Category Archives: Dost Sevgisi

Oyuncak Ödülden Gerçek Ödüle

Ödül beklemeden, ihsan etmek için yapılan doğru çalışma, yalnızca dostları ve onlar aracılığıyla Yaradan’ı düşünmek, onlara manevi çalışmalarında yardım etmeyi istemek anlamına gelir.

Bu niyeti her zaman korumak gerekir yani daha da çok bağlanmak ve bu yükü Yaradan rızası için hep birlikte kaldırmaya çalışmak gerekir. O zaman, yükün giderek ağırlaştığı gerçeğine rağmen, bunu her seferinde nasıl daha da iyi yaptığımızı göreceğiz.

Dostlar kalbimde çünkü Yaradan’ı üzerimizde yükseltmek ve yüceltmek olan ana ortak amacımız uğruna, onlardan güç almak ve sahip olduğum tüm gücü onlara aktarmak için onlarla bağ kurmak istiyorum.

Burada gerçek bir manevi ödül dilemek için, bir seçim yapmamız gerekiyor. Sonuçta, doğamız gereği, gerçek bir araba yerine oyuncak bir araba hayal eden çocuklar gibi, egoist bir tatmin arzusuna kapılırız.

Sonra akıllanırız ve oyuncak ödülü göz ardı etmeye başlıyoruz, ancak henüz gerçek ödüle de ulaşmayız. Sonuçta, bunu yapmak için dostlarınızla bağ kurmanız ve onlarla birlikte bu “gerçek arabayı” zihninizde ve kalbinizde inşa etmeye çalışmanız gerekir. Manevi çalışma böyle başlar.

 

Benden Nefret Eden Birini Nasıl Sevebilirim?

Yorum: Sergey soruyor: “Sürekli şunu tekrarlıyorsunuz: ‘Komşunu kendin gibi sev.’ Bunun en önemli yasa olduğunu söyleyerek, sürekli bu yasaya geri dönüyorsunuz. Sorum şu, kişinin kendi gibi sevmesi gereken bu komşu kimdir? Ve size ya da evinize karşı pek çok düşmanlıklar planlamış ve gerçekleştirmiş bir komşuyu nasıl sevebilirsiniz? Aynı zamanda o en ufak bir pişmanlık hissetmiyor.”

Cevabım: Evet. Ancak yine de herkese karşı tavrımızı yeniden değerlendirmeli ve herkese karşı tavrımızın korkunç, olumsuz ve bencil olduğunu ve kesinlikle tam bir bağışlanmaya ihtiyacımız olduğunu görmeliyiz. Her birimiz için. Kendimi suçlamalı ve Yaradan’dan suçumu bağışlamasını istemeliyim.

Soru: Komşuma, o çok kötü olduğu için değil de ben çok kötü olduğum için mi böyle davrandığımı söylüyorsunuz?

Cevap: Elbette. Başka nasıl olabilir ki?

Yorum: O bana, sevdiklerime ve akrabalarıma karşı pek çok korkunç eylemlerde bulundu.

Cevabım: Sonunda, ya Yaradan’ın mükemmel olduğu ve sizin O’nun zıttı olduğunuz ya da tam tersi olduğu ortaya çıkar.

Soru: Ben mükemmelim ve Yaradan mükemmel değil mi? Ve siz Yaradan’ın mükemmel olduğunu mu söylüyorsunuz?

Cevap: Evet ama bu durumda ben O’nun zıttı oluyorum.

Soru: Peki, tüm bunların Yaradan’ın eylemleri olduğunu söylersek, o halde Yaradan tüm bunları benim kendime o şekilde bakabilmem için mi yapıyor?

Cevap: Evet.

Soru: Tamamen her şey: trajediler, savaşlar, etrafımda olup biten her şey mi?

Cevap: Kesinlikle. Hiçbir şeyin önemi yok, asıl önemli olan kişinin Yaradan’a karşı tutumunu düzeltme olasılığıdır.

Soru: İnsanın bütün yolu bu mudur?

Cevap: Evet. Bu onun tüm hayatıdır.

Soru: Peki yüzlerce yıllık tarihimiz, savaşların trajedileri, sırf bu yüzden mi?

Cevap: Kesinlikle sadece bunun için.

Soru: Eğer kişi başarırsa, bu tüm zincirin işe yaradığı anlamına mı gelir? Genel olarak, olan her şey?

Cevap: Evet, rüya gibi.

Soru: Bu bir rüyaydı. Peki, rüya olmayan nedir?

Cevap: Tüm bunları haklı çıkardığınızda ve Yaradan’ı, kendinizin, düşüncenizin ötesinde yücelttiğinizde, bu bir rüya değildir, o zaman rüyanın dışında var olmanın ne demek olduğunu göreceksiniz.

Soru: Söyler misiniz “Yaradan’ı yücelt” derken burada “Yaradan” ile neyi kastediyorsunuz?

Cevap: Kader.

Soru: Benim kaderim mi? Yani kaderim beni kendisine mi yönlendirdi?

Cevap: Elbette.

Soru: Benim kaderim Yaradan mı? Ve herkes, yaşayan sekiz milyar insanın her biri böyle mi düşünmeli?

Cevap: Evet ve bu sayede ortak iyi bir arzuda birbirimizle birleşiriz.

Soru: Yani kendimiz üzerinde çalışmak için, benzer niyetlerimiz varsa, o zaman bu şekilde mi birbirimize bağlanıyoruz?

Cevap: Evet.

Yorum: Anlıyorum. Ama şu anda kendim ile ilgili olarak kötü olduğumu düşünüyorum. Başkası hakkında düşünmüyorum.

Cevabım: Önemli değil. Dünyayı yöneten küresel arzudaki kendi bölümünüzü ıslah ediyorsunuz.

Soru: O halde son soru. Yaşamın yasası olarak “komşunu kendin gibi sev” ile başlamıştık. Kendimi ıslah etmek için, kendi üzerimde çalışmaya başladığımda “Komşunu kendin gibi sev” bu çalışmanın neresinde?

Cevap: Kendiniz dışında herkesi sevin. Onun hangi biçimde var olduğunu düşünüyorsan, onu nasıl hayal ediyorsan, kendini sevdiğin gibi onu da sevmelisiniz.

Soru: O zaman komşunu kendin gibi sevmek, kişinin kendi üzerinde çalışması mı oluyor?

Cevap: Tabi ki. Ve bu neyi gerektirir? Onu kendiniz gibi sevmeyi. Bu, onu sevemediğimi fark ettiğim anda, çalışmanın başladığı yer demektir.

 

Çoğunluğun Duası

Çoğunluğun duası, Yaradan’ın önünde yükselir ve Yaradan, çeşitli yollarla yükseldiği için Kendini bu dua ile taçlandırır. Bunun nedeni, birinin Hassadim’i, diğerinin Gevurot’u ve üçüncüsünün Rahamim’i istemesidir. Ve bu birkaç taraftan oluşur: sağ taraf, sol taraf ve orta.

Ancak kişinin duası tüm tarafları içermez; sadece bir yol üzerindedir. Ya Hasadim ya Gevurot ya da Rahamim’i istersiniz.

Bu nedenle, kişinin duası, çoğunluğun duası gibi kabul edilmek üzere oluşturulmaz çünkü çoğunluğun duası gibi üç çizgiyi de içermez (Herkes İçin Zohar, “VaYişlah,” Madde 45).

Ortak duaya, bir bütün olarak herkes için duaya gelmek, bir olmak için, çok zor içsel inceleme durumlarından geçmek ve şunu anlamak gerekir:

  1. Manevi amaç diğer tüm amaçlardan daha önemlidir.
  2. Buna tek başına ulaşmak mümkün değildir, ancak bireysel özlemlerden tek bir ortak özlem yaratarak, o zaman Yaradan’a benzer olacak ve üst ışık onu dolduracaktır.

Bu nedenle, yalnızca böyle bir istek, böyle bir dua duyulabilir yani üst ışığın ıslah edici eylemine neden olabilir.

Zohar Kitabı’nı okumak, birlikte olmamız gerektiğini anlamamıza neden olur çünkü kendimizden çıkmadan, ihsan etmeye, Yaradan’ın niteliklerine, üst dünyada var olmaya ulaşmak imkânsızdır.

