Category Archives: Grup

Twitter’da Düşüncelerim / 13 Nisan 2021

Grubu dünyadan daha önemli kılmalıyım ki beni yukarı çeksin, tıpkı dünyanın beni beş para etmez değerleriyle içine çekmesi gibi. Üst gücün grup içinde nasıl işlediğini hissetmek zorundayım.

O zaman grupta Yaradan’ın yüceliği hakkında konuşmalıyım çünkü büyük olanın önünde kendini iptal etmek kolaydır.

“Dans Etmek Manevi Bir Şey Midir?” (Quora)

Dans etmek çok doğaldır. O, bedenin dilidir. Kendimizi ifade edecek sözün kalmadığı yerde dans ederiz.

Dans etmek ve şarkı söylemek, üst güçle, kaderimizle ve umutla bağlantı kurma arzumuzdan kaynaklanır.

Nesiller boyunca gelişen bireyselleştirilmiş dans biçimi, egoist gelişimimizin bir sonucudur; burada ne kadar egoist olursak, dans da dahil olmak üzere insan faaliyetlerimiz o kadar bireyselleşir.

Gruplar halinde ve daireler halinde dans etmek bize başkalarıyla bağlantı hissi verir, burada birlikte dans ederek, daha güçlü hale geliriz ve kendimizi daha fazla niyet ve arzu ile besleriz. Birlikte dans etmek bize bireysel olarak dans etmekten çok daha fazla güç verir çünkü birlikteliğimizde manevi bir güç bulunur ve bu da egolarımızın üstesinden gelmemize yardımcı olur. Böylece, böyle bir düzende, negatif egoist güçler, bağımızı artıran pozitif güçler haline gelir.

Kabala bilgeliğine göre, dans, iki kutup gibi bölünme ve nefret üzerine binmek zorunda olan bağ ve sevginin ifadesidir. Bu zıtlıkları birbirine bağlamak bizim işimizdir ve dans, birbirine yakınlaşıp sonra geri çekilmek ve yukarı ve aşağı zıplamak gibi zıt hareketlerin bir dengesi olarak ortaya çıkar. Bu, doğa tarafından yaratılan bireysel ve ayrı varlıklar olarak doğamıza, bu durumu nasıl aştığımıza ve bu durumun üzerine nasıl yükseldiğimize ve bir olma arzumuza işaret eder.

Yaradan’la dansa “gelin ve damadın dansı” denir. Yaradan ya da üst güç damattır ve bizler kendimizi Yaradan ile bağa getiren geliniz. Bizler o zaman Yaradan’ın bizden istediği her şeyi özveriyle yapmaya hazırızdır ve bu bizim dansımız olur.

Atak!

Atak! Ve sadece bir kez atak yapmamız gerektiğini düşünmeyin. Atak, dereceden dereceye her yükseliş için gereklidir, çünkü bir sıçrayışta, bir atakta meydana gelir. Ve bu bir dış düşmana değil, aramızdaki duvara bir ataktır: bağa ataktır.

Her zaman, yeni bir Partzuf inşa ettiğimizde, içimizde yukarıdan ifşa olan, yeni bir egoist arzunun üstesinden gelmek zorunda kalacağız. Onu kabul etmeli, onunla hemfikir olmalı, İbrahim’in İshak’ı tuttuğu gibi tutmalısınız.

Koşuldan koşula geçerken, birlik, yakınlaşma, karşılıklı yardım ve karşılıklı garanti için, her zaman atağa yer vardır. Buna geldiğimizde, bir sonraki dereceye yükselmekten onur duyarız.

Bu, başkalarıyla bağ kurmamız için bir ataktır ve bu nedenle, bize karşı tek bir düşmanımız var- egoizmimiz. Ne kadar çok atak yaparsak, o kadar güçlü ve ısrarcı oluruz. Ama aynı zamanda da onunla çalışma ve onluda tek yürek olarak birleşmemizi engelleyen tüm güçlere karşı savaşma sanatını öğreniriz.

Dostlarımdan ilham alarak uyanmak isterim. Kendi kendime uyanırsam, bu doğru güç değildir, maneviyat değildir. Maneviyat ancak hepimiz bir arada olduğumuz zamandır. Yaradan, kendisini bir kişiye birdenbire ifşa etse bile, bu, Yaradan’ın edinimine, doğru ve kalıcı bağa yol açmayacaktır.

Her adım, sahip olduğum her şeyi, tüm aklımı ve kalbimi koyduğum son savaş gibidir, ancak asıl önemli olan dostlarımla bağ kurmak ve birlikte gitmektir. Üzerine manevi bir derece inşa etmek için egoizmimize baskı yapıyoruz bu Yaradan ile bağımızın bir tasviridir.

