“Mutsuzluk Çağı” (Linkedin)

Küresel analiz ve danışmanlık şirketi Gallup tarafından yakın zamanda yayınlanan bir makale, dünya genelinde mutsuzluğun arttığını ortaya çıkardı. Makaleye göre durum “endişe verici çünkü mutsuzluk şu anda rekor seviyede. … İnsanlar her zamankinden daha fazla öfke, üzüntü, acı, endişe ve stres hissediyor.” Mutsuzluğun artmasında pandeminin payı olduğu kabul edilirken, “Aslında mutsuzluk on yıldır istikrarlı bir şekilde tırmanıyordu.” deniyor. Araştırmalar, mutluluğun sosyal bağlara bağlı olduğunu gösteriyor. İstatistiksel olarak, daha güçlü ve daha fazla sayıda sosyal bağa sahip insanlar, kendilerini daha mutlu hissederken, içedönüklerin mutsuz hissettiklerini bildirme olasılığı daha yüksek.

Mutluluk ve sosyal bağlar arasındaki ilişki, tüm yaratılışta temel bir öğeye işaret eder. Realitenin her parçasında sağlamlık, canlılık ve gelişim, çevre ile olan bağlara bağlıdır. Realitede herhangi bir yerde meydana gelen her değişiklik, çevre ile bazı etkileşimler nedeniyle gerçekleşir. Yırtıcı hayvanlardan kaçmak gibi görünüşte olumsuz bağlar bile gelişimi hızlandırır.

Tüm doğa için geçerli olan, kendi vücudumuz için de geçerlidir. Vücudumuz ancak hücreler ve organlar arasındaki sayısız bağ sayesinde kendini idame ettirebilir, kendini besleyebilir, patojenlerden ve kirleticilerden koruyabilir, sağlıklı ve güçlü tutabilir. Bu bağların çeşitliliği ve karşılıklı destekleri vücuda güç, dayanıklılık ve canlılık verir.

Bu bağların koptuğu ve kusurlu olduğu tek yer, insan toplumudur. Diğer tüm topluluklar ve diğer tüm doğal sistemler uyumlu bir şekilde çalışır ve parçaları birbirini tamamlar ve destekler. Ancak bizim durumumuzda, karşılıklı destek ve tamamlayıcılık yoktur. Bağlarımız sömürücü ve taciz edicidir ve hedeflerimiz kendi yaşamlarımızı iyileştirmek değil, başkalarının yaşamlarını daha da kötü hale getirmektir.

Bu nedenle, Gallup anketinin bildirdiği tüm olumsuz unsurlar -öfke, üzüntü, acı, endişe ve stres- aramızdaki bozuk ve kopmuş bağlardan kaynaklanıyor. Başlamış olan mutsuzluk çağı, bizim kendi eserimizdir. Birbirimizle ilişki kurma biçimimizi değiştirirsek, ondan çıkıp, şu anda olumsuz olarak algıladığımız her şeyin olumlu karşıtına dönüşeceği bir çağ ile buluşacağız.

Şu anda toplumda hâkim olan olumsuz ilişkiler, umursamazlığın ve yabancılaşmanın bedelini bildiği için, yakınlık ve karşılıklı ilgide ısrar eden bir toplumun alt tabakası olacaktır. Mutsuzluk çağı, gerçek bir aydınlanmanın, doğa bilgisinin ve ondan insan doğasını nasıl düzelteceğini ve hayatı tüm insanlık için nasıl iyi hale getireceğini öğrenen bir çağın tetikleyicisi olabilir. Alternatif olarak, eylemsizliği seçersek, yaygın mutsuzluk tırmanmaya devam edebilir ve benzeri görülmemiş bir sefalet çağına dönüşebilir.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed