Category Archives: Dünya

Maneviyatta Ve Bedensellikte Tat

Soru: Dünyamızda, hepimiz yiyeceklerden ve içeceklerden aynı tadı hissediyoruz. Hiç kimse tatlının acı olduğunu söyleyemez. Maneviyatta da aynı mı, yoksa herkesin tecrübesi bireysel mi?

Cevap: Dünyamızda, belli bir tadı nasıl adlandıracağımıza ilişkin belirli bir anlaşma var. Ancak diğeriyle aynı şeyi hissettiğini nerden biliyorsun?

Soru: Ve maneviyatta böyle bir anlayış var mı?

Cevap: Evet. Kabalistler On Sefirot’un öğretilmesi ve Yaradan’a ulaşma konusundaki diğer kitapları yazarlar çünkü onlar dünyamızdakilerin aksine, çok hassas ve uygun duyulara sahipler. Örneğin, belirli bir seviyede belli kazanımları hissettiğimi kaydettiysem, o zaman, o seviyeye ulaştığında aynı duyguyu hissedeceksin.

Soru: Kabalistler, farklı seviyelerde olsalar da aynı tadı hissederler mi?

Cevap: Tabii ki hissetmezler. Gerçek şu ki, manevi dünyada duygularımızı ölçebiliriz ancak her biri onları farklı şekilde hisseder, ruhlarının kökünden, kaplarından (Kli) ilerler.

Taste In Spirituality And Corporeality

Maneviyatta Herkes Eşsizdir

Soru: Herkesin bu dünyada bir görevi var. Bir öğretmen gibi olmak nasıl mümkündür, saygılı ve ona sevgi duyulan, ancak kendi yolunuzda olmak?

Cevap: Öğretmen gibi olmuyorsunuz, özellikle kendi yolunuzda ve tarzınızda gelişiyorsunuz. Dışsal olarak, paylaşılan bir bağın sonucunda, konuşma ve dilbilgisi biçimi veya öğretmenin benzeri bir şey, sizde görülebilir, ancak bunun maneviyatla hiçbir bağlantısı yoktur. Maneviyatta herkes eşsizdir.

Soru: Öğretmeniniz gibi olmamanın, doğru mesaj olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Cevap: Fark yaratmaz. Eğer öğrenci öyle ya da böyle düşünse bile, kavis, eğri her zaman bir kişiyi “düz çizgiye” yönlendirir. Er ya da geç öğrenciler anlayacak ve her şey yoluna girecektir. Bu konuda rehberlik etmiyorum. Bir öğrenci, kendisi için her şeyi yavaş yavaş anlamalıdır.

Everyone Is Unique In Spirituality

Manevi Doğaya Geçiş

Soru: İhsan etme ve başkalarını sevmenin manevi doğasına geçmek çok zor. Tüm dünyanın bunu yapabileceğine inanıyor musunuz?

Cevap: Ben asla bir ütopist değilim; ben gerçekçiyim. Yalnızca, manevi bir dönüşüm için özel bir yatkınlığa sahip olan özel insanlar, ihsan etme ve başkalarını sevme niteliğine erişebilir. Onlara Kabalist denir.

Dünyada onlardan sadece birkaç düzine olabilir, daha fazla değil. Ama onlar kendilerinden sonra tüm insanlığı yönlendirebilirler, çünkü aksi halde, bizim için yeryüzünde var olmaya devam etmek mümkün olmayacaktır. Herkesin “İsrail”i izleyeceğine dair kehanet gerçekleşecek, yani Yaradan’a ihsan etme ve sevme niteliklerine özlem duyan ve hedefleyen kişileri izleyecekler.

Bu nedenle, gezegendeki Kabalist bir onlu grup, herkesi yaratılışın hedefine yönlendirmeye yeter.

Moving To A Spiritual Nature

İnsanlar Ve Hayvanlar

Soru: Hayvanlarda duyusal algı insanlarda olduğundan daha gelişmiş: görme, koku alma, işitme ve dokunma. Bu insanlardan daha gelişmiş oldukları anlamına mı geliyor?

