Daily Archives: Kasım 11, 2021

Kimse Güvenilir Değilse Kime Güvenebiliriz?

Mark Twain’in Tom Sawyer’ın Maceraları’nda en sevdiğim esprilerinden biri, Tom’un “ışıltılı bir kahraman … yaşlıların evcil hayvanı, gençlerin gıpta ettiği” olarak tanımlandığı ve “idamdan kurtulursa başkan olacağına inananların” olduğu zamandı. Bu birkaç kelimeyle Twain, dünyamızdaki liderliğin özünü yakalamıştı. Zirveye çıkanlar en acımasız, en kararlı ve en gaddar olanlardır. Bugün, ikinci nitelik o kadar aşırı hale geldi ki, artık liderlerimize inanamıyoruz ve kesinlikle bizler için en iyisini uğruna çaba göstereceklerine güvenemiyoruz.

Belirli bir lideri ya da bir bütün olarak liderleri suçlamıyorum. Basitçe, insanların zirveye çıkarken birbirlerini devirmek için yarıştığı egoist bir dünyada, en tepedeki kişi açıkça herkesten daha fazla insanı çiğneyen ve yere seren kişidir. Özetle, egoist bir dünyada, zirveye ulaşmak için en büyük egoist olmanız gerekir.

Peki kime güveneceğimizi nereden bileceğiz? Bilmiyoruz ve bilemeyiz. Tek bildiğimiz karanlıkta olduğumuz.

Gerçeklere hiçbir şekilde erişilemeyen akıl almaz bir bencillik kültüründe, her türlü komplo teorisi makul görünür. Bir şey söyleyen veya yazan herkes, gizli bir gündem oluşturmaya çalıştığında neyin doğru olduğunu, gerçekte neler yaşandığını veya herhangi bir şey olup olmadığını bilmenin hiçbir yolu yoktur.

Haberlerde biraz netlik kazanmanın ve liderlerimizden biraz iyi niyet görmemizin tek yolu mevcut sistemimize “Yeter!” demek ve tamamen bağımsız bir şey inşa etmektir. Böyle bir sistemin yol gösterici ilkesi “sadece bilgi” olmalı, yorum yapılmamalıdır. Yorum, bilginin çoktan çarpıtıldığı anlamına gelir. Bilgi, nedenini, kimin suçlanacağını ve kimi övmemiz gerektiğini değil, mümkün olduğunca sadece ne olduğunu söylemek anlamına gelir.

Aynı zamanda, kapsamlı bir kendini-eğitme süreci başlatmak zorundayız. Sadece neler olduğunu değil, neden her şeyi çarpıtıp saptırdığımızı da bilmek zorundayız. Başka bir deyişle, insan doğasını ve doğası gereği meseleleri kişinin kendi çıkarına hizmet eden, kendi öznel görüşüne göre nasıl ortaya koyduğunu bilmek zorundayız. Kendimizi bu bozukluktan “arındırmak” için, kişisel çıkarlarımızın üzerine çıkmayı ve başkalarına karşı eşit derecede olumlu bir tutum geliştirmeyi öğrenmeliyiz. Bu, olayları eşit ve doğru yorumlamamızın tek garantisidir.

Böyle bir tutum geliştirdiğimizde, dünyamızda gördüğümüz kötü şeylerin kendi içsel kötülüğümüzü yansıttığını keşfedeceğiz.

Başkalarına karşı olan kötü niyetimiz, kötü niyetin hüküm sürdüğü bir dünya yaratır ve böylece dünya kötülük ve zulümle dolar. Bu nedenle, olumlu liderlik yaratmak ve genel olarak dünyadan kötü niyetleri ortadan kaldırmak için ihtiyacımız olan tek şey içimizde iyi niyet oluşturmaktır. Başkalarına karşı iyi niyet beslediğimizde, dünyayı iyi niyetle dolduracağız. Sonuç olarak, dünya iyilik ve sevgiyle dolacak. Kendimizi değiştirerek, diğer insanları yönetme, hor görme ve çoğu zaman yok etme arzularımızla yarattığımız dünyadan zıt bir dünya yaratacağız.

 

“İnsanlar Açık Bir Kitaptır, O Nasıl Okunur?” (Linkedin)

Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da dünya çapında ivme kazanan ve “insan kütüphanesi” olarak adlandırılan özgün bir kütüphane var. Burada insanlar kitap ödünç almaya değil, insanlardan hayat hikayelerini paylaşmalarını istemeye geliyorlar.

Herkes gelip dünya görüşü ya da yaşam tarzı merak uyandıran bir kişiyi (örneğin bir mülteci ya da AIDS hastası, bir Tibetli keşiş ya da PTSD’den muzdarip bir asker, trans ya da uyuşturucu bağımlısı gibi) seçebilir ve onlarla sadece otuz dakika konuşabilir.

