Daily Archives: Şubat 18, 2022

“Zaman Var Mı?” (Quora)

Zaman kendi başına mevcut değildir. Tek bir durumda varız ve içinde bulunduğumuz tek, bütünsel ve mükemmel durumu giderek daha fazla keşfetmeye yönelik gelişme sürecimizle ilişkili olarak zamanın akışını hissediyoruz.

Kendimizi bilinçsiz hale gelen ve bilinçsiz bir durumdan yavaş yavaş bilincini kazanan bir kişi gibi düşünebiliriz. Belli noktalarda, bir hastane odasında, giren çıkanlar, hemşireler ve doktorlarla birlikte olduğunu görmeye ve anlamaya başlar ve çeşitli sesler duymaya başlar.

Öyle bir insana, gördüğü her şey önceden yokmuş gibi gelir ama aslında her zaman oradaydılar. Böylece kendine göre yeni bir şeyin ortaya çıkma sürecini zamanın geçişi olarak algılar.

Dahası, içinde bulunduğumuz tek duruma uyanma süreci, içimizdeki arzuların büyümesi meselesidir. Arzularımız arttığında ve gitgide daha geniş çemberleri algılamak istemeye başladığında, bu içsel değişim algılama kapasitemizi genişletir ve algıda yaşadığımız değişimler bize zaman hissini verir.

Herkes Islah Olacak

Soru: Bir dost, çevresinin sonucunun ne olduğunu anlarsa, karmaşık koşulların olduğunu görüp ve bu nedenle işten uzaklaşırsa, ona karşı tutum ne olmalıdır? Ona nasıl yardım edebiliriz?

Cevap: Ona yardım etmek için her şeyi yapmalıyız ancak normal yollarla: onun bizimle olmasını ve ayrılmamasını ne kadar istediğimizi gösterin, birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu ve Yaradan tam olarak her şeyin geldiği ve her şeyin geri dönmesi gereken merkezi nokta olarak birleşmemizde ifşa olduğundan, birliğimiz olmadan O’nu anlayamayacağımızı ve ifşa edemeyeceğimizi gösterin.Bütün bunları onunla birlikte öğrenmeli ve düşüncelerimizle, dualarımızla ve onunla da dahil olmak üzere sohbetlerimizle onu etkilemeliyiz ki grupta kalabilsin. Yine de, birkaç yıl bir yerlere uçsa bile uzağa gitmeyecektir.

Size, Rabaş’ın öğrencilerinin 10 ila 15 yıl onu terk ettikten sonra bir Cumartesi sabahı nasıl geri döndüklerini anlattım. Kapı açıldı ve adam sanki kendine bir fincan kahve doldurmak için dışarı çıkmış gibi içeri girdi. On yıldır uzaktaymış gibi hissetmiyordu! İnsan toplumunda bu nasıl olabilir ki? Ama Kabalistik grupta olabilir. Aynen öyle, yerime geri döndüm. Bu nedenle endişelenmemize gerek yok, herkes gelecek ve ıslahlarından geçecektir. Ama birbirimize yardım etmemiz arzu edilir.

 

“Her Şey Derinin Ötesine Geçtiğinde Ne Olur?” (Linkedin)

Kişiyi derisinin ötesinde göremedikçe, o kişiyi görmezsiniz. İnsanların kim olduğu hakkında endişelenmek yerine, birbirleri hakkında ne hissettiklerini düşünmeleri gerekir.

Günümüz Amerikan toplumuna ve insanların zihnine yerleştirmeye çalıştığı fikirlere baktığınızda, bunda ciddi bir terslik olduğunu anlıyorsunuz. “Liberalizm” adı altında, kişi herhangi bir tıbbi müdahale bile olmadan, “içinde nasıl hissettiğine” göre kendi cinsel kimliği belirleyebilir ve ASÖB’e (Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği) göre, “kamuya hizmet eden devlet kurumları, sizi cinsel kimliğinize uyan tuvalet veya cinsiyete göre ayrılmış diğer tesisleri kullanmaktan alıkoyamaz veya bir tuvaleti veya cinsiyete göre ayrılmış başka bir tesisi kullanmak için cinsiyetinizi kanıtlamak için kimlik sağlamanızı isteyemez”, işler böyle doğru yürümez. Bu basitçe doğal değildir.

Ancak Amerikan toplumunu rahatsız eden sadece cinsel kimlik sorunları değil. Kimlik siyaseti ile ilgili saplantılı meşguliyet, insanların kalplerinde ve zihinlerinde onları yerleştirdiğimiz kategorilerin ardındaki insanları gerçekten görmelerine yer vermiyor.

İnsanların derisi ve kimliğiyle meşguliyet çok uzun zaman önce başladı, ancak son on yılda oldukça hızlandı. Egonun yoğunlaşmasıyla birlikte, toplumun çeşitli çarpıtmaları sağduyuyu ele geçirdi. Örneğin, transseksüellerin kadın sporlarına katılımını ele alalım. Transseksüel hakları adına kadın hakları ezilmekte ve çiğnenmektedir. Bunun nasıl iyi sonuçlanabileceğini kestiremiyorum.

Bu durumu iyileştirecek sihirli bir formülüm yok, ama bana öyle geliyor ki Amerika’nın sorunlarından biri, kelimenin gerçek anlamıyla olmasa da, hiçbir zaman bir devrim yaşamamış olması. 1917 Rusya’sındaki Bolşevik Devrimi gibi bir devrimden bahsetmiyorum. O günlerde, Ruslar bir devrim için tamamen hazırlıksızdı ve sonuçlar dolayısıyla berbattı.

Aksine, bir devrimden söz ettiğimde, tüm ulusun yaşadığı ideolojik bir dönüşümü kastediyorum. Örneğin Fransız Devrimi’ni ya da çeşitli biçimlerde İngiltere ya da Almanya’da gerçekleşen benzer süreçleri ele alın ve ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Derinin ötesine geçemedikçe, size insanların ten rengine takıntıdan başka bir şey kalmaz. Bu tutum daha sonra insanların yaşamlarının her alanına yayılır. Başkalarıyla bağ kurmayı düşünmek yerine, başkaları üzerindeki güce odaklanırlar, bu da onları zenginlik ve güç üzerinde takıntı haline getirir. İşte bu yüzden Amerika’nın Tanrısı dolardır.

Büyümek için, insanların kalpleri özüne kadar sarsılmalıdır. Değerlerine meydan okunmalı ve doğru olduğunu düşündükleri her şeyi yeniden düşünmelidirler. Değişiklikler korkutucu olabilir, ancak olgunlaşmanın ayrılmaz bir parçasıdır.

İnsanlar gerçeği birden fazla açıdan görmeyi öğrendiklerinde, hayata ve özellikle de diğer insanlara karşı daha ciddi ve ılımlı bir tutum geliştirirler. Aksi takdirde, dünya görüşleri değişmeden kalır, tartışmasız kalır ve yüzeysel (ve bölücü) etiketlerden veya güç kazanmak için servet biriktirmekten başka bir şey düşünemezler, ihtiyaçların sağlanmasının ötesinde, daha fazla paranın onları daha mutlu etmeyeceğini fark etmezler.

Sonuçta, aşırı güç insanları yalnızlaştırır ve yalnızlık insanları mutsuz eder. Bu, hayatın amacı olan mutlu olmak ile çelişir.

Bu nedenle, Amerika’nın temellere dönme zamanının geldiğini düşünüyorum. İnsanlar oldukları gibi olmalılar çünkü oldukları gibi iyiler. Kim oldukları hakkında endişelenmek yerine, birbirleri hakkında ne hissettiklerini düşünmeleri gerekir.