Category Archives: 10’lu Gruplar

En Yüksek Edinim Daima Bireyseldir

Soru: En yüksek bilinç belirli bir bireyde hissedilecek mi?

Cevap: En yüksek bilinç yalnızca belirli bir birey tarafından hissedilir. Aynı zamanda en yüksek bilince sahip ve hatta küresel bir grup vardır, ancak prensipte, her zaman herkes tarafından bireysel olarak algılanır. Tek bir grup olsa bile, yine de bunu kendi içimde algılarım. Ve dünyamızda nasıl algılarız? Yine sadece kendi içimde.

Soru: Kabalistik bir grubun üyeleri birleştiğinde ve karşılıklı olarak birbirine bağlandığında, üst seviye özün doğumunu incelemekteyiz. Bu net değil, bir hücrenin de bilinci var ama bu bilinç, hücrelerin birbirine bağlanmasının bir sonucu olarak benim bilincimle örtüşmüyor. Bu nasıl olur?

Cevap: Hayır, edinim her zaman bireyseldir. Başkalarıyla birleşsem ve kendi aramızda tüm bireysel özelliklerimizi içeren yeni bir genel duyu organı yaratsak bile, onu yine de kendi bireysel formumda hissederim. Hepsi benim orijinal niteliklerime bağlıdır.

Soru: Benim algıma göre, daha yüksek seviyelere yükseliyorum, sanki bu yüksek varlığın ‘Adem – insanı’ın bir hücresi oluyorum. Benim kişisel algım ve birleşik olanın sonucu aynı şey değil midir? Bu varlık ve ben gerçekliği nasıl hissederiz?

Cevap:  İşte bu grup algısı olasılığıdır. Diyelim ki, bir teleskopla bakıyorum, ama aynı zamanda algılıyorum da, bu benim, diğerleri değil. Başkalarıyla aynı şekilde bağlantılı olsam da, bu karşılıklı algı karşılıklı da olsa, yine bende algılanıyor. Kendimden hiçbir yere kaçmıyorum, çözülmüyorum ya da yok olmuyorum.

“Kendimi iptal ediyorum” gibi ifadeler kullanmamıza rağmen, bu bir metafordan başka bir şey değildir. Sonuçta, bu iptalde bile hala kendimi hissederim. Ve başka nerede hissedebilirim? Arzumun içinde. Hangi dönüşümü yaşadığı önemli değil, bunda hep aynıyım.

Yorum: Ama siz onlu vasıtasıyla hissedin, onluyu düşünün diyorsunuz.

Cevabım: Bu da benim arzumdur. Onlu ile birleştiğimde, bu benim arzumu temsil eder. Ve onluyla bağlantılı arkadaşların her biri, ona aynı dahiliyeti hissedecek ve bu dahil olma, her biri için bireysel olacaktır. Ve her birimiz başkalarını kendimizin bir parçası olarak hissedecek olsak da, sonunda bunu kendim aracılığıyla hissedeceğim.

Her birinin dahiliyeti ruhunun kökünden gelir ve bu bireysel olacaktır. Burada eşit olamayız. Diyelim ki şimdi ikimiz de su içiyoruz, ama sizin ve benim hissettiğimiz şeyi karşılaştırmak imkansızdır.

Soru: Yani, daha önceden hayal ettiğim gibi mutlak bir karışım yok mudur?

Cevap: Hayır. Aksine, birbirimizle tam olarak birleşemememiz, ancak sadece üstümüzde köprüler varmış gibi bağlanmış olmamız sayesinde – egoizm altta ve onun üstünde, bir köprü var – her egoizmin üstesinden geldiğimizde çarpılarak (çoğalarak) çok daha büyük bir izlenim ediniriz.

Aksi takdirde, birbirimizin içinde çözülür ve tüm doğayı, tüm yaratılışı eşitleyen ortak bir bütünü temsil ederdik.

Burada, algımızın Kabala’da söylendiği gibi 620 ile çarpılması gerçekleşir. Ancak genel olarak bu sonsuzdur. Bu nedenle, kolektif algı ayrı bir şeydir ve bireysel olan yine ayrı bir şeydir.

Onluya Mağara Diyebilir Misiniz?

Soru: Çevreye ya da mesela içinde bulunulan onluya mağara demek mümkün mü?

Cevap: Elbette. Aslında mağara, dünyamızda bile sınırlı bir alanda yaratılabilen bir ihsan etme niteliği, sevgi niteliğidir.

Soru: Diyelim ki bir insan çevresinde böyle bir ortam yarattı ve birden orada ataları keşfeder. Ya da Adem ve Havva’yı. Bu nasıl anlaşılabilir?

Cevap: Bir kişi bütün dünyayı birlik içinde, ihsan içinde, karşılıklı bağ içinde görmek istediğinde, bu dünyada daha önce kendisinden gizlenmiş olan bu tür nitelikleri ifşa eder. İhsan etme, sevgi, birleşme ve egoizmin üzerine çıkma niteliğinin gerçekten var olduğunu hisseder. Onun için artık engel ve kısıtlama yoktur, o alanda, ihsan etme niteliğiyle yarattığı o güç ölçüsünde yaşar.

 

Dünyanın Mükemmelliği İnsanın Mükemmelliğidir

Dünyanın mükemmelliği, insanın içsel mükemmelliğine yani insanların birbirleriyle olan bağına bağlıdır. Başlangıçta, bağ, bilinçli olarak ıslahları üzerinde çalışan onlularda gerçekleşir, ancak sonunda tüm dünya onlara katılmalıdır.

Genel ve eksiksiz bir bağdan bahsediyoruz çünkü tüm rahatsızlıkların ötesinde, bu bağın ölçüsünde genel bir ıslaha geliriz ve ancak bu koşullar altında herkes için iyi bir yaşam bekleyebiliriz.

Son ıslaha ulaşmak için, ıslah eden ışığı tüm dünyaya çekmemiz gerekiyor. Kabala’yı yaymanın bu kadar önemli olmasının nedeni budur. Ve yaymak sadece materyallerin kitle iletişim araçlarında yayınlanması değil, dünyayı yukarıdan gelen özel bir ışıkla etkilemektir; ki bu da Kli’miz aracılığıyla, onlularımız aracılığıyla insanların geri kalanında manevi ilerleme, bağ kurma, üst dünyayı edinme arzusunu uyandırmak için, getirmek istediğimiz şeydir.

Bir insanın ne hissettiği ve ne yaptığı önemli değildir, ancak sonunda, istisnasız bu dünyanın tüm sakinleri en azından bir dereceye kadar genel ıslahlara katılmak ve böylece ruhlarını ıslah etmek zorunda kalacaklar.

Onluda Tek Bir Ortak Düşünce

Soru: Bireysel bir düşünce var ve kolektif bir düşünce var. Onluda tek bir düşünceyi nasıl doğru bir şekilde oluşturabiliriz?

Cevap: Tek düşünce, birliği hedefleyen, herkesin bir, tek ve benzersiz denilen, tek bir bütün içinde çözülmesini hedefleyen onlunun tümünün sonucu olmalıdır.

Yani dostlar böylesine homojen bir birlik içinde, bir araya geldiklerinde, aralarındaki doğru bağdan ve aralarında ifşa olacak Yaradan ile bağa hazırlıktan bahsetmek mümkündür.

 

Birlikte Haykırmak

Eğer Yaradan’a tek başıma haykırırsam, yakarışım kaçınılmaz olarak egoist olacak ve cevapsız kalacaktır. Ancak grubun içinden haykırırsam, mutlaka oraya başkalarının arzuları da eklenecek ve bu ölçüde talep duyulacaktır. Bu nedenle, tek başına Yaradan’a dönmenin bir anlamı yoktur çünkü bu şekilde kişi kendini inşa değil yok eder.

Birlikte Yaradan’a dönmemiz ve O’ndan bağımızı gerçekleştirmesini istememiz gerektiği açıktır. Bu bağdan, O’na daha büyük bir güçle dönebiliriz ve birbirimize karşı ve bizden Yaradan’a karşı, karşılıklı ihsan etme için güç isteyebiliriz.

Aramızdaki Mısır’dan çıkarız, aramızdaki Son Deniz’i (Yam Suf) geçeriz, aramızdaki çölün içinden geçeriz, aramızda olacak olan Tora’yı alırız. Böylece, hepimiz karşılıklı ihsan içinde bağ kuruncaya kadar ilerleriz ve bu ihsanın ışığında, şimdiki dünyamız gibi değil, milyarlarca kez daha büyük, sonsuz genişlikte yeni bir dünya görmeye başlarız.

Ayrıca bu, sonsuz ve mükemmeldir, her şeyi hissettiğimiz, anladığımız ve asla yorgun hissetmediğimiz, hiçbir zorluk ve engel olmadan ilerlediğimiz bir dünya. Bütün bunlar sadece aramızdaki bağa bağlıdır.

Pesah, Mısır’dan çıkış, Firavun, Nahşon’un denize atlaması – bunların hepsi onlunun içinde gerçekleşir. Her bir durum dostlar arasındaki ayrılıkla başlar ve birliğimizin ölçüsünde, üst gücü, Yaradan’ı ifşa ettiğimiz onluda tam bir bağ ile sona erer.

Büyük olaylardan – Kızıldeniz’in ayrılması, yaşam ve ölüm, sert savaşlar hakkında – konuştuklarında tüm bunlar sadece onlunun içinde var olur. Tüm bu durumlardan geçen On Sefirot‘un bir manevi Partzuf’undan başka hiçbir şey yoktur.

Twitter’da Düşüncelerim / 13 Nisan 2021

Grubu dünyadan daha önemli kılmalıyım ki beni yukarı çeksin, tıpkı dünyanın beni beş para etmez değerleriyle içine çekmesi gibi. Üst gücün grup içinde nasıl işlediğini hissetmek zorundayım.

O zaman grupta Yaradan’ın yüceliği hakkında konuşmalıyım çünkü büyük olanın önünde kendini iptal etmek kolaydır.

Yaradan Tarafından Verilen Görev

Tüm insanlık küresel ıslah yolunda ilerliyor ve evrensel bağlantıyı, tek bir sisteme ait olduğunu ve karşılıklı etkiyi yararlı ya da zararlı olarak hissetmeye başlıyor. Tüm insanlık, Yaradan’a benzemesi gereken tek bir kişidir, Adem’dir.

Bu nedenle, onluda çalışırken, bizimle birlikte çekmek zorunda olduğumuz tüm insanlığı unutmamalıyız. Yaradan’dan, O’nunla bağ kurma arzusunu aldık, böylece tüm dünyayı peşimizden çekebiliriz. Bu, Yaradan’ın başkalarına değil, bize manevi özlem olarak verdiği görevimizdir.

Yaradan’ın verdiği bu görev dışında bizde istisnai hiçbir şey yoktur. Başkalarına da verebilirdi ama O bize emanet ettiği için bunu mümkün olduğu kadar yerine getirmek, bu dünyanın tüm insanlarını ona bağlamak zorundayız. Genel sistemdeki her parça, diğer tüm parçalar kadar önemlidir çünkü bu sistem mükemmeldir.

Maneviyat mükemmelliktir ve ortak kapta bir hücre bile yoksa artık tamamlanmış olmayacaktır. Bu nedenle, hedefe ıslahın sonu (Gimar Tikkun) denir ve bizler tüm dünya için ve sadece en sonunda kendimiz için dua etmeliyiz. Tüm insanlığı, tüm insanları duanıza dahil ettikten sonra, kendinizi ekleme ve yardım için Yaradan’a dönme hakkına sahipsiniz. Aksi takdirde, duanız mükemmel olmayacak ve Yaradan’a ulaşamayacaktır.

 

Yaradan’dan Üzerimize Parlamasını İsteyin

Soru: Onluda birleşmek için, aramızdaki çatışmaların ve farklılıkların üstüne çıktığımızı varsayalım. “Kabala Bilgeliğine Önsöz” ile doğrudan bağlantımız ve anlayışımız ne zaman gerçekleşecek?

Cevap:  Yaradan’ın üzerinizde parlamaya başlamasını istediğinizde. Sadece ondan sonra. Bu uzun zaman alır. Her şey ortak çabaya bağlıdır.

Ortak çaba sarf ederseniz, çok hızlı bir şekilde yükselebilirsiniz, tıpkı bir füze fırlatır gibi. Füzeyi yerden belirli bir yüksekliğe kaldıran marş fitili vardır ve ardından füzenin motoru devreye girer ve füze uçuşuna devam ediyor.

Bu fitili hızla ateşleyip egonuzun üstüne çıkmanız mümnkündür. Orada makine çalışır ve siz ilerlersiniz.

Soru: Diyelim ki kendi üzerime yükseldim, arkadaşlara bağlandım ve şimdi O’nun üzerimde parlamasını talep etmiyorum. Yaradan’a üzerimde parlaması için yalvarmak ne demektir?

Cevap: Zaten hiç kimsenin kendisini arkadaşlarından ayırmadığı bir koşul içinde misiniz? Şu anda sahip olduğunuz ego seviyesinin üstüne zaten yükseldiniz mi? Bir bütün olarak hissetmek için, içsel olarak bağlı mısınız? Daha önce hissetmediğiniz aynı genel içsel birlik seviyesini hissediyor musunuz? Bu sadece aranızdaki bağın bir sonucu olarak ortaya çıkar.

