Category Archives: Eğitim

Erkekleri ve Kızları Yetiştirmek

Soru: Günümüzde, insan sosyal davranışının tüm kuralları, tamamen birbirinin yerini almaktadır. Bir erkek evde kalmayı ve ev işi yapmayı tercih etmekte ve kadın da kariyerinde kendisinin farkına varmaktadır. Bu neden oluyor?

Cevap: Çünkü yanlış bir şekilde gelişiyoruz. Cinsiyetlerin yetiştirilme tarzı değişti. Erkekler kadınlar tarafından yetiştiriliyor ki bu yanlıştır.

Oğlanlar, erkekler tarafından yetiştirilmelidir çünkü bir çocuk örnekler vasıtasıyla büyür. Ve annesinin yanındayken sürekli eteğinin etrafında döner ve sonra anaokulundaki, okulundaki öğretmeni yanındadır, o zaman öğrendiği her şey bir kadından gelir, bir kadın tarafından verilir.

Bu nedenle, bir erkek evde kalmayı, çocukları büyütmeyi tercih eder; gerçek bir erkeğin sahip olması gereken o temelden, dünyaya, hayata karşı bu tutumdan yoksundur. Bugün ne olduğunu bile anlamıyoruz. Bütün dünya böyledir- yarı kadın.

Bunu bir sitem olarak söylemiyorum. Bu sadece bizim ihmalimizdir. Her iki cinsiyet, zıtlıklarını hissetmeleri ve birbirlerini nasıl düzgün bir şekilde tamamlayacaklarını bilmeleri için eğitilmelidir. Ve bu olmuyor.

Bir çocuk sürekli olarak kadınlar tarafından büyütülüyorsa, o zaman erkeksi bir temeli yoktur, gücünü, kendine özgü özelliklerini, bazı kadın özelliklerini, ihtiyaçlarını, isteklerini yerine getirdiğini anlayamaz. Bu büyük bir problemdir.

Çocukları İntihardan Nasıl Koruruz?

Soru: Bir yazar soruyor, “Lütfen bize çocuklar arasındaki intiharı anlatın. Bir çocuğa bunun yanlış olduğunu ve böyle düşüncelere sahip olmaması gerektiğini nasıl açıklayabilirim? Yakındaki bir okulda, bir kız yüksek katlı bir binadan atladı. Bunun neden meydana geldiğinin iki yorumu var: Birincisi karşılıksız aşk, ikincisi internetin etkisi ve kız buna yönlendirildi. Ergenlik dönemindeki gençlerle nasıl konuşmalıyız? Bunun olmasını nasıl önleyebiliriz? Yoksa bu bir kişinin kaderi mi? ”

Cevap: Bir gencin, dünyayı yavaş yavaş edinmesi gereken, küçük bir insan olduğunu anlamalıyız. Tıpkı doğduğumuz zamanki gibi. İlk başta tamamen annenin içindeyiz. Sonra “başımızı dışarı çıkarırız.” Beşiğimizin içini, odamızı, daireyi vb. biraz anlamaya başlarız.

Günümüzde, daha yürümeye bile başlamadan ve ancak küçük bir alanda sürünerek bir şeye ulaşabilen bir çocuk, etrafındaki kocaman dünyaya maruz kalmaktadır. Arabaya bindirilir ve etrafta gezdirilir, bebek arabasında itilir, ebeveynler televizyonu, müziği ve videoyu, her neyse, açar. Her türlü karmaşık oyuncak ona verilir.

Yani hazır olmadığı ve istemediği halde dünyanın sınırları ona açılmış olur! Doğa onu henüz buna hazırlamamıştır. Yani kafası karışır ve ne yapacağını bilemez. Bu nedenle, etrafındaki henüz hazır olmadığı bu yeni kavramların baskısı altındadır. Sorun da budur.

Bu nedenle birçok çocuk bunu kaldıramaz. Yeterli içsel güce sahip değillerdir. Tüm bu dış uyaranlar, çocukları kontrolü kaybedecek şekilde onları etkiler. Ve bununla birlikte bazı olumsuz filmlere veya başka bir şeye maruz kaldıklarında, onları gerçek olarak algılarlar ve çok kolay şekilde intiharı düşünürler.

Onları yasaklamalı ve kısıtlamalıyız! Ben bir çocuğu ilk iki yıl dış uyaranlara maruz bırakmazdım. Etrafında görebildiği ve duyabildiği doğal şeyler, sadece maruz kalması gereken şey budur. Etrafındaki sesler ve görüntüler, orada olan her şey, her şeyi görmesine izin verin. Ama ekranlar yok. Bilgisayar veya TV yok.

Soru: Öyleyse siz, çocukların bu hayata dikkatli ve yavaş yavaş maruz kalmasının büyük bir savunucusu musunuz?

Cevap: Bir çocuğun içinde bulunduğu dünyanın boyutuna göre normal bir ruh geliştirmesini istiyorum. Neye ulaşabilirse ulaşsın, onunla birlikte rahat etmesi gereken şey bu.

Gerisi sonrası içindir. O zamana kadar, her türlü mekanizma zaten yerinde olur. Ona zaten bir şeyler açıklayabilir, onunla konuşabilir, ona belirli yayınlar verebilir ve ona bir şeyler gösterebilirsiniz. Yine de o zaman bile tarih, coğrafya ve bazı dünyevi şeylerle başlardım. Tamamen korkunç, çarpıtılmış kurgu üzerine inşa edilen bu korkunç çocuk programlarından ziyade. Şiddet ve öfke gösteriyorlar. Bu tam anlamıyla inanılmaz!

Çocuk programları en şiddet içeren programlar. Çocuk buna bakar ve bunun bizim dünyamızın gerçeği olduğunu düşünür. Öyleyse neden onuncu kattan atlanmasın? Bu atlamaları her gün çocuk programlarında televizyonda görüyor.

Yani, onun dünyasına ne kadar çarpık bir gerçeklik resmi getirdiğimiz hakkında hiçbir fikrimiz yok. Bu yüzden ne bekleyebilirsiniz ki? Hepsini kaldırmamız gerekiyor. Tamamen!

Soru: Bu kadar sert önlemlerden yana mısınız?

Cevap: Sağlıklı bir nesil yetiştirmekten yanayım.

 

Kaynaklara Karşı Doğru Tutum

Soru: Kaynaklarla doğru bir şekilde bütünleşebilmek için, kaynakları okurken arzu edilmesi gereken doğru şey nedir?

Cevap: Bize verilen her şey, kişinin bilip bilmediğine, anlayıp anlamadığına, İbranice konuşup konuşmadığına veya bununla hiçbir ilgisi olmadığına bakılmaksızın, onu Yaradan’a bağlayabilmesi için gereklidir. Bu, ne bildiğinden veya anladığından bağımsız olarak herkes için geçerlidir.

Bu yüzden, ders sırasında kaynakları okuduğumuzda veya Kabala bilgeliğinin hangi bölümünü çalışırsak çalışalım, sadece şunu düşünmelisiniz: Bilge adamlar olmadan “Yaradan ile minimum bağa nasıl ulaşabilirim”! Göreceksiniz ki bu aslında çok basittir, hatta metne karşı, işe yarayan naif bir tavır diyebilirim.

Üst kaynağa tutunmak ve her yönden kendimize odaklamaya başlamak için kullanabileceğimiz daha fazla araçtan bahsediyoruz.

Birbirimizin Doğasını Anlamak

Yorum: Günümüzde insanlar birbirlerine karşı herhangi bir sorumluluk istemiyorlar ve bu nedenle evlenmiyorlar.

Cevabım: Kişi egoisttir. Evliliğin onu gerçekten dolduracağını anlasaydı ve evlilikte alıp verebilmesi için yaratılmış olsaydı, bundan daha iyi bir şey olmadığını görürdü.

