Category Archives: Dost

Dostlar Olmadan Işık Yoktur

Kalbinizi dostlar için sevgiye açmanın ne kadar önemli olduğunu henüz tam olarak anlamış değiliz. Nihayetinde, onun aracılığıyla Yaradan’ı sevmeye başlıyoruz ve bu başka türlü mümkün değildir. Bu bizi iter ve çok garip ve alışılmadık gelir ama özünde bu, O’nun niteliklerine yaklaşmamıza yardımcı olmak için Yaradan’ın yarattığı kötü eğilimin tezahürüdür.

Bir dostun kalbine girmeye çalıştığım zaman, Yaradan’a ulaştığım anlaşılır. Bir dostun kalbi, Yaradan’la buluştuğum yer olan, o tapınaktır. Şu ana kadar bunu hissetmiyoruz ve bu bilince ulaşmamız uzun zaman alıyor. Aslında, içimde barındırdığım tüm egoizm, bir dostla olan bağıma karşı çıkar çünkü burası benim Yaradan’la bağımın olduğu yerdir.

Benim için bir dostun kalbi, Yaradan’ın evi olur. Bir dostun kalbine girmeyi başarırsam, Yaradan’ın bulunduğu tapınağa giriyorum demektir. Bu kutsal binayı inşa eden ve böylece Yaradan’a yaklaşan bendim.

Bu nedenle, en önemli şey egoizminizi kırmak ve dostlarınızın kalbine girmektir. Umarım bu içsel duygu kalbimizin derinliklerine yerleşene kadar bunu daha fazla ve daha fazla hissedeceğiz ve bu şekilde hepimiz tek kalpte tek adam olarak bağlanmaya layık olacağız.

Eleştirel Konuşmanın Üzerine Çıkın

Soru: Kabalistik toplulukta, eleştirel konuşmanın tehlikesi nedir?

Cevap: Öncelikle, her insanın içinde farklı eleştirel düşünceler doğar. Bu doğaldır çünkü egoizmimiz sürekli çalışır, sürekli büyür ve bize gerçekten yakın olanlar dışında, içimizde sürekli dünyaya karşı eleştirel bir tavır uyandırır.

Bir gruptaki ilişkiler, sürekli manevi yükselme gerektirir; bu nedenle egoizmimiz orada tam kapasite çalışır. Her birimizin içinde, egoizmin sürekli olarak uyandırılması şaşırtıcı değildir. Olması gerektiği gibi heyecanlanmasına izin verin. Bu bir büyüme işaretidir ama önemli olan onunla ne yaptığımızdır.

Egoizmimi sürekli tersine doğru ayarlamalıyım; yani öyle bir şekilde çalışmak zorundayım ki, onu yok etmeden ve onun üstüne çıkarak, gruptaki dostlarımla olan ilişkilerimin üzerine ihsan etme ve sevgi niteliğini inşa edebilmeliyim. Onlara aynı şeyi göstermeli ve herkese örnek olmalıyım. Ve onlar da bana ve diğer herkese aynı şekilde davranmalılar.

Aslında bu, egoizmimizin üzerinde ve ona aykırı bir oyundur. Bu oyun ile yavaş yavaş saran ışığı uyandırırız, bu durumda ışık bizi etkiler, yükseltir ve fiilen içimizde ortak bir ihsan etme niteliği yaratır ve bu sayede Yaradan’ı – dünyanın üst, yönetici gücünü – hissederiz.

Bunun yerine başkalarında gördüğüm eleştirel tavrı -onlara göstermem gereken sevgi ve şefkati değil yani kendi egoizmimden kaynaklanan nedenimi, ilgisizliğimi- dostlarıma anlatırsam, o zaman bunu yaparak grup üyeleri arasında zararlı bir enfeksiyon yayarım. Bu kesinlikle kabul edilemez! Bu, manevi ilerlememizi öldüren en kötü şeydir.

