Daily Archives: Mayıs 26, 2022

“20. Yüzyılın Bazı Özellikleri Nelerdir?” (Quora)

20. yüzyılın ortalarında insanlık anlamsız bir varoluş dönemine girdiğini hissetmeye başladı. Sosyal bilimciler ve siyaset bilimciler, insanlığın bir zamanlar sahip olduğu daha mutlu, daha iyi ve daha kolay bir gelecek için umudunu kaybettiğini anlamaya başladılar.

O zamandan önce, insanlar bir tür ruhsal doyum için hiçbir özleme sahip değillerse, o zaman maddi doyum için özlem duyuyorlardı. İnsanlar sanata ve kültüre daha fazla ilgi duydular ve sonraki yıllarını korumak için toplumsal düzende bir değişiklik olmasını umdular. Başka bir deyişle, insanların hayattan ve dünyadan birkaç ihtiyacı vardı ve gelecekte tatmin ve mutluluk bulacaklarına güveniyorlardı.

20. yüzyılın ortalarına kadar insan egosu sürekli bir büyüme yaşıyordu ve bu, insanları düzenli olarak yeni ve farklı tatmin türleri aramaya motive etti. İnsanlık böylece kuyruğunu kovalayan bir köpek gibi koşturdu. Ancak, 20. yüzyılın ortalarından itibaren umutlar söndü. Köpek artık kovaladığı kuyruğu görmüyordu. Artık nereye koşacağını bilmiyordu. Kafası karıştı. Bu dönem, 20. yüzyılın ortalarından itibaren öne çıkmaya başladı ve insanlığın mevcut durumunun belirleyici bir özelliği haline geldi.

Dünyanın Dinamikleri

Soru: Hegel, savaşın tarihsel ilerlemenin motoru olduğunu yazmıştır. Savaşlar olmadan durgunluk ve hareketsizlik olacağına inanıyordu. Ebedi barış, evrimsel gelişimde durgunluğa yol açacak mı?

Cevap: Tabii ki hayır!

Gerçek barış, savaştan bile daha dinamik bir varoluştur. Savaş sırasında nasıl kaçacağınızı, nereye saklanacağınızı, ne yapacağınızı araştırıyorsunuz ama gerçek barışta her zaman arayışta ve yükseliştesiniz.

Filozofların dediği gibi bu durgunluk değildir. Sonuçta barışı korumanın, kendinizi ve başkalarını geliştirmenin, onları yakınlaştırmanın, birleştirmenin sürekli yollarını ararsınız.

İnanç Doğal Bir İnsan İhtiyacıdır

Soru: İnsanın bir şeye inanmaya, idollere sahip olmaya, bir şeye hayranlık duymaya, bir şeye tapınmaya doğuştan ihtiyacı vardır. İnanç, doğuştan doğamızda var mı yoksa toplumun gelişiminin bir sonucu mu?

Cevap: İnanç, son derece gelişmiş bir organizmanın bir özelliğidir. Bazı ilkel canlıların ya da hayvanların inançlı olduğunu söyleyemeyiz. İnanç güvensizliklerinden kaynaklandığı için kişinin doğal bir ihtiyacıdır.

İnanç, kendini bir şeye güvenebileceği, bazı köklü doğal veya bilimsel temellerde bir tür kaide üzerine koymak isteyen bir kişinin içsel hareketidir.

Soru: Bir Kabalist olarak neye inanırsınız, neye taparsınız?

Cevap: Genel olarak hiçbir şeye inanmam ve hiç kimseye ve hiçbir şeye tapmam. Ancak, öte yandan yücelttiğim, saygı duyduğum, seviyesine ulaşmaya çalıştığım şeyler var. Onlara taptığımı söyleyebilirsiniz ama bu tapınma daha çok saygı gibidir.