“İnsan Genomunun Şifresini Çözmek – Ne Kadar Çok Bilirsek, O Kadar Az Anlarız” (Medium)

Son haftalarda gazeteler ve bilimsel dergiler, insan genomunun haritalanmasının tamamlanmasını memnuniyetle karşıladı. Smithsonian Dergisi, “Bilim adamları, genetik planımızın eksik yüzde sekizini deşifre ederek, insan evrimi ve hastalığında yeni keşifler için zemin hazırladı” diye haykırdı. Time Dergisi, haritalama projesinin liderlerinden biri olan Evan Eichler’den neşeli şekilde bir alıntı yaptı: “Genomik ve tıp camiasındaki heyecan elle tutulur cinsten. Eichler bir brifing sırasında, “Şükürler olsun, sonunda bir insan genomunu bitirdik, ancak en iyisi henüz gelmedi” dedi. “Kimse bunu bir son olarak görmemeli, bu sadece genomik araştırmalarda değil, klinik tıpta da bir dönüşümün başlangıcıdır.”

Smithsonian Dergisi’nin tanımladığı gibi “Boşluksuz” İnsan Genom Dizilimine sahip olmamız harika, ancak gerçekler gösteriyor ki ne kadar çok bilirsek o kadar az anlıyoruz. İnsan genomunun şifresini çözmek bazı problemlerin çözülmesine yardımcı olabilir, ancak hayatımızı daha kolay veya daha mutlu yapmayacak. Çevremizi anlamadığımız için, genlerimizin hangi bağlamda evrimleştiğini ve çevreyle ilgili olarak nasıl çalıştıklarını anlamıyoruz. Bu nedenle tüm formüller ve bilgiler bizim gerçekliği idrak edemeyişimizin boşluğunda yutulacak ve kendi yaptıklarımızla sorunlarımızı derinleştirip daha da kötüleştireceğiz.

İçimize kodlanmış her bir genin bir nedeni vardır. Eğer onu değiştirir veya manipüle edersek, onunla bağlantılı her şeyi değiştiririz. Doğa bilerek bozukluk yaratmaz. Sadece düzeltir. Bu nedenle, doğayı “onarmaya” çalıştığımızda, körlüğümüzden dolayı görememiş olmamızın dışında, bozulmamış olanı her zaman bozarız.

Babil Talmud’unda (Şabat 156a) bilgelerimiz, eğer bir kişi katil doğasıyla doğarsa, katil veya hırsız ya da kasap veya sünnetçi olabileceğini yazmıştır. Başka bir deyişle, insanların temel özelliklerini değiştirmeye çalışmamalı, onları sadece tüm topluma faydalı oldukları yerlerde kullanmalıyız.

İnsanların genlerini değiştirmeye çalışmak yerine, doğuştan gelen doğalarını topluma zarar vermek yerine toplum yararına kullanmayı öğretmeliyiz. Bunu yapmak için, topluma en fazla katkıda bulunanların en fazla saygı duyulan, hürmet edilen ve hayran olunan kişiler olduğu bir sosyal ortam oluşturmalıyız.

Şu anda toplumun “liderleri”, kendilerinden başka hiçbir şeye değer vermeyen ve mümkün olduğunca “benzersiz” olmayı arzulayan ya da zenginlik, güç ve nüfuz elde etmek için toplumu sömüren narsistlerdir. Bunlar herkesin hayran olduğu insanlar olduğunda, toplum parçalanmadan duramaz. Herkesin takip etmeye çalıştığı benmerkezci değerler, toplumu böler ve onu giderek daha küçük parçalara ayırır. Sonunda herkes kendi başının çaresine bakmaya bırakılacaktır. Yakınlarında kimsenin olmadığını ve herkesin potansiyel bir düşman olduğunu hissedecekler. Böyle bir durumda, sefaletten tek kurtuluş uyuşturucu ve intihar olacaktır.

Liderler kendilerini değiştirmeyecek. Onlar lider çünkü biz de onlar gibiyiz, bu yüzden olmak istediğimiz  mükemmellikte olan insanlara saygı duyuyoruz. Bu nedenle toplumun idollerinin değişmesini beklememeliyiz. Bunun yerine, olduğumuz kişiyi değiştirmeliyiz ve kendimizi değiştirdikçe, idolleştirdiğimiz kişiler de değişecek ve yeni değerler ön plana çıkacak.

Toplumun değerlerini değiştirdiğimizde, hiçbirimizde doğal olarak yanlış bir şey olmadığını keşfedeceğiz. Tek kusurumuz, doğanın bize aşıladığı şeyleri nasıl kullandığımız idi. Başka bir deyişle, suçlu olan DNA’mız değil, eylemlerimizin arkasındaki niyetti.

Şu anki niyetimiz, sadece kendimizi yükseltmek olduğundan, keşfettiğimiz ve geliştirdiğimiz her şey topluma zararlıdır. Ve zarar verdiğimiz, bizi besleyen ve ayakta tutan toplum içinde yaşadığımız için, geliştirdiğimiz ve keşfettiğimiz her şey sonunda bize zarar veriyor.

Ne olduğumuzu değil, kim olduğumuzu değiştirmemiz gerekiyor. Bizim sorunumuz ne yaptığımız değil, neden yaptığımızdır. Yaşadığımız topluma fayda sağlamak için çalışırsak, kendimize fayda sağlayacağız.

Narsist zihniyetimizden dönüşüm ortak bir çaba gerektirir, ancak küresel durum zaten o kadar kötü ki, bence başka seçeneğimiz ve kaybedecek zamanımız yok.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed