Category Archives: Dua

Kalpteki Deprem

Türkiye’de meydana gelen deprem gibi korkunç felaketler olurken, nasıl Yaradan’ı haklı çıkarabiliriz? Yaradan’ın bizi neden böylesine keskin ve ağır darbelerle uyandırdığını bilmiyoruz.

Ancak görünüşe göre bunlar hem yardımı hem de cezayı içeriyorlar. Bağımız sayesinde bu cezayı ödüle çevirmeye çalışabiliriz. Sonuçta, bize yardımcı olabilecek tek eylem de bu.

Kendimizi, felaket bölgesinde fiziksel olarak göçük altında kalan dostlarımızın içinde buldukları durumlara kaptırabiliriz ve onları tüm bu yerlerden ve koşullardan çekip çıkarmaya ve başımızın üstüne kaldırmaya çalışabiliriz.

Hepimiz ve Yaradan arasında ortak bir bağa ulaşmayı özleyen, sadık yakın dostlar olarak, onlara değer veriyoruz ve onları sürekli olarak düşüncelerimizin ve kalbimizin derinliklerinde hissetmek için elimizden gelenin en iyisini yapacağız. Yaradan her şeyi öyle düzenler ki hepimiz bu eyleme dahil oluruz. Bu şekilde bizi bu felaket aracılığıyla birbirimize bağlar ve bu nedenle daha da fazla birleşmemiz gerekir.

Bağ kurmak dışında hiçbir şeye ihtiyacımız yok; bunu yaptığımızda Yaradan’ın tüm insanlığın üzerine saçtığı ışık, birleşmiş gruplarda daha güçlü bir şekilde parlayacaktır. Bu nedenle bağımız, beraberliğimiz ve kucaklaşmamız ne kadar güçlü olursa, üst güç olan Yaradan’ın ışığı bizi o kadar çok etkiler ve bizi tüm sıkıntılardan çekip çıkarır.

Deprem bölgesinde olan tüm dostlarımızı kucaklıyor, düşüncelerimizi ve kalplerimizi bu endişe ile dolduruyoruz, bu sayede onları Yaradan’ın yardımıyla felaketlerden koruyabileceğiz.

Çoğunluğun Duası

Çoğunluğun duası, Yaradan’ın önünde yükselir ve Yaradan, çeşitli yollarla yükseldiği için Kendini bu dua ile taçlandırır. Bunun nedeni, birinin Hassadim’i, diğerinin Gevurot’u ve üçüncüsünün Rahamim’i istemesidir. Ve bu birkaç taraftan oluşur: sağ taraf, sol taraf ve orta.

Ancak kişinin duası tüm tarafları içermez; sadece bir yol üzerindedir. Ya Hasadim ya Gevurot ya da Rahamim’i istersiniz.

Bu nedenle, kişinin duası, çoğunluğun duası gibi kabul edilmek üzere oluşturulmaz çünkü çoğunluğun duası gibi üç çizgiyi de içermez (Herkes İçin Zohar, “VaYişlah,” Madde 45).

Ortak duaya, bir bütün olarak herkes için duaya gelmek, bir olmak için, çok zor içsel inceleme durumlarından geçmek ve şunu anlamak gerekir:

  1. Manevi amaç diğer tüm amaçlardan daha önemlidir.
  2. Buna tek başına ulaşmak mümkün değildir, ancak bireysel özlemlerden tek bir ortak özlem yaratarak, o zaman Yaradan’a benzer olacak ve üst ışık onu dolduracaktır.

Bu nedenle, yalnızca böyle bir istek, böyle bir dua duyulabilir yani üst ışığın ıslah edici eylemine neden olabilir.

Zohar Kitabı’nı okumak, birlikte olmamız gerektiğini anlamamıza neden olur çünkü kendimizden çıkmadan, ihsan etmeye, Yaradan’ın niteliklerine, üst dünyada var olmaya ulaşmak imkânsızdır.

