Category Archives: Kabala

Tüm Dünya Arkamızda

Yorum: İsrail’e yeni geldim ve İsrail’in iç savaşın eşiğinde olduğunu, bu toplumda tüm çelişkilerin birleştiğini her zamankinden daha fazla fark ettim: hem sosyo-ekonomik hem de politik çünkü sol ve sağ birbirinden gerçekten nefret ediyor, ayrıca dini ve etnik sorunlar var.

Görünen o ki, bir ülke içinde birbirini duymayan ve anlamayan beş ya da altı farklı ülke ve beş ya da altı farklı insan grubu var.

Cevabım: Evet. Bu nedenle burada İsrail’de bu sorunları çözersek, dünyanın her yerinde bu sorunları çözmek için harekete geçeceğiz.

Soru: Açıkçası, bu mümkün. Geceleri merkezinizden yayınlanan dersleri izleyip ekranda farklı milletlerin, farklı etnik grupların, farklı dinlerin temsilcilerini görmek beni hayrete düşürüyor! Başka ülkelerden öğrenciler, Müslümanlar, Budistler, Katolikler ve Protestanlar dersleri dinlerken, prensipte bunun mümkün olduğunu anlıyorum. Sürekli bundan bahsediyorsunuz, toplumu sürekli teşvik ediyorsunuz.

Ama pratikte ne olmalı? İsrail’deki insanların birbirlerini duymaya ve görmeye başlaması için ne yapmamız gerekiyor?

Cevap: Bir cevabım olup olmadığını bilmiyorum. Resmi bir cevap verebilirim, ama bu gerçekten etkili mi, sürdürülebilir mi, var olmaya ve uygulanmaya hakkı var mı bilmiyorum. Kabalistik kaynaklara göre hareket etmeye çalışıyorum, onları anladığım kadarıyla. İsrail’de veya dünyada bu sorunu çözmeye çalışan bir Kabalist görmüyorum.

Bence yine de, her şeyden önce bizler kendimiz, küçük topluluğumuzla (içinde binlerce insan olduğu için o kadar da küçük değil) çok ciddi bir etkileşime girdiğimizde, birlik olmanın gereğinin farkına vardığımız bir koşula ulaşmayı,  tüm dünyanın arkamızda olduğunun ve onun neyin ilerlediği ve neyin önünde olduğu konusunda hiçbir fikri olmadığının anlayışına gelmeyi hedeflemeliyiz. Sadece birleşmek ve en önemlisi dağıtım için çabalarımızı sürdürmemiz gerekiyor.

Manevi Yolda Düşüşler ve Yükselişler

Soru: Yaradan’ın düşüşler ve yükselişlerle bağlantılı olduğunu hissetmeye çalışmak nasıldır?

Cevap: Bizim dünyamızda alma arzusu otomatik olarak içimizde sürekli olarak çalışır ve ben dünyamızı aşağı yukarı onunla bağlantılı olarak hissederim. Manevi dünyada, benim doğal arzum ihsan etme arzusudur ve durumlarımı onun içimde dalgalanmasına göre hissederim.

Yani, Yaradan’ın (ihsan etme niteliği) daha büyük bir hissiyatı bir yükseliştir, daha küçük olanı ise bir düşüştür.

Doğal olarak, manevi dünyadaki düşüşler ve yükselişler, dünyamızdaki düşüşlerden ve yükselişlerden tamamen farklıdır, çünkü maneviyatta hepsi bizim çabalarımızdan gelir. Maddi dünyada, özel çabalara ihtiyacımız yoktur, çünkü alma niteliği olan egoizmde otomatik olarak var oluruz. Manevi dünyada ise, onun içinde minimum düzeyde bile var olabilmek için, sürekli olarak egoizmin üzerine çıkarak bir sonraki niteliğe, ihsan etme niteliğine yükselmek için çaba göstermeliyiz.

Bunlar bilinçli olarak üst ışığı çektiğimde ve o bende yeni bir özellik düzenlediğinde meydana gelen özel, içsel çabalardır. Ben ihsan etmenin içinde otomatik olarak var olamam, çünkü o zaman yeniden temel doğal özelliğimiz olan egoizmin içine düşerim.

Sanki yerin üstünde olmak istiyormuşsunuz gibi, bunu yapmak için biraz çaba sarf etmeniz gerekir. Ve çaba ortadan kalkar kalkmaz, tekrar yere düşersiniz.

