdi.

Ancak O, buna anlayış ve farkındalık yoluyla gelmemizi istedi, böylelikle kendimiz O’ndan bizi ihsan etmeve bağa getirmesini talep edebilirdik, biz kendimiz karşılıklı garanti ister ve kendimiz Yaradan’a benzer olmaya çalışırdık.

Bu yüzden bu, çok zaman alır ve çok farklı koşullar gerektirir. Tüm insanlığı yetmiş parçaya, dünyanın yetmiş ulusuna, farklı zamanlara ve her türlü koşula bölmek gerekiyordu. Her şey, her arzu üzerine onun üstünde olan bir his inşa etmek içindir, yani ihsan etme uğruna, alma arzusunun ve ihsan etme arzusunun ne zaman ve ne ölçüde kullanılabileceğini hesaplayabilen bir zihin.

Bu şekilde, kişi, Yaradan’dan ne kadar almanın mümkün olduğunu ayarlayabilir, öyle ki bu sadece ihsan etmek için olan arzuyu ıslah etmek için yeterlidir, bir damla daha fazlasını değil.

Görünen o ki bizler alma arzusunu programlamalıyız böylelikle doğasına aykırı çalışmasına izin veren tüm bu bilgeliği, bilgiyi ve yetenekleri emer ve Yaradan’ın doğasını üst nitelik olarak takdir etmeyi, onu kendi üzerine koymayı, etkilenmeyi ve O’nun gibi davranmayı öğretir.

Yaratılış, ancak çok karmaşık bir süreç yoluyla Yaradan ile denkliğe getirilebilir. Sonuçta, başlangıçta bundan son derece uzaktır, ona tamamen tersidir. Yaradan, alma arzusunu, ihsan etme arzusuna zıt olsun diye yarattı, sonra onu kırdı ve bu arzunun içine minik ihsan kıvılcımları serpiştirdi.

Bu kıvılcımlar da egoizmin kontrolü altındadır. Bu nedenle, kişi tüm egoist arzusunu ve tüm ihsan etme kıvılcımlarını kullanır ve bu sayede başkalarıyla bağ kurar, farklı toplumlar, işler kurar ve birbirinden kar elde etmek ister. Tüm bunlar alma arzusunun içine düşen kıvılcımlar sayesindedir; aksi takdirde arzular izole kalır ve birbirleriyle bağlantı kuramazdı.

Bağlanmaya ve birbirimizden kazanmaya başladığımızda, bunun ne kadar karlı olduğunu anlarız ve daha fazla bağlantı ekleriz. Sonra birdenbire her şey bozulur çünkü böyle devam etmek imkansızdır ve feci bir düşüş yaşanır. Bu kriz yirminci yüzyıl boyunca büyümektedir ve bugün öyle bir noktaya ulaştı ki ekonomik bir düşüşten evrensel bir düşüşe dönüştü.

Bugün, ışığın kıvılcımlarından gelmesi gerçeğine rağmen, bağın kötü olabileceğini anlamaya başlıyoruz. Şimdi işimiz bu bağı iyi bir bağa dönüştürmek. Bu özel bir süreçtir çünkü sadece komşumuzun yararına bağ kurmamızı gerektirir. Bunu yapmak için, üst ışığın kıvılcımlarını alma arzumuzun üzerine çıkarmamız gerekir.

Ortak ruhun parçalanmasından sonra, bugüne kadar, bu kıvılcımlar daha da egoist bir şekilde alma arzusunu oluşturmamıza yardımcı oldu. Ancak şimdi, ışığı çekmek ve alma arzusu yerine ihsan etme arzusunu büyütmek için, bu alma arzusunu alıp kıvılcımların hizmetine sunmalıyız. İhsan etme niyeti, alma olanın üzerinde yükselmelidir bu da mantığın üzerinde inançla çalışmak anlamına gelir. İhsan etme gücü, Bina, bizim tarafımızdan alma gücünün üzerinde değerlenecektir.

Bu, ihsan etme niyetinin egoizmin gücünden daha büyük olması için gerçekleştirmemiz gereken büyük devrimdir ve kırılma sırasında arzuya düşen kıvılcımlar, onlardan kar elde etmek için kıvılcımların başkalarıyla bağ kurmak için kullanıldığı, gelişimi kontrol eden egoizm yerine, gelişimimizi belirlemeye başlayacaktır.

Twitter’da Düşüncelerim / 16 Kasım 2020

Sanki bizler Yaradan’ın yanlış yaptığı şeyi düzeltmek istiyoruz. Yaradan, dünyada adaletsizliği kurmuş gibi görünüyor – dünyanın en başından beri yozlaştığını görüyoruz. İçeriden düzeltmek yerine ıslahı dışarıdan, insanın dışından gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Bütün mesele bu.

Yaradan ile aramızdaki birliğe ulaşmalıyız, birliğin gücünü ifşa etmeliyiz ki böylece her bir kişi tüm kalbiyle ve ruhuyla ihsan etmeye hazır olsun. Hakikat derecesine bu şekilde ulaşacağız. Kimin daha çok yaptığını ve kimin daha azını yaptığını saymayacağız- her biri% 100 ihsan edecek ve sonra hakikat hüküm sürecek.

İki koşul vardır: her biri sahip olduğu her şeyi, tüm yeteneklerini ortak birlik için kullanarak ihsan eder. Bir karınca tepesindeki karıncalar gibi birbirimizi tamamlarız. Hakikatin ifşa olması, evreni bir küreye dönüştürür: herkes birbirine dahil olur – ve ihsan etme gücü içlerinde mükemmellik ifşa olur.

Islahla ilgili safhamızın bir sonucu olarak neler olduğunu hepimiz değerlendirmek zorundayız. Koronavirüs, doğanın talepleriyle bağlantılı ıslah olmamış safhamızın bir sonucudur.

Doğruya yaklaşır yaklaşmaz, birbirimizle aşırı çatışmaya gireriz. Kimse kendi doğrusundan, egosundan, fikirlerinden vazgeçmek istemez …

Hiç kimse gerçek doğrunun nerede olduğunu hissetmiyor. Her biri haklı olduğunu düşünüyor, ancak bunun gerçek olduğuna dair hiçbir kanıt yok, bu herkes için aynı.

İnsanlar hakikat yerine şunları kullanır: merhamet, adalet ve barış. Hakikat gizlidir, biz onu saklarız. Hiç kimse hakikati, ortak ruh Adam HaRishon’un integral sistemini sağlamak için herkese ne kadar borçlu olduğumu görmek istemiyor.

Bu, beni sadece başkalarının yararına çalışmaya zorlayacak

Hakikat tam ıslah ile tespit edilebilir. Bu arada, mantık üstü inanca hala ulaşmadık. Dünyada hiçbir anlaşma olmayacak, çünkü sadece hakikat ilkesi doğru dengeye ulaşmamıza izin veriyor …

Dünyamızda Yaradan’ı ifşa etmeden barış duygusuna ulaşamayacağız. Birbirinden nefret eden iki karşıt yarıya bölünmüş bir bölünme, bir dünya savaşına dönüşene kadar daha da kötüleşecek …Sonra dünya, ıslahı edinmek için tarihe yeniden başlayacak.

Hakikate sahip olmadığımızı fakat bunun hayati derecede gerekli olduğunu asıl hakikate ulaştığımız zaman anlayacağız. Hiçbir uzlaşmanın mümkün olmadığını anladığımızda, o zaman toplumdaki bölünmenin, doğanın iki gücünün üzerine, üçüncü güce, mantık üstü inanca yükselmekten başka yapacak hiçbir şeyimiz kalmayacaktır. Bu her iki gücü de birleştirir ve Yaradan budur.

Bedende her parça bir başkasıyla ilgilenir – buna sevgi denir. Bizim için sevgi, kendimizi tatmin etmekten haz almaktır.

Birbirimizi Duymuyoruz

Soru: Herkesin dinleyebilmesi gerekiyor. Ebeveynler çocuklarını dinlemeli. Çocuklar, kendilerine ödev veren öğretmenlerini dinlemeli. Bir yöneticinin astlarını dinlemesi gerekir, vb.

Çoğu insan kendisini çok iyi dinleyici olarak görür. İnsanların yalnızca% 10’unun başkalarını dinleme yeteneğine sahip olduğunu gösteren bir araştırma okudum. Nedeni nedir? İnsanlar neden dinleyebileceklerini sanıyorlar ama biz tam tersini görüyoruz?

Cevap: Çünkü kişi egosuyla birlikte hareket eder, herkesin onun ne kadar arkadaş canlısı, özenli ve duyarlı olduğunu görmesini ister. Aslında sadece kendini dinlemek, sadece kendini görmek ve sadece kendini haklı çıkarmak ister. Bu nedenle birbirimizle iyi iletişim kurmamız çok zordur. Birbirimizi duyamıyoruz.

Bugün her türlü video ve ses bağlantısı yöntemi olması gerçeğine rağmen, sadece birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu kontrol etmeliyiz. Bundan sonra sosyalleşmeyeceğiz. Oturup bizi birbirimize bağlayan çeşitli programları dinleyebiliriz, ancak kendimizden başka kimseyi duyamayız veya göremeyiz.

Soru: Bir mesajın anlamının net bir şekilde anlaşılamayacağını söyleyen kişilerarası ilişkilerin temel bir kuralı vardır. Fizyolojik seviyede, bizler bu mesajı anlayamıyoruz.

