Category Archives: Dünya

Twitter’da Düşüncelerim / 30 Nisan 2020

Koronavirüs, biyolojik düzeyde zaten ortaya çıkan ıslah olmamamızın bir sonucudur. Birçok sorun insanlığı ego – “Mısır” ı terk etmeye ikna etmek için çıkıyor. 49 saf olmayan (egoistik) seviyeyi bıraktığımız için ya zorla ya da neşeyle ayrılacağız.

İnsan toplumunu egoizmden kurtarmak için küresel bir plana ihtiyacımız var. İşletmeleri destesiz kapatamayız. Tarihte ilk kez insanlık bunun küresel olduğunu ve genel refahı önemsemesi gerektiğini fark ediyor. Ortak karantina – ortak ev!

BM Uluslararası Çalışma Örgütü, dünya işçilerinin tahminen yarısının ve 1,5 milyardan fazla insanın koronavirüs salgını nedeniyle yoksulluğuna neden olabileceği konusunda uyardı. Doğa bizi tek, integral hale getirmek için toplumu yeniden yapılandırmaya zorlayacak.

Acı çekerek ya da öz farkındalıkla.

Gezegenin Sağlığı Hakkında Endişelenmeli Miyim?

Soru: Gezegene dikkat etmeye ve onun sağlığı hakkında endişelenmeye ve aşırlıklara düşmemeye, kimyasallara bulaşmamaya değer mi?

Cevap: Kabala bu konuda kesinlikle hiçbir şey söylemez. O, daha yüksek bir hedefe ulaşmanız gerektiğini söyler. O zaman her şey normale dönecek ve doğal bir şekilde ruhu ıslah etme çabalarınıza uyacaktır.

Sadece bunu yapın. Doğanın ve diğer her şeyin korunması için zamanınızı boşa harcamayın. Bu tür bir şeye ihtiyaç yoktur. Tüm bunların arkasındaki yasaların ne olduğuyla ilgili hiçbir fikriniz yok.

Ruhunuzun ıslah olması için çabalarsanız, dünyanın ıslahı için diğer tüm koşulları doğal bir şekilde dahil edersiniz.

Dünyanın Sonu Değil; İnsan Gelişimine İşaret Etme (Newsmax)

Küresel salgın tarihi boyunca en kötü salgınlardan biri Koronavirüs,  şiddetli hava koşulları, dünyanın farklı bölgelerindeki depremler hepsi kıyamet günü tahminlerini ve alarmı tetikleyen olaylardır.

Kıyamet dönemlerinde yaşadığımıza inanan bazı kişiler, vicdanlarını temizlemek için önlemler alıyor, hatta bir felakete hazırlanıyorlar. Kıyamet korkusundan, yakın zamanda bir İsrail vatandaşı, 15 yıl önce çaldığı 2000 yıllık bir taşı yetkililere geri verdi.  Amerika’da başkaları, dünyanın kaynaklarının tamamen tükeneceğinden korkuyor ve Taş Devri koşullarında yaşamaya hazırlanıyorlar. Ultra zenginler de peygamberlik dönemlerinde yıkımdan kaçmak için saklanıldığı gibi, sığınaklar ediniyor ya da uzak yerlerden tam donanımlı mülkler satın alıyorlar.

Mevcut acılar, toplam yok olma noktasına gelinceye kadar tahmin edilebilecek daha büyük bir acının belirtisi midir? Cevap,  hayır. Dünyanın sonu yoktur.  Madde yok olmaz, sadece daha iyi ve daha gelişmiş bir duruma dönüşür.

Doğadan Islah Edici Önlemler

Doğadan tehdit olarak gördüğümüz şeyler, aslında insanlığı ilerletmek, onu yok etmemek için ciddi eylemlerdir. Dünyada yayılan ve insanlığı korkutan Koronavirüs,  bir süreliğine çılgın hayatımızı durdurmak ve rotamızı yeniden düşünmek için doğadan bir işarettir. Cansız, bitkisel, hayvansal ve insan seviyelerinde doğayı kötüye kullandık ve zarar verdik, gezegenin sıkıp suyunu çıkarttık. Koronavirüs rutin olarak hasara yol açarak, yaptığımız her şeyin % 90’ının dünya için gereksiz ve zararlı olduğunu göstermektedir.

Hatalı davrandıklarında çocuklarına karşı, davranışlarını düzeltilinceye kadar onlara bağıran ve baskı yapan bir baba gibi, doğa bize birbirimize ve çevreye karşı egoist ve yıkıcı tutumlarımızı, çevremizin ve diğer insanların kişisel kazanç için sömürülmesine ve manipülasyonuna yol açan tutumlarımızı gözden geçirmemiz gerektiğini anlatıyor.