Yorum: Ancak Kabalistler, bir kişi Mahsom adı verilen iki dünya arasındaki potansiyel engeli aştıysa, o zaman bir daha asla bedenselliğe düşmeyeceğini yazar.

Cevabım: Yine de sürekli anti-egoist çabalar sarf etmesi gerekir.

Soru: Manevi dünyada var olmak zor mudur?

Cevap: Hayır, zor değildir. Her şey Yaradan’ın yüceliğine, ihsan etme niteliğinin büyüklüğüne ne kadar önem verdiğimize bağlıdır. Kendimizi bu güce, onun önemine, büyüklüğüne adarsak, o zaman zor değildir ve kalıcı olabilir.

Ancak bu, çaba göstermeye başladığımızda kalıcı olacaktır. Yani bu çabanın uygulanması bizim kalıcı durumumuza dönüşebilir. Ve bu hoş bir çabadır. Kişi Yaradan’ın yüceliğini hissettiği ölçüde bu, hoş hale gelir.

Aramızdaki Bağ İçin Karşılıklı Garanti

Soru: Ben onlara kefil olmazsam, insanlar daha yüksek bir gücü ifşa edemeyecekler. Benim garantim nedir?

Cevap: Yaşça daha büyük olarak, daha deneyimli bir insan olarak, kendinizle ve tüm dünyayla bağ kurmak için tüm koşulları, tüm olasılıkları üstlenmeniz gerçeğindedir.

Burada birbirimize bağlıyız. Bu karşılıklı garanti, kendimizi içinde bulduğumuz bütünleyici sistemden gelir. Yani, evrenin tüm durumu, dünyalar yalnızca tek bir bütünsel sistemdir.

Ve her birimiz ağ ören bir örümcek gibi bu ağda bulunduğumuz noktadan hareket ederiz. Her birimiz, tüm ağın düzgün işleyişinin bağlı olduğu küçük bir örümceğiz. Ben kendi açımdan hareket ediyorum, siz kendinizinkinden, o da onunkinden vb. Hepimiz doğru bir şekilde etkileşime girersek, ağ maksimum, mükemmel durumuna ulaşır.

Soru: Bu, farklı organların birbirine kefil gibi göründüğü vücudumuzla karşılaştırılabilir.

Cevap: Evet. Kesinlikle aynı sistem üzerine kuruludur.

Soru: Vücutta bu, programlandığı gibi bilinçsizce mi olur? Bizler bilinçli olarak mı yapmalıyız?

Cevap: Bu bozuk sistemi bilinçli olarak, hepimizin karşılıklı olarak birbirimize kefil olduğumuz, birbirimizi tamamladığımız doğru duruma getirmeliyiz.

Soru: Bu kadar önemli bir bilgiyi kimsenin bilmemesinin sebebi nedir? Neden program tarafından bu şekilde ortaya konmuştur?

Cevap: Bu dünyada doğduğumuzda, onun hakkında hiçbir şey bilmeyiz. Bize öğreten ebeveynlerimiz, eğitimcilerimiz ve öğretmenlerimiz vardır. Yaşarız, var oluruz, bir şekilde gelişiriz ve ancak o zaman 15 ila 20 yaşından itibaren yaratıcı bir şekilde, belki de pratik olarak dünyayla ilişki kurmaya başlarız.

Aynı şey burada da geçerli, hem özel manevi yaşamda, bir kişi Kabala’ya gelip onunla meşgul olmaya başladığında, hem de binlerce yıllık gelişiminin içinden geçen tüm insanlıkta.

Ve ancak bizim zamanımızda, 20. yüzyıldan itibaren, bu sistemi, var olduğu yasaları zaten ortaya koyabildiğimiz ve bu sistemi tam dengeye getirmek için nasıl hareket etmemiz gerektiğini anlamaya başladığımız bir duruma giriyoruz. Ondan önce çocuklar gibiydik, bilinçsizce geliştik.

Soru: Karşılıklı garanti yasasının canlı bir organizmanın varlığının yasası olduğunu söyleyebilir miyiz?

Cevap: Evet.

Ortak Bağlantı Ağında

Kabala ilminde, tüm yaratılışın, dünyamızda ve etrafımızdaki manevi dünya dediğimiz güçler dünyasında var olan her şeyin, ortak bir bağlantı ağı olduğunu çalışır ve sonra ifşa ederiz.

