Category Archives: Çocuk

“Depresif Gençlere Büyük Ölçekte Nasıl Yardımcı Olabilirim?” (Quora)

Bana öyle geliyor ki geçmişte insanlar daha basit hayatlar yaşarken, çocuklar daha mutluydu. Aile ve sosyal bağlar hayatımızı doldururdu ve ebeveynlerimize, komşularımıza ve genel olarak insanlara daha yakındık.

Bugün ekranlara yapışmış, birbiriyle hiçbir şey yapmak istemeyen bir nesilde yaşıyoruz. Bizim neslimizin ebeveynleri de genellikle çalışmakla meşguller ve bence ergenlik depresyonunun, biz ebeveynlerin çocuklarımızı ihmal etmesiyle çok ilgisi var.

Bu nedenle ebeveynlere daha az çalışmalarını ve çocuklarıyla daha fazla zaman geçirmelerini tavsiye ederim. Plaja gitmek, futbol maçına gitmek gibi birlikte çeşitli aktiviteleri yapmalılar ve en önemlisi aktiviteler ebeveynler ve çocuklar tarafından birlikte yapılmalıdır.

Bugünün aileleri bağ kurmaktan büyük ölçüde mahrum kalıyor ve bu nedenle ebeveynlerin çocuklarıyla bağ kurmak için daha fazlasını yapmasının bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum.

“Eğitim Ne Kadar Önemli?” (Quora)

Öncelikle eğitim nedir? Eğitim, üzerimizde olan her çeşit çevresel etki anlamına gelir – herhangi birimiz ve herhangi bir tür etki, özümsediğimiz her şey. Doğal olaylar, hayvanlar, yaşadığımız bir orman veya okyanus olabilir. Gün boyunca kaynaştığımız bir toplum veya birkaç topluluk olabilir. Dışımızdan özümsediğimiz her şey bizi etkiler ve değiştirir. “Eğitim” teriminin genel anlamı budur.

Sürekli eğitim alıyoruz. Bilerek veya bilmeyerek, her gün yeni olan ve bizi eğiten bir atmosfer ve çevre ile sarılmış durumdayız. Bu nedenle, eğitimi tartışıyorsak, aldığımız etkilerin kasıtlı olarak bize mi, her bir kişiye mi yönlendirildiğini – onları belirli bir yönde şekillendirdiğimizden dolayı – veya etkinin kasıtsız ve görünüşte rastgele olup olmadığını kesin olarak ayırt etmeliyiz.

Daha sonra, günlük olarak aldığımız çevresel ve sosyal etki türlerini ve ait olduğumuz toplum türlerini de incelememiz gerekir. Çevresel ve sosyal etkilenmelerimizin incelenmesi ve seçimi, yaşamlarımızda nasıl ilerlediğimiz açısından çok önemlidir, ancak aynı zamanda toplumun bizi nasıl etkilediğini de bilmek zorundayız, çünkü aksi takdirde şu anda nerede olduğumuzu ve nereye varacağımızı bilemeyiz.

Geleceğimizi ve insanlığın veya belirli bir ülkedeki tüm toplumun geleceğini, hayattaki izlenimlerimizin sonucu olarak görmeliyiz. Bu tür izlenimler amaçlı olarak bize yönelikse ve düşüncelerimizi, değerlerimizi ve davranışlarımızı etkiliyorsa, bunu dikkate almalıyız. Bu, çocuklarının suç, uyuşturucu ve diğer olumsuz unsurların etkilerinden kurtulmasını isteyen ebeveynlere benzer. Ebeveynlerin çocuklarına karşı net olması gibi, yetişkinler için de bu böyledir. Ayrıca, sosyal etkilenmelerimiz, internet, televizyon, filmler, radyo ve benzeri diğer medya aracılığıyla özümsediğimiz şeyleri de içerir. Her şey bizi etkiler, bu nedenle içinde bulduğumuz çevreyi ve değerleri yeniden gözden geçirmeli ve etkilenmelerimizin olumlu mu olumsuz mu olduğunu ve gelişmemizi uyumlu ve barışçıl bir duruma yönlendirmek için ne tür çevresel ve sosyal etkilere (yani ne tür bir eğitime) ihtiyacımız olduğunu kontrol etmeliyiz.

