Category Archives: Bayramlar

İki Seviye: Hanuka ve Purim

Soru: Yaradan neden sadece bir günlük mum yakmaya yetecek yağın, sekiz gün boyunca dayandığı Hanuka mucizesini ifşa etti?

Cevap: Yağ, ihsan etme niteliği olan Bina ışığını sembolize eder. Bu nedenle Hanuka’da manevi ıslah almayı kutlarız.

Egoist arzumuz, başkalarına ihsan etme adına özgecil bir ihsan etme arzusuna dönüştüğünde, bu Hanuka’dır.

Bir sonraki seviye, son ıslahı (Gmar Tikkun) temsil eden Purim ile sembolize edilen, artık başkalarının iyiliği için almaktır.

Bu nedenle Hanuka’da, aramızda bağ kurmayı yani ihsan etme Kelim’ini almayı isteriz ve Purim’de ise zaten Yaradan’la bağ kurarız.

Yom Kippur: Islah İçin Talep

Manevi gelişim sürecinde, kişinin tövbe ettiği ve ıslah edilmesini istediği tüm günahlarının düzeltilmesi anlamına gelen Yom Kippur (“kapara” – “kefaret” kelimesinden) adı verilen, özel bir durum vardır.

Sonuçta, kişinin kendisinin hiçbir şeyi düzeltemeyeceği açıktır ve işlediğimiz günahlar kesinlikle bize ait değildir çünkü bize hükmeden ve bizi günah işlemeye zorlayan kötü eğilimi kötü eğilimi yaratan da Yaradan’dır.

Bizler, başkalarını veya Yaradan’ı değil, her seferinde sadece kendimizi düşünmeye iten egoizme dalmış olduğumuz için suçlu değiliz. Bu nedenle, ne günahlar ne de onların düzeltilmesi bizim suçumuz ve erdemimiz değildir; çünkü her şeyi Yaradan yapar. Tüm günahları ve onların tüm ıslahlarını, Yaradan bizim için hazırladı ve biz adeta bir mengene gibi bu iki koşulun arasındayız.

Bizim çalışmamız, hem günahları hem de ıslahları Yaradan’la ilişkilendirmektir. Günah ile ıslahı, ancak her ikisinin de bizden değil, Yaradan’dan geldiğini anlayıp hissettiğimizde onunla ilişkilendirebiliriz. Yaradan, günahların ve ıslahların üzerindedir. O, her şeyin üzerinde, özel yüksek bir güçtür.

Bu nedenle Yom Kippur, yaratılışın üzerine çıkmamızı, daha yüksek güçle bağlantı kurmamızı ve onun seviyesine ulaşmamızı sağlayan özel bir sevinç gündür.  Yaradan’ın yarattığı tüm günahlar ve tüm egoizm ve böylelikle elde edilen ıslahlar, kötü ve iyi eğilimlerin üzerindeki basamağı yani ulaşılamayan Yaradan’ı anlamamız için gereklidir.  Bu başka bir şekilde edinilemez.

Yaradan, tüm yaratılanlardan ayrılmıştır ve bu öze ancak bu şekilde, ayrılığımızı sonuna kadar deneyimleyerek ulaşabiliriz. Birbirimizle birleştiğimizde, Yaradan ile birleşiriz.

Günah, ceza ve ödülün üzerine çıkar ve bu ıslahları yapılır kılarız. Böylece ancak bunların yardımıyla tüm yaratılıştan kopuk olan Yaradan’a ulaşabiliriz. Yaradan tüm bu koşulları bizim için, O’na erişebilmemiz için hazırladı: bir, eşsiz ve birleşmiş olarak.

Yom Kippur, tüm yaradılıştan kopuk olan üst güce ulaşma sürecinin ana sembolüdür.

Birlik olmadan, tüm dünya Kli’si ile ilgili düşünceler olmadan ve karşılıklı yardım ve tüm insanlıkla ilgili düşünceler olmadan, en küçük manevi dereceyi bile elde etmek imkânsızdır. Tüm uluslar, bireysel egoizmlerini aşmaya ve Adam HaRişon’un sistemine geri dönmeye; sanki tek bir kişi gibi, tek bir arzu gibi olmaya yazgılıdır.

