“Robotlar Bizim İşlerimizi Ele Geçirdiğinde” (Medium)

Robotlar bizim işlerimizi devraldığında ne yapacağız? İşgücü piyasasının birçok alanında durum zaten böyle. Bilgisayarlı makineler, kasiyerlerden avukatlara kadar endişe verici bir oranda çoğalarak insanların yerini alıyor. Robotların tarım, teslimat, üretim işlerinin çoğunu ve otel çalışanlarını devralması uzun sürmeyecektir. Makineler, hâlihazırda büyük ölçüde otomatikleştirilmiş olan diğer birçok işin yanı sıra, banka veznedarlarının, çağrı merkezi personelinin de yerlerini alacaktır.

Ancak, giderek daha fazla insana ihtiyacın duyulacağı ve bilgisayarların asla yerini almayacağı bir alan var: eğitim. Eğitim derken, öğrenmeyi kastetmiyorum. Makineler matematikten tarihe kadar her şeyi öğretebilir. Ancak makineler bizi kelimenin tam anlamıyla eğitemez. Makineler bir çocuğu kendine güvenen ve sosyal olarak olumlu bir yetişkine dönüştüremez. Bu, yalnızca eğitimcilerin alanına giren bir şeydir.

Günümüz dünyasında her şey birbirine bağlıdır. Bizi birbirimize bağlayan sadece internet değildir. Gezegendeki her ürün birden fazla ülkede üretiliyor; yediğimiz yiyecekler birçok ülkede yetiştiriliyor ve üretiliyor; ısınmak, yemek pişirmek ve araba kullanmak için kullandığımız enerji, birincil olarak kullanıldığı ülkelerden farklı ülkelerde üretiliyor veya dışarı pompalanıyor. En bireysel düzeyden uluslararası düzeye kadar her seviyede birbirimizle olan bağlarımız olmasaydı, hayatta kalamazdık.

Ancak, birbirimize tamamen bağlı ve bağımlı hale gelirken, aynı zamanda yoğun bir şekilde birbirimize düşman da olduk. ABD’de son zamanlarda yaşanan kitlesel saldırılar ve Rusya ile Ukrayna arasındaki savaş, insanların ve ulusların birbirlerine karşı duydukları düşmanlığın bariz örnekleridir. Ama sadece kişisel olmayan düzeyde değil, bu düşmanlık aynı zamanda kardeşler, eşler, arkadaşlar ve iş arkadaşları arasında da görülüyor. Güvensizlik her yerde ve güvenin olmadığı yerde güçlü topluluklar veya mutlu aileler olamaz. Güçlü toplulukların veya mutlu ailelerin olmadığı yerde mutlu insan da yoktur. Sonuç olarak, tüm toplum çöküyor ve hiçbir teknoloji bunu durduramaz.

Bilgisayarlar insanlara birbirlerine güvenmeyi ya da birbirini önemsemeyi öğretemeyeceğinden, gelecekte en çok ihtiyaç duyulan iş eğitimcilerin işi olacaktır: diğer insanlara şefkatli bireyler olmayı öğreten insanlar, izolasyon ve şüphe yerine karşılıklı sorumluluğa dayalı bir toplumu sürdürmek için çabalayan insanlar.

Böyle bir toplum, günümüzün hiper-rekabetçi toplumundan daha az hayat dolu veya enerjik olmayacaktır. Ancak insanlar birbirlerini yenmek için değil, insanlar arasındaki birlik ve beraberliğe en çok katkı sağlayanlar olmak için yarışacaklardır.

Övgüler ve saygınlık hâlâ olacak, ancak bencil davranışlarıyla yollarındaki diğer herkesi çiğneyenlere değil, çalışmalarıyla başkalarını güçlendirenlere verilecektir. Bireysel başarılar sadece çoğalmakla kalmayacak, aynı zamanda tüm toplumu ilerletecekleri ve kimsenin zararına olmayacakları için toplum onları teşvik edecektir. Böyle bir toplumda insanlar hayallerini gerçekleştirebileceklerini ve olmak istedikleri kişi olabileceklerini hissedecekler ve aynı zamanda canlı ve destekleyici bir toplumun parçası olarak kalacaklardır.

Böyle bir topluma yönelik eğitim, insan doğasına karşı duyarlılık ve anlayış gerektirir. Gittikçe daha fazla insan bu yeni zihniyeti benimsedikçe, bugün ilişkilerimize hâkim olan yabancılaşmayı tersine çevirecek ve şefkatli ve kapsayıcı bir toplum yaratmaya yardımcı olacak bu türden daha fazla eğitimci olacaktır.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed