Monthly Archives: Aralık 2021

Yaradan’ı Birlikte İfşa Etmek

Soru: Acı çekenlere yardım etmeye çalışmalı mıyız yoksa hayatlarını onlara verildiği gibi yaşamalarına izin mi vermeliyiz?

Cevap: Başkalarının Yaradan’ın manevi edinimini kazanmalarına yardım etmeli miyiz, yoksa kendilerine verilen koşullara göre gelişmelerine izin mi vermeliyiz?

Yardım etmeliyiz çünkü hepimiz tek bir kabın, tek bir sistemin içindeyiz. Başkalarına yardım ettiğimiz ölçüde kendimize de yardım ediyoruz. Böylece, birbirimize yardım ederek, hep birlikte Yaradan’ı ifşa edeceğimiz kabımızın tam ıslahına ulaşacağız.

 

Egoizmin Üstüne Yükselmek

Soru: İhsan etme gücü Yaradan’ın niteliğidir. Kli (kap) vardır ve Klipot (saf olmayan arzular) vardır. Klipotlar egoizmdir. Peki Kli’nin doğası nedir?

Cevap: Kli’nin doğası ıslah olmuş egoizmdir. Başlangıçta Kli yoktur, yalnızca ve tamamen egoizm vardır. Islah edebildiğimiz şey bir Kli haline gelir yani Yaradan’a benzeyen ve ihsan etmeye muktedir, kendini aşan bir arzu.

Bu arzular bizde yükselişlerde, düşüşlerde ifşa olur, bazen bizden uzaklaşırlar, bazen bize yaklaşırlar vb. Biz bu arzularla uğraşıyoruz.

Grup bize, onun içinde eğitilebilmemiz ve elimizden geldiğince egoizmimizi aşmamız için verildi. Kendimizi aştığımız ölçüde, Yaradan’ı içimizde hissetmeye başlarız.

 

En Yüksek Dereceyi Nasıl Ediniriz?

Soru: Var oluşumuzun en üst derecesini nasıl edinebiliriz?

Cevap: Yavaş yavaş, bizim dünyamızdan başlayarak 125 manevi dereceye kadar.

Her birinde beş Partzufim bulunan Ein Sof (sonsuzluk) dünyasından dünyamıza inen beş dünya vardır ve her Partzuf’ta toplam 125 derece olmak üzere beş seviye vardır.

Ein Sof dünyasına ulaşana kadar bu seviyelere yükseleceğiz. Her seviyede egoizmi tersine çevirmeli ve böylece yükselmeliyiz.

Yani tüm bu seviyeler, egoistlerden, kendimizden daha yüksek, daha da yüksek içsel değişimler anlamına gelir.

Soru: Bu sayım nereden başlıyor?

Cevap: Sayım sıfırdan başlar. Bir gruba girdiğinizde ve gruptaki dostların önünde iptal olmaya başladığınızda, o zaman her şeyi bununla ilişkili olarak ölçersiniz. Bu seviye sıfırdır.

Aynı zamanda, tam olarak nerede olduğunuzu, yüksek veya alçak, yükselişleri, düşüşleri ve yol boyunca farklı dalgalanmaları bilirsiniz. Ve böylece yol boyunca ilerlersiniz.

İnsan Tek Başına İlerleyemez

Soru: Tek başına Kabala çalışmak isteyenlere kaynakları okumaları için neler önerirsiniz?

Cevap: Hiçbir şey. İsterlerse çalışabilirler ama kısa bir süre sonra çalışmalarının onlara sadece zihinsel gelişim sağladığı, ancak duygularını geliştirmediği sonucuna varacaklardır. Doğru gelişim ancak Kabalistler’in tavsiyesine göre yani sadece bir grup içinde olabilir.

Bu hem Tora’da hem de bütün kaynaklarda yazılıdır. Eski Babil’de İbrahim’in ana grubunun ve sonrasında 2000 yıl önce İsrail’de Celile’deki Rabbi Şimon grubunun oluşturulma şeklinden örnek almalıyız. Dünyanın herhangi bir yerinde, bir öğrenci başarılıysa, bunun nedeni doğru çevre içinde olmasıdır.

Birbirinizi ilerletmenin yolu hakkında mümkün olduğunca çok düşünmeli ve sadece itici bir rol oynayabileceğinizi ve ruhunuzun diğer tüm dostlar olduğunu anlamalısınız. Sen Malhut’sun ve dostların ise ilk dokuz Sefirot.

Tek başına ilerlemek imkansızdır çünkü egoist doğanızdan çıkmanız gerekir ve bu ancak doğru pratik çalışmayla yapılabilir.

Doğanın Programını Anlamak

Doğa birdir ve bütün parçaları tam bir bütünlük içerisindedir, kasıtlı olarak özgür irade verilen, böylece onu kullanarak bütünleşmeye kendisi gelecek olan insan dışında. Ve geç kaldığı ölçüde, kendisi bağımsız adımlar atmak isteyecek ve üzerine düşen sopanın önüne geçip doğa ile bütünleşmek için çabalamaya başlayana kadar acı çekmeye itilecektir. Günümüzde bizler bu koşuldayız.

Bu yüzden depresyona giriyoruz ve aile ya da bu dünya bizi tatmin etmiyor. Uyuşturucularla dikkatimizi dağıtıyoruz, çocuk sahibi olmak istemiyoruz vb. Peki neden? Çünkü doğa kasıtlı olarak bize darbeler göndererek var olmaya değecek özel bir amaç arama zorunluluğunu hissetmemize neden olur. Doğa bizi yeni bir koşula böyle hazırlar.

Bunu hayatın her alanında görürüz. İnsanlar motivasyonlarını kaybederler ve hiçbir şey istemezler, böylece bir demografik kriz meydana gelir ve dünya her konuda yokuş aşağı gider. Bu, içimizde özel bir motivasyon yaratmak için doğa programında kasıtlı olarak ortaya konmuştur.

Bizler, doğanın niyetini, düşüncesini, bize ne tür bir provokasyonun sunulduğunu ve en güzel koşula nasıl gelebileceğimizi anlamak için varız. Sevgide, ailede ve dostlukta ve herhangi bir programın uygulanmasında en başarılı olabiliriz, aslında her şeyde başarılı olabiliriz.

O zaman dünyayı büyük ve küresel olarak göreceğiz ve nasıl çalıştığını, onu ve toplumu nasıl yeniden inşa edeceğimizi hissedeceğiz.

Kendi İyiliğim İçin Değil

Herhangi bir arzuyu kendi iyiliğim için değil, başkaları için kullanmak her zamanki arzularımın içinde yaşamak istemediğim, ancak doğanın bir sonraki derecesine, alma yerine ihsan etme durumuna yükselmek istediğim tamamen farklı bir varoluştur.

Soru: Doğadan aldığım arzularımı kısıtlamak ve başkalarının arzularını yerine getirmek zorunda olmamın sebebi nedir?

Cevap: Bu doğanın programıdır, içinde var olduğumuz iki derecedir. Birinci derecede doğarız ve gelişiriz ve bu bizim egoizmimizin koşuludur. Ancak, yavaş yavaş ondan çıkmalı ve tersi duruma geldiğimiz bir sonraki dereceye yükselmeliyiz ve arzularımızı kendimiz için değil sadece başkaları için kullanmalıyız.

Duygu Ve Aklın Birliği

Dışsal bilimlerde ilham aklı bastırır çünkü duyguların hakim olduğu yerde akıl çalışmayı durdurur. “Aşktan aklını yitirdi.” diye söylendiği gibi.

Ama maneviyatta her şey tam tersidir; burada duygu ve ilham, edinim ekler ve derinlik yaratır. Manevi sevgi başlangıçta kısıtlama, perde ve yansıyan ışık üzerine inşa edilir yani arzunun emrettiği yerlere çekildiğimiz maddi dünyanın aksine, alma arzusunun üstesinden gelme üzerine inşa edilir.

Ancak maneviyatta, birlik ve sevgi için, yakınlaşmak için arzu, en baştan kişinin arzusunun üzerine çıkmak üzerine inşa edilmiştir. Bu nedenle duygular ve akıl çatışmaz, aksine ikisi de aynı yönde hareket eder.

Ve üstelik şu anda aklımda ve duyularımda olmayan bir şeye ulaşıyorum. Arzularımı veya hormonlarımı takip etmiyorum. Hem hislerimdeki hem de edinimimdeki her adım, egoizmime zıttır. İşte bu yüzden duygular ve mantık bu yolda birbirini destekler ve birbiri ile çelişmez.

Birçok Düşüş Ve Birçok Yükseliş

Hiçbir düşüş olmadan manevi yolda ilerlemek mümkün mü? Şüphesiz ki düşüş olmasaydı, nihai hedefe asla ulaşamazdık. Sonuçta, tam olarak düşüşler sayesinde yükseliriz.

Bizler durup dururken yükselemeyiz. Gerçek ihsan etme uğruna manevi bir eylem gerçekleştirmek için içimde hiçbir güç yoktur,  anti-egoist bir perde yoktur ve üstesinden gelmek için hiçbir güç yoktur. Ben tamamen alma arzusundanım ve nasıl ihsan edebilirim ki?

Peki yukarıdan ne yapılır? Düşüşe sürüklenirim ve acı çekerim ama tutunurum. Düşüş esnasındaki en önemli şey, olağan günlük rutinden sapmamaktır: çalışmak ve çabalamak, çalışmak ve çabalamak… Ne olursa olsun, bir eşek gibi inatla yolda kalmak.

Ve sonrasında, Yaradan’ın benim için bu düşüşleri düzenlediği ortaya çıkar, peki öyle olsun. Ama ben yine de yola devam ederim. Ve o zaman hiçbir şey yapamadığım tüm düşüşlerim, her şeyi sanki ben yapmışım gibi hesaba katılır.

Düşüş istemediğimiz için ağlarız çünkü bize hoş değildir. Ama düşüşlerde Yaradan’ın üzerimizdeki çalışmasını görmemiz gerekir. Bu nedenle, çok sayıda düşüşümüz olsun çünkü bu çok sayıda yükseliş olacağı anlamına gelir!

 

Üzüntü İşareti

Soru: “Giysilerini yırtmak” ne demektir?

Cevap: Bu bir üzüntü işaretidir. Giysi, perde, örtü demektir. Bu bir ıslahtır. Ancak, bu ıslahın yetersiz, yanlış veya eksik olduğu ortaya çıkarsa o zaman parçalanmış gibi olur.

Veya tam tersine sevdiğimiz biri öldüğünde giysilerimizi yırtarız. Bu, o varken bizimle olan gücün bir yerlerde kaybolduğunun bir simgesidir.

 

Kısıtlama ve Perde Arasındaki Fark

Soru: Kısıtlama ve perde arasındaki fark nedir?

Cevap: Kısıtlama, sadece dış bir kaynaktan, belki insanlardan ya da doğadan, ne olduğu önemli değil, almayı azalttığım zamandır.  Yani arzu kalır ama onu kullanmayı, doldurmayı keserim.

Perde ise artık sadece kişinin arzularının kullanımında bir azalma değil onların tersine ihsan etmeye, kendi için almaya değil başkalarına vermeye dönüşmesidir.