Category Archives: Eğitim

Maddesel Yaşam Ne Zaman Değişecek?

Soru: Kudüs’te Kabalistik bir merkez oluşturmanın mantıklı olduğunu düşünüyor musunuz yoksa şimdilik anlamsız mı?

Cevap:  Bunun gerekli olduğunu düşünmüyorum çünkü bugün bizim için asıl olan, insanlığın durumu ve tüm sorunlarımızın gerçek çözümü hakkındaki bilgileri, dünyadaki tüm insanlara yaymaktır.

Biz bir eğitim kurumuyuz ve insanların sadece Kabala bilgeliği açısından nerede olduklarını bilmelerini istiyoruz.

Onlar yavaş yavaş, gerçekten de tek bir çıkış yolu olan bir koşulda olduğumuza ikna olacaklar: kendimizin üzerine yükselmek. Kendi kendimize değil – Kabalistik metoda göre – duyularımızı, gözlerimizi açacak ve bizi var olduğumuz bu küçük, kusurlu canlı dünyaya ek olarak ebedi mükemmel bir boyuta götürecek özel bir üst gücü çekerek.

Elbette, evrenin gerçek dış hacmini algılamaya başladığımızda, maddesel yaşamımız da değişecektir.

“Duygularını Nasıl Dengeleyebilirsin?” (Quora)

Duygularımızı çevrenin yardımıyla dengeleyebiliriz.

“Çevre” derken kastettiğim topluluğumuz ve onun kişiye etkileri yani içimizde uyanan duyguları nasıl yönlendireceğimiz konusunda bize rehberlik edecek etkilerle kendimizi kuşatabiliriz.

Örneğin, arkadaşlarımız bize bir şeyi yapmamızı ya da yapmamamızı söylediğinde ve onların etkisi onların tavsiyelerine uymamızı sağladığında burada adeta bir akran baskısı örneğini farkederiz. Çevremizi saran bu gücü kullanarak– yani çevremizi saran insan türleri, medya ve değerler- seçebilir ve buna göre belirli duygulara karşı tutumumuzu değiştirebiliriz.

O zaman sosyal etkileşimler vasıtası ile zekamızı inşa edebiliriz. Arzularımız sürekli olarak büyür ve buna bağlı olarak büyüyen arzularımızla başa çıkabileceğimiz daha büyük bir zeka inşa etmemiz gerekir.

Büyüyen arzularımızla en iyi şekilde başa çıkabilmemiz için zekayı geliştirmek amacıyla çevresel etkilerimizi ayarlamak eğitimin özüdür. Genç nesle öğretmemiz gereken şey, duygularımızı zekamızla dengeleyebileceğimiz ve bunu yaparak hayattaki mükemmel halimize gelebileceğimizdir.

Bu nedenle, sürekli açığa çıkan duygularımızı belirli bir yönde tamamlayabilecek bir ortam bulmaya çalışmalıyız. Çevremiz, içsel heyecanlarımıza ve patlamalarımıza aracılık ederek onları gerçekleştirebileceğimiz bir duruma getirerek, ancak hem kendimize hem de başkalarına fayda sağlayacak şekilde gerçekleştirmemize yardımcı olan bir sönümleyici görevi görmelidir.

Başka bir deyişle, çevremizle ilgili olarak kendimizi, çevrenin yapmak istediklerimizi kabul edip etmediğini incelememiz gerekir. Arzularımızın çevreninkilerle uyuştuğunu görürsek, arzularımızı gerçekleştirmeye devam edebiliriz. O zaman yapmak istediklerimizi gerçekleştirebileceğimize, bunun hem bize hem de çevremizdekilere fayda sağlayacağına, devam edip arzularımızı gerçekleştirirsek her şeyin yoluna gireceğine karar verebiliriz.

İşte bu şekilde duygularımızı dengeleyebiliriz – çevremiz aracılığıyla aklımız ve duygularımız arasında nasıl denge kuracağımızı öğrenerek.

Öğretmene Güvenmek

Soru: İnsan düzeltilmemiş bir mekanizmadır. Sizin algınızda değişmesi için, ona ne eklemek gerekiyor?

Cevap: Onun üzerinde çalışırım, biraz daha, biraz daha ve daha da fazla…

Ve o haykırırken, zıplarken, lehinde ya da aleyhinde bir şey yaparken, bir şeyi isterken veya istemezken; insan birdenbire düşer, uyur ya da başka bir şey yapar. Başka bir yolu yok. Ben sabırla bekliyorum.

Yorum: Ama doğrudan bir öğrenci üzerinde de çalışıyorsunuz. Bu sadece onun işi değil ki.

Cevabım: Tabii ki. Doğal olarak.

Soru: Bir öğrenci daha çok çalışmanızı nasıl sağlayabilir?

Cevap: Benimle birlikte akmaya çalışarak ve mümkün olduğunca içsel olarak direnmeyerek. Bu çok zordur!

Soru: Siz Rabaş’ın öğrencisi iken böyle miydiniz?

Cevap: Çok daha kötüsü. Bu çok zordur!

Kitaplarımdan birinde, David Lakes’in, Kabala öğretmenine olan sarsılmaz güveni ile ilgili bir hikâyesini anlatmıştım. Bir akşam yemekte oturuyorlarmış ve kimsenin cebinde tek kuruş yokmuş – hepsi çok fakirmiş. Birdenbire öğretmeni ona şöyle demiş: “David, bana bal likörü almam için para ver.” Öğrenci elini cebine sokmuş ve bir altın para çıkarmış.

Bu bir hile değildir, bu, Hohma ışığının Hassadim ışığında kıyafetlenmesinin gerçek bir hikâyesidir. Bunu anlayamıyoruz, bu yüzden hikâye bize bir peri masalı veya ilginç bir benzetme gibi geliyor. Ama aslında bu gerçektir.

Rabaş: Manevi Devrim

Rabaş, Polonyalı Yahudilerin bir köşede, küçük bir toplulukta ayrı ayrı oturup çalışma zihniyetine sahip olmayan, inançsız, ruhen kesinlikle yabancı insanlara öğretmeyi kabul ederek bir devrim yaptı.

Aniden Tel Aviv’den tamamen inançsız olan kırk öğrenci size gelir ve siz onları kabul eder ve onlara kalbinizi verirsiniz. Bütün bunlar Bnei Brak’ta kapalı [Ortodoks] bir toplulukta olmaktaydı.

Anlaşılmaz bir şeydi: “Ne? Aşlag dindar olmayanlara ders vermeye mi başladı?! Ve onlar genç ve evli değiller mi?! Bu nasıl olabilir?!”

Kabala’nın, sadece kırk yaş üstü insanlar için olduğuna inanılıyordu. Ona yirmi beş yaşındakileri getirdim! Kabala’nın sadece Talmud’u zaten bilen dindarlar için olduğuna inanılıyordu. Bu kitapları hiç açmayan, tanımayan ve onları hor gören adamlar getirdim! Kipayı sadece cenazelerde veya bir şey olduğunda takarlardı.

Bu tür insanları, tüm adetlere rağmen Kabala çalışmasına kabul etti – kırk yaşın altında, evli değil, kendilerini Tora ile doldurmamış! Bu nasıl olabilir? Ama bunun için çabaladı. Farklı bir zaman gelmişti.

 

İntegral Eğitim Sistemi

İntegral eğitim, dünyamızda bir ağ gibi gelişmeye başlayan, üst yönetim yapısına uygun olarak insanlar arasında bağlantılar oluşturan bir bilgi, beceri ve alıştırmalar sistemidir. Bu ağ ile uyumsuzluğumuz, küçük, özelden, evrensele, küresele, her şeyi kendi içinde kapsayan her türden kriz olarak bizim içimizde kendini gösterir.

İntegral eğitim, yaşlılardan başlayarak çocuklara kadar toplumun tüm kesimlerini, alt ve üst kesimlerini kapsamalıdır.

Bu eğitim, insanlara her şeyi anlayabilmeleri için basit bir seviyede dünyanın nasıl çalıştığını anlatmaktan ibaret olmalıdır; yani, dünyamız küreseldir, entegredir ve kendisini giderek daha açık bir şekilde bağlantılı tek bir sistem olarak gösterir. Aramızdaki bağ, buna uymuyorsa, o zaman doğası gereği kendini gösteren bu yanlış bağlantının üzerine ne inşa edersek edelim, her zaman başarısızlığa, iflasa veya krize mahkûm olacağız.