Ancak bunun için, bir erkeğin karısından, çocuklarından ve ailesinden tam olarak bu tür ihtiyaçlara, niteliklere, yapay olarak değiştirilmemiş arzulara sahip olması için bir iletişim biçimi yaratması gerekir ki yoksa akşamları bir yerlere kulüplere, barlara kaçmaya zorlanır.

Bir kadın için de aynıdır. Ailesi, kocası ve çocukları için kendisinin hoşlanacağı koşulları yaratmaya kararlı olmalıdır. Bu nedenle burada uygun eğitime ihtiyaç vardır. Daha egoist olmamızın bir önemi yok. Aslında daha büyük egoizm bizi bir sonraki seviyeye taşımalıdır.

Erkekleri ve kızları doğru bir şekilde eğitmeli, onlara birbirleriyle nasıl etkileşim kuracaklarını öğretmeli ve onlara sadece okullarda seks hakkında ders vermemeliyiz. Görünüşe göre sadece hayvanlara doğru cinsel ilişkileri öğretiyoruz, ancak insanlara birbirleriyle doğru bir şekilde nasıl bağ kuracaklarını, birbirlerini nasıl anlayacaklarını ve tamamlayacaklarını öğretmiyoruz.

Onlara bu eğitimi vermezsek, gelecek nesil perişan olacak. Bazı mekanik etkileşime, anlaşılmaz bir şeye gelecekler.

Kabala, doğadaki her şeyin uyum üzerine inşa edildiğini söyler. Bu uyum birbirinin doğasını anlamaya bağlıdır.

Enstitünün ilk yılındayken Svyadoshch Avraam Moiseevich adında bir profesörümüz olduğunu hatırlıyorum. Bize bir kazadan hemen sonra, zor bir doğum sırasında veya bir kalp nakli sonrasında insanların içinde bulundukları zorlu koşulları göstermek için bu ameliyatların yapıldığı farklı hastanelere götürdü.

Ve biz, on sekiz veya on dokuz yaşındaki çocuklar, bununla çok sarsıldık. Doğum hastanesinden ilk çıktığımızda şok olduk: Doğum yapmak ne kadar zor, ne kadar kanlı, ne kadar acıydı. Doğum yapan kadınlara bakarken neredeyse ağlayacaktık. Pek çok şeye karşı tutumumuz değişti. Grubumuzdaki kızlara bile farklı davranmaya başladık.

Yaşadıklarıma dayanarak, doğumdan çeşitli sorunlara, yaralanmalara, ölümlere kadar tüm durumlardan geçtiğinizde, çocuklara hayatın ne anlama geldiğini anlatmak ve göstermek için tüm okul çocuklarını hastanelere, doğum hastanelerine ve morglara, mezarlıklara kadar götürürdüm, bunların hepsi gerekli. Ve bunu çok ciddi bir ön hazırlık ile yapardım, böylece çocuklar psikolojik travma yaşamasınlar. Hayata karşı anlayışlı ve yetişkin bir tutum bu şekilde inşa edilir.

 

“Okulda Öğretilmesi Gereken, Hâlihazırda Öğretilmeyen Tek Şey Nedir?” (Quora)

Tüm öğrenciler arasında dostça bağlar kurmak için arkadaşlığa daha fazla vurgu yapılmalıdır.

Mutlu ve kendine güvenen bireylerden oluşan destekleyici bir toplum oluşturmak için çoğunlukla öğrencileri nasıl olumlu bir şekilde bağ kurduracağımıza odaklanmalıyız.  Nihayetinde insanlar, hayattaki mutluluklarının ve başarılarının birbirlerine ne ölçüde olumlu bir şekilde bağ kurduklarına bağlı olduğunu düşünerek okuldan ayrılmalıdırlar.

Okulların öğrencilere yönelik amacı öğrencilerden mutlu, kendine güvenen ve başarılı insanlar yetiştirmek haricinde meslek odaklı olmamalıdır.

Öğrenciler sürekli olarak bir dizi egoist ilişkiyi sürdürmek zorunda kalırlarsa, ki burada her biri başkalarının pahasına kişisel faydayı en üst düzeye çıkarmaya çalışırsa, o zaman hayatta asla gerçekten mutlu, kendine güvenli veya başarılı olamazlar.

Ayrıca, Daha önce hiç olmadığı kadar küresel olarak birbirine bağlı ve birbirine bağımlı zamanlara doğru ilerlerken, bugünün neslinin diğerlerinden farklı olduğunu anlamamız gerekiyor, aynı şekilde, mutluluğumuzu, başarımızı ve güvenimizi günümüze uygun bir şekilde güvence altına almak için böylesi birbirine bağlılığı ve karşılıklı bağımlılığı olumlu bir şekilde nasıl gerçekleştireceğimizi öğrenmeliyiz. Şu anda öncelikli olarak ele aldığımız meslekler ikinci sırada yeniden önceliklendirilmeli ve ilk sırada olumlu insan bağlarına verilmelidir.

Öğrenciler okula gittiklerinde kendilerini rahat hissetmeli ve hatta diğer öğrencilerle bağ kurmaya istekli olmalı ve öğrenciler arasında hiçbir korku veya eleştiri olmamalıdır. Öğrencilerin bağlarını geliştirmek amacıyla böylesine olumlu ve destekleyici bir atmosfer oluşturmak için, öğretmenlerin her şeyden önce, birlik ve karşılıklı saygı değerlerinin önderlik ettiği bir toplumun yaratılmasına katılım yoluyla öğrencilerin mutluluk, güven, güvenlik, denge ve refah dolu bir hayat hissetmeleri için birbirleriyle ve öğrencilerle olumlu ilişki kurmayı öğrendikleri bağ zenginleştirme sürecinden geçmeleri gerekiyor.

Tehlikeli Bir Çizgi

Soru: En sevdiğim karakter Don Kişot, tek bir mızrak darbesiyle bir sorunu çözmeye çalışarak egoizme karşı savaşır.İnsanlara iyiliği zorlamamak için bu sınırı nasıl koruyabiliriz?Bundan nasıl kaçınabilirim?

Cevap: Sadece eğitim yoluyla. Başka bir şey yok. Sadece egoist doğanın bize kasıtlı olarak verildiğini açıklayarak, böylece onu tersine çevirebiliriz. Aksi takdirde, aşağı yukarı normal bir gelecek için umudumuz yok.

Günümüzde, en son teknolojimizle, kendimizi tehlikeli bir çizgiye getiriyoruz. Dünyadaki tüm bilgisayarların bir anlığına kapandığını hayal edin, bunu yapmak o kadar da zor değil, ve işte bu kadar, dünya durma noktasına gelir.

Bugün atom bombasına bile ihtiyacımız yok. Bu eski, barbarca bir yoldur. Tek yapmanız gereken bilgisayarları kapatmak; enerji santrallerini, su kaynağını ve diğer her şeyi kontrol ediyorlar, bundan sonra da ne yapacağımızı bilemeyeceğiz.

Doğanın Programına Uyum

Yorum: Gençler okuldan ayrılırlar, yeni bir dünyaya girerler ve kendilerine verilenleri istemezler, kendilerine başka bir şey de teklif edilmez.

Cevabım: Dünyamız egoizm dünyasıdır. İnsanlar birbirleri üzerinde bencil bir güce sahiptir ve bu güç, zorla çalışmayı tercih eder. Burada hiçbir şey yapamazsınız. Güç, iyi mi yoksa kötü mü diye sormaz, mümkün olup olmadığını sorar. Kazanabilirse, hemen farkına varır.

Elbette, gençlerin dünyayı başkaları için görme arzularındaki çok yönlü yönelmesini anlıyorum. Ancak, her şeyden önce bunun, kendilerini buna ne kadar hazırlayabileceklerine bağlı olduğunun farkına varmaları gerekir.

