Category Archives: Kabala

İnsanın İçsel Düzeni Ne Verir?

Soru: Diyelim ki kişinin çektiği acılar onu hayatın anlamı sorusuna yönlendirdi. Kendi içinde insan seviyesini geliştirmeye nasıl başlar?

Cevap: Kişinin gerçekten hayatın anlamı hakkında gerçek bir sorusu varsa, Kabala’ya gelir.

Kişi içgüdüsel olarak, bir yerlerde kendisine bu sorunun cevabını verebilecek bir kaynak olduğunu hisseder. Araştırma sürecinde, çalışması beş ila yirmi yıl süren çeşitli sahte kaynaklara rastlar. Ama sonunda bunlarla yetinmez ve Kabala ilmini bulur.

Soru: Ama Kabala çalışan bir kişi de toplum içinde yaşamaktadır. O normal bir vatandaştır, çalışır, orduda görev yapar ve evlenir. Onun manevi gelişimi ile diğer her şey arasındaki doğru denge nasıl kurulur?

Cevap: En yüksek olan için, kendini anlamak ve idrak etmek için çabalamak, hayatının geri kalanını belirleyecektir.

Akıllı olmak; bu hayatı nasıl düzenleyeceğini düşünmek zorunda değil. Doğanın genel yasalarını bilmeden, onu daha iyi düzenleyemeyecektir.

Ve Kabala’nın ortaya koyduğu uyumu elde etme, üst gücü anlama çabası, tam olarak Kabala çalışmasıyla kişide meydana gelen içsel düzenlemedir. Onun nitelikleri, amaçları, arzuları, değişimleri, kendi içinde yaşadığı tüm bu metamorfozlar, kendisini, dünyaya karşı tutumunu ve nihayetinde dünyayı yeniden inşa etmek zorunda kaldığı bir koşula getirir. Bu koşul her şeyi belirler.

Yani kasten, yapay olarak bu dünyada bir şeyleri zorlamamıza gerek yok. Kendimizi değiştirerek, çevremizdeki dünyayı yavaş yavaş değiştireceğiz.

Yeni Bir Aşamanın Eşiğinde

Soru: Her şey haz ve ıstırap açısından önceden belirlenmişse ve insanın nereye gittiğini ve nasıl davranacağını anlıyorsak, o zaman doğa neden böyle yaptı? Bizi nereye götürmek istiyor?

Cevap: Doğa, cansız, bitkisel ve canlı formlar yoluyla evrimleşen ve “insan” formuna ulaşana kadar, ilksel unsurdan, onun en saf haliyle bir arzudan gelişmiştir. Aynı şekilde, dünyamızdaki bir insan, gelişimi yoluyla bir sonraki formuna gelir.

Geçtiğimiz her aşama – cansız, bitkisel ve canlı- kendini geliştirir. Her aşamada, olumsuzlamanın olumsuzlanması yasasına göre, kişi artık bu durumda kalamayacağını hissetmeye başlar, onu kökten değiştirmeli, ondan yükselmeli ve artık onun için kabul edilemez olduğunu hissetmelidir.

Ve o zaman önceki durum yozlaşır ve bir sonraki adım kendini gösterir. Böylece cansızdan, buna karşılık gelen bitkisel doğaya sahip arzunun bitkisel kısmı gelişir, sonra canlı ve sonra insan ortaya çıkar.

Şimdi çok ilginç bir aşamadayız. Bir önceki gelişim aşamamızı çözdük, onun inkarına, reddine geldik, dünyamızın ve hayatımızın sonlu, kusurlu ve geçici olduğunu görüyoruz ve bundan sonra ne yapacağımızı bilmiyoruz.

Henüz bir sonraki aşamayı görmüyoruz, ancak mevcut aşama esas olarak dayanılmaz. Artık onun içinde kalamayız çünkü kendi kendini yok etmeye, teröre, ailelerin dağılmasına, kültürün dağılmasına ve bilimin sona ermesine yol açıyor.

Yani her şeyde son aşamaya geldik ama sonrakini henüz göremiyoruz. Kendini ifşa etmeye başlamalıdır. Bu nedenle, Kabala bilimi şimdi yeni bir duruma geçişin bir aracı olarak ortaya çıkıyor.

Ruh Hakkında Düşünün

Yorum: Kişi bireyselliğini arar ve bunu maddi dünyanın nesneleri ve kendi bedeni aracılığıyla ifade etmeye çalışır. Örneğin birçok din organ nakline karşıdır. Kişinin organları değiştirilirse kişiliğini kaybedeceğini söylerler.

Cevabım: Elbette bu saçmalıktır. İçimizdeki kişinin hayvansal bedenimiz olduğuna inanırsak, böyle düşünürüz. Örneğin, bir organın bir parçasına ihtiyacım varsa ve onu bir hayvandan veya başka bir nesneden alabileceksem, ne olur yani? Onun niteliklerini de alacak mıyım? Bunlar, “Düşmanın kanını içmelisin ve böylece daha güçlü olacaksın” gibi barbarca fikirlerdir.

Soru: Yani Kabalistler organ naklinde olağan dışı bir şey görmüyorlar mı?

Cevap: Vücudumuz mutlak olarak bir hayvandır. Bununla ne yapılacağı ne fark eder ki: Gerekirse bağırsaklarımdan bir metre kessinler ya da bana birinin bacağını diksinler. Onunla normal bir şekilde yürüyebileceksem, neden olmasın ki?

Kişi ruh hakkında düşünmelidir ve fiziksel bedenin sadece korunması, ona bir hayvan gibi bakılması gerekir ki böylece o size insan seviyesinde gelişme fırsatı verir.

Sihirli Arzu

Yorum: Birçok filozof ve psikolog kendimizi değiştirmemiz gerektiğini yazmışlardır.

Cevabım: Ama bunu ahlak açısından yazmışlar. Bu hiç de aynı değildir. Kabala bilimi, sadece diğer insanlara karşı iyi bir tutumdan değil, kişinin doğasını değiştirmekten bahseder.

Biz kendimiz doğamızı değiştiremeyiz. Ve filozofların akıllarında insanlar arasındaki ilişkilerde bir tür düzeltme vardı: “Kendimizi güzelce sınırlayacağız, kendimizi bir tür çerçeveye koyacağız.” Bu sözde eğitimli egoizmdir.

Ve burada fikir tamamen farklıdır. Burada bizi değiştirecek özel bir güce ihtiyacımız var. Egoizmimizi böyle katı bir biçimde yaratan güç: haz almak, almak, yönetmek, kendimizi doldurmak ve özümsemek, bizi tersine çevirmesi gereken bu güçtür. Başka bir şeye gerek yok.

Soru: Doğa bizi ilk etapta neden böyle yaratmadı? Bizi tersine çevirmek neden gerekliydi?

Cevap: Böylece hayatın egoist temelinin kusurlu, zararlı ve kötü olduğuna ikna oluruz ve ondan, onun izine, bir sonraki, ters formuna geçmek isteriz.

Arzumuzun yapacağı şey budur. Soracak kimsemiz yok, çevremizde hiçbir şey yok. Sadece doğada böyle bir tetikleyici, bir anahtar vardır, bu işi üzerimizde yapacaktır. Kötülüğümüzü gerçekten tanır ve varoluşun bir sonraki düzeyine geçmek istersek, bu gerçekleşecektir.

Bu yasa doğada vardır. Kabala ve Kabalistlerin bahsettiği şey budur. Kabala bu yasayı ortaya koyan bilimdir. Bu, onun tüm metodunun temelidir: doğanın bizi küçük bencil varlıklardan, özgecil varlıklara dönüştürmesini sağlama (sadece gerçekten özgecil, dünyamızdaki gibi sözde özgecil değil). O zaman gerçekten tamamen farklı bir doğa, farklı bir biz ve farklı bir dünya hissetmeye başlayacağız.

Doğa İle Uyuma Geri Dönüş

Soru: Zohar Kitabıyla ilgili derslerden birinde, iki gücün prototiplerinin (eril ve dişil, ihsan etme ve alma) iki ışık kaynağı, ay ve güneş olduğu gerçeğinden bahsettiniz. Bir kadın neden aydan daha çok etkilenir? Hamileliği bile ay takvimine göre belirlenir.

Cevap: Bu konuda sadece Zohar Kitabında değil, diğer Kabalistik kaynaklarda da çok şey söylenir.

Tüm manevi özümüz, alma ve ihsan etme arasındaki bağ üzerine, dünyamızda güneş ve ay tarafından temsil edilen Zeir Anpin ve Malhut’un gücü üzerine inşa edilmiştir. Dolayısıyla, Dünya üzerindeki bizler, bu iki gücün yönetimi altındayız.

Doğanın tamamı çok keskin bir şekilde eril ve dişil kısımlara ayrılmıştır. Eril kısmı güneş, dişi kısmı ay ile tanımlanır. Bu, doğanın bu iki gücünün karşıtlığından gelir ve insan onları birbirine bağlamak için vardır.