Bu, kişiye açıkça gösterilmelidir. Ev halkı, iş arkadaşları ve toplumla ilişkileri ve tüm toplumun, insanların, uluslar arasındaki ilişkileri ve tüm insan sisteminin çevre ile bağlantısı, tüm bunlar küresel, kapalı, bütünsel, birleşik ve integral olmalıdır. Bu, şimdi bu formda tezahür eden ve gelişimimizin son aşaması, bir sonraki dereceye yükseliş olan doğamız gereği bizden isteniyor.

Fizikçiler, psikologlar, sosyologlar ve birçok bilim adamı bundan bahsediyor yani bu zaten çok açık. Bu nedenle, integral bir eğitim sistemi geliştirmeli ve bunu mümkün olan her yerde uygulamaya çalışmalı ve insanlara bunun ne kadar yararlı olduğunu, kaynakları, zamanı, sağlığı koruduğunu ve insanlar arasındaki ilişkileri, yaşam tarzımızı vb. iyileştirdiğini göstermeliyiz.

İntegral eğitim, her yerde tanıtılması gereken pratik bir yöntemdir. Kim girerse sadece kazanır.

Ne yazık ki buna alışmamız çok zor çünkü bizim egoist toplumumuz kişisel çıkar toplumudur.

İktidardaki yetkililer mümkün olduğu kadar orada kalmak, mümkün olduğunca fazlasını almak ister ve “bizden sonrası tufan” diye düşünürler. Bu nedenle, süreci yukarıdan yavaşlatırlar. Bu arada aşağıdan da, parasızlık ve cehalet onu yavaşlatır.

Oturup hiçbir şeyi araştırmak istemeyen görevlilerle Milli Eğitim Bakanlığı’nın himayesinde oldukları için, çocuklara yaklaşmak mümkün değil. Aynı şey, BM ve UNESCO da dâhil olmak üzere tüm uluslararası kuruluşlar için geçerlidir ve bu, her yerde yalnızca “yaşama, geçinme ve iyilik yapma” gereksinimleriyle ilgilenen insanların olduğunu kanıtlar.

Dünya böyle işliyor ve oradaki insanları suçlamıyorum. Bu, yüz binlerce yıldır gelişmekte olan bir egoist sistemdir. Yani insanlar ışığı görmeden önce, ciddi ayaklanmalar olacaktır.

Gerçek, Gelecekte Kendini Gösterecektir

Soru: Bir yandan dağıtım yaparken sorun yaşamamak, bir yandan da bunun içinde Yaradan olduğunu anlamak için ne yapmalıyız?

Cevap: Bizim işimiz bu.

Sorun yaşamamak ile ne demek istiyorsun? Ben sorun yaşamıyorum; ben özellikle kimsenin aleyhine konuşmuyorum. Doğru doğal bakış açısını, gerçeği ifade ediyorum. Ve aynı çizgide olmayan biriyle bir yere gitmiyorsa, bunu düşünmüyorum çünkü birisinin benimle aynı fikirde olmayacağını dikkate almıyorum bile. Kimseyle çatışmaya girmiyorum.

Bloğumda genellikle birinin görüşünü yayınlarım ve sonrasında neden benim açımdan bunun böyle olmadığını yazarım. Ama aynı zamanda yazarla alay etmem, bunun yerine kendimi bir Kabalist olarak konumlandırırım ve sözümün Kabalist bakış açısından kendi değerlendirmem olduğunu ifade ederim.

İnsanları aşağılamıyorum, aksine onlara saygı duyuyorum. Benim bakış açıma göre onlar yanılıyor ve onların bakış açısına göre de ben tamamen yanılıyorum. Ne olmuş? Gerçek nerede?

Bu konularda gerçek, gelecekte kendini gösterecektir. Kimseyi ikna etmeye çalışmıyorum. Birini benim gibi düşündürmek için, o içsel dürtüye bile sahip değilim. Bu zaten imkânsızdır.

Kişi buna kendi kendine, farkındalıkla, deneyimlerle, içsel mücadeleyle, arayışlarla gelmeli, ben ona baskı yapacağım ve o fikrini değiştirecek gerçeğiyle değil. Bunu yaparak dünyayı düzeltmek mümkün mü?