İnsan egosu, tüm vücudu bozana ve zayıflatana kadar sessizce kuluçkaya yatan bir hastalık gibi gelişir. Dengeyi sağlamak için vücudun günlük rutinini durdurması, yatakta kalması, dinlenmesi ve iyileşmesi, iyileşmek için gelecekteki adımlarını yeniden düşünmesi gerekir. Aynı şekilde, tek bir beden olarak hareket eden gezegen, COVID-19 aracılığıyla kendini koruma sistemini, aşırı şişmiş insan egoizminin hastalığından arındırma ve iyileştirme sürecini aktive etti.

Virüsün Bize Gönderdiği Mesaj

Virüs bize net bir mesaj veriyor: İnsan toplumu olarak bizler, bencil tüketim ve zararlı ilişkiler sebebiyle tüm unsurları arasında kesin ve uyumlu bir koordinasyonun hakim olduğu, doğanın senkronize işleyişine karşı başkalarını kontrol etmeye ve aşırıya kaçmamızdan dolayı hastayız. Bu dersi öğrenip kendimizi düzeltmeye başlayabilirsek, doğanın dengeyi geri kazandıran pozitif gücünü aktive edeceğiz.

Bireysel ve toplu olarak, düşüncelerimizin başkalarının yararına olup olmadığını ve buna göre davranıp davranmadığımızı dikkatle incelemeliyiz ve bu sayede mevcut krizi, kendi düşünce yapımızda ve başkalarıyla ilişkilerimizde değişiklikler yaparak tersine çevireceğiz.

Zengin ya da fakir, akıllı ya da saf, güçlü ya da zayıf, asil ya da sıradan bir vatandaş, pandemi aramızda hiçbir ayrım yapmaz.  Amaç, içinde yaşadığımız bütüncül ve dairesel sistemde hepimizin eşit olduğunu hissetmemizi sağlamaktır. Eşitliğimizi kabul etmek, insan toplumunu doğa ile daha uyumlu ve dengeli bir şekilde örgütlemek için önemli bir adımdır.

Olumlu insan ilişkileri kurmaya doğru hareket etmeyi reddeder ve bunun yerine mevcut krize yol açan önceki egoistik koşula dönersek, tamamen yeni talihsiz bir ıstıraba yol açacak üçüncü dünya savaşı gibi insan yapımı önemli bir felakete doğru gitmeyi bekleyebiliriz.

Bununla birlikte, tüm gelişmekte olan olayları birbirimizle daha iyi bir şekilde bağ kurma ve buna göre davranmaya başlama fırsatı olarak görürsek, daha fazla acının gelmesini engelleyebiliriz.

Kaderimiz, ihmalimiz ya da sorumluluğumuz ve olumlu eylemlerimiz ile belirlenecektir.  Bu nedenle, Koronavirüs ile mücadelemizin şimdiki ve hayati aşamasında, bu durumun nedenini açıkça anlamalıyız. Gerçek hastalığın kritik keşfi ve bilgisi – yıkıcı egoist doğamız – bizi ilaca yönlendirecektir: sosyal bağlılık hissini güçlendirmek. Böyle bir farkındalık, bildiğimiz yıkıcı ve dengesiz dünyanın sonuna neden olacak ve iyiliklerle dolu yeni, ahenkli dünyanın başlangıcını işaret edecektir.

Taçlandırılmış Virüs

Hükümetler, bu zor dönemi atlatmamıza yardımcı olmak için ne yapmalıdır? Hükümetler, özel bir rolleri olduğunu anlamalı ve düşüncelerini biraz değiştirmelidirler. Ve onlar, dünyanın geleceğinin tüm insanlar arasında küresel entegrasyonda yattığını bilmelidir ve hükümet bunun için çabalamalıdır.

Doğada, insanın en yıkıcı güç olduğunu herkesin anladığı bir eğitim sistemi kurmak, çocuklar ve yetişkinler için bu şekilde çalışma formları organize etmek gerekir. Ve bizler doğanın tüm parçalarını birbirine bağlayan kuvvet olmalıyız.

Neticede, akıllıyız ve iyi gelişmekteyiz, fakat tüm gelişimimizi kötülüğe dönüştürüyoruz, onu yıkıma yönlendiriyoruz. Bu nedenle, hükümetler değişmek zorunda; insanlar bunu onlara açıklamak zorunda kalacaklar.

Yeni virüsün, “Korona virüs” ismini alması tesadüf değildir; o, gerçekten kraliyet işi yapmakta, tüm dünyaya hükmetmekte ve hayatımızı bir kral gibi organize etmektedir. Onun saltanatının sonuçlarını göreceğimizi umuyorum yani yaşamlarımızdaki değişiklikleri.

Koronavirüs, her birimizi karantina altına aldı. Ama bize yarar sağlayacağını düşünüyorum. Bir araya gelerek bu izolasyonun üstesinden gelmeliyiz ve her şeyin üzerinde, sanal olarak, uzaktan.  Ve birbirimizi nasıl tolere edeceğimizi, içsel, zihinsel olarak nasıl bağ kuracağımızı ve bir araya geleceğimizi öğrendiğimiz ölçüde,  evlerimizden ayrılabileceğiz ve başkalarıyla bağ kurabileceğiz.

Uzakta kalmamızı zorunlu kılan bu durum, bizim avantajımıza çalışacak, yaklaşmamıza seçici bir şekilde yardımcı olacaktır. Komşumla iyi ilişki kurabildiğim kadar, ona yakınlaşabileceğim- ondan para kazanmak için değil, iyi ilişkiler kurmak için.

Hep birlikte yeni bir insanlık inşa edebilmek için bunun herkese öğretilmesi gerekir. Ve sonra gerçekten iyi, sonsuz ve yaşamaya değer mükemmel bir dünya önümüzde açılacak.

Bana bir yıl içinde dünyayı nasıl gördüğümü, ona ne olacağını soruyorlar? Her zamanki gibi iki alternatifimiz var: ya dünya Kabala İlminin neden bahsettiğini,  birleşme sağlama ihtiyacını dinlemez, dünyayı yıkıma sürükleriz ya da değişiklikler yine olacaktır.

Eğer dünyaya Kabala İlmi aracılığıyla bakarsanız, dünyanın ıslaha nasıl yaklaştığını görebilirsiniz.

Fakat ondan soyut olarak bakarsanız, dünyanın nasıl değişemediğini görebilirsiniz. Ama birlikte çalışmaya çalışacağız; aksi takdirde çok kötü olacak. Umarım yine de doğru birleşme metodolojisini tüm insanlığa aktarabiliriz.

Twitter’da Düşüncelerim / 27 Nisan 2020

Koronavirüs karşısında hepimiz eşit derecede savunmasızız. Hepimizin evinde kalması, yeni safhaya aynı şekilde girmesi gerekiyordu. Ama bir kez bu eş duyguya alıştığımızda, şimdi, karantinadan çıkıştan sonra, ne kadar farklı olduğumuzu keşfedeceğiz: zengin ve fakir…

Bireysel olarak her biri kişinin egoizmi karşısında çaresizdir – ona karşı hiçbir şey yapamaz. Fakat başkalarına bakarsak, güçleri fiziksel ve manevi olarak hareket ettiririz. İhtiyacın, ortak bir çözümün ve örneğin onluda olduğu gibi gerçekleştirilmesine ihtiyacımız var …

Bir arkadaşından 1000 dolar alan kişi, ona “mantık altı inanç” la inanır. Bilgi inancına aykırı olmadığından, bilgi inançtan daha önemlidir, inanç bilgiyle çelişmez. Sonuç olarak inanç bilginin altındadır, çünkü inanç bilgiyle çelişirse, kişi buna inanmayacağını farkeder.

Maneviyat ve fizikselliği arzulayan biri arasındaki fark, öncekinin EGO’yu iptal etmesidir – o bu yaşamdan ödül alırken, ikincisi her iki dünyayı da tatmak ister, Zohar’ın dediği gibi: Bu dünyanın GAV’ı ve gelecek dünyanın GAV’ı . Bu, başkalarına davranış şekilleriyle açıktır.

İntegral sistemin benzersizliği şudur ki, bir onlu dünyanın içindeki tüm parçaları içerir.

Gruptaki çalışma tüm insanlığı etkiler mi? Çünkü küçük bir grup (onlu) ile tüm insanlık arasında hiçbir fark yoktur. Üst gücü, gruptaki eylemlerimizle uyandırdığımızda, tüm dünyayı onun aracılığıyla etkileriz.

Grubu (onluyu) üst ışıkla doldurursak, tüm insanlığı kapsayacak şekilde genişler. Her dost içinde bir milyar insanı barındırır. Sonuç olarak, onlu içinde, bütün bir gerçeklik, tüm insanlık, tüm dünyalar vardır.

Koronavirüs insanlığın #egoistik gelişim tarihini kapatır ve egoizmimizde yer alan herhangi bir sistemin olumsuz bir sonuç üreteceğini gösterir. Çünkü bu sistemler bize, düzeltmenin tek yolunun sistemi değil, egoist doğamızı düzeltmek olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.

Bilgi ötesi inanç – bilgimden sapsa bile Yukarı’nın görüşünü kabul ettiğimdedir. “Gözleri var ama görmüyorlar, kulakları var ama duymuyorlar.” Kendimi her seferinde O’nun fikrini kabul ederek, bir sonraki dereceye çekiyormuş gibi Yaratan’a yükseltebilirim.

Bilgi, bu dünyadaki aklım ve burada olanların hissidir, gözlerinin gördüklerine güvenen bir hakim gibi. İnanç bilginin üzerindedir, Bina gibi Malkut’un üzerindedir, Malhut seviyesinden Bina seviyesine yükselmek için bilginin üstü inançla giderim.

Üstün aklı bir grubun ya da öğretmenin görüşüdür. Her seferinde bilgi üstünde inanca yükselmeye çalışırsam, bu manevi derecelere yükseldiğim anlamına gelir. Yaradan’ın muhakemesini kabul etmek için çaba göstermezsem, o zaman manevi dünyaya girmeyeceğim, hatta ona yaklaşmayacağım.

Bilgi üstü inanç, bu dünyada verilen seçim özgürlüğünü çalıştırmanın tek yoludur.

Üstün görüşünü kabul ederek kabul ederek, onun seviyesine yükselirim. Ve “zarfımın” parayla değil, Yaradan’ın büyüklüğüyle nasıl dolduğunu görürüm. Bilgi üstü inanç, maddi dereceden manevi olana, alt manevi dereceden daha yükseğine yükseliş metodudur.

Bizler, entegral bir doğa sisteminde varız. Dolayısıyla, virüsler de dahil tüm sorunlar, bu sistemin dengesizliğinden kaynaklanmaktadır. Sistemi “destekler” ile onarmak mantıksız. Sorunların ortaya çıkış kaynağını düzeltmeliyiz – egoizmimiz. İnsanlık yakında buna ikna olacak!

Covid-19 Karşılıklı Sorumluluk Gerektirir

COVID-19’un, insanlığın ona kötü muamelesi nedeniyle doğadan bir ceza olması hakkında kapsamlı bir konuşma var. Saygı duyuyorum, ama buna katılmıyorum. Gördüğüm üzere, doğada hiçbir ceza yoktur; doğa yasaları vardır. Örneğin yerçekimi doğal bir yasadır. Uçabileceğiniz düşüncesiyle yüksek katlı bir binanın çatısından atlarsanız, yolu yarılamış olsanız bile manzarayı izlerken ve yüzünüzde rüzgâr, yaşamın size gülümsediğini düşünerek öleceksiniz. Ancak, yerçekimi yasasına uyar ve sağlam çatıda kalırsanız, güvende olursunuz.

Yüzyıllar boyunca, insanlık, olmadığı gibi, yani çatıdaki bu aptal gibi davrandı: Dünyanın tek hükümdarı gibi. Çok yükseğe zıpladık ve şimdi aşağı doğur serbest düşüşteyiz. Aşağı inerken, başarımızı kutladık ve “Şimdiye kadar çok iyiydi” dedik. Ama gerçeklik algımızı büken ben merkezli doğamız tarafından yanıltılmışız. Şimdi, altımızdaki zemine hızla yaklaşırken serbest düşüşü, açıp durdurabileceğimiz tek bir paraşüt var: İnsan doğasını, doğanın geri kalanıyla hizaya sokmak. Başka hiçbir şey alttaki asfaltla çarpışmayı engelleyemez.

Kumdan Kaleler

Birkaç hafta içinde, Koronavirüs medeniyetin yörüngesini durdurdu. Turizm, ulaşım, spor, eğlence, kültür, sanayi, eğitim, sosyalleşme ve hatta dua için bir araya gelme gücümüz durduruldu. Kısacası, virüs hayatımızı durdurdu. Birçoğu hala yiyecek ve barınak gibi temel beslenmeye sahiptir, ancak ileride bu bile şüphelidir.

Aynı zamanda, bu birkaç hafta içinde COVID-19, doğanın insanlar tarafından yok edilen birçok yönünü yeniden başlatmayı başardı. Çin’deki hava on yıllardır ilk kez berraktır ve balıkların uzun yıllar bulanık sularda yüzdüğü Venedik kanallarında artık kuğuların da yüzdüğünü görebilirsiniz. Doğa gözle görülür biçimde yenileniyor. İnsanlığa karşı misilleme yapmıyor; bizi doğanın geri kalanından ayırdı ve uyumu ve dengeyi yeniden sağladı.

Koronavirüs bize bir mesaj gönderiyor: Böylesine değer verdiğimiz uygarlığı yaratan insan doğası, doğanın geri kalanına aykırı durumdadır. Dünyanın geri kalanına zarar veriyor ve biz insanlara da zararlıdır.

İçinde yaşadığımız dünya, etkileşimlerin kendi parçaları arasındaki yansımasıdır. Doğa uyumlu bir işbirliği ile gelişirken, bizler iktidar ve kontrol mücadelesi tarafından yönlendirildik. Kumdan kaleler inşa eden yaramaz çocuklar gibi, kendi kalelerimizi inşa etmek ve dalga gelip hepsini yıkana kadar, herkesi parçalamak için savaşıyoruz, böylece düzgün bir şekilde baştan başlayabiliriz.

Homeostaz ve Karşılıklı Sorumluluk

Kurtlar, ABD’nin Wyoming kentindeki Yellow Stone Milli Parkı’nda nesillerini tüketmek için avlandıklarında, tüm ekosistem acı çekti. Aşırı nüfuslu otçullar, florayı tüketti, nehir kıyısı bitki örtüsü eksikliği nedeniyle akarsular rotalarından saptı, zayıf ve hasta olanlar yırtıcılar tarafından avlanmadığı için hayvanların sağlığı kötüleşti. Kurtlar parka tekrar sokulduğunda denge ve sağlık yeniden sağlandı.

Bu dengeyi yönlendiren doğal yasa, bir organizmanın, popülasyonun veya grubun farklı fakat birbirine bağlı unsurları veya grupları arasındaki denge durumuna doğru bir eğilim olarak tanımlanan “homeostaz” olarak bilinir.

Biz insanlar, doğanın geri kalanında homeostazı koruyan içgüdülerden yoksunuz. Bunun yerine, onu bilinçli ve isteyerek geliştirmeliyiz. İnsan homeostazı bizi yönlendiren doğal bir yasa değil, toplumumuzun temelini oluşturacak bir sosyal rehber olacaktır. Bu rehber “karşılıklı sorumluluk” olacaktır. Homeostaz gibi, karşılıklı sorumluluk da farklı ama birbirine bağımlı unsurlar arasında denge eğilimi anlamına gelir. Fakat insanlarda, kalıtsal olandan ziyade bilinçli bir eğilimdir.

Toplumlarımıza karşılıklı sorumluluk getirirsek, bir insan toplumu olarak büyümeye ve gelişmeye devam edebileceğiz. Bundan kaçınırsak, doğa bizi daha dengeli bir şekilde davranmaya zorlayacaktır, Koronavirüsün bugün yaptığı gibi. Ve ne kadar inatla reddedersek, doğa da o kadar saldırgan bir şekilde bizi boyun eğmeye zorlayacaktır.

Uygulamada, karşılıklı sorumluluğun getirilmesi fiziksel düzeyde ve entelektüel düzeyde olmalıdır. İlkinde, hükümetler insanların gıda, sağlık ve barınma için temel ihtiyaçlarına yönelmek zorunda kalacaklar. İkinci düzeyde, bilim insanlarının ve diğer uzmanların karşılıklı sorumluluk kavramını ortaya koyduğu ve günümüz gerçekliğinin ne gerektirdiğini açıkladığı bir çevrimiçi eğitim sistemi kurmalıyız.

Bu eğitim programlarının ardındaki fikir, sadece insanlığın virüsü aşmasına yardımcı olmak değildir. Daha ziyade, bu fikir, “ben” e odaklanmaktan “biz” e odaklanmaya geçerek, hayatımızı yöneten yaklaşımı değiştirmektir.  Koronavirüsün, eski yaklaşım olan medeniyetimizi durdurmasının nedeni, bir an bile beklemek çok geç olacağından karşılıklı sorumluluğa dayanan yeni bir tane daha inşa etmemiz gerektiğindendir.

Bencillik Virüstür

Soru: Salgın ilk başladığı zamanlarda, insanların 5000 kişiye kadar toplanmasına izin verildi, daha sonra bu 2000,sonra 500, 100 ve 10 a kadar düştü. Ve bugün sizler 10 kişi ile bile yan yana gelemiyorsunuz. Yani, doğa bizi zorla ayırmakta ama hangi amaç için? Sonrasında ne olacak?

Cevap: Kabala der ki: Günahkârların toplanması onlar için kötü ve dünya için kötüdür. Ve günahkârların ayrılması onlar için iyi ve dünya için iyidir.

Soru: Günahımız nedir?

