Daily Archives: Kasım 20, 2022

Yaradan’dan Başkası Yoktur

“O’ndan başkası yok” sözü, manevi yolun başlangıcı ve sonu anlamına gelir. Soyut konuşmayı sevmem, ama bu inanılmaz. Bu kavrama birçok kez girmek gerekir.

Yaradan’dan başka hareket eden yoktur. Dünyada hiç kimsenin bir şey yapma imkânı yoktur, çünkü sadece Yaradan yani üst ışık yaratır, doğurur, hareket eder ve her şeyi yapar. Genel olarak, tüm enerji, tüm güç, tüm canlıları tutan, yaratan ve dönüştüren her şey, yalnızca ışığın gücüdür, Yaradan’ın gücüdür.

Bununla birlikte, Yaradan içimize bir kıvılcım yerleştirdi, onun yardımıyla, bu kıvılcımın temelinde bir şeyleri etkileyebiliriz, egoizm temelinde değil! Egoizmimiz, tersine çevrilemeyecek cansız bir şeydir. Ama bizim içimizde ve cansız, bitkisel ve hayvansal doğada var olan her şey, bu kıvılcım sayesinde vardır.

İçlerindeki bu kıvılcımın, onları Yaradan’a benzer eylemler yapmak için motive etmeye başladığı insanlar vardır. Onları sadece canlandırmakla kalmaz, aynı zamanda O’nun gibi olma arzusunu da verir. Bu tür insanlara “Domeh – benzer” kelimesinden gelen “Adem” denir.

İnsanlarda bu kıvılcım birinci, ikinci ve üçüncü seviyelerde ise yani cansız, bitkisel ve hayvansal seviyelerde ise, o zaman onları harekete geçirir ve onlar bilim, kültür, teknoloji vb. geliştirirler.

Ve kişide bunun yoğunluğu dördüncü seviyeye ulaştığında, kişi Yaradan’a eşit olmak için özlem duyar. Bulutların ötesinde bir yere taşınmıştır, hayatın anlamını, kaynağını bulması gerekir. Bu tür insanlara “Yaradan’a doğru” anlamına gelen İsrail denir.

İbrahim, böyle insanları Babil’de topladı ve onlarla Yaradan’a yükselmek için çalışmaya başladı. Bu yüzden onlara Kabalist denir. Bu insanlar, her çağda vardı ve bu güne kadar var oldular.

Tarih boyunca pek çok bilim adamı ve filozof, Yahudi olması şart değil, bunu anladı, çalıştı ve Yaradan’ı ifşa etme bilimini doğru yorumladı çünkü onlarda bu kıvılcım, kalbinde bu nokta, bu yıldız vardı. Bu, kişiyi Yaradan’a götürür ve her şeyi kontrol eden tek bir ışık gücünün olduğunu ortaya çıkarır.

Bununla birlikte kişi, içinde dördüncü dereceden bir noktanın uyanması nedeniyle, ışığın etkisini kendisi üzerinde çağırabilir ama sadece gerçekten böyle olmak istiyorsa. Egoizminin üzerine çıkmak, hatta onu, almak yerine ihsan etmeye dönüştürmek istiyorsa, ışıktan bunu yapmasını talep edebilir. Ama her durumda, her şeyi sadece ışık yapar ve dolayısıyla O’ndan başkası yoktur.

Özel Bir Ruh

Soru: Maneviyatı edinen insanın, içinden yandığını ve bunun gerçekten hissedilmeye başlandığını söylediğinizde, kendi algıladıklarınızdan mı benzerlikler alıyorsunuz?

Cevap: Tabii ki kendimden! Dünyada var olan her şeyi, insan kendi içinde yaşar. Bakın herkes hayatını nasıl yaşıyor: kısa ya da uzun, az ya da çok refah içinde, ıstıraplı, problemli, biraz bundan, biraz bundan.

Soru: Böyle ağır şeylerden bahsediyorsunuz! Tüm bunları hissetmek için gerçekten bunu bizzat yaşamak zorunda mıydınız?

