“İş Karşıtı Hareket Amaçlı Olmalı” (Linkedin)

2013’te başlayan iş karşıtı hareket, geçtiğimiz yıl ivme kazandı. Geçen yıl, 700.000 kişiden 1.6 milyona yükseldi. Ancak sloganı, “Sadece zenginler için değil, herkes için işsizlik!” daha iyi bir dünya ya da daha mutlu insanlar yaratmayacak.

İnsanların mutlu olduğu bir dünya yaratmak için toplumumuzdaki işin değerini yeniden düşünmemiz gerekiyor. Mutlu olmak için hayatta bir amaca ihtiyacımız var. Çalışmak, bir amaç için araç olabilir, ancak amacın kendisi olmamalıdır. Benlik değeri duygumuzda belirleyici faktörler olarak işlere veya kariyerlere değil, amaca odaklanırsak, yaşamlarımız daha dengeli, çok daha mutlu olacak ve bizler, ailelerimiz, toplumlarımız ve çevre bundan fayda sağlayacaktır.

Birkaç yıl öncesine kadar, kişinin sosyal statüsünü belirlemede baskın unsur kişinin işiydi. İş unvanınızın değeri kadar değerliydiniz. Son yıllarda bir değişim oldu. İnsanlar, o iş son derece iyi ödese bile, bir iş unvanının sizi mutlu edeceği yanılsamasından uzaklaşıyorlar.

Para yardımcı olur ama bir yere kadar. İhtiyaçlarımızı karşılamanın ve geleceğimizi makul ölçüde güvence altına almanın ötesinde, zamanımızı ve emeğimizi servetten çok hayatlarımızda değer yaratmaya ayırmalıyız. Daha fazla zenginlik yaratmak için herhangi bir ek zaman veya çaba mutluluğumuzu artırmaz. Aslında, çoğu zaman onu azaltacaktır.

Sevdiğimiz insanlarla birlikte olarak ve sevdiğimiz şeyleri yaparak değer yaratırız. Bu ikisi işimizle pekâlâ bağlantılı olabilir, ancak bu durumda iş odak noktası değil, yaptığımız işten ve çevremizdeki insanlardan keyif almamızdır.

İşimiz, bizim hayatımız, hayalimiz olmasa bile, işte çalışmaya devam etmeyi değerli kılacak böyle ilişkiler kurmamız gerekiyor. İşyerime karşı olumsuz hislerim varsa, orada olmaktan nefret edeceğim. Bu nedenle, iş arkadaşlarının sadece birbirlerini tanımaları değil, aynı zamanda birbirleri için karşılıklı düşünce ve ilgi geliştirmeleri de hayati önem taşımaktadır. Tek düşündüğüm ne zaman eve gidebileceğimse (ya da evden çalışıyorsam dizüstü bilgisayarımı ne zaman kapatacağımsa), o zaman çalışırken acı çekeceğim. Ancak, hepimizin yani çalışanların ortak hedefimize nasıl ulaşabileceğimizi düşünürsem, o zaman işimin bir amacı olacak ve bu amaç kişisel değil, toplumsal olacaktır. Bu durumda insanlar çalışma saatlerine ve kişisel görevlerine değil birbirlerine odaklanacak ve işlerinden memnun ve doyumlu hissedeceklerdir.

Bu, bugün çalışmayı düşündüğümüzden çok farklı, ancak dünyanın gittiği yer orası. Her şeyin bağlantılı olduğunu zaten biliyoruz. Bilgisayarlarımız dünyanın her yerine bağlı, hatta telefonlarımız bile dünyanın her yerine bağlı. Giysilerimiz, arabalarımız ve hatta bizi hasta eden virüsler gibi yiyeceklerimiz de dünyanın her yerinden geliyor.

Her şey birbirine bağlıdır. Bir boşlukta yaşıyormuş gibi davranırsak kendimize sahte bir kopukluk empoze eder ve kendimizi hayattan koparırız. Bu bizi mutlu edemez. Mutlu olmak için, birbirimizin ayağına basmak gibi mevcut hakim zihniyet yerine, birbirimizi desteklediğimiz olumlu bir şekilde bağ kurmamız gerekiyor.

Bu, başlamış olduğumuz bir eğitim sürecidir. Ben merkezli zihniyetimizi değiştirmek konusunda isteksiz olduğumuz için doğa, Koronavirüsü kullanarak bize kolektif düşünceyi empoze etti. Süreci kendi elimize alırsak doğadan zorunlu “derslere” ihtiyacımız kalmayacaktır.

İhtiyacımız kadar çalıştığımız, geri kalan zamanımızı sosyalleşmeye ve kendimizi geliştirmeye ayırdığımız dengeli bir iş dünyası, bizleri daha mutlu ve dingin yapmanın yanı sıra çevremize de fayda sağlayacaktır. Şu anda rakiplerimizi geride bırakmak ve şirket hissedarlarına iyi raporlar sunmak için her şeyi fazla fazla üretiyoruz. Sadece gerçekten ihtiyacımız olanı yaratsaydık, dünyamızın sınırlı kaynaklarını tüketmez, havayı, suyu ve toprağı kirletmez, kendi geleceğimizi ve çocuklarımızın geleceğini tehlikeye atmazdık.

Eğitim kulağa korkutucu bir kelime gibi gelebilir, ancak bu temel olarak tercihlerimizi değiştirmekle ilgilidir. İş karşıtı hareketin gösterdiği gibi, değerlerimiz ve tercihlerimiz zaten değişiyor, ancak acı çekerek değişmeleri için hiçbir neden yok. Kendimize karşılıklı bağımlılığımızı ve birbirimize mutlu olmamıza nasıl yardımcı olabileceğimizi öğretirsek, bunu gönüllü olarak seçeceğiz çünkü bu daha iyi bir hayatı seçmek olacak ve hepimizin daha iyi bir hayat istediğimize inanıyorum.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed