Daily Archives: Ocak 9, 2023

“İnsanlar İçin, Birini Sözünü Kesmeden Dinlemek Neden Bu Kadar Zor?” (Quora)

Neden bazen başkalarını dinlemek çok zordur? Her şeyden ve herkesten önce kişisel çıkarımızı düşündüğümüz egoizmimiz ve gururumuz nedeniyle, başkalarının fikirleriyle belirli anlaşmazlıklar yaşamamız yaygın bir durumdur. Farklı bir görüş bile olmayabilir ama benim söylemek istediklerimi başka birinin söylemesi ve benim söylememem, dinlememem için yeterlidir.

Görüşün kendisi o kadar önemli değildir. Önemli olan kendini ifade edebilme yeteneğidir.

Bazen, kişinin kendi görüşlerini farklı görüşlere sahip bir başkasına dayattığı bir durum ortaya çıkar ve bu, kendi görüşlerini ileri süren kişinin, diğer kişinin benlik algısını bastırdığı hissini uyandırır. Çünkü dinlediğimiz zaman karşımızdakinin etkisi altına gireriz. Biz o anlarda neredeyiz? Görünüşe göre yok oluyoruz, bu yüzden orada burada kendi ağzımızı açma ihtiyacı hissediyoruz.

Diğer bir deyişle, söylediklerimiz görünüşte doğru ve yerinde olsa bile, doğrudan ve zorlayıcı bir şekilde konuşmalara girmemeliyiz. Hazırlık olması gerekiyor. Yani konuştuğumuz kişiye haklı olduğu hissini vermemiz gerekiyor. O zaman onlarla kalplerimizi konuşabiliriz ve daha sonra, diğer kişi kendini boşalttığında, sohbeti yavaş yavaş değiştirmeye başlayabiliriz.

Evrensel Egoizmin Tezahürü

İbrahim’in grubu, “İsrail topraklarının keşfi” döneminden geçtikten sonra, aralarında ortaya çıkan arzudan, karşılıklı ihsan etme ve sevgi için ortak bir arzu yaratmayı başardılar ve bu arzuda üst gücü yani Yaradan’ı ifşa ettiler.

Diğer bir değişle, O’nun derecesine yükselerek ideal bir duruma geldiler. Ama ona ulaşır ulaşmaz, daha da büyük bir egoizm kendini göstermeye başladı çünkü Babil’den kendileriyle bile ilgili olmayan ve ihsan etme ve sevgi niteliğiyle ilgili olan, tüm büyük egoizmi yanlarına aldılar.

Böyle, bir sonrakinin evrensel egoizm, daha da yüksek derecede, sadece bu küçük grubun değil, tüm insanlığın doğasında olan, her zaman büyümelerine ve güçlenmelerine rağmen, tüm kitlenin doğasında kendini göstermeye başladı.

Rambam’a göre 5.000 kişi Babil’i terk etti ve İsrail toprakları derecesine ulaştıklarında sayıları 3.000.000’du. Bu 2.700 yıl önceydi.

Zohar Benim İçimde İfşa Olur

Zohar Kitabı’nda, üst sistemlerin yapısı hakkında okuduğumuzda, her zaman (ve en önemli şey de budur!) bu sistemlerin nerede konumlandığını düşünmeliyiz. Onlar her birimizin içindedir. Bizler onları ifşa etmeliyiz.

Partzufim, Sefirot adlarını ve çeşitli eylemlerin adlarını -Atik, Arik Anpin, birini diğerinden ayıran Parsa, yükselişler, düşüşler, bağlanmalar ve ayrılıklar-  dinlediğimde tek bir şeye bakmam gerekiyor: “Tüm bunların benim içimde olduğunu ne zaman hissedeceğim?! Bu nitelikler ve eylemler benim içimde ve duyumlarımda nerede? İşte Atik. Ve işte orada Arik Anpin. Ve burada, Parsa’nın ortasında, bu hissetmemi engelliyor!”

Bütün bunlar kişinin içinde ifşa edilmelidir. Sonuçta, maneviyat bizim içimizdedir. Bize öyle geliyor ki manevi dünya çok uzaklarda bir yerlerde, bir takım boşlukların içinde. Ama biz “gerçeklik algısı”nda çalışıyoruz ki tüm gerçekliği kendi içimizde hissediyoruz ve bu manevidir; en derin içsel katmanımızdır.

Bu nedenle, bir cerrah gibi, Zohar’ın bahsettiği üst sistemi kendi içimde, duyularımın derinliklerinde ifşa etmeye çalışmalıyım.

Ve sonra, “üst düşünce”, “RADLA”, “Atik”, “Arik Anpin” ve “Keter’e yükselir” sözcüklerini okuyarak, bunun içimde nasıl olduğunu hissetmeye çalışmalıyım. Zohar metninde yazılan her kelimenin bende kendi hissine sahip olmasını istiyorum.

Sürekli bunun üzerinde çalışıyorum. Buna maneviyatı ifşa etmeye çalışıyorum denir. Unutmayın!

Her dersten önce, Zohar’dan okuduğumuz her pasajdan önce, bu niyete geri dönmek, şimdi Tora’nın içsel kısmıyla, kişinin içinde ifşa olan içsel Tora ile uğraştığımızı hatırlamak gerekir.

İçimizde çeşitli düşünceler, arzular ve nitelikler vardır ve bunların en derinlerinde, Zohar Kitabı’nda okuduğumuz manevi gerçeklik ifşa olur.

Bu nedenle tüm dikkatim ve tüm beklentilerim kendi içimde ifşa edeceklerime odaklanmış olmalıdır.