Yom Kippur, kişinin kendi günahını, kendisinin de günah işlediğini düşünmesi ve her şeyin Yaradan’dan geldiğini görmemesi olduğunu ifşa ettiği manevi bir durumdur. Yani “O’ndan başkası yok”u kabul etmemiştir.

Kişi, her şeyi kendi başına yaptığını zannediyor, düşünce ve isteklerini kendi egoizmi içinde değerlendiriyordu. Ancak şimdi kişi hatalarını, tek, eşsiz ve birleşik üst güçle ilgili olmayan tüm bu saf olmayan muhakemeleri düzeltmek istiyor. İşte kişi bunun için dua eder ve Yaradan’dan bunu ister.

Yargı gününün özü işte budur (kelimenin tam anlamıyla tercüme edilir, ancak genellikle buna Kefaret Günü denir) – kişinin üst güce atfedemediği tüm durumları ve açıklamaları telafi etmek ve düzeltmek istediği gün. Nihayetinde bizim bütün çalışmamız, dünyada olup biten her şeyi bir üst güce atfetmek ve kendimizi yüzde yüz onun kontrolünde bir yaratılmış olarak görmektir.

125 manevi basamağın yükselişi, onunla tamamen birleşene kadar, kişinin üst güçle giderek artan bir şekilde özdeşleşmesidir. Yaradan tarafından kasıtlı olarak kırılan Kelim’i tamamen düzeltip O’nun seviyesine yükselttiğimizde, Yaradan’ı anlamak ve onunla bütünleşmek için gerçek yola başlamaya hazır oluruz.

Ancak bunlar ıslahın sonunun sırlarıdır. Bunu hep birlikte başardığımızda – şu anda bu dünyada olan ve olmayan tüm yaratılmışlar – o zaman daha da ileri gideceğiz ve son ıslahtan sonra, Yaradan’ın bizim için ne hazırladığını öğreneceğiz.

Yom Kippur’da sadece iyinin değil, kötünün de Yaradan’dan geldiğini ve eşit değerde olduğunu ortaya koyuyoruz. Kişi iyiliği olduğu kadar kötülüğü de kutsamalıdır, çünkü bu güçlerin her ikisi sayesinde, Yaradan ile bütünleşmeyi elde eder.

Daha yüksek güçle bu birleşme, tek ortak hedefimizdir ve bu nedenle geçmiş herhangi bir durum, birleşme için bir davet olarak algılanmalıdır. Ne hissettiğim veya aklımda, kalbimde, bedenimde veya ilişkilerimde ne olduğu önemli değil;  bunlarla aslında bana üst güçle birleşmeye ekleyebileceğim ve güçlendirebileceğim şeyler gösteriliyor.

Yom Kippur’da oruç tutmanın anlamı, alma gücünü kullanmadan sadece inanç gücüyle hareket etmemizdir.

Yom Kippur – Egoizmin Farkına Varma

Soru: Roş HaŞanah boyunca kişi yeni bir hayata başlamaya karar verir ve doğasının üzerine çıkması gerektiği gerçeğine rağmen, yine de Yom Kippur’dan önceki on gün içinde, tüm niteliklerini kontrol etmek ister.

Bunları Yaradan’ın nitelikleriyle karşılaştırarak, hiçbirinde Yaradan gibi olamayacağını görür ve Yom Kippur’da onlar üzerinde bir kısıtlama yapmaya karar verir ki bu, bizim dünyamızda beş kısıtlama ile temsil edilir.

Bundan beş gün sonra, beş Sefirot’u simgeleyen Sukkot bayramı başlar. Bu bayramların özü nedir?

Cevap: Yeni Yıl (Roş HaŞanah), insanların af dilediği bir dizi gün ile önceden gelir. Eylemlerini, yaptıkları iyi ve kötü şeyleri bir şekilde değerlendirirler ve genel olarak, özellikle de iyi bir şey yapmadıklarını anlarlar.

Böylece insan davranışlarını kontrol eder ve “O’ndan başkası olmadığı” için, Yaradan’ın üst iradesine itaat etmek zorunda olduğu sonucuna varır. Üst iradeyi dünyaya hükmeden tek güç olarak kabul eder. Bu durumdan, kendini değerlendirmeye başlar. Kişi gerçekten de Yom Kippur’a kadar devam eden eylem ve işlerinin çok ciddi bir analizini yapar.

Yom Kippur, kişinin içinde tek bir büyük egoizmin hareket ettiğini ve bunun üzerine çıkması gerektiğini anladığı içsel koşuludur. Ne de olsa Tora’nın ana emri “komşunu kendin gibi sev” dir ve kişi bundan kesinlikle uzaktır ve hatta bunun tam tersidir. Bu nedenle af diler.

Bu, kişi egoist arzularını kullanmayı bırakmaya hazır olduğu zaman, Yom Kippur’un ilkesidir. Bir insanda onlardan sadece beş tane vardır. Bu nedenle, dünyamızda beş kısıtlama ile temsil edilirler: yeme, içme vb.

Roş HaŞanah – Af Dileme Zamanı

Roş HaŞanah, günahlarınız için Yaradan’dan af dileme zamanıdır. Başka bir deyişle, Yaradan’ın önemi ve büyüklüğü konusunda bir fikre sahip olmadığımı hissediyorum ve bunun için özür diliyorum. Ne de olsa, Yaradan’ın büyüklüğünü ve önemini hissetseydim, o zaman elbette farklı davranırdım. Görünüşe göre bende eksik olan sadece Yaradan duygusudur.

İşte bu yüzden talep ediyorum: “Seni hissetmeme izin ver ve ben farklı olacağım!” İnsanın Yaradan’a söylemesi gereken şey budur; doğru istek ve doğru özür budur. Sonuçta, neden günah işliyorum? Çünkü bende inanç denilen, Yaradan duygusu eksik. Yaradan hissiyatı yok, inanç yok ve bu nedenle beni durduracak kimse yok. Başka şekilde yapamam çünkü eğer Yaradan bana hükmetmezse, o zaman kötü eğilim, egoizm hükmeder.

Bu nedenle, Yaradan’dan benim üzerimde yönetimi almasını istiyorum. Bu benim ana isteğim, ardından Roş HaŞanah’ya geliyoruz, krala geliyoruz ve O’nu, üzerimizde hüküm sürmesini için görevlendirmek istiyoruz.

Tüm günahlarımdan tövbe etmek, ıslahımı engelleyen her şeyi bilmek ve hissetmek istiyorum. Yaradan’dan gözlerimi açmasını ve günahın ve emrin nerede olduğunu hissetmeme izin vermesini istiyorum ki O’nun verme, sevme ve birleştirme sözünü nerede yerine getirdiğimi ve nerede tersini yaptığımı anlayabileyim.

Şimdi, hayatımın her anında bunu hissetmiyorum. Hissetseydim, elbette gelişirdim. Sorun şu ki, kendimi kontrol edebileceğim, Yaradan’ı ve ihsan etme gücünü hissetmiyorum. Ve bununla, Yaradan’a dönerim ve bana ihsan etme gücü konusunda kendimi sınama fırsatı vermesini talep ederim ve o zaman asla bir suç işlemem.

Bizler, geçmişi hatırlamıyoruz ve onun için af dilemiyoruz. Olanlar için değil, ıslah için çabalamadığım ve Yaradan’ın bu konuda bana yardım etmesini istemediğim için ağlamalıyım. İlerlemek istiyorum, geçmişe dalıp yaptıklarıma gözyaşı dökmek değil.

Ben mi bir şey yaptım? Ben hiçbir şey yapmadım, her şeyi Yaradan yaptı. Ve bunu bir amaçla yaptı ki böylece artık neyi düzeltmem gerektiğini biliyorum. Bu kötülüğü, şimdi ifşa olan günahı alıyorum ve ıslah etmeye başlıyorum. Bütün özlemim ileriye doğru, geriye değil. Fark bu!

Roş HaŞanah—Islah Yolundaki İlk Durak

Yahudi Yeni Yılı’nın başlamasıyla gelen bayramlar, kişinin manevi çalışmaya girişini sembolize eder. Aslında bu giriş çok daha erken, hazırlık döneminde başlar. Bu nedenle Elul ayı, “Ben sevgilim için, sevgilim benim için” anlamına gelir. Yani kişi, Yaradan ile bir bağı olduğunu ifşa etmeye başlar.

Kabala çalışmaya başladıktan birkaç yıl sonra, kişi ruh halinde, metinleri anlamada ve algılamada yükselişler ve düşüşler yaşadığını keşfeder. Akabinde, bir süre sonra maneviyata ancak bağ yoluyla ulaşılabileceğini anlar yani okuduklarına inanmaya başlar ve materyalle bağ kurar.

Başka seçeneğin olmadığını anlar, pratik çalışma için gruba katılmak gereklidir. Sonuçta, güzel sohbetler yeterli değildir, kişinin kalpten hissetmesi ve birisinin duygularını uyandırması gerekir. Bu, manevi edinim ve duyum ve kişinin yaşamını gerçekleştirmesi için gereklidir. Hayatın doğum ile ölüm tarihleri arasında geçip, iz bırakmadan son bulmasını istemez. Üstüne çıkıp daha da ilerlemek ister.

O zaman, ihsan etme gücünü, alma gücünün üzerinde elde etmek için kendini ıslah etmesi gerektiğini anlar. İçsel değişim ihtiyacının farkına varılması, Elul ayının başlangıcıdır.

Elul bir iç gözlem ayıdır: Yaradan ile ilk temasa yaklaşmaya başlamak için ruhumla ne yapabilirim? Üst gücün ifşasını, ondan haz almak için değil, onun önünde eğilmek için beklerim.

Bırak egoizmim boyun eğsin ve Yaradan’a kul olmamı sağlasın. Kendimi üst ışığın gücü altına almaktan ve onun mükemmelliğini, sonsuzluğunu ve büyüklüğünü hissetmekten mutlu olacağım. Alma arzum böyle bir ifşanın önünde eğilmeye, kendini küçültmeye ve üst gücün kontrolüne teslim etmeye hazır.

Özü, Yaradan’ı tüm dünyanın kralı olarak ilan etmek olan Yeni Yıl’a, Roş HaŞanah’ya bu şekilde geliyoruz. Üst güç her şeyin başında, sonunda ve ortasında durur, istisnasız her şeyi kontrol eder. İhtiyacımız olan tek şey, kendimizi Yaradan’ın köleleri, O’nun sadık kulları olarak üst gücün etkisi altında hissetmek, mantık ötesi inancı, almanın ötesinde ihsan etme gücünü almak ve onu arzumuz üzerinde çalışmak için kullanmaya başlamaktır.

Tüm bu çalışmalar, yaradılışın ıslahına giden yolun ilk aşaması olan Roş HaŞanah bayramıyla ilgilidir.

Haman Neden Mordehay’ı Öldürmek İstiyor?

Purim hikayesinde Mordehay, krala karşı bir komployu ortaya çıkarır ve onu kurtarır. Ancak kral bir başkasını, Haman’ı yükseltir ve onu kendisinden sonra ikinci sorumlu bakan yapar.

Haman, Amalek’in soyundan biridir (“Al Menat Lekabel“in kısaltması, “Kendi iyiliği için”). O, bir insandaki egoist arzuların temsilcisidir.

Ve kralı kurtaran Mordehay, bunun için hiçbir şey almaz. Sonuçta, ihsan etme niteliği, vermenizi gerektirir. Neyi vermeyi? Her şeyi! Ne zaman? Şimdi! Ne kadar süreliğine? Sonsuza kadar!

İhsan, sadece ihsan etmek ve karşılığında hiçbir şey almamaktır. Aksi takdirde, bu ihsan etme değil, bir tür pazarlıktır.

Ancak doğa sürekli içimizde egoizmi büyütür, o gelişir, daha da büyük hale gelir. Bu nedenle Haman’ın gücü artar, Mordehay dışında herkesi dize getirir.

Mordehay kendisinin Yehudi (“Yehud“, “Birlik” kelimesinden gelmektedir) olduğunu ve bu nedenle egoizmin önünde eğilmediğini beyan eder. Egoyu temsil eden Haman, herkesin kendisine itaat etmesini ve egoizm için çalışmasını talep eder. Ama bu doğanın temel yasasına, Yaradan’a aykırıdır.

Bunu anlayanlar, bunu kabul edemezler. Mordehay da bunu kabul edemez. Ancak diğerleri, dünyadaki en yüksek gücün ihsan etme ve sevgi niteliği, özgecilik olduğunun, Mordehay’a olduğu gibi, güvenilir bir şekilde kendilerine açıklanmadığı bir durum içindedirler.

Onlar, her şeyin nasıl egoist bir şekilde kontrol edildiğini ve egoizmini kullanan herkesin başarılı olduğunu görürler.

Bu nedenle, egoist niyetlerimiz her zaman kendileri için bir tür fayda talep eder, böylece onları doldurur ve sürekli onlarla ilgileniriz. Eğer birdenbire, karşılığında hiçbir şey almadan biri için bir şeyler yapma arzusu ortaya çıkarsa, o zaman, elbette, egoizm böyle bir eğilime direnir ve onu öldürmeye çalışır. Bu nedenle Haman, Mordehay’ı mümkün olan her şekilde öldürmeye çalışır.

 

Kendinizi Nasıl Değerlendirebilirsiniz?

Soru: Kefaret günü diye bir şey var (İbranicede Yom Kippur). İnsan bu günde neyi yargılar?

Cevap: Bu gün tamamen sembolik olarak bir yargı günü gibi kutlanır. Yom Kippur’da kişi kendi eylemlerini düşünmeli ve onları günah olarak değerlendirebilmelidir. Bu, özel kişilere verilir, üstelik her nesilde de değil.

Ve diğer her şey, sadece dindar Yahudiler arasında yüzyıldan yüzyıla oynanan tiyatro gösterileridir.

Soru: Öğretmeniniz Rabaş, “dua” (“Tefila”) kelimesinin “LeHitpallel” – “kendini yargılamak” fiilinden geldiğini söylüyor. Kabala’nın bakış açısından dua, yargılamak mıdır?

Cevap: Evet. İnsan kendini yargılar ve eylemlerinin bir dereceye kadar kesinlikle yasadışı, yanlış olduğunu görür. Ancak bu, yalnızca üst ışığın belirli bir kısmını aldığı ölçüde kendini gösterir. Ve bu ışığa uygun olarak, onun nitelikleriyle, kendini değerlendirebilir.

Purim – Şanslı Bir Kısmet

Yılın tüm günleri arasında, “Kısmet” (Pur) kelimesinden “Purim” olarak adlandırılan, bir ödül kazanacağınız, şanslı olacağınız özel bir gün vardır. Bir yandan mutlu bir kader umut etmeli ve buna hazırlanmalıyız, diğer yandan her şey yukarıdan gelir ve Yaradan’a, O’nun bu bayramı, bu günü bizim için nasıl yapacağına bağlıdır.

Aslında bir bayramdan değil, her şeyin üzerinde olan, hazırlanabileceğimiz özel bir manevi durumdan bahsediyoruz. Bu yüzden, bu Purim olarak adlandırılır, kimin şanslı olacağını belirleyen bir kura çekimine benzer.

Bizden, “aşağıdan uyanışı” yani büyük bir ışıkla ve sonunda arzularımızın büyük bir ıslahıyla ödüllendirileceğimiz umudunu vermemiz istenir. Ayrıca, zaten bize ifşa edilmeyi bekleyen son ıslahın tüm koşulunu, ihsan etmek ve tüm yaratılışı edinmek için, bu büyük ışığı alma gücüne de sahip olmamız gerekir.