Böyle bir eğitim yöntemini bazı yerlerde tartışıyorum ve ilgileniyorsanız, daha fazla bilgi için Quora biyografimdeki bağlantıları takip etmenizi tavsiye ederim.

İçsel Dünyanın Yankıları

Soru: Ebeveynler neden otistik çocuklara bağlanır? Bunun, ruhlar düzeyinde bir tür kalıcı bağlılık olduğunu söyleyebilir miyiz?

Cevap: Ebeveynler bu tür çocuklara çok bağlıdırlar çünkü içsel dünyanın yankılarını onda hissetmeye başlarlar.

Gerçek şu ki, otistik bir kişinin dışsal davranışı ile içsel özü arasında bir fark vardır. Dıştan çarpık olabilir, dıştan tepki vermeyebilir, varsa hareketleri ve tepkileri çok sınırlıdır. Ancak onunla iletişim kuranlar, yanında olanlar onu anlamaya ve hissetmeye başlar.

Bizim bakış açımıza göre bunların içinde, mutsuz insanların kocaman bir içsel dünyasını keşfederler. Otistik insanlarla iletişim kurmaya başladığında, diğerleri onlardan ne kadar minnettarlık ve anlayış geldiğini hissederler. Bu, ebeveynleri, erkek kardeşleri, kız kardeşleri ve bakıcıları bu tür çocuklara çok bağlar.

Basitçe hepimiz hayvanız. Ruh ancak biz onu geliştirirsek içimizde belirir. Bu nedenle, hayvansal seviyede birbirimizi iyi hissediyoruz. Tek fark, bu dünyayı otistik insanlardan daha iyi hissetmemizdir. Onlar da içsel hissiyatlar dünyasını daha iyi hissederler.

Sizce Eğitimin Gerçek Amacı Nedir? (Quora)

Eğitimin gerçek amacı, Bu modelin özünün arzumuz olduğu, birlikte olmak için bizde olmayan bir içsel model inşa etmektir. Bu arzuda, “İyi bir insan” olarak düşündüğümüz şeyin imajını, içimizde iyi bir insanın, iyi bir insanın ne olduğuna dair bir imajın olacağına dair şekillendirmek isteriz, böylece karşılaştığımız dışsal her şeyi o görüntüyle karşılaştırabilir ve karşılaştığımız şeyin bizim için doğru, iyi ve değerli olup olmadığını veya tam tersini kontrol edebiliriz.

Örneğin, çocuğumla ya da küçük torunumla konuştuğumda, ona iyi ve doğru bir yaşam biçimi vermek istiyorum ama gerçek ve hayali olmayan bir yaşam biçimi. Onun içinde tam olarak kendini gerçekleştirmiş bir insanın ne olduğuna dair küçük bir imge yaratmak istiyorum, böylece hayatı her zaman bu küçük imgeyle bağlantılı olarak görebilir ve karşılaştığı şeyin doğru, iyi ve değerli olup olmadığını ve bir şeyleri düzeltmesi mi yoksa onlardan uzaklaşması mı gerektiğini anlayabilir. Bu imaj, onun hayatını yön veren bir pusula gibi olmalı. Genel olarak eğitimin amacı budur. Bu süreç içinde, çeşitli kilometre taşlarından geçerek gelişiyoruz; örnekler, çeşitli oyunlar ve alıştırmalar yoluyla, tam olarak kendini gerçekleştirmiş bir insanın bu imajını ve şeklini oluşturuyoruz.