Cevap: Bizler başlangıçta günah içinde doğduk. Ve bunlar dinî ifadeler değildir. İnsan doğası, egoist olduğumuz için günahkârdır, bizler sadece kendimizi düşünürüz, bir şeyleri kendimiz için nasıl daha iyi ve diğerleri için daha kötü hale getireceğimizi düşünürüz. Her şey görecelidir. Kendi kişisel durumumuzu devamlı başkalarıyla karşılaştırarak yaşarız.

Bu sebeple, insanların birbirlerinden ayrılması, esas olarak, birbirlerine karşı olan çekememezliklerini ve kıskançlıklarını zayıflatır ve böylece toplumun durumunu sakinleştirir. Ne de olsa, toplum birbirine dost canlısı insanlardan oluşuyorsa, samimiyetleri ölçüsünde daha da yakınlaşabilirler. Ve bu durum bencilceyse o zaman bu ölçüde birbirlerinden uzaklaşmalılardır.

Soru: Yani doğa bizi bencil olarak yarattı, bu yüzden bize karşı hiçbir talep yokmuş gibi mi?

Cevap: Evet, bu Tora’da söylenmiştir.  Ben (Yaradan) egoizmi yarattım. Doğayı incelerken, onun tüm parçalarının, tüm kanunlarının çekiminin ve reddinin, maddenin egoistik niteliklerine dayandığını görürüz.

Soru: Yani egoizmimizi doğru kullanmazsak, o zaman doğa her cins virüsleri ve diğer felaketleri üretir, böylece egoyu ıslah etme ihtiyacının farkına varırız. Bencillik aynı virüs mü?

Cevap: Herhangi bir zamanda, başkalarının pahasına olsa bile, daha fazla haz ve daha da iyisini almak istiyoruz. Bizim tüm bencil doğamız bir virüstür. Cansız, bitkisel, hayvansal doğa ve insanlar,  O’nun gücünün içindedir ve kendilerini yalnızca bu şekilde tezahür ettirirler.

Yeni Bir Dünya Ortaya Çıkıyor

Bizler, yeni bir dünyada, bildiğimizden çok farklı bir dünyada yaşamak üzereyiz. Yükümlülüklerimizin çoğunu değiştireceğiz. Evde daha fazla kalmak ve internet üzerinden işimizi yapmak gibi koşullara geleceğiz. Mevcut iş ve faaliyetlerimizin birçoğu COVID-19’dan sonra eskimiş veya son derece farklı hale gelecek.

Daha fazlası olmazsa, Koronavirüsün bitmesi aylarca sürebilir. Normalliğe döndüğümüzde, bu farklı bir normal olacaktır: yükümlülüklerimiz, uğraşlarımız ve tercihlerimiz farklı olacak ve farklı bir dünyada yaşayacağız çünkü kendimiz farklı insanlar olacağız. Ama daha iyi bir hayat olacak.

Yaşam, her ülkenin ve şehrin sunduğu restoran ve kültürleri bilmekten daha fazlasıdır. Bu akışla devam ediyorduk ama bence akış değişecek. Daha rahat bir dünya olacak ve insanlar daha düşünceli ve sakin olacaklar.

Koronavirüs Karantinasının Üstesinden Gelmenin Sırrı

Evde kalma emri altında olan dünyadaki üç kişiden biriyseniz, bu durumun nasıl anlamlı hale getirileceği sorusu önem kazanmaktadır.

COVID-19 salgının yükselişi, birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu fark etmemiz için insanlığı zorluyor. O, sadece virüsün daha da yayılmasını durdurmak için değil, aynı zamanda kendimizi, başkalarının harabesi üzerine inşa etmeye çalıştığımız, sıkıntılı ve sömürücü etkileşimlerimizle, daha da enfekte etmemizi engellemek için bizi eve gönderdi. Dengesiz ilişkilerimiz doğanın diğer seviyelerini (cansız, bitkisel ve hayvansal) negatif bir şekilde etkilemektedir ve doğa, bizi onunla dengede tutmaya çalışmak için zararlı etkimize, belirli darbelerle vurarak tepki vermektedir.

Manevi Gücü Nasıl Bulursun? 

O zaman ev, önce başkalarıyla uyumlu ilişkiler kurarak doğa ile dengesizliğimizi düzeltmek için laboratuar haline gelir. Birbirimize nasıl daha saygılı davranacağımızı düşünmeye başlayabileceğimiz bir yer. Fakat zaman geçtikçe kolayca sabırsız hale gelebiliriz. Ego- kendi yararına alma arzusu-  artık birbirimizle anlaşamayana kadar arttığında, olumlu bir tutum sürdürmek daha karmaşık hale gelir. Aramızdaki kopmuş bağlar, anlaşmazlıklar ve küslükler, tartışmalar ve yüzleşmeler yaratır.

Bağ kurma ilmi olarak da bilinen, Kabala bilgeliği bu tür durumların çatışmaların üzerine çıkma, uyum ve karşılıklı anlayış sağlama fırsatları olduğunu açıklar. Yazıldığı gibi, “Her biri diğerine yardım eder ve kardeşine ‘Güçlü ol!’ der.” ( Yeşaya, 41: 6) Başka bir deyişle, aramızda uygun bağ inşa ederek, diğerine yardım ederek, destekleyerek ve cesaretlendirerek, bize en yakın olanlardan başlayarak, dünyada iyilik yapmak için gerekli manevi gücü edineceğiz.

Ve Kabalistler şunları tavsiye eder: Sevgi ve özen gösterin. Bunu en büyük çabanızla yapın. Alışkanlığınız ikinci doğanız oluncaya kadar açıkça hatta yapay olarak yapın. Böyle bir tavsiyeyi, uygulamayı boş verin, eğer bu kalbin ne hissettiğine karşı koyuyorsa,  nasıl duyabiliriz?  Başka bir yol olmadığını ve alternatifinin hapis gibi kendi evimizde yaşamak olduğunu anladığımızda kendimizi adamaya hazır olacağız. Diğer taraftan, daha tatmin edici hayatlar yaşamak için birbirimize olan davranışlarımızda neyi düzeltmemiz gerektiğini incelemek için bu karantinayı bir fırsat olarak kabul edebiliriz.

Çocuklar Çocuk Olacak, Yetişkinler Olmamalı

Çocukların, doğal arzularına aykırı hareket etmek için şiddetli arzularını yenecek gücü nerede bulacağını merak edebiliriz. Örneğin, çocuklar ortak bir zemin ve anlayış bulmak için taviz vermeye nasıl hazır olabilirler? Bu, bizim örneğimizle onları yetiştirdiğimizde başarılabilir. Yetişkinler özgecil davranış gösterirlerse, inatçı çocuk gibi davranmazlarsa; sevginin, ilginin ve birbirine vermenin örneğini gösterirlerse, o zaman çocuklar bu tür örnekleri taklit edecekler ve benzer şekilde davranış geliştireceklerdir.

Bu oldukça karmaşıktır fakat ebeveynler ideal olarak, çocukları bu tür tavizler vermeye teşvik etmelidir.  Çünkü bunu yapmayı başarırlarsa, çok daha sakin ve mutlu bir koşulun içine girerler. Bu yüzden onlara (hem de kendimize) şöyle açıklamalıyız: “İnatçı olduğunuzda, daha fazla kazanacağınızı mı düşünüyorsunuz?”,  “Vermeyi reddederseniz, bu kimseye fayda sağlayacak mı?”,  “Eğer diğerini vermeye zorlarsanız, kalıcı avantajlar elde edecek misiniz?”

Bir saniye sonra kabul ederek başlarını sallayacaklardır. Bu prensibi kavramak nispeten kolaydır ama gerçekleştirmesi zordur.  İnsan doğası, alma arzusu buna direnir. O zaman doğamızın üstesinden gelmek için ne yapabiliriz? Cevap: Destekleyici bir çevre düzenleyin, çocukların( ve kendimizin) egonun üstesinden gelmesine, egodan çıkmaya yardımcı olacak bir atmosfer yaratın ve ortak bir fayda sağlayın.

Hem siz hem çocuklarınız bu tür tavizler duymaktan bıktığınızda,  o zaman kendimize bir kez daha şunu açıklamalıyız: “Başka biri yerine kendi egomuzla savaştığımızda, zafer daha tatlı ve daha keyifli olacak.”

Ancak, onlara sadece boş talimatlar veremeyiz. Karşılıklı kazanç için, kendi bencil doğamızı düzenleyerek, daha derine inmemiz gerekiyor. Böyle yararak, uzlaşma yapmak için yeni bir yaklaşım geliştiririz, içimizde bu özelliği daha yüksek bir amaç için inşa ederiz. Tüm dünyaya ödün vermeye hazır hale geliriz. Neden? Onu sakinleştirmek ve aynı uzlaşma gücünü, mücadelelerimizi dengeleme gücünü ona getirmek için. Böylece, çocuklarımıza öğretirken, kendimizi de eğitiriz ve bunu yaparak karşılıklı olarak daha yüksek bir düşünce ve sorumluluk seviyesine yükseliriz.

