Category Archives: Kabala

“Kişi Dengeye Nasıl Ulaşır?” (Quora)

Bizler doğada var oluruz ve sıcaklık, basınç, titreşimler, dalgalar, radyoaktivite gibi muazzam miktarda doğal olgu bizi etkilemekte ve onlarla denge içinde yaşamamız gerekir.

Denge ile ilgili fiziksel yasa, çevresiyle denge halinde yaşayan bir organizmanın en rahat durumda olmasıdır. Sıcaklık, basınç veya başka bir parametre biraz artar veya azalırsa, organizma kendini kötü hisseder.

Doğada bu şekilde yaratılırız: doğada belirli sınırlar içinde var olabiliriz ve bu sınırlar içinde kendimizi çevremizdeki doğaya eşit hale getirmemiz gerekir. Örneğin, kışın, doğa ile dengede olmak için sıkı giyinmemiz gerekir ve yaz aylarındaysa tam tersi.

Bu, duyularımızla gördüklerimiz ve hissettiklerimizle ilgili dengedir. Ancak, doğanın algılanamayan başka bir kısmı daha vardır. Onun yasaları arzular düzeyindedir – özgecilik ve bağ kurma yasaları – ve onlarla dengede olmak için bu yasalara uymamız gerekir.

Sorun şu ki, bu yasaları bilmiyoruz. Bağış yaparak, fakirlere yardım ederek, başkalarını rahatsız etmeden, vergilerimizi ödeyip, yaşlılara karşıdan karşıya geçmelerinde yardım ederek ve diğer bazı görünüşte özgecil eylemlerde bulunarak, bu dünyada iyi insanlar olduğumuzu düşünüyoruz. Peki, özgecilik ve bağ kurma yasaları ile denge kurmak için bu tür eylemleri yapmak yeterli değil mi?

Sadece yetersiz değil, aynı zamanda bu tür eylemleri yapmak, özgecilik ve bağ kurma yasasını yerine getirmek ilgili hiçbir şey ifade etmez çünkü bizler yalnızca her daim özgeciliğe zıt hesaplamalarda bulunan egoist aklımızla anladığımız şeyleri yapıyoruz. Doğa ile bütünüyle dengeye ulaşmak için doğayı incelememiz ve ona benzemeye çalışmamız gerekir.

Bu form eşitliği yasası, uymamız gereken tek yasadır. Her gün değişiyoruz, büyüyoruz ve başka biri oluyoruz. Bu yüzden, her gün ve hatta anbean, doğayla olan dengemizi düzeltmemiz ve ayarlamamız gerekir.

Bu bakımdan, doğa ile dengeye girebilmek için önce doğanın bizden ne talep ettiğini öğrenmemiz, sonra bu talepleri karşılayıp karşılamadığımızı kontrol etmemiz gerekiyor. Kabala bilgeliği bunun içindir. Kabala, doğanın ne olduğunu, nasıl çalıştığını, doğanın içinde ne olduğumuzu ve nerede olduğumuzu, doğayla uyum sağlama konusunda eksikliğini duyduğumuz duyu ve parametreleri ve onlarla nasıl dengeyi sağlayabileceğimizi ele alır. Kabala metoduna dahil olarak, kendimizi derece derece değiştirir ve doğayla dengeye geliriz.

Tek Kökü Keşfetmek

Soru: Kabala bilgeliğinin kişiye en üst hedefe nasıl ulaşacağını öğrettiği söylendi. Bunu yapmanın yolu nedir?

Cevap: Yaradan’a giden yol herkes için aynıdır, ancak her birinin kendi kişisel yolu vardır. Bu ne anlama geliyor? Bir yandan Yaradan’ı edinmenin yolu içsel bir kişisel deneyimdir, bu da onun yalnızca sizin deneyimleyebileceğiniz bir şey olduğu anlamına gelir. Baal HaSulam’ın dediği gibi, “Gözleriniz görecek, bir yabancı da değil.” Yaradan çok özenli, kişisel bir tutumla edinilir. Öte yandan Yaradan, aramızdaki iyi, açık, karşılıklı bir bağ vasıtasıyla edinilir.

Burada aslında bir paradoks vardır. Aramızdaki ortak bağı ifşa ettiğimizde, her birimiz bu bağda yalnızca kendi üst, tek ve bireysel kökümüzü keşfederiz.

Ardından, genel (son) ıslah adı verilen bir sonraki aşama gelir. Hiçbir Kabalist henüz bunu edinmediği için onun hakkında bir şey söyleyemem çünkü bunun için tüm insanlığın ıslahı gereklidir. Hepimiz ıslah olmak istediğimizde ve her kişi kendi köküne ulaştığında, tüm bireysel kökler tek bir büyük köke bağlanacak ve bu ıslahın sonu olacak. O zaman hepimiz kaynağımızı, tek ve eşsiz Yaradan’ı edineceğiz.

Birleşik Toplumsal Sistem

“Son Nesil” makalesinde Baal HaSulam,  sosyal eşitlik – “komün” kelimesinden türetilen komünizm olarak adlandırabileceğiniz, devletlerin olmayacağı, yalnızca tek bir toplumsal sistemin olacağı gelecekteki bir dünya hakkında yazar.

Orada her şeyi birbirine eşitleme, baskılama veya yapay olarak dayatılan ilişkiler mevcut olmayacak.  İnsanlar her şeyi anlayacak ve hissedecekler çünkü üst dünya onlara ifşa edilmiş olacak. Kabala’nın yardımıyla bunu kendileri keşfedecekler ve iyi ilişkiler içinde yaşarlarsa bunun kendileri için de iyi olacağını görecekler.

Örneğin, beş metre yükseklikten atlayarak veya ateşe elimi sokarak kendime zarar vermem çünkü kendime vereceğim zararı açıkça görebilirim. Benzer şekilde, insanların birbiri ile bağlantılı olduğu küresel sistem bize ifşa edilirse, o zaman tabii ki başkalarına zarar vermeyeceğim çünkü bana nasıl geri döneceğini göreceğim.

Sadece insanlığın tüm içsel bağlantısının sistemini anlamam gerekiyor ve o zaman hiçbir durumda birine zarar vermek istemem veya başkalarının pahasına daha iyi bir servet kazanmaya çalışmam çünkü bunu yaparak kendime kazandığımdan çok daha fazla zarar vereceğimi anlarım. Bağımızın sistemi bu şekilde çalışır ancak bu bize görünmez. Onu ortaya çıkarmamız gerekir.

Kabala bilimi bunu yapmamıza izin verir. O zaman hiçbir öğretiye, felsefeye, siyaset bilimine, oluşuma, karmaşık şeylere ihtiyacımız olmayacak. Sadece doğada var olan aramızdaki bağ sistemini ortaya çıkarmamız gerekiyor. İşte o zaman iyi çocuklar gibi kendi aramızdaki bağımızda doğru bir şekilde davranacağız.

Hayatı En İyi Hale Getirmek

İnsan her zaman minimum yatırımla maksimum getiriyi elde etmek ister. Doğa her şeyde böyle çalışır. Bu onun genel yasasıdır. Eğer alma arzusu, ihsan etme arzusu, gelişim yasaları, birleşme vb. ile ilgileniyorsak, doğanın her zaman en iyi hale getirmek için çabaladığını görürüz.

Kabala bizlere onun bütünlüğünü dikkate alan daha evrensel bir doğa yasasını açıklar. Prensip olarak, egoizm kalır, ancak etrafındaki her şeyi dikkate almaya başlar. Ve o zaman istesem de istemesem de başkalarını, onlarla doğru etkileşimi düşünmek zorundayım çünkü aksi halde her şey bana bir bumerang gibi geri dönecektir.

Bu nedenle, egoizm ister istemez özgecil hale gelir ve başkalarını dikkate alır çünkü başka türlü var olamam.

Bütünlüğümüzü görmeye başladığımızda ve ortak bir hedef üzerinde, yaşamımızı her düzeyde en iyi hale getirmeye başladığımızda, bu karşılıklı eylem biçimi, bizi birleşmeye, diğerini kendim olarak ve kendimi de öteki olarak anlamam gereken birbirimize karşılıklı olarak dahil olmaya götürür.

Böylece hepimizi ve doğanın cansız, bitkisel ve canlı formlarını içeren, tek bir topluluğa dönüşürüz.

Sonuç olarak, düşüncelerimizin değiştiği bir duruma geliriz. Her şeyi dar, basit bir egoist formda değil, tüm dünyayı kendimiz olarak gördüğümüz genişletilmiş, bütünleyici bir formda görürüz.

Yaradan’la Birleşilecek Tek Yer

Eğer başarı görmüyorsam bu, grupta çalışmadığım anlamına gelir. Yaradan’ı tek başına ifşa etmek imkansızdır. Bunu yapabilmek için onluda olmalısınız.

Kişi grubun, grup da Yaradan’ın içindedir. Grubu atlayıp Yaradan’a geçemem, önce grupla bağ kurmalıyım, ancak bundan sonra Yaradan’a ulaşabilirim. Sonuçta, Yaradan ile iletişim kurabileceğim kaplara, on Sefirot’a sahip değilim.

Sadece Malhut olan Sefira’ya sahibim, bu yüzden ilk dokuz Sefirot’um olan grubun önünde kendimi pasifize etmem gerekir. O zaman, tam on Sefirot’a sahip olacağım ve onlarla Yaradan’a ulaşabileceğim. Bu bir doğa kanunudur ve başka hiç bir şekilde işlemez. Eğer bir grup içinde çalışmıyorsam, Yardan’ın ifşasına gelemeyeceğim.

Her şey gruba pasifize olmamla başlar. Bu, bireysel algımdan çıkıp gruba dahil olduğum anlamına gelir ve sonra dostlarımla birlikte zaten Yaradan’la yüz yüze geliriz. Bu nedenle şöyle denilir: “Yaratılanların sevgisinden Yaradan sevgisine.”

Grup sadece Yaradan’a yükseleceğimiz bir sıçrama tahtası değildir,  Yaradan’ı içinde ifşa ettiğimiz kaptır. Dışsal arzulara dahil olarak ve kendimi iptal ederek, Yaradan’ı hissetmek için Kli’yi hazırlamalıyım. Kendimi gruba pasifize ettiğim ölçüde, Yardan’ın da tüm yaradılışa aynı şekilde nasıl pasifize olduğunu görürüm.

Bu, doğa sisteminin işlediği katı bir kuraldır ve biz bunu değiştiremeyiz. Bu kuralı kabul edersek Yaradan’ı ifşa edeceğiz, eğer etmezsek O’nu ifşa edemeyeceğiz. Grup Yaradan’ın ifşası için bir kaptır. Neticede ben sadece bir noktayım, bir pikselim ve tek başıma hiçbir şey yapamam. Dostlara ihtiyacım var, tercihen on tanesine.

Üst dokuz Sefirot olan dostlarıma Malhut olarak dahil olurum ve pasifize olmam vasıtasıyla onların egoist arzularını kabul ederim. Sonunda zaten egomun üzerinde dahil olduğum bir Kli’ye sahip olduğum anlaşılır ve böylece Yardan’ı ifşa edebilirim. Dostların geri kalanı, her biri çabasına göre Yaradan’ı ifşa edecektir. Belki ben Yaradan’ı 8. derecede hissederim ve birisi kendini daha fazla pasifize etmiş ve O’nu 15. derecede hisseder, hatta bir diğeri daha da fazla hisseder ve bu 125. dereceye kadar böyle devam eder.

Egoizmimin derinliklerine inerek kendi içimde arayacak hiçbir şeyim yok. Çünkü içimde egoizmden başka bir şey yok. Yardan ancak egoizmin üzerinde ifşa edilebilir. Bu yüzden, gruba dahil olduğumda, beni egoizmimin üzerine yükseltecek bir sıçrama tahtası edinirim.

Dostlarımın belki egoist olmalarına rağmen, eğer onların önünde kendimi pasifize edersem, benim için bir Kli’ye dönüşürler, içinde dışımdaki bir arzuya doğru, Yaradan’a doğru kendimi pasifize edebileceğim bir Kli’ye. Bu yüzden Yaradan’ı bu Kli’nin içinde ifşa ederim.

Yaradan dostların içinde ifşa olur. Dostların ıslah olup olmadıklarının bir önemi yoktur çünkü onlara pasifize olduğum ölçüde ifşa ettiğim dostların nitelikleri değil, Yaradan’dır.

Bu nedenle, grup sadece Yaradan’ın derecesine atlamak için bir araç değildir. Yaradan’la, grup içinde, gruba dahil olduğum ölçüde birleşirim! Sadece bu da değil. Evrende cansız, bitkisel, hayvan ve insan seviyelerinde var olan tüm ortak yaradılış arzusu, Yaradan’ı ifşa ettiğim maddeye dönüşür.

Bu nedenle, her zaman bunun aracılığıyla Yaradan’a ulaşma niyetiyle, mümkün olduğu kadar kendimizi gruba pasifize etmeye değer. Grup içinde herkes, üst gücün orada ifşa olabileceği şekilde, dostlara ilişkin kendi görüşünü inşa eder.

Birden Çok Güç Mü Yoksa Tek Bir Güç Mü?

Yorum: “Kabala Bilgeliğinin Özü” adlı makalesinde Baal HaSulam, üst güçlerin inişindeki sebep ve sonuç sıralaması hakkında yazıyor. Hep tek bir güç olduğunu ve “O’ndan başkası olmadığını” söylememize rağmen, burada birden çok güçten bahsediliyor.

Cevabım: Yaradan, diğer birçok güce parçalanan tek pozitif güçtür. Bunlar bazen melekler, bazen de güçler olarak adlandırılır. Genel olarak birçok isimleri vardır, ancak onlar yalnızca Yaradan’ın güçleridir.

“Ondan başkası yok” demek; O’na karşı çıkan, görünüşte Yaratan’a zarar veren ve O’nun eşsizliğini ve iyiliksever tutumunu inkar eden güçleri görseniz bile aslında tüm bunlar O böyle istediği ve bilerek yaptığı içindir.

Islah Olmuş Ruhlara Katılın

Raşbi, Herkes için Zohar, VaYechi, Madde 168: “Kişi öldüğünde, ona görme izni verilir. Akrabalarını ve dostlarını hakikat dünyasından görür, onları tanır ve hepsi de bu dünyada sahip oldukları şekilde kazınmışlardır. Eğer kişi erdemli ise hepsi onun huzurunda sevinir ve sevinç gözyaşı döker.”

Soru: “Bu dünyada sahip oldukları şekilde kazınmış” ne anlama geliyor?

Cevap: Manevi merdiveni tırmanırken, kişi değişmez. Sadece niteliklerinin kullanımını değiştirir.

Soru: Neden herkes seviniyor ve sevinç gözyaşı döküyor?

Cevap: Çünkü tam bir ruh onlara doğru yükseliyor ve şimdi onların ıslah olmuş ruhlarının çoğunluğuna katılıyor. Bu manevi dünyada büyük bir katkı, büyük bir olaydır.

Bu dünyanın seviyesinde yedi milyar ruhun ya da daha doğrusu siyah noktaların olduğunu ve her birinin yükselip sonsuzluk dünyasının seviyesinin gücüne ulaşması gerektiğini düşünün. Bu süre zarfında, bu nokta seviyesinde anlamsız bir yaşam sürüyorlar.

Tabii ki, hepsinin kendilerini ıslah etmeleri arzu edilir. İşte bu yüzden bu yüce ruhlar bize yardım eder, kaldırır ve sarsar, böylece sonunda manevi aşamaya, mükemmelliğe ve uyuma ulaşırız ve ıslah olmuş her ruhta seviniriz.

Dünyamızda sistemik acılar ortaya çıkmaya başlıyor ve insanları sistematik düşünmeye başlamaya zorluyorlar. Bizler birbirimize bağlıyız, birbirimize bağımlıyız ve hiçbir şeyi şiddet içeren yöntemlerle değiştiremeyiz.

Umarım bu sistemik acılar herkesi birleşme ihtiyacına getirir. Ve sonra, küçük bir grubun niteliğine göre değil, niceliğe göre, tüm insanlık olarak yükselmeye başlayacağız. Bu herkes için çok kolay, basit, anlaşılır ve doğal olacak.

Gazetelerde yazılacak, televizyonda konuşulacak ve her yerde tartışılacak. Sürekli olarak insanların akıllarından geçecek ve onlar için bir yaşam konusu haline gelecektir.

Birliğe iyi ve hoş bir şekilde geleceğimizden kesinlikle eminim. Ayrıca Zohar Kitabı’nın şimdi ortaya çıkmış olması da çok güzel bir işarettir. Sadece onu açmanız, yudum yudum içmeniz gerekiyor ve bu işe yarayacaktır.

Kabala’ya Göre İhsan Etme

Soru: Kabala’ya göre ihsan etme niteliği nedir? Gerçek şu ki, diğer metotlar da bu nitelikle ile çalışıyor.

Cevap: Evet, ama diğer metotlarda bu nitelik, maddi dünyamız seviyesinde ihsan etme anlamına gelir: vermek ve sevmek.

Kabalistler ise bunu oldukça farklı bir şekilde tanımlar: “İhsan etme niteliğinin ne olduğunu bilmiyoruz. Ama Kabala çalışarak onu bize ifşa eden özel bir enerjiyi kendimize çağırırız.” Bu nitelik hissedilmelidir, onunla ilgilenilmelidir ve o zaman kişi düşüşlerde, yükselişlerde, her türlü içsel değişimde kendini hissetmeye başlayacaktır, ta ki ihsan etme niteliği kişide belirmeye başlayıncaya kadar.

Bu nitelik onu hayvani dünyadan ayırır ve aynı zamanda da bu dünyayla ilgilenmesini ve onunla dengede olmasını sağlar.

Soru: Bu, insanın hayal kurmasına sebep olmaz mı?

Cevap: Hayır, asla. Sen benim uçtuğumu mu görüyorsun? Kesinlikle değil! Ben gayet gerçek bir insanım. Bu hayatı seviyorum.

Kabala, insanları çalışmaya, verimli olmaya, çoğalmaya, bu hayatta sıradan bir insanın yaptığı ne varsa yapmaya zorlar. Bu nedenle, burada bir tür manevi yükselişten bahseden bir şey yok.

Bu edinim, dünyamızı yöneten sistemin edinilmesi anlamına gelir.

Manevi Dünyanın Yapısı

Baal HaSulam, “Kabala Bilgeliğinin Özü“: “Dolayısıyla, realitede hiçbir unsur ya da alt bir dünyada realitenin ortaya çıkışı yoktur ki Yukarısındaki dünyada benzerliğini bulmasın, tıpkı bir göldeki iki damla gibi.

Ve bunlara “Kök ve Dal” denir. Bu, alt dünyadaki maddenin, alt maddenin kökü olan Üst Dünyadaki modelinin bir dalı olduğu addedilir, zira alt dünyadaki maddenin etkilendiği ve tasarlandığı yer burasıdır (Üst Dünya).

Bu demektir ki “gelecek” denilen kök, çimeni büyümeye ve miktar ve nitelik olarak özelliklerini edinmeye zorlar, mühür ve damgada olduğu gibi. Yukarısındaki dünya ile bağlantılı olarak her bir dünyadaki her detay ve realitedeki her meydana gelişin uygulandığı Kök ve Dal yasası budur.”

Yukarıdan aşağıya, sonsuzluk dünyasından bizim dünyamıza kadar her seviyede tüm nitelikleri ve nicelikleri ile açıkça tezahür eden bir hiyerarşiden bahsediyoruz.

Yaratılışın en küçük parçasını bile alır ve yapısını keşfetmek istersek, onda tüm yaratılışın yapısını buluruz. Mutlak doğrulukla! Benzetmek gerekirse, evrenimiz muazzam bir atom olduğundan, bütün parçaları atomlardan oluşmuştur. Belki bu çok net değil ama genel olarak böyle anlayabiliriz.

Dolayısıyla bir kök var bir de dal vardır. Üst seviyeye her zaman kök denir ve kaçınılmaz olarak alt seviyeyi: dalı yönetir.

Böylece, yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya her şey kesin yasalara göre birbirine bağlıdır, açık bir hiyerarşi içinde bulunurlar ve yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya doğru izlenimleri temsil eder çünkü her şey on Sefirot’tan on parçadan oluşur.

Burada kesinlikle bir sorun yok çünkü her şey tam olarak kalibre edilmiştir. Manevi dünyanın yapısı oldukça karmaşık olmayan, basit ve bütünseldir.

Yaradan Planlarını Değiştirmez

Eğer dünya bu kadar kritik bir durumdaysa, o zaman Yaradan neden dünyayı ıslaha zorlamak için geniş insan kitlelerinde Kabala bilimine karşı ateşli bir ilgi uyandırmasın ki?

Gerçek şu ki, Yaradan dünyayı ıslah etmemiz gereken büyük egoizme göre düzenler. O, arzuları seçmez ve onları zorlamaz. Yaratılışın başlangıcında yarattığı sistem; onun tüm koşulları, tüm tarih boyunca ortaya çıkar ve gerçekleşir.

Yaradan sürecin ortasında yaratılış eylemini revize etmeyecek, değiştirmeyecek ve taviz vermeyecektir. Sistemin içindeyiz ve hangi kuvvetlerin daha büyük, hangilerinin daha az olması gerektiğini ve bu kuvvetleri bizi doğru bağa getirmek için nasıl kullanacağımızı kendi çabalarımızla belirlemeliyiz.

Hiçbir gücü iptal etmiyoruz. Her şey: hem kötü güçler hem de büyük egoizm olduğu gibi kalır. İstediğimiz gibi hiçbir şey yok edilmez. Biri diğerine karşı var olur ve sadece alma gücüne göre ihsan etme gücünü, kötünün gücüne göre iyinin gücünü artırmak gerekir. Ancak bu formda bu iki sistem arasında bir denge sağlayabiliriz.

Ve yavaş yavaş dengeye geldiklerinde, bu ikisi arasında, doğru kombinasyonları içinde, Yaradan’ın gücünü ifşa edeceğiz.