Daily Archives: Şubat 15, 2022

Dünya İyi Bir Şekilde Gelişebilir Mi?

Şüphesiz, dünyadaki her şey, sadece amaca doğru ilerleme uğruna olur. Kuşkusuz tüm bu pandemiler ve virüsler, bizleri bu amacı gerçekleştirmeye zorlamak için dünyamıza gelmektedir.

Ve şüphesiz, hareketi, hedefi ve hızlanmayı seçersek, bu hedefe doğru iyi bir şekilde ilerleyebiliriz. Arkamızdan bize çarpmaya hazır olarak gelen sopadan daha hızlı hareket edersek, hızla ilerliyoruz demektir.

Bunu yapabilmek için daha hızlı bağ kurmalı ve aramızdaki manevi duruma daha hızlı hakim olmalı ve böylece onun içindeki Yaradan’ı ifşa etmeliyiz. İnsanlık, birbiriyle bağlı ve birbirine tam bağımlı olduğunu açığa çıkaran modern topluma dönüşene kadar, gelişiminde farklı aşamalardan geçmiştir.

Zamanımızda, bu karşılıklı bağımlılık kendisini çok net ve katı bir şekilde göstermeye devam edecek; birbirimiz olmadan var olamayacağımızı göreceğiz. Bir yerde yeteri kadar petrol ve gaz yok, diğerinde yeterince ekmek yok, üçüncüde elektrik yok vs. Her şey öyle bir şekilde ortaya çıkacak ki, tek bir insan bile başkaları olmadan yaşayamaz.

Baal HaSulam aslında tüm dünyaya ihtiyacımız olduğunu yazıyor. Bu nedenle, önümüzde ilginç keşifler var. İleriye doğru adımlarımızın daha hızlı, daha iyi ve acısız olması için dünyaya birbirimizle ne kadar bağlı olduğumuzu açıklamamız gerekiyor.

Kabalistler Sevgiyi Nasıl Tanımlar?

Soru: Nörofizyologlar, bir kişinin kafası karışık bir hayvan olduğunu ve sevgi duygusunun feromon, dopamin ve oksitosin kokteylinin bir sonucu olduğunu söylüyorlar.

Psikologlar buna katılmıyor. Onlar, sevgiyi hissetmenin bileşenlerinin toplamından daha fazlası olduğunu söylüyorlar: zihinsel, sosyal vb.

Filozoflar kimseyle tartışmazlar. Sevginin bir insanı şaşırttığını ve insanlığın yaptığı tüm aptallıkların ve tüm keşiflerin nedeni olduğunu söylüyorlar.

Kabalistler sevgiyi nasıl tanımlar?

Cevap: Kabalistler sevgiyi, kişinin dışındaki her şeyle en yüksek bağlantısı olarak tanımlar ve onu Yaradan’a benzer kılar.

Sevgi, Yaradan gibi olmak için bir araçtır. Sevgi, bizim dışımızda var olan bir şeydir. Bir bireyin içinde sevgi yoktur. Ve bu nedenle, hiçbir fizyolog ve hiçbir psikolog bu konuda hiçbir şey bilemez. Her şeyi sadece feromonlar ve benzerleri temelinde düşünürler.

Sevgi, Yaradan’ın bize bahşettiği O’nun özel niteliğidir ve onun yardımıyla kendimizi canlıdan insan seviyesine yükseltebiliriz. İnsan, Adem’dir. “Edomeh” kelimesinden gelen “Adem” Yaradan’a benzer demektir.

İnsanın Ana Rahmine Düşmesi ve Manevi Gelişimi

Rabaş, Madde No. 31, “Yenika [Emzirme] ve İbur [Ana rahmine düşme] Hakkında”

Bu nedenle, Yaradan’ın hizmetine giriş, İbur (ana rahmine düşme) hâlidir; burada kişi kendi özünü iptal eder ve yazılmış olduğu gibi annesinin rahmine girer: “Oğlum, babanın talimatını dinle ve annenin öğretisini terk etme”. Bu, “Bina’ya anne diyeceksin” sözünden kaynaklanır, yani, kişi Malhut adı verilen, “kendini sevme” olan ilk durumunu iptal eder ve kabı Bina adı verilen ihsan etme koşuluna girer.

