Category Archives: Grup

Grup Binlerce Kalpteki Noktadır

Soru: Ortak çabaya nasıl ulaşırız?

Cevap: Gruptaki tüm çalışma budur. Ortak bir çaba olmadan, bağımız olmadan, ihsan etme kaplarını edinemeyiz. İhsan etme arzusuna sahip değiliz; sadece alma arzuları vardır! Alma arzusunun içinde, kalpteki nokta vardır.  Öyleyse ben bundan nasıl bir ihsan etme arzusu inşa edebileceğim? Doğru çevrenin içerisinde karışmış olmalıyız, ihsan etmenin başlangıç tomurcuğu ile yani kalpteki nokta ile beraber.

Bu çevreyi sanki benim ‘‘kalpteki noktammış’’ gibi kabul ediyorum. Grup binlerce kalpteki noktadır, benim kalpteki noktamdan milyar kez daha büyüktür! Eğer kalbimde tek bir yıldız var ise, o zaman grup gökyüzündeki bütün yıldızlara benzer. Onlara bağlanmak istiyorum ve böylelikle kendi GE’mi inşa ederim. Aksi halde ihsan etme kaplarını alabileceğim hiçbir yer yoktur.

Bu GE (Galgalta Eynaim) alma arzumla (safha üç ve dört gibi) ilişkili olarak şimdiden bir sonraki seviyeye aittir ve Üst’ün AHP’ına yapışmaya niyetlenir.

Çevrenin içine karışarak, ihsan etme arzularını (GE) inşa ederim. Ve eğer onlara karışmamışsam o zaman onlar benim içimde var değillerdir. Daha sonra alma arzularımın AHP olduğunu ve aynı bu ölçüde grubun içine karıştığımı söyleyebilirim. Eğer bunun içinde kardeşlerim (ailem: İbrahim, İshak ve Yakup) varsa, şu anda onlara kafam karışık ters haldeyim, o zaman aynı ölçüde Mısırdayım.

Tüm yolum grupla ne kadar harmanlaştığıma bağlıdır: İlk önce bu Babil’dir, daha sonra Kenan toprakları ki oradaki tüm maceralarıyla birlikte, ta ki kendimi Mısır’da bulana dek, tam da içinde. Tüm bu eğilim grubun içerisinde yer alır, tüm diğerleriyle beraber.

“Kardeşler Mısır’a gittiler” yani onları ayıran alma arzusu büyür ve onlar tekrar buna ihsan etmek için dönerler yani İsrailoğulları (kalpteki noktası olanlar) Mısır’da birikirler. İlk yedi yıl boyunca sayıları artar ve daha sonra kıtlığın yedi yılına gelirler yani ıslah zamanı başlar.

Aynı yolda devam ederler ancak şimdi görürler ki Mısır onları köleliğe mahkum eder ve daha yüksek bir seviye edinmelerine izin vermez. Buna ‘‘Mısır’da yeni bir kral yükseldi’’ denir. Ancak işin aslı gruptaki aynı çalışma devam etmektedir ve sonuç olarak Tora’da tarif edilmiş olan konumlar ifşa olur.

Tüm hikâye sadece kişinin gruba olan bağının içerisinde gerçekleşir. Tora’nın bize söylediği her şey bağın içerisinde ifşa olur. Tora bize sadece Yaratan’a memnuniyet getirmek için kişinin Yaratan ile olan bağından bahseder. Bunun dışında tek bir kelime yoktur.

25.12.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 2. Bölümünden ‘‘TES’e Giriş’’

Çıkarsız Sevginin Sihirli Işığı

Islah süreci ilerleyişimizin sırasını belirleyen birkaç safhaya bölünür. Eğer bize şimdi Yaradan’dan gelen hazzın alma kaplarımızda hissetmemize izin verilmiş olsaydı, yani O’nun iyi ve iyiliksever olduğu, bu durumda alma kaplarımızı ihsan etmek için ıslah edemezdik. Alma kaplarımız Üst Işığın içindeki hazzın ne olduğunu anlamış olacaklar ve hiçbir şekilde bunlara kısıtlama ve düzeltme getirmeyeceklerdi.