Dünyanın Temel Sorunu Eğitimdir

İnsanlık, gelişme sürecinde çeşitli toplumsal oluşumlardan çoktan geçti; kapitalizm, sosyalizm vb. Daha gelişmiş bir toplum formuna ihtiyaç olduğunun herkes için net olduğu modern bir dünya seviyesine henüz gelinmedi, ancak daha ileri nereye ve nasıl gidileceği belirsiz.

Tüm teknolojik ilerlemelere rağmen daha iyi yaşayamayacağımız bir noktada durduk, çünkü egoist ilişkilerimiz bütün hayatımızı zehir edecek. Toplumda mevcut olan kişilerarası iletişim tarzının, yüksek teknoloji, kültür ve eğitim düzeyine pek de denk gelmediğinin açıkça ortaya çıktığı kırmızı çizgiye ulaştık.

Bu nedenle, toplumun kendi içindeki iç baskı büyüyor ve bu da değişim gerektiriyor. Dünyanın tüm ülkelerinde, farklı derecelerde, yaşam biçimimiz ve iletişimimiz, teknolojik gelişim seviyemiz ile çeliştiği için, insanlar arasındaki ilişkileri acilen değiştirmeye ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz.

Bir sonraki değişimin savaşlar pahasına olmayacağını anlamalısınız; savaşlar yardım etmeyecekler. Bunu zaten son savaş örneğinde gördük. Etraflarındaki bazı dış çerçeveleri değil, insanları değiştirmek gerekiyor. Kişinin kendisini değiştirmezsek, huzurlu ve mutlu bir yaşam için hiçbir umudumuz kalmaz.

Bir kişi egoist olarak kalırsa, yalnızca zorlama altında çalışabilecektir. Bu nedenle, tek çıkış yolu, her insana toplumun amacı ile olan bağına ve ait olduğuna dair bir duygu vermektir ve böylece kendisini, ülkesinin ve halkının ayrılmaz bir parçası gibi hissetmesini sağlamaktır.

Kişi, çalışmasından içsel, manevi bir doyum almalıdır, öyle ki herkesle olan bağından ve yukarıdan bir ödül aldığı gerçeğinden alınan bir tatmin, ama kendi egoizminde maddi bir ödül değil. Bunun kendisini Yaradan’a yaklaştırdığını ve ona manevi doyum verdiğini hissedecektir.

Bu da ancak doğru eğitimle mümkündür. Dünyanın temel sorunu budur. Herkes sıralarına oturup tekrar çalışmak zorunda kalacak, sadece öğretmeni dinlemekle kalmayacak, aynı zamanda bu bağ kurma bilimini kendi aralarında pratik olarak uygulayacaklardır.

Doğaya Benzer Olmanın Etkisi

Soru: Bütünsel eğitimin, daha sonra diğer insanlardan gelecek üst ışığı bünyesine alacak bir ağ yaratmak olduğunu anlıyorum, doğru mudur?

Cevap: Elbette! Kesinlikle. İçinizde doğaya karşı bir form eşitliği durumu ortaya çıkarsa, o zaman zaten yukarıdan bir doluma sahip olursunuz ve tüm devasa bütünsel doğa sizinle uyum içinde hareket eder ve sizi tutar.

Onu hissetmeye, onunla birlikte nefes almaya ve ondan düşünce ve hisler almaya başlarsınız. Onunla uyum içinde çalıştığınızda, bunu yapmanın yolunun bu olduğunu hissedersiniz, bu şekilde yapmaya değer olmasa da; burada arttırmanız gerekiyor ve burada bir şeyi azaltmanız gerekiyor. Genel olarak, doğanın bizden istediğini hissetmeye başlarsınız.

Bunu topluma kendi dünyamızın sözleriyle açıklıyoruz ve onların bunun fiziksel dünyanın gizli yasalarından geldiğini bilmelerine gerek yok. Elektronik cihazları kullanan sıradan bir insan için bunların nasıl çalıştığı ne fark eder? Bundan bir şey anlar mı? Belirli düğmelere basıyor ve hepsi bu! Bugün bir çocuk cep telefonlarıyla veya herhangi bir cihazla çalışmaktan mutlu. Ama aynı zamanda ne biliyor ki?!

Elektrik akımının ne olduğunu veya alanların etkileşimi hakkında bilgimiz yok. Ama nasıl kullanılacağını biliyoruz. “Bu, bu şekilde! Ve şu, şu şekilde.” İyi, diyerek öğrendik. Ve böyle devam ediyor. Yani, kullandığımız şeyle ilgili olanı biliyoruz. Ve bu doğa hakkında hiçbir şey bilmiyoruz; konu öteki dünyada, yabancı bir bölgede bir yerlere gidiyor.

Bugüne kadar Einstein’ın izafiyet teorisi bilgisine dayanan bazı çalışmalar ve etkiler var. Peki ya ışık hızının üzerinde veya ışık hızında nasıl çalıştığını net bir şekilde anlamıyorsak?! Bizim dünyamızda her şey ışık hızının altındadır. Işık hızının üstünde bir sonraki dünya, bir sonraki derece vardır. 

Bu nedenle basit bir insanın, kendi içimizde birleşerek doğayla birlikte ortak bir gücü, kalabalığın bilgeliğini uyandırdığımızı bilmesi yeterlidir. Bu kanıtlanabilir ve bu bizim için yeterlidir. Bu çalışır ve hepsi bu! Bu bir fizik kanunu olarak kabul edilir.

Ve bizler yasanın içsel gücünü veya temelini pek de anlamıyoruz. Biz sadece sonuçları çalışıyoruz. Belirli bir kütle, Dünya tarafından belirli bir kuvvetle çekilir; formülü hesaplıyoruz ve her şey hazır! Ve onu kullanıyoruz. Buna, bizim bilgimiz denir.

Bilgimizi ne kadar araştırırsak araştıralım, her zaman sınırlıdır, her zaman madde içindedir. Başka bir deyişle, her zaman sadece kendi kendine hissedilmeyen bazı etkilerin sonuçlarını inceliyoruz. Yalnızca etkileri hissediyoruz, ancak gücün kendisini, örneğin elektrik akımını, manyetik dalgaları veya yerçekimi alanını hissetmiyoruz.

Bu nedenle, insanların yalnızca bir kuralı bilmesi gerekiyor. Bir insan topluluğu, toplanıp örgütlendiğinde, onda belirli etkiler ortaya çıkar; artan bilgelik etkisi, artan etkilenebilirlik, artan güç ve artan zihinsel yetenek, görme ve hissetme yeteneği. Aynı zamanda, karşılıklı yardımlaşma bu grubun potansiyel gücünü artırır, vb. Kendimizi bir sonraki dereceye bu şekilde yükseltiyoruz.

Manevi Gelişim Sorunları

Yorum: Bazı zamanlar, dün söyledikleriniz bizim için en önemli şeymiş gibi görünüyordu. Ama kısa bir süre sonra, başka bir sürecin önemine değiniyorsunuz, daha sonra bir sonrakine, durmaksızın. O zaman bu şöyle görünüyor: “Nereye gidiyoruz?”

Cevabım: Çünkü yolun başında olan bir kişinin bundan dolayı kafası karışır.

Diyelim ki seninle yolda yürüyoruz ve sana her türlü yönlendirmeyi veriyorum: “Hedefi düşün, daha geniş bir adım at, daha derin bir nefes al, kollarını daha geniş salla.” Sana göre bunlar birbirlerini iptal ediyorlar gibi görünür ama benim zihnimde öyle değildir.

Kişi, tüm bilgilerden algılayabildiğini hisseder ve duyar. Biz bu şekilde düzenlendik, aksi takdirde basitçe hiçbir şey yapamazdık. Bu şekilde en azından duyduklarımızı yapıyoruz.

Yorum: Kabala’ya gelenlerin çoğu, standart bir şekilde düşünüyor. Diyelim ki iş dünyasında olduğu gibi bir yön seçtik ve hedefe doğru gidiyoruz, sonra önemli olanın nihai kazanç değil, sürecin kendisi olduğu bir süreçle karşı karşıya kalıyoruz. Kişinin kafası karışmaya başlıyor ve ne yaptığını anlamadığını düşünüyor yani net bir maddesel çerçevesi olmuyor.

