Category Archives: Egoizm

Birliğe Karşıtlık, Bölüm 2

İsrail halkının on kabilesi neden kayboldu?

Yahudi halkının birliğinin zirvesi Kral Süleyman döneminde idi. Onun ölümünden sonra, Nebukadnetsar’ın İsrail’i fethine ve esirleri sürgüne götürmesine kadar insanlar arasındaki bağda yavaş yavaş azalma yaşandı. Bu hem fiziksel hem de içsel düzeyde oldu.

Tabii ki, çok savaştılar, acı çektiler, mücadele ettiler ve konumlarından kolayca vazgeçmediler. Fakat yine de, egoizm gelişirken buna direnmek çok zordur.

Yorum: Baal HaSulam’a göre Yahudiler, hala manevi topluluk hissiyatı içinde kalanlara ve onu terk edenlere ve tamamen egoizmleri tarafından yönetilenlere ayrıldı.

Benim cevabım: Buna, on kabilenin dünyanın tüm ulusları arasında dağıldığı, on kabilenin on ikiden ayrılması denir.

Soru: Genellikle, Yahudiler asimile olduklarında, onları bir arada tutan antisemitizm yasası yürürlüğe girer. Bu yasanın yürürlüğe girmediği yegane olay buydu ve on kabile ortadan kayboldu. Bu güne kadar da onların nerede olduklarını bilmiyoruz. Bunun nedeni nedir?

Cevap: Söyleyemem. Ama yakında bunu öğreneceğiz. Onlar ve iki kabile arasındaki bağın kopması nedeniyle ortadan kayboldukları açıktır.

Her halükarda, kayıp on kabile geri dönecek. Bu, günlerin sonunda ifşa olmalıdır.

Soru: Doğada gizemler olmalı mı?

Cevap: Bu bir gizem değildir. Onlar, dünyanın bütün uluslarının arzularını özümsemek ve bu arzularla geri dönmek için kayboldular.

Kabalistler bunun olması gerektiğini söylüyorlar çünkü tam bir ıslah için dünyanın tüm uluslarının egoizmine ihtiyacımız var.

Bu nedenle, önce kendi egoizmini ıslah etmesi, daha sonra dünya uluslarının içinde absorbe edilen on kabileyi çekmesi ve tüm on iki kabilenin ıslahını tamamlaması gereken, küçük bir grup var. Ve daha sonra bu tüm dünyaya yayılacak.

Bu arada, biz ilk aşamada, geri kalan iki buçuk kabilenin ıslahı içindeyiz.

Bu konuyla ilgili daha fazla bilgi için: Yahudi Seçimi: Birlik veya Antisemitizm, Yahudi Sosyal Anlaşmazlığının Bir Yansıması Olarak Antisemitizm Üzerine Tarihsel Gerçekler, adlı kitaplarımı okuyun.

Özgecilik Nedir?

Soru: “Özgecil yön” nedir?

Cevap: Özgecilik egoizmin zıttıdır. Egoizm, her şeyin bana yönlendirildiği zamandır ve özgecilik her şeyin benden sevdiklerime, benim dışımda olana, tüm insanlığa doğru yönlendirildiği zamandır. Egoizm içe doğrudur; özgecilik dışa doğrudur.

Soru: Bunu nasıl öğrenirim?

Cevap: Bunu öğrenmek imkânsızdır. Bu özel bir çevre, Kabalistik bir çevre gerektirir. Bunu yapmak için, sizi doğada bir egoistten bir özgecile dönüştüren bazı güçlere neden olan, pratik/uygulamalı Kabala’yı çalışmalısınız. Onlar sizi tersine çevirirler. Karşıt düşüncelere, arzulara, eylemlere, niyetlere ve hedeflere sahip bir varlık haline gelirsiniz. Hepsi zıt yönde.

Soru: Eğer her şey bizi değiştiren güce bağlıysa, o zaman bana bağlı olan nedir?

Cevap: Arzu etmek. Daha fazlası değil. Farklı olmak isterim. Egoist güçlerin olumsuz, zararlı olduğuna:  beni ve diğer herkesi ölüme, yok olmaya götürdüklerine ikna olurum. Ve sadece özgecil güçler bizi yeniden canlandırabilir, kurtarabilir, bize yeni bir hayat verebilir.