Yani, her birinin kendini iptal ettiği ölçüde, tüm iptal edilen bireysel parçalar bir bütün olarak bağlanır ve sonuç ortak bir iptaldir. Buna kendinizin üzerinde yükselme denir. Yaradan’ın faaliyet gösterdiği bu ortak kısımdır. Yaradan’a bağlanabilirsiniz, Yaradan size bağlanır ve çalışmaya başlar.

Her birinizin, görünüşte kendinizden çıkardığınız ve başkalarıyla bağladığınız bu ortak parçayı aranızda hissettiniz mi? Bundan vazgeçerim, onun içinde var olmak isterim, “ben” imden kopmak, benden alınan o kısımda olmak ve içinde başkalarına bağlanmak isterim. Bu durumu hissediyor musunuz?

Bu parçaların tek bir ortak parçaya nasıl bağlandığını ve herkesten çıkarılan o ortak bölümde Yaradan’ı nasıl hissetmek istediğinizi hissediyor musunuz? Yaradan’a ihsan etmek ve O’nu hissetmek için birbirinize ihsan etmek, bağlanmak mı istiyorsunuz? Tüm bu deneyimleri geliştirmeli ve sürekli tartışmalı, üzerinde çalışmalı ve hissetmelisiniz. Sonunda, bunu yaşayacaksınız.

Onludaki Çalışma İçin Önemli Olan Nedir?

Soru: Şimdi onluda manevi çalışmayı uygulamaya çalışıyoruz. Bu çalışmanın usule uygun kısmı ne kadar önemli? Ben sanal bir onluya aidim ve onluda kimin olduğunu tam olarak bilmiyorum. Bunu bilmek önemli mi?

Cevap: Duygu içinde bağ kurmaya çalışmalısınız. Sanal veya fiziksel onlu olması fark etmez. Önemli olan, kalbin çabalarıyla ne kadar bağ kurmaya çalıştığınızdır.

Tam olarak onluda kimin olduğunu, medeni durumlarını, sosyal durumlarını vb.ni bilmenize gerek yok. Sizin için önemli olan tek şey, onlara katıldığınız ve onlarla birlikte ilerlediğiniz, onların Yaradan’a olan manevi özlemleridir. Bütün bunlar manevi alanda gerçekleşir ve içinde hiçbir fiziksel parametre yoktur.

Kuyusuz Çöl Yoktur

“Çölü güzel yapan şey,” dedi Küçük Prens, “bir yerlerde bir kuyu saklamasıdır …”

Antoine de Saint-Exupéry, Küçük Prens.

Kuyular kumun altında gizlidir. Onlar her yerde varlar. Hayatın kökü her yerde, her şeyin içindedir. Bizim için en önemli şey, dışarıda gördüklerimizle değil, yaşamın anlamıyla, hayatın kökeniyle ilişki kurmamızdır.

Soru: Söyler misiniz, çöl içimde mi yanıyor? Bugün pek çok insan hayatın olmadığı hissine kapılıyor.

Cevap: Zaten orada olmayan bir şeyi ifşa ediyorsunuz. Daha önce de hayat yoktu, sadece şimdi anlıyorsunuz. Ve şimdi ifşa ettiğiniz şey, öncekinden daha iyidir.

Soru: İçimde yanarken, bu koşulu aşarsam orada bir kuyu olacağını nasıl anlayabilirim ya da inanabilirim? Bu ne tür bir düşüncedir?

Cevap: Yaşamın bir anlamı olduğu, bir amacı olduğu, bizi ayağa kaldırıp canlandırabilecek, ciddi bir şekilde istersek bizi yaşamın kaynağına götürebilecek büyük doğa güçleri olduğu.

Soru: Böyle yalnız bir durum içinde, bu düşünceyi nasıl anlayabilirim/tutabilirim?

Cevap: Sadece kendinizi diğer arkadaşlarınızla bir araya getirirseniz. Bir araya gelmelisiniz, bunun sadece birlikte yapıldığını anlamalısınız. Sadece çevrenin içinde.

Soru: Çevre, onlar da benimle aynı mı, içten içe yalnız, kuyu mu arıyorlar?

Cevap: Tam olarak anlamaları gereken şey, bu kuyunun aralarındaki bağda gizli olduğudur.