Cevabım: Evet. Bu nedenle insan, kendisi için dar bir şey seçer ve ona tutunur, tıpkı küçük bir çocuğun oyuncağına ya da bebeğine tutunması gibi ve böylece yoluna devam eder. Bu yeni başlayanlar için doğaldır.

Bunu görürüm ve kişinin gelişmesini beklerim. Yapacak bir şey yok, çünkü biz böyle büyüyoruz.

Eski Düzene Göre

Yorum: Bir keresinde, dünyanın felaketlerden ve çevre kirliliğinden değil, işsizlikten korkması gerektiğini; Dünya işsizlerle dolup taşacak, çevresel bir felaketten daha kötü bir kaos ve felaket olacak demiştiniz.

Cevabım: Gerçek şu ki ülkeler, işsizleri desteklemek zorunda kalacaklar. Belki de bu çok da büyük bir sorun olmayacak, tabii ki yine de büyük bir yük. Toplum, malların yeniden dağıtımına ve muhtaçları bir şekilde tatmin etmeye adapte olabilmiş değil. Her şey eski düzene, paraya ve sosyal yardımlara göre çalışıyor.

Sorun, sadece işsizlerin geçimini sağlayacak hiçbir şeyleri olmayan insanlar olması da değil.  Bu kimseler, herkesin gözünde gereksiz göründüklerini hisseden ve boşluk, değersizlik ve önemsizlik hislerini kendi içlerinde doldurmaları gereken insanlar. Çok kötü sorunlara sahipler.

İnsan, bir tür işe katılım sağlayabilmek için yaratılmıştır. Hayvanların sürekli yiyecek arayışı içinde olduklarını, birbirleriyle bir nevi iletişim içinde olduklarını, bir nevi açılım içinde, bir yerden bir yere hareket halinde olduklarını görüyoruz. Sürekli içsel ve dışsal hareket halindedirler. Aralarında kavga olsa da kasten birbirlerine zarar vermezler. Bütün bunlar gerekliliktir ve tüm canlıların yaşam döngüsünde yerleşiktir.

Çalışmadan ayrılan insan, bir nevi ölüdür. Twitter, Facebook ve diğer sitelerde ne kadar süre kalabilirim ki? Bugün televizyonda öyle programlar var ki izlenecek hiçbir şey yok. Yani insanlar o kadar çok bozuluyor ki, kesinlikle içlerindeki insani olan özellikler yok oluyor. Herhangi bir gelişim ile ilgilenmiyorlar.

Neden okula gidiyoruz? Biraz okuyup yazmayı, hatta kalemle yazmayı bile değil, bilgisayarda yazmayı öğreniyoruz,  işte bu kadar.

Başka neye ihtiyacım var? Bir yazışmada sadece “ha-ha” ve “ho-ho” gönderiyorum ve bunlar yeterli oluyor. TV şovlarını izliyorum ve bu da yeterli.  Ne okulu? Ne için?

Bir zamanlar okul, insanı işçi olmaya hazırlamak için tasarlanmıştı ve eğer üniversitede eğitimine devam ederseniz, o zaman bir memur veya bir çalışan olurdunuz, vb. Ama şimdi neden artık rahatsız ediyor? Yani okul ölüyor. Bütün kültür ölüyor. Bu televizyon ekranında kapanıyor ve bu da dedikleri gibi, “süpürgeliğin altına” atılıyor. İnsanlar işte böyle bir durumda. Onlara bundan sonra ne olacak?

Her şeyi şansa bırakabiliriz, ancak doğanın kendi yasaları, kendi planları ve kendi amacı vardır. Bu nedenle, sadece hayatın tadını çıkarmak çok zordur. O bizi her zaman sarsacaktır. Dünyada savaşlar, isyanlar ve vahşice şeyler olacaktır.

Hiçbir devlet bununla başa çıkamayacak çünkü tüm ülkelerde insanların %90’ı işsiz kalacaktır. Onlarla ne yapacaksınız?

Geriye kalan tek şey, küçükten büyüğe herkes için integral bir yetiştirme ve eğitim metodudur. Sadece bu metot, insanı bir üst seviyeye yükseltebilir ve o zaman doğa ile uyum içinde olur, çelişkiler yaşamazsınız. Bu harekette kesinlikle iyi işaretler bulacaksınız.