Bu ortak, karşılıklı, destekleyici, birbirini tamamlayan bağlantı ağına ruh denir. Bizler sadece bununla ilgili konuşuruz: aramızda onu nasıl ifşa edeceğimizi, nasıl artıracağımızı, aklımızla ve duygularımızla bunun içine nasıl gireceğimizi ve nasıl kontrol edebileceğimizi konuşuruz. Bütün bunlar ruhun edinilmesidir.

Bu bağlantıyı ifşa ederken, Yaradan denilen ihsan etme ve sevginin gücünü keşfetmeye başlarız. Esas olarak, Kabala bilgeliğinin tüm meşgul olduğu ve genel olarak kişinin yapabileceği tek şey şudur: bu dünyadaki hayatı boyunca, Yaradan’ı edinmek, ruhu edinmek yani içinde hepimizin var olduğu ve tamamen birbirimize bağlı olduğumuz güçler ağını edinmektir.

Tarihsel Kronoloji ve Manevi Gelişim

Soru: Tufan, Mısır’dan Çıkış vb. tüm manevi koşulları aynı kronolojik sırayla mı yaşamız gerekiyor yoksa bu şart değil mi?

Cevap: Tora’nın bize anlattığı her şeyi aşağı yukarı aynı kronolojik sırayla yaşamamız gerekir, ancak her bir kişi bunları kendi ruhunun durumuna göre yaşar.

Yani Mısır’da olmak, dört yüz yıl sürgünde geçireceğim ve oradan çöle kaçacağım anlamına gelmiyor.

Tüm bunları manevi çerçevelere dönüştürmemiz gerekiyor, bu da Mısır’a inmenin egonun kötü olarak tanınması olduğu anlamına geliyor. İlk başta, bu kötü değil ve yedi yıllık tokluk var, egomdan zevk alıyorum ve bunun beni ileriye götürdüğünü anlıyorum, Kabala ilmini çalıştıkça daha çok biliyorum ve daha çok anlıyorum.

Sonra yedi yıllık açlık gelir. Daha önce egonun beni doldurduğunu hissettiysem, şimdi beni manevi edinimden ayırdığını ve artık onu kabul etmek istemediğimi, ondan çıkmak istediğimi hissediyorum.

Doğanın Beş Kısmı: Kök ve Onun Etkileri

Yorum: Rabbi Nachman, birçok farklı kitabın bulunduğu bir mağaraya girmiş gibi bir rüya gördüğünü yazmıştır. Onları açmaya başlayınca hepsi aynı yerden açılmışlar ve aynı şeyden bahsetmekteymiş.

Benim Cevabım: Öyledir, hepsi sadece manevi kaynaşma, birleşme, yükselme durumuna nasıl geri dönüleceğinden bahseder. Esas olarak, tüm birincil kaynaklar zamanımız için yazılmıştır. Bizler şimdi maneviyattan son, dördüncü sürgündeyiz ve ondan, Kral’la,  Yaradan’la birliği tamamlamaya gelmeliyiz.

Soru: Ama bütün birincil kaynaklar aynı şeyi söylüyorsa, neden bu kadar çok farklı kitap var?

Cevap: Çünkü her şeyden önce dört ana dil vardır.

Vücudumuzda her şey beş kısımdan oluşur (kök ve onun dört etkisi): Akciğerlerin beş kısmı, ağzın beş kısmı, beş duyu, eldeki beş parmak vb.

Gerçek şu ki, ruhu kendisi için inşa eden ışık, onun kök sistemi, sözde taç, köktür. Kökten dört aşama gelir, kendisi için arzu oluşturan ışığın dört yayılımı. Sadece son, dördüncü aşama ışığa yükselmek, ışıkla aynı olmak isteyen gerçek arzudur.

Böylece doğadaki her şey beş aşamada yaratılır ve bu nedenle dört tür dilimiz var, yani yaratılış tarafından dört tür ışık algısı.

Ayrıca dört tür yaratılış vardır: cansız, bitkisel, canlı ve insan.

Kabala, değişimimizin tüm aşamalarını anlatır yani sonuncusu kök olan, beş dünyanın 125 aşamasını çıkışı tanımlar.

Her dünyada, Partzufim (büyük aşamalar) olarak adlandırılan beş bölüm vardır ve bunların her biri beş alt aşamaya bölünmüştür – Sefirot. 125 basamağa çıkar. Onların hepsi, Yaradan’ın “Değişmez, silinmez dört harfli adı” denen tek bir anlayışa dönüşür.

Yaradan’ın dört harfli adı, dışarı giden kökü (nokta) ve bu noktayı temsil eden dört harfi içerir. Yani O’nun bu beş temsili formunun içinde, beş tezahüründe, bizler O’nu hissederiz.

Karşıtlıkların Bütünleşmesi Bize Ne Verir?

Bizim dünyamızda önce bir şeyi, sonra başka bir şeyi yani bir şeyi diğerine karşı hissedebiliriz  ama aynı anda değil. Ve Kabala, hem kötü hem de iyi durumları aynı anda çekmenize, aynı anda onlara hakim olmanıza, onları birbirine bağlamanıza ve iyi durumları birçok kez daha canlı hissetmenize olanak verir.

Ek olarak, aynı anda iki yerde olamayacağımız için maddi dünyada bazı fiziksel fenomenlere ulaşmak mümkün değilse, eksi ve artı ile aynı anda birleşemeyiz, kuantum fiziğinde genellikle olduğu gibi bazı anlaşılmaz, imkansız kombinasyonlarımız var, o zaman Kabala tüm bunları çok basit bir şekilde çözmemize olanak sağlar.

Soru: Ve şöyle bir durum hayal edin: bir anne çocuğu cezalandırır; çocuk elbette acı çeker ama aynı zamanda annesinin onu sevdiğini ve onun iyiliği için yaptığını anlar. Böylece annesini haklı çıkarır. Prensip olarak, dünyamızda bu gerçekçi değil. Ancak bunu karşıtların bütünleşmesine bir örnek olarak alabilir miyiz?

Cevap: Bu tam olarak doğru örnek değil çünkü mantık ötesi inançla gitmek isteyen bir kişi, hem olumsuz hem de olumlu nitelikleri eşit olarak çeker. Kişi, bunların ancak birbirleriyle kombinasyon halinde doğru şekilde tezahür edebileceklerini ve ona tam bir hissiyat ve edinim ölçüsü verebileceklerini anlar.

Bir Kabalistin görevi, olumsuz ve olumlu nitelikleri doğru bir şekilde değerlendirmektir, başka bir şey değil. Doğada olumsuzluk olmadığını anlar ama henüz olumlu ile bütünleşmediği için öyle hissedilir.

Soru: Yani bir Kabalistin kendisi veya başkaları için hiç korkusu yok mudur?

Cevap: Neredeyse hiç.

Tabii ki, çeşitli koşullardan geçer. Farklı seviyeler arasında iken, her türlü olumsuz etkiyi hisseder, ancak bu sadece iki seviye arasında bir durumdayken kısa bir süre içindir.

“Bin Millik Yolculuk Tek Bir Adımla Başlar”

Soru: Kristof Kolomb’un “Kıyıyı gözden kaybetmeye cesaret edemediğiniz sürece okyanusu asla geçemezsiniz” dediği söylenir. Kabala’da okyanusu geçmek için kıyı görüşünü tamamen kaybetmek zorunda olmanız ne anlama geliyor?

Cevap: Sadece maddi olan her şeye gözlerinizi kapatmanız ve vaat edilen toprak görünene kadar Kabalistlerin bizlere verdiği yönlendirici ilkeleri takip etmeniz yeterli. Kelimesi kelimesine.

Adam yine de görüneceğinden emin olmalı.

Soru: Peki  eğer görünmüyor, görünmüyor, görünmüyorsa…?

Cevap: Devam edin. Bu en büyük maceradır.

Yorum: Evet, bunun içinde bir tat var.

Benim Yorumum:  Ama bu tadı kendiniz hazırlamalısınız. Ve kendiniz içersiniz! Baal HaSulam’a göre, Kabala bilimi 20 ve 30 yıldır çaba göstermeye hazır olanlar için hazırlanmıştır. Hatta 40 ve 50!

Soru: Kıyıyı tamamen gözden kaçırmak mı?

Cevap: Evet. Ve insan ilerliyormuş gibi hissetmez! Kristof Kolomb yine de yıldızların rehberliğine sahipti vb. Ve Kabalist için onun yönlendirmesi yalnızca içseldir.

Yorum: Yani, ilerlediğinizi hissetmiyorsunuz.

Cevabım: Neye odaklanabilirsiniz ki? Yıldız yok! Hiç bir şey yok! Gerçek bu!

Yorum: Yani, “5, 10, 20 kilometre geçtim vb.” gibi herhangi bir sağlama işareti koyamazsınız.

Cevap: Her gün sağlama işaretleri yapabilirsiniz. Ama bu sağlama işaretleri yalnızca gruba yönelik arzularınız tarafından işaretlenir.

Siz onun içinde yürürsünüz. Bu fiziksel olabilir, manevi olabilir, öğretmeniniz ve dostlarınızla bağınız olabilir. Ve her gün üzerinde çalıştığınızda, 10 yıl, 20 yıl ve belki 30 yıl sürer ama sonunda ona ulaşırsınız. “Bin Millik Yolculuk Tek Bir Adımla Başlar.”

Karşıtların Birleşmesi

Manevi durumların ortaya çıkması, gelişmesi ve bu durumları özümseme şeklimiz hakkında kısa açıklamalar çerçevesinde, Kabala’nın karşıtlara nasıl tepki verdiğinden ve onları dengelemeyi nasıl mümkün kıldığından bahsetmek gerekir. Hayatımızda, her türlü fiziksel etkiden (soğuk, ısı, basınç, boşluk vb.) duyusal (nefret, sevgi, neşe, umutsuzluk vb.) parametrelere kadar birçok çelişki ile karşı karşıyayız.

Bu durumları, içimizde dönüşümlü olarak bulunmasalar da genel bir uyum içinde var olabilmeleri için yani bize tamamen imkansız görünse de eşzamanlı olarak algılayabilmemiz için nasıl dengeleyebiliriz?

Kabala Bilgeliği, bunun bir kişiyi mükemmellik durumuna götürmesi gerektiğini söyler. Mükemmellik yalnızca bir durumda var olduğunda ve diğerinde, yani zıddında mutlak kusur olduğunda, mükemmelliğin olamayacağını açıklar. Bir umutsuzluk durumunda mükemmellik olamaz ve daha sonra yerini umutsuzluğa bırakacaksa, bir sevinç halinde de mükemmellik olamaz. Bu nedenle, burada tamamen farklı bir yaklaşıma, soruna farklı bir çözüme ihtiyacımız vardır.

Kabala Bilgeliğinin iştigal ettiği konu şey budur. Bir insanın tüm niteliklerini, tüm hallerini bir araya getirip, hepsine tek bir büyük, mükemmel çözüm sunmayı kendine misyon edinmiştir.

Cevap, hiçbir şekilde bağ kuramadıklarında veya herhangi bir düzeyde, his ve akılda bir araya gelemediklerinde, iyi ve kötü durumların arasında olan her şeyin üzerine yükselmektir.

Onların bağı, kişi egoist durumdan mantık üzeri inanç denilen alana yükseldiğinde, yani nitelikleriyle ihsan etme ve almama yönünde çalışmaya başladığında ortaya çıkar. Tüm duyularla ters yönde çalışarak, her şeyi mutlak iyi olarak algılar.

Bu fizikte ve genel olarak hayatımızda, birbirimizle ilişkilerimizde çelişkiler varken ve ne yapacağımızı bilemediğimizde olduğu zamanki gibi değildir. En fazla, ortada bir yerdeyizdir, bir orta yol bulmaya çalışırız.

Kabala’da orta yol yoktur! Kabala, kendimizi her iki tarafta da kısıtladığımızda ve başka hiçbir şey yapamayacağımıza inandığımızda, ellerimizi kaldırdığımızda ve ortalama bir değeri kabul ettiğimizde bunun kısır bir eylem olduğuna inanır.

Ortalamayı değil, aynı anda iki zıt değerden de maksimum değeri seçmeliyiz. Egoizmimizin üzerine yükseldiğimizde, bu iki karşıt sistem bir olur, çünkü biri arzu, diğeri de doyum olur.

O zaman, bu şekilde kesinlikle tüm kararları vermenin ve tüm çatışmaları kesinlikle çözmenin mümkün olduğuna dair çok net bir hissimiz olur. Bu, dünyayı kesin olarak mükemmel bir duruma getirme yöntemidir.

Bu Dünyada Olmanın Amacı

Bu dünyada insanın çalışmasının amacı, komşusunu kendisi gibi sevme noktasına kadar, bütün insanların tam bir bütünleşmeyi başarmalarıdır. Böylelikle insan, Yaradan’ın yarattığı ortak manevi kap olan ruhunu yeniler.