Maneviyat zaman ve mekânın üzerinde olmasına rağmen yine de dünyamızda, manevi olguların sembolleri vardır ve bu nedenle bu günlerde kullanabileceğimiz özel bir aydınlanma vardır. Bu yüzden, bugün Purim bayramı ile ilgili makaleleri çalıştığımızda, bizi etkileyebilecek ve ilerletebilecek bu özel ışığa biz de dâhil olmuş oluruz.

Purim bayramı, 2500 yıl önce, kraliyet bakanı Haman’ın tüm Yahudileri yok etmeye karar verdiği, Antik Babil’de meydana gelen olaylara adanmıştır. Yahudiler (Yehudim) bağ kurma, birlik olma arzusunu temsil eder ve Haman, birleşmemizi engelleyen yani ıslaha direnen bir içsel güçtür.

Direnişine rağmen, egoist arzunun üzerinde birlikte olmayı arzulamamız gerekir. Her şey, bugün çok büyük olan, en alt dereceden gelen ve sıradan yaşamdan manevi yüksekliklere kadar varlığımızı etkileyen tüm bozukluklara rağmen, bu birliği ne kadar sürdürebileceğimize bağlıdır. Ama her şeye rağmen, birlikte olmak ve tüm günahları sevgiyle örtmek isteriz.

Dostlar arasında fikir ayrılıkları, hatta düşmanlıklar olsa da yine de onlarla aynı kalpte olmak isteriz. Günahlar, Yaradan tarafından gönderilir ve bağımızın yardımıyla onların üzerine çıkmak isteriz ve bunun için Yaradan’dan güç talep ederiz.

Tüm direnişimiz ve reddedişimiz ile birlikte, yine de birleşmek, böylece tüm artı ve eksilerin, tüm bağ ve ayrılık güçlerinin bir araya gelmesini yani Yaradan’ın ifşa edileceği bir Kli’nin inşa edilmesini isteriz. Ayrılığın üstüne bir bağ kurarsak, o zaman büyük olanı kazanırız.

Asıl şey, herkes arasındaki bağı ve bizi birleştirecek tek bir gücün ortaya çıkmasını istemektir. Dostlarla bağ kurmak en doğru eylemdir ve bizi son ıslaha yönlendirir. Yaradan ortak ruhu bilerek kırdı ve O’ndan onu tekrar bir araya getirmesini talep etmemiz gerekiyor.

Bu nedenle, bağ kurmak için her türlü çabayı gösterir ve en küçüğünden en genel olanına, en büyük olanına kadar, bağa yönelik herhangi bir eylemden tamamen aciz olduğumuzu keşfederiz. O zaman Yaradan’dan yardım isteriz. Bu şekilde, parçalanmanın içinde ifşa edilen tüm yollarda, Yaradan’a yapışarak Kli’mizi ıslah ederiz ve böylece son ıslaha ulaşırız.

“Purim Bayramı, Bugün Neden Her Zamankinden Daha Önemli?” (Medium)

Kostümler, maskeler, çift kimlikler. Purim’in neşeli kutlamasının arkasında, iyi ve kötü hakkında derin bir hikâye vardır. Özellikle gerçekliğin bu kadar kasvetli ve belirsiz göründüğü günümüzde, onun gizli anlamını ortaya çıkarmak dünyayı kurtarabilir.

Dolayısıyla bu bayram, sadece Yahudiler için değil, tüm insanlık için anlamlıdır.

Purim festivali sırasında geleneksel olarak “Ester Parşömeni” okuması, yalnızca uzun zaman önce olmuş bir olayı kutlamaktan ibaret değildir. Bunun yerine, henüz aşikâr olmayan, önümüzde duran ve birleştiğimiz anda keşfedilecek olan manevi bir koşulu anlatır. Gerçekten de Megilat Ester veya Ester Parşömeni “gizli olanın açığa çıkması” anlamına gelir çünkü İbranice’de “guilui” vahiy ve “hastara“dan gelen “ester” ise gizleme anlamına gelir.

Purim hikâyesinde, Haman, Kral Ahasuerus’a, Yahudiler’in ayrıldıkları için öldürülmeleri gerektiği iddiasını dile getirdi ve bu nedenle gereksiz görüldüler: “Orada düzensiz ve dağınık bir halk var.”

Buna karşılık Mordehay, Kraliçe Ester aracılığıyla Yahudilere merhamet etmesi için Kral Ahasuerus’a başvurdu, ancak dağılmış oldukları ve birlik içinde olmadıkları sürece onlara yardım etmesinin imkânsız olduğunu söyledi. Böylece Mordehay, Yahudi halkının birliği için bu çağrıyı iletmek adına bir görev üstlendi. Sonunda bir araya gelip birleştiklerinde, Ester, Kral Ahasuerus’u onlara merhamet etmesi için ikna edebildi.

Tora’daki tüm hikâyelerde olduğu gibi, karakterler ve aralarındaki etkileşim, düşüncelerimizde, arzularımızda, tutumlarımızda ve ilişkilerimizde ortaya çıkan nitelikleri ve güçleri temsil eder. Mordechai, herkesi derinden önemseyen pozitif bir gücü sembolize eder çünkü dünyanın geleceği, sevgi ve vermenin yüce niteliklerinin gelişimine ve gerçekliğin tüm parçaları ile tüm insanlar arasında mükemmel bir bütünleyici bağın geliştirilmesine bağlıdır. Öte yandan, kötü Haman, negatif gücü, herkesi kontrol etmek, altımızdaki herkesi eğmek, onlardan mümkün olan her şeyi almak, onları kendi yararımıza kullanmaya yönelik egoist bir eğilimi sembolize eder.

Bilgelerimiz “İnsan küçük bir dünyadır” diye açıklamıştır. Bu, her birimizin içinde, hissetmesek bile, Ester Parşömeni’nde açıklanan tüm bu güçlerin yattığı anlamına gelir. Onlar, insan ırkını yozlaştırarak kendi neslini yok etme tehdidinde bulunan, başkaları pahasına kendi çıkarlarına yönelik egoist mücadelelerden bizi kurtaracak gelişme yönünü tanımlarlar.

Ne kadar gelişirsek, bu güçler o kadar yoğunlaşır. İnsanların içinde giderek artan bir şekilde yüzeye çıkan acımasız yönetme ve kontrol etme arzusu ve büyük ayrılık güçleri, bizi parçalamak için işler. Bu nedenle, Purim hikâyesinin temel mesajı, birliğin kurtuluşumuz olacağı ve aramızdaki farklılıkların üstesinden gelmedeki ihmalimizin bizi tehlikeye attığı, zarar verdiği ve hatta yok edebileceğidir.

Başka bir deyişle, insanlığın ulaşmaya çok hevesli olduğu ve bu günlerde çok ihtiyaç duyulan yüksek durum şimdi gizleniyor. Egoizmimizin ötesinde birbirimizle düzgün bir şekilde bağ kurmayı öğrenir öğrenmez, tüm kötülüklerin kökünü hayatımızdan çıkaracağız ve her şeyin iyi olduğu bir dünya ortaya çıkacak.

Herkese mutlu Purimler!

“Purim Nedir? Neden Önemlidir?” (Quora)

Purim, insanlığın doğa ile mükemmel uyumlu bir bağlantı içinde birleştiği “ıslahın sonu” olarak adlandırılan bir durumu temsil eder.

Islahın sonundaki Kli (kab), ıslahın sonunun ışığıyla -Ein Sof’un (sonsuzluk) Kli’si ve Eyn Sof’un ışığıyla- birleşir; burada sonsuzluk ve mükemmelliği hissederiz ve tüm sorunlarımızı ve kederlerimizi geride bırakırız ve ışıkla, neşeyle dolu sınırsız bir dünyaya gireriz. Bu nedenle günün şarap ve diğer alkollü içeceklerle dolu olması gerektiği söylenir.

Bu önemlidir çünkü çatışmaların ve problemlerin olmadığı, gerçekliği dolduran tek bir ışığın olduğu, mükemmel ebedi dünyada var olma hissini ne kadar çok taklit edersek, o zaman o mükemmel bağlantı durumunu, kendi aramızda var olacak ve bizi dolduracak şekilde çekeceğiz.