“Yaratılanlara sevgisinden, Yaradan sevgisine” denir. Yaradan bize çevremizde birçok insan olduğu yanılsamasını verdi ve bu yanılsamayı yok etmeliyiz, tüm bunların benim içimde olduğunu anlamalı ve O’ndan tüm dünyayı benim içimde birleştirmesini istemeliyim.

O zaman çoğunluğun duası, kişinin gerçek duasına dönüşecektir.

İnançtan Hakikate

Dostumuzu, kendi egoizmimize göründüğü gibi değil, “mantık içi” denilen gerçek, somut bir şekilde neslin en büyüğü olarak görmek için özlem duymalıyız. Ne de olsa egoizm her zaman daha iyi ve daha rahat hissetmek ister ve bu nedenle içgüdüsel olarak etrafındaki herkesi, onların üzerinde olabilmek için küçümser. Ego için mühim olan hükmetmektir.

Bu nedenle, Yaradan’la bağa ulaşmanın bir yolu olarak, dostlarla bağ kurma fikrini kabul etmek ancak mantık ötesi inançla mümkündür çünkü bizler, birbirimizi kesinlikle gerçek formumuzla göremiyoruz. Ancak kişinin aynı hedefi amaçladığını ve hedefe ilerlemek için gerekli tüm koşulları kabul etmeye istekli olduğunu gördüğümüzde, yalnızca bu küçük dış kriter temelinde, Yaradan’la bağ kurmanın bir yolu olarak ona bir dost gibi davranmaya başlayabiliriz.

Bu tür dışsal işaretlere dayanarak, bu kişiye karşı tavrımız üzerinde çalışmaya karar veririz. Birlikte çalışmaya hazırsa, o zaman egomuzun genellikle yaptığı diğer tüm iddiaları iptal ederiz ve sadece mantık ötesi inançla değil, bağımızı somut bir şekilde ortaya çıkarmak için, bağ kurulacak kişiye yaklaşmaya başlarız.

Gerçek, duyusal bir bağa ulaştığımızda, içinde Yaradan’ın ifşa olduğu manevi bir kap inşa etmeye başlarız.

Dostumun, buna değmeyeceğini düşündüğüm zamanlarda bile, mantık ötesi bir bağ oluşabilir yani yine de onunla bağlantı kurarım. Bunu araç olarak kullanırım. Dostlarıma onları harika gördüğüm için değil mantık ötesinde onlara değer verdiğimde buna, hazırlık dönemi diyoruz. Duygularıma göre kendimi onlardan üstünmüş gibi hissederim ama kendi hislerimin üstüne çıkarım, kendi hislerime katılmam ve dostlarımı kendimden yüce olarak hayal ederim.

Mantık ötesi inançtan mantığa geçmek yani dostlarımı gerçekten takdir etmek için algımı düzeltmem gerekir. Bu düzeltme, karşıt görüşlere rağmen bağımız üzerinde çalışmaya başlamamızdır. Herkesin, başkalarına grubun büyüklüğü ve hedefi hakkında fikir verdiği bir toplum inşa ederiz.

Birlikte çalışarak, ıslah eden ışığı üzerimize çekeriz ve sonuç olarak, mantık ötesi inançtan mantığa geçeriz ve böylece daha da yükseliriz. Tabii ki, sonraki her adım daha zordur. İlk başta, dostlar bana o kadar da kötü görünmüyordu: bazı yönlerden kötü, bazı yönlerden iyi gibiydi. Mantığın üzerine çıkmak gerektiğinde, bunu kolayca yapabiliyor ve onlarla eşitleniyordum, onları yol arkadaşlarım, hatta neslin büyük insanları olarak kabul edebiliyordum. Amaçları ve kendileri benim için önemli görünüyordu.

Ama sonrasında kalbin ağırlaşması gelir ve dostlarda pek çok kusur bulurum. Onları yüce kabul edip arkalarındaki Yaradan’ı görmek ve dostlarımdan başka kimseyi fark etmemek ve dostlar benim her şeyim olacak şekilde kalbi ısıtmak, benim için gittikçe zorlaşır.

Yine de bu engellerin üstesinden gelene ve benim için ayrılan tamamlamayı yerine getirinceye dek, her seferinde bu daha da zorlaşır.  O zaman, mantığın ötesine geçmek için sarf edilen tüm çabalar mantığa çevrilir, içinde gerçek ihsan etme niteliğinin ilk ifşasının gerçekleştiği doğru kaba dönüşür, yani kişi Yaradan duygusuyla dolar.

Dolayısıyla mantık ötesi inanç ilkesi, birinden diğerine yükselirken her zaman dereceler arasında işler. Ancak kabımızı inşa ederken onu mümkün olduğunca mantığa aktarmaya çalışmalıyız.

Dostlar Olmadan Işık Yoktur

Kalbinizi dostlar için sevgiye açmanın ne kadar önemli olduğunu henüz tam olarak anlamış değiliz. Nihayetinde, onun aracılığıyla Yaradan’ı sevmeye başlıyoruz ve bu başka türlü mümkün değildir. Bu bizi iter ve çok garip ve alışılmadık gelir ama özünde bu, O’nun niteliklerine yaklaşmamıza yardımcı olmak için Yaradan’ın yarattığı kötü eğilimin tezahürüdür.

Bir dostun kalbine girmeye çalıştığım zaman, Yaradan’a ulaştığım anlaşılır. Bir dostun kalbi, Yaradan’la buluştuğum yer olan, o tapınaktır. Şu ana kadar bunu hissetmiyoruz ve bu bilince ulaşmamız uzun zaman alıyor. Aslında, içimde barındırdığım tüm egoizm, bir dostla olan bağıma karşı çıkar çünkü burası benim Yaradan’la bağımın olduğu yerdir.

Benim için bir dostun kalbi, Yaradan’ın evi olur. Bir dostun kalbine girmeyi başarırsam, Yaradan’ın bulunduğu tapınağa giriyorum demektir. Bu kutsal binayı inşa eden ve böylece Yaradan’a yaklaşan bendim.

Bu nedenle, en önemli şey egoizminizi kırmak ve dostlarınızın kalbine girmektir. Umarım bu içsel duygu kalbimizin derinliklerine yerleşene kadar bunu daha fazla ve daha fazla hissedeceğiz ve bu şekilde hepimiz tek kalpte tek adam olarak bağlanmaya layık olacağız.

Yaradan Sevgi Nasıl Edinilir?

Dolayısıyla, bilmeliyiz ki dost sevgisi bize Kral’ın onurunu lekelemekten nasıl kaçınacağımızı öğrenmemiz için verildi. Diğer bir deyişle, eğer kişinin Kral’a memnuniyet vermek dışında başka bir arzusu varsa Kral’ın onurunu mutlaka lekeleyecektir, buna “Keduşa’yı (kutsallığı) dışarıda olanlara aktarmak” denir. Bu nedenle, dost sevgisi çalışmasının önemini hafife almamalıyız, çünkü bu sayede kişi, kendini sevme koşulundan çıkarak başkalarını sevme yoluna nasıl gireceğini öğrenecektir. Ve kişi, dost sevgisi çalışmasını tamamladığı zaman, Yaradan sevgisiyle ödüllendirilebilecektir. (Rabaş, “Firavun’a Gel-2,” Makale 13, 1986).

Yorum: Bu makalede, Yaradan’ın kademeli olarak ifşa edilmediğine dair belli bir kesinlik vardır. Rabaş şiddetle şöyle der: “ kişi, dost sevgisi çalışmasını tamamladığı zaman, Yaradan sevgisiyle ödüllendirilebilecektir.”

Cevabım: Bu, Yaradan ile ilgili kısmi kararlar olmadığı ve yüzde birkaç ile bir şeyler yapmak mümkün olmadığı için oluyor. Yaradan ile ilgili olarak, kişi yalnızca tamamen ıslah olmuş bir Kli (arzu) ile hareket edebilir. Bunun için “Yaratılan sevgisinden, Yaradan sevgisine” denilir

Dostlarınızı ne kadar çok severseniz veya onlarla bağ kurarsanız, Yaradan’a o kadar yaklaşırsınız. Ama gerçek şu ki, bu belki hissedilmeyebilir. Sonuçta aramızda derece derece yakınlık var ama Yaradan’ı henüz ifşa

“Bir Çocuğa Öğretilecek En Önemli Duygusal Beceri Nedir?” (Quora)

Arkadaşlık. Arkadaşlar ile birlikte olmaktan daha önemli bir şey yoktur. Bu sayede çocuklar diğer çocuklarla nasıl yakınlık kuracaklarını, birbirleriyle nasıl konuşacaklarını ve bağ kuracaklarını geliştirirler ve genel olarak dostane ilişkilerin inşası daha mutlu, daha dengeli ve daha sakin hayatların tadını çıkarmamızı sağlar.

Dostluk, başkalarını geride bırakmaya ve toplumda bir numara olarak ortaya çıkmaya çalıştığımız bir durumdan farklı bir ilişki türüdür. Dostluk, aramızda bir sevgi bağı kurduğumuzu ima ederken, bireyci başarı yaklaşımı, saldırı ve savunma modunda sürekli stres içinde olmamıza sebep olur.

Bugün, her türlü psikolojik ve psikiyatrik sorunları olan giderek daha fazla çocuk görüyoruz ve bu zihinsel sorunların onları yetişkin yıllarına kadar nasıl takip ettiğini görüyoruz. Bu nedenle çocuklarda geliştirilecek en önemli duygusal ve sosyal beceri arkadaşlıktır, herkes arasında karşılıklı güven ve sorumluluk duygusu geliştirmek, kelimenin tam anlamıyla gözlerimizi kapatıp, kendimizi huzur içinde hissedebileceğimiz bir durumdur.

Yaradan Bize Dostlar Aracılıyla Parlar

Yaradan sevgisi, dost sevgisinden daha büyük olabilir mi? Yaradan’a dostlarımdan daha iyi davrandığım için, basitçe, olamaz. Ne de olsa, dostlar benim manevi Kli’mdir, şöyle söylendiği gibi: “Ve kişi dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşabilir.”

Bu nedenle, Yaradan’a çekildiğimiz kadar, her şeyden önce aynı şekilde ve hatta daha güçlü bir şekilde, dostlarımızla birlik olmak için çalışmamız gerektiğini anlamalıyız. Ama uygulamada genellikle tam tersi olur. Kişi, Yaradan için çabalar ve bu onun amacıdır, ancak egoist doğası gereği, dostlarında, onluda, komşusuna olan sevgide, bu önemi görmez.

Yolculuğumuza bizi kontrol eden üst gücü bulma arzusuyla başlarız. Ama yavaş yavaş, dost sevgisine, birliğe ve tüm insanlığın önemine dayanan bir manevi Kli‘ye ihtiyacımız olduğunu keşfetmeye başlarız. Komşumuza karşı tutumun, bizim için Yaradan’a karşı olan tutumdan daha önemli hale geldiği ortaya çıkar.

Her şey olan, nihai amaç olan Yaradan daha önemli olsa da, aynı zamanda dostların önemi de bize ifşa edilir çünkü Yaradan bize parlarsa, bu onlar aracılığıyla olur. Dostlar benim için giderek daha önemli hale gelir ve kalbimde böyle bir grup imajı inşa ederim, böylece Yaradan’ı ve O’na karşı tutumumu ifşa edeceğim yer benim Kli‘m olur.

Bu nedenle, “Yaradan sevgisi, dost sevgisinden daha büyük olabilir mi?” sorusu çok basit bir cevap gerektirir: bugün grup, bizim için çok daha önemlidir. Nihai hedef yani Yaradan, her zaman yol gösterici bir yıldız olarak önümüzde dursa da, bu yol gösterici yıldıza ancak onlu denilen araçla ulaşabiliriz.

Yaradan Sevgisine Nasıl Ulaşılır?

Rabaş, Makale 6 (1984), “Dost Sevgisi – 2”: Her birinin gruba katılması ve onun önünde kendilerini iptal etmeleriyle, tek bir beden haline gelirler.