Bu manevi kapta (Kli) iki karşıt gücün birleştiği ölçüde – ayrılık ve bağ, alma ve ihsan etme – kişi, ışığın karanlığa karşı avantajı olarak Yaradan’ı ifşa eder. Yaratıcı (Bore) demek, gel ve gör (Bo-Re) yani karanlıktan gelen ışık olarak ortaya çıkan kavram demektir.

Kimse tek başına ıslaha ulaşamaz çünkü başlangıçta, daha sonra en küçük parçacığa, her birimizdeki en küçük manevi kıvılcıma kadar parçalanmış olan, sadece tek bir ortak ruh, Adam HaRishon yaratıldı. Biz, herkeste var olan manevi noktaları, ışık kıvılcımlarını birleştirmek için bu dünyada varız.

Bununla birlikte, bu nokta herhangi bir gelişme yönünü, hangi yönde ilerleyeceğimizi ve onunla ne yapılacağını göstermez. O sadece bu dünyanın üstünde olan manevi bir şeye ufacık bir ihtiyaç uyandırır. Ama tam olarak ne olduğunu, kişi anlamaz. İşte bu yüzden Kabala çalışmaya gelen insanlar kendilerini neyin getirdiğini, tam olarak neye sahip olmadıklarını ve nereye çekildiklerini anlamazlar.

Ve bu dünyadaki günlük yaşamımızda bile, bazı başarılar için sürekli bir yarıştayken ve hobileri birbiri ardına değiştirirken, insanlar da onları neyin çektiğini ve ittiğini gerçekten anlamıyorlar. Ama aslında, bizi son ıslaha götürmek isteyen aynı kıvılcım, kişiyi bu işi yapmaya, ona diğer kıvılcımlarla birleşme fırsatı vermeye ve böylece onlu adlı ilk Kli‘yi toplamaya zorlar.

Ve sonra bu parçalar onluya katılacak, diğer onlularla birleşecek ve sonunda tam bir ıslaha geleceğiz. Ancak o zaman sonsuz ve mükemmel yaşamı, Yaradan olarak adlandırılan doğru gerçekliğin tüm bilgisini ve hissini keşfedeceğiz. Böylelikle en başından beri bizi yönlendiren, çeken ve ileriye iten noktanın farkına varmış olacağız.

Bu iş için fiziksel onlular organize ediyoruz. Dünyamız, bizim gözümüzün önünde bulunan, erişilebilir bir şeyden başlama fırsatı vermek için var. Manevi ıslahtan önce bile, maddi bir sistem yaratma ve Kabalistlerin tavsiyesine göre onun içinde çalışma fırsatına sahibiz: fiziksel onlular organize etmek ve onlara olabildiğince manevi nitelikler eklemek.

Üst ışığı ve Yaradan’ı hissetmeden bile, on kişiden oluşan küçük bir fiziksel grup içinde çalışabilir, bizi yavaş yavaş birleştiren ve manevi nitelikleri, onludaki yükselişleri ve düşüşleri ortaya çıkaran üst ışığı uyandırabiliriz.

Tüm bu değişimlerden defalarca geçeriz: ışıktan karanlığa ve karanlıktan ışığa, aydınlık ve karanlık ruh hallerinin dalgalanmaları yoluyla. Ve sonra, ruh hallerinin üzerine yükseliriz ve başkalarına ve Yaradan’a olan yakınlığımızı veya yabancılaşmamızı, ihsan etme veya alma konusundaki bağlılığımızla yükseliş ve düşüşleri değerlendiririz. Böylece yavaş yavaş yeni değerler elde ederiz – bu dünyadan değil, manevi dünyadan.

Bizler, hangi eylemlerin ıslah eden ışığı çekebileceğini yani bizi etkileyecek ve bizi daha fazla birbirine bağlayacak genel ışığın gücünü öğreniriz. Bağ, ortak ruhu canlandırmak için gerekli olan ve onu bir araya getirmemize imkan vermek için kasıtlı olarak parçalanmış olan tek ıslahtır.

Ruhun çatışan, zıt ve uzak kısımlarını birbirine bağlamaya çalışarak, ihsan etme niteliğinin ne olduğunu ve Yaradan’ın kim olduğunu inceler ve mükemmel ve ebedi yaşamı ifşa ederiz.