Şehrin göbeğinde bakımlı yeşil bir bahçede, röportaj yapılan kişiler hayatlarının hikayesini açık ve sakin bir şekilde anlatacak ve “okuyucu” özgürce soru sorabilecek ve diyalog kurabilecektir. Buradaki amaç, yaygın olarak zulme uğrayan canlı insanlarla tanışmak ve onlarla önyargı veya tabu olmadan yüzleşmektir.

Varsayımsal olarak, dünyadaki tüm insanların hikayelerini, her ne ve kim olursa olsun dinleyebilseydik, ortak bir şey keşfederdik: hepsi birer yıkım hikâyesidir ve çevrelerinin onlar üzerindeki etkisinin, çocukken aldıkları eğitimin ve onları yıllar içinde şekillendiren toplumun bir sonucudur.

Bölünmüş ve kutuplaşmış bir dünyada, hoşgörü inşa eden bir insan kütüphanesi girişimi, hem anlatıcı hem de dinleyici olarak insanlara yardımcı olabilir, ancak yalnızca ikisinin kafasını karıştırabilir. Anlatıcı, kendi anlatısına hapsolmuş bakışlarından konuşur çünkü hiçbir özel hayat hikayesi, gerçekten mutlu bir insanlıkla biten büyük ve ortak hikayemizi okumaya götürmez.

Ortak hikayemiz, tüm doğa ve insanlık sistemindeki her şeyi yönlendiren, önceden var olan ve sürekli işleyen bir plan olan yaratılış planıyla başlar. Büyük patlamadan başlayarak, cansızlarda sonsuz sayıda parçacığın yayılmasından, bitkisel, canlı ve insan derecelerinde yaratılış, tüm parçalarını birbirine bağlamaya, tüm ayrıntılarını toplamaya ve gruplandırmaya ve tüm yaratılanlar arasında birlik ve yaratılışın harika ahenkli gücü hissini getirmeye devam eder. Bütün hikaye budur.

Yaratılışın doğal evriminden kaynaklanan, bireysellik duygumuzu güçlendiren, bizi diğerlerinden ayıran ve bizi diğerlerinden üstün hissettiren bir diğer faktör olan, her insanda artan egoist doğa ile hikayenin konusunu karmaşıklaşır. Bu nedenle, paylaşılan hikaye gözden kaçırılır.

Sonuç olarak, insan kütüphanesindeki konuşmacılar, hayat hikayelerini “en çok satanlar” olarak damgalarlar ve hayat tecrübelerini gerçek bir kahramanlık gibi gururla şişirir ve yansıtırlar. Doğuştan egoist insan doğamızın nasıl olduğunu görmek yerine, diğerini yok etmek için erken yaşlardan itibaren herkeste işleyen kötü içgüdü, insan toplumu olarak bizi başkalarını suistimal etmeye yöneltmiştir.

Anlatıcı doğal olarak sorunu yumuşatacak, belirli bir renk tonuyla renklendirecek, diğerlerine muhtemelen takip etmeyecekleri tavsiyeler verecek ve kişisel örnek dinleyicinin kafasını karıştıracaktır.

Toplumu yöneten ve yaratılış amacına ulaşmamızı engelleyen yaygın bencillikten etkilenmek ve hayatın amacından saptığımızı anlamak yerine, biz sadece kendi yarattığımız yaşam biçimlerini övüyor, güzel sözlerle yaşatıyor ve hayatın özü olarak tanımlıyoruz.

Samimi insan sohbetinin engellenmesi veya yasaklanması yoktur, her birinin kimliğini geri almaya yer yoktur, ama en önemli şey, bu kişisel hikayelerde tüm hikayeyi, bir yeniden bağlanma hikayesini, insanlığın dostane ve destekleyici ilişkilerinin hikayesini ararken ortaya çıkan aynı gizli noktayı bulmak ve vurgulamaktır. Bu kitap herkesin açması içindir.

İnsanlık Kendi Programını Gerçekleştirecek

Soru: Kabalistler kaderlerini gerçekleştirmeden insanlık yok olursa ne olacak?

Cevap: Hayır. Bizler doğa denen bir sistemin içindeyiz. Bu sistem mutlak ve evrenseldir. Bizi kontrol eden ve önceden belirlenmiş bir hedefe götüren bir güçler ağının içindeyiz.

Bu hedef ve geçmemiz gereken tüm aşamalar, deyim yerindeyse gerçekleşti, sadece kendimizi bu aşamalara sokmalı ve onlarda dönüşümlü olarak var olmalı ve farklı seviyelere yükselmeliyiz. Adımların kendisi ve son durum (tam ıslah) zaten hazırlanmıştır.

Bu nedenle, hiçbir yıkım olamaz ama bizi gönüllü olarak, doğru seçimle, özgür irademizle yaratılış hedefine doğru yönlendirecek ve şu anda yaşadığımız küçük ıstıraplar tarafından yönlendirilmeyen büyük ıstıraplar olabilir.

O yüzden sakin olabilirsin, insanlığa bir şey olmayacak. O, programını yerine getirmekle yükümlü olacaktır.