Her şeyden önce, kendi içimde bu sözlere karşı herhangi bir hareket veya tepki görmeye çalışarak, bununla her zaman ilgilenirim.

Onları hayal etseniz bile, önemli değil. Asıl mesele, bu içsel hareketleri kendi içinizde hissetmeye çalışmaktır.

Bu istek başlı başına bir duadır. Metni bu şekilde ele almaya alışacağız ve sonra bu alışkanlığa aramızda bir bağ ekleyeceğiz.

Sonuçta, Zohar Kitabı sadece aramızda bir bağ oluşturmak için yazılmıştır. Bu bağ, bedenler arasında değil, daha çok içimde, içimdeki tüm ruhların noktaları arasındadır.

Bu bağı kendi içimde, “ben” imajı ile “diğerleri” imajı arasında kurmalıyım. İçimde yarattığım bu bağda, manevi algı kabımı, Kli’mi inşa ederim ve maneviyat onun içinde ifşa olur.

Bu nedenle tüm dikkatim kendi içimde yoğunlaşmalı. Ve kelimeler, metinler veya anlamları ne olursa olsun, her zaman içimdeki olgulardan bahsederler.

Kelimenin kendisini duymak istemem; içimde nasıl yankılandığını hissetmek isterim. Bu, onun anlamıdır. Ne de olsa, tüm kelimeler bu dünyadan alınmıştır, ancak onlar beni içimdeki üst dünya hissine götürmeliler.

Zohar Bize Ne Öğretir?

Zohar bize ne öğretir?  Kabala biliminden bilinir ki, Yaradan, içinde tüm ileri gelişimin yer aldığı, tek bir arzu yarattı.

Bu tek arzu, ortak bir ruh olan, Adam adı verilen, tek bir sistemde birbirine bağlı çok sayıda özel arzuyu içerir.

Sonra Yaradan, Kendi programına göre, bu her arzunun parçaları arasında var olan bağı yok etmeye başladı.

Onlar, organları birbirleriyle düzgün bir şekilde etkileşime girmeyen hasta bir bedendeki gibi, birbirleriyle bağlarını kaybetmeye başlarlar, bu da bir dengesizliğe yol açar ve hissettiğimiz şey, hastalığın semptomlarıdır: basınç veya sıcaklık artar, kimyasal içerikler, kanın bileşimi vb. yani vücut kendi kendini dengede tutmaz. Bu bir hastalıktır.

Yaradan ruhlara bunu neden yapar? Bozulmayı hissedelim ve sonra ıslah olalım diye.

Bu hastalık orijinal halimize nüfuz eder, bizi tek bir sistemin parçası yapan aramızdaki bağı bozar ve birbirimize giderek daha az bağlı hissetmeye başlarız.

Aramızdaki bu bağ kaybında, sonsuzluktan birbirimize sonu olmayan şekilde bağlı olduğumuz ve bu bağın tamamen kaybolduğu bir duruma kadar, 125 derece iniş vardır.

Ve daha da fazlası, 125 derecelik seviyeden aşağı inildiğinde, Parsa denilen daha da büyük bir hasar meydana gelir ve pozitif bir bağ yerine, onun yokluğunun ardından yeni negatif bir bağ oluşur.

Ve artık herkes başkalarını kendi çıkarları için kullanmak ister. Beden sadece ölmez, aynı zamanda kendini tamamen yiyip bitirir.

Alma arzusu içine, başkalarını kullanma arzusu içine bu düşüş, birbirimizle olan tüm bağımızı, hem ihsan etme uğruna pozitif, hem de alma uğruna negatif bağı tamamen kaybettiğimiz bir duruma ulaşana kadar devam eder, bu da bizi maneviyatla tamamen çelişkiye ve onun farkındalığının veya bilgisinin yokluğuna getirir. Bu, birbirimizden ayrılmamızın bir sonucudur.

Ve sonra bu dünyayı hissederiz – hayali bir gerçeklik. Neden hayalidir? Çünkü bu, Yaradan tarafından bize O’nun yokluğu illüzyonunu vermek için özel olarak yaratılmıştır.

Ne yapmalıyız? Aramızdaki bağı ıslah etmemiz gerektiğini anlamalıyız. Aramızdaki bağ arttıkça, ruh bu dünyamızın duyumlarından sonsuzluğa doğru yükselir. Aramızda yeniden bağ kurmak bir yükseliş yaratır.

Bu nedenle, tüm ruhlarla, yaradılışın tüm parçalarıyla ile bağda olduğumuzu hayal edebildiğimiz ölçüde, Zohar Kitabı‘ndan aldığımız hazzı artıracağız.

Ne de olsa o, sonsuzluğun yüceliğinden yazılmıştır. Zohar Kitabı’nın yazarları bu çalışmayı 125 derece yükseklikte birbirleriyle bağ kurdukları yerden yazdılar.

Bu nedenle, Zohar‘ı çalışırken, birbirimizle bağ kurma arzusu duymalıyız. Özel bir bilgeliğe gerek yok. Her şeyi ancak birbirimizle bağ kurarak kavradığımızı hatırlamak yeterlidir.

Ve aslında, Zohar sadece ruhların bağından bahseder. Bana, Adam adı verilen evrensel sistemle, diğer tüm ruhlarla bağımın ne olduğunu ve hepsini ıslah olmuş, sağlıklı ve düzgün işleyen bir sisteme bağlamak için bunu nasıl kullanmam gerektiğini açıklar.

Zohar‘ın bahsettiği tek şey budur. Herkes için bu ıslah eylemini gerçekleştirmek için burada olduğumu vb.ni açıklar.