“Bir Çocuğa Öğretilecek En Önemli Duygusal Beceri Nedir?” (Quora)

Arkadaşlık. Arkadaşlar ile birlikte olmaktan daha önemli bir şey yoktur. Bu sayede çocuklar diğer çocuklarla nasıl yakınlık kuracaklarını, birbirleriyle nasıl konuşacaklarını ve bağ kuracaklarını geliştirirler ve genel olarak dostane ilişkilerin inşası daha mutlu, daha dengeli ve daha sakin hayatların tadını çıkarmamızı sağlar.

Dostluk, başkalarını geride bırakmaya ve toplumda bir numara olarak ortaya çıkmaya çalıştığımız bir durumdan farklı bir ilişki türüdür. Dostluk, aramızda bir sevgi bağı kurduğumuzu ima ederken, bireyci başarı yaklaşımı, saldırı ve savunma modunda sürekli stres içinde olmamıza sebep olur.

Bugün, her türlü psikolojik ve psikiyatrik sorunları olan giderek daha fazla çocuk görüyoruz ve bu zihinsel sorunların onları yetişkin yıllarına kadar nasıl takip ettiğini görüyoruz. Bu nedenle çocuklarda geliştirilecek en önemli duygusal ve sosyal beceri arkadaşlıktır, herkes arasında karşılıklı güven ve sorumluluk duygusu geliştirmek, kelimenin tam anlamıyla gözlerimizi kapatıp, kendimizi huzur içinde hissedebileceğimiz bir durumdur.

Öfkeyle Başa Çıkmanın Doğru Yolu

Soru: İsrail’deki insanlar arzuların çatışmasına sebebiyet veren ve kızgınlığı arttıran bir asabiyete sahipler. Öfkeye karşılık vermenin doğru yolu nedir?

Cevap: Bunun nedeni eğitim eksikliğidir. İnsanların sabrı yoktur ve kendilerini kontrol edemezler. Onlar şımarık çünkü çocuklarımıza her istediklerini yapmalarına izin veriyoruz ki bu yasaklanmıştır. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren hayattaki farklı zorluklarla nasıl başa çıkacaklarını öğretmeli ve onları eğitmeliyiz.

Soru: Gençlerimizi öfkeye doğru bir şekilde karşılık verecek şekilde eğitmek istiyoruz. Onlara ne öğretmemiz gerekiyor?

Cevap: Onlara öfkelerini nasıl durduracaklarını öğretmemiz gerekiyor.

Soru: Karşımdaki kişiye karşılık vermektense kaçıp gitmek daha mı iyi?

Cevap: Tabii ki daha iyidir ama bunun ne kadar zor olduğunu biliyoruz.

Soru: Birçok evlilik danışmanı, nasıl kavga edileceğini bilmenin önemli olduğunu söylüyor. Nasıl doğru bir şekilde kavga edilir?

Cevap: Bu doğru. Kavgalar olmadan yakınlaşma ve barış olmaz, ancak birlikte gitmeleri gerekir. Birbirimize örnek olmayı öğrenmeliyiz.

Kendimi aşmak için çaba sarf ederek ben bir örnek ortaya koyuyorum ve öfkeli olsam da, diğeriyle sevgiyle ilişki kurarım: “Sevgi tüm günahları örter.”

Soru: Kavga ettiğimizde, partnerimizle sevgi ile ilişki kurmak mümkün müdür?

Cevap: Bu bir uygulama meselesidir.

Soru: Birisi size kızgınken ve sizden nefret ettiğinde sevgiyi nereden alıyorsunuz?

Cevap: Bu basit, biz öfke ve kızgınlığı sevgi ile örteriz ama sevgi içimizdedir yani bu, ikisi arasındaki denge meselesidir.

İkisinden biriyle ne kadar çok oynayabilirsem, onlarla sürekli olarak o kadar fazla oynamam gerekir. Öfke ya da sevgi duygusuyla tam olarak özdeşleşmemeliyim, bu iki ucu birlikte kontrol edebilmem için yalnızca iki duygunun bende işlemesini sağlamalıyım.

Başkasına Mutluluk Vermek

Soru: Lütfen Kabala’nın evlat edinmekle ilgili ne düşündüğünü söyler misin?

Cevap: Evlat edinmek elbette iyi bir şeydir çünkü yetimlerden, akrabası olmayan insanlardan bahsediyoruz. Ve yanlarında onları önemseyen, onları seven vb. birinin olduğunu hissettirdiğinizde,  o zaman evlat edinme, Yaradan’ın eylemine benzer bir eyleme dönüşür.

Tıpkı biz yetişkinlere yardım edecek, onaylayacak ve destekleyecek daha yüksek, daha güçlü ve daha üstün bir şey bulmak istediğimiz gibi. Ve bir çocuk için öyle bir boşluk, umutsuzluk, öyle bir çaresizlik var ki, gidecek kimsesi yokken, etrafında kimse yokken! Bunu hayal bile edemeyiz.

Bu nedenle, evlat edinme -eğer gerçekten iyi bir evlat edinme ise- dünyamızda en çok verici eylemdir. Ve onun üzerinde, manevi kazanımlar, insani hissiyatlar vardır.

Soru: Evlat edinilmiş bir çocuk, biyolojik çocukla aynı seviyede gelişebilir mi?

Cevap: Hatta daha bile yüksek bir seviyede.

Soru: Bu ne zaman gerçekleşebilir?

Cevap: Bir insan gerçekten ona yakınlaşmak ve onu evlat edinmek istediğinde. Çünkü iyiliğin (Yaradan, bağ, birlik, kendimizde olumsuz olarak ifşa ettiğimiz düşüşler vb. nin) zıddı olan bu nitelikler, bize onların üstesinden gelmemiz ve temellerinde önceden nefret olmadan imkansız olan, bağ ve sevgiyi inşa etmemiz için verilirler.

Sevgi tüm ıstırapları örtecektir. Bu nedenle, evlat edinen bir kişi, aslında sıradan bir biyolojik akrabadan çok daha fazla sevgisini gösterme fırsatına sahiptir.

Soru: Onun sayesinde daha yukarı mı yükselebilir?

Cevap: Bu daha yüksektir. Bunun Kabala’da ve bugün insanlıkta bize nasıl ifşa olduğunu, ne kadar zıt, uzak, birbirimize karşı bir tür nefret içinde olduğumuzu vb. görüyoruz. Bu sadece sevginin tersini ifşa etmektir.

Soru: Yani bir çocuk aldığınızda sevginin ifşa olduğu yer burası mıdır? Ve onu, ana acıdığınız için mi yoksa yalnız olduğunuzdan, kendi çocuğun olmadığından dolayı kendinize acıdığınız için mi evlat ediniyorsun?

Cevap: Bu doğaldır. İnsan, içinde bulunduğu duruma göre hareket eder.

Soru: Hangi niyet doğrudur ve işe yarar?

Cevap: Bir başkasına mutluluk vermek.

Yorum: Bu gerçekten kazandıran bir cevap.

Cevabım: Evet. Ama insanlar bunu anlıyorlar mı? En azından her durumda, bu çok asil, özel bir eylemdir. Ve böyle bir eylemi gerçekleştiren birinin tüm çabaları gerçekten çok büyüktür.

“Çocuklarımızı Başkasına Bıraktığımızda” (Medium)

Birkaç haftadır İsrail’in Qiryat Shemona kasabasındaki polis, beş anaokulu öğretmeninin bakımları altındaki on üç çocuğu istismar ettiği, bir çocuk istismarı vakasını araştırıyor. Web kameralarıyla belgelenen olaylar, öğretmenlerin çocukları bir elinden tutup havaya kaldırdıkları, yataklara fırlattıkları, başlarına battaniye örttükleri, üzerlerine yaslandıkları ve başlarının üzerindeki örtüyü kaldırmalarını engelledikleri fiziksel ve duygusal istismardan oluşuyordu. Kameralar, hükümetin birkaç yıl önce başka bir çocuk istismarı vakasının ardından, anaokullarında olan her şeyi belgelemeyi yasalaştırmasından sonra anaokuluna yerleştirilmişti.

