Daily Archives: Mayıs 12, 2022

Manevi Bağın Sonsuzluğu

Soru: İyi tanıdığınız ve belli bir manevi yakınlık hissettiğiniz bir insan öldüğünde, buna iki yönden baktığınızı söylediniz. Bir Kabalist olarak, kişinin bu aşamada basitçe görevini tamamladığını ve yoluna devam ettiğini anlarsınız. Öte yandan, aşina olduğunuz akrabalarının acısını hissedersiniz. Böyle bir çifte algı nasıl mümkün olabilir?

Cevap: Öğretmenimle çok yakın bağlarım oldu. 12 yıl boyunca, uyumak dışında neredeyse tüm saatler ve çalışmak zorunda olduğum zamanlarda da günde üç ya da dört saat onun yanındaydım. Artı, haftada bir onunla iki günlüğüne Tiberius’a gittik. Orada küçük bir evimiz vardı.

Buna rağmen, ayrıldığında, bu adamın görevini tamamladığı ve şimdi devam etmem gerektiği, benim için kesinlikle netti. Onunla manevi, içsel bağda olduğum seviyede kaldım ve onu dışarıdan görmesem de bağımız gelişmeye devam ediyor.

Yani, aslında, fiziksel yokluğuna müdahale etmiyorum. Bana birçok yönden yardımcı oluyor çünkü görevlerimi hissediyorum, önümde tamamen farklı bir görev hissediyorum.

Genel olarak Kabalistler, öğretmenlerinin ölümüyle, bizim dünyamızda akrabaların ölümüyle karşılaştığımız gibi karşılaşmazlar. Yani o bizden ayrılmıyor. “Bizi terk etmek” diye bir şey yok!

“Beni terk etti” ne anlama gelir? Bu, beden gözden kayboldu, bu dünyadan yok oldu demektir. Ama o beni bırakmadı! Onunla içsel bir bağım vardı, tek bir arzuda, tek bir özlemde, tek bir kapta birlikteydim. Ruhlarımız birbirine dokundu ve karşılıklı olarak nüfuz etti. Bu karşılıklı nüfuz etmede, karşılıklı manevi eylemler kalır ve gelişir.

Hiçbir durumda, ondan ve onun aracılığıyla Adem’e uzanan bu uzun zincir boyunca tüm Kabalistlerden ayrı hissetmiyorum. Fark edebildiğim, hissedebildiğim, anlayabildiğim ve kendim keşfedebildiğim ölçüde, onlarla bağlantılı olduğumu hissediyorum. Bunu açıkça hissediyorum, tıpkı dünyamızdaki bir insanın akrabalarına, dostlarına, meslektaşlarına, halkına ve dünyamıza ait olduğunu hissetmesi gibi.

Bu, yaşadığınız kesinlikle net bir duygudur. Ve birinizin gitmesi veya ikinizin birlikte daha da yükselmesi gerçeği aynı anda değişir, elbette bu duygular farklı bir seviyede dönüşür, ama yine de kalırlar, boşluk yoktur. Bir hayvansal beden, burada bir şekilde manevi teması etkileyebilir mi?! Hiçbir surette!

“Kişi Kabala’dan Ne Elde Edebilir?” (Quora)

Çocukluğumuzun sonunda, gözlerimiz yavaş yavaş açılmaya başlar ve kendimizi belli bir dünyanın içinde buluruz. Bu dünyada fazla düşünmeden, sadece “herkes gibi” yaşayarak ve onları örnek alarak yaşayabiliriz. Bununla birlikte, bazılarımız hayatın hareketleri ile gitme fikrinden rahatsız ve tatminsiz hissetmemize neden olan daha derin bir ihtiyaç hisseder.

Hayatımızdan ne istediğimiz, içimizde uyanan arzulara bağlıdır. Çevremizdeki gerçekliği keşfetme arzusu hepimizde vardır. Çocukken odalarımızı keşfederiz ve biz büyüdükçe keşif tuvalimiz de o kadar genişler: odalarımızdan bahçelerimize, sonra mahallelerimize, şehirlerimize, ülkelerimize, gezegene ve sonra evrenimizde neler olup bittiğini anlamaya çalışarak uzaya bakarız. Gelişimimiz boyunca çevremizi kapsamlı bir şekilde keşfettikten sonra, bu tür çabalardan kalıcı bir tatmin bulamadığımız sonucuna varırız.