Böylece, ilk safha boyunca kişi inancı edinmeli yani kişi grup içerisinde çabasını sarf etmiş ve Işık tarafından etkilenmesi onun içinde doğmuştur ki bu durumda ihsan etmenin gücünü edinir, yaklaşımının anlayışı oranında ihsan etmeye özlem duyar. O zaman bu güç, ihsan etmenin iyi olduğu hissiyatını kişinin içinde yavaş yavaş oturmuş hale gelen bir şekilde kişi de mecbur kılar.

Sanki kişi ihsan etmeyi egoistik sebeplerden ötürü tercih ediyor gibidir ancak bu böyle değildir. Bencil olmamak gerçeğinden zevk alır. Işık, etkisi oranında kişiye ihsan etme değerinin gücü olan bu eğilimi, bu değerleri verir. Daha sonra kişi ihsan etmek aksiyonları için bir şeyler yapmaya hazırdır. O ancak etrafındaki kişilere yönelik olarak bu aksiyonları yapabilmeyi talep eder.

İhsan etme gücünü edindiği ölçüye göre kişi kaplarıyla nasıl çalışabileceğini anlamaya başlar, buna 613 emri incelemek denir, yani kişinin genel arzusunun bölünmüş olan 613 arzusunun ıslahıdır. Daha sonra, elbette ki, o tüm arzusunu sadece ihsan etmek için kullanır.

Kendi için olan arzuları ihsan etmek için kullanabildiği ölçüde, artık ihsan etmenin gücünü değil sevginin gücünü hissetmeye başlar. Böylece, 612 emri tutarak son emre ulaşır, 613. emire, Yaradan sevgisine.

O zaman Yaradan’ın adamı doldurmak olan nihai niyeti vasıtasıyla ki bu yaratılışın amacıydı, tüm bu emirler vasıtasıyla kişiye ebedi haz ifşa olur.

Bu durumda ortaya çıkan şey kişiyi iten eksikliği olmaksızın bu yolda tek bir adım dahi atamadığıdır. Bununla kişi tamamen çevreye bağlıdır. Öyle ki çevre kişiyi doğru yöne doğru ilerletir ve ihsan etmek için olan eksikliğini yükseltir, kişi çevresini gözünde yükselterek, bu eksiklikler onların ortak amacı haline gelir.

30.12.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin Hazırlık Bölümünden 

Ortak Arzu Bizleri Dost Yapar

Soru: Eğer dostlarımın ne istediğini bilmiyorsam onların arzularını nasıl doldururum?

Cevap: Onların ne istediğini bilmelisin zira onlarda senin gibi aynı şeyi istiyorlar. Doğada işleyen gücü keşfetmek için ıslaha ulaşmak istiyorlar. Bu güce genel olarak doğa denir ve tüm yaratılanlar ona aittir.

Bu yüzden dostlar da senin istediğini istiyorlar. Bunun yanı sıra herkesin bizim de bilebildiğimiz maddesel arzuları vardır, maneviyata hiçbir etkisi olmayan, herkesin kendine göre dünyevi arzuları olabilir. Ancak, yüce olan manevi arzular ve amaçtır ki dostunun durumu hakkında net olmalısın; öyle ki onu destekleyebilesin.

Destek, dostunun ruh halini yükseltmek, ona umut ve amacı edinme yolunda iyi bir hissiyat vermektir. Yaradan’ın ve amacın ne kadar yüce olduğu hissiyatını onun içinde uyandır.

Grubun önünde ne kadar mütevazı olduğunu göster zira gruptan sadece küçük olan alabilir ve herkes gruptan bir şeyler almak için kendisini alçaltmalıdır.

Grubun içerisinde aramızda yatan manevi bir güç vardır. Grup bizim tarafımızdan kurulmamıştır. Bu bize sanki bizler hepimiz bir araya geliyoruz ve bunu oluşturuyoruz gibi görünür. Tabi ki bu doğru değildir! Üst güç bizler için grubu düzenler; bu yüzden birbirimizi şans eseri bulduk diye düşünmeyin. Bu olayların tümü bizi bir araya getiren genel gücün aksiyonu tarafından yapılır.