“Yaratılanlara sevgisinden, Yaradan sevgisine” denir. Yaradan bize çevremizde birçok insan olduğu yanılsamasını verdi ve bu yanılsamayı yok etmeliyiz, tüm bunların benim içimde olduğunu anlamalı ve O’ndan tüm dünyayı benim içimde birleştirmesini istemeliyim.

O zaman çoğunluğun duası, kişinin gerçek duasına dönüşecektir.

İnsanın Yaradan İle Diyaloğu

Dua, MAN‘ı (dişi sular) yükseltmek denilen, Yaradan’a bir yakarıştır yani kişinin kendisinden Yaradan’a yükselttiği büyük bir arzusudur. Elbette o zaman Yaradan onun isteğine cevap verebilecektir. 

Dua, kişinin Yaradan’dan samimi bir talebidir, Yaradan onu bekler ve cevap verir. Dua, kişinin Yaradan ile olan bağıdır.

Duanın sadece insana özgü olduğunu düşünmeyin. Cansız, bitkisel ve hayvansal doğa kendi içinde sürekli dua halindedir. Ama onların duaları organik olarak doğanın bir parçasıdır çünkü bir taşın, bir bitkinin veya bir hayvanın ne isteyeceği önceden bilinir. Bu nedenle arzularının özel bir ifadeye ihtiyacı yoktur; otomatik olarak hareket eder.

Oysa insan, duası üzerinde çalışmakla yükümlüdür ve bu nedenle kendisine özgür irade verilmiştir. İnsan, duasını Yaradan’ın kendisine vermek istediği şeye göre düzenlediği ölçüde, başarıya ulaşır ve Yaradan’la karşılıklı bir bağ kurar: “Ben sevgilim için,  sevgilim benim için.”

Yaradan kişi için önceden bir cevap hazırlar ve böylece onu dua etmeye uyandırır. Kişi, Yaradan’a kendisine cevap verme ve yardım etme fırsatı vermek için hangi dua ile hitap edeceğini araştırmalı ve bulmalıdır. Sonra aralarında “Ben sevgilim için, sevgilim benim için” şeklinde karşılıklı bir bağ kurulur.

İstediğimiz o anda, Yaradan zaten bize yardım ediyordur ve hatta daha öncesinde, çünkü O bizi Kendisine dönmemiz için uyandırdığında, zaten bununla yardım eder, söylendiği gibi: “Sadece iste ve Ben cevap vereceğim.”

Duadan Daha Önemli Bir Şey Yoktur

Duadan daha önemli bir şey yoktur çünkü tüm kaderimiz ve tüm geleceğimiz buna bağlıdır. Dualarımızı Yaradan’a yükseltebildiğimiz ve bu O’nun içine, “Yaradan” denen bu sisteme girdiği ölçüde, taleplerimize cevap alacağız.

Bu nedenle Yaradan’ın bizim için bir şey yapmasını bekleyemeyiz; bu da ancak istek ve dualarımızı tekrar tekrar dile getirirsek mümkündür.

Kişi Yaradan’a dua ederken, kurtuluşunun gelip gelmediğine bakmamalıdır, çünkü baktığında, birçok davacı onun eylemlerine bakmak için gelir. (Herkes için Zohar – “Miketz – Ve Benjamin’i Gördüm,” Madde 209)

Dualarımızı Yaradan’a yükseltmeliyiz. Soru, bir yanıt bekleyip beklemememiz gerektiğidir. Belki de bu kadar beklememeliyiz; asıl mesele talebi yükseltmektir ve Yaradan buna nasıl cevap vereceğini ve hiç cevap verip vermeyeceğini zaten seçecektir.

Bu nedenle asıl mesele, Yaradan’a talepleri nasıl ilettiğimiz hakkında sürekli olarak düşünmektir.

Bir cevap alıp almadığımıza gelince, Yaradan’ın her zaman cevap verdiğini anlamalıyız ama belki de O’nun cevabını tam olarak anlamıyor ve hissetmiyoruz ve O’na tekrar tekrar sormaya devam etmeliyiz. Denildiği gibi: “Keşke bütün gün dua etsen!”

Esas olarak, dua sırasında Yaradan’dan herhangi bir tepki beklememeliyiz çünkü Yaradan şüphesiz gerekeni yapacaktır ve talebimiz yalnızca bizden yükselmelidir.

“Yaslı Bir Eşe Cevap” (Linkedin)

Bir öğrencim bana aşağıdaki (kısaltılmış) mektubu yazdı: Sevgili öğretmenim, bana Yaradan ile nasıl konuşulacağını öğretmenizi rica ediyorum. 12 yıldan fazla bir süredir sizinle birlikte çalışıyorum ve yaklaşık iki ay önce kocam vefat etti. 28 yıldır birlikteydik, bana her zaman destek oldu ve çalışmama yardım etti. O bir melek gibiydi. İçimde kalbim kırılıyor. Kalbimin içinde onunla konuşuyorum; ondan tavsiye istiyorum. Bu bir çeşit diyalog. Ama o gitti; sadece Yaradan var. Bir kişinin görüntüsüyle konuşmaktan, doğrudan Yaradan ile konuşmaya nasıl geçebilirim? Lütfen bana yardım edin.

Sevgili …,

Öncelikle, kocanızın kaybı için başsağlığı diliyorum. İkincisi, fiziksel olarak vefat etmiş olması bir şey ifade etmez. Aksine, onunla bağın şimdi daha da güçlü, ancak ne kadar güçlü olduğunu hissetmiyorsun. Bu nedenle, kocan ile olan bağının kesilmiş olduğunu düşünme. Aksine, onun içsel, duygusal, manevi olarak seninle birlikte olduğunu hayal et. Onunla bu şekilde ilişki kurmalısın.

Onunla konuş ve Yaradan ile konuş; tek ihtiyacın olan bu. Nasıl istersen öyle konuşabilirsin. Basitçe konuş, hem o hem de Yaradan seni anlayacaktır. Yapabileceğin en iyi şey, olabildiğince en basit terimlerle konuşmaktır.

Kocan, tıpkı diğer her şeyin onun içinde olduğu gibi, üst kuvvete, Yaradan’a dâhil edilmiştir. Ne zaman birisiyle konuşsak, farkında olmasak da aslında Yaradan ile konuşuruz.

En büyük sorunumuz, Yaradan’dan başka hiç bir şey olmadığını idrak etmektir. İyi insanlar, kötü insanlar, etrafımızdaki her şey üst gücün, Yaradan’ın görünmesidir.

Kalpten gelen samimi sözlerin, en güzel ve en doğru duadır; ihtiyacın olan tek şey bu. En etkili dualar, bilgece de olsa başkaları tarafından yazılan metinlerden değil, kalbin derinliklerinden gelen dualardır.

Bu nedenle, sevgili…, kocanla ve Yaradan ile kendi sözlerinle konuşmaya devam et. Kendin için yapabileceğin en iyi şey bu.

Yaradan Tarafından Verilen Dua

Soru: Yaradan önceden ağzımıza hangi duayı koymuştur?

Cevap: Yaradan için hissettiğiniz her şeyde, bunun O’nun sizin içinize yerleştirdiği bir dua olduğunu keşfedeceksiniz.

İlk başta size bu, dua sizinmiş, talep sizinmiş ve her şey sizinmiş gibi gelecek. Ama aslında, bu böyle değildir. Bunların hepsi, O’nun sizin içinize ilk başta yerleştirdiği şeydir.

“Dualarıma Nasıl Cevap Alırım?” (Quora)

Yaradan her isteği, her talebi ve her haykırışı – her duayı duyar. Ama O gerçekten, hangilerine cevap verir?

Dualarımız, Yaradan’ın planı ve bizim için dilekleriyle uyumlu olduğu ölçüde yanıtlanır.

Yaradan bizim için ne diler? O, bizlerin O’nun kendi gerçek sevgi niteliğiyle eşdeğerde, birbirimizle olumlu bir şekilde bağ kurmamızı diler.

Birbirimize karşı ne kadar çelişkili, bölünmüş ve nefret dolu olursak olalım, hepimizin olgunlaşması ve bizim için hazırlanmış en yüce durumun farkına varmamız gerekecektir: Birbirimize karşı mutlak sevgi.

Sevgi, birbirimize karşı tutumlarımızda devrim niteliğinde bir değişim yaşadığımızda ortaya çıkar. Bu, birbirimizi desteklediğimiz ve cesaretlendirdiğimiz ve birbirimizi tamamlamayı amaçladığımız zamandır. Başka bir deyişle, sevgi, sadece kendimizi düşünmekten, dışımızdaki herkese fayda sağlamayı düşünmeye geçtiğimiz zamandır.

Böyle bir sevgiye ulaşmak için yapılan dua cevaplanır. Ancak bu, başkaları için gerçekten en iyisini istediğimiz sadece aynı doğrultuda sözler söylememizden değil, kalbin derinliklerinden gelmelidir.

Yemekten Önce Ve Sonra Şükran Duasının Anlamı

Yemekten önce ve sonra şükran duasının anlamı, üst güçle sürekli, çok yönlü, mutlak bir bağ içinde olduğumuzu unutmamamız ve bu nedenle onunla bu şekilde ilişki kurmamız gerektiğidir.

Hayatın tüm durumlarında, her an, hatta en küçük adımda bile, içsel veya dışsal hareketlerimizin her birinde, O’nunla etkileşimde olduğumuzu hissetmemiz gerekir.

Soru: Yemek yemek gibi hayvansal eylemlerin bile kutsanması gerekiyor mu?

Cevap: Ama bu eylemi hayvansaldan insana çevirebiliriz. Eğer bedenimi canlandırmak için bunu Yaradan’dan aldığımı hissedersem ve Yaradan’a yükselme, Yaradan’a ulaşma yönünde hareket etmeye başlarsam, o zaman bu sadece hayvansal bir kalori tüketimi değildir.

Birincil kaynaklarda yazılıdır ki, Yaradan’ın gizlenmesi ve ifşası benim söylediklerime tanıklık eder: Ya Yaradan’a şükrederim ya da O’na lanet ederim. Görünüşe göre Yaradan bir insana ifşa edilirse, kişi gayri ihtiyari O’na şükreder. Ve eğer gizlenirse, istemsiz olarak O’na lanet eder.

Gerçek şu ki, Yaradan gizlenmiş olabilir ve kişi O’nun ifşasının kendisini yıkacağından ve yaptığı iyiliklerde kendisine zarar vereceğinden korktuğu için O’nun ifşasını bile istemez. Bu nedenle, Yaradan’ın gizlenmesi veya ifşa edilmesi, Yaradan ifşa edilirse, o zaman doğru olacağım ve eğer gizlenirse günahkâr olacağım anlamında, o kadar açık değildir. Bu kısmen doğrudur, ancak yalnızca kısmen.

Bir insanın, Yaradan’a gizlenme hallerinden de şükredebildiği böyle bir duruma gelmesi mümkündür.

 

İnanç Olmadan Dua Etmek Mümkün Mü?

Soru: İnanç olmadan dua edebilir miyim?

Cevap: Nasıl dua edeceksiniz? Kime? Niye? Ne için dua edeceksiniz? Sonuçta, Yaradan ile kesinlikle hiçbir bağınız yok.

Tabii ki, bu bağı elde etmek için dua edebilirsiniz. O zaman, duyularınızda pratikte bulunmayan Yaradan’dan isteğiniz, O’nu hissetmeye başlamanız olmalıdır. İçinizde ortaya çıkmaya başlayan bu histen, yavaş yavaş Yaradan ile bir bağ geliştireceksiniz. Bu şekilde yapılmalıdır.

O’na dönmekten korkmayın. Yaradan ile bir arkadaş, bir ortak gibi, kim olduğu önemli değil, konuşmaktan korkmayın. O, sizi gerçekten anlar. Sadece O’nunla bir diyalog başlatmalısınız ve O’na her şeyi anlattığınızda ve O’ndan bir cevap almak istediğinizde bu bir diyalogdur.