Erkekler arasında bu o kadar da korkunç bir şey değil çünkü başlangıçta kadınlar gibi içeriden bir harekete sahip değiller. Ve eğer bizimle bir grup içinde, ilerleme halinde olmak istiyorlarsa, bunu kökünden sökmek, yabani otlardan arındırmak ve tomurcuk halindeyken kesmek zorundalar. Bu yüzden dedikodu ve eleştirel konuşma konusunda çok katıyım. Aramızda buna yer olmamalı.

Profesyonel olarak konuşursak, dağıtım konusunda yanlış bir şey yapan birini eleştirebilirsiniz, ancak aramızdaki ilişkileri eleştiremezsiniz. Hiçbir durumda bir dostunuzu eleştiremezsiniz.

Ayrıca başkaları hakkında değil de kendiniz hakkında konuştuğunuzu anlamıyorsunuz bile; yani egonuzdan akıl yürütüyorsunuz.

Eleştirel konuşmak, Kabalistik bir grupta olabilecek en korkunç şeydir ve buna karşı tüm gücümüzle savaşmalıyız çünkü bu, ilerlememizi öldüren bir zehirdir. Bu yüzden dostlardan gelen eleştirilere karşı hoşgörüm yok ve böyle şeyler olursa onlara karşı aktif olarak mücadele etmeliyiz. Ve eğer birisi bunu yapamıyorsa, o zaman bu insanlar gruptan çıkarılmalıdır.

Bir arkadaşımın bazı karakter özelliklerini sevmediğimi söylememeliyim. Bu asla olmamalı. Bunun üzerine çıkmak zorundayım.

Tıpkı sevgili çocuğumda olduğu gibi, pratikte herhangi bir olumsuz nitelik görmem ve görsem bile onlar sevgi ile örtülürler. Onu hala severim ve onda neyin kötü olduğunu kimseye söylemem. Bu, tüm dostlarımıza nasıl sevgili küçük çocuğumuz gibi davranmamız gerektiğinin açık bir örneğidir. Dostlara böyle davranmalıyız.

Dostlarla Bağı Güçlendirmek

Soru: Klipot’a düştüğümüzde, onların içinde uzun süre kalmamak için nasıl hemen kalkabiliriz?

Cevap: Gruptaki dostlar arasında her zaman çeşitli sorunlar olacaktır. Ama grupla bağınız varsa ve her şeyin sadece dostlarla olan bağa bağlı olduğunu açıkça anlarsanız ve Yaradan’a karşı birlikte doğru davranırsanız, o zaman bu sorunların üzerine hızla yükselirsiniz.

Böylece, düşüşlerinizin her birine, egoizmden özgeciliğe geçen daha da büyük bir yükseliş, aranızda daha da büyük bir bağ eşlik edecektir. Sonuç olarak hedefinize hızlı ve kolay bir şekilde ulaşacaksınız.

Yaşamsız Bir Durumdan Yaşamı Hissetmeye

Soru: Benim dışımda olan kötü niteliklerden nasıl nefret edebilirim? Kendi içimde olanlardan nasıl nefret edebilirim?

Cevap: Bu kademeli olarak yapılır. Çok zordur. Bu yıllar alır çünkü biz en zor içsel oluşum döneminden geçiyoruz. Ne de olsa evren, cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerin oluşumundan önce milyarlarca yıldır mevcut.

Ve şimdi, biz insanlar gelişmeye başlıyoruz. Ve önceki kozmik ve jeolojik dönemlere kıyasla ne kadar hızlı geliştiğimize bir bakın. Bu muazzam bir fark! Günümüzdeki bir yıl, geçmiş seviyeler için yüz milyon yıl veya daha fazlası gibidir.

Biz şimdi cansız seviyede, evrenin geliştiği şekilde gelişiyoruz. Bu, bir piramidin en alt seviyesidir, ancak en geniş ve en kalın olanıdır ve içinde gelişirken sonuçları görmeyiz.

Nebula, gezegenler, Güneş ve galaksiler çarpışır. Her şey girdap gibi döne döne gider, ters döner, biçimlenir, patlar, dağılır ve yeniden birleşir. Bunların hiçbirini henüz görmüyoruz çünkü her şey, bir tür anlaşılmaz yığının içinde oluyor ve bize göründüğü gibi, bu mutlak bir karmaşa.

Sonunda, her şey yeryüzünün göründüğü ve yaşam koşullarının ortaya çıktığı bir sonraki seviyede kademeli olarak bir araya toplanır. Yani şimdi tüm bu koşulların oluşum safhasındayız. Bizler zaten manevi yaşamımız için koşulların yaratıldığı Dünya’dayız. Manevi Dünya zaten bir şekilde var, sadece yaşamın koşulları henüz belirlenmedi.

Hayatın anlamını bulma ihtiyacı olan insanların bir araya toplandığı uluslararası bir grup, hâlihazırda oluşturuldu. Yani destek zaten orada ama henüz bizim tarafımızdan şekillendirilmedi. Bu konuda daha aktif rol almalıyız. O zaman meydana gelecek şey şu ki, bitkiler yerden yetişmeye başlayacak, güneşe ve göğe doğru yükselecek. Bunlar bizim eylemlerimiz olmalıdır. Bu henüz sahip olmadığımız bir şeydir.

Yaşamsız bir durumdan yaşam ve ışık hissine geçiş en hassas, en ince ve en çarpıcı dönemdir çünkü cansız maddenin kademeli olarak yaşama gelmesi, bitkisel, hayvansal olana – yaşayan bir maddeye, dönüşmesi gerekir.

Yaşamın gücü onda görünür olacak çünkü o, iki nitelikten oluşur: ihsan etme ve alma. Aralarında olan şey, enerjinin ve maddenin akışıdır, ihsan etme niteliği (Yaradan) ile alma niteliği (Yaratılan) arasındaki bağdır ve bu karşılıklı iletişimde orta kısım olan, Adam denilen bir sonraki safha ortaya çıkacaktır.

Soru: Öyleyse, kendi içimizdeki dışsal niteliklerden nasıl nefret edebiliriz?

Cevap: Cevap basit: “İstemek zorundasın.” Bu ancak dostlar sayesinde mümkündür. Ama biz hala bundan kaçıyoruz.

Yaradan Bize Dostlar Aracılıyla Parlar

Yaradan sevgisi, dost sevgisinden daha büyük olabilir mi? Yaradan’a dostlarımdan daha iyi davrandığım için, basitçe, olamaz. Ne de olsa, dostlar benim manevi Kli’mdir, şöyle söylendiği gibi: “Ve kişi dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşabilir.”

Bu nedenle, Yaradan’a çekildiğimiz kadar, her şeyden önce aynı şekilde ve hatta daha güçlü bir şekilde, dostlarımızla birlik olmak için çalışmamız gerektiğini anlamalıyız. Ama uygulamada genellikle tam tersi olur. Kişi, Yaradan için çabalar ve bu onun amacıdır, ancak egoist doğası gereği, dostlarında, onluda, komşusuna olan sevgide, bu önemi görmez.

Yolculuğumuza bizi kontrol eden üst gücü bulma arzusuyla başlarız. Ama yavaş yavaş, dost sevgisine, birliğe ve tüm insanlığın önemine dayanan bir manevi Kli‘ye ihtiyacımız olduğunu keşfetmeye başlarız. Komşumuza karşı tutumun, bizim için Yaradan’a karşı olan tutumdan daha önemli hale geldiği ortaya çıkar.

