Category Archives: Kabala

“Negatif Düşünceden Nasıl Kurtulabilirsiniz?” (Quora)

Olumsuz düşünceden ve ondan kaynaklanan tüm sorun ve krizlerden kurtulmak için, tüm düşüncelerimizin önünde ve ötesinde var olan temel düşünceye (doğayı: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinde yöneten düşünce) bağlanmalıyız.

Her şeyi kapsayan bu yüce düşünceye nasıl erişebiliriz?

Aramızda doğru bir bağ kurma yöntemiyle.

Mevcut durumumuzda, tüm arzularımız üzerinde egoist bir niyet barındırarak olumsuz düşünceler ve etkiler yayarız. Bu egoist niyet, kar, statü ve kontrol için başkalarını sömüren sayısız “virüs” olarak ifade edilir. Egoist bir çalışma tarzına göre ne kadar çok düşünür ve hareket edersek, bu virüsleri başkalarına o kadar çok yayarız ve sonuç olarak, dünyamızda giderek daha fazla olumsuz fenomen bulunur.

Egoizmimiz toplumu etkiler, toplumda mutasyona uğrar ve sonra bize çok daha büyük bir güçle geri döner. Çok geçmeden, egoist bağlarımızın giderek daha olumsuz ve nefret dolu hale geldiği, bozulmuş yaşam koşullarına acı verici bir şekilde katlanırız.

Günümüzde, nefretin, acımasız rekabetçiliğin, kıskançlığın, şehvetin, gururun, kontrolün ve kişisel tatminimize hizmet eden herhangi bir şeyi ve herhangi birini sömürmeye yönelik sürekli artan bir dürtü gibi çeşitli mutasyonları deneyimliyoruz.

Bu kadar çok olumsuz düşünceyle ilgili sorun, daha tatmin olmuş hale gelme hedeflerimizin bizi gittikçe daha fazla atlatmasıdır ve bu koşullar altında ne bizim ne de başkalarının gerçekten zevk alamadığını görürüz.

Egolarımız, başkalarının pahasına kişisel olarak fayda sağlamaya devam edersek, kimsenin kazanmayacağı ve kendimizi giderek daha çaresiz bulacağımız sonucuna varmamız için gelişir.

O halde olumsuz düşünme biçimlerimizi nasıl değiştirebiliriz ve farklı bir olumlu gelişme biçimini nasıl teşvik edebiliriz?

“Nefret ettiğinizi başkalarına yapmayın” ve “Komşunu kendin gibi sev” ilkelerine uygun olarak, böyle bir sisteme dönüştürmenin yollarını aramalıyız. Başka bir deyişle, birbirleriyle olumlu bağ kurarak ve üyelerini egoist dürtülerin üzerinde olumlu düşünmeye ve davranmaya destekleyen, teşvik eden ve yükselten bir toplum yaratmaya yatırım yaparak, o zaman düşüncemizi olumlu bir şekilde dönüştüreceğiz. Dünyaya ve başkalarına iyilik yapma örneklerine değer vererek ve bunlara saygı duyarak, başkalarını nasıl olumlu etkileyeceğine dair düşünceler toplumda yayılmaya başlayacak, sonrasında bireysel ve materyalist hedeflere değer vermekten ve bunlara saygı duymaktan kaynaklanan olumsuz düşüncelerin yerini alacaktır.

Birbirimize yaydığımız “virüsler” daha sonra pozitif hale gelecektir. Birbirimize aktardığımız düşünceler, virüs olarak kabul edilir çünkü farkında olmadan bize nüfuz ederler. Bu sanki diğer insanlara iyi niyetlere odaklanarak rehberlik etmemiz ve bu niyetlerin de onları olumlu yönde etkilemeye hizmet etmesi gibidir. Bizler o zaman dünyayı daha iyi ve sağlıklı bir yer haline getiririz.

Her birimiz evrenin belirli bir kıvılcımına ev sahipliği yapmaktayız ve bu kıvılcımın sorumluluğunu alma ve uyumlu insan bağlarını teşvik eden ve destekleyen bir toplum yaratarak onu etkileme fırsatına sahibiz.