İnsan, gözlerini kapatıp başkalarıyla bağ kurduktan ve onların önünde kendini iptal ettikten sonra, bu damladan ceninin gelişmeye başladığı rahme giren bir meni damlası gibi olur. Grupta kendini bu şekilde iptal eden kişi, rahme giren bir damla gibidir.

Yavaş yavaş, kendini iptal etme eylemleriyle gruba daha fazla dahil olarak, gelişmeye başlar. Bu içsel eylemlere dışsal olanlar eşlik edebilir. Ama şimdi sanal iletişim halindeyken birbirimizle çok az fiziksel temasımız var ve bu hiçbir şey gerektirmiyor.

Kişinin manevi gelişimi, grubun önünde kendini iptal etmesine, dostlarının yardımına, onlarla iletişim kurmasına ve onların önünde nasıl iptal edileceğini gitgide daha fazla anlamaya çalışmasına bağlıdır. Kişi, düzgün bir iptal için sürekli bir arayış içinde olarak gelişir.

Kendini iptal edebildiği ölçüde, bireysel olarak ama grubun içinde, engel olarak değil, aksine yardım ederek ve dostlarıyla daha fazla bağ kurarak büyür. Bir çeşit grubun iç alanını doldurur. Bu onun anne karnındaki gelişimidir.

Böylece, kendisinin ve grubun karşılıklı dengeye geldiği bir duruma doğru gelişir: grup onu etkiler ve o da grubu etkiler ve bu doğum sürecinin başlangıcına yol açar.

Bu süreçte, hem rahim tarafından (Bina), hem dostlarının tarafından ve hem de kişinin kendisi tarafından incelenebilecek birçok eylem vardır. Ve sonra tüm bunlar somut bir hale gelir: çalışma/emek başlar ve kişi kendi egoizminin ortaya çıkmasıyla gruptan ayrılmış olur. Ama bu egoizmle kişi, ihsan etme niteliği içinde de var olabilir. Bu onun manevi doğumudur.

Bu durumları, bir kişinin grup tarafından özümsenmek, tamamen teslim olmak ve onların içinde olmasını istedikleri ölçüde büyümek istediği noktaya kadar kendini iptal ettiği zaman görürüz. Kişi tüm grubu doldurur yani içeriden, anne karnında gelişir ve grup genişler, tüm koşullarını üzerine alır ve ceninin ve grubun (rahim) karşılıklı gelişimi gerçekleşir.

Kişi, egoizmini minimum ölçüde bağımsız olarak yönetmeye başlayana kadar birlikte gelişirler. Ardından doğum eylemi yani bireyin gruptan ayrılması gerçekleşir. Ama ondan ayrılmaz. Grupla olan ilişkisinde dışsal bir güç gibi olur, Yaradan’a daha da yaklaşır ve bir yandan grup ile Yaradan arasında bir bağlantı halkası haline gelir. Diğer yandan grup onu Yaradan’a bağlar.

Bizim için en önemli şey, yaşayacağımız sürecin kendimizi gruba dahil etmekten ibaret olduğunu anlamamızdır. Fetüsün geliştiği bu dokuz ay, grup içinde bir kişinin doğumdan önceki tam iptal olduğu, grup içindeki gelişimimizin dokuz ayıdır.

Burada Malhut’un arzusu, Bina‘nın arzusu, Keter‘in arzusu vardır ve bunların hepsi bir aradadır. Burada çok çeşitli koşullar vardır, ancak bunu pratikte öğrendikçe çalışacağız.