Nitekim, örneğin İran’daki yaşamı değiştirmek ya da Çinliler için iyi bir kitap yazmak veya dünyanın herhangi bir ülkesinde başka bir şey yapmak için, doğanın temel yasasının ne olduğunu ve biz ona karşı hareket edemeyeceğimiz için, doğanın bizi nereye götürdüğünü anlamalıdırlar.

İnsanoğlunun, sözde iyi ve doğru bir yol olduğuna inanarak, kendi icat ettiği yolu binlerce ve binlerce yıldır nasıl izlemeye çalıştığını görüyoruz. Aslında bu daima yanlıştı. Yeni bir yol seçmek yanlış olur, başka bir yeni yol, yine yanlış olur. Kocaman bir ormandaki bir grup küçük insan gibi. Bugüne kadar böyle şartlar içindeydik.

Ama şimdi, dünyanın gelişim yasalarını, programını ve gelişim amacını açıklayan Kabala bilgeliği bize ifşa ediyor. Bu nedenle, önce tüm bunları çalışmalıyız ve sonra bu programı daha fazla anlamak için kendimizi ona adapte etmeliyiz, o bize değil, biz ona! Çünkü bu doğanın programıdır, doğayı yenemeyiz. O gerekirse bizi yıkar.

Bu programa hâkim olduktan ve anladıktan sonra, bir şekilde ona uyum sağlamalıyız, böylece içinde yaşayabilir, buna bağlı olarak gelişebiliriz. O zaman doğaya yakınlaşacağız ve hangi yaşam tarzına yerleştirildiğimizi ve bizi nasıl değiştirmek istediğini gerçekten görecek ve hissedeceğiz.

Doğanın bizi etkilediği yönde hareket etmek, bizim en rahat ve doğru koşulumuz olacaktır. Bu öğretilmelidir.

“Ebeveynlerin Çocuklarına Vermeleri Gereken En Önemli Örnek Nedir?” (Quora)

Ebeveynlerin çocuklarına vermesi gereken en önemli örnek, topluma karşı doğru tutumdur yani başkalarıyla olumlu ilişki kurmak, başkalarının ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak, insanlara nasıl fayda sağlayacağını düşünmek ve genel olarak, iyi bağlantılı bir toplumun yaratılmasına katılmak.

Bu amaçla, ebeveynlerin çocuklarını etkileyen her şeyi eleştirel bir şekilde incelemeleri gerekir. Özellikle bu, çocukların internette, televizyonda, kitaplarda ve her türlü medyada karşılaştıkları materyalleri titizlikle incelemek anlamına gelir.

Çocukların çeşitli medyaları izlemesini ve öğrenmesini kısıtlama arzumuz yok, ancak mutlu, kendine güvenen, başarılı, güvenli ve destekleyici insanlardan oluşan bir toplum yaratmayı teşvik etmemiz için, onların etkilerini eğitim perspektifinden incelemeliyiz. :

Karşılaştıkları materyal, onları birbirlerine ne ölçüde olumlu bir şekilde bağlarlar?

Ne kadar bağ kurma ilmini içerir ve insan toplumu için daha iyi ve daha uyumlu bir geleceğe giden yolu açar?

Çocukların kullandığı materyalden tüm şiddet, korku ve işkenceyi ortadan kaldırmak gerekir. Çocuklar taklit ve örneklerden öğrenirler ve bu tür materyaller onlara çok kötü örnekler verir ve çocuklara zihinsel ve duygusal gelişimlerinde ve ayrıca diğer insanlarla ilişkilerinde uzun süreli olumsuz etkileri olabilecek her türlü bozukluğu ekler.

Çocuk yetiştirmenin ve genel olarak eğitimin temel amacı, kelimenin tam anlamıyla insan yaratmak olmalıdır: tüm bölünme biçimlerinin üzerinde pozitif olarak bağ kurmayı amaçlayan ve diğer insanlarla ve doğayla yapıcı bir şekilde ilişki kuran bir toplum.