Yavaş yavaş, tüm aile üyelerimizin diğerleri karşısında iradelerini/isteklerini iptal etmeyi ve tüm ailenin yararına tebessümle, sakince ve hoş bir şekilde vermeyi başardıklarını görmeye başlayacağız. Ödün vermek için bu gücü edindiğimizde, bu gücü daha küçük bir birimden genel olarak topluma yayabiliriz. Sonra herkes, birbirine ayrı ayrı fayda sağlamak için başkalarını çekmeye çalışmak yerine herkesin yararına düşünmeye ve harekete geçmeye başlayacaktır. Ve bunu yaparak, herkes tıpkı bir ailede olduğu gibi yaşamları için gerekli olanı alacaktır.

“Koronavirüs Krizi Sonrası Toplum Nasıl Değişecek?” (Quora)

Eskiden olduğu gibi alışveriş merkezlerine hücum etmeyeceğimizi ve imalat-satın alma-kullanım zincirini geçmişte bırakacağımızı düşünüyorum.

Koştuğumuz tüketim yanlısı fare yarışından, sakinleşmek için bir süre geçirdikten sonra, bizler şu anda – Koronavirüs döneminin evde kalma koşullarındayken – başkaları pahasına kendimize fayda sağlamak için yola çıktığımız bir yaşam tarzının, bizimle doğa arasında büyük dengesizlik getirdiğini düşünmek için zamana sahibiz.

Şimdi, evlerimizde birbirimizden izole edilmişken, Koronavirüs öncesi hayatımızın bizi nasıl bir çıkmaza götürdüğünü ve şu anki uzun süreli sosyal uzaklaşma dönemimizin, nasıl bizlere hayatlarımızı yaşama şeklimizi gözden geçirmek için yeni bir alan sağladığını kabul eden, çok fazla bilgi etrafta paylaşılıyor.

Bu nedenle umarım, geçmiş rekabetçi-egoist yaklaşımımızın bize olanak verdiği memnuniyette ve haz almakta yetersiz kalmasının farkıdalığıyla birlikte, eğer doğa ile dengeye girersek gerçek mutluluğun geleceğini de öğreneceğiz. Yani, doğa ayrılmaz bir sistem olduğundan ve doğa bize küresel olarak ne kadar birbirine bağlı ve birbirine bağımlı olduğumuzu (mevcut koronavirüs kriziyle örneklendiği gibi) giderek daha fazla gösterdiğinden,  o halde doğanın farkındalığımızı geliştirdiği, birbirine bağlılık ve karşılıklı bağımlılık düzeylerine uyacak şekilde tutumlarımızı nasıl ayarlayacağımızı öğrenmek akıllıca olur.

Bizler o zaman, egoist yaklaşımımızı, yeni özgecil bir yaklaşım ile değiştirerek sömürü, istismar, depresyon, stres, yalnızlık, kaygı ve ihmal gibi giderek daha fazla olumsuz olgu olan bir dönemi, sorumluluk, destek, cesaretlendirme, mutluluk, barış, birleşme ve sevgiyi ifşa edeceğimiz onun zıttı olumlu forma, tersine çeviririz ve Koronavirüs döneminden çıkarız.

Eski ekonomimizin çoğunu üzerine inşa ettiğimiz aşırı plastik yığınları ile ne yapardık? Koronavirüs sonrası dünyada yükseltilmiş bir insan bilinci ile uyandığımızda, inşa ettiğimiz tüm binalara ve kulelere, tüm çarşılar ve alışveriş merkezlerine ne olurdu?

Onları müzeye çevirirdik. Tüm bu mağazaların etrafında dolaşıp, hayatlarımızı doldurduğumuz gereksiz ve önemsiz nesnelere bakarak, şöyle düşünürdük “Tüm bu çöpleri yapmanın, satın almanın, satmanın ve elden çıkarmanın bize her türlü keyfi getireceğini nasıl düşünebildik? Ne düşünüyorduk ki?”

Koronavirüs dönemi sonrası müzeler yeni yükseltilmiş bilinç durumumuzu göstermek için harekete geçerdi: ortak bir destek, düşünce ve cesaret atmosferi hissiyle, Koronavirüs öncesi materyalist kültürümüzü, soyu tükenmiş bir dönem olarak görürdük ve bu müzeler bizlere, böyle başarısız bir mutluluk girişimine geri dönmek istemeyeceğimizi hatırlatırdı. Kabalist Yehuda Aşlag’ın (Baal HaSulam)  “Panim Meirot uMasbirot Kitabına Giriş” adlı makalesinde yazdığı gibi: “İnsan servet kazanmak ya da bina inşa etmek için yaratılmadı. Dolayısıyla kişi, kendini sevgiye getirecek her şeyi aramalı. ”