Cevap: Bunun içinde geçerek, sağa veya sola saparsam ya bir “gözleme”ye dönüşeceğimi ya da bunun mükemmel bir şey olacağını gördüm – trenimi sorunsuz bir şekilde yavaşlatacak yumuşak bir yastık.

Soru: Peki, bu durumlardan geçtiğinizde, her birini açıkça hissettiniz mi?

Cevap: Evet, çünkü kişi genellikle orta çizgide yürür. Onu yavaşlatan bir bariyere yine çarpar ama bu, durmanız gerektiğinde sizi tutan kancalar gibidir. Bu idrakler sizi yavaşça yavaşlatır.

Soru: Ve herkes bu seviyelerden geçmek zorunda mı kalacak?

Cevap: Tabii ki, bu bir zorunluluktur: sağ ve sol çizgiler, bunun üzerine orta çizgiyi inşa edersiniz. Bu, hangi biçimde yani ne ölçüde olduğuna bağlıdır. Benim ruhuma göre, benim çok çalışmam ve çok dağıtım yapmam gerekiyordu. Ruhlar arasında böyle ruhlar vardır, yüksek değil sadece özeldirler. Öğretmenler veya sorumlu liderler ve benzeri olmaları gerekir.

Bir keresinde Rabaş’ın eski bir öğrencisini ziyaret ettiğimizde, bana bakarak şöyle dedi: “Sana bakıyorum ve bunu kaç yıldır yapıyorsun. Bir keresinde Rabaş dahil herkesle kavga ettiğini ve onunla sahile gitmeyi reddettiğini hatırlıyorum. Sonra onunla ben gittim. Ve orada ona sordum: “Rav, neden bu Laitman’ı kovmuyorsun? Bakın kendinde nelere izin veriyor!”

Rabaş, “Onu kovmak isterdim ama onun özel bir ruhu var” diye yanıtladı. O zaman anlamamıştım ama şimdi görüyorum ki pes etmiyorsun, devam ediyorsun ve hep bir hedefi vurmaya sürekli devam ediyorsun.”

Bunu neden söylüyorum? Kendimi ön plana çıkarmak için değil. Bunda özel bir şey yoktur çünkü Yaradan görevi belirler ve kaldırır. Ancak herkesin bir görevi vardır ve yerine getirilmesi gerekir. Bunun bana baskı yaptığını hissediyorum ve bunu uyguluyorum. Ondan kaçmak mümkün mü? Bu yasak. Bununla hem fikir olup olmaman senin sorunun.

En azından kendimle ilgili olarak, Yaradan’ın planını haklı çıkarmaya hem fikir olmaya çalışıyorum. Bu nedenle, nasıl yaşadığım hakkında hiçbir sorum yok. Bunun yapılması gerektiğini hissediyorum.

Ve Kabala ile ilgili ilginç olan şey, ne kadar çok çalışırsanız, şu anda oynadığınız bu görüntünün gerçekte var olmadığını o kadar çok anlarsınız. İnsandan geriye hiçbir şey kalmaz! Bizim dünyamızda, onun tarihinde, olumlu ya da olumsuz, büyük ya da ünlü olan insanları hatırlıyoruz. Ama geriye hiçbir şey kalmadı! Yaradan onunla öyle oynadığı için, rolünü oynayan, aynı bütünsel nokta bu devasa sistemin içinde kalır. Ve işte bu kadardır.

Yani çok basit bir görevim var. Kendi ilmimden hissettiklerimin en fazlasını yapmaya çalışıyorum. Çalıştığı kadar işe yarar, olmazsa olmaz.

“Neyin Doğru Neyin Yanlış Olduğunu Nasıl Bilebiliriz?” (Quora)

Bizler neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilemeyiz. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilen tek kişi üst güçtür. Kabala bilgeliğinde “doğa” (“HaTeva”), “Tanrı” (“Elohim”) ile aynı şeydir. Doğanın üst gücüdür. Bu üst gücü açığa çıkarırsak, o zaman neyin doğru neyin yanlış, neyin gerçek neyin sahte olduğunu bileceğiz.