Bu yüzden, bir taraftan aramızda işleyen saklı bir gücün var olduğunu anlamalıyız ancak diğer bir taraftan ise, bu güce göre hareket etmeliyiz ki ona yavaş yavaş yakınlaşalım ve onu hissetmeye başlayalım. Daha sonra aramızda karşılıklı çalışmaya başlayabiliriz.

Böylece içimizdeki değişimlerle aşama aşama onun yaklaşımlarını adım adım alarak üst gücün ifşasına doğru yakınlaşmaya başlarız. O zaman bu yaklaşımları içimizde keşfederiz ve bu üst gücü keşfetmek demektir.

12.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 1. Bölümünden, Rabaş’ın Yazıları

İfşa’nın Basit Kanunu

Her şey çok basit: Yaradan aramızdaki bağda ifşa olur. Bu yüzden tüm gün boyunca aramızdaki bağın neresinde çalışabileceğimi aramalıyım. Onlar, kimin arasında, hangi arzuların arasında gergin olmalıdır? Herkesle nasıl ve ne ile bağ kurmalıyım? Yapmam gereken çalışma nedir?

Denir ki Yaradan aramızdaki bağda ifşa olur. Eğer on kişi varsa bu yeterlidir. Bizler sadece bağ kurmalıyız ve O, ifşa olacaktır. Ancak bağa yönelik pratik adım atmalı mıyım? Bizler sadece bağ hakkında konuşuyoruz ve Yaradan ifşa olmuyor. Öyleyse ne yapmalıyız? Yaradan ifşa olana dek devam etmeliyiz.

Bu bir kanundur! Bağ için O’na olan uyumlu doğru ihtiyaç yükselir yükselmez O kesinlikle ifşa olacaktır ve ifşanın ilk seviyesi için yeterlidir yani Nefeş de Nefeş. Veya zıt ilişkiden görüşmeyi açacağız, zıt Nefeş de Nefeş, öyleyse zıttan ifşa olmuş ve bağ kurmak için meydana gelmiş bir arzunun göstergesine sahip oluruz ve işte o zaman Yaradan’ın bizi düzelteceği haykırışı yaparız.

Bu haykırış otomatik olarak gelir zira bir aksiyon diğer aksiyonun önünü açar. Öyleyse haykırdığımız zaman, Yaradan, aramızdaki bağı düzeltecek ve ifşa olacaktır. Kırık kısım, on kişinin ayrılığının en bayağı formunun içerisinde bize ifşa olacaktır. Daha sonra gitgide daha ince kırıklığı keşfedeceğiz.

İlk önce kırıklığı kendi içindeki en ilkel formunda keşfederiz: Birbirlerine bağlanmak ve dişli çarklar gibi olmak yerine birbirlerini dişleriyle parçalara ayırmaya çalışan zıt formda, egoizmin on büyük kısmı. O zaman ıslah ve daha bayağı şekilde bağlanmak için talepte bulunuruz ve böylece Nefeş de Nefeş Işığı ifşa olur. Bu bile Yaradan’ın yaratılana ifşasıdır.

Bu durum, bağlanmanın 1/125’nin anının yeterliğinde olacağımız bağlanmanın çok bayağı bir formudur. Daha sonra aynı süreç tekrarlanır ancak çözünürlüğü daha yüksektir. Yine aynı on Sefirot ancak daha ve daha fazla bireysel parçaları keşfederek onların daha derinine ineriz.

Asıl önemli olan şey ilk on Sefirot’u keşfetmektir, ilk seviyeyi çünkü manevi formu aldığın ve doğduğun durum budur. Daha sonra bu formun içerisinde gelişmeye başlarsın. En zor kısım ilk seviyenin üzerine yükselmektir.

05.10.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden, Zohar Kitabına Önsöz

Grup Ruhlar Arasındaki İçsel Bir Bağdır

Soru: Grup olabilmek için ne düşünebiliriz?

Cevap: Grup, benim oturup ilişkilerimizi analiz ettiğim on kişi olarak kabul edilebilir.

