“Acıyla Nasıl Başa Çıkabilirim?” (Quora)

Yaşadığımız ıstırap, beyin yoluyla bilincimize genişler ve ıstıraba karşı tutumumuz, onunla nasıl ilişki kurduğumuz, ıstırabın yoğunluğuna eşittir.

Bu nedenle, acıyla baş edebilmek için, doğanın bizi eninde sonunda parlak ve olumlu bir geleceğe götürecek olan planına göre acı çektirdiğini zihnimizde anlamamız gerekir. Doğa, insanlık tarihinde ilk kez adeta birer okul çocuğuymuşuz gibi kulağımızdan tutup, aydınlık ve sıcak dünyasını keşfedeceğimiz olumlu ilişkiler gerçekleştirmemiz için bize rehberlik ediyor.

Doğanın bizi götürdüğü nihai hedefe ulaştığımızda artık acı çekmeyeceğiz, çünkü acı çekmek önümüzde hiçbir amaç görmememize bağlıdır. Eğer bir amaç varsa, o zaman bu amaç acıyı emer.

Belirli çabaları uyguladığımızda, bu çabaları neşeli veya acı verici olarak deneyimleyebiliriz. Duyunun kendisinde, haz ve ıstırap arasında hiçbir fark yoktur, ancak ikisi arasındaki fark, bağlı olduğumuz fikirde yatar. Belirli bir çabada bir amaç eksikliği hissedersek – bir uçuruma doğru yönlenmişiz – o zaman acı çekeriz. Tam tersine, belirli bir çabanın bizi yararlanacağımız ve haz alacağımız bir hedefe götürdüğünü hayal edersek, o zaman sadece çabaya dayanmaya değil, onu uzatmaya ve hatta ondan haz almaya hazır hale geliriz.

Toplum olarak, doğanın bizi uyumlu bir geleceğe, istikrara, sorunsuz bir yaşama götürdüğüne dair tutumlarımızı ayarlar ve sosyal çevremizde medya, sanat gibi daha fazla fikirlere bizi yönlendiren girdiler yaratırsak, o zaman hayatımızda kolayca daha fazla ilerleme sağlayabileceğiz. O zaman acıların son bulduğunu tecrübe edeceğiz.

Er ya da geç, aktif olarak böyle bir yönde ilerlediğimiz bir noktaya geleceğiz. İnsanların icat ettiği bazı hayali değerler kisvesi altında, gelecek uğruna ölümüne savaştığımız birçok savaşa ve çatışmaya zaten girdik. Ancak bugün, insan yapımı ideolojilerimizi tükettik ve bize kalan tek şey, kendimizi doğanın kendi gelişim biçimine nasıl adapte edebileceğimizi bulmaktır.

Geçmişte çeşitli insan yapımı ideolojilerin öne çıkması için savaşarak, çok fazla acı ve hayal kırıklığı yaşadık. Ancak bugün, doğanın birbirine olan bağlılığını ve karşılıklı bağımlılığını eşleştirmeye doğru ilerlersek, sonunda acıdan ve hayal kırıklığından arınmış, olumlu bir sonuç alacağız.

O zaman kendimizi en rahat ve en mutlu durumda buluruz, tıpkı annemizin rahmindeymişiz gibi ama aslında milyarlarca kat daha fazladır. Bu, bütünüyle ilgilenildiğimizi hissettiğimiz bir durumdur. Bunu hayatımızda elde edersek, o zaman bu, anne rahmindeki hissiyattan çok daha büyüktür çünkü anne rahmindeyken etrafımızı saran ilginin farkında değilizdir. Toplumda böyle bir durum geliştirerek, anlayış, farkındalık ve başarı hislerinin eklenmesiyle birlikte tüm ilgi/özen hissini yaşayacağız.

O zaman doğanın, insanlığın ve evrendeki ve tüm dünyalardaki her şeyin, bizi nasıl her şeyi kapsayan bir nezaketle sardığını deneyimleyeceğiz. Böyle bir mükemmelliğe yaklaşıyoruz ve eğer acı çekme deneyimimiz olmasaydı, o zaman asla bunun bilincine varamazdık.

Ne yazık ki, bu ögeye yorum yapma özelliği kapatılmış.

"Kabala ve Hayatın Anlamı" Yorumlar RSS Feed