Başka bir deyişle, Yaradan’ın (veya doğanın) görüşüne göre, doğru ve yanlışı tanımlamamız gerekir. Bunu kabul etmenin ya da anlamanın zorluğunu anlıyorum, çünkü bugün herkes Tanrı’yı istediği gibi tanımlayabilir ve hatta Tanrı olarak tanımladıkları adına insanları öldürmeye girişebilirler. Dahası, herkesin kendi Tanrısı olduğu için, dünya parçalanıyor ve bu yıkım, tek bir Yaratıcının, tek bir Tanrı’nın, yani doğanın olduğu konusunda ortak bir sonuca varmaktan başka seçeneğimiz olmadığını anlayana kadar devam edecek.

Doğanın kanunlarına göre, tüm farklılıklar ve dirençlerin üzerinde bağ kurmak, son derece önemlidir; bu demektir ki çeşitli rahatsızlıkların üzerinde bir araya gelmemiz gerekir.  Doğa, bütünlüğünü ve mükemmelliğini keşfetmemiz için bize bu seçeneği verdi. Böyle bir yöne doğru yola çıkarsak, kendimizi uyumlu ve barışçıl bir dünyaya ulaşmış buluruz ve doğru ve yanlış tanımlarımız yol boyunca kendi kendilerine işe yarayacaktır.

Bağ Kutlamasına Davet

Tüm insanlık tarihine bakarsanız, insanların her zaman insan toplumunda varlık koşullarını iyileştirmeye çalıştıkları açıktır; yani birlikte nasıl var olacaklarını arıyorlardı.

Kısa bir süre için savaşlar bitti ve barış sağlandı ama sonra yeniden başladı. Ve şimdiye kadar insanlık, milletler arasında iyi bir yaşama, barışa, uyuma ve yakınlaşmaya nasıl ulaşacağını anlamadı.

Karşılıklı iddialardan vazgeçip, karşılıklı anlayışa varırsak hayatın daha iyi olacağı herkes için açıktır. Ama egoizmimiz yüzünden bunu yapamıyoruz. Herkesin içinde, başkalarıyla olan bağına karşı çıkan, haz alma arzusuna sahip bir egoist vardır.

Ne de olsa bağ, benim bir başkasına yardım etme isteğimi ve onun bana yardım etme isteğini gerektirir; öyle ki, benim ne fayda elde edeceğimi ve onun ne alacağını hesaplamadan, sadece bunun herkes için iyi olduğundan emin olmak için tek bir kişi gibi oluruz.

Bu formül bizim için net değildir ve onu asgari düzeyde bile uygulayamıyoruz. Bu nedenle insanlık, herkesin birbirini destekleyeceği ve herkese – çocuklara, kadınlara, erkeklere – iyi ve güvenli bir yaşam sunacağı, evrensel bağ durumuna yaklaşmanın yollarını arıyor. Bu anlaşma ile dünya hepimize kaynaklarını sağlayabilecek; sadece herkese yetecek kadar doğru ve iyi niyetli bir şekilde dağıtmak gerekli olacaktır.

Bilinçaltında, insanlık bunun herkes için daha iyi olacağını anlar. Ama aynı zamanda, binlerce yıldır, giderek daha fazla koptuk ve tek bir kişi gibi, kardeşçe sevgi içinde yaşamanın bu doğal koşulunu nasıl yerine getireceğimizi hiç düşünmüyoruz.

Ancak binlerce yıldan fazla bir süredir insanlık, daha yakınlaşıp, birleşip ve birbirimize sahip çıkabilmiş olsaydık, hayatın ne kadar harika olacağı fikrine sahipti. Bu, bizleri ıstıraptan, güç ve kaynakların tükenmesinden ne kadar çok kurtarırdı. Tüm işler birlikte kolayca ve zevkle, güvenle ve neşeyle yapılabilirdi.