Ayrıca grup, kongrelere katılan düzinelerce grup olarak da kabul edilebilir. Kongrede örneğin 120 ya da 130 grup vardı. Ayrıca tek bir görev, tek bir soru üzerinde birlikte çalışan bir grup türü olduğu ve bu nedenle, buna göre, tüm katılımcıların aynı düşünceleri, aynı soruları ve aynı hedefleri vardı. Gerçek şu ki, farklı dilleri konuşmuş olmaları önemli değildir; çünkü onlar aynı şeyi yaptılar: etkileşim içinde olup, birbirlerine yardımcı oldular, hepsi tek bir alanın içindeydiler.

Bizim duyu ve zihinsel alanlarımız kesişir, birlikte çalışırlar: Bu, bizim diğeriyle etkileşim yoludur. Daha ötesi, bu alanlarda uzaklığa göre azalan herhangi fiziksel alanın aksine hiç bir ayrım yasası yoktur: kendinden iki metre uzaklaştığın zaman, gerilim, ışık ya da herhangi çeşit ışınlar dört kat daha küçük hale gelir; fakat burada hayır. Arzuların alanları mesafeyle azalmaz.

Sonuç olarak, biri Boston, diğeri Alaska öteki Kentucky ve bir diğeri Avustralya’da olduğunda, eğer onlar kısmen seminerlerde ve kongrelerde deneyimlediğimiz içsel bağı elde etmişlerse, halen birlikte oldukları grubu oluştururlar. Eğer onlar zaten bu bağı deneyimlemişlerse, tekrar bu bağı yaratmayı, yeniden tutuşan kızaran kor gibi içinde onu canlandırmayı başarmışlarsa, daha sonra ‘’mesafeler’’, ortaya çıkan tüm bozukluklar, onları bu duruma yönelik müdahaleler üzerine yükselmelerine ve iyi bir manevi seviyede olmalarına yardımcı olacaktır.

23/9/12 Tarihli Kabala’nın Temelleri adlı Sanal Ders’den Alıntı

Egoizmin Denizinde Boğulanlar İçin Can Yeleği

Soru: Son zamanlarda maneviyat için arzu ve ilgimin hepsini kaybettim. Gruptan çok uzaklaştım ancak grup beni unutmadı ve sürekli bir sevgi ile benim için endişelenmeyi sürdürdü. İşte bu yüzden, her şey bir yana, Roma’daki kongreye gelme kararı aldım ve muazzam bir çaba burada sarf ettim. Ve şimdi burada, bir kez daha beni kollarımdan tutan dostlarımın önünde utanç hissediyorum ve dostlarımın arasında deneyimlediğim sevginin yeni gücü ile bu iki günün üstesinden gelebildim. Ancak kongre sonrası tekrar gruptan bu kadar uzak kalmamak için ne yapmam gerekir? Bundan çok korkuyorum.

Cevap: Tecrübe ettiğin durumlar için üzüldüm. Ancak her şeyin tek bir kaynaktan geldiğini kabul etmek için başka yol yok ve bizler iyi ve kötü şeylere de şükür etmeliyiz. Seni tekrar geri getirebilen arkadaşlarının bu yoğun çabasına şükür ediyorum. Umarım bu günden itibaren hepiniz sadece iyilik ve merhamet, sevgi ve içtenlik görürsünüz.

Ancak halen ne olduğu önemli değil; tüm gücünüzle gruba tutunmalısınız çünkü grup boğulmakta olanlara doğru, denize atılan can yeleği gibidir. Bu can yeleğini kapmaktan başka şansımız yok.

Ve inanın bana, yine de siz tüm ülkenin gruba sanki can yeleği gibi tutunduğunu göreceksiniz. Böylelikle güçleneceksiniz, birbirinize yardım edin ve devam edin. İnşallah başarırsınız!

30.09.2012 Tarihli İtalya Kongresinin 5. Yemeğindeki Konuşmadan

Özel Olmayan Hayat

Soru: Bizler doğru bağı nasıl hissederiz?

Cevap: Doğru bağ, sadece bağı hissetmek ve kendimizi hissetmemek demektir. Şimdi olan şeyin tam tersidir.