Örneğin, eğer o bedende on kişi varsa, o zaman, tek bir kişinin sahip olduğundan (birleştiğinde) on kat daha fazla güce sahip olur. Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri, kendini sevmeyi iptal etmek amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu nasıl tatmin edeceğini dikkate almayacak, fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi (dost ile birleşmek ve onu doldurmakla ilgili) düşünecektir. “İhsan etme arzusu” olarak adlandırılan bu yeni niteliği edinme arzusu ve ihtiyacını elde etmenin tek yolu, budur.

Ve kişi, dost sevgisinden Yaradan sevgisine ulaşabilir yani Yaradan’a memnuniyet vermek isteyebilir.

Bakın bu pasajda kaç renk var.

Grubun önünde kendini iptal ederek, her biri bir grup, tek bir bütün oluşturur.

Bu birleşmiş bütünde, her birinin tek başına sahip olduğundan on kat daha fazla gücü vardır.

Şu an sahip olduğunuzdan on kat daha fazla manevi güce, ihsan etme niteliklerine sahip olduğunuzu hayal edin, üst dünyaya çoktan atlamış olurdunuz.

Sadece düşünün, başkalarıyla birleşirsem ve her birinden, Yaradan’ın içlerine ektiği maneviyat arzusundan, kelimenin tam anlamıyla bir tanesini alsam ve onların önünde iptal olsam, zaten on tane böyle parçaya sahibim – Kendimi hemen manevi dünyada bulurum, kendimin üstüne, egoizmin üzerine çıkarım. Bunun için güce sahibim; bu gücü dostlarımdan aldım.

Bu nedenle, bu bütün (grup) on kişiden oluşuyorsa, her birimizin bireysel olarak on kat daha fazla gücü vardır.

Ancak, bir koşul vardır: Bir araya geldikleri zaman, her biri, kendini sevmeyi iptal etmek (bencilliği ortadan kaldırmak) amacı için bir araya geldiğini düşünmelidir. Bu demektir ki şimdi kendi alma arzusunu (onların egoist arzularını) nasıl tatmin edeceğini dikkate almayacak (düşünmeyecek) , fakat mümkün olduğunca sadece diğerlerini sevmeyi (sadece komşusuna ihsan etme olasılığı hakkında) düşünecektir.

Bu, pratikte sevginin gerçekleşmesidir – bir başkasına vermek. “İhsan etme arzusu” olarak adlandırılan bu yeni niteliği edinme arzusu ve ihtiyacını elde etmenin tek yolu, budur.

Kendimi başkalarına dahil ederek ve onlara vermeyi dileyecek kadar onlarla bir şekilde bağ kurmaya çalışarak, yeni bir nitelik, ihsan etme arzusu kazanırım. Böylece dost sevgisinden Yaradan sevgisine geliriz.

Yaradan nihai ortak amaçtır, birbirimizle olan tüm ilişkilerimizin toplamıdır. Ve eğer tüm gruba vermek istersem, o zaman onlara karşı tavrımın Yaradan sevgisi olduğunu hissetmeye başlarım.

Karşılıklı Garanti Kontrolü

Soru: Karşılıklı garantiyi yerine getirip getirmediğimi kendim kontrol edebilir miyim? Yoksa bunu sadece dostlarım mı değerlendirebilir?

Cevap: Grup, karşılıklı garantiyi yerine getirip getirmediğinizi değerlendirebilir. Kendiniz yapamazsın. Sadece gruptaki bağınız, ne kadar karşılıklı garantide olduğunuzu hissetmenizi sağlar.

Soru: Karşılıklı garanti gemisinin doğru yönde hareket ettiğinden nasıl emin olabilirim?

Cevap: Dostlarınızda hissettiklerinizden. Eğer onları neşelendirebileceğinizi, birbirine bağlayabileceğinizi, hedefe yönlendirebileceğinizi ve ilham verebileceğinizi hissediyorsanız, o zaman buna dayanarak sonuçlar çıkarırsınız.

Dostlarınızdaki eylemlerinizin sonucunu gördüğünüzde, o zaman kesinlikle doğru olanı yapıp yapmadığınızın ve ne ölçüde yaptığınızın bir göstergesine sahip olacaksınız.