İnsanlık bunu uzun zamandır konuşuyor ve düşünüyor ve aslında eski çağlarda bir noktada, dünyanın farklı yerlerinde, komünler gibi birlikte hareket eden topluluklar vardı. Onlar, bu komünlerin her birinde egoizm patlayana ve tüm uyumu ve birliği yok edene kadar var oldular.

Bugün, tüm bu girişimlerin çoktan aşıldığı ve bir kenara atıldığı bir aşamadayız: aşırı sağ ve aşırı sol fikirler, radikalizm, kapitalizm, sosyalizm, anarşizm vb. gibi tüm bu oluşumlarda, herkesi az çok tatmin edecek şekilde tutabileceğimiz tek bir ilke yoktu.

İşte bu yüzden, yirminci yüzyılın sonundan itibaren Kabala ilmi, insanlığa ifşa olmaya başlandı ve özellikle günümüzde kararlı bir şekilde ifşa oluyor. Ondan önce Kabala, diğer tüm metotların aksine gizlendi ve dağıtılması yasaklandı. Kabalistler, onu dikkatlice gizlediler ve insanlığın, varoluşun ancak egoist arzusunun, doğasının üzerine çıkmasıyla mümkün olduğunu anlayacağı zamanı beklediler.

Bugün tüm metotları, tüm teknikleri denediğimizi, uygulamaya çalıştığımızı ve bunun imkânsız olduğuna inandığımızı söyleyebiliriz. Geriye sadece Kabala bilimini takip etmek kalıyor. Bizim tarafımızdan sadece küçük bir müdahale gerekiyor ama sonunda, tüm ıslahlar yukarıdan yani doğanın kendisinden ifşa olmalıdır.

İşte bu yüzden, bağımız aracılığıyla, binlerce yıldır bu dünyada insanlığa eşlik eden tüm hayallerin ve umutların en uygun, en iyi biçimde gerçekleştiği, uyanma hazzını elde etmeye çalışmak için burada toplandık. O zaman insanlık, sonunda doğru karara vardığımızı görecektir.

Üst güç, üst ışık, Yaradan üzerimizde parlar ve Yaratılışın doğasına göre O’na en yakın olan, ruhumuzun kökü “kalpteki nokta”da O’nun etkisini hissederiz.

Bu nedenle, Yaradan’a yaklaşmalı ve gelişim sürecine kendi tarafımızdan yardım etmeliyiz, böylece sadece üst gücün tarafından değil, yaratılışın tüm parçalarını bir araya getirmek ve birleştirmek isteyen, aynı zamanda yaratılışın kendisinin zamanımızda uyanan kısımları nedeniyle de gelir, bu yüzden “son nesil” olarak adlandırılır.

Bunlar, önceki nesillerde binlerce yıldır olduğu gibi, sadece seçilmiş bireyler değildir. Bugün hem erkek hem de kadın birçok insan uyandı. Tüm insanlığı, mevcut seviyesinden, şimdiye kadar acı ve sıkıntılar içinde var olduğu yerden, yüce güzel bir duruma, anlayış ve farkındalığa, mükemmel halin büyük bir ifşasına, Yaradan’ın doğasına erişmeye yükseltmek için, kendi içsel değişimleri üzerinde çalışmaya hazırlar.

İyilik yapan, herkesi seven O’ndan başka bir güç yoktur. Ve biz bu sevgiye yaklaşmalı ve ona dahil olmalıyız. Aramızda sevginin hüküm sürmesi için öğrenmemiz gereken şey budur ve o zaman Yaradan aramızda kendisini ifşa edecektir.

Umarım bu ifşaya yakınızdır. Her şey çabalarımıza bağlı. Aramızdaki tüm boşluğu doldurması için, aramızdaki sevgiyi ortaya çıkarmak gerekir. Ve o zaman Yaradan, O’nun ifşası için hazırladığımız bu sevgide tezahür edecektir. Devam edin ve iyi şanslar!