Eğer hepimiz kendimizden koparsak, sadece aramızda genel vücutta yaşayacak ve var olacak bağlantıları hissederiz. Her biri kendi bireysel hücresini hissedemeyecek; fakat bu hücre vücudun tümünü içerir, ta ki kendisini değil genel bedeni hissedene kadar.  Bu, bizim bağ hedefine ulaştığımızı ifade eder.

Daha sonra, kişisel olarak herhangi birisine ait olmayan genel vücutta yaşamın kolektif hissi, bizim aramızda olan bağın sonucudur. Bu hisse Yaradan denir.

Bu kap, Adam yani insan demektir ve kabın dolduruluşu Yaradan, Hayat Işığı, ihsan etmenin ortak kuvveti olarak adlandırılır.

20/9/12 Tarihli Günlük Kabala Dersi 1.Kısım, Rabaş’ın Yazıları

Karşılıklı Sorumluluk, Manevi Doğumumuz İçin Önkoşuldur

Birisine herkesin ona bir düzen içinde ihtiyacı olan ne varsa sunmasından dolayı karşılıklı sorumluluğa teşekkür edin. Böylelikle o da diğerlerini düşünebilir. Bu onun egosunun üzerine yükselebilmesi için gerekli olan tek koşuldur.

Başka bir güç yok. Ego bizi domine eden tek güçtür ve egoyu sadece grup içinde etkisizleştirebiliriz.

Eğer grup etkisizleştirmezse ve egomu iptal etmezse bunu kendi başıma yapamayacağım kesindir. Onun içinde sonsuza dek gömülü olacağım ve varoluş için doğamayacağım demektir. Karşılıklı sorumluluk, benim için hayatın kanunudur; manevi doğumum için önkoşuldur.

İhtiyacım olan her şeyin tüm korunma ve önleminin güven hissini gruptan almadıkça kendi üzerime yükselemeyeceğim. Esasen bu, bendeki bu hisse yönelik doğumu veren ve bir daha da bana bağlı olmayacak olan karşılıklı sorumluluktur. Eğer dostlarımın karşılıklı sorumluluğu beni etkilerse onlar hakkında hiçbir biçimde düşünmeyi bırakmayacağım. Bu iş böyle işler.

Bu annesinin kucağındayken hiç endişesi olmayan bebeğin durumuna benzer. Bebek, içgüdüsel olarak güvendedir ve ihtiyacı olan ne varsa karşılanacağını hisseder. İşte ben de grubun kucağındayken tüm sorunlarımın, düşüncelerimin, endişelerimin ve sorularımın geçtiğini hisseden bir bebek gibi olmalıyım.

Bana bağlı olan hiçbir şey yoktur; sanki havada süzülüyormuşum gibi. İşte bu hareketin ardından diğerlerini düşünmeye başlayabilirim.

Üzerimizde işleyen güçlerden, değişmez yasalardan bahsediyoruz. Bu benim bir fantezim ya da tahminim değil. Eğer karşılıklı sorumluluğun gücü üzerimde işlerse o zaman kendimi çözerim ve isteyip istemememe bakmaksızın hiçbir fark oluşturmaz. Eğer dostlarım üzerimde bu güçle çalışırsa, egonun gücünden bağımsızımdır. Ve bu andan itibaren diğerlerini düşünebilirim.

(24 Eylül 2012 tarihli günlük Kabala dersinin ilk bölümü, Baal HaSulam’ın yazıları)

Daha Sıkı Bir Bağ!

Soru: Aramızdaki bağı sıkılaştırmak için dersleri nasıl kullanabiliriz? Bir diğerini tutabileceğimiz kanala nasıl girebiliriz?