Twitter’da Düşüncelerim / 8 Aralık 2020

 

Yaradan’dan başka bir güç yoktur – bu, insanın da hiçbir güce sahip olmadığı anlamına gelir ve bir kişi dün kendi başına bir şey yaptığını düşünmekte yanılır yani dünyayı sadece Yaradan’ın kontrol ettiğine inanmıyor demektir. Kişi olanlardan pişman olmamalı …

Kişi her zaman Yaradan’a tutunmaya çalışmalıdır ki tüm düşünceleri Yaradan hakkında olsun. En kötü durumda bile, Yaradan’ın yolunu takip etmesini engelleyen başka bir güç olduğunu düşünerek Yaradan’ın alanını terk etmemelidir – çünkü her şey Yaradan’dan gelir.

Kişi dostların Yaradan’a daha yakın olduğunu görür. O Yaradan ile aynı hizada değilken, O’ndan tamamen kopuktur. Bazen Yaradan için bir uyanış alsa bile, Yaradan’ın birliğinden anında kopar. Ancak, bu onu Yaradan’a bağlılıkta bir çözüm talep etmeye zorlar.

Bağ ancak egoizmin üstüne çıkma ölçüsünde mümkündür. Ya da dağılır. Bunu dünyamızdaki tüm birliklerde görürüz. Bu nedenle, önce egomuzun üstüne yükseliriz ve bu ölçüde tek bir bütün halinde birleşiriz.

Dahası, egoizm aramızda kalır ancak fakat güçlendirici bir bağ rol oynar.

Herkesin bireysel, doğuştan gelen nitelikleri büyük bir değerdir ve değiştirilmemeli veya bozulmamalıdır. Aksine, dünyadaki her insanı doğal niteliklerini sürdürmesi için korumalıyız. Yaradan’ın hepimizi birleştirmesi, ihsan etme gücünü çekmek için birlikte çalışmalıyız.

Yaradan bizi birleştirir ve mükemmel kılar. Dünyayı O’nun ortakları olmamız için yarattı: Farklılıklarımızı ve ihsan etme gücüne duyulan ihtiyacı ortaya çıkarmak, Yaradan’dan gelip tüm boşlukları doldurmasını, karşıtları birleştirmesini ve tüm artılar ve eksilerin mükemmel birliğini hissetmemize izin vermesini istememiz için.

Dostlar kalbime girerse, Yaradan’ın her birinin arkasında durduğunu göreceğim. Önümde ıslah olmuş niteliklerim olarak görünürler, ancak egoizmimde onları kusurlu olarak görürüm. Onların doğrudan kalbime girmesine izin verirsem, kendimi ıslah edeceğim.

Kendimi dostlara ve onlar aracılığıyla Yaradan’a karşı iyi bir tavıra uyumlu hale getirirsem; kendimi gitar telleri, seslerinde tam bir uyum için çabalayan bir müzik aleti gibi ayarlarım. Kendimi bu şekilde ayarlayarak, grupla uyum içinde ses çıkarırım ve tek bir ruh çalar gibi çalmaya başlarım.

 

Kendin İçin Dua

Yorum: Kabala, bir kişi kendisi için (prensipte, bu sıradan bir insan için doğaldır) dua ettiğinde, bunun bir günah olduğunu söyler.

Cevabım: Kişi kendisi hakkında düşünürse, kendini diğerlerinden ayırır ve onlara yaklaşmaz. Doğal olarak bu, onu Yaradan’dan uzaklaştırır çünkü Yaradan hepimizi, ayrı bireylere bölünmeden önce olduğumuz gibi, tek bir ortak bütünde birleşmiş olarak görür.

Soru: Yaradan Kendisini düşünmez mi? Böyle düşünceleri yok mu?

Cevap: Birincisi, O, Kendisi hakkında düşünmez. İkincisi, her bir kişiyi düşünmez çünkü bizi bir bütün olarak hisseder.

Soru: Diyelim ki bir kişiye bakıyorum. O milyarlarca hücreden oluşmaktadır. Bir hücreye hitap etmiyorum, bir surete hitap ediyorum. Bunun gibi, Yaradan bizi bireysel olarak görmüyor mu?

Cevap: Hiçbir şekilde! Tek bir kişi ile en ufak bir hesap bile yapmaz. O, bizleri, kendimizi birbirimizden ayrı, Kendisine zıt olarak var olduğumuzu hissettiğimiz egoist bir nitelik içinde yarattı.

Soru: Peki, bundan ne anlamalıyım? Yaradan’ın beni hiç dikkate almadığını mı? Varlığımı bile bilmiyor mu?

Cevap: O’nun bilip bilmemesi tamamen başka bir konudur. O, diğerlerine yakınlaşarak O’na yakınlaşma eylemi dışında, kişisel eylemlerinizi hesaba katmaz.

Ruhun Müziği

İlerleme ancak onlu içinde mümkündür. Her şeyi egoizmim aracılığıyla görürüm ve bu nedenle her şey onu nasıl ıslah edeceğime bağlıdır. Bu yüzden Yaradan, Adam HaRishon’un ortak ruhunu parçalara ayırdı, böylece egoizmime rağmen çalışıp dostlarıma yakınlaşabilir ve algımı düzeltebilirim.

Dostlar kalbime girecek ve ben her birinin arkasında Yaradan olduğunu göreceğim. Onlar önümde ıslah olmuş niteliklerim olarak görünürler, ama egoizmim içinde onları bozuk olarak görürüm. Onları tam olarak kalbime getirmeye çalışırsam, kendimi ıslah edeceğim.

Kendimi, onluya, dünyaya, tüm gerçekliğe ve bunun aracılığıyla Yaradan’a karşı olan tutumumu ıslah etmesi gereken tek kişi benim.

Yaradan bana dostları verir ve şöyle der: “Onları seç, bu senin iyi kaderin, onlar aracılığıyla ruhunu ifşa edeceksin.” Ve ben bu kaderi kabul etmeli ve dostlarımı kalbimde ve aklımda birleştirmeliyim. Bu, iyi kaderi seçtiğim ve bir ruh edindiğim anlamına gelecektir.

Kendimi dostlarıma ve onlar aracılığıyla Yaradan’a karşı iyi olacak şekilde ayarlarsam, o zaman kendimi bir müzik aleti gibi ayarlarım, tıpkı gitar telleri gibi, seslerinde tam bir uyum elde ederim. Bu, grupla uyum içinde olmak için kendimi nasıl ayarlamam ve ortak bir arzu, tek bir ruh olarak, onlar ile çalmaya başlamam gerektiğidir.

Bu şekilde, tüm İsrail halkının arzularını birleştirerek ilahilerini yazan Kral Davut gibi, ortak duamızı bir araya getirebileceğiz. Bizler, dışsal eylemlerden değil, içsel bağdan bahsediyoruz. Dışsal eylemler yalnızca dikkatimizi dağıtır ve ıslahımızı yavaşlatır.

Güzel Bir Hayata Ulaşabiliriz

Binlerce yıldır Kabalistler tarafından yapılan açıklamalar sayesinde Kabala bilimi, bizlere yaratılışın amacının ne olduğunu, evrimin bizi nereye ve hangi yasalara göre götürdüğünü açıklamaktadır.

Yaradan bizi tek bir ruh olarak yarattı ve sonra onu paramparça etti, bu da birbirini yabancı olarak hisseden birçok farklı arzuyla sonuçlandı. Bu bölünme nedeniyle herkes kendini diğerlerinden bağımsız, ayrı, farklı hisseder ve içgüdüsel olarak kişi diğerlerini reddeder, diğerleri de onu reddeder.

Böylece dünya giderek daha fazla gelişti: cansız doğa, bitkiler, hayvanlar ve insanlar. İnsanlık bu arzuların her geçen gün artması nedeniyle gelişmiştir, giderek daha fazla bağımsızlık, bölünme ve çatışan çıkarlar sergilemiştir. Doğanın her seviyesinde bir çekim gücü ve bir reddetme gücü vardır.

Cansız, bitkisel ve hayvansal dünyada, çekim gücü, özgür seçimle değil, doğanın belirlediği gibi herkesin var olmasına yardım etmek için içgüdüsel bir şekilde hareket eder. Ve insanlar arasında da çekim gücü, cinsiyete ve aileye karşı doğal bir çekim görevi görür. İnsanlık nesiller boyunca böyle var olmuştur.

Aslında insanlar arasında böyle bir çekim yoktur. Ortak arzuyu birçok parçaya bölen, ortak güç Yaradan, onların büyümelerini ve ne kadar uzak ve zıt olduklarını ortaya çıkarmalarını ister. Ve aynı zamanda, bağımızı, bağımlılığımızı ve birliğimizin faydalarını keşfederiz.

Ancak, insanların, ülkelerin ve ulusların bağı ve işbirliği yoluyla harika bir yaşama ulaşabilsek de, birbirimizi mahvetmek ve yok etmek için savaşa büyük miktarda enerji, para ve kaynak harcıyoruz. İnsanlığın bağ kurmaktan yararlanmasını izlemek yerine, bölünmeden dolayı çaresizce savaşmasını izlemek acı vericidir.

İnsanların, tüm bunların Yaradan’ın bizimle oynadığı bir oyun olduğunu anlamaması üzücü. Kötünün gücünü onu yok etmeden korumak,  bu eksinin üzerine bir artı inşa etmek, tüm günahları sevgiyle örtmek gerekir. Ve o zaman,  kötünün tüm gücünü ve iyinin tüm gücünü içeren bir sistemde var olacağız. İyi güç tüm kötülükleri örtecek ve onun üstesinden gelecektir ve bu şekilde, bu sistemden tüm iyiliği alabileceğiz.

Parçalamanın amacı buydu: ışığın karanlığa üstünlüğü olarak, içimizdeki gizli, içsel, iyi güçleri ortaya çıkarmak. Karanlığı ifşa etmezsek, ışığı ve onun tüm niteliklerini ifşa etmeyeceğiz. Bu nedenle “Ve akşam vardı ve sabah vardı, bir gün” de olduğu gibi, tüm kötü koşullardan geçmeliyiz. Gece ve gündüz her zaman birbirini izler, böylece tüm günahlar sevgi ile örtülür. Bu nedenle, günah her zaman önce ifşa olur ve ancak ondan sonra birlik ifşa olur.

Bizim çalışmamız, iki zıt gücü içeren bir sistemi bir araya getirmektir. Ve kısa devrede olduğu gibi birbirlerine yakınlaşmamalıdırlar, bir elektrik şebekesinde pozitif ve negatif kısa devre gibi. Aralarına bir yük, bir direnç, dayanma gücü koymak gerekir. O zaman artı ve eksi birbirini iptal etmeyecektir ama bağlanacak ve bu direnç üzerine olumlu, işe yarar bir sonuç verecektir.

Bizim görevimiz, artı ve eksi arasında, Yaradan’ın yarattığı egoist doğa, kötü eğilim ve çabalarımızla çektiğimiz üst ışık, iyi eğilim arasında durmaktır. Bizler iyi ile kötü arasında var olur, çalışmamızı yaparız.

Ve sonra, Yaradan tarafından bir mini model şeklinde yaratılan,  sadece onun gücü nedeniyle var olan, Adam HaRishon sistemi, bizim gücümüzle, yükümüzle doldurulacaktır. Artı ve eksi, kötünün gücü ve iyinin gücü, bu sistemde birbirini iptal etmeyen, ancak Adem’in ortak ruhu sisteminde çalışmamızı ifşa etmeye izin veren, potansiyel bir fark yaratan, iki kutup olarak çalışabilir.

Karanlık ışık olarak parlayacak: bu iki güç, daha önce kırılmış olan bu sistem içinde, sonsuzluğun tüm ışığını tutuşturabilecek. Arzularımızı tekrar bir araya getirmek için gücümüzü tam olarak kullanırsak, tüm ışığın ifşa olduğu ortak bir arzu elde ederiz.

Bu sisteme, duygularımıza bağlı olmayan mekanik bir ağ olarak bakmalıyız. Başka bir deyişle, mutlak eksiden mutlak artıya, reddetmekten bağ kurmaya, nefretten sevgiye gidebiliriz. Ve bir aşırı uçtan diğerine her zaman değişimlerin başımıza gelmesi iyi bir şeydir. Asıl mesele, Adem’in tek ruh sisteminde var olduğumuzu sürekli hatırlamaktır ve bunların hepsi, doğru bağlantıya getirilmesi gereken doğadır.

Ve o zaman duygularımıza çok fazla bağlı kalmayacağız, ama aklı takip edeceğiz yani Kabala bilgeliğiyle, bağ kurma bilgeliğiyle meşgul olacağız. Bırakalım içimizde artıdan eksiye farklı duygular ortaya çıksın, asıl mesele, tüm bu deneyimler üzerinden sevgi denen birliği tamamlamayı hedeflemektir.

İçsel Bilgelik

Manevi çalışma mantığın ötesine geçer; bu, egoist aklımıza ve duygularımıza göre değildir. Ama o zaman nasıldır?

Manevi yapıdaki Sefira Daat (bilgi), duyguların ve aklın özel bir birleşimidir. Duygular Bina’dan gelir ve akıl Hohma’dan gelir, bundan daha yukarıda çalışmak nasıl mümkün olabilir? Manevi yaşamda onunla ilerlemek için, nasıl bu ilkenin en uç noktasını bile kavrayabiliriz?

Yeni algılama araçlarına ulaşmak istiyorsak, duygularımız ve aklımız üzerinde değil, sadece dostlarımızla yakınlaşmak için çalışmalıyız. Maneviyatta bir adım ileri giderek bir şeyleri anlamak ve edinmek istersem, bunu aklımda veya duygularımda nasıl yapacağımı aramıyorum. Sadece dostlarıma daha yakın olmak haricinde bunu bir kitaptan ya da duyularımla öğrenemem.

Adam HaRişon’un sistemini ıslah etmek için, yapabileceğimiz tek pratik eylem budur. Onludaki dostlarımla manevi bağ, içimde yeni bir Kelim açacak ve beni yavaş yavaş mantıktan, mantık ötesine doğru değiştirecektir:  bu dünyanın maddi Kelim’inden, dünyevi akıl ve hislerden manevi Kelim’e. Ve onlar sadece engellerin üstesinden gelmekle, kayıtsızlık ve dostlardan, onludan içsel ayrılıkla ortaya çıkarlar.

Kalbimi açtıkça ve bağ kurmak istedikçe, “Öğrenen bilge değildir” sözünü daha fazla anlarım. Edinim, bilgiye değil gittikçe daha fazla bağlanmaya başlayan Kelim’e bağlıdır. Parçalanmadan sonra, hepimiz bölünmüş durumdayız, ancak, birleşmek ve yakınlaşmak istediğimiz ölçüde, içinde yeni manevi kavramlar hissettiğimiz ıslah olmuş Kelim’i meydana getiririz.

Bu yüzden kendimi, manevi değişimlerden geçecek ve daha fazla maddi sebep ve psikolojik hisler aramayacak şekilde eğitirim. Sadece dostlarımla bağ kurmak isterim ve Adam HaRişon’un Kli’sini ıslah ederek, bütünsel bir manevi sistemin ne olduğunu, parçalanmadan önce Adam HaRişon’da ne olduğunu ve şimdi nereye gittiğimizi anlamaya başlarım.

Bizler, üst gücü, Yaradan’ı ve Kabala bilgeliğini kendi içimizde keşfederiz ve kitap bilgisi kazanmayız. Kabala’ya içsel bilgelik denmesinin nedeni budur.

Sinerji Etkisi

Yorum: Sinerji etkisi, insanlar, bütünsel bir grupta birleştiğinde ortaya çıkar ve sonuç olarak aralarındaki entelektüel enerji artar.

Kabala’da ayrıca, kişi on kişilik bir gruba dahil olursa, on kat daha büyük değil, bin kat daha büyük bir güç aldığı söylenir.

Benim Cevabım: Elbette, çünkü aynı zamanda üst enerjiyi çekmeye başlar.

Kişi kendini feshedip üst kaynak ile aynı hizaya getirirse, o zaman artık gruptan egoist bir tepki değil, üst kaynaktan özgecil bir tepki alır. Bundan dolayı başarılı olur.

Konformizmin Etkisi

Soru: Konformizmin etkisi, kişinin çoğunluğun görüşüne uyduğu kolektiflerde oldukça yaygındır. Bu etki, daha yüksek bir amaca ulaşmak için, bir şekilde birbirine yakınlaşmak isteyenler için bütüncül eğitim kurslarında nasıl kullanılabilir?

Cevap: Ben şahsen bu etkiyi asla kullanmam. Bunu kişiye sadece kendisi kullanabilmesi için açıklarım. Onlara ulaşması için, ona herhangi bir amaç veya yöntem empoze etmem. Sadece eline bir araç veririm. Eğer isterse, amacın önemini ve çevrenin önemini kendisi için geliştirmesine meydan veririm ve sonra ilerler.

Ne bir kişiyi ne de grubunu manipüle etmem. Ne yapacağını kendi özgür iradesiyle seçmesine izin veririm.

Kendimizi Yükselterek, Dünyayı Yükseltiriz

Dersten sonra bizler dünyanın içine gireriz, ve tüm dünya, tüm insanlık, Adam HaRişon’un tüm Kli’si, bizim-on dostun arasına girer. Dünya, onlunun içinde, bağ kurduğum dostlarımın arasında akmaya başlar ve onun düşüncelerini ve arzularını bize getirir.

Bizler, dünyanın arzularını hissetmeliyiz; aksi takdirde, genel ıslaha ulaşamayacağız. Bunun siyaset olmadığını, ekonomi olmadığını, ama Adam HaRişon’un ortak ruhunun muazzam arzusunun aramıza girip bizi etkilediğini, böylece bu engeller üzerinden birliğe dönmemiz gerektiğini anlamalıyız. Eklenen egoizme rağmen, daha da güçlü bir şekilde yeniden bağlanırız.

Kocaman dünyadan gelen izlenimler bizi ayırmamalı. Bizler, dünyadan yalnızca daha sonra ıslah etmek için çalışabileceğimiz izlenimleri alırız.

Birbirimizle olan bağımızı koparmazsak, gün içinde bizi etkileyen tüm koca dünya bize uygun bir şekilde bağlanacak, bizler de onu ıslah edebileceğiz. Kendi içimizde dünyayı ıslah ederek, onun dışarıda da değişmesine neden oluruz çünkü içsel ve dışsal arasında zaten bir bağ doğmuştur.

Eğer dünya gün içinde bizleri bölemez ve onluda birbirimizden ayıramazsa o zaman, birliğimizi ona aktarır ve böylece dünyayı ıslah ederiz. Bu, yavaş yavaş manevi Partzuf’umuzun, onun sonunun (Sof) bir parçasına dönüşür. Henüz onunla aktif olarak çalışamayız, ancak o, zaten Partzuf’un faydalı bir parçası haline gelir.

Böylece günbegün dünyadan yeni arzular emer ve birliğin gücünü ona aktarırız. Tüm insanlık bir Kli’ye, tek bir ruha aittir. Onluda birleşmeye çalışarak, dolayısıyla manevi kabın ve başın (Toch ve Roş) iç kısmını inşa ederiz. Ve henüz birliğe gelmemiş diğer tüm insanlar, Partzuf’un sonudur (Sof). Bu nedenle, bu arzuları birleştirmeliyiz.

Genel ıslah zamanında yaşıyoruz ve bizler tüm dünyayı düşünmeliyiz. Bu nedenle, keşişler gibi bir mağarada, küçük yerleşim yerlerinde yaşamış geçmişin Kabalistlerinin aksine, bizler insanlar arasındayız. Kabalistler her zaman yalnızlık için çabaladılar çünkü henüz dünyayı ıslah etmek için çalışmaya gerek yoktu.

Ama biz farklı bir zamanda yaşıyoruz ve istesek de istemesek de tüm dünyadan izlenimler alıyoruz. Gün boyunca onun arzularını emeriz ve onları işlememiz gerekir. Ve onluda birleştiğimizde, birleşmemizin dünyadan alınan arzuları da içerdiğini hesaba katmalıyız. Ve koca dünyaya geri döndüğümüzde, onu ıslah olmuş arzularla etkileriz ve dünya değişir, ıslah ve birleşmenin gerçekleşmesine doğru ilerler.

Manevi İlerleme Kriterleri

Gerçek manevi hissiyat, yalnızca onludaki yakınlığımızın ve bağımızın derecesine bağlıdır. Sadece bağımızın gücüyle Yaradan’a yakınlaşırız ve bu eylemden manevi bir sonuç, bir maneviyat hissi alırız.

Daha önce sahip olduğumuz bağ ile şimdi edindiğimiz bağı arasındaki fark, manevi bir ilerleme duygusu verir. Bu nedenle sadece bunu önemsemeli ve sadece buna odaklanmalıyız. Onludaki dostlarımla daha güçlü bir bağ kurmadıysam, ıslahtaki görevimi yerine getirmedim demektir. Diğer bir deyişle, manevi dünyada değil, sadece maddi dünyada yaşamışımdır.

Maddesellik ve maneviyat arasındaki fark, varoluşumda tam olarak desteklemek istediğim şey tarafından belirlenir: ya şu anki aklım ve hislerim ya da manevi akla ve hislere yükselmek yani mantık ötesi inanç için bağımız.

Maddesellik pahasına maneviyata yükselemeyiz ancak mantık ötesi inançla onun üzerine çıkabiliriz. Bu dünyadan, üzerlerine yükselip manevi Kelim’e dönüştürdüğümüz bozukluklar hariç, hiçbir şey almamıza gerek yoktur. Ve bu dünyaya yapışırsam ve gruptan ayrılırsam, o zaman dostlarımla doğru bağa sahip olmam. Sonuçta gruba geldiğimde bu dünyayı bir süreliğine unutuyorum.

Sürekli olarak gruba bağlı hissetmem gerekir ve sadece ben izin verdiğimde, maddi dünya manevi dünyamı, grubu işgal edebilmelidir. Beni yutması ve kontrol etmesi için onun gücünün altına girmemeliyim. Manevi gelişim, maddi varoluştan daha önemli olacak şekilde öncelikler belirlerim.