Her şey olan, nihai amaç olan Yaradan daha önemli olsa da, aynı zamanda dostların önemi de bize ifşa edilir çünkü Yaradan bize parlarsa, bu onlar aracılığıyla olur. Dostlar benim için giderek daha önemli hale gelir ve kalbimde böyle bir grup imajı inşa ederim, böylece Yaradan’ı ve O’na karşı tutumumu ifşa edeceğim yer benim Kli‘m olur.

Bu nedenle, “Yaradan sevgisi, dost sevgisinden daha büyük olabilir mi?” sorusu çok basit bir cevap gerektirir: bugün grup, bizim için çok daha önemlidir. Nihai hedef yani Yaradan, her zaman yol gösterici bir yıldız olarak önümüzde dursa da, bu yol gösterici yıldıza ancak onlu denilen araçla ulaşabiliriz.

Yaradan’ın Yüceliğinde Güçlenmek

Rabaş, “Toplantının Gündemi – 2”: Bu demektir ki eğer iki dost birlikte oturur ve Yaradan’ın önemini nasıl artıracaklarını düşünürlerse, aşağıdan uyanış şeklinde Yaradan’ın yüceliğini artıracak güce zaten sahip olurlar.

Sadece birlikte oturup Yaradan’ın önemini kendi gözümüzde nasıl yükselteceğimizi düşünmemiz yeterlidir ve bu sayede O’nun büyüklüğü ile güçleniriz. Yaradan’ın gözümüzde ne kadar önemli olabileceği hakkında daha fazla düşünmeliyiz. Buna bağlı olarak ilerleyebileceğiz.

Grupta, her şey hakkında konuşabilirsiniz ama öyle bir şekilde ki konuşmanın başında ve sonunda Yaradan’la ve amaç ile bağ kurarız.

Konuşmaya, bunun bizi hedefe götüreceği, bize rehberlik edeceği ve bizi ona yaklaştıracağı gerçeğiyle başlamalıyız. Ve az önce konuştuğumuz şeyin bizi hedefe ne kadar yaklaştırdığını kontrol etmemizle bitirmeliyiz.

Sadece bu dikkate alınır ve sadece bunu takip etmeliyiz.

Sadece dostlarımda amacın büyüklüğünü hissedebildiğim ölçüde ona yaklaşabileceğim. Onu istediğim kadar geliştirebilir, kendimi adayabilir ve kendime çekebilirim, ancak bu yardımcı olmaz. Grubu etkilemeliyim ve grup da beni etkilemeli.

Bu ölçüde, hedefin yüceliğinden, belki de bana ifşa olmaya başlayacağı noktaya kadar heyecan duyacağım.

Tüm Dünyayla Antlaşma

Soru: Öğretmenle antlaşma diye bir şey var mı? Yoksa bu sadece dostlarla ve Yaradan ile mi mümkün?

Cevap: Aynı şeydir. İnsanın önünde gördüğü her şey, artık kendisine manevi olarak kendini geliştirmesi için verilmiştir. Yaradan’la bağlılığa ulaşmak için öğretmeniyle, dostlarıyla ve tüm dünyayla bir antlaşma yapmalıdır. Amaç budur.

Soru: Demek ki insan henüz Yaradan’a ulaşmamışken, önünde dostlar ve başka insanlar var ve elbette onlarla bir antlaşma yapması gerekiyor çünkü Yaradan’ı hissetmiyor ama onları hissediyor.

Peki o zaman, o zaten üst güçle bağlantı halindeyken, Yaradan ile doğrudan bir antlaşma yapmak neden imkansız? Neden insanlarla çalışmak zorunda ki?

Cevap: Çünkü bu, içinde kişinin Yaradan’ı ifşa edebileceği, O’na yaklaşabileceği ve O’nu hissedebileceği durumdur. Dolayısıyla böyle bir antlaşma, tüm dünyayla, tüm evrenle, insanın beş duyusuyla hissedebildiği her şeyle ve bu durumun kaynağı olan Yaradan ile bağlantılı olarak gerçekleşir.