Birbirine Bağlı Bir Dünyada İnsan, Bölüm 1

Küresel Egoizmde Tuzağa Düşmek

Soru: Büyük fizikçi Albert Einstein şöyle söyledi: “İnsan, bizim tarafımızdan “Evren” olarak adlandırılan, zaman ve mekanla sınırlı bütünün bir parçasıdır. Kendisini, düşüncelerini ve duygularını diğerlerinden ayrı bir şey olarak deneyimliyor – bilincinin bir tür optik yanılsaması olarak. Bu yanılsama, bizim için kişisel arzularımıza ve bize en yakın birkaç kişiyi karşı sevgiyle sınırlanan bir tür hapishanedir. Görevimiz, tüm canlıları ve doğayı onun tüm güzellikleriyle kucaklamak için merhamet/sevgi çevremizi genişleterek, kendimizi bu hapishaneden kurtarmak olmalıdır. Hiç kimse bunu tam olarak başaramaz, ancak böyle bir başarı için çabalamak başlı başına özgürlüğün bir parçasıdır ve içsel güvenlik için bir temeldir. ”

Bu ifadeye katılıyor musunuz?

Cevap: İfadeler güzel. Fakat öyle düzenlenmişler ki, onları anlamaya başladığınızda, tamamen farklı şeyler, olaylar, nedenler ve çözümler hakkında düşündüğünüz sonucuna varıyorsunuz. Ve her şeyin olması gerektiği gibi doğru olduğu anlaşılıyor, herkes kabul ediyor, ama sonunda farklı yönlere koştukları noktaya geliyorlar.

Soru: Gerçekten, başkaları için sevgi hakkında, birlik hakkında konuşuyoruz ama bunun daha da kötüye gittiğini görüyoruz.

Fakat birlik ve sevgi binlerce yıl önce de konuşuldu. Bütün dinler bunun üzerine inşa edildi. Bugün bile bu konuda bilimsel araştırmalar yapılmaktadır. Kişi, çok pragmatik olmasına rağmen, birliğin bize fayda sağlayabileceğini görür. Ama biz neredeyiz, bu birlik nerede, başkalarına olan sevgi nerede?

Cevap: Egoizmimiz birbirimize boyun eğmemize izin vermez. Bir anda size boyun eğersem, bir sonrakinde boyun eğmek istemediğimde, ondan uzaklaşmaya çalışırım, kendim için bir şeyler koparmaya çalışırım.

Ülkeler, hükümetler ve hükümetler arasında yapılan anlaşmalara bakın. Her ülkede, her bir hareket için, bir kişinin her hareketi için kaç yasa vardır? Ve onların uygulamalarını kim izliyor? Ve bu yasalar dahilinde ne yapabiliriz?

İnsanlar yeni yasalar icat etmekten başka bir şey yapmıyorlar, yazıyorlar ve raflara koyuyorlar. Ve sonra, gerektiğinde, onları her türlü tuzak kurma yöntemini kullanarak çıkarırlar ve bu yasanın var olduğunu ve etkinleştirilmesi gerektiğini kanıtlamaya başlarlar. Bu şekilde başkalarını bastırmak isterler.

Egoizmimizin herkesi boyun eğdirmek isteyen bu hareketlerini anlıyoruz. Bu egoistler, böyle bir gururla hükümetlerde dururlar ve parlamenter yöntemlerle başkalarını bastırmaya çalışırlar. Ancak bu şeyler ne kadar tolere edilebilir ve ne kadar süre var olabilirler?

Korona – Bizi Yeniden Programlayan Virüs (Thrive Global)

Bizleri sağlığımız için birbirine güvenmeye zorlayarak, virüs bize birbirimize güvenebileceğimizi, destekleyici topluluklar kurabileceğimizi ve insanlarda, zevkten daha fazla şey bulabileceğimizi öğretiyor.

Kim olduğumuzun farkına varamayabiliriz ama yaşam hakkında düşünme şeklimiz, istediğimiz şeyler, değerler, tercihler, arzularımız, davranışlarımız, korkularımız, tepkilerimiz, tüm bunlar içinde yaşadığımız sosyal ortam aracılığıyla ruhumuza “programlanmıştır”. COVID-19 kendini hayatımıza sokup onları karantinaya zorladığında, bu hepimizi etkiledi. Bazıları için etki fizikseldi ama herkes için duygusaldı. Koronavirüs’ün yaptığı sosyal ve davranışsal etkiler daha yeni başlıyor ancak onların etki alanı geniş ve kalıcı olacak. Bizler yeni bir döneme girdik. Ne kadar erken adapte olursak, hepimiz için o kadar iyi.

Önceki yaşam biçimimize dönmek istesek bile virüsün varlığı bunu çok zorlaştıracaktır. Nereye gidersek gidelim virüse yakalanma ya da başka bir kişiye bulaştırma ihtimali var, maske takıp mesafemizi korusak bile. Yavaş yavaş, virüs bizi barlara ve restoranlara gitmek, tatile çıkmak için uçağa atlamak, sadece yeni oldukları için veya arkadaşlarımızda olduğu için yeni aletler almak gibi,  alışkın olduğumuz şeyleri tekrar gözden geçirmeye zorluyor.

Bizi farklı davranmaya zorlayarak, virüs aslında ′′ bizi yeniden programlıyor.” Sadece birkaç ay önce, anlık hazların peşinde olmayan bir hayatı zihnimize canlandırabileceğimizi, kim düşünebilirdi ki? Ama şimdi, eğer temel gıdamızı garantilemiş olsaydık, pek çok kişi memnuniyetle çoğunluğa uymaktan vazgeçer ve Leslie Bricusse’ nin müzikalindeki yorumu gibi “durdurun dünyayı, inmek istiyorum ′′ derdi.

Koronavirüsü yine de başka bir salgın değildir. Tıpkı bir bilgisayar virüsü gibi işletim sistemimizi yeniden programlıyor ve özümüzü değiştiriyor. Ama kötü yönde değil; aksine hayatımızı yavaşlatıyor, böylece daha önce kaçırmış olduğumuz gizli hazları keşfedebiliriz. Bizleri sağlığımız için birbirine güvenmeye zorlayarak, virüs bize birbirimize güvenebileceğimizi, destekleyici topluluklar kurabileceğimizi ve insanlarda zevkten daha fazla şey bulabileceğimizi öğretiyor.

Koronavirüs, önüne geçilemez tüketiciliğe, gezegenin ve birbirimizin kontrolsüz sömürüsüne dönmemize izin vermeyecek. Bizlere, kendimiz ve çocuklarımız için iyi, sürdürülebilir bir yaşam kurmayı öğretecek. Direktiflerini isteyerek takip edersek, geçişi hızlı ve kolay bir şekilde tamamlayacağız.  İnadı sürdürürsek, bunu acılı bir şekilde ve yavaş yavaş tamamlayacağız. Her halükarda COVID-19 kazanacaktır. Yaşam için gerekli olmayan şeyleri kilitlemeye ve mutluluk için gerekli şeyleri açmaya zorlayacaktır.

“Maneviyatın Gerçek Anlamı Nedir?” (Quora)

Maneviyat, maddi gerçekliğimizin üzerindedir. Doğuştan gelen bedenimize karşı tamamen zıt bir algı ve hissiyattır.

Bizler, egoist bir insan doğası içinde doğar, başkalarına fayda sağlamaktan ziyade kişisel faydaya öncelik veririz.

Bununla birlikte, maneviyat, egoist doğamıza zıt, özgecil bir şekilde işler –  diğeri için mutlak sevgi tutumu olarak.

Egoist bir insan doğasında doğmamız ne anlama geliyor? Bu, yaptığımız her şeyin nihayetinde kişisel yararı hedeflediği anlamına gelir.

Her düşünce, arzu ve eylemimizin arkasında sürekli çalışan egoist motor, tek bir ailenin üyeleri gibi hepimizi bağlı görme yeteneğimizi engellediğinden, ruhumuzun köklerindeki bağlarımızda var olan mutlak sevgiyi filtrelediğinden, farkında olduğumuzdan daha fazla dünya görüşümüzü çarpıtır.

Bu nedenle, gerçekleştirdiğimiz her dünyevi eylem, hepimizin ortak olduğu, dikkatimizi kendimize çeken bu egoist “algısal tıkanıklığa” dayanmaktadır.

Bununla birlikte, manevi bir eylem, onu yapanın dışındadır ve ondan ayrılmıştır.

“Ben’imiz” ile özdeşleşmek yerine, bizler onun dünyevi tezahürlerinin ardındaki, nedensel güçle özdeşleşiyoruz. Bu, Yaradan gibi başkalarına karşı aynı niyeti edinerek mümkün olur:  mutlak sevgi ve ihsan etme niyeti.

Bu nedenle, maneviyat, Yaradan ile bağ kurma gerçeğidir, sevgi ve ihsan etme niteliği ile tamamlanma hissidir.