Bir sonraki derecede başka engeller, başka bir atak, Yaradan’ın başka bir zaferi ve ifşası olacaktır, tıpkı bir bebeğin oyununun bir gencin oyunundan veya bir yetişkinin savaşından farklı olması gibi.

Bizler, içsel reddedişle, kalplerimizi birbirine bağlama ve egoizmimizin üzerine çıkma, bağın ayrılıktan daha önemli olduğuna ve birliğin gücünün, Yaradan’ın tüm egoist gerçekliğimizden daha önemli olduğuna karar verme konusundaki isteksizlikle savaş halindeyiz.

Tek bir gerçekliği görmemize izin vermeyen bölücü güçlere atak yapmak gerekir, çünkü bizler tek kalp tek adam olarak birbirimize bağlı değiliz. Bu nedenle, bir atak gereklidir.

Sadece bir atak ile bağ kurabilirsiniz çünkü yakınlaştığımızda, reddetme gücü harekete geçmeye başlar. Bu, kısa mesafelerde bağı reddeden atom içi kuvvetlere benzer. Aynı şekilde son bağdan önce büyük bir direnç hissetmeye başlarız ve bu yüzden atak burada gereklidir.

Birbirimize yakınlaşabilir, kucaklayabilir, birlikte olabiliriz, ancak gerçekten bağ kuramayız. Bu, potansiyel engelin üstesinden gelmemizi ve bağ kurmamıza yardımcı olacak üst gücün kullanılmasını gerektirir. Aramızda bir bölünme var ve bunun üzerine çıkmak için bizi yukarı itecek çok fazla potansiyel enerjiye ihtiyacınız vardır.

Bunu kendimiz yapamayız; böyle bir arzuya sahip değiliz. Ama bizi ayıran boşlukta bu potansiyel sıçramayı yapmamıza yardım edecek olan Yaradan’a ulaşmak için, birbirimize yardım ederiz.

Bu boşluk, birbirimize yakınlaştıkça daha fazla kendini gösterir ve bunun üstesinden gelebilmek ancak yukarıdan alınan kuvvet yardımı ile mümkündür. Bu, içimizde olmayan ve Adam HaRishon’da olmayan ıslah ışığıdır. Bu sadece kırılmadan dolayı yükseltilen duaya cevap olarak gelir.

Her derste, her toplantıda, Mahsom’u kendimiz geçemeyeceğimizi anlayacak kadar arzularımızı birer birer topluyoruz. Sonuçta, önümüzdeki potansiyel engelin üzerinden atlamak imkansızdır, bu sadece Yaradan bizi yukarı kaldırırsa olur.

Görünen o ki bu Yaradan’a bir ataktır. Ve buna hazır olma, tek bir kalpte birleşip yalnızca bağı isteyebilme derecemizle belirlenir. Birlik koşulu içinde, potansiyel engelden, Mahsom’dan geçer ve Yaradan’ın ihsan etme gücünü keşfederiz.

Onlu, Manevi Sermayemizdir

Zaman geçtikçe, hedeften uzaklaştığımızı hissederiz. Bu hayal kırıklığı için bir neden değil, daha ziyade ilerlemek için hissedilmesi gereken yeni bir arzunun açığa çıkmasıdır. İlerleme her zaman eksiden artıya, sonra daha da büyük eksiden daha büyük artıya ve bu şekilde devam eder.

Bu nedenle, her zaman yanımda olan ve bir pil, bir kondansatör gibi çalışan bir gruba ihtiyacım vardır.

Düşüşlerde ve yükselişlerde aldığım her şey gruba yatırılır. Yükselirim ve düşerim, bir koşuldan diğerine geçerim ama tüm çalışmalarım onlumda birikir. Ve bu, her dost için aynıdır ve bu sayede hedefe ulaşırız.

Onlu tüm çabalarımızı, başarılarımızı ve tüm soru ve cevaplarımızı biriktirdiğimiz bir yerdir. Düşerim ve her şeyi unuturum, hiçbir şey anlamam, bu eskisinden bile daha kötüdür ve bunun nedeni ise eski koşulu geçmiş, onu onluya yatırmış ve boş bir Kli’yle, temiz bir sayfadan yeni bir dereceye başlamış olmamdır.

Twitter’da Düşüncelerim / 1 Mart 2021

Grup (onlu) benim tek kazancım! Onun içinde toplayabileceğim her şey – sonsuza kadar benimdir! İfşa olan Yaradan ile beraber! Bize katıl!