Soru: Kli (kab) olmadan Yaradan olmaz mı?

Cevap: Bu olmadan hiçbir hissiyat olamaz. Etrafınızdaki hiçbir şeyi görmediğinizi veya hissedemediğinizi hayal edin. Sadece boşluk olurdu! İçinde neyi tespit ederdiniz ki?

Ancak cansız, bitkisel ve canlı doğa ve insanlar aracılığıyla Yaradan sizinle konuşur; O, size bazı sinyaller gönderir.

Hiçbir Niteliği İhmal Etmeyin!

Soru: Eğer dostlarımın kıskançlığı beni rahatsız ediyorsa ne yapmalıyım?

Cevap: Sinirlen ve seni sinirlendiren şeyi takdir etmeye çalış. Kıskançlık, dostlarını görmemek ve onları kıskanmamak için gözlerini onlara kapatmana neden olabilir. Ya da belki de tam tersine, dostlarını kıskanmamak ama en azından onlar gibi olmak adına daha fazla çalışmak ve bir şeyler yapmak için seni ileriye itebilir.

Soru: Dostları kıskanmak neden bir ilerleme olarak kabul ediliyor; bu egoizmin bir niteliği mi?

Cevap: Ama onlar büyüktür! Hedefteler! Birçoğu! Şayet onlara yaklaşmaya, onlara katılmaya çalışırsam -ve kıskançlık, onların sahip olduklarını elde etmek istediğimdeki niteliktir- o zaman onlardan Yaradan’ı yüceltme, hedefe yaklaşma, birliğe yaklaşma arzusunu alacağım. Kıskançlık çok iyi bir niteliktir.

Esas olarak, hiçbir kötü nitelik yoktur, hepsi onları nasıl kullandığınıza bağlıdır. Doğru ıslah ile aniden en korkunç niteliklerin tamamen olumlu olanlara nasıl dönüştüğünü göreceksiniz. Şimdi bunu hayal bile edemiyoruz ve o zaman dünyayı kesinlikle iyi olarak göreceğiz.

Fakat öfke, nefret, ihanet, reddetme ve diğer olumsuz nitelikler nereye kaybolacak? Bunun nasıl ıslah olacağını ve hiçbir şekilde ortadan kaybolmayacağını göreceğiz. Bu sadece açıklanamaz, tıpkı bazen bizim haklı olduğumuzu ve onun haksız olduğunu düşündüğümüz yeri, bir başkasına açıklamanın imkansız olduğu gibi. Ancak biraz zaman geçer ve aniden tüm bunların farklı olabileceğini anlamaya başlar.

Yani her şey önümüzdedir. En önemli şey hiçbir şeyi inkar etmemek, hiçbir şeyi ihmal etmemek; tüm nitelikleriyle gruptaki dostlarla birleşmeye çalışmaktır. Zorlayarak kimseyi yeniden yaratmayın, sadece kendinizi yeniden yaratın.

 

Yaradan Sevgisine Nasıl Ulaşılır?

Rabaş, Makale 6 (1984), “Dost Sevgisi – 2”: Her birinin gruba katılması ve onun önünde kendilerini iptal etmeleriyle, tek bir beden haline gelirler.

Örneğin, eğer o bedende on kişi varsa, o zaman, tek bir kişinin sahip olduğundan (birleştiğinde) on kat daha fazla güce sahip olur. Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri, kendini sevmeyi iptal etmek amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu nasıl tatmin edeceğini dikkate almayacak, fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi (dost ile birleşmek ve onu doldurmakla ilgili) düşünecektir. “İhsan etme arzusu” olarak adlandırılan bu yeni niteliği edinme arzusu ve ihtiyacını elde etmenin tek yolu, budur.

Ve kişi, dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşabilir yani Yaradan’a memnuniyet vermek isteyebilir.

Bakın bu pasajda kaç renk var.