Bu nedenle, tek endişemiz, çocukları pozitif bir şekilde birbirine, destekleyici ve barışçıl bir toplum inşa etmeleri için yönlendirerek mutlu, kendine güvenen, başarılı ve güvenli insanlar olmaları için yetiştiren yeni bir tür eğitim sistemi oluşturmak olmalıdır.

Manevi Yaşama Hazırlık

Soru: Kişi Zohar Kitabı’nı orijinal dilde değil de çeviriden okuyabilir mi?

Cevap: Bu önemli değil. Herhangi bir dilde okuyabilirsiniz, ne kadar anladığınız da önemli değildir. Okuduklarınızı anlamadan bile hedef için çabalamanız sizi değiştiren güçleri uyandırır ve bu çok önemlidir. Ulaşmak için öğrenmeye çalışırsınız.

İnternet arşivimizde Kabala ile ilgili birçok kitap ve diğer bilgiler bulunmaktadır. Herkes tarafından erişilebilir, çünkü temel bilgiler olmadan, manevi dünyada var olamazsınız, tıpkı bir kişinin temel aritmetik, fizik ve diğer konular bilgisi olmadan yapamayacağı gibi.

Onları yaşamının ilk 10 ila 15 yılı boyunca inceledikten sonra, kişi zaten dünyamızda güvenle çalışabilir. Eğer insan, çocukken ormanda bir yere atılırsa ve 15 yıl sonra oradan çıkarsa bu dünyada yaşayamaz.

Bu nedenle, kişiyi manevi yaşama hazırlamamız gerekir. Bu, internette ve kitaplarda sahip olduğumuz büyük miktardaki bilginin amacıdır, böylece kişi onu en azından biraz tanıyabilir. Bu, üst gücün ifşasının içine çekilmeye başlamak için yeterlidir.

 

“Paradoksal Düşünme Durumu” (Linkedin)

Paradoksal düşünme, eğitim sistemleri veya çeşitli gelişmiş kuruluşlar gibi çeşitli sistemlerin teşvik etmeye çalıştığı bir sistemdir. Konular net olduğunda kendimizi rahat hissederiz, ancak çelişkili fikirleri akılda tutma becerisinin, insanların zihinlerini çok etkili bir şekilde geliştirdiği ortaya çıkmıştır. Paradoksal düşünme, insanların zihinsel sağlığına, zihinsel gelişimine katkıda bulunur ve genel olarak daha iyi bir toplum oluşturur. Peki, başarabileceğimiz en yüksek paradoksal düşünme düzeyi nedir? Şimdi bazı bilgileri inceleyelim.

Tek bir düşünme sistemiyle sınırlı olduğumuzda, çelişkiler kafamızı karıştırır ve içsel çatışmalar yaratır. Alternatif olarak, ikili bir düşünme sistemi geliştirdiğimizde, bir sistemde bir düşünceyi ve diğerinde tamamen zıt bir düşünceyi sürdürebiliriz. Bu, her düşünce farklı bir sistemde olduğu için, içimizde tamamen zıtların aynı anda var olmasına izin verir. Bu nedenle, bizim işimiz, ek bir düşünme sisteminin nasıl kurulacağını bilmektir. Kabala bilgeliğinin tamamen ilgili olduğu şey budur.

Yükseklik boyutunu kavramayan ve sadece yüzey algısına göre yaşayan minik böcekler olduğunu hayal edin. Kendi alanlarında bir yandan diğer yana hareket edebilirler, ancak yukarı veya aşağı hareket edemezler. Onlarla istinaden bizler, başka bir algı seviyesine sahibiz. Benzer şekilde, tek bir düşünce sistemi içinde yaşayan bir kişi, dünyayı iki düşünce sistemi içinde yaşayan birinden çok farklı hisseder.

