Daily Archives: Haziran 22, 2022

“Bireysel ve Takım Hedeflerine Ulaşmak” (Medium)

Hayat, hedefler ve bunlara ulaşmaya uyumlu seçimlerle ilgilidir. Başarının temel unsurları, bir hedef belirlemeden önce elimizdeki koşulları ve ekip çalışması yeteneklerimizi doğru bir şekilde değerlendirmektir.

Kendime bir hedef belirlediğimde, onun ulaşabileceğim bir yerde olup olmadığını görmeliyim. Bunu başarmak için gerekli eğilim ve becerilere sahip miyim? Örneğin, analitik bir zihnim yoksa yazılım mühendisliğinde kariyer hedefi koymak zaman kaybıdır. Gerçek şu ki, yüksek teknoloji endüstrisindeki bu kadar çok çalışma ortamın olması da bana başarıya giden yolu garanti etmez.

Kişisel olarak bana hitap eden bir yöne karar verdiğimde, o alanda çalışan insanların bulunduğu bir çevreye yaklaşmalı ve günlerinin nasıl geçtiğini, hayatlarını, ailelerini, boş zamanlarını incelemeliyim. Bu işleri gerçekten yürüten insanlarla ilgili keşfettiğim örnekler, beni belirli gelişim yönlerini önceden elemeye yönlendirebilir. Bu beni zaman, kaynak ve yanlış umuttan koruyacaktır.

Ortak bir amacı paylaşan gruplar veya çalışma ekipleri de kendi alanlarında başarılı örnekler bulmalı ve mümkün olduğunca onları takip etmelidir. Genel olarak, ekip başarısı için en önemli değişken, o grup içinde var olan karşılıklı bağlılık düzeyidir.

Doğal olarak, gruptaki veya ekipteki her birey kendi performansını, çıkarlarını ve gelecekteki terfisini düşünür. Bu durumda, kişi katkıda bulunsa ve işbirliği yapsa dahi, grup birlikteliğinin derecesi düşüktür. Doğru bir ekibin nasıl kurulacağını öğrenmeye değer: ortak çıkarı dikkate alarak. Böyle bir takımda başarının sınırsız olduğunu göreceğiz.

En önde gelen tanımıyla grup, hepimizin bir arada olduğu, kendimizi bağlı hissettiğimiz ve bir vücuttaki farklı organlar gibi çalıştığımız anlamına gelir. Uyum yaratma ve sonuçlara ulaşma arzusu nedeniyle, tamamen farklı bir düzeyde her biri diğerine yardım eder ve diğerini kelimeler olmadan dahi anlar. Bu yeni dereceye, nihai hedefe tek başına ulaşılamayacağına dair mutlak bir inançla ulaşılır.

Grup gücü, bir görevin üstesinden gelmeden önce, birbirimizle bağ kurmanın kapsayıcı hedefini belirlediğimizde ortaya çıkar. Böylece aramızda ortak bir akıl, ortak bir duygu ortaya çıkar ve bundan, önümüzdeki zorluğa doğru bir şekilde yaklaşırız. Bağ olmadan ileriye doğru bir adım atmak imkânsızdır.

Grup, bir bireyler topluluğu, bireyler olarak tüm yeteneklerimizin toplamı değil, ortak çabalarımızın ve ortak özlemlerimizin birleştiği yeni bir varoluştur. Kimin ne kadar zeki ve yetenekli olduğuna bakılmaksızın, grubun zihni ve duyguları, bireylerin tek başlarına sahip olduğundan daha yüksek bir seviyede olacaktır.

Evrim, başlangıcından beri bu şekildedir. Doğanın, yaşamın gelişimini teşvik etme formülü, farklı unsurlar arasında her zaman daha gelişmiş bağlar yaratmaktır.

Akıllı varlıklar olarak bizler, şayet bu eğilimi benimser ve insanlar arasında doğru bağ kurma metodunu öğrenirsek, bunun bizi bir insan türü olarak evrimin bir sonraki aşamasına yükselteceğini göreceğiz. Bu sayede doğanın genel gücünün hareketine uyum sağlayacak ve hayatımızın her alanında mümkün olan maksimum sonuçlara ulaşacağız.

Yaradan’ın Planlarında Savaşlar Yoktur

Kötü egoizmin şu anda dünyaya, doğanın bütününe verdiği savaş şeklindeki korkunç darbeyi hafifletebilir miyiz? Her şeyden önce, dört seviyeden oluşan alma arzusundan bahsettiğimiz basit gerçeği hatırlamalıyız.

Cansız, bitkisel, canlı ve insan olmak üzere alma arzusunun dört derecesinde hissedilen şey, bize dünyada var gibi görünen şeydir. Sonuçta, tüm dünyamız alma arzumuzdur.

Bu nedenle, egoist arzuyu bulmak ve düzeltmek için mümkün olan her şeyi yapmalıyız. Dünyada sakinleştirilmesi, dengelenmesi, nereden ve neden geldiği ve amacının ne olduğunun bilincine getirilmesi gereken egoizmimiz dışında hiçbir şey yoktur.

Dünyanın durumunun, aramızdaki bağ ölçüsünün bir türevi olduğunu görmeliyiz. Daha fazla bağ kurarsak dünya için iyi, bağ kuramazsak dünya için kötü olur. Bu temelde, bizler kötü veya erdemli kabul ediliriz. Yaradan’a memnuniyet veririz veya Tanrı korusun, O’na üzüntü veririz.

Yaradan savaş istemez, O iyidir ve iyilik yapar, bu nedenle O’nun planlarında savaşlar yoktur. Aksine, O’nun planları bizi kötülüğün farkındalığına ve iyiliğin eylemlerine getirmektir, böylece O’nun gibi olacağız.

Bu nedenle Yaradan’dan gelen olumsuz hiçbir şey yoktur, hiçbir kötü tutum yoktur. Islahlara katılmazsak ve bununla başımıza bela açarsak, bu zaten bizim hatamızdır. Bunun için Yaradan’ı suçlamamalıyız; O’ndan aldığımız şeyi ıslah  etmememiz kendi hatamızdır.

Sistem aracılığıyla, her şeyi Yaradan’dan öyle bir şekilde alırız ki onu kabul edebilir, anlayabilir, tepki verebilir ve düzeltebiliriz. Yapabiliriz ama istemiyoruz! Bu nedenle, bize bir ceza gibi görünen bir düşüş alırız.

Aslında bu bizi bir derece aşağı çeken bir ıslahtır. Sonuçta dördüncü sınıftaysam ve dördüncü sınıf öğrencisinin yapması gerekeni yapamazsam, üçüncü sınıfa geri gönderilirim. Üçüncü sınıfta çalışmayı yaptığımda, tekrar dördüncü sınıfa, sonra beşinci, altıncı vb. giderim. Yani her şey sisteme göre olur.

Ruhların Arasındaki Bağ Sisteminin İçinde

Bir insanın hayatında, ona hayatın kendisinde her şeyi belirleyen belirli bir program olduğunu ve onun üzerinde hiçbir kontrolünün olmadığını söylediği bazı durumlar vardır.

Her birimiz, böyle algılanan olayları hatırlayabiliriz. Bazen ne olacağını önceden bilebiliriz ve aniden önümüze daha büyük bir vizyon açılır. Bu doğaldır. Hepimiz biraz bir nevi Wolf Messing’e benziyoruz.

Soru şudur: Bu bizi nereye götürür? Kural olarak, bu hiçbir yere götürmez. Kişi basitçe yaşamaya devam eder; ona sadece geleceğin küçük bir parçası gösterilmiştir ve kişi onunla ne yapacağını bilmez.

Esas olarak bu, kişi için temelde hiçbir şeyi çözmez. Bu sadece geleceğin bir parçasıdır, maddeselliğimizin genel sisteminde açığa çıkar, ancak bir şekilde sıkı sıkıya birbirimizle bağlı olduğumuz manevi ilişkiler bizden gizlenir.

Bizler, kesinlikle sabit ve sürekli bir şekilde işleyen bir bağ ağı içindeyiz. Hiçbirimiz onun içinde herhangi bir şey yapma özgürlüğüne kesinlikle sahip değiliz. Bu ağda herkes, bu dünyada ya da o dünyada vb. algılanan her türlü kendi duyumlarından geçer. Ama yine de, bizler her zaman ruhların, “ben”lerimizin birbirine bağlı olduğu aynı sistem içindeyiz.

Bu sistem biraz açılırsa, iki katman arasındaki, olması gereken katman ile her birimizin bugün bulunduğu seviye arasındaki ilişkiyi görebiliriz. Kişi önceden hiçbir şey görmediği için, bu tesadüfi bir fenomen gibi gelir.

Elbette hayatımızda tesadüfi hiçbir şey yoktur. Her şey kesinlikle önceden belirlenmiştir.

Ama bu neye yol açtı? Belki de kişi daha farklı ya da daha doğru, daha duyarlı davranmaya ve insanlara karşı daha sıcak davranmaya başlamıştır. Ya da mesleğinde iyilik için bazı değişiklikler yapmıştır. Ancak esasen, özde hiçbir şeyi değiştirmemiştir.

Sonuç olarak, insanlık tarihi boyunca tüm peygamberlik rüyalarının, sezgilerinin, karalamalarının, falcıların kehanetlerinin bizi hiçbir şeye götürmediğini görüyoruz. Onlar her zaman çok sayıda vardı ve bugün de varlar ve gelecekte de olacaklar.

Eğer kişiye evrenin tüm sistemini, birbirimizle olan bağımızı, hayatın gidişatını ve gelecekteki hedefimizi elde etmek için açık bir metodoloji ortaya koyarsak, onaylamak ve en önemlisi kaderimizi kontrol etmek için bu bize ifşa edildiğinde ve bize keşfetme fırsatı verildiğinde, o zaman kişiye gerçekten onu kontrol etmesi için bir tür araç verildiğini söyleyebiliriz.

Aksi takdirde gelecek ifşa olmamalıdır. Bu yüzden Kabalistler bundan asla bahsetmezler. Bunun insanlığa zararlı olduğuna inanırlar.

Bir kural vardır: kör bir adamın önüne engel koymayın. Yani, yalnızca kişinin geleceği doğru bir şekilde anlayabildiği, onun uygulanması üzerinde doğru bir şekilde çalışması için kendisine yaklaştırılabileceği kadarıyla, ancak o zaman bu, kişiye ifşa edilebilir ve onu ıslah etmeye başlar.