Kabala’da Bireysellik İçin Yer Yoktur

Soru: Bir yandan her şeyin bir insanın içinde olduğu söyleniyor, diğer yandan da siz, başka insanlarla çalışmaya başlamam gerektiğini söylüyorsunuz. Çalışmak, meditasyon yapmak ve dua etmek benim için yeterli değil mi? Yine de başkalarıyla iletişime geçmem mi gerekiyor?

Cevap: Bir kişinin tek başına Yaradan’ın ifşasına ulaşması imkânsızdır. Kişi, bunun yalnızca bir grupta başarıldığını ve başka yolu olmadığını anlamalıdır. Bireyselliğin, münzevinin, Kabala’da yeri yoktur.

Diğer insanlarla bir şekilde birleşmeye çalışarak, “Mısır’a girmeye” (egoizm) başlarsınız. Birlikte, birbirinizle bağ içinde, Yaradan’a benzer olacak niteliklerde toplanmaya çalışan onluyu geliştirirsiniz.

Benzerlik yasasına göre, siz ve Yaradan’ın nitelikleri arasında var olan şeyi, karşılıklı ihsan etme, sevgi, bağ, birlik niteliklerini, Yaradan’ı kendi içinizde hissetmeye başlayacaksınız.

 

Grup İçin Faydalı Mıyım?

Soru: Grup için faydalı olup olmadığımı nasıl bilebilirim?

Cevap: Sadece kendinizi egonuzdan ayırdığınızda ve kendinizi grubun önünde indirgediğinizde, grup için faydalı olduğunuza dair gerçek bir olumlu cevap alabileceksiniz.

Bu, grup içinde tamamen fesholmanız gerektiği anlamına gelir.

Bu, lehine ve aleyhine, hemfikir olma ve olmama vb. gibi konularda büyük bir inceleme davranışından sonra gerçekleşir. Bunun farkına vardığınızda kendinizi feshedersiniz.

 

Egonun Direnci

Yorum: Uzun yıllardır sizinle çalışıyorum, ancak içimdeki bir şey tamamen gruba girmeye direniyor.

Cevap: O “bir şey” değildir. O sizin egonuz, gururunuzdur. Kendiniz için bir hedef belirlemeye çalışın ve grup içinde en az bir kez kendinizi feshedin.

“Ben yokum” un ne anlama geldiğini hissedecek ve anlayacaksınız. Var olmadığınız an, Üst dünyayı ve Yaradan’ı hissetmeye başlayacaksınız.

Bizler Öncüleriz

Soru: Fiziksel bir grup ile sanal bir grup arasındaki fark nedir?

Cevap: Dostlar aralarında doğru bir şekilde çalışırlarsa, muhtemelen bir fark yoktur.

Neden muhtemelen? Bunu yapabilmek için gelişimin belirli aşamalarından geçmemiz, bir şeyi başarmamız, onu anlamaya ve algılamaya başlamamız, bu aşamaları işlememiz ve sonra ilerlememiz gerekir. Bu anlamda öncüyüz çünkü tarihte hiç yapılmamış bir şey yapıyoruz.

Sonuçta, İbrahim’in eski Babil’de toplayıp, İsrail adını verdiği grup, farklı koşullarda çalıştı. Onlar parçalanmadılar ve İlk Tapınak seviyesine yükseldiler, bu da tam ıslahın bir seviye altı anlamına gelmektedir.

Sonrasında, Birinci Tapınak seviyesinde, kısmen parçalandılar ve İkinci Tapınak seviyesinde tamamen parçalandılar. Manevi durumdan, başka bir 2.000 yıllık ayrılık yaşadılar. Bugün yeniden bağ kurmaya başlamamızın nedeni budur.

Babilliler o sırada tüm dünyaya dağıldığından ve İbrahim’in grubu da dünyaya dağıldığından ve diğer uluslarla karıştığından, şimdi nerede ve nasıl olduğunu bilmeden yavaş yavaş yeniden bir araya gelmeye başlıyoruz. Yine de bunlar kendi bağımsız eylemlerimiz değildir, Yaradan’ın etkisinin sonucudur, genel ışığın üzerimizdeki etkisidir.

Dolayısıyla yeniden bir araya geldiğimizde, nasıl hareket edeceğimizi bilmiyoruz. Tek ruhun, kırık Kli’sinin (kırık kabının) ıslahının genel şemaları, genel kuralları vardır. Ama ne sorarsanız sorun, cevabından kesinlikle emin olsam bile, size böyle olması gerektiğini söylemeyeceğim, çünkü manevi dünyada “Tecrübeliden daha bilgesi yoktur” kuralı vardır.

Bilge bir adam, her şeye maruz kalan ve bunun hakkında yalnızca kendi deneyimlerinden bahsedendir, ama şu anda yaşadığımız seviyeleri kim bilir? Bizim neslimizde böyle insanlar yoktur. Yine de bu sonraki nesil için daha kolay olacaktır. Onlara öğretmenlerimizi, izlenimlerimizi bırakacağız, onlara yeniden inşa etmeye başladığımız kırık Kli’yi (kırık kabı) bırakacağız ve elbette böylece yapmaları daha kolay olacaktır.

Grubun edinim seviyelerini nasıl geçeceğinden tam olarak emin değilim. Küçük adımlar atarak ilerliyoruz ve oldukça hızlı ilerliyor olsak da, her küçük adım hala yeni, yani zaman gösterecek. Yoğun bir şekilde ilerleyeceğiz ve nasıl çalıştığını kendimiz göreceğiz.

Genel olarak, eylemimiz Kabalistlerin önceki nesillerde yaşadıkları durumlara benzemekte, ancak grup çalışmasının ilk kez uygulanmasından bu yana değişiklikler de olabilir. Bu yenidir, çünkü tarih boyunca genel ruhun kabının, kırık Kelim’in (kırık kaplar) birleşmesi asla tamamlanmamıştır.

Otoriteler Değişir

O’nu anlamasak ve hissetmesek de, başka bir deyişle, bunu ne zihnimizde  ne de yüreğimizde kabul etmesek de; bizler her zaman Yaradan’ın otoritesi altındayız. Bu dünyaya geliyoruz ve sanki üzerimizde hiçbir kontrol yokmuş ve dünyayı kendi kendimize yönetiyormuşuz gibi; bize aldatıcı bir resim gösteren, özel bir güç tarafından, köleleştirilmiş egoizmimize tamamen dalmış olarak, büyümeye başlıyoruz.

Bir bebek önce bir çocuğa, sonra da bir yetişkine dönüşür, ama dünyanın kendisi gibi insanlar tarafından kontrol edildiğini düşünmekten vazgeçmez. Bu iktidar mücadelesinde sadece başkalarını yenmek için gereklidir.

Ancak, Yaradan’ı ifşa etmek istersek; kontrol etmekten vazgeçmeli, dünyayı yönetmeyi veya idare etmeyi istemediğimize, içimizdeki bu egoist eğilimi bastırmayı istediğimize karar vermeliyiz. O zaman egoizmin de bize ait olmadığını, üst güce ait olduğunu keşfederiz. Eskiden egoizmin ben olduğumu düşünürdüm: Kontrol etmek ve kararlar vermek isterim, her şey ben-ben-ben!

Bunun öyle olmadığı ortaya çıktı. Şayet biraz bile “ben” duygumdan çıkmaya çalışırsam, bunun ben değil Yaradan olduğunu hissederim. Bu, pek de hayal etmeye alışık olduğum gibi değildir. Bu nedenle, egoizmime ve Yaradan’a karşı tutumum değişir. Kendimi ikisi arasında konumlandırmaya başlamalı, egoizmimi, birinci üst gücü iptal etmeli ve onun yerine ikinci güç olan Yaradan’ın yönetmesini dilemeliyim. İkisinin arasında, onların zıtlıklarının içinde, ben, kendimi inşa ederim.

Eğer grubun ve çalışmanın yardımıyla, kendimi iptal etmek istersem, o zaman onluya ve Yaradan’a gittikçe daha fazla dahil olmuş olurum. Bu iki güç, egoist gücün kontrolünü, ihsan etme ve sevginin gücünün kontrolü ile değiştirmem için bana yardım etmek amacındadırlar.

Bizler son nesilde yaşıyoruz; bu nedenle, dünyadaki tüm bu güçleri açığa çıkarmalı ve onun içindeki yönetimi, egoizmin yönetiminden, bizim için hala bilinmeyen bir yönetime değiştirmeliyiz. Çevremizdeki tüm dünya, hali hazırda yaptığımız veya yapmak üzere olduğumuz içsel değişikliklerimize göre değişiyor.

Son nesil özeldir çünkü bu değişiklikler Bnei Baruch dünya grubunda, geniş bir insan kitlesi içinde gerçekleşiyor. Dünya da daha düşük düzeyde de olsa benzer değişimlerden geçiyor. Bu tıpkı ebeveynler iş yerinde ve toplumdaki her türlü yetişkin sorunuyla ilgilendiklerinde, bunların, çocuklarını da etkilemesine, dünyalarını ve evdeki koşulları değiştirmesine benzer.

Bu nedenle, son nesilde herkes, kendi seviyesine göre niteliksel değişimler tecrübe ediyor. Dünya büyük değişimler geçiriyor, hatta medya bile kopukluğun bir aracı haline geliyor. Bizi manevi doğuma yaklaştıran, kötülüğün genel farkındalığı gerçekleşiyor.