Maneviyat, zamanın, mekanın, hareketin ve hayvansal bedenin dışındadır. Sadece düzenli olarak manevi yolda uygulanan ve geliştirilen yeni bir duyuda – diğerine fayda sağlamak için içten bir niyette – hissedilir.

Twitter’da Düşüncelerim / 8 Temmuz 2020

İsrail neden başta Koronavirüs’ü idare etmeyi başardı ve sonra çakıldı? – Çünkü başarısını, dünyaya nasıl doğru birlik olunacağını göstermek için kullanmadı. Bunun yerine, eski toplumsal ego ilişkilerine bir dönüş gösterdi … Şimdi ilişkilerin doğru formatını arayacak!

Bize karşı nefret uyandırarak, Yaradan acı yoluyla bizi hedefe doğru teşvik eder. Bu çok kötü …

Bölünmüş olduğumuz ölçüde, dünya uluslarının bizden nefret etmesine neden oluyoruz. Sonuçta, bilinçaltında dünyanın amacı ve iyi geleceğinin ifşa olacağı birlik çağrısı yapmamızı ve birliğin bir örneğini vermemizi bekliyorlar.

Koronavirüs darbesini aldıktan sonra, küçük bir köy olduğumuzu hissediyoruz. Virüs bize kalpten kalbe yakınlığa ve kalplerimizi bağlamamıza yardımcı olan fiziksel bir mesafeye ihtiyacımız olduğunu öğretir. Bedenimizi maddi düzlemde birleştirmektense ruhu yükseltmeye yönlendiriyor.

Birliğin Özü ve Kökü, Bölüm 5

Neden sadece birlik olmuş insanlar futbol oynayabilir?

Yorum: Birçok bilim adamı, ortaklığın, birlik olmanın, ilişki kurmanın, birbirleriyle yaşama ve işbirliği yapma eğiliminin, yaşamın en büyük ayırt edici özelliklerinden biri olduğunu söylüyor.

Benim Yorumum: Hayat birlik üzerine inşa edilir.

Soru: Gelişim, karmaşık yapıların bütünleşmesinin, birleştirilmesinin, ortak büyümesinin bir yoludur.

Bir yandan, servet, güç ve bilgi arayışında ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlı ve birbirine bağımlı insanlar, kabilelere, imparatorluklara ve devletlere entegre edilir.

Bununla birlikte, cansız, bitkisel veya hayvansal doğaya bakarsanız, bir araya geldiklerinde bir çeşit süper-akıl edindiklerini göreceksiniz. Örneğin, canlı hücreler birleştirildiğinde, bir süper organizma oluştururlar. Ve insanlar sadece futbol oynamak veya en fazla kendi türlerini öldürmek için birleşebilirler. Neden böyledir?

Cevap: Çünkü cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerde, doğanın tüm parçaları içgüdüsel olarak,  onların böyle yapmalarını sağlayan, daha yüksek bir gücün dış etkisi altında birleşirler. İnsan kendi içinde, egoizmine ters olan bu yöntemi, gücü ve birlik düzenini bulmak ve yaratmakla yükümlüdür.

Bu, insan dışındaki cansız, bitkisel ve hayvansal doğa koşullarında bulunmayan, insanları diğer her şeyden ayıran bencilliğe aykırı bir çalışmadır. Bu, insanların doğayı ifşa etmek için büyüyen bir akla, becerilere ve ilkelere sahip olmalarını sağlar. Onların altındaki her şey, cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerdedir.

Ancak, onların seviyesinde, insanın, toplumun seviyesinde, insanlar hiçbir şey ifşa edemezler. Sadece bazı ilkel bağımlılıkları keşfederler, daha da fazlasını değil. Sonuçta, sadece bir güçleri vardır yani ayırmanın egoistik gücü.  Onlar, özgecil olan, ikinci güce sahip değillerdir.

Bu nedenle, tek bir güçle çalıştıklarında hiçbir şey olmaz. Onlar, kesinlikle bencil gücü geliştirmek için birbirleriyle ilişki içinde olmaya çalışırlar. O zaman da bu, sürekli dürtüklemeler ve krizlerle çok kötü bir şekilde gerçekleşir.

Eğer insanların emrinde de olumlu bir güç olsaydı, olumsuz olana karşı çıkan bir güç, o zaman elbette her şeyde başarılı olurlardı.

Yaradan Neden Kötü İnsanları Cezalandırmaz?

Soru: Yaradan neden kötü insanları cezalandırmaz?

Cevap: “Neden” sorusu, dünyadaki yaşamın ortaya çıkışından beri var olmuştur. Neden kurtlar koyun yer, neden büyük balıklar küçük balığı yer? Bütün bunlar, özünde insan egoizmi olan, doğanın durumuna dayandırılmalıdır.

İnsan egoizmini ıslah edin – ve bunu yapabilirsiniz – ve doğada, kurtların ve koyunların nasıl birlikte barış içinde yaşadıklarını göreceksiniz.

Her Durumda Sakin Kalmak Mümkün Mü?

Soru: İnsanları, her durumda sakin kalmanın gerekli olduğuna nasıl ikna edebilirsiniz?

Cevap: Bunun mümkün olduğunu söyleyemem. Bunu kendimden biliyorum. Ben de aniden heyecanlı/sinirli davranmaya başlarım. Sakin olmak zorunda değilsiniz.

Bazen neler olduğunu hemen fark etmek imkânsızdır. Egoizm sizi o kadar zorlar ki, duyularınıza ulaşmanız biraz zaman alır. Yaradan bunu,  içinizde yeni egoist arzuların daha üst bir seviyede nasıl ortaya çıktığını göstermek için, bilerek yapar. Yani ondan uzaklaşmak yoktur.

Ana şey, ortak sistem içinde, karşılıklı destekte içinde olmaktır. Her gün sizi normal bir koşula getiren, böyle bir ders alsaydınız ne olacağını bir hayal edin. Bu sizlere manevi bir ayar verir, sizi dengelerdi. Ve yavaş yavaş dünyaya farklı bir şekilde bakardınız.

Twitter’da Düşüncelerim / 4 Temmuz 2020

Her manevi eylem tıpkı “ışığın avantajının karanlıktan ifşa olduğu” gibi ona karşıt bir eylemle başlar. Her şey sadece zıtlıktan algılandığından, diğer türlü bir şey hissedemezdik. Karanlık ışıktan önce geldiği gibi, karışıklık ve idrak eksikliği netlik ve anlayıştan önce gelir.

“Toprağın kazancı (arzu) her şeydedir.” Karanlık önceden, arzuda ifşa olmalı ve bizler sadece karanlıktan ışığı ediniriz. İnsanlığın evrimi, egonun büyümesi sayesinde ilerlemiştir. Şimdi bizi bu ego-arzudan çıkaracak olan üst kuvveti uyandırması gereken “son nesil” e geldik.

Bütün gelişimimiz, artık egonun (doğamız) içinde var olamayacağımız ve bunun üzerine çıkmamız gerektiğinin farkındalığına yol açmıştır.

Bugünkü safha önemli ve benzersizdir, benzerleri tarihte hiç var olmamıştır. Binlerce yıldır yaptığımız gibi var olmaya devam edemeyeceğimizi anlamaya başlıyoruz.

İnsanlık, egoizmin yukarıdan bir kuvvet olduğunu ortaya çıkarmaya başlıyor ve yardım için dönmemiz gereken egoizme zıt bir üst kuvvet var ki böylece kötülüğün gücünü iyiliğin gücüne, anti-egoizme dönüştürecek. O zaman yeni, üst dünyada iyi, mutlu hayatlar yaşamaya başlayacağız!

Her insanın başkalarını düşünüp, onların refahını önemsediği bir dünya yaratma girişimi başarılı olmadı! Böyle bir devrim, ancak içimizde farklı bir doğayı ifşa edecek olan Yaratan tarafından uygulanabilir. Mümkün olduğunca çabuk istemeye çalışmamamız gereken budur!

Koronavirüsün yakında yok olmasını ummamalıyız. Bizi yalnız bırakmayacak ve daha ciddi sorunlar buna eklenecek. Yakında, para, kaynaklar ve gıda ürünleri tükenecek ve insanlık muazzam bir şekilde acı çekecek.

Bunun yanı sıra kasırga, fırtına bulutları, çekirge, sel ve kuraklık yaklaşıyor

Sadece Yaradan’a dönerek sıkıntılardan kurtulabiliriz. Ona dönmeye başladığımızda, en mühim olanın problemlerden ve talihsizliklerden kurtarılmak olmadığını anlayacağız zira onlar bize verildi ki böylece Yaradan’a dönebilelim.