Cevap: Birbirimize karşılıklı olarak bağlı olduğumuzu hissetmeliyiz. Eğer sen iki gün önceye göre bugün az biraz da olsa kalpte daha fazla aramızda bağ olduğunu hissetmiyorsan o zaman kongreden hiçbir şey edinmedin demektir. Kongrenin başarısının işareti budur. Aramızda daha fazla bir bağ, sıcaklık ve yakınlık hissederiz: belli bir sürecin içerisinden geçmiş bulunuyoruz, bizi bağlayan kesin bir olayı deneyimledik ve aramızda ortak bir anlayış, hissiyat, eylem, güç, yatırım ve sahip olduğumuz genel bir bilgi yarattık. Ve tüm bunların hepsi bir bağ inşa etmişlerdir ve şimdi bağın hissiyatı ileriye doğru gelişmelidir.

Bunu özellikle ders esnasında hissetmeliyiz zira aramızdaki bağı gerçek anlamda ders esnasında daha derin geliştiririz ve öyle ki bunu bu şekilde içimde tutmalıyım ki böylece ilerleyeyim. Adım adım, bir dersten diğerine, gün be gün, bir kongreden diğerine az da olsa daha fazla yakınlığı büyüttükten sonra şu an yaptığım gibi hissetmeliyim.

Aklın ve kalbin içinde hissedilene değil daha ziyade birbirimize daha yakınlaşarak bağın içindeki hissiyatta. Biraz daha bu çabaları sarf ettiğimizde aramızda farklı bir fenomeni hissetmeye başlayacağız – bir şeyler hareket etmeye başlıyor, içte bir vuruş ve bu manevi bir embriyodur.

Öyle ki tüm arzularımızın ve düşüncelerimizin bunun etrafında olmasını istemeliyiz ve bunlar ortak bağımızın bir parçası olacaklar. Buna, benzer aksiyonlar tarafından inşa edilmiş olan, “grubun merkezi”, kolektif hissiyat denir.

Her gün kongreler yapmak mümkün değil; iyi olmaz; bunun yararsız olduğunu hemen hissederiz. Ancak sabah dersi esnasında bağımızı yenilemeliyiz. Şüphesiz ki, yine günlük problemlerimiz, zorluklarımız ve her zaman ki gibi kalbin ağırlaşması olacaktır. Ancak bizim yapmamız gereken de budur: Günlük olarak kontrol etmeliyiz ve bağ noktamıza değer vermeliyiz ve bununla ileri doğru gideceğiz.

Düşünüyorum ki bugün bu durum herkese öncekinden daha net hale gelmelidir.

Soru: Sabah dersi grup çalışması mıdır?

Cevap: Evet. Bunu bizler gibi her sabah derse gelmiş olan Raşbi’nin öğrencilerinden biliyoruz ve onlarda aralarındaki bağı keşfettiler ve aralarındaki bağ hakkında Zohar Kitabını yazdılar. İlkönce aralarında kötülüğü, nefreti, aralarında yanan bir ateşi hissettiler; birbirlerine bakamadılar ve bağ kuramadılar. Daha sonra onlar bu durumun üzerine çıktılar ve bağı edindiler: sevgi, birlik, karşılıklı sorumluluk ve bu seviyeleri, kitaplarında tarif ettiler. Zohar Kitabı bu şekilde yaratılmıştır.

Bundan daha başka bir şey yoktur; sadece insanlar arasındaki yakınlığı netleştirdiğimizde ve aramızdaki seviyeleri ve bağın çeşitlerini keşfettiğimizde. Manevi dünya budur. Eğer almak yerine, bir diğerinden fayda sağlamak yerine, herkes diğerlerine vermeyi istediği zaman ihsan etmeye ulaşırız, o zaman fiziksel dünya manevi dünyanın içine doğru değişir ve dönüşen realiyeti buluruz.

Anlamamız gereken sadece bu doğrultuda kaynakları keşfedeceğiz ve Kabalistler tarafından tarif edileni anlayacağız.

23.09.2012 Tarihli Günlük Kabala Dersinin 4. Bölümünden, Sorular ve Cevaplar

Kıskançlık Bir Kusur Değildir

Soru: Kabalistler, kişinin bu dünyayı terk edip, manevi dünyaya adım atması konusunda kıskançlığın yardımcı bir özellik olduğunu atfeder. Tabii, neden diğerlerini kıskanmalıyım ki? Sonuçta, herkes özeldir ve her birimiz kendi yolunda ilerler. Niçin diğerinin eşsiz oluşu beni kıskandırmalıdır ve  neden yolumda ilerlerken buna müsaade etmeliyim ?