Okuduğum bir araştırmada, ses algımızın sadece % 25 etkili olduğu tespit edilmiş. Arkadaşlarla yapılan,  resmi olmayan görüşmelerde bile bilgilerin yalnızca % 60 ila % 70’i absorbe edilmekte.

Bu boşluğun sebebi nedir? Egoizmin açık olduğu şeyler vardır.

Cevap: Egonun neye açık olduğu ya da olmadığı önemli değildir. Herkes kendini sevgiye kaptırdığından ve sadece kendini hissetmek istediğinden, bize ulaşan her şey hala yanlış yorumlanır ve bu nedenle havada bir yerlerde kalır.

Ölümden Sonra Hayat Var!

Koronavirüs salgını, tüm insanlık için ortak bir komplikasyona neden oluyor: amacı, umudu ve çabanın ödülünü kaybetmekten kaynaklanan tükenmişlik. Bir kişi bilinçaltında uğruna yaşayacak hiçbir şey olmadığını hisseder ve ilgisizlik, depresyon ve umutsuzluğa gömülür. Tüm dünya uykuya dalıyor gibi görünüyor.

Bundan önce hepimiz bir yarışın içinde oynuyorduk, inşa ediyor, yıkıyorduk, çocuklar gibi sürekli hareket ediyorduk. Bugün bu oyunlara devam etmek zaten imkansız ve insanlar ne yapacaklarını ve ne için yapacaklarını anlamıyorlar. Çok fazla kısıtlamalar var. Bu nedenle, herkes ilgisizlik ve umutsuzluk tarafından ele geçirilir; hareket edecek güç yok, enerji yok, hedef yok.

Yaradan, daha önce denediğimiz gibi kendimiz için yaşamanın bir anlamı olmadığını göstermek istiyor olabilir mi? Aslında, bu kendini kandırmaktı çünkü kimse gerçekten kendisi için yaşamıyordu, ona öyle geliyordu. Şimdi umutsuzluğun dışında, birbirimizi düşünmeye başlarsak, bu konuda birbirimize destek olacağız ve Yaradan da bizi destekleyecektir.

Bu yolla, egoizmimizin ölümünden sonra hayat olduğunu göreceğiz! Bize memnuniyet, yaşama motivasyonu ve büyük enerji verebilecek başka, sonsuz ve mükemmel, güzel bir hayat.

Tüm Dünyadan Sorumlu

Soru: Bütün dünyanın insan için yaratıldığı söylenir. Öyleyse neden kişi bunu hissetmiyor?

Cevap: Tüm dünyanın bizim için yaratıldığını hissetmiyoruz çünkü bizi zorunlu kıldığı için hissetmek istemiyoruz.

Bir insan, sürekli dünyada olup biten her şeyden kendisinin sorumlu olduğu gerçeğini düşünürse, kendini çok kötü hissedecektir. Öyleyse neden bu baş ağrısına ihtiyacınız olsun ki? Kişi, doğal olarak sessiz bir yer arar.

Ama yavaş yavaş, kişinin çalışmasının bir sonucu olarak, kişi tüm dünyanın sizin içsel özelliklerinizin bir yansıması olduğunu hissetmeye başlar. Kişi, beyaz bir perde üzerinde gibi, onu önünde görür ve buna bağlı olarak dünyadan sorumlu olduğunu hissetmeye başlar.

Twitter’da Düşüncelerim / 10 Kasım 2020

Şimdi ve gelecekte ışık yoksa – bu, yeni bir safhayla karşı karşıya olduğumda, her zaman tam bir sıfırla başlayan, bir sonraki dereceye geçişin bir işaretidir. Kişi gözlerini kapatmalı ve gruba daha fazla yatırım yapmalı, birlikten başka hiçbir şey düşünmemeli.

Birliğin sonucu olarak yukarıdan yeni ışık gelir ve beni doldurur. Yeni bir safhaya yeni bir dereceye doğru bir atılım yaptığımı ve ilerlediğimi hissederim. “Ve akşam vardı ve sabah vardı – bir gün.” Gün karanlıkla başlar. Önce akşam olacak, sonra bir gün olarak sabah gelecek.

Twitter’da Düşüncelerim / 9 Kasım 2020

Ego, kendi gelişimi sırasında büyür – sağ ve sol arasındaki tutarsızlık düzelmez. Birbirlerinden uzaklaşırlar, aralarındaki çatışma ve tartışmalar artar. Bu Amerika’da açıkça ifade ediliyor, sol ve sağ partiler ortak bir paydaya gelemiyor. Bu kırılma aileler içinde bile mevcut.

Doğa, insanların birleşmesine yardımcı olmuyor, tam tersine, şu anda ABD’de gördüğümüz gibi onları iki eşit karargaha bölecek. Toplum, milyonlarca insan bir tarafta, milyonlarcası diğer tarafta ortadan ikiye bölündü. Bir avuç insan kimin Amerikan Başkanı olacağına karar vermede sonucu belirliyor.