Çocukların kimliğini doğrulamak için kaydedilen videoları izlemek zorunda kalan dehşete düşmüş ebeveynler, tamamı eğitimli ve sertifikalı öğretmenler olan kadınların çocuklarına karşı nasıl böylesi canavarlara dönüştüklerini anlamıyorlar. Annelik içgüdüleri neredeydi?

Burada dikkat etmemiz gereken iki şey var: 1. Daha önce de söyledim ve burada tekrar edeceğim, bir anaokuluna veya okula ne kadar çok kamera yerleştirsek de bu istismarı engelleyemeyecek. Birkaç yıl önce ilk söylediğimde insanlar bana inanmadı; her anaokuluna kameralar yerleştirme fikri onlara harika geldi. Kameraların tacizci öğretmenleri dizginleyeceğini düşündüler. O zaman bile bunun olmayacağını biliyordum çünkü insan doğası her türlü nasihatten daha güçlüdür ve kameraların varlığı tacizci öğretmenleri caydırmayacaktır.

2. Hiçbir kültürde ve hiçbir doğal ailede, anne her gün saatlerce evden ayrılırken, bebekleri bakıcıların ellerine bırakmak kabul edilebilir değildir. Bebekler en az iki yaşına gelene kadar her zaman evde annelerinin yanında tutulmalıdır. Doğal olan yol budur ve bundan vazgeçmiş olmamız, daha da ilerlediğimiz anlamına gelmez, doğadan koptuğumuz anlamına gelir. Suçlanacak ilk annelik içgüdüsü, öğretmenlerin değil çocuklarını onlara emanet eden annelerindir.

Bir annenin bebeği olduktan birkaç hafta veya birkaç ay sonra işe dönmesi gerektiği fikri temelde kusurludur. Kariyer ve refahı çocuklardan daha yüksek önceliğe koyuyoruz, bu yüzden çocuklarımızın incinmesine şaşırmamalıyız. İnsanlığın doğuşundan bu yana ve tüm doğada anneler çocuklarını bir başkasının bakımına teslim etmeyi hayal dahi edemezler. Sadece biz, ilerleme sayesinde, doğadan daha akıllı olduğumuzu düşünmeye başladık. Şimdi aptallığımızın bedelini ödüyoruz.

Dahası, insanlar giderek daha fazla narsisist hale geldiğinden, birçok sosyoloğun “narsisizm salgını” dediği şeyi deneyimlediğinden, çocuklarımızın istismar edilme riski şimdi eskisinden daha da büyük ve zamanla artmaya devam edecek. Büyüyen egoyu hiçbir şey durduramaz. Bu nedenle, öğretmenlerin savunmasız çocukları istismar etmesini hiçbir şey engelleyemez.

Kadınların çalışmasına karşı değilim ama bence bunu her çocuğun hayatının ilk birkaç yılında en azından evden yapmaları gerekiyor. Kadınların çocukları için orada olmaları gerekir ve ne kadar profesyonel ve şefkatli olursa olsun hiçbir yardımcı onların yerini alamaz. Okuyucular görüşlerimi geri kalmış veya modası geçmiş bularak alay edebilirler; onları oldukları gibi adlandırmayı tercih ederim: doğal.

Aile, ebeveynlik, çocuklar ve çocuk yetiştirme kavramlarının tamamını yeniden düşünmemiz gerekiyor. Sürekli kariyer işleri ve uzun saatler peşinde koşmamak için, hayatımızı nasıl yeniden düzenleyebileceğimizi anlamamız gerekiyor.

Artık evden çalışmaya alışırız sanıyordum ama görüyorum ki pek çok kişi ofislerine geri dönüyor. Bunun nedenini anlayamıyorum. Bundan kim kazançlı çıkıyor?

Kadınların yapmayı sevdikleri şeyi yapmaları gerektiğini düşünüyorum; geçimleri buna bağlı olduğu için değil, işlerini sevdikleri için çalışmalılar. İşleri onlara tatmin ve doyum vermeli ve onları daha mutlu etmeli, çocukları için daha fazla stresli ve endişeli değil.

Elbette kendi çocuklarını istismar eden anneler ve babalar da var. Bu, hepimizin geçmesi gereken eğitim sürecinin bir parçası. Bununla birlikte, bir bütün olarak, çocuk istismarını önlemenin tek yolu, çocukları annelerinin bakımına bırakmaktır. Düşüncemizi yeniden düzenlememiz gerekebilir, ancak bu anneler dahil herkesi daha mutlu edecek ve benim için önemli olan tek şey bu.

“Çocukları Hayata Gerçekten Nasıl Hazırlarsınız?” (Medium)

İsrail’de yeni bir eğitim programı 12. sınıf öğrencilerini hayata hazırlamayı öneriyor. K12 yıllarının son altı ayında buna katılacaklar ve onlara mali durumlarını nasıl yöneteceklerini ve değişen iş piyasasında kendilerini nasıl başarılı bir şekilde idare edeceklerini öğretecekler. Çocukları hayata hazırlamak harika bir fikir, ancak bunu eğitim sistemine katılımlarının son altı ayında başlarsanız, o zaman a) onları gerçekten hiçbir şeye hazırlamayacaksınız ve b) son altı aydan önceki on bir buçuk yıl boyunca ne yaptınız? Çocuğu hayata hazırlamak için önce anne-babayı ebeveynliğe hazırlamalı, sonra doğdukları andan itibaren çocukları hazırlamalıyız.

Hayata hazırlanmaktan bahsederken hayatın tüm yönlerini kapsamalıyız. Finansal eğitim sadece bir yönü ve en önemlisi değil. Çocuklar hayatın her alanında bilgiye ihtiyaç duyarlar ama en önemli ve en az öğretilen konu insan ilişkileridir. Uzmanlık alanımızda başarılı olabiliriz, çok para kazanabilir ve varlıklı olabiliriz, ancak diğer insanlarla olumlu iletişim kuramaz ve etrafımızdakilerine kendilerini iyi hissettiremezsek, mutlu olmayacağız.

Günümüzde en yaygın tıbbi durum depresyondur. Çeşitli bağımlılıklar, şiddet, yeme bozuklukları, işkoliklik ve benzeri gibi diğer birçok durum, nihayetinde çeşitli semptomlarla kendini gösteren depresyondan kaynaklanır. Şu anda, depresyon için yaygın tedavi, uyuşturucu ilaçları ihtiva etmektedir. Ancak ilaçlar depresyonu iyileştirmez, sadece acıyı dindirir. Öte yandan, depresyondaki insanlar destekleyici ve olumlu ilişkiler kurabilirlerse, depresyonları herhangi bir ilaç kullanmadan, hiç yokmuş gibi ortadan kalkar.

Bugün, çoğu yetişkin başkalarıyla nasıl olumlu iletişim kuracağını bilmiyor. Bu nedenle, çocuklara başkalarıyla nasıl olumlu ilişkiler kuracaklarını öğretmek için yetişkinlerin de bu beceriyi öğrenmesi gerekir.

İnsanların kalplerinde kötülük olmadan birbirleriyle ilişki kurabileceklerini düşünmek naif veya gerçek dışı gelebilir, ancak şimdiye kadar yaşadığımız gibi yaşamaya devam etmek sadece gerçekçi değil, aynı zamanda toplumumuzu ve gezegenimizi de mahvediyor ve başka bir dünya savaşının patlak vermesine ilişkin gerçek tehdit oluşturuyor.

Bu nedenle, olumlu bir bağ kuramasak bile, çaba sarf etmemizin kimseye zararı olmaz. Ama eğer çaba göstermez ve olduğumuz gibi devam edersek, kendimizi ve üzerinde yaşadığımız gezegeni kesinlikle mahvedeceğiz ve çocuklarımıza bırakacağımız gelecek çok kasvetli olacak. Felaketten sonra, yine de birbirleriyle iyi geçinmeyi öğrenmek zorunda kalacaklar, bu yüzden hepimiz buradayken bu beceriyi öğrenip çocuklarımıza öğretsek daha iyi olmaz mıydı?