Bugün uzay araştırmalarına olan ilgimiz bile azaldı. Onunla çoğunlukla, mobil cihazları uydular üzerinden çalıştırmak veya casusluk gibi ticari bir şekilde ilişki kuruyoruz. Uzak galaksilerin keşfini eskisinden çok daha az ilginç buluyoruz. Bunun nedeni arzularımızın değişmesidir. Arzularımız artık kozmik mesafeleri keşfetmeyi istemiyor, aksine, gelişimimizin belirli bir noktasında arzularımız içe doğru dönmeye başlıyor ve bizleri düşüncelerimizin, arzularımızın ve niteliklerimizin kaynağını aramaya yönlendiriyor.

Başka bir deyişle, sorularımız yavaş yavaş dünyamızda en iyi nasıl hayatta kalabileceğimiz ve rahat olabileceğimizden, neden burada olduğumuza doğru değişiyor. “Neden?” sorusu, belirli bir eşiğin ötesinde geliştikçe uyanır. Bu, hayatımızın anlamı ve amacı hakkında bir sorudur. Varlığımızdaki nedensel faktörleri, nereden geldiğimizi ve nereye gittiğimizi sormaya başlarız.

Bir yıldan diğerine kendimizi gerçekleştirmekte zorluk çekmemiz, arzularımızın azalmasından değil, tam tersine arzularımızın sürekli artmasından ve kendimizi gerçekleştirmek için önceden oluşturduğumuz sistemlerin artık bunu başaramamasından kaynaklanmaktadır. Ne kadar gelişirsek ve ne kadar tatminsiz olursak, kendimizi tatmin etmek için o kadar yeni ve farklı şeyler deneriz. Örneğin, uyuşturucu kullanımına karşı tutumda meydana gelen geçişi ele alalım. Bugün, dünya çapında, yakın zamana kadar bulundurmanın ve satmanın ceza gerektiren suçlar olduğu çeşitli uyuşturucuların kullanımını meşrulaştırmaya ve yasallaştırmaya yönelik hamleler var. Bunların hepsi bize bir dinginlik duygusu vermek ve dünyayla ilgili artan hayal kırıklığımızı unutmak içindir.

Çağımızda, soruyu sözlü olarak ifade etsek de etmesek de, sadece hayvan bedenlerimizde nasıl rahat bir yaşam sürdürebileceğimize değil, hayatımızın anlamına da cevaplar istemeye başlıyoruz.

Nesiller boyunca geliştirdiğimiz materyalist tutumda, kendimizi gerçekleştirmenin anlamını gitgide daha az hissediyoruz. Bir yandan kendimizi rahat yaşamak için arabalara, yaşam alanlarına ve binlerce maddi eşyaya ihtiyaç duyarken buluyoruz. Ama öte yandan, bunu sadece rahat hissetmek için yapıyoruz ve maddi öğelerin hiçbir anlamı yok. Bunun yerine, bize maddi varlığımızdan giderek artan bir memnuniyetsizlik duygusu veren ve dünyamızda tam olarak belirleyemediğimiz başka bir şeye karşı daha içsel bir ihtiyaç duyuyoruz.

Bu, hayatın anlamı ile ilgili sorudur. Hiçbir bilimin, teknolojinin, hatta felsefe ve psikolojinin çözemeyeceği bir sorudur bu çünkü çok daha derine, her şeyin uzandığı nedensel köke kadar uzanır.

Kısacası, materyalist varlığımıza karşı artan ilgi kaybımız, içimizde uyanan yeni bir gelişim seviyesinin ortaya çıkmasına işaret ediyor ve giderek daha fazla gerçek cevaplara ihtiyacımız olduğunu hissedeceğimiz varoluşsal sorular şeklini alıyor.

Kabala tam da bu soruları cevaplamak için vardır. Kabala bilgeliğini kullanarak, hayatın anlamı ve amacı hakkındaki en derin sorularımızı nasıl gidereceğimizi öğreniriz. Zaman içerisinde test edilmiş Kabala metodunu uygulayarak, bu dünyada yaşarken varoluşumuzun nedensel düzeyine erişiriz ve bunu yaparak, bizi tamamen dolduran sonsuz ve eksiksiz bir gerçeklik hissine ulaşırız. Başka bir deyişle, Kabala bilgeliği, hayatın anlamı ve amacı ile ilgili soruyu pratik ve metodik bir şekilde cevaplamak için vardır.