Bir zamanlar, insan gelişiminin ilk aşamalarında, o kadar egoist değildik ve doğaya ve onun uyumuna direnmezdik. Ona yakındık, daha fazla içindeydik. Bu nedenle doğada olan her şey aynı sırayla, aynı hızla, aynı dalgalanmalarla başımıza geldi. Özellikle, kadın döngüsü dünyadaki her kadın için yeni ayda başladı.

Ve o açıkça ay döngülerine uygun olarak inşa edilmişse neden böyle olmasın ki? Alt seviye hayvanların aksine, insanlar yıl boyunca gebe kalabilirler. Ancak gelişimimizde, kadınların yalnızca belirli bir zamanda gebe kalabilecekleri ve doğumun tam olarak dokuz ay sonra gerçekleştiği aşamalardan geçtik.

O günlerde erken doğum yoktu. Bu, günümüzde sık görülen bir olgudur çünkü egoizm, içimizde bizi doğadan uzaklaştıran bu tür çarpıtmalar ortaya çıkartır. Artık vücudumuzun ne kadar doğaya uyum sağlamadığını biliyoruz. Artık plastik olmadan yaşayamayız ve muhtemelen doğal ürünlerle zehirleneceğiz.

Bu nedenle, bugün sıradan yollarla doğa ile bir tür uyuma nasıl geri döneceğimiz hakkında konuşamayız. İnsanlar bir şekilde bağlantılarını sürdürmeye çalışsalar da, bu artık mümkün değil.

Ve geçmişte, doğayı gerçekten tam olarak hissettik, havayı, her türlü iklim değişikliğini, doğanın nefesini önceden hissettik.  Doğanın içinde olan ve onlara ne olacağını bilen insanların hissettikleri şey budur. Yani doğa aslında çevremizdeki dünyaya baktığımızda görmeye alıştığımızdan daha derin, daha büyük ve daha şeffaf bir şeydir.

Soru: Kabalistler doğa ile denge hakkında konuştuklarında, bizi geçmiş duruma dönmeye mi teşvik ediyorlar?

Cevap: Bu onunla ilgili değil, doğanın doğru seviyesine gerçekten nasıl yükseldiğimizle ilgilidir.

Mevcut durumumuz esasen doğrudur. Bizi doğanın içinde olduğumuz gerçeğinden çıkarır ve onun üzerine yükselmemizi sağlar ve bir tür yapay yaşam alanı yarattığımızdaki gibi yapay bir biçimde değil, bu doğayı yöneten gücün düzeyine yükseltir.

Buna Yaradan, ihsan etme gücü, sevginin gücü, doğanın tüm parçaları arasındaki ilişki denir. Bu gücün seviyesine yükselmeli ve ona uygun hale gelmeliyiz.

Kader Nedir? (Quora)

Kader, duygularımızda, yaşamlarımızda ve koşullarımızda yaşadıklarımızdır. Doğanın üzerimizdeki etkisinin ve doğa ile etkileşimimizin bir sonucudur.

Kaderimizin ne olduğunu öğrenebilme ve bunu yaparken de belirli bir miktar ve nitelikte çaba harcarsak kaderimizi yönetme yeteneğine sahip oluruz. Yani hem kaderimizi net bir şekilde anlayabilir hem de eğer istersek onun kontrolünü ele alabiliriz.

Kaderimizi anlamak ve onu kontrol etmek için öncelikle kendi işletim programımızı keşfetmemiz gerekiyor. Bunu yaparak, içinde bulunduğumuz süreci ve bunun bizi bir nesilden diğerine nihai bir hedefe ulaşmaya nasıl teşvik ettiğini net bir şekilde anlıyoruz.

Bu süreç, evrenimizin ortaya çıkmasından önce, yaratılışın başlamasıyla başlamıştır ve yavaş yavaş, şimdi içinde bulunduğu formdan tamamıyla başka bir forma geçeceği bir duruma doğru gelişmektedir.

Kabala ilminde “bu dünya” olarak adlandırılan mevcut realitemizde var olurken, kaderimizi değiştirme ve etkileme yeteneğine sahibiz. Kabala çalışmasıyla, kaderimizi her an etkilememize izin veren güçleri çekebilir ve bunu yaparak, maruz kaldığımız sayısız durumun doğasını değiştirebiliriz.

Örneğin, bir çocuğun ebeveynleri çocuğu okulda birinci sınıfa gönderdiyse, o zaman o çocuğun mezun olmadan önce birkaç yıl eğitim görmekten başka seçeneği yoktur. Soru, çocuğun bu yılları öğrenmekten ve başarmaktan zevk alarak mı geçireceği yoksa gereksiz bir yük taşımakla cezalandırılmış olarak mı hissedeceğidir.

Manevi Sevgi

Soru: Manevi sevgi nedir?

Cevap: Manevi sevgi,  kişinin tüm insanlığa olan sevgisini içerir, böylece tüm insanlık tek bir bütün gibidir, sevdiği bir kişi gibidir çünkü bu sevgi dolu tavırda Yaradan’ı ifşa ettiğini keşfeder, Yaradan’ı görür ve O’nunla bir ilişki kurar; O’nunla tüm doğayı, tüm insanlığı, tüm şimdiyi ve geleceği hissetmeye başlayacak şekilde iletişim kurar.

Üst Dünyayı Nasıl Etkileyebiliriz?

Soru: Manevi dünyadaki nedensel ilişkiler, dünyamızdaki hiyerarşik yönetimin tezahürü müdür?

Cevap: Şaka mı yapıyorsunuz? Bizim dünyamız manevi dünyayı mı yönetiyor?

Yorum: Manevi dünyadaki nedensel ilişkiler burada hiyerarşik yönetim olarak yansıtılır.

Cevabım: Bu doğru, ama dünyamızın bununla ne ilgisi var?

Manevi dünyayı ancak onu etkileyebildiğiniz ölçüde yönetebilirsiniz. Bunu yapmak için manevi bir güce, ihsan etme gücüne, sevgi gücüne, başkalarıyla bağ gücüne, olumlu bir güce ihtiyacım var. Dünyamız negatiftir, manevi dünyanın zıddıdır, egoistiktir.

Üst dünyayı etkilemek istiyorsanız, devam edin. Kendinizden başkalarına ihsan etmeye, pozitif enerjiyi, sevgi ve ihsan etme niteliğini aşılamaya başladığınız ölçüde, bunu yapabilirsiniz.

Bunu yaparak, üst dünyayı aşağıdan yukarıya doğru gerçekten etkilemeye başlayacaksınız. Hiyerarşi tam tersi olacaktır. Bu mümkündür. Sadece tek yol budur.

En Yüksek Dereceyi Nasıl Ediniriz?

Soru: Var oluşumuzun en üst derecesini nasıl edinebiliriz?

Cevap: Yavaş yavaş, bizim dünyamızdan başlayarak 125 manevi dereceye kadar.

Her birinde beş Partzufim bulunan Ein Sof (sonsuzluk) dünyasından dünyamıza inen beş dünya vardır ve her Partzuf’ta toplam 125 derece olmak üzere beş seviye vardır.

Ein Sof dünyasına ulaşana kadar bu seviyelere yükseleceğiz. Her seviyede egoizmi tersine çevirmeli ve böylece yükselmeliyiz.

Yani tüm bu seviyeler, egoistlerden, kendimizden daha yüksek, daha da yüksek içsel değişimler anlamına gelir.

Soru: Bu sayım nereden başlıyor?

Cevap: Sayım sıfırdan başlar. Bir gruba girdiğinizde ve gruptaki dostların önünde iptal olmaya başladığınızda, o zaman her şeyi bununla ilişkili olarak ölçersiniz. Bu seviye sıfırdır.

Aynı zamanda, tam olarak nerede olduğunuzu, yüksek veya alçak, yükselişleri, düşüşleri ve yol boyunca farklı dalgalanmaları bilirsiniz. Ve böylece yol boyunca ilerlersiniz.

İnsan Tek Başına İlerleyemez

Soru: Tek başına Kabala çalışmak isteyenlere kaynakları okumaları için neler önerirsiniz?

Cevap: Hiçbir şey. İsterlerse çalışabilirler ama kısa bir süre sonra çalışmalarının onlara sadece zihinsel gelişim sağladığı, ancak duygularını geliştirmediği sonucuna varacaklardır. Doğru gelişim ancak Kabalistler’in tavsiyesine göre yani sadece bir grup içinde olabilir.

Bu hem Tora’da hem de bütün kaynaklarda yazılıdır. Eski Babil’de İbrahim’in ana grubunun ve sonrasında 2000 yıl önce İsrail’de Celile’deki Rabbi Şimon grubunun oluşturulma şeklinden örnek almalıyız. Dünyanın herhangi bir yerinde, bir öğrenci başarılıysa, bunun nedeni doğru çevre içinde olmasıdır.

Birbirinizi ilerletmenin yolu hakkında mümkün olduğunca çok düşünmeli ve sadece itici bir rol oynayabileceğinizi ve ruhunuzun diğer tüm dostlar olduğunu anlamalısınız. Sen Malhut’sun ve dostların ise ilk dokuz Sefirot.

Tek başına ilerlemek imkansızdır çünkü egoist doğanızdan çıkmanız gerekir ve bu ancak doğru pratik çalışmayla yapılabilir.