Cevap: Dünyamızda, hayvanlar doğaya insanlardan daha fazla uyarlanmıştır. Bununla birlikte, doğayla ilgili insanın zayıflığı bir yandan ve gelişmiş zekâsı diğer yandan, tüm doğayı kendisine uyarlamasını sağlar. Bu yüzden, dendiği gibi, bu iki uçlu bir kılıç.

Soru: Maneviyatta, hayvanların duyarlılığı daha mı güçlü?

Cevap: Maneviyatta hayvanlar yoktur. Onlar, ihsan etme özelliklerini almayan insanlar gibi hayvan seviyesinde kalırlar.

Üst dünyaya, ihsan etmenin ve sevginin dünyasına girene kadar, biz hayvan olarak kabul ediliyoruz. Sonuçta, o zamana kadar, bizi hayvan seviyesinin altına düşüren, beş duyu ve birazcık fazla zekâ dışında hiçbir şeye sahip değiliz.

Humans And Animals

Hızlı Kabala İpuçları – 11/20/16, Bölüm 2

Soru: Kabala bilgeliği hakkında bahsettiğiniz gibi, aynı anda iki dünyada, fiziksel dünyada ve manevi dünyada yaşıyor musunuz?

Cevap: Ben sizinle birlikte yaşıyorum.

Soru: Kendi tecrübelerinizden Yaradan’ın niteliğinin, ihsan etme niteliğinin nasıl edinildiğini bize söyleyebilir misiniz?

Cevap: Sadece grup vasıtasıyla. Kişi gruba karıştığında, kendisini Yaradan’a feshetmek için hazırlar ve Yaradan’la temas, birleşme böyle gerçekleşir.

Soru: Üst kuvvetin niteliğine ulaşan bir kişi, onun arzusunu ve tutkusunu kazanır mı?

Cevap: Hayır, o daima kontrol edemeyeceği tutkuları ve arzuları olduğunu keşfedecek ve Yaradan’dan, üst Işıktan kendisini düzeltmesini istemek zorunda kalacaktır.

Soru: Bir kere bireysel ıslahımızın sonuna geldiğimizde, manevi edinimin tadını kaybeder miyiz? Sonuçta, maneviyata ulaşan bir kişi sis gibi erir.

Cevap: Aksine, içinde çözdüğüm her şey benim olur ve içinde, sonsuz, mükemmel ve mutlak bir lezzet hissederim.

Soru: Başkalarının acı çektiğini gören Kabalist ne hisseder?

Cevap: Acıyı haklı göstermek zorundadır, çünkü onun egosu yüzünden öyle görünüyordur ve sevgi ve ihsan etme niteliğinde tüm acılar muazzam zevk olarak algılanır, çünkü dünyada gerçekten hiçbir acı yoktur.

Soru: Eğer bu dünyanın kaderi beni ilgilendiriyorsa, bu aynı zamanda ihsan etme niteliğiyle mi ilgilidir?

Cevap: Hayır, bu dünyanın kaderi yalnızca insanı ilgilendirir, çünkü bu dünya aracılığıyla Yaradan’ı bilebilir, tüm insanlığın O’nunla yakın olmasını ve onları bütünlük ve sonsuzluk seviyesine yükseltmeyi sağlayabilir.

Blitz Of Kabbalah Tips – 11/20/16, Part 2

Neden Bizi Korkutuyorsunuz?

Facebook’tan Soru: Neden her zaman mesajlarınızda bizi korkutmaya devam ediyorsunuz? İnsanlığın çalı altında saklanan ve titreyen küçük bir tavşan gibi olduğunu söylemeye devam ediyordunuz.

Cevap: Tabii ki! İnsanların böyle davrandıklarını gördüm. Bir taraftan birbirlerine zarar vermeye çalışıyorlar, öte yandan da aynı şekilde muamele görmekten korkuyorlar. Bütün hayatımız bu şekilde yönetiliyor.

Eğer değişmezsek, tabii ki o kötü olacak!

İnsanları acı çekmelerinden önce uyarmak için onları “korkutuyorum”, böylece acı çekmekten kurtulabilirler. Tıpkı bir çocuğa: “Bunu yapmamalısın, düşeceksin, canın yanacak ve acı verici olacak” dediğimiz gibi.

Benim niyetim çok iyi, ama insanlar sadece bunu söylediğimi düşünüyorsa ne yapabilirim? Tıpkı bir çocuğu beladan korumak isteyen ebeveynler gibi, ancak olacak olandan kaçınamaz! Daha nazik olmaya çalışacağım.

Why Are You Scaring Us?

Hediyeleri Kimden Alıyoruz?

Soru: Maneviyatta bizler Yaratan’ın kendisini mi yoksa bize verdiklerinin mi tadını alırız?

Cevap: Aslında bu aynı şeydir; bu nedenle yazıldığı gibi; “Tat ve gör ki Yaradan iyidir.” (Psalms 34:9), ne kadar lezzetli olduğunu gör.

Soru: Seninle olan ilişkimde bana verdiğin hediyelerden fiziksel seviyede mutlu olabilirim. Bana manevi dünyada mutluluk veren nedir?

Cevap: Manevi dünyada böyle bir şey yoktur. Benden beni alırsın. Nihayetinde, bizim dünyamızda bile bu böyledir. Senin içindeki imajım, senin benden ne aldığının bir sonucu olarak ve benim senin dışında oluşumla yaratılır ve bu yalnız bir yanılsamadır. Sanki ben varmışım gibi hissedersin ama aslında ben yokum.

Soru: Ama beni hoşnut eden bir özneden hediye almıyor muyum?

Cevap: Bunu Yaratan’dan aldın. Ama aynı zamanda, bu hediye senin duygularının içinde fiziksel bir hediye olarak mevcut ve bu sana sanki benim tarafımdan verilmiş gibi gelir. Bu Yaratan’ın kendisini senin önüne koymasıdır.

From Whom Do We Receive Gifts?

Hayatı Takdir Et

Soru: Dünyamızın varlığı değerli midir?

Cevap: Dünyamızın varlığı çok büyük bir değere sahiptir, çünkü sadece bu koşul içinde ıslaha ulaşmak mümkündür.

Bu sebeple hayatı ve bize verilen fırsatı takdir etmenizi büyük ölçüde tavsiye ederim. Bunun gibi başka bir fırsatın olup olmayacağını ve ne zaman olacağını kim bilebilir?

Appreciate Life

Neden Dünya Uluslarının Kabala Bilgeliğine İhtiyacı Var?

Soru: Neden dünya uluslarının Kabala bilgeliğine ihtiyacı var? Birçoğu, yalnızca İsrail’in buna ihtiyacı olduğuna inanıyor.

Cevap: Dünya uluslarının buna özellikle ihtiyacı var. İsrail halkı, geçmişinde Kabala bilgeliğini alan dünya uluslarının küçük bir kesimidir. Bu yüzden, bugün onu tekrar kurmalı, onu tekrar anlamalı ve tüm dünyaya yamalıyız. Bu yüzden İsrail halkı var.

Soru: Eğer öyleyse, neden şimdi Kabala bilgeliğini dünyadaki uluslara ifşa etmeliyiz, çünkü İsrail halkı kendileri, onu henüz tekrar anlamadı?

Cevap: Çünkü zamanı geldi. Bütün süreç aynı anda gerçekleşiyor. Yahudilerin Mısır’dan Çıkış döneminde de bu böyle olmuştur. Mısırlılar, aralarında bulunan İsrail halkıyla olanları bilmek zorunda kaldılar. Tüm süreç, bize bağlı olmayan ancak varlığımızın doğasında, egomuzda bulunan, plana ve manevi kanunlara göre tam anlamıyla gerçekleştirilmektedir.

İnsanlık tek bir sistem, tek bir ruh halinde bir araya gelmelidir; insanlığın ulaşması gereken şey budur. Bundan sonra insanlık manevi seviyelerden ebedi ve sonsuz bir koşula yükselecektir.

Yorum: Kolay olmayan bir çalışma seçtiniz.

Tepki: Hiçbir şey seçmedim, bu üzerimde yukarıdan yüklenen görevdir ve bunu gerçekleştirmeliyim. Bir anlamda, bir hizmetçi olduğumu söylemek mümkündür. Ancak yapılması gereken şeyin ihtiyacını gördüğümde, yaparım ve başka bir şey yapmam.

Why Do The Nations Of The World Need The Wisdom Of Kabbalah?

Özgecilik – Doğa’nın Gizli Programı

Krizler ve Çözümü”nden (Arosa’da ders 2006)

Yalnızca tek bir bütün olarak etkileşim yoluyla hücreler var olur, gelişir ve çoğalırlar. Özgecil etkileşim yasası, insan dışındaki her yaratılan varlıkta işlevini yerine getirir. İnsan, özgecilik ihtiyacını gerçekleştirmek ve bu genel doğa yasasını uygulamak için irade özgürlüğü verilendir.

Hayvanların birbirlerini nasıl yediğini görünce onlara özgeciller dememiz zordur. Yaratılan her şey: cansız madde, bitkiler, hayvanlar ve insanlar tamamen egoistlerdir. Peki, özgecilliğin bir doğa programı olduğunu nereden anlıyoruz?

Ancak her canlıda yerleştirilmiş olan içsel programa gelince, tüm doğanın, herkes arasındaki karşılıklı yardım ve destek yasasına göre inşa edildiğini söyleyebiliriz. Biz sadece egoistik gözümüz aracılığıyla doğaya bakıyoruz ve bu yüzden onu sahip olduğumuz ahlaksızlığın/günahkârlığın derecesine göre suçluyoruz.

Doğayı olumsuz taraftan, egoizmimizden değil de, pozitif sistematik bir yaklaşım tarafından değerlendirirsek, tüm sistemlerinin düzgün şekilde çalıştığını göreceğiz. “Herkes hepsini yiyor” demek yerine, “her biri başkaları için var” diyebiliriz.

Birinin genelde doğada olduğu gibi bir başkasının yiyeceği olduğu gerçeğinden dolayı, her derece üstündeki dereceyi devam ettirmek için bulunur ve daha yüksek dereceler için devam eder. Ve insan kimin için yaratılmıştır? Onun misyonu, daha yüksek bir derece için, ihsan etme arzusu için “yemek” ten haz alma arzusunu yaratmaktır.

Doğanın kanunlarının özgecillik olduğunu anlamak zordur, çünkü açıkça kendini göstermez. Doğanın tüm parçaları arasında yardımsever ve özgecil bağlar görmüyoruz. Aksine, her biri kendi çıkarına önem veren ve başkalarını yiyip bitiren egoist bağlar görüyoruz.

Her düzeyde bu şekilde olur: cansız, bitkisel, hayvansal ve insan. Tüm egoizmin, haz alma arzusunun, özgecilik ve ihsan etme arzusundan ziyade doğanın yasası olduğu sonucuna varılabilir.

Fakat bilim, zekâ ve insan toplumu geliştikçe yavaş yavaş doğanın tüm parçaları arasındaki bağın, her birinin varlığından daha önemli olduğunu keşfetmeye başlıyoruz. Yani, yaratılışın merkezi noktaları, madde yığınları değil, onların aralarındaki boşluklardır. Tam olarak bu alanlarda en önemli şeyler olur, ancak bunu bilmiyoruz.

Yaratılışın ayrı unsurları arasındaki bağlantılar, bu unsurlardan daha önemlidir. Sonuçta, unsurlar basit haz alma arzusundan oluşur ve aralarındaki ilişki tamamen enerji ve maddedir. Orada gerçekten de anlayamadığımız gerçek realite vardır.

Yaratılışın merkezindeki insan en önemli kısımdır, yani insanlar arasındaki bağ. Birliğimiz sayesinde, tüm doğayı garanti ederiz ve doğanın diğer tüm bölümlerinin huzura kavuşmasına ve aralarında iyi bağlantılar kurmalarına yol açarız.

Altruism – The Hidden Program Of Nature