Cevap: Kıskançlığımı, nefsimi, bana saygı duyulması için oluşan arzumu bilerek uyandırdım. Bu, diğerlerinin başarılarını kıskananlar veya saygı arayan sıradan insanlar konusu değildir. Bu dünyada bizler  her türlü anlamsız ve saçma şeylere karşı kıskançlık duyarız. Ben ise aksine yaşam için gerekli temel olanı dikkate alıp, diğer şeylerle ilgilenmem. Temel gereksinimlerimi karşıladıktan sonra, kendimi manevi çalışma için inşa eder, kıskançlık gibi konuları da araç olarak kullanırım.

Nitekim başka türlü ilerleme sağlamak için başka bir şeyim olmaz. Kıskançlık, nefis ve saygı üç bencilce yaklaşım olup, içimde bu özellikler bulunmadan nasıl çalışmamı yaparım? Bu özelliklerin konusu beni bu dünyadan dışarıya çıkaracaktır; bu BYA dünyalarını terk edip, Atsilut (O’nun yeri, gelişimin başlangıç yeri)  dünyasına geçmek gibidir.

Manevi şekilde çalışma yapmak istersem, diğerlerinin çalışmalarına bakar ve onların önünde kendimi sıfırlarım. Daha sonra onları neslin en yüceleri olarak görürüm: Onlar daha mesafe sarfederek ilerlemişlerdir, onlar ıslahın son haline erişmişlerdir ve ben onları kıskanırım. Eğer kıskanmaz isem, gücüm olmaz ve ilerleyemem. Egoma karşı ilerleme sağlamak için tüm kuvveti kazanırım. Doğru ilerleme doğru niyet ile yani maddenin üzerine takınmış olduğu formu Işık bana sunar, nitekim yükselmeye çalıştığım konu ise başlı başına benim kendi egomdur.

Soru: Doğru niyetimi, kıskançlık özelliğinden nasıl koruyabilirim?

Cevap: Kıskançlık, nefis ve saygı arzusunun derecesine göre niyet inşa olur. Kıskançlık duygusunu, Yaradan’ı kıskanmaya, Yaradan’a saygı duymak için saygı arzusuna, O’nunla bir olma dürtüsü oluşacak şekildeki nefsinize dönüştürürsünüz. Böyle olmaz ise, neyin ıslahını yaparsınız ki? Ne inşa edersiniz ki, bulutlar arasında havalı bir şato mu ?

Soru: Fakat hala, kıskançlık  hissi duyarsam, onun ateşi beni tüketir.

Cevap: Hayır, kıskançlık hissinin uyanmasına izin veriniz, nefsiniz, saygı duyulması için arzunuzun belli sınırına kadar. Bu sınır aşıldıktan sonra, sizin için bunun önemi kalmadığı zaman, bunu anlamanız için ”çalışma sahasını” belirlemelisiniz. Herşey kontrol altında olmalıdır; nitekim böyle olmayacaksa, başlamamalısınız.

Kısaca, deneyiniz. Kıskançlık durumuna düşeceksiniz diye korkmayınız. Bunun üzerinde çalışınız. Dostlarınızı kıskanırsanız şanslısınız; bu iyidir. Sonuçta, ilerleme sağlayabilmek için başka kuvvetimiz yoktur. Eğer ben çevre olmaksızın yaşasaydım, hayvan gibi olurdum. Diğer yandan, eğer toplum devamlı dostlarımı bana örnek göstererek bendeki noksanlıkları ortaya çıkarır, beni  kışkırtır ve teşvik ederse, bu benim yaşamda ilerleme sağlamama yardımcı olur. Benim yalnızca iyi örnekler sunan, kıskanmamı sağlayacak, özel bir çevreye ihtiyacım vardır.

12.9.2012 tarihli Günlük Kabala Dersi’nin 4. Bölümü’nden, ”Dünyada Barış”
Bu makale Dr Laitman’ın blogunda 16 Eylül 2012 tarihinde, saat 12:03’te yayınlanmıştır.