Orta çizgi yok – yukarıdan gelecek. Dünya ve doğa böyle inşa edilir. Üst güce, yaratılışın amacına yaklaşmak için çalışan Kabalistik gruplar – İsrail, “doğrudan Yaradan’ı hedefleyenler” dünyanın ve herkesin dikkatinin merkezinde olacaklar.

Onlar sol ve sağ çizgiler arasında bir bağlantı sağlamalılar.

Tüm dünya sağa ve sola bölünecek. Milyarlarcası bir tarafta, milyarlarcası diğer tarafta birbirleriyle bağ kuramamalarından “İsrail” sorumlu olacak. Üst kuvvet tarafından inşa edilen orta çizgiyi öğrenmemiz gerekiyor: “Göklerde barış yapan, aramızda barış yapacaktır”

Tek bir fırsat var: iki karargahı birbirine bağlayacak olan üst gücü ifşa etmek. Üst gücün ve herkesin birliğinin ifşası – Kabalistler olarak bu bizim işimiz. Bu yakında netleşecek ve buna hazır olmamız gerekiyor. Dünya bunu isteyecek, gelecek ve arayacak!

Twitter’da Düşüncelerim / 6 Kasım 2020

İnanç, bir kişinin kendi görüşünden Yaradan’ınkine yükselmesi demektir. Bizim görüşümüz bilgidir. Her derece, doğamın talep ettiği şeyle, karanlıkla başlar, ancak ben Yaradan’ın görüşüne arzu duyarım ve her seferinde yükselmeliyim.

İstediğimi düşünmüyorum veya yapmıyorum fakat Yaradan’ın istediği gibi yapıyorum.

Yaradan, sevgi ve ihsan etme niteliğidir. O’nun arzusunu yerine getirerek, kendim ve Yaradan arasında grup, onlu, tüm insanlık aracılığıyla bir iletişim sistemi kuruyorum. Kendimi düşünmüyorum ya da kendim için istemiyorum yalnızca sadece başkaları için: onların hedefi unutmamaları ya da hedeften kopmamaları için. Aklımı ve kalbimi onlara yönlendiriyorum.

Herkes kendisi yerine başkalarını önemserse, kendimizi Koronavirüsten ve diğer tüm sorunlardan kurtararak acı yolundan maneviyatın yoluna, ışığın yoluna geçeceğiz. Birlik hakkında düşünmeye başlarsak, dünyadaki her şey otomatik olarak yoluna girecektir.

Sadece düşüncelerimizi düzeltmemiz gerekiyor.

“Her şey düşüncede çözülecektir.” Böylece, bir kart destesini karıştırır gibi, şu anda kasıtlı olarak hayatımızı karıştıran tüm doğa güçlerini dengeleyeceğiz. Her şey, yalnızca bu dünyanın en yüksek seviyesi olan insan seviyesindeki arzumuza bağlıdır.

Gerçek insan güçlerimizi, Evrende bizden gizlenen her şeyi hissedeceğiz: kara delikler ve karanlık madde, dünyanın yaratılmasından önce hareket eden ve onu yaratan tüm güçler. Yaratılışın derinliklerine inmeye ve nerede olduğumuzu hissetmeye başlayacağız.

Bu fantezi değil, gerçek bilimdir: Kabala.

Her şey, her insanın kendisi hakkında değil, komşusu hakkında, herkes hakkında düşünmesi ve böylece daha yüksek bir dereceye kadar yükselmesiyle başlar. Kendinden çıkmak, Yaradan’a girmek demektir, çünkü O, egoist düşüncelerimizin ve arzularımızın üzerinde var olur.

Mantık üstü inanç, bir sonraki manevi seviyeye erişme yoludur, daha da yükseğe.

Egomu Beslemeli Miyim?

Soru: Küçük bir egom varsa, Kabala bilgeliğini mi çalışmalıyım yoksa önce egomu besleme konusu üzerine mi odaklanmalıyım?

Cevap: Egonuz için endişelenmeyin, sadece onun üzerine nasıl yükseleceğinizi düşünün. Onun üzerine çıkmaya başladığınız an, içinizde genişlemeye başlayacak ve onun üzerine, tıpkı bir sıcak hava balonundaki gibi, gitgide yükseleceksiniz. Aslında, ilerlemek için büyük, artan bir egoizme sahip olmalısınız.

Maddesel hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz. Aksine, daha hırslı bir egoist olacaksınız. Ve bu iyidir çünkü büyük bir ego olmadan üst dünyaya yükselemezsiniz. İkisine de ihtiyacınız var: sol çizgi ve sağ çizgi.