 

Dünya İçin Dua

Dünyadaki durum her geçen gün daha patlamaya hazır hale geliyor. Tüm dünya, Ukrayna’daki olayların hızlı gelişimini titizlikle takip ediyor. Ancak Kabalistler siyaset ve coğrafi sınırlarla ilgilenmezler.

Kabalistler tek bir şey isterler: mümkün olan her yerde sevgiyi eklemek ya da en azından nefreti azaltmak ve insanlar arasındaki çatışmayı azaltmaktır ve biz bunu yapmak için yardım etmeliyiz.

Bu nedenle, ana araç duadır. Duanın yardımıyla insanlar arasında daha büyük bir bağ kurmayı başarırsak, bu insanlığın yararına olacak ve Yaradan’ı memnun edecektir. Yaradan, Kendisinin karşısında, kırılmış yaratılanlar yaratmak zorundaydı ki, insanlık nefret ve reddetmenin ötesinde bağ kurmayı istesin. O zaman birliğin ne anlama geldiğini anlayacak, hissedecek ve keşfedeceğiz.

Ana şey, bağ kurmanın gücünü ortaya çıkarmaktır. Biri olmadan diğeri olamaz. Bu nedenle Yaradan herkesten daha fazla acı çekiyor ama başka seçeneği yok, doğayı bu formda yaratması gerekiyordu. Bizim görevimiz, duamız, arzumuz ve talebimizle, O’nu her şeyi ıslah etmeye zorlamaya çalışmaktır. O, bizim ıslah talebimizi bekliyor ve O her şeyi hemen yapacak. Bizim arzumuzdan başka bir şeye ihtiyacı yok.

Yaratılışta, başlangıçta eksik olan tek şey, Yaradan’ın iyi gücüne eşdeğer olma arzumuzdur. Yaradan, yaratılmışların arzusuna ihtiyaç duyar, bu yüzden bütün yaratılanları eksiklik içinde yaratmıştır. Ve bizim bu eksikliği ifşa etmemiz gerekiyor.

Bu nedenle, bizler barış, bütünlük, mükemmellik, sevgi ve bağ istemedikçe bu gerçekleşmeyecektir. Tam anlamıyla her seviyede bağ kurmayı istememiz gerekiyor. Bununla, tüm doğa, tüm dünyalar, hepimizin bağlı olduğu tamamen ıslah edilmiş duruma geri dönecek ve hepimiz, sonsuz ve mükemmel olan bağın gücünü ifşa edeceğiz.

Mesih, bir insan değil arzumuza göre ortaya çıkan ve kaybolan bir güç, bir ruhtur. Birbirimize yaklaşmak istediğimizde gelir, istemediğimizde gider. Mesih, bizi egoizmimizden ihsan etmeye, sevgiye ve bağlantıya çeken (Moşeh) bir güçtür.

Dolayısıyla bizi kötüden iyiye, ayrılıktan bağa, nefretten sevgiye çekecek bu güce ihtiyacımız olduğunu anlıyorsak, Mesih’e sesleniyoruz. Hadi bunu hep beraber yapalım.

Temel sorun, doğamızda var olan kayıtsızlıktır. Bazen belirli bir olay veya yaralı bir hayvan, kalbimize ülkeler arasındaki bir savaştan daha çok dokunur. Bu arada bizler, ıslah olmamış egoist nitelikler içinde var oluruz.

Bu yüzden kalbimize yakın olan şeyleri önemsiyoruz. Kendi evinizdeki küçük bir arıza, dünyadaki olaylardan, süpernova yıldız patlamalarından veya Dünya’nın diğer tarafındaki bir kasırgadan daha fazla endişelendiriyor. Egoizmimiz gerçeği bize böyle gösteriyor.

Ancak, tüm gücümüzle, birlikte Yaradan’dan onlu gruplar içinde kendimizden çıkmanın ne anlama geldiğini ve aramızda işleyen gücü hissetmemize izin vermesini istersek, o zaman aramızda bulunan üst gücü ifşa etmeye başlayacağız. O zaman bu dünya, bireysel egoizmimiz için değil, Yaradan için daha önemli olan şeyleri fark etmeye başlayacağız.