Bu kavramı anlamak bir şey ama onu başarmak tamamen farklı bir konudur. Bunu yapmak için, içimizdeki sistemi geliştirecek evrimsel güçleri uyandırmalıyız. Bu güçlerin ne olduğunu gerçekten bilemeyiz ancak buna gerçekten ihtiyacımız da yok. Bizim üzerimizde daha güçlü hareket etmelerini sağlamak için, onları geliştirmeyi istemek yeterlidir. İşin püf noktası, eğer isterseniz, bu evrimsel güce nasıl yaklaşılacağını bilmek ve ona bizim içimizde o gelişmiş sistemi inşa ettirmektir.

Böylesine ikili bir sistemi inşa etmenin iyi bir örneği, İshak’ın bağlanmasının İncil’deki öyküsüdür. Tanrı, İbrahim’e İshak hakkında şöyle dedi: “Senin torunlarına İshak aracılığıyla isim verilecek” (Yaratılış 21:12), yani İshak kendi çocuklarına sahip olacak ve İbrahim’in hanedanına devam edecek. Ama öte yandan, Tanrı, İbrahim’e, İbrahim’in hanedanlığının devamını engelleyecek olan “onu yakılmış … bir sunu olarak sunması” (Yaratılış 22: 2) talimatını verdi. Kişi, bu tür çelişkili talimatlar nasıl bağdaştırabilir? Bu, üçüncü tarafın müdahale etmesi gereken zamandır. Böyle bir durumda, bizi öyle ya da böyle yönlendireceği için mantığı kullanamayız. Bunun yerine, çelişkinin geldiği, paradoksun kökeni olan daha yüksek bir aklın gelip çatışmayı uzlaştırması için “çağırmalıyız”.

Kabala bilgeliğinde, tüm çatışmaların uzlaştırıldığı yere, köke, “Yaradan” denir. Yaradan, doğadaki genel güçtür; tüm gerçekliği, evrenin kökünü ve içinde gelişen her şeyi sürdüren güçtür, hayatımızın kökenidir. Sonunda, her bir çelişki tam olarak ona, her şeyin geldiği ve her şeyin birleştiği kaynağa işaret eder.

Karşıtları mevcut aklımızla bağdaştıramadığımız için, akıllarımızı o yüksek kaynaktan aldığımız “yükseltilmiş” bir akılla değiştirmeliyiz. Paradokslar bizi bu şekilde manevi bir seviyeye yükseltir.

Dünyayı geliştirebilecek bir başka paradoks, aşırı egolarımızla olan ilişkimizdir. Bir yandan, herkesi bastırmaya yönelik egoist arzu hayatlarımızı mahvediyor. Öte yandan, egolarımızı nasıl doğru bir şekilde kullanacağımızı öğrenirsek, onları “ona karşı yapılan yardım” denen şeye dönüştürebileceğiz. Başka bir deyişle, manevi merdivende bizi bir seviyeden diğerine yükseltecek olan gelişim için, onları kaldıraçlara dönüştürebileceğiz.

Manevi arzumuz, egoyu dünyadan silmek değil, onun kalmasını ve hatta büyümesini istemek olmalıdır. Bizler, onun üzerine çıkmaya, onu başkalarına karşı iyi bir ilişkiyle örtmeye çalışırken, maneviyatta da daha yüksek derecelere yükseliriz.

Bu nedenle, paradokslarla baş etmenin anahtarı, yalnızca kendimizi düşünen bir sistemden başkaları hakkında düşündüğümüz, ihtiyaçlarını hissettiğimiz ve onları anladığımız bir sisteme geçmektir. Böylelikle içimizde, bize çelişkili görüşler sağlayacak ek bir sistem inşa ederiz. Daha sonra, bu görüşleri nasıl birleştireceğimizi öğrendiğimizde, aramızda, bugünün paradokslarını daha yüksek bir bağlantı ve tamamlama düzeyinde çözecek daha yüksek bir akıl ortaya çıkacaktır.