“İnsanlar Podcast’lerde Ne Arıyor?” (Medium)

İnsanların diğer insanların konuşmalarını dinlemek için giderek daha az sabrının olacağını düşünürdünüz, ancak bunun tam tersi doğrudur. Aslında, dinleyiciler ne kadar gençse, müzik yerine çevrimiçi Podcast dinleme tercihleri o kadar yüksektir. Müzik sektörü blogu Hypebot’a göre, NPR ve Edison Araştırma’sının 2021 Spoken Word Dinleme Raporu’na göre “Spoken Word’ün sesli dinleme payı son yedi yılda %40, bu yıl %8” arttı” ve müzik dinleme aynı zaman diliminde %10 düşerken, “konuşma dinlemesinin büyümesi, genç ve çok kültürlü izleyicilerdeki büyük artışlardan kaynaklanıyor,”

Günümüz gençlerinin bazılarının dediği gibi, yüzeysel veya kayıtsız olmadıklarını sık sık söylemişimdir. Aksine, çok algısal, doğrudan ve tam olarak neye ihtiyaçları olduğunu biliyorlar. Onlara ihtiyaçları olan şeyi vermediğimizde bize sırtlarını dönüyorlar ve biz bunu kayıtsızlık olarak yorumluyoruz. Öyle değil; onlar susuzluklarını gidermeyen kelimelerle uğraşamıyorlar.

Cevaplara ihtiyaçları var; yaşadıkları dünya hakkında kesin bilgi istiyorlar ve biz bunu sağlamıyoruz. İnsanlara, özellikle Y kuşağına ve hatta daha genç olanlara, küreselleşmiş, birbirine bağlı ve birbirine bağımlı bir dünyada nasıl düşüneceklerini ve hareket edeceklerini anlamalarını sağlamalıyız.

Bunu doğal olarak yaşıyorlar; dünyanın her yerinden hiç tanışmadıkları, sadece internet üzerinden sohbet ettikleri arkadaşları var. Aynı zamanda yaşadıkları ülkeler birbirlerine düşman, hatta savaş halinde.

Onlar sınırların olmadığı sanal bulutta yaşarken ve orada çok rahat hissederken, biz, eski nesil, hala ayrılık ve sınırların modası geçmiş görüşlerine sahibiz. Artık bilgiye ihtiyaçları var; böyle bir yaşamda nasıl davranacaklarını bilmeleri gerekiyor çünkü günümüz eğitim sistemlerinin hiçbiri onlara bu konuda bilgi vermiyor.

Dünya hızla değişiyor ve ara da daha hızlı büyüyor. Eğer yumuşak bir geçiş istiyorsak buna hazırlanmalıyız. Her varlığın en temel ihtiyaçlarını karşılamak için diğer tüm varlıklara bağlı olduğu bir dünyada, egemenlik üzerinden birbirleriyle mücadele eden farklı varlıklar paradigmasının modası geçmiştir.

Hızlı bir şekilde daha işbirlikçi bir düşünme ve işleyiş biçimine geçmedikçe, gerçeklik bizi bunu zor yoldan yapmaya zorlayacak – savaşlar, hastalıklar, doğal afetler ve Doğa Ana’nın asi çocuklarını disipline etmek için kollarını sıvadığı gibi sayısız diğer “darbeler” yoluyla.

Cevaplara sadece genç neslin değil; hepimizin ihtiyacı var. Dünyanın değiştiğini ne kadar erken anlarsak, dünyamızı bu yeni, birbirine bağımlı bakış açısıyla o kadar erken incelemeye başlarız ve kendimiz ve çocuklarımız için ihtiyaç duyduğumuz cevapları bulabiliriz.