Grubun önünde kendini iptal ederek, her biri bir grup, tek bir bütün oluşturur.

Bu birleşmiş bütünde, her birinin tek başına sahip olduğundan on kat daha fazla gücü vardır.

Şu an sahip olduğunuzdan on kat daha fazla manevi güce, ihsan etme niteliklerine sahip olduğunuzu hayal edin, üst dünyaya çoktan atlamış olurdunuz.

Sadece düşünün, başkalarıyla birleşirsem ve her birinden, Yaradan’ın içlerine ektiği maneviyat arzusundan, kelimenin tam anlamıyla bir tanesini alsam ve onların önünde iptal olsam, zaten on tane böyle parçaya sahibim – Kendimi hemen manevi dünyada bulurum, kendimin üstüne, egoizmin üzerine çıkarım. Bunun için güce sahibim; bu gücü dostlarımdan aldım.

Bu nedenle, bu bütün (grup) on kişiden oluşuyorsa, her birimizin bireysel olarak on kat daha fazla gücü vardır.

Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri, kendini sevmeyi iptal etmek (bencilliği ortadan kaldırmak) amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu (onların egoist arzularını) nasıl tatmin edeceğini dikkate almayacak (düşünmeyecek) , fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi (sadece komşusuna ihsan etme olasılığı hakkında) düşünecektir.

Bu, pratikte sevginin gerçekleşmesidir – bir başkasına vermek. “İhsan etme arzusu” olarak adlandırılan bu yeni niteliği edinme arzusu ve ihtiyacını elde etmenin tek yolu, budur.

Kendimi başkalarına dahil ederek ve onlara vermeyi dileyecek kadar onlarla bir şekilde bağ kurmaya çalışarak, yeni bir nitelik, ihsan etme arzusu kazanırım. Böylece dost sevgisinden Yaradan sevgisine geliriz.

Yaradan nihai ortak amaçtır, birbirimizle olan tüm ilişkilerimizin toplamıdır. Ve eğer tüm gruba vermek istersem, o zaman onlara karşı tavrımın Yaradan sevgisi olduğunu hissetmeye başlarım.

Talep Her Zaman Aynıdır!

Soru: Yaradan’dan her seferinde farklı şeyler mi istiyoruz yoksa sonunda tek bir evrensel formüle mi ulaşmalıyız?

Cevap: Esas olarak talebimiz her zaman aynıdır. Ancak yeni koşullardan geldiği için, her seferinde arzu ve niyetimiz değiştiğinden, bize her zaman farklı koşullardaymışız gibi görünür. Yine de talep her zaman aynı kalır: birleşmek. Ve onun sonucu da aynı olmalıdır.

Aslında Kabala bilgeliği çok basit bir bilgeliktir; onda karmaşık bir şey yoktur. Yaratılış var, Yaradan var ve onları birbirine yaklaştıracak bir metot var. Ancak buna duygularımız ve niyetlerimizle katıldığımız için, tüm trajediler içimizde oynanır. Bu yüzden kolay olmayacaktır. Bu, manevi gelişimin güzelliğidir.

Soru: Dostlarla sürekli böyle bir bağ içinde olup, sürekli bu formülü mü aramak zorundayız?

Cevap: Sürekli. Her zaman bunun hakkında konuşuruz ve buna göre hareket ederiz.

Yorum: Ancak bazı dostlar periyodik olarak bağdan düşüyor.

Cevabım: Düşmemelerini sağlamalısınız. Onları her zaman tutun ve her seferinde bir yoklama ile başlayın: kim mevcut, kim mevcut değil, neden değil, vb. Manevi geleceğiniz buna bağlıdır.

Soru: Bu onların katılımı olmadan bile mükemmel bir dua mı?

Cevap: Onlarsız hiçbir şey yapamazsınız. Bu nedenle, egoistçe bile olsa, ilerlemeniz için onların katılımına özen göstermelisiniz.