“Nihai Haz” (Medium)

Bilim adamları, diğer karıncalarla yaptığı bir faaliyet sırasında ısıya maruz kalan bir karıncanın, bunu hissetmiyormuş gibi davrandığını keşfetti. Sanki hiçbir şey hissetmiyormuş gibi diğer tüm karıncalarla devam eder, ancak tüm karıncalar yaptığında rotasını değiştirir. Aynı şey sığırcık gibi, birçok kuş sürüsü ve birçok balık sürüsü için de geçerlidir. Birbirlerini takip etmezler, sayısız çeşitten oluşan tek bir organizmaymış gibi hareket ederler. Bunu hormon salgılayarak mı yoksa başka bir şeyle mi yapıyorlar bilmiyorum ama sonuçta birbirleriyle tam bir uyum içinde oluyorlar.

İnsanlar bu şekilde hissedemezler. Toplumla bütünleşme yeteneğimiz tamamen reddedilir; her zaman bireyselliğimizi hissederiz. Ayrıca, bireyselliğimizi toplumdan üstün tutarız, bu yüzden sığırcıkların ve balık sürülerinin çalıştığı ortak akılla bağlantı kuramayız.

Kolektif aklı hissedemediğimiz için, kolektif realitenin anlaşılması ve algılanması reddedilir. Sanki burnumuzun ötesini göremediğimiz bir dünyada yaşıyoruz. Aynı zamanda, kesinlikle kolektif bir algı ile doğmadığımız için, onunla doğmaktan çok, onu geliştirerek sonsuz derecede daha fazlasını kazanacağız. Sadece kolektif aklı değil, aynı zamanda gelişiminin ardındaki düşünceyi, ona sahip olmakla olmamak arasındaki farkı ve başkalarının bu bilinci kazanmasına yardımcı olmanın yolunu da elde edeceğiz.

Böyle bir kolektif bilinç halinin var olduğunu gördüğümüzde, onu elde etmek isteriz. Bu, ona doğuştan gelen benmerkezciliğimizden daha fazla değer vermemiz için bizi motive eder. Motivasyonumuz arttıkça, o duruma ancak bencilliğimize karşı tercih yaparsak ulaşabileceğimizi anlarız.

Bir kez bu koşula geldiğimizde, tamamen hazzın yeni bir türünü, nihai hazzı keşfederiz. Bu tür bir hazda kendimizi değil, kolektif varlığımızı, birliğimizi hissetmeye çalışırız. Benliğin askıya alınması değil, gerçekte her varlıktan oluşan ve ona ait olan yeni bir benliğin eklenmesidir. Özgün benliğimiz var olmaya devam eder ve bir yenisi eklenir.

Bu kolektif bilinci bir kez edindiğimizde, sevginin gerçek anlamını ve neden herkesin ona özlem duyduğunu anlarız. Bu sevgide, ayrı benliklerimizi hissederiz ve aynı zamanda herkesin kendi benliklerinin üzerine çıkma ve başkalarıyla sevgide birleşme çabalarını hissederiz.

Aslında bu durumda, egonun amacı değişir ve yeni rolü, nefret ve ayrılık durumu ile sevgi ve bağ durumu arasında ayrım yapmaktır. Kişinin egosu ne kadar büyükse, sevginin sevinci de o kadar büyük olur çünkü daha büyük bir egonun üstesinden gelmek için, daha büyük bir sevgi gerekir.

Sürecin sonunda, kişi egonun mutlak bencilliğini hisseder ve aynı zamanda kolektif bilinçte var olan mutlak sevgiyi de hisseder. Balıkların ve kuşların içgüdüsel olarak hissettiklerini, ancak Yaratılışın her zerresi için sevgiyi geliştirdiğimizde hissedebiliriz. Bu nihai sevgi, beraberinde nihai hazzı getirir. Hepimizin hissetmeye özlem duyduğu nihai sevgi, kesinlikle sevilmek değil, başkaları için mutlak sevgi hissetmektir. Bunu deneyimlediğimizde, her şeyin mutlak sevgi olduğunu görürüz.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed